
Gözlerimi yavaşça yukarı kaldırdım. O tanıdık, derin sesi duyduğum an içimde bir şeyler burkuldu. Karşımda, omuzları geniş, bakışları her zamanki gibi hafifçe çatık... Tufan duruyordu.
"Sen miydin?" diye şaşkınlıkla fısıldadım. Karşımda, tıpkı üniversitenin ilk günlerinde olduğu gibi sinirle bana bakan Tufan duruyordu. Üniversitenin koridorlarında yıllar sonra yeniden karşılaşmıştık. O gün, önüme bakmadan ilerlemeye çalışırken ona çarpmıştım ve adeta kayaya çarpmışçasına canım yanmıştı. O da sinirle bir şeyler mırıldanıp yoluna devam etmişti. O an, onunla bir daha asla karşılaşmamayı düşünmüştüm.
Tufan da benim kadar şaşırmış görünüyordu. Gözlerinde hafif bir şaşkınlık belirdi, sonra yerdeki dosyalara kaydı. "Sen... sen de mi buradasın?" diye sordu, sesi hala biraz sertti.
"Evet," diye cevap verdim, hala olayın etkisindeydim. "Ben de bu projede gönüllüyüm."
Tufan kaşlarını çattı. "Hangi projede?"
"Kimsesiz çocuklar için kıyafet tasarlama projesinde."
Bir an sessizlik oldu. Tufan'ın yüzündeki ifade yumuşadı. Yere eğilip dağılan dosyaları toplamaya başladı. Ben de ona yardım ettim. Dosyaları üst üste koyarken parmaklarımız birbirine değdi. İkimiz de hafifçe irkildik.
"Ben de o projedeyim," dedi Tufan, dosyaları bana uzatırken. Sesi artık daha ılımlıydı. "İsmail Hoca bahsetmişti yeni gönüllülerden." Yeni gönüllü olabilirdi ama ben son dakika işe dahil olmuştum.
Şaşkınlığım daha da arttı. Aynı projede yer alıyor olmamız inanılmazdı. Kaderin garip bir cilvesi miydi bu? Yıllar sonra, bambaşka bir amaçla aynı yerde buluşmuştuk.
"Demek öyle," diye mırıldandım, dosyaları alırken. Göz göze geldik. Tufan'ın gözlerinde o günkü sinirden eser yoktu. Sanki aradan geçen zaman, aramızdaki gerginliği silip süpürmüştü.
"Belki de," dedi Tufan hafif bir gülümsemeyle, "bu sefer daha iyi anlaşırız."
İçimde garip bir umut belirdi. Belki de bu proje, sadece kimsesiz çocuklar için değil, benim için de yeni bir başlangıç olacaktı. Tufan'la yeniden tanışmak, belki de geçmişteki o tatsız anıyı silmek için bir fırsattı.
"Belki de," diye karşılık verdim ben de gülümseyerek. O an, üniversitenin koridorlarındaki o telaşlı karşılaşma, yerini bambaşka bir heyecana bırakmıştı. Kimsesiz çocuklar için yapacağımız o anlamlı projede, Tufan'la birlikte çalışacak olmak, içimi sıcak bir umutla doldurmuştu. Kaybettiğim zamanı telafi etme düşüncesi hala zihnimi kurcalasa da, şimdi önümde yeni bir amaç, yeni bir yol vardı. Ve bu yolda, beklenmedik bir şekilde Tufan da yanımdaydı.
Göz göze geldiğimiz o an, etrafımızdaki üniversite koridorunun telaşı sanki yavaşlamıştı. Yıllar sonra ilk kez bu kadar yakın duruyorduk ve o ilk karşılaşmanın aksine, şimdi aramızda bir nezaket, hatta hafif bir merak vardı.
"Öyle görünüyor," diye ekledim, dosyaları sıkıca tutarak. İçimdeki o garip his hala geçmemişti. Hem şaşkınlık, hem de tarif edemediğim bir beklenti... Sanki evren, yıllar önce yarım kalan bir hikayeyi tamamlamak için bizi bir araya getirmişti.
Tufan başını hafifçe yana eğdi, bakışları düşünceliydi. "Peki... bu kıyafet tasarlama işi nasıl gidiyor?" diye sordu. Sesi artık kesinlikle o ilk günkü sertlikten çok uzaktaydı. Hatta sanki içinde bir ilgi kırıntısı vardı.
"Aslında yeni başladım sayılır," diye cevap verdim. "İsmail Civa projeyi anlatınca çok etkilendim ve hemen dahil olmak istedim. Çocuklar için bir şeyler yapabilmek çok anlamlı."
Tufan onaylarcasına başını salladı. "Ben de aynı şekilde düşünüyorum. Birkaç haftadır bu işteyim. Bazı taslaklar hazırladım bile."
"Gerçekten mi?" İstemsizce bir merakla sordum. "Bir ara bakabilir miyim?"
O an, bu teklifin ne kadar ani ve beklenmedik olduğunun farkına vardım. Üniversitede birbirine omuz çarpmaktan öteye gitmemiş iki insanın, yıllar sonra aynı projede çalışıp, birbirlerinin tasarımlarını merak etmesi... Tuhaftı ama bir o kadar da heyecan vericiydi.
Tufan'ın yüzünde sıcak bir gülümseme belirdi. "Neden olmasın? Hatta istersen şimdi gösterebilirim. İsmail Hoca'nın odasında toplanacaktık zaten birazdan, yeni gönüllülerle tanışmak için."
Kalbim hızlanmaya başlamıştı. Aynı projede olmak yetmezmiş gibi, şimdi de Tufan'la birlikte İsmail Civa'nın odasına gidecek ve diğer gönüllülerle tanışacaktık. Bu, hiç beklemediğim bir gelişmeydi.
"Olur," dedim, sesimde belli belirsiz bir heyecanla. "Gidelim o zaman."
Birlikte yürümeye başladık. Koridorun kalabalığına karıştık ama sanki etrafımızda ayrı bir alan oluşmuştu. Aramızda garip bir sessizlik vardı ama bu rahatsız edici değildi. Sanki söylenecek çok şey vardı ama ikimiz de doğru anı bekliyorduk.
İsmail Civa'nın odasına vardığımızda, içeride birkaç kişi daha vardı. Civa, bizi güleryüzle karşıladı ve diğer gönüllülerle tanıştırdı. Tufan, daha önce gelen gönüllülerle samimi bir şekilde sohbet ediyordu. Benim yeni olduğumu öğrenince, projeyle ilgili bazı detayları anlatmaya başladı.
Toplantı boyunca Tufan'ı gözlemledim. Omuzlarındaki o gerginlik gitmiş, yerini daha ılımlı, yardımsever bir ifade almıştı. Çocuklara olan ilgisi, konuşmalarından ve fikirlerinden belli oluyordu. Üniversitedeki o aksi çocuk gitmiş, yerine bambaşka biri gelmiş gibiydi. Ya da belki de ben onu o gün yanlış tanımıştım.
Toplantı bittikten sonra, İsmail Civa hepimizi yarın sabah atölyede buluşmaya davet etti. İlk tasarımları konuşacak ve kumaş seçimine başlayacaktık.
Dışarı çıktığımızda, Tufan bana döndü. "Yarın sabah görüşürüz o zaman," dedi, hafif bir tebessümle.
"Görüşürüz," diye karşılık verdim. İçimde tuhaf bir huzur vardı. Sanki yıllar sonra, hayat bana ikinci bir şans vermişti. Geçmişteki o tatsız karşılaşma artık uzak bir anı gibiydi. Önümde, Tufan'la birlikte çalışacağım, anlamlı bir proje vardı. Ve kim bilir, belki de bu proje, ikimiz için de yeni bir başlangıcın ilk adımı olacaktı. Kaybettiğim zamanı telafi etmek hala mümkün olmasa da, şimdi önüme bakma ve bu yeni fırsatı en iyi şekilde değerlendirme zamanıydı. Yanımda, beklenmedik bir şekilde Tufan vardı ve bu, içimi sıcak bir umutla dolduruyordu.
Üniversiteden çıktığımda ilk işim part-time iş konusunda butik ile tekrardan konuşmaktı. İş yeri sahipleri iyi insanlara benziyordu ve belki bu projeyi duyduklarında bana yardımcı olurlardı. Hem de ben yarı zamanlı bir iş sahibi olurdum. Elimdeki paranın yarısı bitmişken bir an önce para kazanmak en doğrusuydu.
Butiğin kapısından içeri girdiğimde çalan zil sesiyle birlikte, içerideki iki genç kadın başlarını kaldırıp bana döndüler. Samimi gülümsemeleri içimi ısıttı. Durumu kısaca anlattım. Kimsesiz çocuklar için gönüllü olarak kıyafet tasarladığımı ve bu süreçte bana destek olabilecek yarı zamanlı bir iş aradığımı söyledim.
Gözleri parladı. "Ne kadar güzel bir amaç için çalışıyorsunuz," dedi uzun saçlı, sıcakkanlı olanı. "Elbette size yardımcı olmak isteriz. Biz de elimizden geldiğince destek olmak isteriz bu projeye."
Diğeri, daha kısa saçlı ve dikkatli bakışlı olanı araya girdi. "Yarı zamanlı bir pozisyonumuz aslında yoktu ama sizin bu anlamlı çabanız için bir şeyler ayarlayabiliriz. Ne kadar zaman ayırabilirsiniz?"
İçimde bir umut filizlendi. "Haftada birkaç gün, öğleden sonra ve hafta sonları çalışabilirim," diye cevap verdim heyecanla.
"Harika," dedi uzun saçlı olan. "O zaman yarından itibaren başlayabilirsiniz. İhtiyacımız olan bazı ufak tefek işler var, hem butiğin işleyişini öğrenirsiniz hem de bize destek olursunuz."
O an içimden kocaman bir "evet" diye bağırmak geldi. "Çok teşekkür ederim," diyebildim sadece, sesimdeki minnet dolu ifadeyle.
Kısa saçlı olan gülümsedi. "Asıl biz teşekkür ederiz. Böyle güzel bir projeye destek olmamıza vesile oldunuz. Bu arada ben Elif, bu da ortağım Ayşe."
"Memnun oldum," dedim gülümseyerek. "Ben de..."
"Senin adını biliyoruz," dedi Ayşe göz kırparak. "Tufan bahsetmişti."
Şaşkınlıkla onlara baktım. "Tufan mı?"
Elif başını salladı. "Evet. Dün buradaydı, senin projede gönüllü olduğunu söyledi. Hatta senin için yarı zamanlı bir iş ayarlayıp ayarlayamayacağımızı sordu."
İçimde yine o garip his belirmişti. Tufan... Benim için mi sormuştu? Üniversitedeki o aksi çocuk, şimdi benim iyiliğimi mi düşünüyordu? Bu beklenmedik ilgi karşısında hem şaşırmış hem de hafifçe utanmıştım. İyi ama ben proje işini daha bugün öğrendim, Tufan nasıl oldu da benim projede olduğumu söyleyebildi ki...
"Çok nazikmiş," diyebildim kekeleyerek. Durumu onlara anlatmaya gerek yoktu tabiki de.
Ayşe gülerek, "Öyle. İlk başta biraz mesafeli görünür ama aslında çok yardımseverdir," dedi.
O an, Tufan'a karşı içimde bambaşka bir duygu yeşermeye başladı. Üniversitedeki o sinirli karşılaşmanın aksine, şimdi aramızda görünmez bir bağ oluşmuş gibiydi. Belki de kader, bizi sadece aynı projede değil, hayatın farklı alanlarında da bir araya getiriyordu.
Butikten ayrılırken içimde tarifsiz bir mutluluk vardı. Hem anlamlı bir projede yer alacak hem de maddi olarak rahatlayacaktım. Ve tüm bunların yanı sıra, Tufan'la ilgili zihnimdeki o eski yargılar da yavaş yavaş değişiyordu. Kaybettiğim zamanı telafi etme düşüncesi hala içimde bir ukde olsa da, şimdi önüme umut dolu yeni bir yol açılmıştı. Ve bu yolda, beklenmedik bir şekilde Tufan da yanımdaydı. Belki de bu yeni başlangıç, sadece kimsesiz çocuklar için değil, benim için de çok şey ifade edecekti.
Bir gün içinde bu kadar güzel şeyin olmasına bünyem alışkın olmadığı için biraz garipsedim. Ama aklıma bir yandan bir soru takıldı. Tufan'ın benim iş aradığım butikçi ile nasıl bir bağlantısı vardı ki işimi kolaylıkla halledebildi? Üstelik benim oraya iş başvurusu yaptığımı nereden biliyordu?
Gözlerim hafifçe kısıldı. Tufan'ın butikle ne gibi bir bağlantısı olabilirdi ki? Daha da önemlisi, benim iş aradığımı nereden biliyordu? Bu sorular zihnimi kemirmeye başlamıştı. O aksi tavırlı üniversiteli çocuktan, şimdi benim için iş ayarlayan yardımsever birine dönüşmesi kafamı karıştırıyordu.
Ertesi sabah atölyeye gittiğimde, Tufan herkesten önce oradaydı. Bir masanın üzerine yayılmış kumaş örneklerini inceliyordu. Beni görünce gülümsedi. "Günaydın," dedi, sesi neşeliydi. "Erkencisin."
