66. Bölüm

Bölüm 53

Burcu Parlak Sağsöz
brc.prlk

İkinci koleksiyonun başarısı, projemize yeni bir ivme kazandırmıştı. İsmail Hoca, ekibi toplayarak bir sonraki adımımızı belirlemeye karar verdi. Yeni hedefimiz, "Miras ve Yenilik" temalı üçüncü bir koleksiyon oluşturmaktı. Bu tema, geçmişin değerlerini koruyarak geleceğe modern bir yorum getirmeyi amaçlıyordu. Konu beni hem heyecanlandırıyor hem de üzerinde derinlemesine düşünmemi sağlıyordu.

Projenin bu yeni aşamasında, Türkiye'nin zengin kültürel mirasından ilham almayı kararlaştırdık. İsmail Hoca, geleneksel Türk el sanatlarının ve motiflerinin modern tasarımlarla nasıl harmanlanabileceği konusunda bana yeni ufuklar açtı. Bu araştırma süreci, beni adeta bir tarih yolculuğuna çıkarmıştı. Eski nakış teknikleri, dokuma sanatları, hatta Osmanlı dönemi kıyafetlerinin detayları üzerine saatlerce okumalar yaptım. Bu süreçte Tufan’ın tarih ve sosyoloji alanındaki bilgisi paha biçilmezdi. Birlikte, eski sandıklardan çıkan dantelleri, yaşlı teyzelerin el işlerini ve unutulmaya yüz tutmuş motifleri inceliyor, her birinin ardındaki hikayeyi keşfediyorduk. Tufan, bana bu konuda birçok akademik makale ve kitap bulmamda yardımcı oldu.

Beren ve Müge de butikteki gözlemleriyle bu sürece katkı sağlıyorlardı. Müşterilerin geleneksel desenlere olan ilgisi, modern kesimlerle birleştiğinde nasıl bir etki yaratacağını sürekli tartışıyorduk. Onların "sıradan bir müşterinin gözünden" yaptığı yorumlar, tasarımlarımın sadece sanatsal değil, aynı zamanda giyilebilir olmasını sağlıyordu. Özellikle butiğe gelen yabancı turistlerin geleneksel ürünlere gösterdiği ilgiyi fark ettikçe, projemizin potansiyeli daha da belirginleşiyordu.

Tasarım atölyesi, bu dönemde adeta bir kültür laboratuvarına dönüşmüştü. İsmail Hoca, eski el sanatları ustalarıyla bağlantı kurmamı sağladı. Onlarla tanışıp atölyelerini ziyaret ettiğimde, her bir motifin, her bir rengin bir anlamı olduğunu öğrendim. Mesela, Anadolu kilimlerindeki koçboynuzu motifinin bereketi, yıldız motifinin mutluluğu temsil ettiğini öğrendiğimde, tasarımlarıma sadece estetik değil, aynı zamanda derin bir anlam katmaya başladım.

İlk eskizlerimi yaparken, geleneksel Türk motiflerini modern giysilere nasıl entegre edebileceğimi düşündüm. Bir kaftanın yaka detayını modern bir cekete uyarlayabilir, bir halı desenini şık bir elbisenin etek ucuna işleyebilir ya da geleneksel bir oyayı pantolonun yan şeridine zarifçe ekleyebilirdim. Bu, sadece birer giysi değil, aynı zamanda birer hikaye anlatıcısı olacaktı. İsmail Hoca, bu yeni yaklaşımımı çok beğendi.

"Güneş, bu tasarımlar sadece estetik değil, aynı zamanda kültürel bir köprü kuruyor," dedi.

Proje ilerledikçe yeni zorluklarla da karşılaştım. Geleneksel el sanatlarının inceliğini modern üretim teknikleriyle birleştirmek, düşündüğümden daha zordu. Bazen bir desenin kumaşa tam olarak aktarılması için saatlerce uğraşıyor, bazen de bir nakış tekniğini makinede uygulamakta zorlanıyordum. Böyle anlarda Hazal, tecrübesiyle imdadıma yetişiyordu. Teknik konulardaki bilgisi ve pratik çözümleri, projenin aksamadan ilerlemesini sağlıyordu. O, benim için sadece bir iş arkadaşı değil, aynı zamanda bir mentör ve dost olmuştu.

