
Araba bir mekanın önünde durduğunda Murat inip kapımı açtı inmek için bir harekette bulunmadım kukla mıyım ben.
"Nasıl insin olum kız ayağı bağlı" Mert Murat'a ters ters bakıp söylenirken içeri doğru uzanıp beni çekti
"Oha abi o kadar mı amirim kusura bakmayın valla benim suçum yok" ona bir şey demeden Mert'in bana uzattığı kollarına tekme attım
"İnmem bu halde bana açıklama yap" Mert beni tuttuğu gibi çekip çıkardı.Kucağına aldı ve mekandan içeriye yürüdü.Canlı müzik yapılan çok hoş bir yerdi timdekileri gördüğümde Mert de onlara doğru yürürken birden durdu ve sahneye yürümeye başladı
"Abi ne yapıyorsun" sırtına vururken bağırdım
"Bu aslında aklımda yoktu birden oldu" dediğini anlamazken insanların bize baktığını görüyordum bakarlar tabi adamın biri kızı sırtına atmış kızın elleri ayakları kelepçeli sahneye yürüyorlardı.Kulaklarım artık basınçtan zar zor duyarken başımda dönüyordu gözlerimi kapatıp ofladım.Mert sahnedekilerle konuşması bittiğinde beni yere indirdi
"Güzelim" ona bakmamak için başımı çevirdiğimde hemen önüme geçip insanları görmemi engelledi.Sahnenin mikrofonunu önüme koyup bana göre ayarladı
"Şimdi içinden geçenleri o güzel sesinle bir şarkıyla paylaş.Şarkın bittiğinde senin için çok güzel bir sürprizim var." elini yanağıma koyup okşadı
"Küçüğüm bana güven lütfen" cebinden çıkardığı çakıyla kelepçeleri kesti.Ulan nasıl aklıma gelmedi ceplerini karıştırmak
"Spoi vereyim sana sürprizimi gördüğünde rahatça koşman için açtım bunları" göz kırparak sahneden inip gittiğinde insanların bakışlarını üzerimde hissedince kimseye bakmadan mikrofona uzandım.
"Abla ne söyleyeceksin" piyanonun başından seslenen piyaniste döndüm
"Keskin Bıçak" müziğin sesi geldiğinde mikrofonu sıkıca tuttum
Geldim yarım
Kaldım yarım
Neydi ne oldu şu tez canım
Ertelendim hayattan
Sevdim yarım
Derken; bugün olmazsa, olur yarın
Kendimden kaçak
Yarim keskin bıçak
Nerde bende o yürek
Yardan cayacak
Hep köşe bucak
Ben bu dünyayı anlayamadım
Niyetlendim de altından kalkamadım
Kapalı gözlerimi araladığımda gördüklerimi hayal sandım.Çocuklar buradaydı,babam,Esmoşum, müdüre hanım ve canım Aleyna'm.Hayalleri bana gülümsüyordu uyumak için içtiğim iki uyku ilacı fazla gelmişti anlaşılan
"Gökçe Ablaaaaaaa" çocuklar sevinçle üstüme geldiğinde istemsizce geriye adımladığımda diğerlerinin kahkahasını görünce gerçek olduklarını anladım bende onlara koştuğumda sahnenin önünde buluşmuştuk.Hepsiyle birden sarıldığımızda kalbim ağzımda atıyordu resmen ayağa kalktığımda onlarla beraber diğerlerine doğru yürüdük.Babam kollarını açtığında hızlıca sarıldım ona
"Babammm" başımı göğsüne koyup doyasıya kokladım sığınacak bir babanın olmasını kıymetini daha iyi anlıyordum.Ondan ayrılıp Esmoşuma sarıldım sonra müdürüye ve en son can dostum Aleyna'ya.Arkada kollarını açan Mert'e de kocaman sarıldım
"Sen gerçek bir kralsın" sırtımı sıvazladı
"Senin için her şeye değer prenses" bacağımı çekiştirerek konuşan Mahir'e döndüm
"Annem ben sana sarılamadım iyice" Mert benden önce aldı onu kucağına
"Küçük adam,anlaşmıştık sanki seninle Gökçe senin annen değil ablan" Mahir dudaklarını büzüştürerek bakınca Mert'in beline kolumu dolayıp Mahir'i öptüm
"O biliyor benim anneablası olduğumu rahat bırak meleğimi" yalandan kızarak konuştuğumda kıkırdayarak sarıldı Mert'e.
