1. Bölüm

kıytırık bir iş

biri
brimadeks

Radyonun sesi dostlarımın iç çekişlerini bastırıyor. Sanırım birisi ağlıyor.

"Bu insan katliamına tepki gösteren halk Derik Meydanını dolduruyor- .. protestocular ve asker kuvve-- .. arasında çatışma-- " Isaac oturduğu yerden kalktı ve radyonun antenleri ile oynamaya başladı. "..- askerler tarafından havaya ateş açıldı - .. protestocular korkuyla kaçıyor.." bir süredir duyulan silah sesleri kesildi ve birisinin ağladığına artık eminim.

"Tüm Derik Meydanı sessizliğe boğu-u" uzandığım yerden kalktım ve Isaac'in hala uğraştığı radyoyu kapattım. Radyonun kulak tırmalayan cızırtılı sesi kesildiğinde geriye sadece kendi iç çekişlerimiz kaldı. Az önce ağlayansa kapıdan ilk çıkan kişi, Rose’du. Onun ayak sesleri gitgide uzaklaşırken tekrar yerime uzandım. "Ya şimdi ne olacak?" dedim.

Evelyn derin düşüncelerinden sıyrılarak, cevapladı: "Hiçbir şey. Her gün olduğu gibi salonu temizleyeceksiniz." Isaac bir şey söylemeden, kabullenerek odadan çıktı ve ben, Madam'ın neden başımız olarak Evelyn'i seçtiğini bir kez daha anladım. Dünyanın sonu da gelse Evelyn işlerimizi aksatmamıza izin vermeyecekti.

Salonu temizlemekle görevli olanlardan Lily, oturduğu yerden kalkmadı ve inatla gözlerini Evelyn’e dikti. Normalde Lily'nin bu asi ve agresif tavırlarını öve öve bitiremesem de, olayları kızıştırmak istemediğimden sustum. En genç üyemizi yüreklendirmek adına yastığımı da alarak doğruldum. Benimle beraber Lily'nin de ayaklandığını fark edince, olası bir çatışmayı çabasız önlediğim için gururlandım.

Evelyn'i arkamızda bırakırken Lily'e yanaşarak fısıldadım: "Kimin patron olduğunu unutuyorsun." sesimdeki uyarı beynini tırnaklamışçasına Lily, benden huzursuzca uzaklaştı: "Git başımdan. Seninle de aramız bozulsun istemiyorum." ben gülerken o, adımlarını hızlandırarak benden uzaklaştı. Bu aksiliğin sebebine zamanında karnımı tutarak yerlerde gülmüştüm: Evelyn'in onu ve onun sevdiği pisac beyini ispiyonlaması aralarını fena açmıştı. Madam'dan yediği azarlardan dolayı uyuyamadığına yemin edebilirim. Muhtemelen Lily'nin tüm geceleri intikam planları yapmakla geçiyordur. En gencimiz o.

Tek başıma, balo salonuna yöneldim. Isaac, sandalyeleri masalardan indiriyor ve o pek cafcaflı örtüleri sandalyelere takıyordu. Ben de yardım etmek için basamaklardan iniyordum ki Rose, koşarak ve bağırarak: "Beyler beyler! Uyarmadığım son kişiler sizlersiniz. Eğer boynunuza iki koca dişin geçmesini istemiyorsanız beni dinlersiniz!" savaş çıkacak korkusuyla ağlayan Rose, düşündüğümden daha hızlı bir şekilde toparlanmış olmalı ki böyle espriler yapabiliyordu.

Isaac'le olan kısa bakışmamızın ardından ikimiz de Rose'a döndük. Isaac, "Ne o savaş mı çıktı?" diyerek gülümsedi. Patavatsız ve sevimsiz Isaac'e “Henüz çıkmadı” demek geçiyor içimden ancak ortamı germek istemediğimden yine sustum.

"Hayır hayır. Bu akşam birkaç dişli komutan ağırlayacağız da çok lezzetli görünmemeye çalışın diyecektim. Savaş gazileriymiş herifler." ilk kez yerli konukları ağırlamıyorduk ancak görünen o ki ilk kez Pisaca'nın eski komutanlarını konuk edecektik. Yani, umarım eşleriyle gelmezler çünkü pisaclar odaları fazla kirletiyorlar. Bunun dışında korkulacak pek de bir tarafları yok açıkcası.

Isaac masalardan birine dayanarak yanağını bize döndürdü ve "Buna engel olabilir miyim emin değilim." dedi. En ahmağımız o desem beni yadırgamazsınızz herhalde.

Rose el çırparak "Denemene bile gerek yok. Eminim halledersin." diyor ve ben zevkten bin köşe olurken Isaac'in tüm neşesi kaçıyor. "Neye gülüyorsun ya?" Isaac, Rose'u görmezden gelerek sadece bana tepki göstermeyi tercih ediyor ama onu umursadığım daha önce görülmemiş iştir. "Hem gözlüklerin nerede senin?"

Elimi yüzüme götürüyorum. Gözlüklerimi Evelyn'in şu anda topladığı odada unutmuş olmalıyım. Onlara ihtiyacım olduğundan söylemiyorum, taksam iyi olur. "Unutmuşum."

Merdivenleri çıkarak tekrar odaya döndüm. Eva radyonun olduğu masaya doğru dönmüş, beni fark etmemişti bile. Sesleneceğim sırada onun her zamanki mesafeli ses tonu beni durdurdu. "Vincent." duraksadı. Korktum. Halbuki yanlış bir şey yaptığımı da hatırlamıyordum.