Akşamları butikten döndüğümde, Tufan'ın "Bugün hangi kültürel mirası günümüze taşıdın?" sorusuyla karşılaşıyordum. Onun esprili yaklaşımı ve sınırsız desteği, tüm yorgunluğumu alıyordu. Onunla saatlerce Türk kültürü, sanat tarihi ve moda akımları üzerine konuşmak, benim için hem dinlendirici hem de ilham verici oluyordu. Tufan, benim için sadece bir sevgili değil, aynı zamanda en iyi arkadaşım ve en büyük ilham kaynağımdı. Bir eli yanağımda durup, "Bence sen bu projenin en parlak yıldızısın Güneş," dediğinde, içimde tarifsiz bir mutluluk hissediyordum.

Beren ve Müge ise butikte geçirdikleri her anı, yeni fikirler üretmek için kullanıyorlardı.

"Güneş, şu motif şu çantada harika durmaz mıydı?" ya da "Bu geleneksel desen, şimdiki gençlerin tarzına nasıl uyarlanır?" gibi sorularla beni sürekli düşünmeye ve yaratmaya teşvik ediyorlardı. Onların enerjisi ve bitmek bilmeyen merakı, benim de motivasyonumu artırıyordu. Üçümüz birlikte çalıştığımızda, butik sadece bir iş yeri olmaktan çıkıp, adeta bir fikir atölyesine dönüşüyordu. Onlar sayesinde, bu yoğun tempoda bile gülmeyi ve eğlenmeyi unutmuyordum.

Yeni akademik yılın sonlarına doğru geldiğimizde, üçüncü koleksiyonumuzun prototipleri göz kamaştırıyordu. Her bir parça, geçmişle bugünü harmanlayan, kültürel bir hikaye anlatan eşsiz bir sanat eseriydi. Bu süreçte sadece akademik olarak değil, kişisel olarak da olgunlaştığımı hissettim. Artık sadece bir moda tasarımcısı değil, aynı zamanda bir kültür elçisi gibi hissediyordum.

En önemlisi de, hayatımın kontrolünü ele alıyor olmamın verdiği özgürlük ve mutluluktu. Geçmişin karanlık gölgeleri, İsmail Hoca'nın inancı, Tufan'ın sevgisi ve kızların dostluğu sayesinde tamamen dağılmış, yerini pırıl pırıl bir geleceğe bırakmıştı. Artık o bulutların arkasına saklanan Güneş yoktu, Güneş gerçekten de parlıyordu. Her sabah aynaya baktığımda, kendimi daha güçlü, daha azimli ve daha mutlu görüyordum. Bu, sadece bir kariyer yolculuğu değil, aynı zamanda kendimi keşfetme ve yeniden doğma yolculuğuydu.

Artık üniversitedeki asistanlık görevim, sadece bir iş olmaktan çok öteydi. Bu, benim tutkulu olduğum alanda kendimi geliştirdiğim, öğrendiğim ve ürettiğim bir yaşam biçimiydi. İsmail Hoca'nın, Hazal'ın ve diğer ekip üyelerinin bilgi ve tecrübelerinden beslenmek, her geçen gün ufkumu daha da genişletiyordu. Sadece derslerimi geçmekle kalmıyor, aynı zamanda kendi akademik ve sanatsal kimliğimi de inşa ediyordum.

"Güneş, belki zamanı değil biliyorum ama, babamla seni tanıştırmak istiyorum." dedi Tufan kütüphanede çalıştığımız sırada. Babası da, bir zamanlar hayatımdaki en büyük sırlardan birisini sayesinde öğrendiğim Necati Kunt'un ta kendisiydi.

Tufan'ın babası Necati Kunt ile tanışma teklifi, içimde bir anda hem büyük bir sevinç hem de tarifsiz bir endişe yarattı. Bu geçmiş, Tufan'la olan ilişkimizde çözülmesi gereken bir düğüm gibi duruyordu. Kütüphanenin sakin atmosferinde, Tufan'ın elini tutarak gözlerine baktım.

"Bunu ben de çok isterim," dedim, sesimde yükselen heyecanla titrek bir ton vardı.

"Ama... yaşananları biliyorsun. Sence bu karşılaşma nasıl olur?"

