7. Bölüm
Boratav / KARANLIK DENİZ / VI. bölüm - şahın sırası yaklaşıyor

VI. bölüm - şahın sırası yaklaşıyor

Boratav
brtvdg

göremiyorum ama duyuyorum

yaklaşan fırtına sen olmalısın

🌪️

Aslı’nın nefesi, sessizliği delip geçen camın kırılma sesiyle kesildi. Zihni, o an durmak bilmeyen bir korkunun pençesine teslim olmuştu. Yanı başındaki Kartal’ın sert yüz hatları, odanın içinde yankılanan kurşun sesleriyle daha da gerilmişti. Aslı ne olduğunu anlayamadan bir anda kendini koltuktan sert zemine düşerken buldu. Kartal’ın güçlü elleri onu kavramış, vücudunu bir kalkan gibi üzerine siper etmişti.

Odanın içindeki hava bir anda değişmişti. Kırılan camların çığlığı, duvara saplanan kurşunların metalik yankısı, dışarıdaki karanlığın bir parçasını içeriye taşımıştı. Aslı, gözlerini sıkıca kapattı ama gürültü, kemiklerine kadar işleyen bir dalga gibi artmaya devam etti. Kendi çığlığını bile duyamıyordu. Kulaklarında yalnızca patlamaların sağır edici yankısı vardı.

Kartal’ın nefesi saçlarının arasında hissettiği tek gerçekti. Yere yapışmış hâlde, Kartal’ın onu sıkıca saran kolları arasında bir avuç yaşamdan ibaret hissediyordu kendini. Gözlerini açmaya cesaret ettiğinde odanın her köşesine kaosun yayıldığını gördü. Kurşunlar sanki yalnızca onları bulmaya yemin etmiş gibi odanın içinde savruluyordu.

Dışarısı karanlıktan sıyrılmak üzere sisli bir maviliğe bürünmüştü.

Kurşunların hedefi o kadar belirgindi ki, Aslı bunun yalnızca bir güç gösterisi olmadığını düşündü. Bu bir savaş çağrısıydı. Ölümün soğuk nefesi odanın her köşesinde hissettiriyordu kendini. İçinde ne bir kaçış umudu ne de bir kurtuluş vardı. O an yalnızca, Kartal’ın onu koruyacağından ve hayatın, kurşunların durduğu an çok daha karmaşık bir hâle geleceğinden emin oldu.

Kartal, fısıltıya yakın sert bir sesle "Kımıldama," diye uyardı. Aslı, kelimenin ağırlığını hissetti. Korku ve güçsüzlük içinde, Kartal’ın gözlerinden geçen o gölgeyi gördü. Öfkeyle harmanlanmış bir kararlılık parlıyordu koyu gözlerinde.

Saldırının ritmi yavaşlamıyordu, her saniye daha da yakına vuruyordu ama Aslı’nın aklındaki tek bir soru vardı.

Bu son mu, yoksa daha büyük bir fırtınanın başlangıcı mı diye geçirdi içinden.

Aslı bunları düşünürken silah sesleri aniden kesildi. Keskin bir sessizlik korkutucu hükmü eline almış, dağ evine yayılmıştı.

Ne bir adım sesi ne de bir araba sesi yankılanıyordu.

Yaklaşık iki üç dakika hiç ses gelmedi. Kartal o an emin oldu. Bu sadece göz dağı vermek için yapılan bir saldırıydı. Öldürmek isteseler, bunu çok rahat yaparlardı.

Bu gerçeklik, damarlarından kan yerine öfke akmasına sebep oldu. Yumruk yaptığı elini Aslı'nın hemen yanı başına, tahta zemine indirdi. Aslı irkildi ve yüzünü Kartal'ın kolunun altına gömdü.

Kokusu, tarif edemeyeceği kadar ağır ve kendine hastı. O an nefes alamadığını hissetti.

Kartal büyük bir dikkatle Aslı'nın üzerinden kalkıp etrafı inceledi. İçeri girmeye çalışan herhangi bir kimse göremeyince aceleci hareketlerle Aslı'nın iplerini çözdü.

