
Yanıma gelen Alpaslan ve Muratla başımı kaldırdım
"Komiserim iyi misiniz?" onları başımla onaylarken Murattaki telefonumu aldım
"Prosedür bitti mi?" çıkışa doğru yürürken sormuştum
"Bitti" Alparslan abi de yanımda yürürken konuştu.Bir sorun olduğunu anlıyordu ama daha o kadar samimiyetimiz olmadığından bir şey sormuyordu benimde işime geliyor.Timin geri kalanının yanına geldiğimizde başımla kirpiyi gösterdim
"Gidelim arkadaşlar" araca bindiğimizde herkes sessizdi şubeye geldiğimizde yine sessizlikle inip soyunma odasına geçtik.Çelik yeleğimi çıkarırken kızlar da akşam kahve içmek için sözleşiyordu anlaşılan araları iyiydi.
"Fıstık bi çay demle de içelim elinden be" Zümra ya döndüğümde daha hızlı davranarak aceleyle konuştu
"Emredersiniz amirim" çaylak olmak da zor ona gülümserken her zaman oturduğumuz çardağa gitmek için çıktım odadan.O anda telefonuma düşen mesajla Veysel Efendiyi arayacağımı hatırladım ama mesaj Destandı.
"Ne yapıyorsun güzelim" yüzüm istemsiz buruştuğunda
"Şubedeyim öyle" yazdım çevrimiçi olmadığını gördüm cevabını beklemeden Veysel Efendi'nin numarasına tıklayıp aradım,bilmiyorum iyi miydi ama inşallah telefona bakacak kadar iyidir.Açmadığında hüzünle kapattım gözlerimi o çok iyi tonton bir insandı.Telefonumdan tekrar bir ses gelince"Sağ ol bende adliyedeyim ;)" Destan'ın mesajına oflayıp çardağa oturdum ergen gibi mi mesajlaşacaktık.Bizimkiler gülüşerek çardağa doğru gelirken beni fark edince sohbetlerini kestiler kaşlarımı çatarak baktım onlara
"Arkadaşlar benden çekinmeyin lütfen" Murat birden yanıma oturup kolunu omzuma attı
"Sıyrık Gökçe Hatun be" elini tutup indirdim
"Bokunu çıkar demedik" Murat bozulunca hep beraber gülüştük.
"Komiserim iyi misin bir de senin çocukların mı var Allah aşkına anlamadım ben orayı" Mehmet abinin sorusuyla diğerleri de merakla bana bakarken tek eksiğimiz olan Zümra çay tepsisiyle geldi
"Ay komiserim dedikodu var dediler bende çayın yanına çekirdek de aldım"Gittikçe kabak çiçeği gibi açılarak enerjisini ortaya çıkaran Zümra'ya gözlerimi kırpıştırarak güldüm.Yarın bir gün zaten ortaya çıkacak bir şeyi onlardan daha fazla saklamak istemiyorum boğazımı temizleyip gözlerindeki soru işaretlerini gidermek için konuşmaya başladım.
"Arkadaşlar biz bir aileyiz artık yani sizinle aramda sır olsun istemiyorum.Ben aslen buralıyım burada doğdum büyüdüm.On sekizime girdiğimde üniversite sonucu beklerken bir evlilik kararı da almıştım.Düğünümüze üç gün kala babamın sağ kolu olan evimizin abisi dediğimiz şerefsiz tarafından kaçırıldım.Bana şiddet çeşitlerinin hepsini de yaşattı oraları geçmek istiyorum.Bunu yapma sebebi ise babam korucuydu dedem ise kanaat önderi askerin polisin yanında olan kişilerdi evleneceğim kişinin ailesi de öyleydi.Bu hain bilerek planlı şekilde aramıza sızmış yani kaleyi içten devirmek için herkesin gözü kapalı güvendiği biriydi.Beni de o gün nişanlımın çağırdığını söylereyerek kandırdı.Tam bir ay onun şiddetlerine maruz kaldım içer içer gelirdi.Bir gün yine o halde geldiğinde ailemin beni reddettiği benim için öldü dedikleri bir video izletti.Amaçlarına ulaşmışlardı ben onlara göre iki aile arasında evlilik bağıyla oluşacak bağı da koparmıştım.O an bende kayışlar koptu gözüm döndü zaten defalarca kaçmaya çalıştığım için biraz olduğumuz yeri çözmüştüm.Bu son şansım diyerek onu bacağından yaraladım ve kaçtım.İnanın nasıl yaptım ne ettim de Ankaraya gelebildim bende bazen düşününce şaşırıyorum insanlara ne dedim de beni otobüse bindirdiler bilmiyorum bile.Ankara'da doğrudan kadın sığınmaya gittim orada kaldım iş buldum çalışırken beni Mert var ya bizim idari büroda o zamanlar o çocuk şubedeydi devriye zamanlarında çalıştığım kafeye gelirdi.Bana abilik yapa yapa abi nasıl olur kardeş nasıl olunur öğretti ve ailelerine aldılar soy isimlerini verdiler bugünlere getirdiler beni.Beybabam İstanbul emniyet müdürü annem de avukat bir gün ne olmak istediğimi sordular,polis olmak istediğimi söyledim.Bana eğitim aldırdılar okuttular sınavları geçtim o üniformayı giydim üstüme.Öz ailem beni reddederken onlar sahip çıktılar bana aile nasıl olunur gösterdiler.Bir sene önce de babam aldı beni karşısına artık çok güçlüsün içindeki kırgınlığı da görüyorum intikamı da ben araştırdım bir şekilde o şerefsiz teröristmiş olaydan sonra da o hainin nerede olduğu bilinmiyor dağa kaçmıştır büyük ihtimalle.Tayin dönemi geliyor oraya dönüp içindeki ateşi söndürmek istersen biz arkandayız deyince duramadım ben yine onun desteğiyle geldim buraya" ara verip çay bardağımdaki gözlerimi onlara çevirdiğimde benden böyle bir hikaye beklemedikleri şaşkınlıklarından belliydi Yanımdaki Murat ın dolu gözlerinin gördüğüm de onu kolumun altına alıp saçlarını karıştırdım
"Ha bu arada anne değilim bebeğim yok.Bir gece işten sığınma evine dönerken Mahir'in sesini duydum camiye bırakmışlar el kadardı ama çıkardığı ses her yeri inletiyordu.Onu alıp sığınma evine götürdüm oradan da şimdi yurda yerleştirdiler.Öyle işte ne zaman korksa anne diyerek beni arar.Diğer çocuklarda yurtta kalan çocuklardı hepsini çok seviyorum çok özledim hafta sonu gideceğim görmeye"
"Abicim,canım benim gel buraya" Alparslan kolumun altındaki Murat'ı çekip beni de göğsüne yasladı.Değer görmek çok güzel bir şeydi.O an karşıdan gelen Destan'ı gördüm
"Geliyor şerefsizin biri daha" Muratın dediğini mırıltılarla onayladı herkes.
"Sevgilim iyi misin?" Alparslan abiden yavaşça ayrıldım gülümsemeye çalışarak konuştum
"İyiyim canım üşümüştüm biraz,sen niye geldin ne işin vardı?" gözü Alparslan abideydi sinirlenmiş miydi o
"Telefonuna baksan görürdün hayatım seni yemeğe götürmek için geldim" dediğine gülmemek için kastım kendimi aptalın tekiydi
"Ben doktor muyum öğretmen miyim önlüğümü çıkarıp sevgilimle öğle arası yemeği yiyeceğim Destan Allah aşkına çok komiksin" dediğime bozulmuştu böyle demem gerekiyordu fakat tutamadım işte kendimi.
"Yani ilahi aşkım çok tatlısın canım benim zahmet etmişsin gelmişsin hayatım benim gel kantinde ben sana yemek ısmarlayayım.İzin günümde de sen beni öğle yemeğine götür olur mu canım?" toparlamaya çalışırken daha da mı beter ettim bilmiyorum ama bozulan morali biraz yerine gelir gibi oldu ayağa kaşkığAyağa kalkıp yanına geçtim.