Tufan elini yanağıma koydu, her zamanki gibi beni sakinleştiren o tanıdık dokunuş. "Güneş," dedi, sesi yumuşak ve kendinden emindi. "Babamla aramızda da geçmişte bazı kırgınlıklar oldu. Ama zaman her şeyi iyileştiriyor. Bizi gördüğünde, aramızdaki bağı hissettiğinde, her şeyin eskisi gibi olmadığını anlayacaktır. Emin ol, o da seni tanımak isteyecek."

"Mesele ben değilim ki zaten, mesele babam.." dedim hayal kırıklığı ile.

Tufan'ın babası Necati Kunt ile tanışma fikri, geçmişin karanlık gölgesini üzerime düşürüyordu. Babamın, beni doğuran kadınla olan ilişkisi ve ardından annemle evlenmesi, Necati Kunt'un babama duyduğu düşmanlığın temelini oluşturuyordu. Bu karmaşık geçmişin, Tufan'la olan ilişkimizi nasıl etkileyeceği belirsizdi. Tufan'ın eli yanağımda dururken, gözlerinde bana güven veren o derin ifadeyle konuştu:

"Güneş, biliyorum bu kolay değil. Ama babamın hayatında senin kadar değerli ve özel bir yer edinmiş olman, her şeyden daha önemli."

Yine de içimdeki endişe tam anlamıyla dağılmıyordu. "Tufan," dedim, sesimdeki titreklik hâlâ devam ediyordu, "Benim için önemli olan, onun bana duyduğu nefreti sana yansıtmaması. Bu durum bizim ilişkimizi de etkilerse... buna dayanamam."

Tufan beni kendine çekip sıkıca sarıldı. "Öyle bir şey olmayacak, Güneş. Bu bizim hikayemiz ve kimse aramıza giremez. Babamla konuşacağım, her şeyi ona anlatacağım. Ve inanıyorum ki, o da senin değerini anlayacak. Sen sadece benim sevgilim değil, aynı zamanda benim en iyi arkadaşım ve ilham kaynağımsın. Bunu görmemesi imkansız."

Tufan'ın kolları arasında hissettiğim sıcaklık, içimdeki buzları biraz olsun eritse de, Necati Kunt'la yüzleşme fikri hâlâ zihnimde dönüp duruyordu. Babamın yarattığı bu karmaşık miras, benim için adeta bir kılıç gibiydi; bir ucu beni, diğer ucu ise sevdiğim adamı hedef alıyordu. Ancak Tufan'ın sarsılmaz inancı, bana güç veriyordu. O, bu zorluğun üstesinden gelebileceğimize dair içimde bir umut ışığı yakıyordu.

"Peki, ne zaman ve nasıl olacak bu tanışma?" diye sordum, sesimdeki endişe yerini yavaşça meraka bırakıyordu.

Tufan gülümsedi. "Önce onunla ben konuşacağım. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatacağım. Sonra uygun bir zaman ve yer buluruz. Belki sakin bir akşam yemeği..."

Onun bu sakin ve kendinden emin tavrı, benim de içimi rahatlatıyordu. O an, Tufan'ın sadece bir sevgili değil, aynı zamanda benim en büyük destekçim olduğunu bir kez daha anladım.

"Üçüncü koleksiyonu tamamlamak adına bana zaman verir misin? Aklımın karışmasını istemiyorum."

"Tabi ki, ben sadece senden bahsedeceğim şu anda. Gerisi sana kalmış, ne zaman istersen."

Tufan'la aramızdaki konuşmanın ardından, zihnimdeki Necati Kunt bulutlarını bir kenara bırakıp tüm enerjimi üçüncü koleksiyonumuza odakladım. Her bir motif, her bir dikiş, geçmişin ve geleceğin, geleneğin ve modernin kesişim noktası olmalıydı. Atölye, benim için bir tapınak gibiydi; burada sadece kumaşlara şekil vermekle kalmıyor, aynı zamanda kendi içsel yolculuğumu da sürdürüyordum.

Hazal'ın teknik bilgisi ve pratik zekası, en karmaşık desenlerin bile kumaşa hayat vermesini sağlıyordu. Bazen bir kilim motifini ipek bir elbiseye işlemek için saatlerce uğraşıyor, bazen de Osmanlı nakışlarını modern bir ceketle buluşturmak için farklı teknikler deniyorduk. Hazal, benimle sabırla çalışıyor, her yeni denememde bana cesaret veriyordu. Onunla geçirdiğimiz her an, sadece iş odaklı olmaktan çıkıp, samimi bir dostluğa dönüşmüştü.

