71. Bölüm

57. Bölüm

Burcu Parlak Sağsöz
brc.prlk

Kapının bahçe tarafında açılan sürgülü camından dışarı süzülen hafif rüzgar, içeriyi taze bir kokuyla dolduruyordu. Tufan ve Necati Kunt’un sesleri uzaktan duyuluyor, sohbetleri belli belirsiz kulağımıza geliyordu. Biyolojik annemin gözyaşları, sanki yılların birikmişliğini akıtırcasına yanaklarından aşağı süzülmeye devam ediyordu. Ona uzanıp sarılmak, belki de "önemli değil" demek istedim ama boğazıma düğümlenen kelimeler izin vermedi. Yılların yarattığı boşluk, bir anda dolmayacak kadar derindi.

Sessizlik, bu kez daha az boğucuydu. Biyolojik annem, titrek bir elini uzatıp bileğimi nazikçe kavradı. Dokunuşu, rüyadaki kadar tanıdık ama bir o kadar da yabancıydı.

"Sana nasıl ulaşacağımı bilemedim," diye fısıldadı.

"Baban... o bana senin benim kızım olduğunu öğrendiğinden beri hep haberlerini getirdi. Büyüdüğünü, ne kadar güzel bir kadın olduğunu, okul hayatının ne kadar iyi gittiğini... Gurur duydum Güneş, gerçekten çok gurur duydum."

Gözlerimi ondan kaçırıp masadaki çay bardağına odaklandım. Gurur duyması... Bu kelime içimde karmaşık bir duygu fırtınası estirdi. Beni terk eden bir kadının gurur duymaya hakkı var mıydı? Ama bir yandan da, annelik içgüdüsü müydü bu? Bilemiyordum.

"Babamla ne konuştunuz?" diye sordum, konuyu değiştirmek istercesine. İçimdeki gazeteci merakı, kişisel duyguların önüne geçmişti bir an.

Derin bir nefes aldı. "Baban, yaşadıklarını anlattı. Nereden başlasam bilmiyorum Güneş. Çok gençtik. O da ben de hatalar yaptık. Olaylar, bir anda çığ gibi büyüdü. Ve ben... Ben o an baş edemedim. Başına gelenleri duyunca... Beni çok üzdü. Ama senin için iyi bir hayat istediğimi hep düşündüm."

Annemin sesi, hüzünlü bir melodi gibiydi.

"Seni terk ettim diye düşünmeni istemem Güneş. Ben seni başkasına verdim. Bu, sana daha iyi bir gelecek sağlayacaktı. Babanın yanındaydın üstelik. Sen o yaşta bir bebeğin masumiyetiyle bunları düşünemezsin tabi. Çok geç anladım hatalarımı. Çok."

Bu, yıllardır cevabını aradığım bir soruydu.

"Peki bu, babamın yaptıklarından dolayı mıydı? Yoksa sen mi karar verdin?"

"İkisi de," diye cevapladı, sesi kısılmıştı.

"Babanın o zamanlar yaptığı şeyler, beni adeta yıktı. Ama ben de korktum. O anki çaresizliğimle, sana daha iyi bir hayat verebileceğimi düşündüm. Annem ve babam... Onun annesi ve özellikle babası.r Onlar da bizi desteklemedi. Bir tek abim Necati, bize yardım etti."

Demek ki Necati Kunt, bu hikayenin başından beri bir parçasıydı. Bu bilgi, içimdeki düğümleri çözmeye yardımcı oldu. Babamla olan yeni bağım, biyolojik annemle olan bu ani yüzleşmeyle daha da anlam kazanıyordu.

Tam o sırada, Tufan ve Necati Kunt içeri girdi. Tufan, gözleriyle bana "iyi misin?" diye sordu. Gülümsedim. İyiydim. Zorlu bir başlangıçtı ama iyiydim.

"Her şey yolunda mı?" diye sordu Necati Kunt, iki eli cebinde.

Biyolojik annem, gözlerini silerek başını salladı. "Yolunda abi. Güneş'le konuştuk."

Necati Kunt'un yüzünde derin bir rahatlama ifadesi belirdi.

"Çok sevindim çocuklar. Bu, yıllardır beklediğim bir andı."

Tufan yanıma oturdu ve elimi nazikçe tuttu. "Ne oldu, ne konuştunuz?" diye sordu usulca.

Ona kısaca özetledim annemle aramızda geçenleri. Tufan dikkatle dinledi, zaman zaman başını sallayarak beni anladığını belli etti.

