16. Bölüm

damat bohçası

biri
brimadeks

Hayatım boyunca birçok farklı işte çalıştım. Gazete sattım, garsonluk yaptım, fırında çalıştım ve bi’ ara hasta bile baktım. Ve tüm samimiyetimle söylüyorum; bunların yanında Victor Pierce olmak, çocuk oyuncağıydı.

Rose beni aklayıp pakladıktan kısa bir süre sonra, beni bekleyen misafirlerimin karşısına çıktım. Kaşlarını çatan, geç kalmam hakkında mırıldanan ya da laf söyleyen kimse olmadı. Üç misafirim de beni ayağa kalkarak karşıladı.

Monique’i ayırt etmek kolaydı. Uzun, orman yeşili bir elbise giymişti. Onu benden daha uzun kılan topukluları vardı. Victor’un ışıklar altında gümüşi sandığı saçları, açık renk bir sarıydı. Saçlarını örmüş ve tepesinde bir topuz yapmıştı. Gözleri yeşil, bakışları keskindi. Yüzünü saran çilleri pudralamış, omuzlarını da elbisenin doğasına aykırı olmasına rağmen kapatmıştı. Ya Victor’un hoşuna giden her şeyi yok etmek istiyordu ya da direkt kendisini.

Elimi onun yanındaki, omuzları düşük adama uzattım. “Hoş geldiniz.” pembe yanaklı, kızı kadar sert bakışlı bir babaydı. “Victor Pierce, sizinle tanışmak bir şereftir.” çürüyen parmak uçlarımı gizlemek için eldiven takmıştım. Victor’un centilmenliğine ziyan gelse de ben, eldivenlerimi çıkarmadan el sıkıştım. “Boris Delgado.” Rose’un endişeyle beni izlediğini hissediyordum. Kapının eşiğinde durduğundan adım kadar emindim.

Hemen yanındaki sarışın kadın, eşi olmalıydı. Uzattığı eli tuttuğumda bana küçük bir reverans yaptı ve ben de kafamı hafifçe eğerek karşılık verdim. Eline küçük bir buse kondurmayı düşünsem de Victor’un el öpmekten kaçınacağını varsayarak kendimi durdurdum.

Tatlı, sevecen damat değil de gizli manyak rolünde olduğumu neredeyse unutuyordum. “Samantha Delgado, memnun oldum.”

Sıra Monique’e geldiğinde ne yapacağıma hala daha karar verememiştim. Neyseki ona yaklaşır yaklaşmaz benden bir adım gerilemiş ve beni, küçük bir baş sallamasıyla geçiştirip atmıştı. Ailesi bu durumdan hoşnut görünmese de ben halimden memnundum.

Havada oluşan gerginlikten etkilenmeyip, tıpkı Rose’un bana söylediği gibi onları yemek salonuna davet ettim. Kapı eşiğinde Rose, diğerlerinin göremeyeceği şekilde bana gülümsedi. İyi idare ediyordum.

Biz ilerlerken Monique, yanından geçtiğimiz heykele ithafen “Spravendiv.” diye fısıldadı. “Ah evet,” dedim gülerek. “İlk şifacı. Günahkar Peygamber.” aramızdaki ilk konuşmanın gerçekleşmesi, sohbet edecek ortak bir konu bulmak beni ferahlatmıştı.

Ama düşündüğüm gibi olmadı: Monique omzunun üzerinden bana döndü ve kaşlarını çatarak “Safsata.” dedi. Sonra da bana fırsat tanımadan ilerleyip, Yuri’nin onun için çektiği sandalyeye oturdu. Çok takılmamaya çalışsam da bende yersiz bir alınganlık baş göstermişti. “Dinle aranız yok gibi.” dedim ama Monique dönüp bana bakmadı bile.

Onun yerine annesi Samantha, oturur oturmaz “Aksine, Monique dua etmeden uyumaz ve güne dua etmeden de başlamaz.” dedi. Yuri büyük bir özenle yemekleri taşırken kadın ekledi: “Sadece şahıslara ilgi göstermez o kadar.”

“Peygambere?” gözüm anne ve kız arasında dönse de anneden gelen samimi bir gülümseme dışında bir cevap alamadım. Kadınlar ilgilenmese de Boris konuşmanın gidişatından ürkmüş görünüyordu. Gergin bir gülümsemeyle “Bugün önemli olan tek şahıslar sizlersiniz.” dedi. Beni ve Monique’i kastediyordu.

Zoraki gülümsedim. Çok sıkılıyor, daralıyor konuşmayı sürdürmek için resmen ıkınıyordum. Her sözüm onaylanıp, her hareketim ödüllendirilse de Monique ilk fırsatta beni boğacakmış gibi soğuk davranıyordu. İzin isteyerek masadan ayrıldım, öğretmenine koşan bir çocuk edasıyla Rose’un beni beklediği mutfağa kaçtım.

Duvara yaslanmış olan Rose, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Yanındaki masada küçük bir paket ve mühürlü bir mektup duruyordu. Masadakileri umursamadan ona yaklaştım. “Yoruldum.” dedim.

“Yorulursun tabii.” dedi kıkırdayarak. “Ünlü Vincent Lance ilk kez bir kadını etkilemeyi başaramadı.” kahkaha atmamak için elini ağzına bastırdı ve omuzları sarsılırken “Köşeye çöküp ağlamamana şaşırdım doğrusu.” diye ekledi.

“Öncelikle ben öyle bir şey denemedim,” dedim ve benimle dalga geçmesi yüzünden yönümü hemen masadakilere çevirerek ondan kaçındım. “İkincisi Victor Pierce başaramadı, ben değil.”

