9. Bölüm

Bölüm 8 (Yüksek Mühendis)

Sultan B. G
bukalemun7

Bölüm 8 (Yüksek Mühendis)

 

Ay dönüyor, geceler geçip gidiyor, güneş doğuyor ve zaman akıyordu. Gülbin’in içindeki hasretle geceleri sabah etmesi çok zordu. Caner yurtdışına gideceğim derken bu denli büyük bir gurbetin kendisini beklediğinin farkında değildi. O an hissetmemişti ama şuan içi kavruluyordu, zira aradan 3 yıl geçmişti. Onu görmeden koskoca üç yıl…

Mevsim yeniden ilkbahardı. Dallar çiçeklerini açmış, doğa uyanmış, toprak ana bin bir bonkörlükle ürünler vermiş, etrafı çiçeklerle donatmıştı. Otlar uzamış, içlerinde envaı yemişler bitmişti.

Güneşin ısıttığı tarlada, kucağına doldurduğu papatyalarla geziniyordu. Eve götürüp terasta kurutacak sonra da çayını demleyecekti. Günler geçip gitsin diye kendine uğraşlar bulma çabası içindeydi. Artık bu hasret canına tak etmişti. O gecenin üzerinden üç yıl geçmiş olması onu hayli üzüyordu. Öyle ki damağındaki o tadı bile unutmuştu. Caner’in teninin kokusunu özlemişti. Yurtdışına gittiğinden beri konuşmaları belki de bir elin parmağını geçmemişti.

Kucağındaki papatyalarla evin yolunu tuttu.

Avludan içeri girdiğinde kayınbabası telaşeli bir vaziyette telefonla konuşuyordu. Karşıdakinin kim olduğunu anlaması uzun sürmedi.

‘’Oğlum koca üç yıldır bu avludan adımını atmadın!’’ Osman ağa kıpkırmızı kesilmişti. ‘’İstanbul’a gitmeden evvel buraya, karının yanına geleceksin!’’ Hararetliydi. ‘’Kızın ailesine ne söyleyeceğim ben!’’ Uzunca karşı tarafı dinledi. Yüzü gevşemişti. ‘’Tamam peki, öyle olsun.’’

Göz göze geldiklerinde çoktan telefonu kapatıp bir kenara atmıştı.

‘’Bir sorun mu var baba?’’

Önce kızın kucağındaki papatyalara sonra da yüzüne baktı.

‘’Bizim hergele diploma alacakmış mezuniyete davet ediyor. İstanbul’a gideceğiz.’’ İçi kıpırdadı. Demek ki bunca hasret bitecekti. ‘’İstanbul’a yerleşecekmiş, iki ortak iş kurmuşlar onu büyüteceklermiş.’’ Hayalleri peş peşe kırıldı. Ne yani hâlâ dönmeyecek miydi?

‘’Doğduğu toparlaklara temelli dönmeyecek mi? Bu hasret okul okumakla bitmeyecek miydi baba?’’ Şaşırıp kalmıştı. İnsan okulunu okurdu, biterdi ve gelirdi.

Kaynanası mutfaktan çıkıp sese geldi. ‘’Ne oldu?’’

‘’İstanbul’a gidiyoruz.’’ Kısaca olan biteni anlattı. Kadının yüzü bir anda asılmıştı.

‘’Burada neyi eksikmiş, koca köy babasının? Bir tarlayı satsa o şehirde istediği evi alacak kudreti var.’’

Besbelli annesi de bu durumdan hoşnutsuzdu. Gözlerini gelinine dikti. ‘’Beceriksiz.’’ Neyse ki söylediği anlaşılmamıştı.

‘’Lakin bir sorun var.’’ Gülbin’i avlu masasına davet etti. Kız elindeki çiçekleri masa üzerine dizdi. ‘’Bu gurbet ailenin gözünden kaçmamış. Oğlumuzdan şüphe eder oldular.’’ Gülbin ellerini önünde birleştirip dinlemeye devam etti. ‘’Biz İstanbul’dayken sen ailenin yanında kal, bir müddet hasret gider kızım. Sonra bu hergelenin bir çaresine bakacağım.’’

