9. Bölüm

8

Bade
bstein

Elimdeki bir diğer bölüm de bu, bir önceki bölümü güncelledim, lütfen önce gidip o bölümdeki bilgilendirme kısmını okuyun <3<3<3

Nazende Hakan'ın dediği şeyle birlikte gülümsedi.

"Demek ortak yanımız çok, iyi anlaşacağız ha nazlı kız?" dedi gülerek.

Tam bu sırada Göktürk söylene söylene yanlarına geldi.

"Karşılama komitesi mi yapıyorsunuz, kardeşim kaç saattir ne yapıyorsunuz kapının di-" Nazende'nin kucağında kızını görünce duraksadı Göktürk.

Herkesi bir kenara Nazende bir kenaraydı onun için. Hani böyle birini görünce dersiniz ya 'Bunda bir şeyler var.' diye. Göktürk de Nazende'yi ilk gördüğünde öyle demişti işte; "Bunda bir şeyler var..."

Ama sevmediğinden ya da kötü bir şeyler sezinlediği için değildi bu söylemi, bir derdi vardı. Başkaları onun bakışından nefreti çekip çıkartırdı cımbızla ama onun nefreti başkalarına değil kendineydi. Kendisinden biliyordu Göktürk bu bakışları, vakti zamanında o da aynı Nazende gibi bakıyordu etrafa. Özellikle yeni geldiğinde kimseyle konuşmazdı, lügatında sadece evet-hayır gibi kelimeler vardı. Etrafa dümdüz bakışlar atıp eğitimlere katılır sonra da odasına çekilirdi. Birkaç kere karargahın bahçesindeki çimenlikte bir fotoğrafa bakıp iç çekerken yakalamıştı onu. Ne fotoğrafın kime ait olduğunu öğrenebilmişti ne de derdinin ne olduğunu. Kendi hakkında hiçbir şeyi anlatmıordu kimseye. Hoş şimdilerde neden anlatmadığını daha iyi anlayabiliyordu. Tüm bu bilinmezliklere rağmen sürekli Nazende'nin üstüne düşüyordu istemsizde. Sanki yüreği dile gelip "Koru kolla bu kızı, bir derdi var git konuş, abilik yap." diyordu.

"Abim?" dedi Göktürk içli içli Nazende'ye bakarak.

Hakan sessiz adımlarla salona doğru geçerken Göktürk birkaç adımda kbiricik kızının ve azende'nin yanına geldi.

"Abim" dedi Nazende içtenlikle.

"Demek tanıştın biriciğimle."

Nazende hafifçe gülümseyip bakışlarını kucağındaki bebeğe çevirdi "Aslında resmi bir tanışma yapamadık henüz, herkes bu minipe nazlı kız deyip duruyor."

Göktürk kaşlarını çattı anlık bir sinirle "Kızımı Voldemort'a çevirdiler iyice zaten. Adı lazım değil deyip türlü türlü şeyler söylüyorlar."

Gülümsedi Nazende "E sen bari söyle, ne bu güzelin adı."

Muhteşem bir şefkat ve hayranlıkla baktı Göktürk kızına. Dışarıdan bakan herkes onun gerçekten çok iyi ve kızına düşkün bir baba olduğunu anlardı.

"Aybüke." dedi daha şimdiden gururla baktığı kızına.

"Aybüke..." diye fısıldadı Nazende, Göktürk'ü tekrar ederek. Sonra usulca kucağındaki Aybüke'ye baktı, o kadar güzel o kadar asil duruyordu ki.

"Ben ne diyeceğimi bilmiyorum abi, o kadar güzel ki."

Elini Nazende'nin omzuna koyup hafifçe sıktı. "Bir şey demene gerek mi var abim. Gözlerin zaten her şeyi anlatıyor, hadi içeri geçelim."

Nazende kafasını sallayıp kucağında Aybüke'yle birlikte salona doğru yürüdü. İlk karşılaştıkları kişi Ahu oldu. Kızı doğup kucağına aldığı ilk anda bile Nazende'yi düşünmüştü. "Keşke burda olsaydı" demişti Göktürk'e. Hamileyken bile üstüne bu kadar düşen Naz kim bilir doğurunca nasıl oludu diye hayal kurardı hep. Ahu'nun kardeşi yoktu ama Nazende ona kardeş olmuştu. Kendisinden küçüktü ama ona rağmen yeri geldi ablası bile oldu. Şimdi karşısında, kucağında kızıyla birlikte görünce o kadar çok duygulanmıştı ki donakalmıştı adeta.

Göktürk eşinin yanına gidip tek koluyla sarıp sarmaladı onu ve yüzündeki minik gülümsemeyle birlikte Nazende'ye akmaya devam etti.

Nazende salona tam olarak giriş yaptığında herkes ona dönmüş ve birkaç saniye bakakalmıştı. Burak daha fazla dayanamayarak onünde duran sehpanın üzerinden atlayarak Nazende'nin yanına geldi ve Aybüke'ye doğru eğilip sesini incelterek konuştu.

"Aman da aman nazlı kız mı gemiş, kim gelmiiiş? Nazlı kız gelmiiiiiş."

Göktürk aniden Burak'ın ensesine vurup hemen ardından yakasından tutup kızından uzaklaştırdı.

"AY YİNEN APTIM ALLAH KAHRETMESİNKİNE!" diye dayanamayarak sitem etti Burak.

"Birincisi Burak bey o ses tonunu alçalt kızımı korkutacaksın. İkincisi kızıma şöyle yaklaşma dedim kaç defa mikroplarını yayıyorsun kızımın üstüne. Üçüncüsü; oğlum ben kızıma boşuna mı isim koydum lan, yeter!"

"Ay aman be abi bende bir şey oldu sandım ha."

Göktürk ile Burak laf dalaşına girdikleri için diğerleri gülerken Aybüke ortamdaki gürültüden rahatsız olmuş olacak ki ağlayacakmış gibi yüzünü buruşturdu. Nazende durumu fark edip Aybüke'yi kucağında sallarken mutfağa doğru ilerledi. Gördüğü görüntüyle kahkahasını tutamayıp gülmeye başladı.

Hakan ağzına sarmaları tıkmış bir elinde tencerenin kapağı bir elinde sarma kapıya bakakaldı. Ağzındakini olabildiğince çiğneyip yuttuktan sonra az çok konuşabilecek kıvama gelmişti.

"E acıktım ne yapayım." dedi çocuksu bir edayla. Bu Nazende'yi daha çok güldürürken mutfağın kapısını kapatıp Hakan'ın yanıan doğru adımladı. Aybüke'yi tek koluyla sıkıca tutarken tezgahta duran peçetelikten peçeteyi alıp Hakan'ın ağzının kenarından akan sarmanın yağını sildi.

"Yavaş ye komutanım boğulacaksın."

Hakan basit ama onu şaşırtan bu hareket karşısında annesinin lafını dinleyen bir çocuk gibi kafasını hızlıca birkaç kez aşağı yukarı sallayıp 'tamam' dedi.

Nazende mutfak masasının sandalyesini çekip oturdu. Kucağındaki bebeğe baktığında gözlerinin gidip gidip geldiğini fark etti. Uyumasına yardımcı olmak için Aybüke'yi bir sağa bir sola sallarken istemsiz bir türkü döküldü ağzından

(Eklemedir Koca Konar - Suzan Hacigarip)

Eklemedir koca konak ekleme, aman aman
Nazlı da yârim yine yine geldi aklıma
Nazlı da yârim yine yine geldi aklıma

Nasıl, nasıl edeyim başımdaki sevdaya, aman aman
Aman aman dostlar yoldan geldim yorgunum
Orta da boylu bir yiğide vurgunum

Eklemedir koca konak ekleme, aman aman
Nazlı da yârim yine yine geldi aklıma

Nasıl, nasıl edeyim başımdaki sevdaya, aman aman
Aman aman dostlar yoldan geldim yorgunum
Orta da boylu bir yiğide vurgunum

Aybüke'nin güzünde hafif bir gülümsemeyle uyuduğunu gören Nazende derin bir nefes aldı.

"Sesinin böyle güzel olduğunu bilmiyordum."

Nazende gözlerinin Aybüke'den ayırmadan konuştu "Çok söylemem." şarkı türkü işlerine çok girmezdi Nazende, hoş sesi de zaten öyle çok güzel değildi ama bazen tutuyordu öyle işte.

"Bence çok söyle." dedi Hakan sırtını tezgaha yaslayıp kollarını göğsünde bağlayıp. "Ama öyle herkese değil. Bu grup iyidir bence" dedi eliyle havada küçük bir yuvarlak çizip Nazende, Aybüke ve kendisini kast ederek.

"Olur." dedi Nazende gülerek.

"O zaman bu grup hiç bozmuyoruz haftaya halısaha?"

"Biz yenince ağlama ama."

"Biz derken."

"Aybüke'yle ben kim olacak."

"Siz niye bir oluyorsunuz bakayım, ben belki Aybüke'mle aybı takımda olmak istiyorum."

"Oy birliği ile reddedildi." dedi Nazende uyuyan Aybüke'nin kolunu hafifçe yukarı kaldırıp. Hakan gülüp ocaktaki tencerenin içinden bir sarma alıp ağzına attı.

"Hepsini götürdünüz mideye, maşallah komutanım."

Hakan tencereden bir sarma alıp Nazende'ye doğru birkaç adım attı, Nazende de ağzını açıp sarmayı almak için hafifçe ileri doğru eğildi. Tam sarmayı ısırmışken kapı aniden açılıverdi. İkiside pozisyonlarını bozmadan gözleriyle kapıya doğru baktı.

Cenk elindeki telefonu şaşkınlıkla aşağı doğru eğerken Burak'ın yüzündeki gülümseme yerini hınzır bir sırıtışa bıraktı ve kaşlarını birkaç kere aşağı yukarı hareket ettirerek imalı bir ses tonuyla konuştu.

"Afiyet olsun gomdanlarım."

 

...

 

Nazende'nin Aybüke ile tanışmasının üstünden tam 4 gün geçmişti. Bu sırada yapılacak olan operasyon ile ilgili detaylı çalışmalar yürütülmüş ve hem MİT hem de özel harekat olarak planlamalar yapılmıştı. Nazende'ye gelirsek; yarası tam olarak iyileşmediği ve olası bir ihtimalle operasyon sırasında sorun yaratacağı için karargahta kalıp operasyonu oradan idare ettirmesine karar verilmişti. Bu durum Nazende'nin hiç hoşuna gitmese de hatta sürekli bağırıp çağırıp itiraz etse de MİT ekibi ve Yıldırımlar timinin keyfi gayet yerindeydi.

Operasyon yarın gerçekleştirilecekti, zordu ama imkansız değildi. Tehlikeliydi ama hallederlerdi. Alınan istihbarata göre uzun zamandır var olan ama işlerini saman altından su yürüterek ilerleten bir terör örgütü kendini el vermişti. Hakkari'nin hatırı sayılır sayıda hanesi olan köylerinden birine yerleşen ve uzun süredir köylüleri etkisi altına alıp pis işlerini bu şekilde yürüten örgütün bilgileri, MİT'in ve Özel Harekat'ın sahaya araştırma yapması için göndermiş olduğu ajanlar tarafından elde edilmişti. Geriye kalan tek şey sahada güzel ve detaylı bir temizlikti. Gidip alınması gerekenleri alıp bırakılması gerekenleri gayet edepli bir şekilde bırakacaklardı o kadarcık.

Burak'ın seslenmesiyle birlikte Nazende zaten uykusunun gelmesinin verdiği yorgunlukla operasyonla ilgili daldığı düşüncelerden sıyrıldı.

"Efendim?"

"Ohooo bizi dinleyen yok ki."

Sağ elinin işaret ve baş parmağıyla burun kemerini birkaç kez sıkıp bıraktı.

"Kusura bakma ya, yoruldum sanırım başım falan çok ağrıyor."

Burak inanmayarak Nazende'ye gelişigüzel bir bakış attı.

"Kim, sen mi yoruldun? Peh, şurda güreşe tutuşsak hepimizi gömersin kız." Dedi gülerek.

"Estağfirullah."

"Pek de mütevazisin bakıyorum da gomdanım."

Nazende omuzlarını silkti "E Allah'ın bildiğini kuldan saklamanın ne manası var Cenk'im."

"Ooooo meydan okuma mı var yoksa." Dedi Cenk.

Nazends hızla oturduğu yerden kalkıp karargahın kapısına doğru yöneldi.

"Yok valla çok yorgunum h deli danalar gibi güreşemem."

Tam o esnada Hakan Nazende'nin bileğini yakalayıp durdurdu.

"Bizden o kadar kolay kaçıldığı nerede görülmüş Naz Hanım?"

Naz hışımla bileğini Hakan'dan çekip ofladı "Ya tek istediğim iki gram uykuydu, çok mu şey istedim?"

Sarp ayağa kalkıp ringdeki boksörler gibi bir sapa bir sola zıplayıp yumruklarıno birbirine vurmaya başladı.

"Hadi be abla yaparsın." Dedi Sarp kamu spotundaki kız gibi.

Bir anda Sarp, Cenk, Burak ve Tarık bağırmaya başladılar.

"GOMDANIM! GOMDANIM! GOMDANIM!"

Nazende başıyla Hakan'a bağıran dörtlüyü gösterip "Senin yüzünden bak ne oldu."

Hakan omzunu silkip güldü.

"Sana da gelecek sıra bekle."

"Memnuniyetle."

"Ya sabır, yaa sabır!"

Nazende kollarını sıyırarak Sarp'ın karşısına geçti. Burak ise ikisinin ortasına kolunu koyup 3'ten geriye saymaya başladı.

"Hadi Sarp'ım, Allah utandırmasın aslanım. YALLAH!"

Nazende olduğu yerde dururken Sarp zıplayarak Nazende'nin etrafında dönmeye başladı.

Burak, Sarp ve Cenk en küçükleriydi, kanları deli akıyordu ve hırslılardı. Her ne kadar saha görevlerinde düşmana toz duman yuttursalar da üslerine karşı her zaman acemiydiler ve kazanabilmek için hırs yaparlardı. Bu da genelde ilk hareketi onların yapması demekti.

Nazende Sarp'ı bildiğinden ilk olarak bacaklarına çalışacağını tahmin edebiliyordu ve gardını ona göre aldı.

"Şimdi rahatsız olduğun için üstüne çok gelmeyeceğim ablaların bir tanesi, korkma yani."

Alay edercesine güldü Nazende "Rahatsız olduğum tek bir şey var Sarp'ım minik bir davşan gibi etrafımda zıplaman."

"Amman diyeyim minik davışan sırtını yere getirmesin ablaam."

Bölüm : 05.03.2025 21:26 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Bade / Hedef: Bir Deli Fişek / 8
Bade
Hedef: Bir Deli Fişek

479 Okunma

57 Oy

0 Takip
8
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...