"Bu bir başlangıç Güneş," dedi. "Zamanla her şey yerine oturur. Önemli olan, konuşmaya başlamanız."

O gece, Necati Kunt'un evinden ayrılırken içimde tuhaf bir hafiflik vardı. Yıllardır taşıdığım bir yük, omuzlarımdan yavaşça kalkmış gibiydi. Araba yolunda ilerlerken, yıldızlar her zamankinden daha parlak görünüyordu.

"Yorgun musun?" diye sordu Tufan.

"Hayır," dedim. "Sadece... düşünceliyim. Ama iyi bir düşünceli hal bu."

Ertesi sabah, işlerime geri döndüm. Butikteki işler,son koleksiyonumuzla alakalı bazı toplantılar, taslak çalışmaları... Tempo yine yoğundu ama bu kez içimde farklı bir enerji vardı. Bir yandan işlerime odaklanırken, diğer yandan annemle olan bu yeni başlangıcın ne yöne gideceğini merak ediyordum.

Biyolojik annem, akşam üzeri beni aradı. Sesi hala çekingen ama daha umutluydu. "Güneş," dedi.

"Seni tekrar görmek isterim. Mümkün müdür?"

Hiç tereddüt etmeden "Evet," dedim. "Nereye istersen."

Ertesi gün için, ikimiz için de rahat olabilecek, kalabalık olmayan, ufak bir kahve dükkanında buluşmaya karar verdik. Randevulaşmak tuhaf hissettirmişti. Ne diyeceğimi, nasıl davranacağımı, ne konuşacağımı bilemiyordum. Yıllar sonra bir kahve randevusuna çıkmak gibiydi, ama bu annemle olan bir randevuydu. Düşüncelerim karmakarışıktı. Tufan, “Ne konuşacağınızı bilemeyebilirsin. Sadece dinle, o seni yönlendirir,” demişti. O haklıydı, bu durumu zamana bırakmalıydım.

Belirlenen saatte, küçük kahve dükkanının cam kenarındaki masasında onu beklemeye başladım. Kalbim hızlanmıştı. Beş dakika sonra kapı açıldı ve o içeri girdi. Üzerinde sade, krem rengi bir ceket vardı, saçları özenle yapılmıştı. Dışarıdaki rüzgarla hafifçe dağılan saçları, yüzüne tatlı bir hüzün katıyordu. Gülümsedi, o gülümsemeyi çocukluğumdan bir anı gibi hatırladım, o eski fotoğrafın karesinden fırlamış gibiydi.

Yanına oturdum ve siparişlerimizi verdik. Konuşmaya ilk o başladı. "Geldiğin için çok mutluyum Güneş. Dün gece abimin evinden ayrıldıktan sonra hiç uyuyamadım. Düşündüm, düşündüm... Hayatımın ne kadar boş geçtiğini anladım, bir anda. Ama seninle yeniden konuşabilme umudu, içime bir huzur getirdi."

Sözleri beni etkiledi. Ona sadece boş boş bakmakla yetindim. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Kahve bardağını ellerinin arasına aldı ve derin bir iç çekti.

"Aslında sana anlatmak istediğim, dünden daha fazlası. Babanla olan hikayemizin bütün detayları var aklımda. İstersen, sana anlatabilirim."

Başımı salladım. "Evet, anlat lütfen. Her şeyi bilmek istiyorum."

Gözlerini kapattı, sanki o günlere geri dönüyordu. "Her şey, babanla tanıştığım an başladı. Çok gençtim, o da öyle. Sanki bir film sahnesinden fırlamış gibiydik. İlk görüşte aşık olmuştum, hem de delicesine. Ama babam ve annem, bu ilişkiye karşıydı. Onlara göre baban, benim için doğru bir seçim değildi. Zaten ailem, babanın ne kadar kaba, ne kadar zor bir insan olduğunu biliyordu. Hatta bir gün baban, abimin bir arkadaşıyla kavga ettiğinde, babam buna çok sinirlendi ve bizi ayırmak istedi."

Biyolojik annemin gözlerinden süzülen yaşlar, bu hikayenin ne kadar gerçek ve ne kadar acı olduğunu gösteriyordu. Babamın sadece bana karşı acımasız olduğunu düşünürdüm, fakat başkalarına da aynı şekilde kaba davrandığını duymak niyeyse içimi rahatlattı. Ama o kadına karşı hiç kaba davrandığını hatırlamıyorum. Ezgi'ye...