Koltuk altlarından tutup hiç zorlanmadan hafifçe doğrultup sırtını koltuğa yasladı. "Bana bak, buradan sakın kalkma tamam mı?"

Aslı şoka girmiş gibi dolu olan gözleriyle art arda kafasını aşağı yukarı salladı. Kartal belindeki silaha meyillenip yerinden doğruldu ve nişan alarak gözlerini evin içinde gezdirdi.

Görünürde kimse olmayınca kapıya doğru yürümeye başladı. Namlunun ucunu evin etrafında gezdiriyordu. Kapıyı açıp temkinli adımlarla dışarı çıktı.

Etrafı kolaçan etti.

Saldırıyı düzenleyen adamlar gitmişti. Ya da bir yerlerden gizlice izliyordu. Bakışları yerde ahşaptan bozma acı kahve tonlarında bir kutuya takıldı. Yaklaşıp dizinin üzerine çöktü, paslanmış demir kilidi kaldırdı. Gördüğü manzara karşısında ağzından bir küfür yuvarladı.

Kutunun içinde başı bir yerde gövdesi bir yerde duran kanla lekelenmiş beyaz bir güvercin ve bir fotoğraf karesi vardı. Gözleri fotoğrafa takılı kalınca yutkundu. Öfkeyle doldu ama taşamadı. Kutunun içinde kan bulaşan fotoğrafı eline aldı.

Kartal, her işine koşan Gözcü lakaplı adamını, ellerinden tavana asılmış bir şekilde fotoğraf karesinin içinde görmeyi beklemiyordu.

​​​​​​"Ulan orospu çocuğu, kanını sikeyim senin!"

Fotoğrafı çevirip arkasına baktı. El yazısıyla yazılan kelimelerin üzerinde hızlıca göz gezdirdi.

"Barışı kanla bulamazsın, ama savaşta kaybedebilirsin. Sen kaybettin. Madem buraya gelmek ve savaşmak istiyorsun, gel. Tüm misafirperverliğimle seni bekliyorum. Gözcü için gerçekten üzgünüm. O sadece bir piyon. Şahın sırası yaklaşıyor."

Elinde tuttuğu kanlı fotoğrafı avuç içinde büzüştürüp bir köşeye fırlattı.

Aslı ne zamandır orada durduğunu bilmiyordu. Kartal dönmeyince peşinden dışarı çıkmıştı. Ayak ucuna fırlatılan fotoğrafı eline alıp kırışıklığı düzelterek açtı. Yüzünden, acı çektiği bariz belli olan adamı tavana asılı bir şekilde görünce nefesi kesildi. Fotoğrafı çevirip yazıyı okudu. Zemin ayaklarının altından kaydı. Bir adım atıp kendini toparlarken yaprakların çıkardığı ses Kartal'ın silahına davranıp namluyu Aslı'ya çevirmesine sebep oldu. Bakışları, titreyen elleriyle fotoğrafı zar zor tutan Aslı'yı bulduğunda çenesini sıkıp burun kanatlarını şişirdi.

Yeniden silahla burun buruna gelen Aslı bir adım geri attı. O sırada Kartal silahı indirip beline taktı.

"Ben sana ne dedim ulan ne dedim!"

Tekerlek sesleri Kartal'ın, kızın üstüne yürüyen adımlarını durdururken beyaz Ford gelişigüzel park edildi.

Selim büyük bir öfkeyle araçtan inip Kartal'a doğru yürüdü. Kartal Selim'i görünce yok etmek ister gibi yakasına yapıştı.

"İki gün Selim! İki gün içinde Gürcistan'a gideceğimizi ben bile henüz öğrenirken, benden on dakika sonra bu siktiğimin dağ başına nasıl silahlı saldırı düzenleniyor!"​​​

Selim'i iteleyip ellerini saçlarına daldırıp çekerek bıraktı. "Gözcü'yü yakalamış orospu çocuğu!"

Burun kemerini sıkarak sakinleşmek adına dişlerinin arasından ıslıklı bir nefes soludu. Saniyeler önceki öfkesine nazaran daha sakin bir tonda konuştu. "Bu nasıl mümkün olabilir Selim?"

Selim yakasını düzeltti. "Her şey çok ani oldu, hazırlık sürecindeyken bizden birinden almış haberi. Piç kurusu bana da mesaj atmış."

Kartal ellerini beline koyup dudağını erkeksi bir sinirle ısırdı. Kafasını sallayarak "Ne yazmış?" diye sordu.

Selim cebinden telefonu çıkarıp mesajlara girdi. Yabancı numaradan gelen mesaja tıkladı. "Dostuna söyle, Aslı'nın hayatını bu kadar değersiz kılmasın."

Kartal, Selim’in gösterdiği mesajı okuduktan sonra sert bir şekilde gülümsedi. "Biliyordum," dedi.

Selim, pür dikkat onları izleyen Aslı'ya kaçamak bir bakış atıp Kartal'a döndü. "Neyi biliyordun?"

"Biz Amiran'ı bulmadan Amiran bizi bulacak." dedi keyifle. Sonra aniden eski sertliğine dönüp işaret parmağını Selim'e doğru salladı. "Gözcü. Her şeyden önce Gözcü'yü sapasağlam istiyorum Selim."

"Gözcü Batum'da. Akşama kalmaz buluruz."

Aslı şahit olduğu konuşmaya anlam veremese de kendisi için hiç iyi şeyler düşünmediklerini hissetti. Kartal üç iri adımda Aslı'nın yanına gelip kolundan tutarak kendi aracına doğru yürümeye başladı.

"Beni bırak! Ben gelmek istemiyorum!" Hıçkırdı. Kimse onu duymuyordu. "Selim!" Omuzunun üzerinden sıkıntıyla onları izleyen Selim'e döndü. "Selim ne olur engel ol. Yardım et bana Selim!"

Kartal, Aslı'nın Selim'den yardım istediğini duyunca öfkeyle genç kızı önüne doğru çekip Selim'den iyice uzaklaştırmayı amaçladı. Gücünü kontrol edemeyince Aslı dengesini kaybederek yere düştü.

Aslı düşmenin etkisiyle gözlerini kapatarak inledi. Birkaç saniye içinde, vücuduna hükmeden acıya alışıp gözlerini araladı. Burnundan nefes alıp öfkeyle yerinden doğruldu.

"Sen!" diye bağırarak Kartal'ın üzerine yürüdü. "Sen kendine adam mı diyorsun!"

Kartal hiçbir tepki vermeden Aslı'ya baktı. Selim, dostunu tanıdığı için hiç vakit kaybetmeden yanlarına doğru adımladı. Aslı Kartal'ın göğsüne, onu yıkmaya ant içmiş gibi vururken Selim araya girdi.

"Sakin ol Aslı." Sesindeki tını emirden çok yalvarır gibi çıkmıştı. Aslı bunu fark etti fakat umursamadı.

"Sen benim yüzümü görüyor musun Selim! Alnımdaki kanı, yanağımdaki izi görüyor musun? Nasıl göz yumuyorsun onun bana yaptıklarına? Bana bunu nasıl yapabiliyorsunuz? Siz bunu neden yapıyorsunuz?"

Aslı konuştukça ağladı, sonlara doğru sesi kısıldı. Babam da terk etti zaten beni diye düşünerek omuzlarını indirdi. Babasının sırtını döndüğü bir kıza başka adamlar acımazdı.

Sanki bu durumu yeni idrak ediyormuş gibiydi.

Çenesindeki titremeye, dudaklarındaki büzülmeye dikkatle bakan Kartal ona her baktığında pişmanlık duyuyordu. Aslı'nın gözyaşlarına aldırmadan, bir adım daha yaklaşarak gözlerini onun üzerine dikti. Sesi derin ve keskin bir tonla yankılandı.

"Bu savaşta hiçbir şey adil değil. Ne senin için ne de benim için. Bu yüzden sakın bana hesap sormaya kalkma. Hayatta kalmak istiyorsan, susmayı öğren."

Aslı, bu sözler karşısında irkildi. Gözyaşlarını silip Kartal’a meydan okur gibi baktı. "Sen insan değilsin. Sen— sen bir canavarsın!"

Kartal bir an başını eğip alaycı bir şekilde güldü. Sonra bakışlarını tekrar ona çevirdi, bu kez daha tehditkârdı. "Canavar mı? Eğer bir canavar görmek istiyorsan, yanlış yerde arıyorsun."

Bakışlarını Selim'e çevirip ufak bir baş işaretiyle arabayı gösterdi. Aslı'nın konuşmasına fırsat vermeden sert hareketlerle araca bindirip kemere yöneldi. Onun üzerinde baskı kurmayıp hareketlerine göz yumduğu sürece karşı koyuyordu.

"Ben sabırlı bir adam değilim. Babanı bulmama yardım edeceksin. Ona ulaştığımız zaman asıl hedefime ulaşmış olacağım. Anlaşıldı mı?"

Aslı hiçbir tepki vermeden, üzerine eğilip konuşan adama baktı. "Aslı anlaşıldı mı dedim?"

Kendisini aracın koltuğuna biraz daha bastırarak ondan uzaklaşmaya çalışırken kafasını salladı. Kartal yerinden doğrulup kapıyı çarparak kapattı.

Selim kendi aracının içindeyken camı indirip başını dışarı doğru çıkardı. Kartal avucunun içini aracın tavanına yaslayıp Selim'e eğildi. Aslı arabanın içinde uzaktan pür dikkat onları izliyordu ama ne konuştuklarını duymuyordu.

Hararetli ve gergin geçen konuşmanın ardından Kartal kendi aracına doğru yürüdü. Aslı onun heybetli duruşuna ve sarsılmaz adımlarına bakakaldı. Karşı koyduğu kişi alelade bir insan değildi.

Araca binip motoru çalıştırdığında yerine daha çok sindi.

"Benden kork," dedi Kartal, bakışlarını yoldan ayırmadan. Aslı başını sola çevirip yanındaki adama baktı. "Ama ben yanındayken hiç kimseden korkma."

Kartal'ın ne demek istediğini anlamadığı için gözlerini kaçırmadan merakla bakmaya devam etti.

Bakışlarını yoldan ayırıp yandaki kıza baktığında dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı. Gözlerindeki saflık insanı yumuşatacak cinstendi. Onun, kendi karanlık dünyasına ait olamayacak kadar saf olduğunu görebiliyordu.

"Bu gece Gürcistan'a gidiyoruz."

Şimdi anlamıştı Aslı. Oraya gittikleri zaman neler olabileceğini az çok tahmin edebiliyordu. "Önce bir kahvaltı yapalım limanda, acıktın mı?"

Ani değişimleri Aslı'yı afallatıyordu, ne diyeceğini bilemeden bakışlarını kucağındaki ellerine indirdi. "Susma Aslı."

Kafasını kaldırıp şaşkınlıkla Kartal'a baktı. "Ne söylememi bekliyorsun?"

"Soru soruyorum cevap ver."

"Ne sordun ki?"

"Acıktın mı diye sordum?"

Israrcı tavrı Aslı'nın kaşlarını çatmasına sebep oldu. "Kılpayı ölümden kurtulduk ve sen yemek yemeyi mi düşünüyorsun?" diye sordu sesindeki şaşkınlığı gizlemeden.

Kartal hafifçe güldü. Gülüşü tehlikeli derecede güzeldi. "Benim olduğum yerde ölüm hep var Aslı. Buna alışsan iyi edersin."

"Ben buna alışmak istemiyorum. Senin yanında durmak da istemiyorum."

"Ya ne yapmayı düşünüyorsun? Baban kaçtı, abin olacak hayırsızı da yanına aldı. Beş parasız bir hâlde yabancısı olduğun bir memlekette nereye gideceksin?"

Aslı bu zamana kadar kimden kaçtığını çok iyi biliyordu ama nereye nasıl kaçtığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Üç sene önce babasının apar topar taşındığı bu memlekette yanına gittiği kitapçı ve üniversiteden birkaç arkadaşı dışında kimsesi yoktu.

Abisinin onu terk etmesine asla şaşırmadığı gibi babasının onu ardında bırakmasına da bir o kadar şaşırmıştı. Yaşadığı hayal kırıklığı ve kimsesizliğin getirdiği çaresizlikten dolayı sağlıklı düşünemiyordu.

Kartal onun düşüncelere daldığını görünce gerildi. Er ya da geç anlayacaktı kendisine mecbur olduğunu.

Araç dağ yolundan ayrılıp limana vardığında ani bir frenle durdu. Bakışları güvensizlikle etrafı incelerken Kartal'ın indiğini görüp o da indi.

Yağmur yağmıştı ve yerler ıslaktı. Pijamanın paçalarına baktığında yeterince ıslandığını ve çamura bulandığını görünce dudaklarını büzdü. Kafasını kaldırarak etrafa bakındı ve gözleri hemen karşısındaki Kartal'ı buldu. Sarı yağmurluk giyip aynı renk botları dizlerine kadar çeken bir adamla konuşuyordu.

Tekerlek ses duyduğunda arkasına döndü. Bir iki gün önce bagajına saklandığı beyaz Ford hemen yanı başında durup içinden Selim indiğinde bakışlarını kaçırdı.

"Aslı buraya gel!"

Kartal'ın ona seslendiğini duyup hızlı adımlarla yanına vardı. O sırada takım elbiseli bir adam bir elinde poşet tutup diğer eliyle siyah ceketinin tam ortasındaki düğmesini iliklerken, yürür adımlarla yanlarına vardı.

"Abi istediklerini getirdim."

Kartal uzatılan poşeti alıp Aslı'nın eline tutuşturdu. "Eyvallah aslanım, kalan hazırlıkları halledip Rıfat kaptana bilgi verin."

"Emrin olur abi."

Genç adam uzaklaştığında sarı yağmurluklu adam da müsaade isteyip uzaklaştı. "Yata geçelim de üzerini değiştir. Sonra bir şeyler atıştıralım."

Aslı kararsız bir şekilde ardına baktı, dudakları büzüldü.

"Haydi da Aslı oyalama beni." Kartal söylenerek önden yürüdü. Aslı onun iri adımlarına yetişmek için yavaşça peşinden koştu.

Özel yata binip biraz ilerledikten sonra merdivenden inerek bir odaya girdiler. Duvarla bütünleşen bir dolap, yanlarında neredeyse hiç boşluk kalmayan çift kişilik bir yatak ve yuvarlak camın hemen önünde duran bir masa vardı.

Kartal dolabı açıp içinden kendisine siyah bir takım çıkarırken Aslı'nın arkasındaki kapıyı eliyle işaret etti. "Orası banyo, git üzerini değiştir."

Aslı elindeki poşeti sıkıca tutarak banyoya girdi.

İçinden siyah çizme, siyah tayt ve beyaz çizgili siyah kazağı çıkarıp üzerini değiştirdi. Kendi bedenine uygun parçalar giyince rahatladığını düşündü.

Banyodan çıktığı sırada Kartal'ın odada olmadığını gördü. Merdivenleri çıkıp yatın ana bölümüne geçti.

Rıhtım kalabalıklaşmıştı.

Her yerde adamlar ve araçlar vardı. Her biri bir iş için organize oluyordu. Omuzunda hissettiği ağırlıkla ağzından 'hih!' nidası çıkararak sıçradı ve kendisine dokunan kişiye baktı.

"Kartal abim sizi yukarıda bekliyor."

Yabancı adama kafasını salladıktan sonra gitmesini beklerken gitmediğini görünce önden adımlamaya başladı. "Kendisi gibi çevresindekiler de ruh hastası!"

"Bir şey mi dediniz Aslı Hanım?"

Aslı, anlamsız bakışlarını sunan yabancı adama hayır der gibi kafasını sallayıp basamakları bir bir çıkmaya başladı. En üst kata geldiklerinde tente ile yağmurdan korunan bir alana kurulan masada, Kartal'ı umarsızca gazete okuyup fincandan çay yudumlarken görmeyi beklemiyordu.

Dağ ayısı şehre inmiş, diye düşündü.

Kartal'ın sağ tarafına açılan servisi görünce isteksizce yanıbaşındaki sandalyeyi çekip oturdu.

Sessiz sedasız geçen yirmi dakikanın sonunda Kartal hâlâ gazete okuyordu. Aslı kahvaltısını bitirip geriye doğru yaslanarak hırçın Karadeniz'i ve kasvetli havayı seyre dalarken çalan telefon sesiyle irkildi.

İri ve kemikli eller, masadaki telefonu alıp kulağına götürdüğünde Aslı ekrandaki ismi okuyamadı.

Kartal uzun bir süre karşı tarafı dinledi, dinlerken dudağının kenarı hayal meyal kıvrıldı. Cevap vereceği sırada kalın sesini keyif bir tını sardı.

"Evet. Evet. 50 tane de koruma köpeği ayarlayın, siktiğimin herifine hediyem olsun."

Aslı sabırsız bir şekilde Kartal'ı beklerken, Kartal sadece eyvallah diyerek telefonu kapattı. Bakışlarını, merakla onu dinleyen kıza çevirdiğinde keyfi hâlâ yerindeydi.

"Beni babamla görüştürecek misin?" Diye sordu.

"Cık." Kartal tazelenen sıcak çayından yudumladı.

"Abimle?"

"Cık."

"Beni oraya niye götürüyorsun o zaman? Kimseyle görüşmeyecek miyim ben?"

"Cık."

"Ya ne cıklayıp duruyorsun manyak mısın?" Aslı sabrı kalmamış bir şekilde sesini yükseltirken sinirle kollarını göğsünde birleştirdi.

Kartal ise tam aksine keyifliydi. Sanki arkasında bıraktığı saldırının değil de önündeki savaşın heyecanını yaşıyordu. "Kalk odaya in, on dakika içinde hareket edeceğiz."

"İnmiyorum," dedi Aslı. "Burada oturacağım."

"Basma damarıma Aslı."

Basarsam ne olur der gibi bakıp omuzlarını silkti. Kartal sözü dinlenmediği her an daha da geriliyordu. Ayağa kalktığında zemine sürten sandalye geriye doğru büyük bir gürültüyle düşünce Aslı korkuyla ayağa kalktı.

"Düş önüme."

Kaçar adımlarla merdivenlere yönelip adımlamaya başladığında Kartal da peşinden yürüdü. En alt kattaki yatak odasına indiklerinde Aslı sessizce yatağa oturdu ve sırtını başlığa dayadı.

Kartal iste tam karşısındaki küçük koltuğa yerleşti. Sol bileğini hafifçe sallayarak saatini düzeltti ve gözleri akreple yelkovanı inceledi.

Yat harekete geçtiğinde motorun derin, ritmik uğultusu denizi titretti. Trabzon’un silueti giderek küçülürken Aslı, oturduğu köşeye iyice sinip camdan dışarı bakmaya başladı. Korkusu gözlerinden okunuyordu, yüreği sanki bu devasa yatın motoruyla yarışır gibi çarpıyordu. Karşısındaki Kartal ise başka bir dünyadaydı. Sağ elinde bir viski bardağı, bakışları ufka odaklanmıştı. Kendisini hayatta tutan öfkesini dizginlemiyor, aksine onunla besleniyordu. Aslı kendine hâkim olamadı, büyük bir üzüntüyle ve kısık sesiyle "korkuyorum," diye mırıldandı.

Kartal, viski bardağını masaya bıraktı. Ardından yavaşça ona döndü, yüzünde karanlık bir gülümseme belirdi. Gözleri, Aslı’nın ta içine bakıyor, korkusunu içip dilinin ucundaki kelimelerin zehriyle harmanlıyor gibiydi.

"Korkuyorsun, öyle mi?" dedi sessiz ama keskin bir tonla. Oturduğu yerden kalkıp bir adım atarak kıza yaklaştı, öne eğilip göz hizasına indi. "Keşke korkunun seni kurtarabileceği bir dünyada olsaydın, Aslı."

Kısa bir duraksamadan sonra, sesi biraz daha derinleşti:

"Korkmanın bir faydası yok. Seni uyardım. Benim dışımda herhangi bir şeyden korkarsan canını yakarım."

Aniden doğrulup biraz önce kalktığı yere oturduğunda, Aslı'yı dumura uğrattığının farkındaydı.

Aslı, Kartal’ın son sözlerinin ağırlığıyla yerinde donup kaldı. Derin bir nefes almaya çalıştı ama boğazında düğümlenen korku buna engel oluyordu.

Korkuyu bastırmak için ellerini sıkıca yumruk yaptı. O an aklından geçen tek şey bu adamın ellerinden nasıl kurtulacağıydı. Kartal’ın tehdidini düşünmek bile nefesini keserken, onun hoşuna gitmeyecek en ufak bir şey dahi yapmaya cesareti yoktu.

'Benim dışımda herhangi bir şeyden korkarsan…' sözler zihninde yankılanırken, derin bir soluk almaya çalıştı.

Saatler geçtikçe deniz, mavinin en koyu tonlarına büründü. Yat hızla Batum’a yaklaşırken Kartal sürekli telefonundaki mesajlara bakıyor, adamlarından aldığı bilgilerle planlarını şekillendiriyordu.

Gürcistan kıyılarının ışıkları, odanın dar penceresinden silik bir parıltıyla içeri süzülüyordu. Aslı yatağın kenarına ilişmiş, sessizce ellerini ovuşturuyordu. Odanın her köşesine sinmiş baskı neredeyse dokunulabilir bir ağırlıktaydı.

"Yaklaştık." dedi Kartal uyarır tonda.

Aslı ona bakmamaya çalışarak başını önüne eğdi. Nefesi düzensizleşmişti. Beş saatin ne çabuk geçtiğini düşündü. Zaman hızla akıp gidiyordu.

"Bu kadar sessiz kalmak seni bu korkudan kurtarır mı sanıyorsun? Ufak bir kız çocuğundan farkın yok."

Kartal’ın ses tonu, yavaşça sırtına bir buz gibi inen darbeler gibiydi. Sessizlik uzadı, motorun ritmik uğultusu dışında hiçbir ses duyulmuyordu.

"Başını kaldır," diye emretti Kartal, bardağını masaya koyarken. "Sana bir şey göstereceğim."

Aslı, başını yavaşça kaldırdı. Kartal’ın gözleri, odanın loş ışığında avını tartan bir yırtıcı gibi parlıyordu. "Buraya bak," dedi, pencereden dışarı işaret ederek. Gürcistan kıyılarının ışıkları artık daha net görünüyordu, denizin karanlık yüzeyinde yansıyarak birer umut gibi titriyorlardı.

"Orada özgürlük yok, ailene kavuşmak yok," diye ekledi Kartal, Aslı’nın dolu elalarını umursamadan. "Yalvaracak kimsen yok. Korkunun seni tüketmesine izin verirsen, kaybedersin."

Bu sözlerle Kartal, bardağını alıp pencereye doğru döndü. Aslı'nın sessiz sessiz ağlamasını umursamadı. Zamanla ve acıyla güçlenecekti, Kartal bunu çok iyi biliyordu. Gürcistan kıyılarına yaklaştıkça yüzüne zaferin keskin çizgileri oturdu.

Aslı yatağın kenarında, Kartal’ın arkasından ona bakarken, hem korkunun hem de çaresizliğin onu içten içe tükettiğini hissediyordu. Yat, dalgaları yararak ilerlerken Aslı’nın gözleri kıyı ışıklarına kilitlenmişti. Ama o ışıklar bir kurtuluş umudundan çok, kaçınılmaz bir sona açılan kapı gibiydi.

Şahın sırası yaklaşıyordu.

Bölüm : 28.11.2024 01:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...