‘’Bana söylemediğiniz başka bir sorun mu var?’’ Deyiverdi. İçine ayrılık sızısı çöreklenmişti.

‘’Kes sesini!’’ dedi kayınvalidesi. ‘’Oğlumu şu koca eve bir bağlayamadın gitti.’’

Gözleri ıslandı. ‘’Anne ben…’’ Kayınvalidesi elinin tersi ile susmasını işaret etti.

‘’Cevap verme bize. Eşyalarını hazırla ailenin evine dönüyorsun.’’ Kalbinde bir ağrı aşikâr oldu. Oradan oraya savrulan papatya yaprağı gibiydi. Kimin evine gitse ezilip büzülüyordu. Ne zaman kendi evinin sultanı olacaktı, ne zaman o beklediği değeri Caner’den görecekti? Sabır diye diye kalbi kara bir taş parçasına dönüşmüştü. Çatladı çatlayacak ve olan biten her şey parçalanacaktı. Yüzünü eğip odasının yolunu tuttu. Papatyalar masanın üzerinde kalmıştı. Merdivenleri birer birer çıktı. Kendini hiçbir yere ait hissetmiyordu.

‘’Hatice!’’ kaynanasının sesi kulağını tırmaladı. ‘’Hatice! Gel şu papatyaları şuradan kaldır!’’

Kapıyı açıp odasına girdi. Caner’in pijamasını alıp göğsüne bastırdı. Elden ne gelirdi. Ne kadar çabalarsa çabalasın karşıdan görmediği uğraşla neyi ne denli ilerletebilecekti ki? Öyle çok isterdi ki kayınvalidesinin kendisini anlamasını.

Gözyaşları içinde kalkıp kıyafetlerini valizine doluşturdu. Uzun yıllar sonra ana ocağına yatılı kalmaya gidiyordu. Belki bu değişiklik ona iyi gelecekti. Kuzenlerini, kardeşini, akrabalarını görmek kalbindeki acıları az da olsa dindirecekti.

Hemencecik yolcu edildi. Anasının evine gelip kapısının eşiğinden geçti. Tuhaf bir çocuksu duygu içini kapladı. Buradan gelinliğiyle çıktığından henüz 18’indeydi oysa şimdi aradan geçen koca yıllar onu 22’sine getirmişti. Kaynanası ve peşinden hiç ayrılmayan hasretlik onu olgunlaştırmıştı.

Bayramdan bayrama gördüğü anasına koşup sarıldı. Babasının elini öptü. Kayınpederi ile babası aralarında bir şeyler konuşup selamlaştılar. Kayınpederinin elini öpüp vedalaştı. Kafasında binlerce soru işareti ile eski odasının yolunu tuttu. İstanbul’a bugün mü gideceklerdi yarın mı bilmiyordu. O ailenin ne içinde ne dışında var olabilmişti. Bir sığıntı gibi kocasız yıllarca yaşamış, ne genç kızlığına doyabilmişti ne de gelinliğine.

Eşyalarını yerleştirip akşam yemeğine yardım etmek için aşağı indi. Yasemin ablası gelmişti. Parmağından tutan üç yaşlarında bir kız çocuğu vardı. Koşup boynuna atladı.

‘’Abla!’’ Sımsıkı sarıldı. ‘’Ne çok değişmişsin.’’ Küçük kızın yanağını okşadı. ‘’Ne de çok büyümüş. Düğünümde karnındaydı.’’

‘’Büyüdü ya. Peki sen,’’ Karnını gösterdi ‘’Sen nasılsın?’’

Yanakları al al olmuştu. Kocası ile henüz bir defa yan yana geldiğini duysa düşüp bayılırdı. ‘’Henüz ben de küçüğüm.’’ Fıkırdaştılar. ‘’Yar yolu bekledim. Anlatırım.’’

Masa da yerlerini aldılar.

‘’Biz de yarın döneceğiz. Gitmeden dayımı ve yengemi ziyaret edelim dedik.’’

‘’Ne hoş karşılaşma oldu.’’ Dedi Gülbin. ‘’Bu gece işiniz yoksa burada kalın.’’ Sonra duraksadı. Artık o eve misafir kabul edebilecek konumu var mıydı onu düşündü. Babasına göre evden çıkan elkızı olurdu. Yutkundu. Genzi yandı.

Annesi kızının halini hissetmiş olmalı ki söze devam etti. ‘’Gülbin haklı, misafir edelim sizi. Hem iki kuzen özleşmişsinizdir.’’

Gülümsedi. Eşinin başı ile onay vermesine mutlu oldu. ‘’Öyleyse Sevili de arayalım gelsin.’’

‘’Sevil.’’ Dedi Gülbin. ‘’O yurt dışına gelin gitmişti. Almancı vakti değil, tatilleri erken mi başladı?’’

Yasemin dudaklarını birbirine bastırdı. ‘’Eşi ile boşandılar.’’

Gülbin öyle çok şaşırdı ki ağzına aldığı lokmanın parçası tabağa geri düşüvermişti. ‘’Çok habersiz kalmışım ki kuzenlerimden…’’

‘’Herkes bir hayatın telaşesinde. Hiçbir şey bekâr olduğumuz gibi değil ki.’’

‘’Haklısın.’’

İkisi arasında derin bir sessizlik oldu. Düşüncelere dalıp gitmişlerdi. Yemekler yenilip masadan çekildiler. Yardımcı abla yatakları kurup misafirlere seslendi. Anne ve babası kahvesini yudumlarken Sevil de gelmişti. Öpüp sarıldıktan sonra kızlar ve Yaseminin minik kızı üst kattaki odanın yolunu tuttular.

‘’Buraya en son senin kınanda girmiştim.’’

Başı ile tasdikledi Gülbin ‘’Ne güzel günlerdi.’’ Yüzünde tebessüm oluştu. Aylar sonra bu kadar içten gülümsemişti. ‘’Hayat yalnızca eğlenceden ibaretti, eskiden...’’

Yasemin bir köşede hemencecik kızını sallayıp uyuttu. Sonra ayağa kalkıp ışığı kapattı. Yıldızlar ve sokak lambası odayı aydınlatıyordu. Perdeyi biraz daha aralayıp yer yatağına gömüldüler. Ellerini dizlerinde bağlayıp yıldızları seyretmeye başladılar.

‘’Baba evine misafir olarak dönmek bile çok acı. Kendimi yük gibi hissediyorum.’’ Dedi Gülbin.

‘’Bir de beni düşün.’’ Sevil omuzlarını kaldırdı. ‘’Elin memleketinden nasıl kaçıp kurtulup başka bir çukura düştüm bilemezsiniz.’’

‘’Sahi’’ dedi Gülbin ‘’neler oldu sana?’’

‘’Neler olmadı ki.’’ Derin bir of çekti. ‘’Senden hemen sonra benim de düğünüm olmuştu.’’ Hüzünlü bir çehreye büründü. ‘’İki yıl vizedir pasaporttur beni yurt dışına götürmemek için oyaladı durdu. Kaynanamın görümcemin kahrı bir yandan, diğer yandan koca ne demek onu bile anlayamamıştım. Neyse Kayınpederimin zoru ile beni yurtdışına götürdü. İlk günler hevesini benden alana kadar yanımdaydı. Sonra tadıma doyunca hakaretleri başladı. Derken dayakları…’’ Yutkundu. ‘’Ne yapsam onu memnun edemiyordum. Sürekli bana gevur karıları gibi işveli ol, diyordu. Ne demek istedi hiç anlamadım. Sürekli kendimi sorguladım.’’

‘’Sen ciddi misin?’’ Gülbin eli ile ağzını kapatmıştı.

Başını salladı. ‘’Bazen öyle tuhaf şeyler isterdi ki… Yapamazdım. Sonra yatakta döverdi beni. Hep kadın olamayışıma hakaret ederdi.’’ Saçlarını geriye iteledi. ‘’En son dayanamadım. Ortalıkta tuhaf varlıklar görmeye başladım. O da beni kendime geleyim diye Türkiye’ye izine getirdi. Anneme anlattım olanı biteni.’’

‘’Ne tepki verdi.’’