"Ama biz gizlice buluşmaya devam ettik. Bizi destekleyen tek kişi Necati abimdi. Dürüst birisi ve seni seviyor demişti bana bir keresinde. Annemi ve babamı zamanla ikna edeceğimiz konusunda bana güven verdi."

"Bir zaman sonra bilmediğim bir sebepten ötürü babanla aramız açıldı. Beş dakika bile olsa beni görmek isteyen adam artık buluşmamak için bahaneler uyduruyordu. Senin varlığını öğrenince de, ailemden ve babanın ailesinden çekindiğim için kimseye söyleyemedim. Necati abimde yakın zamanda öğrendi. Karnım belli etmeye başladığında, aileme dondurdugum üniversiteye gideceğimi söyledim Çok korkmuştum. Ne yapacağımı, nasıl davranacağımı, kime danışacağımı bilemiyordum. Çünkü babamlar seni kabul etmezlerdi. Doğumu yapmama bile müsaade etmezlerdi. Bende tek başıma bir köyde doğum yaptım. O kadar sevimliydin ki. Şimdi çok daha güzelsin." Gözleri dolu dolu anlatıyor, aynı acıları yaşıyordu tekrardan.

"Beni anneme bırakmaya nasıl karar verdin?"diye sordum. İstemsizce annem deyişimle gözlerini benden kaçırdı.

"Hayır, sadece o yüzden değil. O zamanlar, baban sana kötü davransın istemedim. Babanın sana bir zarar vermesinden korktum. Ayrıca baban, seninle ilgilenemezdi. O zamanlar bu duruma nasıl tepki vereceğini bilemedim."

"Peki sonra ne oldu?" diye sordum. "Neden beni terk ettin? Neden beni Dilşah'a verdin?"

"Çünkü Dilşah'ın bebeğini kaybettiğini bir şekilde öğrendim. O, sana en iyi şekilde bakardı. Hem en nihayetinde babanın yanında olacaktın. Sana iyi bakacağına, sana iyi bir hayat sağlayacağına inandım. Ben de o yüzden, seni Dilşah'a emanet ettim. Ben, sana iyi bir anne olamazdım. Çok gençtim, çok korkmuştum, çok yorgundum. Sana daha iyi bir gelecek sağlamak için bu zor kararı verdim."

Gözlerimi ondan kaçırdım. Gözlerindeki pişmanlık, acı, hüzün, her şey beni etkilemişti. Bu hikayenin kahramanıyım ama bir yandan da bu hikayenin masum bir tanığıyım gibiydi.

"Neyse, ben gideyim. İşlerim çok yoğun dönmem lazım." diyerek ayaklandım.

"Yine görüşecek miyiz." diye sordu umutla.

"Haber veririm, ya da konuşuruz. Görüşmek üzere." diyerek oradan ayrıldım.

Kahve dükkanından ayrılırken içimde bir huzur vardı. Bu, bir affediş değildi. Ama bir başlangıçtı. Bu hikayenin, geçmişin, acıların, ihanetlerin bir sonu yoktu. Ama artık bir başlangıcı vardı. Kapıdan çıkarken, telefonum çaldı. Arayan Tufan'dı.

"Çıktın mı?" diye sordu. "Ne konuştunuz?"

"Çıktım," dedim.

"Sana her şeyi anlatacağım. Ama önce, bu hikayenin diğer kahramanıyla konuşmam gerek."

Bazı sayfaları temize çekmek için önce kirden arındırmak gerekiyordu. Bu yüzden bu zamana kadar kaçtığım bir görüşmeyi yapmam gerektiğini artık anladım.

***

"Uzun zaman oldu" dedim yüzüne bakarak.

"Sende değişmişsin, güzelleşmişsin." Babamdan bunları ilk defa duyuyor olmak garip hissettirdi.

"Ada nasıl?" diye sordu kısa süreli bir sessizlik sonrası.

"Teyzemle kalmaya devam ediyor. Bende işlerimden ve okuldan fırsat buldukça onu görmeye çalışıyorum." diye cevap verdim.

"Ben... Esra ile görüştüm." dedim hemen sonrasında.

"Esra... Haberim var, konuşmuştuk." Biyolojik annemin adını kullanmam yüzündeki ifadeyi değiştirmişti. Uzun zaman sonra olan konuşmalarımız sadece birkaç kelimeden ibaretti.

"Onu zaten anlamadım. Hapishanedeyken onunla nasıl iletişim kurup, bana ulaşmasını sağladın?" diye sordum merakla.

"Tek bir ihtimalim vardı ona ulaşmak için, şansımı denedim ve oldu." dedi sadece. Bu kadar yüzeysel konuşmaları beni sinir etmeye başlamıştı.

"Bana anlatman gereken şeyler yok mu sence de?" diye sordum ses tonuma engel olamadan.

"Ne sormak istiyorsan sor anlatayım kızım." Bu kelimeyi kullanması içimde bir yerleri acıtıyordu.

"Bir tek bana kötü davrandığını sanırdım. Bir tek beni sevmediğini. Ama Esra'nın anlattığı kadarıyla ona da pek iyi davranmamışsın zamanında."

"Ben onu da seni de sevdim kızım. Bana ister inan ister inanma."

"Tabiki inanmadım, hiç bir zaman sevgi görmedim ki. Nasıl olur da yaşadığımız onca şeye rağmen beni sevdiğini söylersin."

"Ben bunu sadece belli etmedim. Senin Esra'nın kızı olduğunu bilmeden, saçlarınla, gözlerinle ona benzeyerek gözümün önünde büyümen içimde hep kendimle kavga etmeme sebep oldu. Sana baktıkça eskiyi hatırladım hep. Hırçınlığım aslında hep kendimeydi. Onu hala unutmamış olmam, senin bana onu hatırlatman beni daha da hırçın bir adam yaptı. Mazeret diye anlatmıyorum ama, durum böyleydi." Elindeki telefon ahizesini kulağından çekti birkaç saniyeliğine.

"Her neyse" dedim bir anda. Ağlamaklı olduğumu belli etmek istemedim. "Aileleriniz birbirinizle olmanıza izin vermemiş. Esra böyle anlattı."

"Kısmen" dedi önce. "En büyük sıkıntı benim babamdı. Daha önce söylemiştim hatırlarsan, ekonomik açıdan zor bir dönemden geçmiştik. Esra ile olduğumu bilmediği bir dönemde Dilşah'ın babası ile bizim evlenmemiz için gerekli konuşmaları yaptı. Daha sonra Esra'yı öğrendiğinde ise önce beni tehditle durdurmaya çalıştı. Sonra Esra'nın babasını bulup kızını oğlumdan uzak tut diyerek onunla kavga etti. Sonrasını ise az çok biliyorsun. Esra ile bir geleceğimin olmayacağını anladığım anda ise ona kaba davranarak kendimden soğutmak istedim. Çünkü ayrılırken onunda benim kadar canı yansın istemedim." Anlattıklarından sonra içimi derin bir keder kaplamıştı. Bir insan neden çocuğuna bile isteye acı çektirirdi ki.

"Anladım." diyebildim sadece. Daha fazla konuşursam kendimi tutamayıp ağlardım mutlaka.

"Bilmen gereken son bir şey var. Kimin iyi, kimin kötü olduğuna iyice karar ver kızım. Esra'nın neden ayrıldığımız konusunda bilgisi yoktu, fakat abisinin vardı. Her şeyi bilip susmayı tercih etti, hiç birşey yapmadı." Bu söyledikleri şaşırmama neden oldu.

Esra’nın abisinin, yani Necati Kunt’un, her şeyi bildiği ve sessiz kaldığı bilgisi, kafamdaki tüm denklemi altüst etmişti. Onu dürüst ve yardımsever biri olarak düşünmüştüm. Oysa şimdi babamın söyledikleriyle, hikayenin bu kadar basit olmadığını anlıyordum. Bu, sadece babam ve biyolojik annem arasında yaşanan bir dram değil, aynı zamanda gizlenen gerçeklerin ve beklenmedik ihanetlerin de bir hikayesiydi. Babam, bu bilgiyi bana neden şimdi verdiğini düşündüm. Belki de Esra'nın bana anlattıkları sonrası empati kurmam için... Ya da belki de sadece kendi suçluluğunu hafifletmek için Necati Kunt'u işaret ediyordu. Hangisinin doğru olduğunu bilmiyordum ama bu, yeni bir konuşmanın kapısını aralıyordu.

Telefonu kapattıktan sonra Tufan’ı aradım.

"Tufan," dedim, sesimdeki karışıklığı gizlemeye çalışarak, "Seninle konuşmam gereken önemli bir şey var."

Ona buluşma teklifimi Tufan, şaşkınlıkla karşıladı.

"Bir şey mi oldu, iyi misin?"

"İyiyim, sadece... Sanırım babanla da konuşmam gerekecek."

Tufan’ın sessizliği, kafasındaki soru işaretlerini hissettiriyordu. "Ne oldu Güneş? Bana anlatacak mısın?"

