
"Bana çay ısmarlayacaktın unuttun mu canım?" Destan'a döndüğümde gözlerinin zaten bende olduğunu gördüm.Belimdeki eliyle beni ittirerek kalabalığın arasında ilerletti.
"Sen çayını içe kal bende birkaç arkadaşıma selam vereyim" onunla ne kadar çabuk kaynaşırsam iyiydi
"Beni de götürsene neden yalnız gidiyorsun" şaşırdı ama belli etmediğini zannederek gülümsedi
"Tabi sevinirim hatta" bende gülümserken bir masaya geldik
"Beyler,iyi akşamlar" masadakiler takım elbiselilerdi ama hiç uymuyorlardı ortama.
"Sonunda Destan Bey teşrif ettiler" esmer adamın homurtusunu bastırma çabasıyla yüksek sesle konuştu kumral olan
"Merhaba seni bekliyorduk" Bana bir bakış atıp hakime geri döndü gözlerinde soru işareti vardı
"Kusura bakmayın biliyorsunuz Ayşe'nin mutluluğu için buradayız ona oyalandık biraz.Bu arada tanıştırayım Özel Harekat Amiri Gökçe" esmer adam kızgınlıkla bakıyordu şimdi de.
"Merhaba" onlara tokalaşmak için uzattığım elim Destan tarafından engellendi.Ona işveli biçimde kıkırdadım kolunu omzuma atıp beni kendine çekince elimi göğsüne koydum.Ama şuan kendimden geçmek üzereyim ona dokunmak bana işkenceydi hele bana sarılması beni bitiriyordu.Masadaki boş sandalyeyi çekip oturmamı işaret edince oturdum hemen.Kendisi de yanıma yerleştiğinde esmer adamı gösterdi
"Kendisi zincir marketin sahibi Alaz Yanardağ" kısa baş selamı verdi.Sarışını gösterdi
"Marketin müdürü aynı zamanda kuzenler Toprak Yanardağ" diğer adamı gösterdiğinde bizi hiç takmayarak etrafa baktığını gördüm
"Toptancı Salim Duran" sonunda bize döndü ve o da başını salladı.Benden rahatsız olmuşlardı düşünceli,çekingen kızlar gibi yaptım kaşlarımı
"Canım istersen ben başka masaya geçeyim sen arkadaşlarınla sohbetin bitince gel" Destan'ın kaşları çatıldı "Ben nereye sen oraya" masadakilerin duyması için yüksek sesle söylemişti.Adamlar ona başlayınca blöfün işe yaradığını anladım.İçimden sevinç naraları atarken
"Aferin Gökçe aynen devam" müdürün de gazlamasıyla keyiften dört köşe oldum.
"Neler oluyor" Destan'ın ortaya eğilerek sorduğu soruyla adamlar sıkıntılı nefesler verdi
"Irak'tan gelecek toptan malzeme sınırda kalacak gibi.Oradaki adamımız gittikten sonra yerine geleni kafalayamadık.Sıkıntı çıkarıyor" onları dinlemiyor gibi yaparak telefonla oynarken yanımızdan geçen garsondan çay istedim.Destan bana göz kırpıp adama döndü.
"Neden kafalayamadık ne istiyorsa verin"
"Hiçbir şeye tav olmuyor korkmuyor da sadece taş koyuyor"
"İyi o zaman kaldırın ortadan niye bu kadar uzadı" Destan'ın söylediği bir fikir değil de emir gibiydi adamlar onu onayladılar.Esmer adam bendeki gözlerini çekerek birden kollarını masaya koyarak Destan'a doğru uzandı
"Onun burada olması çok saçma,ne yapmaya çalışıyorsun bizi bitirmek mi istiyorsun?" benden bahsediyordu Destan bana bir bakış atıp aynı o adam gibi masaya eğildi
"O tamamen sadık bir polis değil üstelik özel harekatçı ve amir bizden biri olduğunda işlerimiz ne kadar tıkırında gider düşünebiliyor musun?" adam düşünceli şekilde kaşlarını kaldırarak yaslandı arkasına.O sırada sahneden mikrofon seslerinin gelmesiyle o tarafa baktım.Canlı müzik için hazırlanıyorlardı.Garsonun getirdiği çayımı içerken onları izlemeye başladım.