Gülümseyerek arkasını döndü ve elindeki gözlüğü bana uzattı. Onu gülerken görmeye alışık değildim ancak üzerinde düşünmedim ve gözlüğü elinden aldım. Gitmek için arkamı dönmüştüm ki yine aynı ses tonuyla "Gözlüğünü sürekli unutuyorsun. Dikkatli ol." dedi.

Nefesimin hızlandığını fark ettim. O da fark etmeden tekrar hareketlenip odadan ayrıldım. Kendi kendime yineledim: “Dikkatli ol.”

Yelekli takımlar, kırmızı kravatlar ve pek nemli yaz gecelerinde giymekten nefret ettiğimiz kuyruklu ceketler. Beşimiz de -en başta Evelyn olmak üzere- salonun ortasında, yan yana dizilmiştik.

Madam'ın topuk sesleri duyulduğunda Lily'nin memnuniyetsizliğini aramızdaki iki kişiye rağmen fark edebiliyordum.

Madamın ağır bedeni, yüksek topukluların üzerinde bize yaklaşıyordu. Ellilerinin sonunda olmasına rağmen o ünlü bakışıyla ve dik duruşuyla hepimizden daha dinç ve güçlü görünüyordu.

Kahverengi saçlarını topuz yapmış kadının iki yanından perçemleri çenesine kadar uzanıp, her adımında aynı renkteki tenine çarpıyordu.

Yaşlıca sesi görevleri sayarken bir yandan da bastonu ile görevi yapacak kişiyi dürtüyordu. "Garson, garson, garson, garson-" Bastonu karnımı hafifçe dürttü. "Ve yine garson."

Normalde üç garson -pek zorlayıcı koşuşturmaları sayesinde- yeterli olurdu ancak Madam bugünki misafirlerine terli çalışanlar göstermek istemiyor olsa gerek, hepimizi bu göreve vermişti.

"Ne o Madam? Yoksa bugünün 'şefin tarifi' biz miyiz?" dedi Isaac. Kara mizahı bok gibiydi ve yüzündeki o salak sırıtış çekilir gibi değildi. Rose benim aksime gülüyordu.

Madam ikisinin de karnına bastonuyla vurarak herkese uzun uzun öğütler verdi. Isaac yüzünden mizah konusunda uzunca da bir süre durdu.Vampirvari canlıların yönettiği, vampirvari insanlarla dolu bir ülkede yaşıyor ve asgari bir ücretle de çalışıyorsanız; bu espirileri duyma olasılığınız çok yüksek.

Neticede pisacların insanları avladığı ve insanların pisacları yaktığı günler geçmişte kaldı. Hatta İhmisan (insanların) devleti uluslararası ticarette kan satımında birinci sırada. Sanayileri de ekonomileri kadar sağlam.

Kısaca pisaclar artık marketten bir kutu kan alıp aylık kan ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar. E biz de meşale taşımıyoruz tabii. -Ateşli silahlarımız acil bir durum karşısında balo salonundaki saklı bölmelerde duruyor o ayrı.

Ne yazık ki silah kullanmaya yetkim yok. Lily'nin de yok. Müzisyenlerin, aşçıların ve kalan garsonların yetkileri var. Madam, Lily ve benim bunun için fazla gerzek olduğumuzu ve işi beceremeyeceğimizi düşünüyor.

Konuyu tamamen çıkarsız ve tarafsız bir şekilde ele alacak olsam haksız olduğunu söylerdim. Aslında bir kere söyledim bile, beni kovdu.

 

İnsan yoğunluklu elit bir mahallede çakma bir saray kapısında, Rose'la; savaş gibi tamamen sıkıcı şeylerden konuşuyorduk. Madam komutanlar gelmeden içeri giremeyeceğimizi sertçe belirttiğinden put gibi duruyorduk. Ah, acaba bugün Cecilia da gelir mi? Onu ilk davetiyesiz içeri alışım olmazdı.

Ve işte, safkan atlarıyla gösteriş yaparcasına geliyorlar. Cecilia değil, ihtiyar pisaclar. "Neden bi' at arabası ile gelmediler ki?" fısıldıyordum. Rose kıkırdayarak "Böyle daha karizmatikler." dedi.

Üç kişilerdi. Nadide kumaşlardan yapılmış takım elbiseleri, o elbiseleri taşıyan sert yüz hatları vardı. Kim bilir kaç yaşındaydılar?

İyi beslenen ortalama bir pisac 140 yıl yaşayabiliyor. Ne yazık ki vücutlarının yaşlanmasını engelleyemiyorlar ve ölüden beter dolanıyorlar. Bunu engellemek için şifacı kanı içebilirler ancak komutanlar dahi öyle bir lükse sahip değiller.

Girişten az ötede atlarından indiler ve dik burunları ile yanımızdan bir rüzgar gibi geçtiler. Hemen arkalarından biz de salona ilerledik. Tüm gözler anında komutanlara döndü. Mükemmel suratları yüzünden değil, armalı yakalarından ve "Güçlüyüm" diye bağıran bakışlarından dolayı.

Hızlıca insanlar arasına karışıyor ve en azından benim gözümde, önemsizleşiyorlardı.

Bugün savaş çıkar mı bilemem ama içimde ilginç şeyler olacağına dair bir his var.

 

 

Madam'ın Sarayı: Başkentten uzak, insan yoğunluklu bir Pisaca şehrinde yer almaktadır. Genellikle şehrin zengin ve tanınan insanlarının isteğiyle balolar ve gösteriler düzenlenmektedir.

 

"Eğer bir Pisac iseniz lütfen çekinmeyiniz ve bizimle dans ediniz”

Bölüm : 26.08.2024 21:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...