"Abi dikilecek miyiz böyle ayakta yoldan geldik" ellerini cebine atmış hırçın bakışlarla etrafını süzen dostuma baktım haklıydı sitem etmekte
"Gel gel bizimkilerin yanına geçelim" Mert arkadan Aleyna'nın taklidini yaparak geliyordu ikisi bir türlü anlaşamıyorlardı.Çocuklar babamlar hep beraber timin olduğu masaya geldgimizde etraftan hala bizi izlediklerini fark ettim baya dikkat çekici kalabalık olmuştuk.Ufak bir tanışma faslından sonra masada bir sessizlik olunca ne kadar huzurlu olduğumu hissettim
"Bu çok mükemmel bir sürpriz oldu benim için hepinizi bir arada görmek ne kadar iyi geldi anlatamam" konuşmam bittiğinde Esmoş'un elini dizime koymasıyla babam da beni göğsüne çekmişti.Esmoş Mert'in annesiydi babam dediğim Kürşat Devrim'in eşi ve Gökçe Kızın annesi.Mert ve babası beni Gökçe'nin yerine koyarken Esma teyze koyamadı onu anladım tabi ki anne-kız ilişkisi bambaşka bir boyut.O bana Gökçe demez Diyar der o da çok çok mecbur kaldığında onun dışında hep kızım der bende ona kızının seslenişini çalmak istemediğim için anne demedim Esmoşum derim Papatyam derim.
"Sen ne zaman geleceksin gülüm" Ömer'in sorusundaki hitaba gülerken Müdüre Hanım'a baktım
"Bugün burada olmanız Müdüre Anneniz sayesinde tekrarı olmaz o yüzden inşaAllah her fırsatta geleceğim.Ama söz vermiyorum"
"Aman aman sen söz falan verme bir daha uykusuz yol çekmek istemiyorum" Aleyna'nın öldürücü bakışlarla sitem ettiğini görünce Mert'e döndüm omuzlarını kaldırıp indi
"Her zamanki huysuzluğu işte" Aleyna masadaki ikramlık salatayı Mert'e fırlattı
"Aptal bana onun vurulduğunu söyledin" hep birlikte şaşırmanın hakkını vermek için 'aaaaa'diyerek Mert'e döndük Mert de havuçla karşılık verdiğinde çocuklar kahkaha atmışlardı
"Sende açsaydın telefonunu" Müdüre Hanım boğazını temizleyerek çocukları işaret ettiğinde despotluğunu gösterdi yine Aley eline aldığı salatalığı ağzına atarak şapırdattı
"Nöbetten çıkmıştım dünden beri bir saatlik uykuyla duruyorum" Mert gerçekten üzülmüştü
"Kusura bakma mesele kardeşimdi" Aleyna bana öpücük atıp göz kırptı
"Haklısın gelmeme değdi" timdekiler sessizlikle izliyordu olanları
"Kızım" babama döndüğümde tabağıma yemek koyuyordu bunlar yenilecek diyordu yani
"Zayıflamışsın oğlum sana iyi bakamamış" benden önce Mert atıldı
"İki lokma yiyor sonra doğru spora gidiyor zayıf olduğuna bakma kas yığını o on gün aç kalsa vücut direnci düşmez" saçlarımı savurarak gözlerimi baydım
"Kıskanmaa" gülüşerek çayımdan bir yudum aldım
"Amirim soğumuştur öyle sevmiyorsunuz tazelesinler" Zümra birkaç sandalye öteden yüksek sesle bağırınca ona doğru eğildim
"Kız sus duyanda dadım sanacak seni" utanarak eliyle dudaklarını kapatarak güldü.Herkes bir şeyler konuşurken bende bir yandan çocukların tabaklarını dolduruyordum bir yandan Mahir'in ağzına yemek tıkıştırıyordum.Bir yandan da Aleyna ile sohbet ediyordum.O Siirt'te görev yapıyordu geçen sene gelmişti doğu görevine ikimizde tim amiriydik ve tim karşılaştırması yapıyorduk.Sahne kısmından gelen sesle o tarafa döndük
"Duyduk ki aramızda Ankaralılar varmış tam bir ekip ruhuyla bize bir şölen yaparlar mı?" Adamın arkasından bize gelin işareti yapan Mert'i görünce bu işin altından da onun çıktığını anladım.