" Seviyorsun galiba"Destan'ın kulağımın dibinden gelen sesiyle irkildim tam o sırada da kulağımdan müdür sesini duydum
" Ahmet Kaya en çok onu sevdiğini söyle "
" Aa sevmem mi bayılırım en çok kimin kareokelerini yapmayı seversin" omuzlarını kaldırdığında cilveyle gülüp gizli bir şey söyleyecek edasıyla sokuldum ona
"Aramızda kalsın ama ben en çok Ahmet Kaya söylerim" dediğimde memnuniyetle güldü göz kırpıp devam ettim
"Üstlerim duymasın biliyorsun sıkıntılı bir tercih" ikimizde sanki çok komikmiş gibi kahkahalarla güldük.
"Bende severim baya da dinlerim onu,beraber bir kuple söyleyelim mi?" teklifiyle eski zamanlarıma gittim işten çıkıp sığınma evine gidene kadar dinlerdim.Polis okulunda bir gün bangır bangır dinlerken uyarı aldığım zaman öğrenmiştim Ahmet Kaya'nın sıkıntılı bir seçim olduğunu.Ondan sonra hep gizli gizli dinlemeyi tercih etmiştim.Benim cevabımı beklerken sıkıldığı yüz ifadesinden belliydi.Kolumdan tutup kaldırdı sahneye doğru çekiştirdi.Aynı hızla sahneye çıkıp sanatçıya bir şeyler söyledi ve mikrofonlarla bana döndü
"Hadi bakalım Gökçe'm" eklediği iyelik ekiyle yüz ifademi düz tutmaya çalıştım ve mikrofonu aldım.Çoğu kişinin bakışları bizdeydi bende sahneye çıktım ve kolyemi herkesi görsünler diye düzelttim.
"Sağ tarafta dur biraz" müdürün kulağımdaki sesiyle o tarafa dönük durdum ve yine bana nefretle bakan gözleri gördüm.Bende ateşe bakmış gibi kaçırdım gözlerimi
"Siz Nereden Bileceksiniz olsun bir tek onu güzel söylüyorum" Destan beni onaylayıp yanındakine döndüğünde bir alkış tufanı koptu.Gördüklerim beni güldürmüştü çünkü benim tim geri gelmiş sahnenin önünde bana tezahürat yapıyorlardı.
"Hadi Gökçe Hadi tam zamanı tam zamanı şimdi" onlara susmalarını işaret ettim
"Arkadaşlar bu sanki şarkı söylemek için uygun değil gibi" onlarda gülerken Destan gelip elini belime koydu ve onlara doğru yüksek sesle bağırdı
"Hazır mıyız gençler" şarkı başladığında biraz heyecanlandım uzun zaman olmuştu söylemeyeli
Üstüm başım toz içinde
Önüm arkam pus içinde
Sakallarım pas içinde
Siz benim nasıl yandığımı
Nereden bileceksiniz
Bir fidandım derildim
Fırtınaydım duruldum
Yoruldum çok yoruldum
Siz benim neler çektiğimi
Nereden bileceksiniz
Taş duvarlar yıkıp geldim
Demirleri söküp geldim
Hayatımı yakıp geldim hey
Siz benim neden kaçtığımı
Nereden bileceksiniz
Gökte yıldız söner şimdi
Annem beni anar şimdi
Sevdiğim var kanar şimdi
Siz benim niye içtiğimi
Nereden bileceksiniz
Bir pınardım kan oldum
Yol kenarı han oldum
Yanıldım ah ziyan oldum
Siz benim neden sustuğumu
Nereden bileceksiniz
Ben ardımda yaş bıraktım
Ağlayan bir eş bıraktım
Sol yanımı boş bıraktım hey
Siz benim kime küstüğümü
Nereden bileceksiniz
Son kez söylediğimde gözümden akan kaçıncı yaştı sildiğim bilmiyorum.Bunu yapmak bana o kadar iyi gelmemişti yaşadıklarım geldi aklıma,artık kaldıramıyorum ben de insanım.Destan dibime girip elindeki mendille yüzümü kuruladığında o kadar çok ağladığımı anladım.Ona teşekkür ederek başımı ellerinin arasından kurtardım.Bu kadar yakın temas çok fazla geldi bu akşam.Mekan alkıştan yıkılıyordu onlara gülümseyip benimkilerin yanına ilerleyip sahneden indim.