"Yüz yüze konuşalım, ama önce babanla konuşmak istiyorum" dedim.

"Tamam, iki saat önce konuştuğumuzda şantiyedeydi. Yanına gideceğini söyleyeyim mi?"

"Gerek yok, gidince konuşurum."

Telefonu kapattığımda hızlıca Necati Kunt 'a gitmek üzere taksiye bindim. Böylesine önemli bir durumda neden birşey yapmadığını öğrenmek istiyorum. Beni oğlunun sevgilisi olarak bu kadar kolay kabul etmesinde bu durumun bir payı var mıydı? Zamanında konuşmadıkları yüzünden vicdanı mı sızlıyordu.

Şantiyeye geldiğimde hızlıca Necati Kunt'un ofisine doğru ilerledim. Masasında çalışıyordu kapıyı tıklatıp içeri girdiğimde.

"Merhaba, habersiz geldim ama, rahatsız etmiyorum umarım" diyerek içeri girdim.

"Merhaba Güneş, rahatsızlık olur mu gel şöyle otur."

"Ben çok vaktinizi almak istemiyorum. Sormam gereken şeyler var. O yüzden geldim." dedim ciddiyetle.

"Tabiki sorabilirsin" dedi, gülümseyip arkasına yaslandı.

"Kardeşinizle bugün konuşmak için dışarıda buluştuk, sizin de bildiğiniz gibi. Babamla yaşadığı şeyleri anlattı. Daha sonra da babamla konuşup ondan da dinlemek istedim. Bazı şeyler öğrendim ve şimdi de sizin yanınıza geldim."

Yüzündeki gülümseme, bir anda silindi.

"Ne öğrendin Güneş? Ne konuştunuz?"

"Öğrendim ki siz, her şeyi biliyordunuz. Babanız ve anneniz, babamla kardeşinizin ilişkisine karşı çıktığı zaman, siz destek olmuştunuz. Ama sonra babamın babasıyla, babamın ve annemin arasının açılmasına sebep olan şeyleri de biliyormuşsunuz. Neden bana anlatmadınız? Neden kardeşinizden de gizlediniz?"

Necati Kunt, derin bir iç çekti. Gözlerini kaçırdı.

"Güneş, o zamanlar her şey çok karışıktı. Babam, babanla annenin ilişkisine karşı çıkıyordu. Ama ben, babanın anneni sevdiğini ve dürüst olduğunu düşünmüştüm. Sadece babasının ona yaptığı baskılardan dolayı ilişkilerinin bittiğini düşünüyordum."

"Peki ya babamın babasının yaptıkları? Neden bunu sakladınız? Neden bana söylemediniz?"

"Babanın babası, babanın anneni terk etmesini istediği için, babana bir teklifte bulunmuştu. Eğer annenden ayrılırsa, babası ona bir şirket kuracak ve maddi olarak destekleyecekti. Baban da bunu kabul etti. Bu, babanın sana daha iyi bir gelecek sağlayabileceği düşüncesiyle yapılmış bir anlaşmaydı. Tabi o sırada seni Dilşah Hanımın kızı sanıyordu."

Bu, duyduğum en kötü şeydi. Babam, beni ve annemi bir şirket için satmıştı.

"Bu doğru değil," dedim, "bunu kabul edemem. Babamın böyle bir şey yapabileceğine inanmak istemiyorum."

"Güneş, inanmak istemediğini biliyorum. Ama gerçek bu. Baban, babasının baskısından dolayı anneni terk etmek zorunda kaldı. Ve annen, sana iyi bir hayat verebilmek için, seni Dilşah'a verdi. Hoş eğer vermeseydi de biz sana iyi bir gelecek sağlardık. Ama annenin o zamanki kararı böyle oldu. Herkes, seni sevdiği için sana iyi bir gelecek sağlamaya çalıştı."

Bu sözler, içimde bir patlama yarattı. Herkesin iyilik adı altında beni bir oraya bir buraya savurduğu gerçeği, beni öfkelendirmişti.

"Bana iyi bir gelecek sağlamak isteseydiniz, beni bir eşya gibi birinden diğerine vermezdiniz," diye bağırdım, sesim titriyordu.

"Bana iyi bir gelecek sağlamak isteseydiniz, bana doğruyu söylerdiniz. Gizli saklı işler çevirmezdiniz."

Necati Kunt, çaresizce baktı. "Güneş, çok üzgünüm. Bizim yaptığımız şeyler... seni korumak içindi."

"Beni korumak mı?" dedim, "Beni korumak isteseydiniz, bana annemle babamın arasındaki ilişkiyi, babamın yaptığı anlaşmayı, her şeyi anlatırdınız. Bana yalan söylemezdiniz."

Ayaklandım, daha fazla dinlemeye tahammülüm yoktu.

"Güneş, nereye gidiyorsun? Lütfen otur."

"Oturamam," dedim. "Artık dinleyecek bir şeyim kalmadı. Beni bu karmaşanın ortasında bıraktığınız için teşekkür ederim. Sadece... biraz zamana ihtiyacım var."

Kapıdan çıkarken, arkamdan Necati Kunt’un üzgün ve pişman bakışlarını hissediyordum. Ama bu kez, arkama dönmedim. Bu, bir başlangıç değildi. Bu, her şeyin bittiği andı. Bu, bana yalan söyleyen ve beni bir eşya gibi gören herkese karşı duyduğum öfkenin ve hayal kırıklığının bir patlamasıydı. Artık kimseye güvenemezdim. Bu hikayenin kahramanıydım ama aynı zamanda bu hikayenin kurbanıydım.

Tüm bunların üzerine eve gittiğimde kapıyı açan kişi Tufan'dı. Şaşkınlıkla yüzüne baktım ve içimde o an oluşan tüm fırtınayı yüzüne karşı bir patlama şeklinde göstermeye karar verdim.

"Doğru söyle bana senin de haberin var mıydı?" diye bağırdım. "Bir şirket için sevdiği kadını terk eden bir adamın kızı olduğumu biliyor muydun?"

Tufan'ın yüzündeki şaşkınlık, yerini bir anda öfkeye bıraktı.

"Ne saçmalıyorsun sen? Kimden duydun bunları?"

"Babanla konuşacağımı söylemiştim hatırlarsan. Onun yanından geliyorum. Kardeşiyle babamın arasında zamanında olan biten her şeyi biliyormuş. Tek destekçileriymiş, ama bunca zamandır bunları bana anlatmadı. Ben yaşadıklarımın nedenini sorgularken baban ağzını açmadı. Söyle şimdi senin haberin var mıydı?" Nefes nefese kalmış bir şekilde Tufan'a baktım.

"Ne, ne diyorsun sen Güneş, haberim yok tabiki. Babam biliyor olamaz, emin misin?"

"Eminim" diyerek kolumdaki çantayı koltuğa fırlatıp oturdum.

"Ben konuşurum onunla" dedi Tufan bana sarılırken.

"Beni hemen nasıl kabullendiği de belli oldu işte. Eskiden kalma vicdan azabı var, benimle durumu kurtarıyor kendince" diyerek sesli düşündüm.

"Kurma kafanda hemen, öğreneceğim ben merak etme "

Tufan'ın sarılması bir an bile olsa fırtınanın dinmesine yetmemişti. Hatta onun şaşkınlığı ve yalan söylemediğine olan inancım, içimdeki öfkeyi daha da alevlendirmişti. Yıllarca süren bu sır perdesi, sadece benim değil, Tufan'ın da hayatını etkiliyordu. Babasının bu sessizliği, onun da bir nevi bu hikayenin kurbanı olduğunu gösteriyordu.

"Hayır, şimdi konuşmalıyız," dedim, ondan uzaklaşarak. "Bekleyemem. Herkes kendi hikayesini anlattı, şimdi gerçeği öğrenme zamanı."

Tufan, yüzündeki endişe ve kararlılıkla başını salladı. "Haklısın. Hemen babamla konuşacağım."

Tufan odadan çıktı ve babasının numarasını çevirdi. O konuşurken ben sadece onu izledim. Sesi, ilk başta sakin, sonra giderek yükseldi. Duyduğum tek tük kelimeler bile, gerginliği hissetmeme yetiyordu: "Ne demek biliyordum baba? Neden söylemedin? Güneş'in bunca zaman acı çekmesine neden izin verdin?" Tufan telefonu kapattığında yüzü bembeyazdı.

"Ne dedi?" diye sordum, titrek bir sesle.

"Gelmemi söyledi. Her şeyi yüz yüze anlatacakmış. Gel benimle Güneş, lütfen. Evdeymiş, beni bekliyor, hadi beraber gidelim."

Tufan'ın bu çağrısı, içimde bir tereddüt yarattı. Tekrar onun yanına gitmek, tekrar aynı yalanların ve saklı gerçeklerin duvarlarına çarpmak istemiyordum. Ama bir yandan da Tufan'ı yalnız bırakamazdım. Bu hikaye, sadece benim değil, onun da hikayesi haline gelmişti.

"Peki," dedim, "ama sadece dinleyeceğim. Başka bir şey konuşmak istemiyorum."

Yarım saat sonra, Tufan ile beraber Necati Kunt'un evinin önündeydik. Kapıyı açan Necati Kunt, yüzündeki o rahat ve babacan ifadeden eser yoktu. Gergindi, üzgündü ve ilk defa çaresiz görünüyordu. Bizi oturma odasına davet etti, ama konuşmaya bir süre cesaret edemedi. Sessizlik, bir anda boğucu hale gelmişti.

Sonunda Tufan bozdu sessizliği. "Baba, Güneş haklı. Bu, yıllardır süren bir yalan. Neden bize her şeyi anlatmadın? Yaptıkların yüzünden vicdanın mı sızlıyordu?"

Necati Kunt, derin bir nefes aldı ve gözlerini bana dikti. "Ben... Ben sizi korumak istedim," dedi, sesi titriyordu. "O zamanlar her şey çok karışıktı. Esra'yla babanızın ilişkisine karşı çıktılar, ben ise destek oldum. Ama sonra Ateş Bey'in babası, onu tehdit etti. Bir şirket kurma karşılığında anneni terk etmesini istedi. Baban da bunu kabul etti. Babanın o zamanki durumu çok kötüydü, sana çok iyi bir hayat sağlayamazdı. Ayrıca bir şirket kurması, onun için büyük bir fırsattı. Ama bu hikayeyi size anlatırsam, aranızın açılacağını düşündüm. Annene olan sevdasının bu şirketten daha büyük olduğunu biliyordum. Bir zamanlar biz en iyi arkadaştık. O Güneş'e çok düşkün aslında ve her zaman onun için iyi bir gelecek istedi. Tabi o zamanlar ikimizde seni evlendiği eşinden olan kızı sanıyorduk. Bu yüzden beni, bu sırrı saklamam için ikna etti. Siz, yeni bir başlangıç yaparken, bu eski acıların gölgesinde kalmayın istedim. Ama hata yaptım, şimdi anlıyorum."

Bu sözler, içimde yeni bir patlama yaratmadı. Aksine, bir boşluk hissettirdi. O kadar çok yalan dinlemiştim ki artık gerçekle yalanın arasında bir fark kalmamıştı. Babam, biyolojik annemi bir şirket için mi satmıştı? Yoksa, gerçekten de benim için iyi bir gelecek mi istemişti? Hangi hikayeye inanacağımı bilemiyordum.

Tufan, babasına öfkeyle baktı. "Bizi korumak bu mu baba? Yalanlar üzerine kurulu bir ilişki kurmak mı? Güneş'in her şeyi öğrenmesini engellemek mi? Ne demek istediğini anlıyorum ama bu, seni haklı çıkarmaz."

Necati Kunt, başını öne eğdi. "Haklı değilim, biliyorum. Çok pişmanım. Yıllardır bu yükle yaşıyorum."

Ben, hiçbir şey söyleyemedim. Sadece dinledim. Tufan'ın babasıyla olan tartışması, benim için bu hikayenin son perdesiydi. Necati Kunt'un açıklamaları, bana bazı şeyleri açıklasa da, içimdeki kırgınlığı ve güvensizliği gidermeye yetmedi.

O gece, Tufan'la uzun bir süre konuştuk. Tufan, babasına çok kızgındı ve bana hak veriyordu. "Bu, benim de hikayem," dedi. "Babamın yaptığı bu hatanın bedelini, ikimiz de ödüyoruz. Ama bu, seni sevmediğim, sana değer vermediğim anlamına gelmiyor. Bu, benim de bir yalanın içinde yaşadığım anlamına geliyor."

Tufan'ın sözleri, içimde bir nebze olsun ferahlık yarattı. En azından o, bana yalan söylememişti. O, bu hikayenin masum bir tanığıydı.

"Sana inanıyorum," dedim.

"Ama... sadece biraz zamana ihtiyacım var. Bu kadar yalanın içinde, neye inanacağımı bilemiyorum. Kendimi bulmam, ne hissettiğimi anlamam gerek."

Tufan, anlayışla başını salladı. "Ne kadar istersen. Ben buradayım."

Ertesi gün, butiğe gitmedim. İsmail Hoca'yla da konuşup müsaade istedim. Daha sonra telefonumu kapattım ve sadece düşündüm. Yıllarca süren bu dram, bu ani yüzleşmeler, beni derinden etkilemişti. Biyolojik annem, babam, Necati Kunt... Hepsi de kendi hikayelerinin birer kahramanıydı. Ama ben, bu hikayenin kurbanı olmak istemiyordum. Bu hikayenin kahramanı olmak, kendi hikayemi yazmak istiyordum.

Akşam, Tufan'dan bir mesaj geldi: "Seni seviyorum, ve seni anlamaya çalışıyorum. Ne olursa olsun, yanındayım."

Mesajı okurken gülümsedim. Tufan, bu karmaşanın ortasında, benim için bir liman olmuştu. O, bana yalan söylemeyen tek kişiydi.

Artık, ne yapacağımı biliyordum. Bu hikayenin kahramanı olmak için, önce kendimi affetmeliydim. Sonra da bana yalan söyleyenleri... Belki de... bu yalanların gölgesinde değil, kendi ışığımda yaşayacaktım. Bu, kolay bir yolculuk olmayacaktı. Ama Tufan'ın da dediği gibi, bu bir başlangıçtı. Ve bu kez, başlangıcın sonunda, benim hikayem olacaktı.

Telefonu açtım ve arama geçmişimde ilk sıradaki numarayı tuşladım. Çalan her saniye, kalbim daha da hızlı atıyordu. "Alo?" diye bir ses duyuldu. Bu, biyolojik annemin sesiydi.

"Anne... yarın yine buluşalım mı?"

 

 

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın ❤️

Bölüm : 06.08.2025 17:12 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Burcu Parlak Sağsöz / Dönme Dolap (KİTAP OLUYOR) / 57. Bölüm
Burcu Parlak Sağsöz
Dönme Dolap (KİTAP OLUYOR)

17.14k Okunma

4.63k Oy

0 Takip
67
Bölümlü Kitap
TANITIM...KARAKTERLER...1.Bölüm - Davetsiz Misafir...2.Bölüm - Hayal Kırıklığı...3.Bölüm - İkili Oynamak...4.Bölüm - Karar Zamanı...5.Bölüm - Geçmişten Gelen...6.Bölüm - Bazı Sırlar...7.Bölüm - Zor Cevaplar...8.Bölüm - Eskiye Özlem...9.Bölüm - Bir Gelin, Bir Damat, Bir Bank...10.Bölüm - Zoraki İşler...11.Bölüm - Karmaşık Bir Gün...12.Bölüm - Küçük Bir Kaçamak...13.Bölüm - Bir Nefes Kadar...14.Bölüm - İz Peşinde...15.Bölüm - Sobe...16.Bölüm - NKA17.Bölüm - Kötü Biten Gece...18.Bölüm - Yeni Bir Soru...19.Bölüm - Senin Yüzünden...20.Bölüm - İlk İtiraf...21.Bölüm - Sürpriz...22.Bölüm - Kilit...23.Bölüm - Okulda Son Gün...24.Bölüm - Eski Sevgili...25.Bölüm - Bela Geliyorum Dedi...26.Bölüm - Belirsizlik...27.Bölüm - Kaybetme Korkusu...28.Bölüm - Ağır Kayıp...29.Bölüm - İtiraf...30.Bölüm - İşler Çözülüyor...31.Bölüm - Baskın...32.Bölüm - Bir Mektup...33.Bölüm - Hayatımın Gerçeği...34.Bölüm - İşler Sarpa Sarıyor...35.Bölüm - Babamın Gerçeği...36.Bölüm - Baş Belası...37.Bölüm - Kontrol Delisi...38.Bölüm - Ummadık Taş Baş Yarar..39.Bölüm - Yeni Bir Bela...40.Bölüm - Dertleşmek...41.Bölüm - Heyecan...42.Bölüm - Davetiye...43.Bölüm - Sona Yaklaşıyoruz...3k için teşekkürler❤️❤️4k için teşekkürler ❤️❤️5k için teşekkürler ❤️44.Bölüm - Kaçırılma...45.Bölüm - Büyük Yüzleşme(Ara Final)...46.Bölüm - Önemli Kararlar...10k için teşekkür ederim ❤️❤️❤️47.Bölüm - Yeni Bir Başlangıç (Part1)48. Bölüm Yeni Bir Başlangıç (Part-2)49. Bölüm - Küçük Kıvılcımlar...50. Bölüm51.Bölüm52. BölümBölüm 5354.Bölüm55.Bölüm56. Bölüm57. Bölüm58. Bölüm59. Bölüm60. Bölüm(Final)KİTAP OLUYOR!!!!!
Hikayeyi Paylaş
Loading...