‘’Ne desin. O da babamdan bir şeyler görmüş olmalı ki sabaha kadar benimle ağladı. Sonra herkesin karşısında durdu gurbete gönderecek kızım yok diye. Babamla arası bozuldu bir ara.’’

‘’O adam ne yaptı peki?’’

‘’Hala bana sapık mesajlar atar. Ama duydum ki orada da bir sevdiği gevur varmış. Belki de beni onun yerine koymaya çalıştı.’’

‘’Bu çok iğrenç!’’ dedi Yasemin.

‘’Gel de ona sor. Yatakta ağzının suyu akıyordu. İnanın bana kızlar bu dünyada en zor, en can acıtıcı şey nedir derseniz: Sevmediğiniz bir adamla her gün aynı yatağa girip ona kadınlık yapmaya çalışmak, derdim. Anam babam yurt dışına kandılar. Benim başımı yaktılar.’’

Odayı kuru bir sessizlik kaplamıştı. Herkesin zihni buz kesmişti. Gülbin ürkmüştü. Beklide Caner’den şimdilik uzak olması her ikisinin de hayrınaydı. Sevil’in sırtını sıvazlayıp sarıldılar.

‘’Eee ben de böyle, siz anlatın. Biraz da güzel şeylerden bahsedelim. Gülbin nasıl gidiyor Caner ağanla?’’ Zoraki gülümsedi.

Gülbin gözlerini yere dikti. ‘’Gitmiyor.’’

‘’Nasıl?’’ dedi Yasemin. Uyanan kızını pışpışlayıp geldi. ‘’Nasıl gitmiyor kız?’’

‘’Öyle işte.’’ Ellerini ovuşturdu. ‘’Benim de size bir sırrım var.’’

Meraklı gözlerle Gülbin’e baktılar. ‘’Neymiş?’’

‘’Biz daha bir defa birlikte olduk.’’

‘’Ne, nasıl?’’

‘’Koskoca yılda bir defa basıl olabilir.’’

Gözlerinin ıslanmaması için bakışlarını yukarı dikti. ‘’Dahası var. Kocamı üç yıldır görmüyorum. Yurt dışında.’’

‘’Orada ne yapıyormuş?’’

‘’Okuyormuş.’’

‘’Ne okuması be?’’

‘’Mühendis olacakmış.’’ Histerik bir gülüş attı. ‘’Yüksek Mühendis, olacakmış. Kaynanam her defasında kafama vura vura oğluna destek olmamı söylüyor.’’

‘’Kızlar siz ciddi misiniz bütün bunları yaşadığınıza?’’

İkisi de aynı ağızdan ‘’Çok.’’ Dediler.

‘’İkiniz içinde çok şaşkınım.’’ İkisinin de ellerini kendine çekip sımsıkı tuttu. ‘’Siz neler yaşıyorsunuz böyle? Evlilik denilen şey böyle bir şey değil.’’

‘’Sana çok özeniyorum.’’ Dedi Sevil. ‘’Senin gibi mutlu bir evliliğim olması için her şeyimi verirdim.’’

‘’Yani… Ben sizi dinleyene kadar derdim var sanıyordum. Biri yatakta yamulmuş diğeri yatak nedir öğrenememiş bile.’’ Hep birlikte dudaklarının gerisinde şişip kalan kahkahayı patlattılar. Yasemin’in küçük kızı korkuyla yerinden sıçradı. Ağlamaya başlamıştı. Kucağına çekip sırtını sıvazladı. Çocuk iç çekerek uykuya daldı.

Sohbet kâh gülerek kâh ağlayarak devam etti. Hepsi için bu kız gecesi çok iyi gelmişti. Konuşmak anlaşıldıklarını hissettirdi. Yükleri biraz olsun hafiflemişti.

Saat ilerliyordu. Kızlar uyumamakta ısrarcıydı. Gün ağarana kadar oturup dertleştiler. Halleri acınası da olsa gülmeyi, şakalaşmayı ihmal etmediler.

Bu gecenin sabahında üçünün de içi bir nebze olsun ferahlamıştı.

Bölüm : 18.05.2025 17:19 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...