"Of be amirim ne güzel sesiniz varmış"
"Gerçek bir assolist olduğunuzu da gördük amirim"
"Şimdi bu adamı sizden sonra dinleyen olmaz,çekilmez sesi"
Onları gülümseyerek dinlerken Mirza'nın kırmızı bir suratla buraya geldiğini gördüm.
"Gökçe Amirim beş dakikanız var mı?" o sırada Destan da geldi yanımıza Mirza'yı takmamıştı kimse
"Gittiniz sanıyordum" time hitaben konuştuğunda Alparslan sorusunu karşıladı
"Amirimin sahneye çıkacağını duyunca koşa koşa geri geldik"
"Bu kadar yeterli Gökçe ayrılabilirsiniz" kulağımdan gelen emirle yol yapmaya başladım
"Arkadaşlar ben çok yoruldum artık gitmek istiyorum"
"Ben bırakayım seni canım" Destan'ı onaylarken Alparslan girdi araya
"Bende kalekolda kalıyorum beraber gideriz amirimle" niye böyle bir teklif geldi bilemedim ama
"Alparslan ile git" kulağımdan gelen emirle Destan'a döndüm.
"Boşuna yorulma sende o zaman görüşürüz" bana doğru eğilerek yaklaşınca istemsiz bir adım geri gittim duramamıştım ama çaktırmamaya çalıştım.
"Topuklulara alışkın olmayınca fazlasıyla yordular beni" diyerek ona yaklaştım belime koyduğu eliyle üstüme eğilerek yanağımı öptü.Sıkıca yumduğum gözlerimi açtığımda Mirzayla göz göze geldim.Yüz ifademi toparladım ve bende onu dişlerimi sıkarak hafifçe öpüp geri çekildim hemen.Timle beraber çıktık mekandan otoparka gelene kadar pek konuşan olmadı.Alparslan arabasını gösterdiğinde
"İyi geceler herkese başarılı bir akşamdı tebrik ederim" onlarda beni onaylarken dağıldık yorulmuştuk arabaya bindiğimizde kolyemi küpemi çıkardım taşımak zor gelmişti alışkın olmayınca.
"Mirza komiser ve savcı sizden ne istiyorlar.Ne zaman görsem birbirinize ateş açıyorsunuz" Alpaslan'ın sorusuyla duraksadım,öyleydik gerçekten.
"Eskiden tanışıyoruz kuyruk acıları var diyeyim" kahkaha attığında ona döndüm
"Senin kuyruğuna basmadığınız birileri var mı gerçekten" bende onunla gülerken aniden fikir değiştirdim
"Beni lojmana bırakır mısın?Kalekolda kalmayayım"
"Tabi tabi amirim hangi taraftan gireyim" bilmiyordum ki telefonumu çıkarıp Merti aradım meşgule attı işi var demekki.
"Abi sivilde bana amirim deme ya beni de şu köşede indir ben geze geze gideyim işi var herhalde açmıyor"
"Gece gece olmaz öyle bekleriz beraber" yorgunca baktım ona
"Yorgunum zaten harbiden şurada dur benim kafanın dağılması lazım" başını sallayıp lojmanın girişinde durdu
"Eyvallah sabah görüşürüz" arabanın kapısını kapattığımda kornaya basıp gazladı.Bende yavaş yavaş binaların otoparkına bakarak yürüme başladım.Arabası neredeyse evde oradadır zaten üçüncü katta oturuyordu kapısında da paspası vardı.Bir keresinde bu saatlerde işten çıktığımda Mert devriye bahanesiyle sığınma evine kadar beni takip etmişti.Para biriktirmek için çoğunlukla bu saatlere kadar çalışırdım beni Necla abla beklerdi.Başıma bir şey gelecek diye çok korkardı.O zamanlara çile demek istemiyorum ama hayat beni çok yordun be.Sonra bugün Baran'ın o mutlu halleri geldi gözümün önüne gözyaşlarım birden oluk oluk aktı.Ben sildim onlar aktı bulanık gözlerimin arasından Mert'in arabasını görünce o tarafa döndüm.Gözyaşlarımı temizledim ama halimin berbat olduğunu tahmin edebiliyorum.Apartmandan içeri girince asansörde kendimi görmek istemediğimden merdivenlere yöneldim.Üçüncü kata geldiğimde paspasını gördüğüm kapıya yöneldim.İçeriden bağırış sesleri geliyordu kaşlarım atılırken zile basılı tutup kapıya vurdum.Hışımla açılan kapıyla Mert'in sinirden kıpkırmızı yüzüyle karşı karşıya geldim.Beni beklemediğinden şaşırmıştı
"Ne oluyor"
"Ne bu halin" aynı anda sorduğumuz soruların cevabını vermeden onu itip içeri girdim.Ve bingo Mirza Bey buradaydı beni görünce şaşırdı.Gözlerimi yumup derin bir nefes aldım hiç uğraşasım yoktu.Onu görmezden gelip odama geçtim.Üstümü çıkarırken onları dinlemeye çalıştım ama sessizlik vardı sonra kapının sesini duydum gitmişti.