"Gökçe" Alparslan abiye döndüğümde çıkmak istediğini anladım diğerleri de öyleydi
"E haydi canım illa bizden birinin mi evlenmesi lazım oynamak için" babam ceketini çıkarıp sandalyeye astığında tim de kalkmaya başlamıştı.Aleyna da beni kolumdan tutup kaldırdı
"Hadisene kızım" Mahir'i müdüreye uzattım bizimkilerin arkasından ilerledik en önden giden babam mikrofonu eline aldı
"Bugün burada en masumken en suçlu rolü verilen fakat her şeye rağmen dimdik durup alnının akıyla başarılara koşan,benim gözümde dünyanın en güçlü kadını olan sevgili kızım Gökçe'yi mutlu etmek için bulunmaktayız.Bu güzel oyunu düğününde de oynamak nasip olsun inşaAllah" insanlar alkışlarlarken onaylamayan bakışlarımla elinden mikrofonu aldım piyaniste uzattım
"Çal baba oradan bir Fidayda" hepimiz konumlandığımızda müzikte başlamıştı.O kadar güzel bi uyum içindeydik ki gözümün ucuyla gördüğüm kadarıyla çoğu insan artık konuşmayı kesmiş bizi izliyorlardı.Aleyna memnuniyetsizce bağırdı
"Hobaaaaa dayılar kaşıksız tam olmuyor ya durun erik dalı oynayalım" bu konuda haklıydı gerçekten
"Doğru dedin abla" Murat da oynamayı bırakınca sırayla durdu herkes arkadan Erik Dalı çalmaya başlayınca hemen ona döndük.Şimdi daha zevkle oynuyorduk hem kahkaha atıp hem oynuyordum babam karşıma geçtiğinde herkes 'hobaaa' diye bağırarak iyice coşturdular bizi.Sahneye koşan aslanlarımla kahkaha atmaktan gözümden yaş geldi.Uzun zamandır en çok eğlendiğim anı yaşıyorum sonunda koluma kaldıracak halim kalmayınca ellerimi yukarı kaldırdım babama doğru bağırdım
"Müdürüm teslim oluyorum" başını iki yana sallayarak çocukların arasından bağırdı
"Devam devam devam"
"Ya babaaaammm yoruldum" suratımı da asınca arkasını dönüp mikrofonu almaya gitti
"Benim prenses kızım yorulmuş yeterli bu kadar oynamak" beni de kolunun altına alıp masamıza doğru ilerledi diğerleri de arkamızdan gelirken babamın yanağını öpüp çıktım kolunun altından
"Bi ellerimi yıkayayım geliyorum" lavabo işaretini görünce o tarafa doğru yürüdüm o sırada garsonun iki katlı çok hoş süslenmiş yaş pastayı götürdüğünü gördüm anlaşılan birilerinin kutlaması vardı.Garsonu takip ederken gittiği masada tanıdık yüzler görünce bende gittim yavaşça.Mirza'yı gördüm önce sonra yanındaki Ayşe'yi ve pasta için ayağa kalkan Baran'ı.Anladım ki pasta onların kutlaması içindi Ayşe ve Baran pastayı birlikte kestiğinde masadaki annem,babam,abilerim de dahil herkes alkışlıyordu.O sırada göz göze geldiğim Ayşe heyecanla el salladı bana
"Aa Gökçe" bakışlar bana döndüğünde titreyen ellerimle saçlarımı karıştırdım ne bok yiyecektim şimdi ben öylece dururken tekrar seslendi
"Gelsene bende sana seslenecektim de Baran boşver ailesiyle gelmiş dedi ama gel hadi artık" ağlamamak için sıktığım gözlerim acıyla kapandı öyle dedin demek Baran Efendi.Usul adımlarla onlara ilerlerken gülümsemeye çalıştım
"Be-n tuvalete gidi-gidiyordum aslında" kekeleyen dilimi ısırdım
"Tebrik ederim" yanlarına geldiğimde Ayşe ve Baran pastasının önünde ben ise bir adım uzakta yanlarındaydım karşımda ise biyolojik ailem vardı
"Destan yok ama tabi baban falan geldi sana da sürpriz oldu çok tatlıydı gördük hepsini demekki sende benim gibi babacısının ilk defa böyle güldüğünü gördüm." Neden bu kadar çok konuşuyordu bir an önce gitmem lazım buradan
"Siz pastanızı kesin ben gideyim" masada bir hareketlilik olunca oraya döndüm Mirhan kalkmıştı
"E tabi tabi gitsin merak ederler" yanıma gelip omuzlarıma koyduğu elleriyle yürüttü beni arkamdan iyi akşamlar dediklerini duydum ama sesim titreyecek diye cevap vermedim.Mirhan abi beni dışarıya yönlendirince ona ayak uydurdum.Mekandan çıktığımızda duvara yaslandım
"Nefes al biraz sakinleş" duvarda kayarak çöktüm uzattığı suyu aldım elime döküp yüzümü ıslattım gözlerimde dolup kalan yaşları da serbest bıraktım.Şuan bana yardım eden Mirhan'a baktım üzgünce bakıyordu bana
"Hayırdır" sorduğum soruyla yandan bir gülüş attı
"Paramparçasın ama yiğitliğine de bok sürdürmüyorsun" elimdeki cam şişeyi yere fırlatıp kırılmasını izledim kalan suyun rastgele gidişini parmağımla işaret ederek Mirhan'a döndüm
"Bak bende böyle cam bir fanusun içinden atıldım.Yeri geldi savruldum yeri geldi duruldum ama bir şekilde kaldım ayakta.Şimdi gelmiş bana abicilik oynama" gözlerinin dolduğunu gördüğümde ona arkamı dönüp kapıya yürüdüğümde bağırdı arkamdan
"Anladım onu bu akşam" hızlıca gelip beni kendine çevirdi
"Neler yaşadın neye maruz kaldın nasıl ayakta kaldın bilmiyorum Allah kahretsin ki bilmiyorum.Ona abi derken ki minnettarlığını gördüm o adamın sana kızım derken ki bakışlarını gördüm.Diyar özür dilerim hiçbir şeyi değiştirmeyecek ama çok özür dilerim.Ne yapsan hak ediyorum ediyoruz" gözlerinden yaşlar ardı ardına akarken arkama kaydı bakışları bende omzumun üstünden baktığımda iki çocuk gördüm
"Baba" erkek olan sorgularcasına bakıyordu kız olansa gelip hemen sarıldı babasına
"Neden üzüldün sen üzümlü kekim" kız babasının yüzünü temizlerken sorduğu soruyla Mirhan bana bakınca kız da bana döndü.Çok güzel bir kızdı ela gözleri kalın dudakları küçük yüzüyle maşallah dedirtiyordu.
"Evet baba bir cevap bekliyoruz" erkek olan bana omuz atarak yanımdan geçip babasının yanına yürüyünce izledim sadece onları ikizlerdi.Tıpkı Baranla olmasını istediğimiz çocuklar gibi ağabeyimin ikizleri vardı.Ve beni tanımıyorlardı oysa bence ben çok güzel bir hala olurdum.Tabi onlara göre yüz karasından başka bir şey olamadım.Ne vardı benim bir fotoğrafımı gösterselerdi şu minnoşlar beni görünce halaa diye koşup boynuma atlasalardı.
"Eskiden.." ağzımdan istemsiz çıkan sözle çocuklar bana dönünce toparlamaya çalıştım
"Iıı öyle yol sordum beyefendiğe sağ olsun yardımcı oldu.İyi geceler" onlar bir şey anlamazken babalarının gözünden akan yaşı gördüm.Bunu sen istedin ağabey siz istediniz ben yokum sizin hayatınızda onları arkamda bırakıp içeri girerken Mert'i lavaboların orada gördüm beni bekliyor olmalıydı.
"Artist" bana döndüğü gibi omzundan ittirdim onu
"Haydaa kızım ne oluyor yine ne bu şiddet bu celal" beni çekiştirerek kenara çekti karşıma geçtiğinde sinirle bağırdım yüzüne
"Bilerek yaptın bilerek getirdin beni bizi buraya şehirde başka mekan mı yoktu da buradayız biz.Niye yapıyorsun abi gözlerine batıyorum istemiyorlar istemesinler tamam kabul ettim ama sen niye beni onlara karşı küçük düşürüyorsun?" Mert omuzlarıma koyduğu elleriyle kendine çekip sarıldı
"Şş küçük kelebeğim sakin ol senin bizimle mutlu olduğunu görsünler istedim.Yalnız olmadığını bilsinler istedim gücünün farkına varsınlar istedim." bende ona sarıldığımda gözyaşlarım omzunu ıslattı
"Sümüklü salyalarına sahip çık" ağlarken birden gülerek kalktım omzundan gözlerimi sildim
"En son ne zaman bu kadar güldüm bilmiyorum bana o kadar iyi geldi ki bu sürprizin beni kelepçelemiş olman bile önemli değil" saçımı kulağımın arkasına atarken sakince sordu
"O zaman neden ağlıyorsun bebeğim?" gözlerim yine yaşla dolup taşarken omuz silktim
"Az önce çocuklarını gördüm" Mert şaşkınlıkla kaldı
"Nasıl lan daha evlenmeden çocuk mu var bende öyle bir bilgi yok" anlamadığımı görünce devam etti
"Baranla Ayşe'nin diyorum.." yanlış anladığını anlayınca susturdum onu
"Öff abi sus ya öyle değil ya niye öyle şeyler söylüyorsun biliyorum ikisinin de çocuğu olacak evet biliyorum mutlular evet biliyorum seviyorlar birbirlerini.." bu sefer o beni susturdu
"Tamam Gökçem sakin ol" cebindeki sigara paketini alıp dışarı çıktım o da arkamdan gelirken kimsenin olmadığı bir köşeye geçip sigarayı yaktım Mert de gelip yanıma durduğunda ikimizde yan yana duruyorduk
"Mahir'in ikizleri varmış biri kız biri oğlan az önce şurada gördüler beni bu kim dediler" Mert'in yutkunduğunu görünce biten sigaramı yere atıp ezdim bir dal daha koydum dudaklarıma
"Sen ne dedin" Mert'e doğru döndüm
"Yol sordum beyefendiye dedim ne diyeceğim ki gerek görüp anlatmamışlar beni kabullendim artık abi herkes mutlu kimsenin huzurunu kaçırmaya niyetim yok niye geldiğimi biliyorsun.Şu işlerimiz de bir bitsin ben durmam burada zaten" elimden paketi alıp kolunu omzuma attı
"Güzelim abin her zaman burada" onu başımla onaylarken
"Bir daha böyle bir şey yapma olur mu beni onlarla karşı karşıya getirme"
"Kız aslında aklımda yoktu böyle bir şey dün akşam sen uyukluyordun o avukat çağırdı bizi bende mekanı da öğrenince duramadım işte.Senin yalnız olmadığını onların peşinde olmadığını görsünler dedim hem çocuklara da söz verdin gidemedin falan biliyordum üzüleceğini nitekim de öyle oldu kaç ilaç içtin" kaşlarımı çatarak döndüm ona
"İntihar etmiş gibi muamele yapmasana uyku ilacı o" bir sigara daha yakıp paketini verdim
"Neyse ne işte eğlendik mi eğlendik ona bakalım" dediğini başımı sallayarak onaylarken ayaklanıp elimi uzattım
"Eyvallah abi haydi geçelim içeri" ayağa kalkıp beni kolunun altına aldığında sallana sallana gülüşerek yürürken mekandan çıkan günün çiftiyle karşı karşıya geldik 'hay ebeni' Mert'in homurtusunu duyduğumda Ayşe bize aptal gibi otuz iki diş sırıtarak geliyordu
"Selaam bu gece neden Destan yanında değil güzel Gökçe?" Bu kız çok ilginç gelmeye başladı bana farklı bir şey seziyorum ama ne Mert'e baktığımda tüm oyunculuğuyla role girdi
"Avukat hanım bu gece benim Gökçe'ye sürprizim ailecek buradayız ve biz öyle kızımızın sevgilisini aramıza alacak geniş bir aile değiliz.Destan benim onayımdan geçmiş olabilir fakat babam henüz onaylamadı" Ayşe yanında duran Baran'ın koluna girerek ahtapot gibi sarıldı
"Öyle mi yani Destan tam kabul değil" farklı bir tınıyla konuştuğunda bende ona sordum
"Ee tatlım peki bu kadar önemsediğin Destan senin bu mutlu gününde niye yanında değil?" bunu beklemiyor olacak ki şaşırdı
"Daha bu ne ki canım ne mutlu zamanlar olacak onlarda beraber oluruz" Ayşe aceleyle çantasından rujunu çıkararak tazelemeye başladı.Değişik gelmişti tavrı onu izlerken masanın diğer kalanı da yavaş yavaş çıkmaya başladığında Mert'in arkasına yürüyüp geçmelerini bekledim malesef ki geniş bir giriş çıkış kapısı yapmamışlar
"Ha canım bu arada şunu vereyim sana,bekleriz" avukatın Mert'e uzattığı zarfa bakarken tekrar konuştu
"Gökçecim seninkini sevgiline vermiştim ama fazlaca var zaten al kuzum düğünümüze bekleriz" gözlerim boşluğa düştüğünde salladığı zarfı almak için elim kalkmıyordu transa girmiş gibi olduğumda Mert dürttü elini belime koyunca da sıktı etimi,kendine gel diyordu her zamanki gibi sahte gülüşümü koydum yüzüme ve başımı dikleştirdim
"Allah mesut etsin, hayırlı olsun mutluluklar dilerim" avukat zafer kazanmış sırıtışıyla bakıyordu bu kadın ya bir şeyler biliyor ya da sadece kadınlık hisleriyle hareket ediyordu.Karşımda durduğundan beri ilk defa döndüm Baran'a dimdik duruyordu duvar gibi kehribar gözleri Mert'in beni tutan elindeydi.Gözleri birden bana kaydığında kaçamadım şair diyor ya 'gözlerin gözlerime değince felaketim olurdu ağlardım' ikimizde bakakaldık.
"De hayde ne durarsınız devam edin yolu açın" Mirza'nın sesini duyunca Mert'e yasladım kendimi tamamen gücümün bittiğini anlatıyordum
"Aa Mirza sakin ol düğünümüz için davetiye veriyordum"
"Hayde kızım hayde davetiye zamanı değildir" artık dışardan nasıl görünüyorsam Baran'ın annesi bile müdahale etmişti Baran öksürdüğünde ona bakmasam da o tarafa döndüm bu mevsimlerde genelde kuru bir öksürüğü olurdu annemin pekmezinden verirdim ona geçerdi.Gözlerim tekrar yaşla dolduğunda bu sefer tutamadım aktılar gecenin karanlığına sığındım görmemişlerdir diye düşünürken Baran'ın akan yaşı takip ettiğini gördüm.Mert de daha fazla dayanamayıp 'iyi akşamlar' dediğinde
"Kızım,oğlum" bize seslenerek gelen Kürşat Devrim'i gördüm.Beni gördüğünde iyi olmadığımı fark edip bize doğru gelirken konuştu
"Ne oldu benim bebeğime?" O ara bir şey oldu kırmızı bir nokta gördüm sanki Mert'e baktığımda etrafa bakıyordu demekki yanlış görmemişim.Birileri vardı ve Kürşat Devrim hedefteydi ama niye?Silah tekrar harekete geçti ve kalbinde durdu bu bir gözdağı mıydı yoksa tetikçi beceriksizliği mi Mirza 'herkes yere yatsın' diye bağırınca gerçekliğinden emin oldum babam ne olduğunu anlamadan hızlanarak gelirken Mertten çektim kendimi ve Kürşat Devrim'e doğru koştum
"Babaaam" kollarımı boynuna sardığımda onun kalbine doğrultulan silah benim bedenimde patlamıştı.Daha önce de vurulmuştum ama bu kadar acımamıştı şimdi zaten paramparçayım diye mi böyle kötü oldum ki.Bir sürü ses vardı etrafta çığlık sesleri vardı bağırıyorlardı o kadar sesi bastıran bir ses duyuldu
"Topal'ın selamı var" kimdi bu neyin nesiydi bilmiyorum
"Kızım,Gökçe" kulağıma gelen sesle babamın boynundaki kollarımı hareket ettiremediğimi fark ettim
"Kızım kızım benim kızım yavrum" annemin feryadını duyunca içimi çektim öldü demiyor muydunuz zaten neden bu kadar içli bağırıyorsun ki.
"Diyar,Diyar neler oluyor Kürşat,Mert" Esmoşumun sesi de geldiğinde kendimi zorlayarak gözlerimi açmaya çalıştım.
"Durun bir şöyle alalım Hare bir şeyler yap" beni babamdan ayırdıklarını anladım Mirza araya girdiğinde yine abimden önce koştuğunu anladım
"Gökçe" Aleyna'nın sesini duyunca baş parmağımı kaldırdım aramızda iyiyim demekti konuşmaya halim yoktu
"İyiyim diyor duyuyor bizi neden konuşamıyor" Hare ağlıyordu
"Çok kan kaybediyor kurşun sağ omzuna yakın kaburgada" kendince de bir şeyler söylerken Aleynayla bakıştık daha önceki kurşun için de kalbime yakın demişlerdi.
"Abla abla bırak abi bi göreyim" Mahir hızla yanıma gelip iki dizinin üstüne çöktü onu böyle ağlarken görünce aklıma çocuklar geldi Aleyna'ya baktım
"Abim abime söyle çocuklar" aklına yeni geliyor olmalı ki hemen kalktı
"Şş tamam sen rahat ol sakin ol çocuklar güvende anlamadılar bile" yalan söylediğini biliyordum aslında çocukları unuttuklarını ama artık iyileşince sorarım hesabını.
"Abla" elimi tutan Mahirle ona baktım
"Affet nolur ölme de ben seni çok özledim çok seviyorum ne olur ölme abla" o kadar yaptığın şeyden sonra mı gerçekten diyemediğim için elimi çektim gitmesi için de gözlerimi yumdum.Ellerini kafasına vurarak ağlamaya başlayınca birisi gelip aldı onu
"Abla!! Diyar!! Kızım!! Kardeşim!! " sesler bağırışlar gözyaşı çoktu sonra o lavanta kokusu geldi burnuma başkası için açan lavantalar
"Beni duyuyor musun?" gözlerim bana ihanet edip hemen aralandı kehribar gözleri görünce yine doldu bulanıklaştı
"İyi olacaksın" onunla da konuşmadım başkasıyla bir hayat kuruyorken ne konuşayım ki gözlerimden taşan yaşları silmek için elini uzatınca başımı iki yana salladım bana dokunursa yine isterim dokunsun sevsin beni.Yıllarca bu hasretle yanmışken şimdi onun başkasını sevdiğini görmeme rağmen dokunmasına izin verirsem olmaz gözlerim kapanırken elini elimde hissettim avuç içime bakıyordu.Elimi çekmeye çalıştım ama sadece çalıştım çünkü artık gücüm yok
"Bı-ıra-k" onunda gözleri dolu dolu olmuştu avcumun fotoğrafını çekti
"Bize kim niye yaptı bunu" ilk defa eski Baran'ın ses tonuyla o sıcaklığıyla konuştu benimle ağlamaktan nefesim daralırken başından beri sessizce kanamayı yavaslatmaya çalışan Hare'de höykürerek ağlamaya başladı.Baran da ağlarken Mirza geldi Baran'ın omzuna elini koydu
"Abim babam" dedim Mirza'ya bana baktığında boğazımı sıkan tişörtü fark edip cebinden çıkardığı çakısıyla boyun yerini kesti
"Güvenlik alınıyor onunla ilgileniyorlar" bana cevap verirken Hare'ye döndü
"Ambulans niye gelemedi bir daha ara şunları" Hare dediği gibi telefonunu çıkarırken boynumda bir el hissettim.Yıllar önce o piçin Baran yüzüğü attı namussuzla işim yok dedi haberin olsun diyerek yüzüme fırlattığı nişan yüzüğünü almıştım saklamıştım.Her şeye rağmen yıllardır boynumda takılıydı vazgeçememiştim işte.Bugün ise bunu en görmemesi gereken kişi görmüştü.Artık iyice kendimden geçerken bana baktıklarını biliyordum ama hiç bakmadım onlara gözlerim daha az açılıyordu artık
"Diyar" Baran seslendiğinde kapandı gözlerim
"Hare Hare bir şey oluyor nolur şimdi değil Diyar Diyar bak sana anlatacaklarım var lütfen" Baran'ın sesiyle hayata veda mı ediyorum şimdi ben ölmek böyle bir şey mi?Ruh bedenden böyle mi çıkıyor dedem bize küçükken böyle anlatmamıştı sanki bu kadar acıması normal miydi?
"Diyar'ım" gözlerim aralandı birazcık son bir güç geldi
"Baran'ın Diyar'ı hepinizi çok sevdi hiçbir zaman kötü bir şey yapmadı.Hakkınızı helal edin" üçü de sesli sesli ağlıyordu duyuyorum.
"Gökçeeee" Mert'in sesini duydum büyük ihtimalle koşarak geliyordu diğerlerini iterek yanıma çöktü
"Dayan dayan bebeğim ambulans geldi sakın beni bırakma tamam mı ben dayanamam Gökçe ne olur bırakma beni bak biz bunu daha önce de yaşadık kalktın sen ayağa iki kere oldu üçüncü neden olmasın hı bebeğim ilk kez de böyle tanışmıştık hatırla bebeğim sarhoşları hatırla abin geldi seni onların elinden nasıl kurtarmıştı hı bebeğim onu hatırla hastanede gözlerini açtığında ilk ne istemiştin Gökçem bak söz yine ilk sana onu getiricem hem de bu sefer o en sevdiğin yerden Gökçe bir Gökçem bıraktı gitti beni seni buldum kardeşim dedim ama sen gidersen biz dağılırız Gökçe daha intikamımızı almadık hem niye geldik biz buraya o piçi bitirmeye geldik dimi Gökçe Gökçe abim Gökçe hı desene elimi sık bir şey yapsana
GÖKÇEEEEEEEEEE..
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |