99. Bölüm
Bozkurt Pençesi / Yarım Kalan Sigara / Bölüm 89 : Küçük Yılmaz ❤️‍🔥

Bölüm 89 : Küçük Yılmaz ❤️‍🔥

Bozkurt Pençesi
bozkurt.pencesi

Bölüm Şarkılarınız ( Spotify listemiz vardır. Ordanda kitabın adını yazarak dinleyebilirsiniz)

Kubilay Karca - üzerime kalır

Emre aydın - Soğuk odalar

Tefo ve seko - Yak gel

____

 

Baran’dan...

 

Kapıdan içeri girmemle göz göze geldik. O an, odadaki sessizlik sanki nefesimi bile kesmişti. Solgun ışık yüzüne vuruyor, göz kapaklarının altındaki morlukları daha da belirginleştiriyordu.

 

Sedyesine doğru yaklaştım; gözleri hemen elimdeki sargılara, alçıya alınmış parmaklarıma kaydı. O titrek bakışın içinde hem suçluluk hem de korku vardı.

 

“Kardeşim…” dedim yavaşça, dudaklarımın arasından süzülen bir nefes gibi. “Uyanmışsın güzidem.”

 

Başını hafifçe salladı. Göğsü inip kalkarken dudakları aralandı, kelimeler güçlükle çıktı.

“İklim…” dedi fısıltıyla.

 

“Dinleniyor... uyuyor yani.”

 

“Söylediniz mi?” dercesine baktı yüzüme.

Başımı iki yana salladım.

 

“Herkes karaciğer yetmezliği olarak biliyor,” dedim sessizce. “Zehire dair kimse bir şey bilmiyor... rahat ol kardeşim.”

 

Sözlerimle beraber gözleri tavana kaydı. İki damla yaş süzüldü yanaklarından; dudaklarını sıkıca birbirine bastırıp yutkundu.

 

Bir süre sadece kalp monitörünün sesi duyuldu. Sonra bakışlarını elime çevirdi — o sarılı, morarmış elimde gözleri uzun uzun gezindi.

 

“Baran…” dedi, sesi neredeyse kısılarak.

 

“Söyle iki gözüm.”

 

“Ben mi… yaptım onu?”

 

İçimde bir şey düğümlendi. Yutkundum. O kadar masum sormuştu ki, gerçeği söylemek elimden gelmedi. Dudaklarımın kenarı titredi ama yüzüme bir gülümseme yerleştirdim.

“Yok ya,” dedim, sanki hiçbir şey olmamış gibi. “Dalaştım karakoldan biriyle.”

 

Yalanın yükü boğazımda kaldı ama o an gözlerindeki o suçluluk kaybolmuştu.

Yeterdi bu kadarı. Onu kırmamak, gerçeği biraz daha ertelemekti tek çarem.

 

“Zayıflamışsın…” dedi birden, kısık bir sesle, gözleri yavaşça yüzümde gezindi. “Hiç… yakışmamış hiç sana…”

 

Gülümsedim, ama o gülümseme yüreğimde yankılanan o eski acıyı bastıramadı.

“Bana en çok sen yakışıyordun,” dedim, dizlerimin bağı çözülür gibi oldu o an. “Işığım kaybolunca eridim işte. Ama döndün ya öküz gibi kilo alırım artık !”

 

Gülmeye çalıştı, ama yüzündeki o kıpırdayan ifade gülümsemekten çok kırılmaya benziyordu. Sonra başını tavana çevirdi, sesi neredeyse hırıltıya dönmüştü.

 

Elime baktı uzun uzun. Parmak uçları titredi, sanki gerçeği ellerimin üzerinde arar gibiydi.

“Çok... çok mu kötü İklim...” dedi güçlükle, sesi boğazında takılıyordu.

 

“Yok kardeşim, iyi.” dedim hemen, içimi bastıran endişeyi gizleyerek. “Zorla yemek yedirttik hatta. Yemese bile birkaç lokma alabildi.”

 

“Duydum sesini...” dedi neredeyse duyulmaz bir fısıltıyla.

 

“Kriz geçirdiğinde korkmuştu Emir’im. Ama şimdi vallahi iyi.”

 

Başını hafifçe salladı. O yorgun, tükenmiş bedenin içinde küçük bir umut kıvılcımı parladı gözlerinde — “Sana inanıyorum” der gibiydi. Sonra tekrar tavana çevirdi bakışlarını.

Odaya bir sessizlik çöktü. Makinenin tekdüze bip sesi kalbiyle birlikte atıyordu sanki.

 

Sonra, ince bir çizgi gibi çatladı sessizlik.

“Benim... benim kızım olacakmış...”dedi, birden.

 

Bir an nefesim kesildi.

“İklim hamile mi?” dedim hemen, istemsizce şaşırarak.

 

Başını iki yana salladı, dudaklarının kenarında buruk bir gülümseme belirdi.

 

“İçine mi doğdu?” dedim bu defa, sesim neredeyse fısıltıya dönmüştü.

Bakışlarını yavaşça bana çevirdi.

“Gördüm...”

 

“Rüya mı gördün?”

 

Başını onaylarcasına salladı, gözlerinden bir damla yaş süzüldü.

“Kızım... kızım olacakmış,” dedi nefesinin sonuna kadar.

 

Boğazım düğümlendi. Gözlerim doldu, ama belli etmedim.

“Bak, artık hayata tutunacak bir bahanen daha var,” dedim kısık bir sesle.

 

O an dudakları kıpırdadı, belli belirsiz bir gülümseme yer etti yüzünde. O kadar özlemiştim ki o gülüşü… Sanki o an hastane odasının duvarları değil, bütün karanlık aydınlanmıştı.

 

“Beni... o uyandırdı,” dedi titrek bir nefesle.

“Kalk baba dedi...”

 

Yutkundum. Kalbimdeki tüm ağırlık bir anlığına çözüldü, sonra yerini tarifsiz bir sızıya bıraktı.

Elini sıkıca tuttum.

Ne söyleyebilirdim ki artık?

Kelimeler, o anın kutsallığı karşısında yetersizdi.

“Uyan baba dedi... annemle çok acı çekiyoruz dedi...”

Sesi, boğazına takılmış bir taşın arasından zorla süzülüyordu.

 

“İyi ki uyandırmış,” dedim titrek bir gülümsemeyle.

 

Bakışlarını kaldırdı, gözleri gözlerime kilitlendi. O an aramızda kelimelerin erişemediği bir bağ vardı.

“Senin de... oğlun oluyordu,” dedi.

 

Kalbim bir anlığına durdu.

“Ciddi misin?” dedim, boğazımdan zar zor çıkan bir sesle.

 

Başını yavaşça salladı.

“Aslan... Aslan Amca kucağında tutuyordu...”

 

Bir anda her şey durdu. Zamanın sesi kesildi.

Babamın adını ondan duymak, yüreğimin en eski yerinden bir kapıyı açtı sanki.

Yıllardır bastırdığım o boşluk, bir anda içimde kabardı.

 

Emir’in sesi sessizliği yardı:

“Kızım sayesinde... uyandım.”

 

Gözlerim doldu. Başımı hafifçe eğdim, içimden sadece şükrettim.

“Aramızda kalsın ama, olur mu?” dedi, solgun bir tebessümle.

 

Sadece başımı sallayabildim.

O anın kutsallığına söz veriyordum.

 

“Vas... vasiyeti... aldın mı?” diye fısıldadı, nefesi kesik kesikti artık.

 

Azra’nın verdiği zarf gözümün önüne geldi.

“Evet... aldım Emir’im, ama... okuyamadım,” dedim, boğazımda düğümle.

 

“Oku...” dedi, parmak uçları titrerken.

“Çünkü... benim hayatla olan...”

 

Bir an sustu. Nefesi ağırlaştı, yüzü acıyla kasıldı.

Eğilip elini daha sıkı tuttum.

 

Son bir nefesle tamamladı:

“Kumarım... bitmedi...”

 

“O nasıl söz lan ?! Kalkacaksın Emir’im...” dedim, sesim titrerken elim hâlâ elindeydi.

“Baban karaciğerini verdi sana... herkes seferber oldu. Alparslan Üsteğmen ile Tansu Asteğmen... ikisinin de kanını taşıyorsun artık vücudunda. Hayata karşı olan inadın, şimdi her zamankinden daha fazla olmalı... kızın için, karın için, ailen için, tim için...”

 

Bir an gözlerini kıstı. Dudaklarının kenarında, yorgun ama huzurlu bir ifade belirdi.

Zorlukla nefes alırken kısık bir sesle fısıldadı:

“Öz kızın gibi sev... Bana bir şey olursa... yokluğumu bildirme ona...”

 

Kalbim göğsümün içinde sıkıştı.

Elini daha sıkı tuttum, parmaklarım titreyerek avuçlarına kenetlendi.

“Kendi çocuğumdan ayırmam Emir... o nasıl söz...” dedim güçlükle, gözyaşlarımın arasından. “Ama sen de kalkacaksın.”

 

Bir an gözlerini kapattı. Nefesi kısa kısa, sanki her biri bir savaş gibi.

Sonra, neredeyse duyulmaz bir sesle sordu:

“Bu enkazla mı?”

 

O an kalbimden bir şey koptu ama sesim kararlıydı.

Başımı salladım, gözyaşlarımı silmeden, sadece onun gözlerinin içine bakarak konuştum:

“Bu enkazla... kalkacaksın. Çünkü senin yıkıntın bile, bir başkasına umut olacak kadar güçlü Emir’im.”

 

Dudağını hafifçe ısırdı, yorgun bir nefesle başını salladı.

“Dinlen...” dedim, sesim yumuşak ama içinde bastıramadığım bir titrek umut vardı. “Zamanımız bol daha... İklim uyansın, yanına gelecek. Hüda anne de görsün seni.”

 

Yine başını salladı, göz kapakları ağır ağır kapanırken sanki “tamam” der gibiydi.

Eğilip elini usulca tuttum, parmaklarını öptüm. Derisinin soğukluğunda, ölümle yaşam arasındaki o ince çizginin ürpertisi vardı.

Parmak uçlarımdan alnına kadar uzanırken saçlarını okşadım, her telinde geçmişin yorgunluğu, geleceğin umudu gizliydi.

 

“Yaparsın Emir’im...” dedim sessizce. “Bunu da yenersin sen.”

 

Göz kapaklarını araladı, zorlukla gülümsedi. Dudakları kıpırdadı, sesi neredeyse duyulmaz bir fısıltıya dönüştü:

“Deneyeceğim...” der gibiydi.

 

Gülümseyerek başını öpüp geri çekildim.

“Ben gideyim...” dedim sessizce, boğazımdaki düğümü bastırmaya çalışarak. “Seni görecekler var daha... Onlar uyanana kadar dinlen, olur mu?”

Başını hafifçe salladı, gözlerini kapatırken yüzünde belli belirsiz bir huzur vardı.

Ben o an bile kendimi zorlarken gülümsedim, güçlü görünmeye çalıştım — ama içimde her şey darmadağındı.

 

Odanın kapısından çıkarken kalbim sanki içeride kaldı.

Her adımımda bir parçam eksildi...

Ve kapı kapandığında, sessizliğin içindeki tek ses, içimde kırılan kalbimin yankısıydı.

 

___

 

İklim’den...

 

Emir’in odasına adım attığım anda kalbim sanki göğsümden fırlayacak gibiydi. Her nefesim titriyordu, ellerim buz kesmişti ama içim yanıyordu.

“Emir’im...” dedim kısık bir sesle, korku ve umut birbirine karışmıştı ses tonumda.

 

Başını ağır ağır bana çevirdi. Gözlerinden süzülen o tek damla yaş, binlerce kelimenin taşıyamadığı bir duyguydu.

O an içimdeki bütün korkular, bütün bekleyişin ağırlığı bir anda çözüldü.

Yanına koştum, elini avuçlarımın arasına aldım.

“İyisin çok şükür...” dedim, gözyaşlarımın arasından gülümsemeye çalışarak.

Parmak uçlarımı yanağına götürdüm, sıcak tenine dokunduğum an kalbim sızladı — gerçekti, yaşıyordu, nefes alıyordu.

 

Başını hafifçe salladı, dudaklarının kenarına güçsüz ama içten bir gülümseme yerleşti.

Bir iniltiyle elini kaldırdı, parmakları titreyerek yüzüme uzandı.

Hemen eline destek oldum, elini yanağıma bastırdım. O anda, bütün dünya sustu.

O dokunuşta hem geçmiş hem gelecek vardı; hem acı hem de yaşamın kendisi.

 

“Çok özledim...” dedi sonunda, sesi ince bir çizgide kırıldı.

 

Gözlerim doldu. Dudaklarımın kenarında titreyen bir tebessümle fısıldadım:

“Ben de seni çok özledim Emir’im... her günüm senin uyanmanı beklemekle geçti. Her gece dua ettim, ‘bir kez daha sesini duyayım’ diye.”

 

“Bende... senden cayacak... yürek var mı öğretmen hanım...”

Sesi öyle kısıktı ki, dudaklarının arasından çıkan o birkaç kelime, kalbimin tam ortasına saplandı.

Gözlerim dolarken başımı hafifçe eğdim.

 

“...Sözünü tuttun...” dedim, sesim titreyerek.

 

“Tut...tuttum...” diye fısıldadı.

 

O an içimde bir şeyler koptu. Elini avuçlarımda sımsıkı tuttum, parmak uçlarını öpüp alnıma dayadım.

“O kadar özledim ki sesini…” dedim, kelimelerim boğazıma düğümlenirken.

“En son bir ay önce ses kaydı atmıştın. Karakola giderken… onu dinledim hep. O sesinle uyudum, o sesinle avundum, onunla teselli oldum.”

 

Emir’in dudakları titredi, solgun yüzüne belli belirsiz bir tebessüm yayıldı.

“İklim’im...” dedi, neredeyse nefesiyle birlikte.

 

“Efendim canım,” dedim, gözlerinin içine eğilip, “söyle Emir’im.”

 

Gözleri yavaşça parladı, nefes almakta zorlanırken dudakları aralandı.

“Bana... Emir’im diyorsun artık…”

 

Gülümsedim, başımı yana eğip usulca cevapladım:

“Benimsin çünkü…” dedim, sesim hem yumuşak hem de kararlıydı.

“Benim ilk ve son göz ağrımsın sen… her şeyimsin sen benim.”

 

Gözleri doldu o an — ama bu defa acıdan değil, özlemin sonunda gelen huzurdan.

“Sen de... benim...” diyebildi güçlükle; kelimeleri nefesinin içinde kayboldu.

 

Elimi yüzüne koydum, parmak uçlarımı alnına sürdüm.

“Yorma kendini,” dedim, dudaklarım onun nefesine karışırken. “Ben anlıyorum gözlerinden, Emir’im.”

 

Gözlerini kapattı bir an, sonra yavaşça açtı. O bakışlarda öyle bir şefkat vardı ki, sanki bütün savaş, bütün yorgunluk bir anda silinmişti.

“Özür dilerim... sana... bunları yaşatmak istemezdim.”

Sesi yorgundu, nefesi titriyordu.

 

“Özür dileme... biliyorum çünkü...” dedim, elini okşarken.

 

“Emir’in...” dedi ama cümlesi dudaklarında inleyerek yarım kaldı.

Sakinleşmesi için eğildim, alnından öpüp saçlarını okşadım.

 

“İklim’in de sana kurban olsun,” dedim kısık bir sesle.

 

Gözleri doldu, yanaklarından süzülen yaşlar yastığa damladı.

“...Nerem ağrıyor canım?” dedim, endişeyle yüzüne bakarken.

 

Zorla yutkundu. Başını eğdi, omuzları hafifçe titredi.

 

“Emir, bir yerini mi ağrıttım? Niye ağlıyorsun canımın içi?”

 

“Acımıyor...” dedi neredeyse fısıltıyla.

 

“Dürüst ol bana,” dedim, parmak uçlarımı yanağında gezdirirken.

 

“Böyle olsun istemedim…”

Sesi bir çocuk gibi kırılmıştı.

 

“Biliyorum Emir’im... biliyorum canım,” dedim, gözyaşlarımı tutamayarak.

“İyileşmeye çalışalım... bunlar eskide kaldı artık.”

 

“Yener miyiz?” diye sordu, gözlerini yavaşça bana kaldırarak.

 

“Yeneriz...” dedim kararlı bir fısıltıyla.

“Biz neleri yendik Emir’im.”

 

“Ya... dayanmazsa... bedenim...”

 

“Nelere dayandık biz... buna da dayanırız,” dedim, alnını öperken.

 

Bir süre sessizlik oldu. Sadece kalp monitörünün ritmik sesi vardı odada.

Sonra titrek bir sesle fısıldadı:

“Sarılır mısın... bana... koku... kokunu özledim...”

 

“Sarılırım canım...” dedim, gözlerimi kapatıp başımı onun omzuna bırakarak.

Kollarımı nazikçe etrafına doladım, sanki kırılacak bir şeyi tutar gibi.

Ve o an, bütün acıların ortasında sadece sessiz bir nefesin, iki kalbin birbirine dokunuşu kaldı geriye.

.....

 

 

"'_Dakikalar sonra_"'

 

Emir’in yanından çıktıktan sonra derin bir nefes alıp bankta oturdum. Azra yanıma yaklaştı, elimi nazikçe tuttu.

“İyi olacak…” dedim, ona bakarken gözleri doldu; başını hafifçe salladı.

“İyi olacak, yengem,” dedi, sonra sıkıca sarıldı.

 

Tam o sırada Emel, hemşire kıyafetiyle koşarak yanımıza geldi. Ellerini karnında tutuyor, yüzünde heyecan ve telaş vardı.

“İklim! İklim! İklim!”

 

Panikle yerimden kalkarken elimi tuttu, nefesini derinleştirip göz kırpınca gülümsedim.

“Emel, ne oldu?” dedim, endişeli ama merakla.

 

“Dur iki dakika, soluklanayım… Bebeğim nefes alsın, teyzesi,” dedi, gülümseyerek.

 

“İyi misin? Ne bu telaş?” diye sordum hâlâ şaşkınlıkla.

 

“Ah, benim oğlum oluyor!” dedi bir anda coşkuyla, gülümseyerek bana sarıldı.

“Yaa, tebrik ederim!” dedim, sevinçle kollarını açarak.

“Çok sağ ol, hayatım,” diye karşılık verdi.

 

Ben geri çekilirken Azra ona sarıldı bu defa.

“Yengem, hayırlı olsun!” dedi neşeyle.

“Sağ ol, cimcimem. Küçük Baran geliyor bana,” dedi heyecanla.

 

Azra gülerek şakalaştı:

“Babasının reddettiği aşiret ağalığını duyunca el atmaya geliyor desene.”

“Bilemiyorum artık…” dedi, hem gülümseyerek hem de hafif bir endişeyle.

 

 

Ardından boğazını temizleyip gözlerini bana çevirdi.

“Ama benim çocuğuma bir oyun arkadaşı lazımdı,” dedi ciddi ciddi.

 

“Aman abla ya,” dedim, utangaç bir şekilde.

 

Cebinden bir kağıt çıkardı, yüzünde ciddi bir ifadeyle:

“Aman deme! Leyleklerin kafası bozulmuş valla, sizin bacadan benim oğlana oyun arkadaşı gelmiş!”

 

Şokla ona baktım.

“Ne diyorsun abla sen?” dedim, kelimeler boğazımda düğümlenmiş gibi.

 

“Küçük Emir ya da küçük İklim geliyor diyeyim!”

 

Elim ağzıma gitti; inanamadığım bir sevinç ve şaşkınlık içindeydim.

“Şaka mı bu?” dedi Azra, kaşlarını kaldırarak şaşkınlıkla.

 

“Kur’an’ıma, kitabıma yemin ederim!” dedi Emel abla teatral bir tonda, ellerini havaya kaldırarak.

 

Azra kahkahayı patlattı, ben ise elimdeki belgeye bakıp hem gülümseyip hem de kalbimin hızla çarptığını hissettim.

 

 

“Ama sen ne zaman yaptın ki bu testi?” dedim, heyecanla sesim titrerken; kalbim göğsümden taşacak gibi atıyor, ellerim istemsizce birbirine dolanıyordu.

 

“Canım, sende fark ettiğim birkaç işaret vardı. Aynısı bende de olmuştu. O yüzden sen bayılınca, dün yaptırayım istedim o testi de… 2 buçuk haftalık hamilesin… Tebrik ederim!” Emel’in gözlerindeki sıcak parıltı ve hafif gülümsemesi, kelimelerden çok daha fazlasını anlatıyordu. İçimde hem şaşkınlık hem de tarifsiz bir sevinç dalgası yükseldi.

 

“Abla… ben anne mi olacağım?” Sesim neredeyse fısıltıya dönmüş, kalbim hem korku hem heyecanla hızlı hızlı atıyordu.

 

“Çok istiyordun bak, o sana sürpriz yaptı.” Emel’in sesi güven verici, bakışı içten ve sıcak; o anda odadaki tüm gerilim bir anda dağıldı.

 

“Babasını da umuda bağlar…” diye mırıldandım, gözlerim uzaklara dalarken içimde hem korku hem umut birbirine karışıyordu.

 

“Bağlamaz olur mu hiç?” dedi, elimi tutarak. Emel ablanın o cevabı, içimde bir rahatlama dalgası yarattı; nefesim biraz daha düzene girdi, yüreğim hafifledi.

 

“Abla… zarar görmemiştir değil mi? Ben düşmüştüm…” dedimz telaşla. Endişe yüreğimi sıkıyor, ellerim titriyordu.

 

“Merak etme… ben arkadaşımdan randevu aldım. Bir saat içinde kontrolün var.”

 

Bir an, yüzümde istemsiz bir gülümseme belirdi. Gözlerim parlıyor, içimde yeni bir hayatın ilk kıpırtısını hissediyordum. Her şey değişmişti; artık yeni bir umut, yeni bir sorumluluk ve tarifsiz bir sevinç vardı önümde.

 

 

Elim karnıma gitti, hafifçe okşadım. İçimde tarifsiz bir sıcaklık ve umut vardı.

“Yeter ki yaşasın… Ben bakarım babasına da, ona da… Babası yanımızda nefes alsın yeter ki,” dedim, Emir’in odasının penceresinden ona bakarak. Uyuyordu, her şeyden habersiz… Duyunca kim bilir nasıl sevinecekti.

 

Azra o an yanıma gelerek sıkıca sarıldı.

“Çok güzel bir aile olacaksınız yenge… Buna inan…”

 

“İnanıyorum…” dedim, gözlerim parlayarak.

 

Azra gülümseyerek yanağımdan öptü.

“İyi ki ağabeyime zamanında ‘evlen benle’ demişsin. Yoksa nereden bulacaktı benim ağabeyim senin gibi pamuk yürekliyi?” dedi. Gülümseyerek ona baktım; o an moralimi yükseltmek için yaptığı şakaydı ama başarılı da olmuştu.

 

“Biraz sanki prensesti Emir’imiz,” dedi Emel abla şakayla.

 

“Aşirete diklenince ama aslan gibi oluyordu,” dedim gülerek.

 

“Sana kedi yavrusu, onlara aslan parçası,” dedi Azra kahkaha atarak.

 

“Öyleydi,” dedim utanarak.

 

“Ay ay, utandı kız eltim,” dedi Emel abla şakacı bir sesle.

 

O sırada Baran ağabeyin sesi geldi.

“Ayıp oluyor ama, güzidemin önünde kumalar olarak toplanmışsınız, dedikodu yapıyorsunuz.”

 

“İşte benim kocam da odundur,” dedi Emel abla göz devirip.

 

“Düşünceli bir odunum en azından. Ben sana izin aldım, sen yine hastanede çalışıyorsun gülüm ya,” dedi Baran ağabey.

 

“Mesaim bitti ki aşkım...Emir’in durumunu hem daha hızlı öğrendik sayemde… Neyse bunları yine konuşuruz evde...Eve bırakır mısın beni?”

 

“Bırakırım güzelim, dinlen biraz sende…” dedi Baran ağabey, gülümseyerek karısının alnından öpüp.

 

“Eee kızlar, o zaman bir şey olursa alo diyorsunuz,” dedi göz kırparak Emel abla, neşeli bir tonda.

 

“Tamam abla,” dedim, gülümsememi zor tutarak.

 

Baran ağabey bana döndü, ciddi ama sıcak bir bakışla:

“Telefonum hep açık, biraz dinlenip dönerim kardeşim. Çekinmeyin, olur mu İklim?”

 

Gözlerim doldu, başımı zorla salladım. Bu zorlu süreçte beni en çok şaşırtan hep Baran ağabey olmuştu. Bir an olsun yalnız bırakmıyordu; bir zamanlar benden nefret eden adamın yerini şimdi karşılıksız, koşulsuz bir ağabey gibi sarıp sarmalayan bir insan almıştı.

 

Azra araya girerek hafifçe gülümseyip ikisiyle de sarıldı:

“Hadi, dikkat edin kendinize.”

 

“Sen de gülüm,” dedi Baran ağabey, gözlerindeki sıcaklıkla. Ardından ikisi de uzaklaştı.

 

Emel abladan çok zaman geçmeden, randevu aldığı arkadaşının bilgileri gelince derin bir nefes aldım ve Emir’e döndüm.

 

“Bana bir kere ‘Emir’im’ demen, beni mezardan kaldırır demiştin ya, Emir… Şimdi sana ‘baba’ diyecek evladın için o yataktan da kalk, hayatım,” dedim, fısıldayarak.

 

Azra koluma sarıldı, başını omzuma yaslayarak destek verdi:

“Kalkacak… az daha sabır yenge,” dedi, omzuma hafif bir öpücük kondurup sıkıca sardı.

 

“İnşallah… canım… inşallah…” diye fısıldadım, kalbimde hem korku hem de tarifsiz bir umutla.

___

Oylama 30 un altına düşmesin bol yorum atın hadi

Oy atmayı bilmeyen hayaletler

Yıldıza basın dünyanız aydınlansın canlarım benim

Bol oy yorum atın özellikle hayalet okurlar

Yıldıza bassssın anladık tehlikelisiniz görünmezsiniz ama sizler yüzünden bu minnoş yazarın kalbi kırılıyor !

Hayir alnimda

Bu şekilde yazıyor olabilir ama artık benimde

Sonra niye bu kız bölüm atmıyor olmasın ! Çünkü:

Neyse canım okurlarına geldi sıra oy atın aşklarım beni destekleyen kitlem sizi seviyorum desteklerinizi bekliyorum Sözlerim size değildi hayaletlereydi.

 

Bölüm : 17.10.2025 00:13 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Bozkurt Pençesi / Yarım Kalan Sigara / Bölüm 89 : Küçük Yılmaz ❤️‍🔥
Bozkurt Pençesi
Yarım Kalan Sigara

57.91k Okunma

6.71k Oy

0 Takip
112
Bölümlü Kitap
Bölüm 1 : Atalay Timi 🦂🇹🇷Bölüm 2 : İlk Karşılaşma ❤️‍🔥Bölüm 3 : Görünmeyen YaralarBölüm 4 : Yeni başlangıçlarBölüm 5 : Tamamlanmayı Bekleyen HayatlarBölüm 6 : Timin başı DertteBölüm 7 : Küçük Umut Yaman ParsBölüm 8 : Aşiret ve Töre Kurbanları 🔥Bölüm 9 : İki Sevdanın arafında...Bölüm 10: Başımız Belada ❤️‍🔥Bölüm 11 : Zoraki Evliliğe İlk AdımBölüm 12 : Sözde KarımBölüm 13 : Dik Durmaya ÇalışmakBölüm 14 : Senin Sayende ❤️‍🔥Bölüm 15 : Aşka Adım Adım ❤️‍🔥Bölüm 16 : İstenmeyen GelinBölüm 17 : Namus Davası ve ÇarşafBölüm 18 : Hayatta Kalma SavaşıBölüm 19 : Zor GünlerBölüm 20 : İlk TavizlerBölüm 21 : Aşiret ile karşı karşıya 🔥Bölüm 22 : Kıvılcımlar ArasındaBölüm 23 : Sevgi Tohumları ❤️‍🔥Bölüm 24 : İlk BuseBölüm 25 : Yağmurun altında bir günBölüm 26 : Yasak Sevdalı 💔Bölüm 27 : Acılar 💔Bölüm 28 : Kapanmaz Yaralar ❤️‍🔥Bölüm 29 : Beklenmeyen HaberBölüm 30 : Gönül YarasıBölüm 31 : Cam kırıkları 💔Bölüm 32 : Yağmur Seninle GüzelBölüm 33 : Aşk YağmuruBölüm 34 : Şükür SebebiBölüm 35 : Gökyüzü güzelliğini kıskanırBölüm 36 : Aşk ve Adalet ❤️‍🔥Bölüm 37 : Merhamet Kokulum ❤️‍🔥Bölüm 38 : Aşkı Şerbetli ❤️Bölüm 39 : Yürek Yarası ❤️‍🔥Bölüm 40 : İlk İtiraf ❤️‍🔥Bölüm 41 : Kıskançlık Krizi ❤️‍🔥Bölüm 42 : Korku olmazsa aşk olmaz ❤️‍🔥Bölüm 43 : Beklenmeyen Buse 🥲Bölüm 44 : Yaşam SavaşıBölüm 45 : Ölüm ile Yaşam...Bölüm 46 : İyi ki Sen ❤️‍🔥Bölüm 47 : Canımdan can gidiyorBölüm 48 : Özlemek istiyorumBölüm 49 : Mest Olunur GüzellikBölüm 50: Sevdiğiyle Çocuk Olurmuş İnsan ❤️‍🔥Bölüm 51 : Aşk Ve savaşBölüm 52 : Yıkımlar başlıyor...Bölüm 53 : Mor orkide 🇹🇷Bölüm 53 : Aşk Sakinleştiricisi 🔥Bölüm 54 : Gurur ve Sevda🔥Bölüm 55 : Şımarmak istiyorumBölüm 57 : Masum Aşıklar 🫠Bölüm 58 : Yaşayan Fosilsin SenBölüm 59 : Can kırıklarıBölüm 60 : Bir Gönül Davası 🔥Bölüm 61 : İki Cihan CennetimBölüm 62 : Yak yanıyorsak söndürmeBölüm 63 : Hüzün MaltemiBölüm 64 : Alevler ve küllerBölüm 65 : Bir Yürek Yangını ❤️‍🔥Bölüm 66 : Emir HayranlıklarıBölüm 67 : YıkılışlarBölüm 68 : Gamzenin Çukurunda kaybolmak istiyorumBölüm 69 : Gururum ❤️‍🔥Bölüm 70 : Anlat Onlara...Bölüm 71 : Hasret kavuşmasıOkurlarimmBölüm 72 : Saklanılan AcıBölüm 73 : Küçük Emir’in Acıları❤️‍🔥Bölüm 74 : Acı ve GururBölüm 75 : Hisler Uyanıyor...Bölüm 76 : Yüreğimin Vatanı ❤️‍🔥Bölüm 77 : Yıldızların Altında 🫠❤️‍🔥Bölüm 78 : Son hatırlarBölüm 79 : Başka bir EmirBölüm 80 : Canımı Yakıyorlar ❤️‍🔥😔Bölüm 81 : Hisler Yalan söylemezSoru-Cevap yapıyoruzBölüm 82 : Mazi ve aşkBölüm 83 : Sırılsıklam aşkBölüm 84 : Kokunda Dinlenmek İstiyorum😔❤️‍🔥Bölüm 85 : Kanlı Nefesler 🥀❤️‍🔥Bölüm 86 : Acılar ve Gerçekler 🥀❤️‍🔥Bölüm 87 : Diriliş mi Bitiş mi ?Bölüm 88 : Uyanış ❤️‍🔥Bölüm 89 : Küçük Yılmaz ❤️‍🔥Bölüm 90 : Bir İç savaş Meselesi❤️‍🔥Bölüm 91 : Pembe bisiklet 🫠Bölüm 92 : Efelerin EfesiBölüm 93 : Nemrut’un Kızı ❤️‍🔥Bölüm 94 : Aşk ve SavaşBölüm 95 : Ahım ölüme kadar 🥀🔥Bölüm 96 : Tatlı Aşermeler 🫠❤️Bölüm 97 : Canımın Canını AldılarBölüm 98 : Sensiz Nasıl Yaşarım Ben...Bölüm 99 : Canımı YaktınızBölüm 100 : TükenişlerBölüm 101 : Kanlı GömlekBölüm 102 : Son Yüzleşme ❤️‍🔥Özel Bölüm : Leyla'nın GerçekleriBölüm 103 : Kanlı Son Direnişler...Bölüm 104 : Ahirim SensinBölüm 105 : Kana Karışan NefeslerBölüm 106 : Zamana TutsakBölüm 107 : Aşabildin mi ?Spoi107.bolume oy ve yorum gelmediği sürece bölümü atasım yok bilginize
Hikayeyi Paylaş
Loading...