"Abicim konuşalım ister misin" Mert'in odanın kapısını tıklayıp sorduğu soruya cevap vermedim.Çıkardığım elbiseyi gelişi güzel fırlattım bir daha giyeceğim bir ortam olmazdı.Kızlardan birine verebilirdim yarın sorayım.Gelen tıkırtıyla kapı baktım Mert salona geçmişti.Üzgün olunca kendimi uykuya verdiğimi biliyordu,zorlamazdı beni.Kendimi yatağa attım,beynimi olanları düşünmeden uyumaya ikna ettim.
"Uykucu kalk kalk kalk" Mert'in sesiyle gözlerimi açtım kapıyı kıracak gibi vururken bağırıyordu.Yanımdaki yastığı kapıya fırlattım
"Tamam sus kalktım ya" ayılmak için biraz daha durdum yatakta çok yorulmuşum iyi gelmiş uyku.Gözlerime Baran ve Ayşe'nin görüntüsü düşünce hemen kalktım yataktan düşünmek yok yok.Bir hızla yatağımı toplayıp dolaptaki eşofman takımlarından birini rastgele geçirdim üstüme.Salona geçtiğimde Mert'in hazır şekilde beni beklediğini gördüm.
"Günaydın abi" ayağa kalkıp yanıma geldiğinde sıkıca sarıldı.Yanağımı omzuna dayayıp anın tadını çıkardım.
"Ben hep yanındayım" benden ayrıldığında gelen güven hissiyle içten gülümsedim.
"Biliyorum" sonra saatini gösterdi geç kalıyorduk hemen benim için aldığı ayakkabılardan birini giydim o da hazırdı.Hızlı hızlı çıktık evden arabada da pek konuşmadan şubeye vardık.Yine koştur adımlarla içeri girdik oda ayrımı koridoruna geldiğimizde başıma bir öpücük kondurup gitti.Bende soyunma odasına geçtim üniformamı giydim,odadan çıkıp bizimkilerin yanına her zamanki çardağa indim.
"Dikkat" Murat'ın zevzekliğiyle gülüşerek günaydınlaştık.
"Rahat asker" kızların arasına oturduğumda Mehmet boğazını temizledi
"Amirim spor testi ne zaman yapılacak bilginiz var mı?"
"Yok bir şey diyen olmadı" kafasını sallarken Zümra konuştu
"Ben hiç girmedim eğitimdeki gibi mi oluyor" ortaya sorduğu soruyla herkes ona bir şeyler anlatmaya başlamıştı.Telefonuma gelen mesajla değişen ifademle ortamın sessizleştiğini fark edip boğazımı temizledim.
"Arkadaşlar bir orta yaşlı kadın elinde tüfekle devlet hastanesini basmış.Oradakileri esir almış hazır olalım her an müdahale isteyebilirler.Olur da gidersek herkes çok dikkatli olsun Murat sen şoför,Alparslan seninle içeri girelim, Zehra sende bizimle gel,diğerlerimizde koridora ve dışarı doğru konuşlanalım.Hastaneyi bilen var mı?" kimse beni onaylamazken
"Devrim timi devlet hastanesi silahlı saldırısında destek gerekecek gibi görünüyor.Şahıs ikna olmuyor" telsizden gelen anonsla hemen soyunma odalarına koştuk.
"Devrim timi destek istiyoruz şahıs müdahaleye rağmen etkisiz hale getirilemedi" kızlara baktığımda hazırdı
"Anlaşıldı komiserim intikal ediyoruz" kızlarla dışarı çıktığımızda erkeklerin de hazır olduğunu gördüm
"Arkadaşlar destek istendi gidiyoruz" hızlıca shortlanda yerleştiğimizde
"Bas Murat bas" Alpaslan'ın sesiyle ön tarafa baktım ikisi öndeydi Alpaslan navigasyondan hastaneyi tarif ediyordu.Beş dakika içinde kalabalığın çoktan toplanmış olduğu hastaneye vardık.Arabadan indiğimizde hemen planladığımız gibi içeri girdik ben önde Alpaslan çarpraz sağımda Zehra sol çaprazımdaydı.Az daha ilerlediğimizde kadınla karşı karşıya geldik polislere doğrulttuğu tüfeğini bize çevirdi.Sağlık personellerinin masanın altında saklanarak ağladığını görünce sinirle konuştum kadına
"Ne istiyorsun teyze sen neden böyle bir şey yaptın?"
"Oğlumun yarası var eve gelip bakar mısınız dedim gelmediler.Ertesi gün yine geldim yine beni gönderdiler.Oğlun buraya gelsin dediler ambulans gönderdiler oğlum istemedi kabul etmedi.Eve gelin hemen aşağıda benim ev yakın dedim,olmaz dediler oğlum bu sabah öldü bunları da ben öldüreceğim.Çıkın diyorum ortaya çıkmıyorlar"kadının sözü bittiğinde arkalardan bir ses geldi
"Senin oğlun teröristti bak biz masumuz bizi kurtarmaya gelen bu kadar asker polis var.Senin oğlun bir haindi bu yiğitlere tuzak kurarken yara almış.Leş oldu senin oğlun devletimiz bir sarı torbalıdan kurtuldu." masa altından gelen sesle kadın çıldırdı.Onlara doğru yaklaşmaya başladı sağa sola dönüyordu
" Kim konuşuyor kim kim hanginiz? " kendi etrafında dönerek tüfeğini savuruyordu
" Tamam sen bir sakin ol.Acını anlıyorum ama bu insanların suçu yok onlar çıkamaz hastaneden" tüfeğini indirmeden bana yaklaşmaya başladı
"Acımı anlıyor musun?Anlayamazsın sen anlayamazsın" kızarık gözlerinden yaşlar sürekli akarken silahımı indirip ben ona doğru gittim.Personelin dediği doğrudur büyük ihtimalle yoksa devlet böyle aman dileyen bir anayı boş göndermezdi.Aramızdaki mesafeyi kapatırken tüfeğini bana doğru salladı
"Yaklaşma vururum" onu önemsemeden adımladım yine aramızda beş adım kalmıştı
"Bak gebertirim seni zaten oğlumda senin gibi asker yüzünden öldü nefret ediyorum hepinizden"
"Tamam sakin ol gelmiyorum" arkamdan hareketlenen Alparslan ile kadın silahını ona çevirince hızlıca yürüdüm ve tüfeği tutup çektim.Güçsüzdü zaten ellerinden kayıp geldi Alpaslan'a uzattım hemen.Kadın ağlamaya başlayınca gidip ona sarılmak istedim ama terörist annesi olunca vazgeçtim.Belki onun bir suçu yok ama burada bu kadar insana yaptığını da düşününce yaşadıklarını hak ettiğine karar verdim.Ellerini arkadan kelepçeleyip polislere verdim.Ekibime döndüğümde Alparslan silahı veriyordu Zümra da personellerle ilgileniyordu o sırada bana yakalaşan doktoru fark ettim
"Merhaba ben hastanenin Başhekimi Doktor Faruk,sizlere minnettarız o kadar insan zaten hastayken bir de can korkusu yaşadı.Servisteki hastalarımızdan korkudan fenalaşanlar oldu" uzattığı elini sıkarken tebessüm ettim
"Görevimizi yaptık geçmiş olsun"
"Yukarıda yatan hasta servisimizde ilimizin önde gelen kanaat önderi var.Kendisinde yeni başlayan demans hastalığı var olanları duyunca fazlasıyla tedirgin oldu.Sizin geldiğinizi söylediğimde çok sevindi ve sizi görmek istiyor.Rica etsem ziyaret edebilir misiniz dediğim gibi demans olduğu için beyni şuan sizi görmeye odaklandı ve görmezse çok zorluk çıkarır" yanıma gelen Alpaslan'a baktığımda başıyla onayladı beni
"Amirim siz çıkın bizde tutanak işlerini falan hallederiz o arada"
"Eyvallah o zaman" doktor beye döndüğümde eliyle yol verdi
"Kendisi çok sevilen biridir ama beyin damarlarının daralması sonucunda demans(alzehımer) hastalığına yakalandı.Bazen yakınlarına zor zamanlar yaşatıyor.Bugün de felç geçirir gibi olmuş o yüzden gelmişlerdi.Biraz kalabalık ve birbirlerine bağlı bir ailedirler o yüzden şaşırmayın görünce"
"Allah yardımcıları olsun,sıkıntı yok" doktor beyle asansöre binip üçüncü kata çıktığımızda kapılarda tedirginlikle bekleyen hasta yakınları beni görünce rahatlayıp selam veriyordu.Kahkaha seslerinin geldiği bir odaya yöneldiğimizde doktor yine bana eliyle öncülük ettiğinde ona gülümseyerek içeri girdim.Fakat gördüklerim karşısında öyle dondum kaldım ki arkamda kalan doktor beni biraz iteleyip de geçti
"İşte seni bizi hepimizi kurtaran komutan Şiyar Amca" doktor
Doktor konuşuyordu ama benim kulaklarım uğulduyordu.Karşımdakilerde şok olmuştu az önceki o kahkahalardan eser yoktu.Bütün ailem karşımdaydı Baran da sevdiği kadınla ve ailesiyle beraber buradaydı.Zaten biz Baranlarla hiç ayrılmazdık.
"Sen" küçük kardeşim Mahir bir adım öne çıkıp üstüme gelmeye çalıştığında abim olan Mirhan onun önüne kolunu koyup engel oldu.
"Ee doktor bu kızdır" doktor beyin anlattığı kanaat önderi olan hastası benim canım dedem Şiyar Kara idi.
"Şiyar amca ne fark eder" dedem güldü elini uzattı o sırada doktoru başka bir hasta için çağırdıklarında odadaki gerginlikten kimse konuşamazken dedemin eline bakıyordum
"Gel hele gel bakalım asker kız" şaşkınlığımdan sıyrılıp yatağın kenarına oturdum elini öpüp başıma koydum.Ellerini yanaklarıma koyup okşadı
"Ne kadar da güzeldir maşallah benim de torunum var böyle senin gibi olmak ister.Geçenlerde geldi bana gizlice söyledi.Bir torun daha var benim Mirza polis olacağım da polis olacağım diye tutturdu.Benim Diyar da geldi ee dedeciğim ben Mirza abim gibi polis olacağım dedi" bir an hatırladığı şeyle gözlerim doldu dedemin yanaklarımı okşayan eli durdu kaşlarını çattı
"Sonra da namussuzluk yapıp kaçtı gitti evden" gözümden damlayan yaşla benim de kaşlarım çatılmıştı.Hışımla gelip dedemin ellerini yüzümden çekerken
"Ne bok yediği belli değil dede niye adını ağzına alıyorsun o kahpenin" sinirle konuşan Mahir'e döndüm sanki karşısında düşmanı varmış gibi bakıyordu.Yataktan kalkıp arkamda kalan bir zamanlar ailem olan insanlara baktım hala şaşkınlıkla bakıyorlardı.
"Kızım" bana gelmek için öne atılan annemin önünü kesen babamla dişlerini sıktım.
"Zelal Hanım" babam sinirle anneme bakınca kadın arkasına doğru sindi.
"Sen gittiğin her yere böyle negatif enerji mi verirsin" sevgili Ayşe'nin sözüyle hepimiz ona döndük kadın bana kızım diyerek gelmeye çalışıyor ama Süslü Pakize negatif enerji diyor bu nasıl avukat olmuş aklım almıyor
"Siz tanışıyor musunuz?" Mahir Ayşe ye bakarak sormuştu bunu beni kaale almıyor aklınca.Bende ona cevap vermedim kime sorduysa o söylesin o ara göz göze geldiğim Hare ile içimi çektim canım arkadaşım benim.Ağlayarak bakıyordu bana ona gözlerimi yumdum o da gözyaşlarının arasından bir gülümseme gönderip içimi ısıttı.
" Kendisi pek meşhur ve şöhretine de şöhret katıyor maşallah" konuşan Ayşe'ye hiç bakmadım babamın arkasına sakladığı annemi görmeye çalışırken abimin yanındaki kızla gözgöze geldim.Telaşla abimin koluna tutununca parmaklarındaki yüzükle ikisinin evli olduğunu anladım.Ama benden neden korktuğunu anlamadım.
"Öyle değil mi amirim" Ayşe'nin tekrar bana laf atmasıyla Mirza araya girdi
"Neyse yenge biz gidelim artık" yani bence de bu trajediyi görmese daha iyiydi Destan'a söyleme ihtimali çok çok yüksek çünkü.Bunu düşünce kendimi sıkarak gülümsedim ve ona döndüm
"Ayşecim aramızdaki buzları dün erittiğimizi düşünmüştüm canım sorun ne anlayamadım" tepkime şaşırken Baran'a sokulmuştu iyice maşallah anası babası dinlemiyor çocuğun üstüne atlayacak kimse de umursamıyor.
"Tamam canım doğru öyleydi,pardon" Mirza da geri yerine geçerken dedem tekrar bana hitaben elini uzatarak seslendi
"Gel bakayım komutan kız" yine gidip öptüm elini canım dedem nasıl bir hastalığa yakalanmıştı böyle.
"Anlat bakalım anan atan nerededir?" dedemin sorduğu soruyla sessiz kaldım
"Asıl sen anlat bakalım ihtiyar nedir bu hastane işleri?Hep gelir misin buraya?" sanki çok komik bir şey söylemişim gibi kis kis güldü onunla beraber bende güldüm
"Ben çok severim hastaneleri" verdiği cevaba daha çok gülerken izledim onu.Dedemi çok severdim aksiydi,huysuzdu ama severdim işte.
"Zelal"
"Anne"
"Teyze" herkesin bir telaşla anneme dönmesiyle bende ayaklandım naif kadındı zaten birden beni görmek tansiyonunu hoplatmıştı büyük ihtimalle.Bende telaşla anneme doğru gidince babam önüme geçti
"Destur" sağına adım attığımda o da aynısını yaptı sola gittim o da aynısını yaptı.Beni bu saatten sonra daha kimse annemden ayıramaz ben annemi yaşarken kaybettim kavuşmuşken ayrı kalamam.Babamı elimle tutup geçmeye çalıştığımda Mahir engel oldu bu sefer.Ayşe'nin burada olması beni kısıtlıyordu çünkü Destan bunu öğrenirse iyi olmazdı müdüre kadar giderdi bu durum.O an Mirza'ya baktım bakışlarımı fark etmişti göz göze geldiğimizde Ayşe'yi işaret edip götürmesini istedim.Beni anlamıştı hemen Ayşe'nin yanına gidip bir şeyler söyledi Baranla ikisini alıp odadan çıktı.
"Çekilin önümden" arkalarına aldıkları anneme bakarak söyledim bunu Mirhan da gelip babamın diğer tarafında durdu.
"Def ol git" Mahir'in nefretle söylediği şeye bende sinirle karşılık verdim
"Çekilin önümden" aslında annem sadece ağlıyordu ama ben ona sarılmak istiyorum
"Nereden geldiysen oraya git senin bir ailen yok" babamın dedikleriyle gözlerine baktım alev alevdi.
"Ne bu gövde gösterisi mi?Sağ kolunla sol kolun mu bunlar mı ailen?Ciğerinin köşesini ne yaptın onu söylesene sen?" sinirle konuşarak burnunun dibine kadar girdim.Bende babamın bir zamanlar ciğerinin köşesiydim.
"Öldü" hiç gocunmadan söylediğiyle yutkundum geriye yürüdüm.Gözlerimi bayarak alkışladım yaptığım harekete sinirlenmişti birden elini kaldırdı beni şaşırtmıştı doğrusu herkes şaşkındı odadaki sesler birden kesilmişti.Onunla eş zamanlı bende bileğini tutmuştum.Bileğinden ittirerek uzaklaştım ondan
"Ben bir Türk özel kuvvetiyim bırak o pis elinin yüzüme inmesini üniformamın bir düğmesini koparsan sana neler olur biliyor musun?Sizin bu şehirden yaka paça sürgün ettiğiniz,sahip çıkmadığınız evladınıza,kardeşinize elin yedi kat yabancısı baba abi nasıl olur öğretti.Aile nedir onu öğrendim.Evet Diyar öldü onu siz öldürdünüz ben Polis Özel Harekatçı Gökçe,Gökçe Devrim size yani katillerime milat olmaya geldim" kimse nefes dahi almıyordu üçünün yüzüne baktım artist Mahir kafasını eğmişti Mirhan abimin suratı kıpkırmızı olmuştu babam olacak ise vurmak için kaldırdığı eline bakıyordu.Odanın kapısı birden açıldı
"Amirim telefonunuzu bende unuttunuz çocuklarınız sürekli aradılar şimdi de görüntülü arıyorlar.Önemli galiba" Murat hızlı hızlı anlatırken elinden aldığım gibi açtım telefonu ekranda Mahir göründü demekki Müdüre Hanım tutuyordu.
"Aslanım"
"Anne" küçük Mahirdi bu onu ben bulmuştum bi caminin avlusuna bırakmışlar.Bir gece sığınma evine giderken sesini duyup yanına gittiğimde yaşadığım şoku hiç unutmuyorum.El kadar bebekti Ankara ayazında bırakıp gitmişlerdi hiç düşünmeden onu da sığınma evine götürmüştüm oradakiler bir yol gösterir diye.Nitekim de öyle oldu adı bile yoktu daha sen buldun sen koy adını dediler bende o zaman küçük kardeşimi çok özlüyordum o yüzden Mahir olsun dedim.Aldılar onu şimdiki bu sevgi evine verdiler orada büyüdü bende bu sayede tanıştım sevgi eviyle ne kadar anlatsak da bana anne demekten vazgeçiremedik.Büyüdükçe azaltıyordu ama böyle çok korktuğu üzüldüğü zamanlarda abla demiyordu.
"Mahir ne oldu sana neden korktun bu kadar" arkamdan gelen homurtuyla nerede olduğumu hatırladım.Ben kardeş hasretinden onun adını verdim kardeş dediğim bana kalleşlik yaptı kahpe bilmiş bunca sene beni.
"Veysel Efendi kalp krizi geçirdi,çocuklar da gördüler bayılırken ambulans falan da etkiledi tabi" müdüre hanımın açıklamasıyla hızla sordum
"Nasıl peki şimdi?" ekranda görünen Mahir şimdi gülüyordu
"İyi bir sorun yok" müdüreye bir şey demedim
"Bak aslan parçası bir şey yokmuş korkma artık"
"Ye zamay geleceksin" n harfini söyleyemiyordu bile daha ya tatlı bebeğim ben
"Hafta sonu kahvaltıda beraberiz ama şimdi kapatmam lazım" öpücük attığında bende öpücük atıp el sallarken kapattım telefonu.Bana şaşkınlıkla bakan Murat'a uzattım telefonu başımla kapıyı gösterdim
"Çık sen geliyorum"
"Anlaşıldı amirim" odadan çıktığında
"İki dakika önce burada racon kesiyorsun sonra ne idüğü belirsiz bi çocuğun çıkıyor ortaya" Agit amcanın dedikleriyle ona döndüm.Doğru ya onların gözünde de oğullarını terk eden kız konumundaydım.Gözlerine baktığımda tıpkı Baran'ınkiyle aynıydı ateş gibi parlıyordu.
"Bir ara gideyim de adımı değiştireyim" diğer tarafımdan Mahir'in homurdanmasıyla ona döndüm
"Git de kendini at bir yerlerden yoksa ben seni geberteceğim" üstüme yürümeye başlayınca sakince dururken birden kafamı gömdüm kaşının üstüne.Acıyla başını tutarak geri savrulup babasının kucağına düştü.Abisi de onu tutarken annemin iç çekiçlere dönen ağlaması tekrar hıçkırıklara dönüştü.Mahir 'aaahh' diye haykırırken Agit amca da beni omzumdan ittirip ahiretliğinin kucağından Mahiri kaldırmaya gitti.Hasta yatağında olanları şaşkınlıkla izleyen dedemin yanına gittim
"Sen yine asker kızı görmek iste olur mu?" bu cümleyi tam on bir defa kulağına söyledim ki işe yarar mı bilmem ama beynine işlesin yine göreyim onu.Yanağına bir öpücük kondurup kapıya yürürken bağırdım
"Bu daha başlangıç gök girsin kızıl çıksın"
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |