126. Bölüm
Bozkurt Pençesi / Yarım Kalan Sigara / Bölüm 98 : Sensiz Nasıl Yaşarım Ben...

Bölüm 98 : Sensiz Nasıl Yaşarım Ben...

Bozkurt Pençesi
bozkurt.pencesi

Bölüm şarkımız:

Sezen aksu - Yalnızca Sitem

___

 

Emir Kaan Yılmaz’dan...

 

Konumun son verdiği sinyale kadar geldim.

Mezarlığın önünde durduğumda kalbim, sanki biri içeriden tutup sıkıyormuş gibi acıdı. Aracı kenara çekerken, kapının önünde bekleyen taksiyi fark ettim.

 

Yavaşça indim araçtan.

Ona doğru yaklaşırken aradan taksiciyi de çıkarıp gitmesini istemiştim. Sanki biri daha kalırsa; gizlediğim, sakladığım tüm zaaflarımı bilip benden alacakmış gibi hissedip, tanımadığım taksiciden bile kaçmıştım kendimce...

 

Egzoz dumanı soğuğa karışırken, bir anda duyduğum ağlama sesiyle başımı kaldırdım.

O ses… Ciğerlerime dolan her nefesime bir köz gibi düşt. Yorgun... Paramparça...kanatarak...

 

“Niye hepiniz beni teker teker bırakıyorsunuz? Niye abla… niye anlattığın masallar gibi mutlu sonla bitmiyor ki hayat?”

 

O sözleri duyduğumda içimden bir şey koptu.

Sanki göğsümün ortasına görünmez bir bıçak saplanmıştı.

Nefesim kesildi, dizlerim çözüldü.

Yalnızca onun sesi kalmıştı dünyadan geriye.

 

“Seni aldılar… ömrümden ömrümü çaldılar…

Şimdi de canımın canını alıyor, abla…”

Burnunu çekip gözlerini sildi.

Mezarın üzerindeki çiçekleri okşadı usulca.

 

“Böyle seviyordu beni, biliyor musun?” dedi hıçkırarak.

“İncitmekten korkar gibi… çocuk gibi seviyordu beni, abla.”

 

Yüreğim sıkıştı.

Tutunacak bir yer aradım; elimi bir mezar taşına koydum, dizlerimin bağı çözüldü.

 

“Eve gelmiyordu, abla… rahatsız olmayayım diye gelmiyordu.

Ben hiç aç kalmadım, biliyor musun?

Onunla evlendiğim günden beri hiç aç kalmadım.

Okulumu aksatmadım, parasız kalmadım…”

 

Her kelimesi boğazıma düğüm atıyordu.

Oysa arkasındaydım… sadece beş, altı adım uzakta.

Ama aramızda dağlar vardı sanki...geçilmez çelik duvarlar vardı sanki ona gidip sarılmamı engelleyen...

Yavaşça çöktüm yere...Bir mezarın mermerine yasladım sırtımı güçlükle nefes alıp...

Dizlerim değil ruhumun bilakis kendisi isyandaydı bana karşı...yaşadığım her duyguya karşı...

 

 

“Kitabımın içine koyuyordu harçlığımı…

Defterimin arasına notlar yazıyordu.

‘Gururun kırılmasın,’ derdi hep.

Ayakta duracak hâli yokken bile benimle ders çalışıyordu, abla, benim Emir’im…”

 

Sesi titredi, elleriyle toprağı kavradı.

 

“Elini kestiğinde dedem onu tehdit etmişti.”dedi, sesi çatladı. Başını iki yana sallayıp zorlukla konuşmaya devam etti...

“Öyle biri değildi ama abla Emir...O asla yapmazdı… öyle biri değildi.

Ama dedem ‘Leyla gibi olur’ deyince… gözlerini görmeliydin, abla.

Sadece yetişemezsem diye korktu…

O gün boyun eğdi onlara.

Gözlerimin önünde canını yaktılar, yine de bana ‘Korkma, iyiyim’ dedi.

Kendine zarar veriyordu, hep beni korumak için.

Ben niye bu kadar kördüm, abla?

Niye fark etmedim bu kadar acı çektiğini?”

 

Onun sözleriyle ağlamam daha da arttı.

 

“Kan kusmuş… krizler geçirmiş… burnu hep kanamış.

Ama bana hep ‘soğuk algınlığı, tansiyon’ dedi.

Ateşi çıktığında bile ‘Bırakma beni’ diye sayıklıyordu benim Emir’im… Niye fark etmedim, abla?”

 

Yutkundu. Hıçkırıkları mezarlığın sessizliğinde yankılandı.

 

“Benim sevdiğim insanlar niye ölüyor, abla?

Niye? Ben niye babamın taktığı o ‘uğursuz’ lafını silemiyorum bahtımdan?

Herkes bana katil diyormuş… katil gibi bakıyormuş.

Sevdiğim adamın katiliymişim ben, abla.

Oysa ben… onların beni sevdiğini sanmıştım.

Canımı yakmazlar sanmıştım…”

 

Bir nefes aldı, sesi kırıldı.

“Çok yaktılar, abla… canımı çok yaktılar…”

 

O an öyle bir hıçkırık koptu ki dudaklarımdan, bana doğru dönmesi bir olmuştu.

Dizlerimi kendime daha da çekip başımı kollarımın arasına gizledim.

Nefesim, kalbimin kırık ritmiyle yarışıyordu.

 

En çok da bu yüzden nefret ediyordum kendimden…

Onun umudu olmak isterken, en çaresiz çıkmaz sokağı olmuştum.

 

Yavaş adımlarla yanıma geldi.

Her adımında toprağın hüzünle inlediğini duydum sanki.

 

“Niye geldin…” dedi, sesi titredi. “Gelme demiştim sana…”

 

Başımı kaldırdım, gözlerim onunla buluştuğunda nefesim boğazıma düğümlendi.

“Affetme beni, ne olur…” dedim kısık bir sesle.

“Beceremedim hayallerimizi korumayı…”

 

O an gözlerindeki yaşla benimkiler bir olup aynı acıyla döküldü.

 

“Ne zaman geldin?” dedi gözlerimin içine bakarak.

Sesinde hem sitem hem özlem vardı; boğazındaki düğüm kelimeleri zorla çıkarıyordu.

 

“Bir önemi var mı?” dedim kısık bir sesle. “Her türlü geç… ve çoktan yok olmuşum ben.”

 

O an öyle bir sarıldı ki… hıçkırıklarımız birbirine karıştı, nefeslerimiz aynı acıya denk düştü.

Ellerini sırtıma bastırdığında kalbimin kırık yerlerinden sızan tüm sessizlik dışarı taştı.

 

“Niye yaptın, Emir?” diye fısıldadı kulağımın dibinde, sesi parçalanmıştı. “Niye izin verdin her şeye?”

 

Yutkundum, kelimeler dilimin ucunda can çekişti.

“Yemin ederim direndim,” dedim, gözlerim dolarken. “Her zaman… son ana kadar… boyun eğmedim.”

 

“ Boyun eğmedin öyle mu?” dedi, başını kaldırıp gözlerimin ta içine baktı. “İstediklerini verdin onlara Emir, ayırdılar bak bizi...sende bıraktın beni...”

 

Gözkapaklarımı kapattım, nefesim göğsümde sıkıştı.

“Ben bırakmadım, İklim...kurban olduğum… mecbur kaldım...”

 

Başını iki yana salladı, gözyaşları yanaklarından süzülürken konuştu.

“Sen mecbur kalmadın, Emir… sen sustun. Onların susturmasına izin verdin. Oysa bir kelimen, bir adımın bile yeterdi...benim sevdiğim adam susmazdı, yakmadık yer bırakmazdı susmak yerine.”

 

Sözleri birer hançer gibi saplandı içime.

“Bilmiyorsun…” dedim titreyerek. “Söylesem… onca güzel anılarımız olmazdı...Öyle güzel bakmazdın bana, hep hüzünle bakardın...benimle sende yanardın. Benim yangınlarım seni yutardı güzelim...”

 

“Ben zaten çoktan yandım ki Emir Kaan!” diye bağırdı hıçkırarak. “Sensiz kaldığım gün varya o hastanede, ben zaten kül oldum! Nefes alamadım, 'Emir yoğun bakıma alındı' dedikleri gün...”

 

“Biliyorum iki gözüm...Dinle beni ama bebeğim …” dedim, sesim titredi, gözlerimle yalvardım ona.

“Birkez olsun benden dinle…”

 

“Sözler verip kandırmayacaktın beni! Yalanlar demeyecektin bana...boş yere onca umudu vermeyecektin!” diye haykırdı, sesi çatladı.

Başımla ağır ağır ‘hayır’ dedim, dizlerimin bağı çözülürken zar zor doğruldum.

Gözlerimi sildim, ama yaşlar yine inatla akmaya devam ediyordu.

 

“Ben seni kandırmadım hiçbir zaman…” dedim boğuk bir sesle.

“Verdiğim her sözü tutabilmek için gözlerinin içine bakarken her saniye öldüm ben, İklim… her nefeste, biraz daha eksildim...Her sözüm için kac savaş verdim bilemezsin, be güzelim...”

 

“Niye yaptın peki?! Neden?!”

Sesi bir bıçak gibi göğsüme saplandı.

 

“Sana da vermişlerdi o zehirden… seni yaşatmak için yaptım...Buldum çaremi ama seninle tehdit ettiler güzelim beni...Nefesimsin sen benim, nefessiz nasıl yaşardım ki ben...”

 

“Yapmasaydın!” dedi, sesi bir çığlık gibiydi.

“Ölseydim keşke o gün! En azından seni böyle görmezdim, Emir Kaan!”

 

“Kurban olayım, böyle konuşma…” dedim hıçkırarak.

“Senin sesini duymayınca deliriyordum ben, seni kaybedince ne yapardım, düşünemiyorum bile. Panzehiri bulur bulmaz koşarak geldim sana… aklım senden başka hiçbir yerde değildi ki, kurban olduğum…”

 

Omuzlarım titredi, gözlerim bulanıktı.

“Sensiz ben yok olurdum İklim...yaşamayı sen öğrettin bana, sensiz kanadını kırarlardı Emir’inin...”

Sözler dudaklarımdan dökülürken, sanki her biri içimde yeni bir yara açıyordu.

 

“Niye sende işe yaramadı o zaman, ben niye o kadar acı çekmedim?” dedi sesi çatallaşarak, gözleri dolmuştu.

 

“Panzehiri… sadece senin için bulabildim çünkü…” dedim boğuk bir nefesle.

“Yüksek doz vurmuşlardı… seni kurtarmak için hepsini sana yaptım.”

 

Gözleri büyüdü, bir an nefesi kesildi.

“Beraber ölmemize de mani oldun yani?!”

 

“Anlamıyorsun hâlâ… güzelim, ne olur aklını ver bana!”

 

“Ne zaman oldu bunlar? Ne zaman verdiler sana o zehiri?!”

 

“Beni karakolun önüne atmışlardı ya hani… evlenmeden önce… o gün.”

 

Bir adım geri attı, nefesi titredi.

“Sen benimle panzehir için mi evlendin yani? Korumak için değil, öyle mi?”

 

“İklim, gözünü seveyim… ben öyle bir insan mıyım, kurban olduğum?” dedim çaresizce.

 

“Bana yaşattıklarını, ablana yaşattıklarını sana yaşatmasınlar diye evlendim ben seninle. Bana âşık olma diye az mı kaçtım senden, İklim?!

Seni rahatsız etmekten öyle korkardım ki… o kadar çok yaran vardı ki güzelim, sana bir de ben yara olmak istemedim.”

 

Bir adım daha attım, gözlerimi ondan ayıramadan devam ettim:

“Ama gönlüme de düştün işte öğretmen hanım… ne yapsam atamadım seni içimden. O gülüşünle ben, hastalığı mı hatırlıyorum sandın?

Senin de beni sevmeye başladığını fark ettikçe, son günlerim dahi olsa seninle güzel yaşamak istedim.

Benim altı ayım vardı, ama sen beni severek öyle bir can öyle bir ömür verdin ki güzelim… ben o zehire bile direndim. Üç, dört ay fazla nefes aldım sayende...”

 

Yutkundum, sesim neredeyse çıkmaz oldu.

“Sonra… seni almaya kalktılar benden.

Öyle korktum ki İklim… nefes alamadım, gül bakışlım...

Ölümden değil, sensiz kalmaktan korktum ben.”

 

“Keşke yapmasaydın!” diye tekrarladı, her kelimesi yüreğime saplanan bıçak gibi…

 

“Yapmasaydım… Ölecektin! Neyini anlamıyorsun?!” dedim, bağırarak, gözyaşlarımın önüne geçemeden.

 

 

“Dayanabilir miydim sensizliğe, öğretmen hanım? Affetme beni, ona da kabulüm. Ben kendimi sen affetsen de affetmeyeceğim zaten! Ama ne olur anlamaya çalış… mecburdum iki gözüm...Leylâ’mız ve senin için mecburdum...”

 

İklim gözyaşlarını sildi ama elleri hâlâ titriyordu.

O titreyen ellerini tutup öpmek istedim… ama sesiyle irkilip gözlerine kaydı bakışlarım.

 

“Her şeyi planlamışsın ya hani… Benim nasıl dayanacağımı düşündün mü peki, Emir?!” dedi, sesi yırtılarak hıçkırıklarına karışırken...

 

“Madem beni, sensiz dahi olsa yaşatmaya karar verdin, nasıl sensiz devam edebileceğimi de düşündün, Emir Kaan?!”

 

Gözlerim doldu, kelimeler boğazımda düğümlendi. Ciğerimin her köşesini öyle bir yaktı ki...

 

“Hayallerin vardı…” diyebildim kısık bir sesle sadece.

 

“O hayallerin içinde sen de vardın!” diyerek aniden kesti sözümü.

 

Bir adım attım ona doğru, kalbim parçalanırken, sesim catlayarak çıktı:

“Sen olmasan… bebeğimiz olmazdı ki, güzelim…”

 

O an öyle bir baktı ki... Yüzü dondu, gözlerinden yaşlar süzüldü, dudağını ısırıp derin bir nefes alırken ellerini sinirle saçlarına geçirip başını başka yöne çevirip.

 

“Sus, Emir Kaan… sen sus ya… sus! Daha fazla düşme gözümden…” dedi, sesi bir fısıltı gibiydi sanki...

 

“İklim’im… her şeyi bizim için yaptım, yemin ederim…”

 

“Emir… Git… yalnız bırak beni, ne olur. İhtiyacım var, anlamıyor musun? Görmüyor musun?! Ne olur, eve git…”

 

“Tamam… tamam, gideceğim… yalnız bırakacağım seni ama bir şartla.”

Sinirle güldü...

 

“Bu durumda da mı, Emir Kaan?”dedi, alayla.

 

Ama yine de alttan alarak suyuna gittim. Üstelemem ilişkimize de, bebeğimize de zarardı çünkü...

Pes etmeden geri çekilmem gerekiyordu sadece iyiliğimiz için..

 

“Arabanın anahtarını da al. Sürmeyi öğretmiştim sana… Eve taksiyle gelme, akşam oluyor, ne olur, ne olur…” dedim burnumu çekerek.

“Ben taksiyle giderim, güzelim… ama bir şartla…”

 

Elimden anahtarı aldı, kavradı ve gözleri bana kilitlendi.

Dik durmaya, güçlü durmaya çalıştı… ilk defa sevdiğim kadın, sevgiyle değil de tüm kırılganlığıyla bana bakıyordu.

 

“Neymiş şartın?” dedi, sesinde kırgınlıkla karışık bir sitem vardı.

Bir an sustum. Yutkundum. Sözlerimin onu incitmesinden korkuyordum.

“Önce… bir soru sorabilir miyim?” dedim, sesim neredeyse fısıltıya dönerken.

 

Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. “Sor, Emir Kaan…” dedi, ama gözlerindeki yorgunluğu gizleyemedi.

 

Bakışlarım, istemsizce karnına kaydı. Dudaklarımda buruk bir gülümseme belirdi.

“Bebeğimiz… iyi mi?”

 

Elini karnına koydu, parmaklarının titrediğini gördüm. Derin bir nefes aldı.

“Annesinden… daha iyi,” dedi, sesi kırık, gözleri dolu. “Şimdi söyle, şartın ne?”

 

Yutkundum. Dudaklarımda titrerken yüreğimin o masum isteği, cılız bir sesle döküldü dudaklarımın arasından...

“Bana… bir kez… Emir’im der misin?”dedim, gözlerinin içine utanarak bakarken...

 

Gözlerini kapattı, başını çevirdi. Öyle sıkı kapatmıştı ki gözlerini, bir ömür değil bin ömür işkence çeksem bu kadar yakmazdı canımı...Sessizliği, kalbimin içindeki boşluğu yankı gibi büyüttü.

Elindeki anahtarı sıkarken, ben yavaşça yaklaştım.

 

“Bari… bir kez öpeyim seni… lütfen…” dedim neredeyse duyulmaz bir sesle.

Başını hafifçe salladı. O izinle sarıldım ona; kokusunu içime çekerken, kalbimin bütün yükü omuzlarıma çöktü. Sarılmasını umut ederken, ellerini son anda yanlarına düşürünce daha fazla zorlamak istemedim onu...

Usulca boynuna eğilip, şah damarının tam üzerine uzun ama hisli bir buse bıraktım… kalbine dokunmak ister gibi...belki de elveda der gibi...

 

Bir hıçkırık kaçtı dudaklarının arasından o an. Kollarımın arasında ki küçük bedeni öyle bir titredi ki...Canımı şuan alsınlar istedim...çünkü kendi denizinde yüzmeyi unutup nefes almak için direnen bir balık gibi çırpınıyordu ruhum ellerinde...

Zorla dahi olsa ondan ayrılarak, geri çekilip karnına eğildim.

“Anneni ve seni üzdüğüm için… özür dilerim, çiçeğim.

Annene iyi bak...evimizde bekliyorum sizi... O sana emanet, babam…” dedim, karnının üstüne bir öpücük kondururken.

 

Sonra yavaşça ayağa kalktım, üzerimdeki ceketi çıkarıp omuzlarına koydum.

“Evde bekliyor olacağım seni, güzelim…” dedim, gülümsemeye çalıştım ama yüzümde sadece acı kaldı.

Sırtımı güçlükle ona dönüp bir iki adım atmıştım ki… o sesini duydum.

 

“Emir’im…” dedi, neredeyse bir nefes kadar kısık, ama yüreğimi yerinden söken bir sesle.

Omzumun üstünden baktım ona.

“Emir’in kurban olsun yoluna, İklim’im. Emir’in sana kurban olsun…”

 

“Dikkatli git…”

 

“Sende…” dedim dudaklarım titrerken, daha fazla bakamadım gözlerine...

Mezarlıktan hızlı adımlarla çıkarken Baran’a konumunu attım, gelip onu almasını istedim. Ardından telefonu kapatıp cebime koyup sweetimin kapüşonunu başıma geçirdim.

Yüreğimin sıkışmasını, nefesimin daralmasını hiçe sayıp yola vurdum kendimi… Çünkü bir önemi kalmamıştı artık hiçbir şeyin gözümde...Arkamda benden iki can kalmıştı. Ruhum ise can pazarındaydı. Yolun belki sonu, belki de başıydı bizim onunla olan hikayemiz. Ama benim için belki de son yolculuktu bu yol ve bu nefesler...

 

___

 

Ahanda oy sınırı yine 50 ve yorum bolca atun da emeğe saygı sevgi demi canlarım benim :)

 

 

Yeni bölüm hakkında spoi de vereyim:

 

Kan görüyorum hocam, vahşet görüyorum adamın kürek kemiğine girmiş levye görüyorum hocam levye

Şaka bir yana Emir Kaan'ın gözü dönmüş diye duydum İklim’in de gözü dönmüş diye duydum ama kime kim saldırıyor 🤐

Duydunuz hadi ben kaçarottiii

Bu arada bölüm spoisi için: Bozkurt Pençesi Resmi yazın iki hesap çıkacak ikisi de benim :)

Bölüm : 09.11.2025 20:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Bozkurt Pençesi / Yarım Kalan Sigara / Bölüm 98 : Sensiz Nasıl Yaşarım Ben...
Bozkurt Pençesi
Yarım Kalan Sigara

57.91k Okunma

6.71k Oy

0 Takip
112
Bölümlü Kitap
Bölüm 1 : Atalay Timi 🦂🇹🇷Bölüm 2 : İlk Karşılaşma ❤️‍🔥Bölüm 3 : Görünmeyen YaralarBölüm 4 : Yeni başlangıçlarBölüm 5 : Tamamlanmayı Bekleyen HayatlarBölüm 6 : Timin başı DertteBölüm 7 : Küçük Umut Yaman ParsBölüm 8 : Aşiret ve Töre Kurbanları 🔥Bölüm 9 : İki Sevdanın arafında...Bölüm 10: Başımız Belada ❤️‍🔥Bölüm 11 : Zoraki Evliliğe İlk AdımBölüm 12 : Sözde KarımBölüm 13 : Dik Durmaya ÇalışmakBölüm 14 : Senin Sayende ❤️‍🔥Bölüm 15 : Aşka Adım Adım ❤️‍🔥Bölüm 16 : İstenmeyen GelinBölüm 17 : Namus Davası ve ÇarşafBölüm 18 : Hayatta Kalma SavaşıBölüm 19 : Zor GünlerBölüm 20 : İlk TavizlerBölüm 21 : Aşiret ile karşı karşıya 🔥Bölüm 22 : Kıvılcımlar ArasındaBölüm 23 : Sevgi Tohumları ❤️‍🔥Bölüm 24 : İlk BuseBölüm 25 : Yağmurun altında bir günBölüm 26 : Yasak Sevdalı 💔Bölüm 27 : Acılar 💔Bölüm 28 : Kapanmaz Yaralar ❤️‍🔥Bölüm 29 : Beklenmeyen HaberBölüm 30 : Gönül YarasıBölüm 31 : Cam kırıkları 💔Bölüm 32 : Yağmur Seninle GüzelBölüm 33 : Aşk YağmuruBölüm 34 : Şükür SebebiBölüm 35 : Gökyüzü güzelliğini kıskanırBölüm 36 : Aşk ve Adalet ❤️‍🔥Bölüm 37 : Merhamet Kokulum ❤️‍🔥Bölüm 38 : Aşkı Şerbetli ❤️Bölüm 39 : Yürek Yarası ❤️‍🔥Bölüm 40 : İlk İtiraf ❤️‍🔥Bölüm 41 : Kıskançlık Krizi ❤️‍🔥Bölüm 42 : Korku olmazsa aşk olmaz ❤️‍🔥Bölüm 43 : Beklenmeyen Buse 🥲Bölüm 44 : Yaşam SavaşıBölüm 45 : Ölüm ile Yaşam...Bölüm 46 : İyi ki Sen ❤️‍🔥Bölüm 47 : Canımdan can gidiyorBölüm 48 : Özlemek istiyorumBölüm 49 : Mest Olunur GüzellikBölüm 50: Sevdiğiyle Çocuk Olurmuş İnsan ❤️‍🔥Bölüm 51 : Aşk Ve savaşBölüm 52 : Yıkımlar başlıyor...Bölüm 53 : Mor orkide 🇹🇷Bölüm 53 : Aşk Sakinleştiricisi 🔥Bölüm 54 : Gurur ve Sevda🔥Bölüm 55 : Şımarmak istiyorumBölüm 57 : Masum Aşıklar 🫠Bölüm 58 : Yaşayan Fosilsin SenBölüm 59 : Can kırıklarıBölüm 60 : Bir Gönül Davası 🔥Bölüm 61 : İki Cihan CennetimBölüm 62 : Yak yanıyorsak söndürmeBölüm 63 : Hüzün MaltemiBölüm 64 : Alevler ve küllerBölüm 65 : Bir Yürek Yangını ❤️‍🔥Bölüm 66 : Emir HayranlıklarıBölüm 67 : YıkılışlarBölüm 68 : Gamzenin Çukurunda kaybolmak istiyorumBölüm 69 : Gururum ❤️‍🔥Bölüm 70 : Anlat Onlara...Bölüm 71 : Hasret kavuşmasıOkurlarimmBölüm 72 : Saklanılan AcıBölüm 73 : Küçük Emir’in Acıları❤️‍🔥Bölüm 74 : Acı ve GururBölüm 75 : Hisler Uyanıyor...Bölüm 76 : Yüreğimin Vatanı ❤️‍🔥Bölüm 77 : Yıldızların Altında 🫠❤️‍🔥Bölüm 78 : Son hatırlarBölüm 79 : Başka bir EmirBölüm 80 : Canımı Yakıyorlar ❤️‍🔥😔Bölüm 81 : Hisler Yalan söylemezSoru-Cevap yapıyoruzBölüm 82 : Mazi ve aşkBölüm 83 : Sırılsıklam aşkBölüm 84 : Kokunda Dinlenmek İstiyorum😔❤️‍🔥Bölüm 85 : Kanlı Nefesler 🥀❤️‍🔥Bölüm 86 : Acılar ve Gerçekler 🥀❤️‍🔥Bölüm 87 : Diriliş mi Bitiş mi ?Bölüm 88 : Uyanış ❤️‍🔥Bölüm 89 : Küçük Yılmaz ❤️‍🔥Bölüm 90 : Bir İç savaş Meselesi❤️‍🔥Bölüm 91 : Pembe bisiklet 🫠Bölüm 92 : Efelerin EfesiBölüm 93 : Nemrut’un Kızı ❤️‍🔥Bölüm 94 : Aşk ve SavaşBölüm 95 : Ahım ölüme kadar 🥀🔥Bölüm 96 : Tatlı Aşermeler 🫠❤️Bölüm 97 : Canımın Canını AldılarBölüm 98 : Sensiz Nasıl Yaşarım Ben...Bölüm 99 : Canımı YaktınızBölüm 100 : TükenişlerBölüm 101 : Kanlı GömlekBölüm 102 : Son Yüzleşme ❤️‍🔥Özel Bölüm : Leyla'nın GerçekleriBölüm 103 : Kanlı Son Direnişler...Bölüm 104 : Ahirim SensinBölüm 105 : Kana Karışan NefeslerBölüm 106 : Zamana TutsakBölüm 107 : Aşabildin mi ?Spoi107.bolume oy ve yorum gelmediği sürece bölümü atasım yok bilginize
Hikayeyi Paylaş
Loading...