Son söylediğim onun daha fazla kendini tutamayıp kahkahalara boğulmasına sebep oldu. Onu az çok tanıdığımdan tepki göstermemeye çalıştım. “Seni duyuyorlar gülme, ciddi ol.” Rose’u kolundan tutup sarstım. “Bu mektup ne onu söyle sen.”

Rose kendini toparlayıp, ellerini iki yana açtı. “Bilmem.” dedi. “Victor’a gönderilmiş.” ellerim mektuba gitse de Rose beni durdurdu. “Odana bırakırım, önce misafirlerinle ilgilenmeliyiz.”

“Şimdi n’apıcam?”

“Yemekten sonra bahçede tatlı ve içki, sonra kitapçıkları getireceğim ve beraber düğün süslemelerini seçeceksiniz.” normal şartlarda olsaydık ve gelin Monique değilde Cecilia olsaydı bu tür işlerden kaçınmaz, tadını çıkarırdım. Ama şartlar anormal ve gelin de Monique’di.

Tıpkı Rose’un planladığı gibi çardağa geçtiğimizde gelin uzakları izliyor ve her şeyi ben, nereden geldiğini bilmediğim bir ilgi ve özenle seçiyordum. Aile davrandıkları kadar zengin değildi, kitaptaki her detay onları heyecanlandırıyordu ve benimkilerden farklı çok az fikir belirtiyorlardı.

Bu masada rol yapmayan tek kişi Monique’di.

Gece bitmeden ayrıldılar. Yorgundum ve rencide edilmiştim. Hiçbir derdim yokmuş gibi bir de alay konusu olmuştum:

Rose ve Yuri yemek masasında oturmuş olan biteni alaya alıyor ve sonraki hamlelerini planlıyordu. Rose, “Utanç verici görmezden gelinmeler dışında bence gayet iyi bir Victor’du.” dedi. Yuri daha ciddi bir suratla, kafasını iki yana sallayarak “Fazla önemsedi.” dedi. “Bu özgüven fakiri oğlanla böyle bir işe girmemeliydin.”

“Önemsemedim.” dedim ama kimse oralı olmadı.

Rose, sandalyesine yaslandı ve gülerek “Ne yapsaydık? Bu şifacı evin beyini öldürdü deyip olay mı çıkarsaydık?” dedi. Gülüyor da olsa bu konuda ciddiydi. “Ona ihtiyacımız var.” dedi.

Yuri masadan kalktı. Bir yandan sofrayı toplamaya koyulmuşken “Kendi adına konuş.” dedi. “Pearl geldiğinde olup biteni anlayacak.”

Rose’un yüzü düştü ama istifini bozmadı. “Anlayışla karşılayacaktır, beni sever o.” Yanlış hatırlamıyorsam Pearl bahçeden ve tarlalardan sorumlu olan kadındı. Uzun süredir ortalıkta görünmüyordu.

Yuri açık konuşmaktan çekinmiyordu. Mutfağa ilerlerken yanımdan geçti. “Muhakkak seni sevmeyecek biriyle de tanışacak ve tüm hatalarının bedelini ödeyeceksin küçük kız.”

Rose duyduklarından hiç etkilenmemiş gibi bana baktı. Ne düşündüyse dile getirmeden yerinden kalktı ve çekip gitti. Arkasından “Gerçekten önemsemedim.” dedim. Rose’dan değil mutfaktan bir ses geldi. “Aptal herif.”

… Victor’un odasına çıktığımda, masaya bırakılmış mektup ve pakete yanaştım. Koltuğa kendimi fırlatıp mektubun mührünü söktüm. “En en en sevdiğim arkadaşım, Victor.” diye başlayan garip mektubu okumaya koyuldum:

“En en en sevdiğim arkadaşım Victor,

Son zamanlarda kendimi hep İhmisan’da zedelenmiş o şahane dostluğumuzu düşünüp dururken buluyorum. Bilmeni isterim ki şu dünyada kendime en yakın hissettiğim pisac sensin ve hep sen olacaksın. Çok azı benimle yan yana savaşmış, daha da azı hayatta kalmayı becerebilmiştir. Sana büyük haksızlık ettim. O şifacıyı ne kadar çok istediğini en iyi ben biliyordum, beklenmedik bir kıskançlık ve açgözlülük gösterip sana meydan okudum. Samimiyetle özür diliyor ve bağışlanma dileniyorum.

Şifacı senin hakkındı, zekice planların ve küçük oyunların olmasaydı onu en başında yakalayamazdık zaten. Haddimi aştım, senin olana el uzattım.

Düğün davetlilerinin arasında ismimi göremesem de merak etme, orada olacağım. Bir de sana bir hediye gönderdim. Düğün hediyen, şifacımdan bir parça. Gelinin yanında yaşlı bir piç görmeyi kimse istemez zaten.

Bir ısırık al.

En sevdiğin arkadaşın, J.”

Gözlerimi zorla mektubun üzerinden ayırıp masadaki pakete çevirdim. ‘Şifacımın parçası’ dediği pakete uzandım. Ahşap kutuyu titreyen ellerimle tutup kucağıma koydum ve kapağını yavaşça açtım.

Beni önce, ‘Afiyet Olsun!’ yazılı küçük bir kağıt parçası karşıladı. Kağıdın ipi, kutunun içindeki bir kavanozun kapağına bağlanmıştı. Kavanozu tuttum ve korka korka havaya kaldırdım.

İçinde çok şanssız bir şifacının kopmuş penisi duruyordu.

Bölüm : 16.10.2025 00:48 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...