"Günaydın," diye karşılık verdim. "Heyecanlıyım." Etrafıma göz gezdirdim. Atölye, rengarenk kumaşlarla, dikiş makineleriyle ve çeşitli tasarım araçlarıyla doluydu. İçimi tatlı bir heyecan kapladı.
İsmail Civa da kısa bir süre sonra geldi ve çalışmalara başladık. Tufan, daha önceki taslaklarını ve kumaş önerilerini bizimle paylaştı. Fikirleri gerçekten etkileyiciydi. Çocukların rahat edebileceği, aynı zamanda hayal güçlerini yansıtabilecek tasarımlar düşünmüştü.
Öğle yemeği molasında, Tufan yanıma geldi. "Dün butikle konuştun mu?" diye sordu, meraklı gözlerle bana bakarak.
Şaşkınlığımı gizleyemedim. "Evet, konuştum. Hatta yarından itibaren yarı zamanlı olarak çalışmaya başlıyorum. Ama senin onlarla ne alakan var?"
Tufan hafifçe tebessüm etti. "Ayşe benim teyzem olur."
O an her şey yerine oturdu. Tufan'ın benim için iş ayarlamasının nedeni buydu demek ki. Ama yine de bu kadarını beklemiyordum.
"Teyzen mi?" diye şaşkınlıkla tekrarladım. "Bu kadar genç bir teyzen olacağını düşünmemiştim. Sen... Neden bana söylemedin?"
"Sürpriz olsun istedim," dedi omuzlarını silkerek. "Hem de işe gerçekten ihtiyacın olup olmadığını görmek istedim. Ayşe ve Elif iyi insanlardır, yardımseverdirler. Senin bu projeye olan isteğini duyunca memnun oldular."
İçimde garip bir karmaşa yaşanıyordu. Hem minnettardım hem de biraz utanmıştım. Tufan'ın bu beklenmedik yardımı karşısında ne diyeceğimi bilemedim.
"Çok teşekkür ederim," diyebildim sadece. "Gerçekten çok naziksin."
Tufan gülümsedi. "Önemli değil. Sonuçta aynı amaç için buradayız. Hem böylece sen de kendi ayaklarının üzerinde durabilirsin."
O gün atölyede Tufan'la daha çok sohbet etme fırsatı bulduk. Üniversitedeki o gergin atmosferin aksine, şimdi aramızda samimi bir iletişim vardı. Onunla konuştukça, aslında ne kadar düşünceli ve yardımsever biri olduğunu fark ettim. Belki de o ilk karşılaşmada oluşan önyargılarım beni yanıltmıştı.
Günler haftaları kovaladı. Hem butikte çalışıyor hem de atölyedeki kıyafet tasarlama projesine tüm enerjimle katılıyordum. Tufan'la birlikte çalışmak, projeye farklı bir boyut katıyordu. Onun yaratıcı fikirleri ve pratik çözümleri sayesinde tasarımlarımız giderek şekilleniyordu. Aramızdaki iletişim de her geçen gün daha da güçleniyordu. Artık sadece proje arkadaşı değil, sanki yıllardır tanışıyormuş gibi yakın iki insandık.
Bir akşamüstü, butikte çalışırken Tufan beni ziyarete geldi. Elinde küçük bir paket vardı. "Bu senin için," dedi gülümseyerek paketi bana uzatırken.
Şaşkınlıkla paketi aldım ve açtım. İçinden rengarenk iplerle örülmüş, sıcacık bir atkı çıktı. "Bu... çok güzel," dedim hayranlıkla atkıya dokunarak.
"Soğuk havalar başladı," dedi Tufan. "Üşümeni istemem."
O an içimde tarif edilemez bir duygu belirdi. Tufan'ın bu düşünceli jesti beni çok etkilemişti. Üniversitedeki o aksi çocuk gitmiş, yerine kalbi sıcacık bir insan gelmişti.
"Çok teşekkür ederim," dedim, gözlerim dolu dolu olmuştu. "Gerçekten çok ince düşüncelisin."
Tufan hafifçe gülümsedi. "Ne demek. Artık arkadaşız."
O an, kaybettiğim zamanı telafi etme düşüncesi yerini bambaşka bir duyguya bırakmıştı. Geçmişteki o tatsız anı silinmiş, yerine umut dolu yeni bir başlangıç filizlenmişti. Tufan'la yeniden tanışmak, hayatıma beklenmedik bir güzellik katmıştı. Ve kim bilir, belki de bu sadece bir başlangıçtı...
Gözlerimin içindeki ışıltıyı fark etmiş olmalı ki, Tufan'ın gülümsemesi daha da yayıldı. O an, butiğin loş ışığı altında, örülmüş atkının yumuşaklığıyla birlikte içimi saran sıcaklık, sanki uzun zamandır beklediğim bir hissi yeniden canlandırmıştı. Arkadaş... Evet, artık arkadaştık. Üniversitenin koridorlarındaki o sert bakışlı yabancı gitmiş, yerine yanımda destek olan, düşünen bir insan gelmişti.
Günler akıp giderken, atölyedeki çalışmalarımız da hız kesmiyordu. Tufan'la uyum içinde çalışmak, tasarımlarımıza bambaşka bir enerji katıyordu. Onun pratik zekası ve benim hayal gücüm birleşince ortaya birbirinden güzel fikirler çıkıyordu. Kumaş seçiminden, dikim detaylarına kadar her aşamada fikir alışverişinde bulunuyorduk. Çocukların yüzlerindeki o mutluluğu hayal ettikçe, işimize daha da sıkı sarılıyorduk.
Butikteki işim de tahmin ettiğimden çok daha iyi gidiyordu. Ayşe ve Elif, sadece işveren değil, aynı zamanda abla gibi davranıyorlardı bana. Butiğin işleyişini öğrenirken, onlarla sohbet etmek, dertleşmek bana iyi geliyordu. Özellikle Ayşe, Tufan hakkında ara sıra laf sokmaktan çekinmiyordu. "O aksi oğlanın böyle düşünceli biri olabileceği aklıma gelmezdi," derken gözlerindeki muziplik beni güldürüyordu.
Bir hafta sonu, atölyede yoğun bir günün ardından Tufan, "Yorgun görünüyorsun," dedi. "Seni bir yere yemeğe götürmek istiyorum."
Bu teklif beni hazırlıksız yakalamıştı. Üniversite yıllarında yanından bile geçmeye çekindiğim Tufan, şimdi beni yemeğe davet ediyordu. İçimde yine o tanıdık heyecan dalgası yayıldı. "Olur," diyebildim sadece, sesimdeki hafif titremeyi gizlemeye çalışarak.
Şehrin kalabalığından uzak, şirin bir restorana gittik. Karşılıklı otururken, o ilk karşılaşmamızdan, projedeki heyecanımıza kadar birçok şeyden konuştuk. Tufan'ın omuzlarındaki gerginlik tamamen gitmişti. Gözlerinde sıcak bir ifade, dudaklarında ise samimi bir gülümseme vardı. Onunla konuştukça, aslında ne kadar zeki, esprili ve duyarlı biri olduğunu daha iyi anlıyordum. Üniversitedeki o aksi tavrının altında, bambaşka bir insan saklıymış meğer.
Yemek boyunca, geçmişteki o tatsız anıya dair hiçbir ima olmadı. Sanki ikimiz de o günü geride bırakmış, yeni bir sayfa açmıştık. Aramızdaki o görünmez duvarlar yıkılmış, yerini sıcak bir sohbet almıştı.
Yemeğin sonunda, beni eve bırakırken, Tufan derin bir nefes aldı. "Bu proje... sadece çocuklar için değil, benim için de çok şey ifade ediyor," dedi, gözlerini benden kaçırarak. "Seninle çalışmak... çok güzel."
Bu sözler kalbime bir ok gibi saplandı. Ne diyeceğimi bilemedim. Yıllar sonra, hayat beni hiç beklemediğim bir noktaya getirmişti. Kaybettiğim zamanı telafi etmek mümkün olmasa da, şimdi önümde yepyeni bir olasılık belirmişti.
"Benim için de öyle," diyebildim fısıldayarak.
O an, aramızdaki o ilk gergin bakışmanın yerini, bambaşka bir duygu almıştı. Belki de kader, bize sadece aynı projede değil, hayatın en beklenmedik köşelerinde de sürprizler hazırlıyordu. Ve ben, bu sürprizin beni nereye götüreceğini merakla bekliyordum. Üniversitenin koridorlarında başlayan o tesadüfi karşılaşma, şimdi bambaşka bir yöne doğru ilerliyordu.
Kim bilir, belki de bu yeni başlangıç, hayatımın en güzel hikayesinin ilk adımı olacaktı...
Beğenip yorum yapmayı unutmayın ❤️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 17.14k Okunma |
4.63k Oy |
0 Takip |
67 Bölümlü Kitap |