Beren ve Müge ise butikten getirdikleri taze fikirlerle tasarımlarıma bambaşka bir boyut katıyorlardı. Müşterilerin beklentileri, yeni trendler ve giyilebilirlik üzerine yaptıkları yorumlar, sanatsal vizyonumu pratikle birleştiriyordu. Özellikle gençlerin geleneksel motiflere olan ilgisini keşfetmemiz, koleksiyonun hedef kitlesini genişletmemize yardımcı oldu. Onların enerjisi ve bitmek bilmeyen pozitif yaklaşımları, beni en zor anlarda bile motive ediyordu. Üçümüz butikte bir araya geldiğimizde, sadece iş konuşmakla kalmıyor, hayatın tadını çıkarıyorduk.

Tufan'ın desteği ve anlayışı ise paha biçilmezdi. Akşamları butikten yorgun argın döndüğümde, kapıda beni karşılayan gülümsemesi ve "Bugün hangi tarihi detayı modernleştirdin bakalım?" sorusu, tüm yorgunluğumu alıp götürüyordu. Onunla sohbet etmek, Türk kültürünün derinliklerine inmek, yeni fikirler keşfetmek benim için hem bir ilham kaynağı hem de bir sığınaktı. Babasıyla olan geçmişimdeki düğüme rağmen, Tufan'ın sevgisi ve güveni, bana her şeyin üstesinden gelebileceğimizi fısıldıyordu.

Üçüncü koleksiyonun tanıtımı, üniversite içinde büyük ses getirdi. İsmail Hoca, "Güneş'in bu projeye kattığı yenilikçi bakış açısı ve azim, geleceğin tasarımcılarına ilham verecek," diyerek beni onore etti. Projenin başarısı, ulusal çapta da dikkat çekmeye başlamıştı. Bazı moda dergileri ve blogları, tasarımlarımız hakkında yazılar yayımlıyor, geleneksel ve modernin bu eşsiz birleşimini övüyorlardı. Bu, benim için inanılmaz bir gurur kaynağıydı.

Üçüncü koleksiyonumuzun tanıtımından sonra hayatım adeta bir kasırgaya yakalanmış gibiydi. Gelen telefonlar, röportaj teklifleri ve en önemlisi, tasarımlarıma olan ilgi, beni hayallerimin çok ötesine taşıyordu. İsmail Hoca'nın övgüleri, Hazal'ın gururlu bakışları, Beren ve Müge'nin bitmek bilmeyen heyecanı, Tufan'ın ise her zamanki gibi sakin ve destekleyici varlığı, bu yolculukta beni ayakta tutuyordu.

Öğleden sonra, butikte Beren ve Müge ile yeni sezon fikirleri üzerine konuşurken telefonum çaldı. Arayan, İstanbul'un en prestijli moda dergilerinden birinin genel yayın yönetmeniydi. Koleksiyonumuzdan çok etkilendiklerini, özel bir çekim yapmak ve benimle detaylı bir röportaj gerçekleştirmek istediklerini söyledi. Duyduklarım karşısında şaşkınlığımı gizleyemedim. Bu, kariyerimde attığım en büyük adımlardan biri olacaktı. Heyecanla Beren ve Müge'ye döndüm, gözlerim parlıyordu. Onlar da benimle aynı heyecanı paylaşıyor, sevinçle çığlık atıyorlardı.

"Güneş, inanamıyorum, resmen herkes seni konuşmaya başlayacak." dedi Müge heyecanla. Onların heyecanı benim heyecan ile birleşince ortaya komik görüntüler çıkıyordu. Üçümüzün birbirine sarılıp sevinçten zıplamaya başlaması gibi.

Röportaj ve çekim için hazırlıklar hummalı bir şekilde başladı. İsmail Hoca, bu süreçte de bana yol gösterdi.

"Güneş, bu senin sadece tasarımlarını değil, aynı zamanda vizyonunu da dünyaya tanıtma fırsatın," dedi.

Hazal, çekimlerde kullanılacak kıyafetlerin son kontrollerini titizlikle yapıyor, en ufak bir detayı bile atlamıyordu. Onun profesyonelliği ve disiplini, her şeyin kusursuz olmasını sağlıyordu.

Beren ve Müge ise, sosyal medyada sürekli olarak çekimden küçük ipuçları paylaşıyor, takipçilerin merakını canlı tutuyorlardı. Onların pazarlama konusundaki yetenekleri, projenin görünürlüğünü inanılmaz derecede artırıyordu. Üçümüz birlikte çalıştığımızda, her birimizin farklı yetenekleri birleşiyor ve ortaya harika bir iş çıkıyordu. Butik, artık sadece bir iş yeri değil, aynı zamanda bir iletişim merkeziydi.

Tüm bu yoğunluğun içinde, Tufan'ın bana olan desteği paha biçilmezdi. Akşamları eve döndüğümde, günün yorgunluğunu onunla yaptığım sohbetlerde atıyordum. Bir akşam, kahvemizi içerken, "Hazır mısın?" diye sordu, gözlerinde o tanıdık sıcaklıkla. Şaşkınlıkla ona baktım. "Neye?" diye mırıldandım. Gülümsedi. "Babamla konuşmama. Seninle tanışmak istediğini söyledim."

Kalbim hızla çarpmaya başladı. Bu anın geleceğini biliyordum ama yine de hazırlıksız yakalanmıştım. İçimde hem bir korku hem de tarifsiz bir merak vardı. Tufan, elimi tuttu. "Merak etme, Güneş. O da çok etkilendi senden, özellikle de projelerinden. Seninle tekrardan tanışmak için sabırsızlanıyor."

Şaşkınlığım daha da arttı. Necati Kunt... Benimle tanışmak mı istiyordu? Babamın en büyük düşmanı olan adam, benimle nasıl bir ilişki kuracaktı?

Birkaç gün sonra Tufan, babasının beni akşam yemeğine davet ettiğini söyledi. İçimdeki endişe tekrar su yüzüne çıktı. Tufan'a döndüm. "Tufan, bu kadar hızlı olmamalıydı. Daha koleksiyonun tanıtımı yeni bitti, aklım çok karışık."

Tufan anlayışla başını salladı. "Biliyorum, ama babam da ısrarcı oldu. Sadece bir akşam yemeği. Sakin bir ortamda tanışacaksınız. Sana çok saygı duyuyor."

Akşam yemeği, hayatımın en gergin anlarından biriydi. Tufan'ın babası Necati Kunt, oturma odasında bizi bekliyordu. Salonun kapısından girdiğimde, yıllardır zihnimde canlandırdığım o silüetle karşılaştım. Gri saçları, keskin bakışları ve otoriter duruşuyla, tam da beklediğim gibiydi. Ama aynı zamanda, Tufan'ın gözlerindeki sıcaklığı da taşıyordu.

"Güneş, nihayet karşılaşabildik," dedi, sesi tahmin ettiğimden daha yumuşaktı. Ayağa kalktı ve elini uzattı. Elini sıktığımda, içimde bir yerlerde düğümlenmiş olan korkunun yavaşça çözüldüğünü hissettim. Tufan, elimi nazikçe sıktı, bana destek olduğunu belli ediyordu.

Yemek boyunca Necati Kunt, daha çok benim projelerimden ve üniversitedeki çalışmalarımdan bahsetti. Tasarımlarıma olan ilgisi samimiydi. Hatta geleneksel Türk motiflerinin modern tasarımlara entegrasyonu üzerine bazı yorumlar yaptı ki bu beni oldukça şaşırttı. Konu babama gelmedi, geçmişe dair tek kelime edilmedi. Bu durum beni hem rahatlatıyor hem de daha çok meraklandırıyordu. Sanki geçmişi tamamen görmezden geliyormuş gibiydi.

Yemeğin sonunda, Necati Kunt bana döndü. "Güneş, senin gibi genç ve yetenekli bir tasarımcının bu ülkenin kültürel mirasına sahip çıkması çok değerli. Umarım başarılı çalışmalarına devam edersin."

Bu sözler, içimde karmaşık duygular uyandırdı. Bu övgü, Necati Kunt'tan geliyordu. Babamla olan geçmişinin karanlık gölgesine rağmen, bana karşı gösterdiği bu olumlu tutum, kafamı karıştırıyordu.

Yemekten sonra Tufan'la eve dönerken, sessizliği o bozdum. "Tufan, baban... Çok farklıydı. Beklediğim gibi değildi."

Tufan gülümsedi. "Biliyorum, Güneş. O da benim gibi. Geçmişi geride bırakıp geleceğe bakmaya çalışıyor. Ve sen, onun için bu geleceğin bir parçası olabilirsin."

Bu sözler, içimde yeni bir umut yeşertti. Belki de bu karmaşık geçmiş, düşündüğümden daha kolay çözülecekti. Belki de Necati Kunt'la, babamın gölgesinden bağımsız, yeni bir ilişki kurabilirdim. Bu sadece bir başlangıçtı, biliyordum. Ama bu başlangıç, pırıl pırıl parlayan bir geleceğin kapılarını aralıyor gibiydi.

Artık sadece bir moda tasarımcısı değil, aynı zamanda bir köprü kurucuydum. Geçmişle bugünü, gelenekle moderni, ve belki de en önemlisi, eski kırgınlıklarla yeni umutları birleştiren bir köprü. Güneş gerçekten de parlıyordu, ve bu ışıkla aydınlanan yolculuğumda, her adımım daha da güçleniyordu.

 

 

 

Beğenip yorum yapmayı unutmayın ❤️

Bölüm : 27.06.2025 12:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Burcu Parlak Sağsöz / Dönme Dolap (KİTAP OLUYOR) / Bölüm 53
Burcu Parlak Sağsöz
Dönme Dolap (KİTAP OLUYOR)

17.14k Okunma

4.63k Oy

0 Takip
67
Bölümlü Kitap
TANITIM...KARAKTERLER...1.Bölüm - Davetsiz Misafir...2.Bölüm - Hayal Kırıklığı...3.Bölüm - İkili Oynamak...4.Bölüm - Karar Zamanı...5.Bölüm - Geçmişten Gelen...6.Bölüm - Bazı Sırlar...7.Bölüm - Zor Cevaplar...8.Bölüm - Eskiye Özlem...9.Bölüm - Bir Gelin, Bir Damat, Bir Bank...10.Bölüm - Zoraki İşler...11.Bölüm - Karmaşık Bir Gün...12.Bölüm - Küçük Bir Kaçamak...13.Bölüm - Bir Nefes Kadar...14.Bölüm - İz Peşinde...15.Bölüm - Sobe...16.Bölüm - NKA17.Bölüm - Kötü Biten Gece...18.Bölüm - Yeni Bir Soru...19.Bölüm - Senin Yüzünden...20.Bölüm - İlk İtiraf...21.Bölüm - Sürpriz...22.Bölüm - Kilit...23.Bölüm - Okulda Son Gün...24.Bölüm - Eski Sevgili...25.Bölüm - Bela Geliyorum Dedi...26.Bölüm - Belirsizlik...27.Bölüm - Kaybetme Korkusu...28.Bölüm - Ağır Kayıp...29.Bölüm - İtiraf...30.Bölüm - İşler Çözülüyor...31.Bölüm - Baskın...32.Bölüm - Bir Mektup...33.Bölüm - Hayatımın Gerçeği...34.Bölüm - İşler Sarpa Sarıyor...35.Bölüm - Babamın Gerçeği...36.Bölüm - Baş Belası...37.Bölüm - Kontrol Delisi...38.Bölüm - Ummadık Taş Baş Yarar..39.Bölüm - Yeni Bir Bela...40.Bölüm - Dertleşmek...41.Bölüm - Heyecan...42.Bölüm - Davetiye...43.Bölüm - Sona Yaklaşıyoruz...3k için teşekkürler❤️❤️4k için teşekkürler ❤️❤️5k için teşekkürler ❤️44.Bölüm - Kaçırılma...45.Bölüm - Büyük Yüzleşme(Ara Final)...46.Bölüm - Önemli Kararlar...10k için teşekkür ederim ❤️❤️❤️47.Bölüm - Yeni Bir Başlangıç (Part1)48. Bölüm Yeni Bir Başlangıç (Part-2)49. Bölüm - Küçük Kıvılcımlar...50. Bölüm51.Bölüm52. BölümBölüm 5354.Bölüm55.Bölüm56. Bölüm57. Bölüm58. Bölüm59. Bölüm60. Bölüm(Final)KİTAP OLUYOR!!!!!
Hikayeyi Paylaş
Loading...