"Canım ben bugünlük müdürden izin aldım hadi hazırlan bekliyorum burada" dediğiyle gülümsemeye çalışarak onayladım onu,okuldan almaya gelmiş sanki beni.Hızlıca içeri girip Müdür Beyin odasına yürüdüm kapıyı tıklattkığımda Mert açmıştı
"Gel güzelim seni bekliyorduk" müdür bey yine camın oradaydı."Müdürüm bu iş nasıl hızlanır ne yapmam lazım tahammül edemiyorum" Mert de hoşnutsuzlukla bakıyordu müdüre doğru
"Sana bağlı Gökçe,ne kadar çabuk yakın olup güven kazanırsan işler hızlanır" arkası dönmeden konuşmuştu
"Anlaşıldı müdürüm izninizle gideyim ben" müdür beni başıyla onaylarken Mert de küpeleri uzattı bunlar daha spordu anlaşılmayacak cinsten kulaklığımı da aldığımda Mert'e göz kırpıp çıktım odadan soyunma odasına geldiğimde hemen sivillerimi giydim Bahçeye indiğimde Destan bizimkilerden ayrılmış arabasının içinde bekliyordu.Bizim time el sallayıp arabaya doğru yöneldim.Sanırım hala biraz sinirli görünüyordu arabaya ulaştığımda kapısını açıp yerine yerleştim.
"Ee nereye gidiyoruz sevgilim" kemerimi takarken cilveyle konuştum ama Destan hala gergindi.Başımı ona doğru eğip güldüm
"Hiç şirinlik yapma benim sevgilime elin piçi gelip de sarılamaz öyle" Alparslan a piç demesine mecburen sessiz kaldım."Haklısın tamam uyaracağım onu" bana gözünün ucuyla bakış atıp sessizliğini korudu.Yine geçen günkü kafeye geldiğimizde arabayı park edince indim hemen.O da indiğinde ön tarafa doğru yürüyüp elini uzattı fazlasıyla hızlı gidiyordu.Halimden memnunmuş gibi gülümseyip elini tuttum gerçekten iğrenç bir his.Cam kenarındaki masalara yöneldiğinde bende onun arkasından ilerliyordum.Bakına bakına yürürken bermuda üçlüsünün olduğu masayı gördüm ve dahası hain hakim de onlara doğru gidiyordu.Derin bir nefes aldım başlasın kaos.Bizi fark eden Mirza'nın gözleri bir müddet ellerimizde oyalandı yüzüme dönen bakışlarını görmezden gelerek sakince selam verdim
"Afiyet olsun" ortaya konuşmuş olmam yeminimi bozduğum anlamına gelmiyor inşallah.
"Oo hoşgeldin ortam kızı" Ayşe'ye gözlerimi devirip Mirza'nın yanındaki sandalyeye yerleştim Destan da çaprazıma oturduğunda sinirle karışık bakarken konuştu
"Sevgilimle uğraşmaktan vazgeç avukat hanım" gülerek Ayşe'ye baktığımda kaşlarını çatıp Baran'a döndü onlara bakmayı kesip yanımızdan geçen garsona parmağımı şıklattırken seslendim
"Kardeşim bana bir çay arkadaşa da soğuk su getirebilir misin?" Destan bana yandan bir gülüş attığında saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım.
"İyi oynuyorsun ama kaptırma kendini" sol kulağıma fısıldayan Mirzayla sandalyemi Destan'a doğru kaydırdım.Önüme koyulan çayı hemen dudaklarıma götürdüm bir yudum aldığımda Destan'ın siparişini de getiren garsona gülümsedim
"Eyvallah" o 'afiyet olsun' diyerek gittiğinde arkasından baktım.Sanırım yeni kimsesiz hayatıma bu meslekle tutunduğum için garsonlara daha naif davranıyorum.
"Düğün ne zaman?" Destan'ın sorusuyla karşımdaki ikiliye baktım hiç de yakışmıyorlardı
"Bu ay sonu gibi düşünüyoruz" Baran'ın cevabıyla titrek bir nefes aldım çok hızlılardı ilişkileri ne zamandır vardı acaba.Üzüldüğümü belli etmemek için öne eğilen başımı kaldırıp omuzlarımı dikleştirdim ama Mirza'nın elini dizime koyup pışpışlamasıyla yakalandığımı fark ettim.Elini sinirle itip birden ayağa kalktım
"Tuvalete gideceğim" kimsenin bir şey demesine izin vermeden geçen gün öğrendiğim yolu takip edip tuvalete girdim.Ellerim boğazıma giderken derin derin nefes almaya çalıştım içimde öyle bir ateş vardı ki ne yaparsam yapayım sönmeyecek.Aynanın karşısına geçtim ellerimi mermere koydum musluğu açıp avucuma doldurduğum suyu yüzüme çarptım.Saçlarımı öylesine bir karıştırıp ıslattım.Sakinleşmiştim biraz elimi kalbime götürdüm normal hızına dönmüştü.Tuvaletten çıkıp tekrar masaya ilerlerken üçlüyü kafenin çıkışına doğru gittiğini gördüm hemen masaya baktığımda Destan tek başınaydı.Onları görmeyecek olmam da rahatlattı beni geldiğimi gören Destan gülümsedi
"Bir dava varmış gittiler" bende ona gülümsedim
"Anladım canım iş beklemez tabii" o sırada kulağıma bir boğaz temizleme sesi geldi
"Gökçe davalarla alakalı sorular sor" Müdür Bey sanki görüyormuş gibi başımı salladım.Yerime oturduğumda hala bana baktığını gördüm
"Ee sen benimle zaman geçirmek için davalarını ertelemiyorsun umarım" işveyle konuştuğumda başını bana biraz daha yaklaştırdı
"Sırrı çözdün" sanki çok komik bir şey demiş gibi kıkırdadım
"Senden çok hoşlanıyorum" ani gelen itirafla bir iki saniye duraksadım sonra dudaklarım kendiliğinden hareket etti
"Bende" dediğimde gözlerinin parladığını gördüm resmen gözlerini kapatıp burnunu boynuma yaklaştırınca gerginlikten kusacak seviyeye geldim.
"Çok güzel kokuyorsun" nazikçe kendimi geri çekip sandalyeme yaslandım.
"Hmm Sıyrık Gökçe'ye bu kadar romantizm yeter diyorsun ha amirim" gevşek gevşek sırıtarak konuşunca bende sırıttım onun gibi
"Aynen öyle diyorum Hakim Bey" ona kur yapıyormuş gibi çayımı dudaklarıma götürüp içtim.
"Kendinden bahsetsene biraz kardeşin var mı mesela" sorduğum soruyla gülümsemeseyen dudakları gerginleşti
"Bir ailem var ama görüşmüyoruz bu konudan çok hoşlanmıyorum aslında boşver sende sorma" onu kafamla onayladım
"Peki nasıl istersen"
"Tahmini ne zaman evleniriz" sorusuyla tek kaşımı kaldırıp kibarca güldüm çok mutlu olmuş prenses kızlar gibi şakıdım
"Beeennnce 3 ay hem biliyor musun böyle evlenenler daha mutlu.Düşünsene her gün yeni bir bilgi öğreniyorum hakkında bu mükemmel bir şey" gözlerimi mutlulukla kapattığımda masanın üzerinde duran elimin üstünde hissettim elini.Yanaklarım sıkarak gülmekten acırken açtım gözlerimi
"Ne zaman gelirsin beni istemeye"Önce şaşkınlıkla bakakaldı sonra da başını arkaya atarak kahkahayı bastı.
"Güzelim benim" elimi dudaklarına götürüp öptü
"Bu ara biraz yoğunluğum var onları bir halledeyim hemen alacağım seni" sandalyemi iyice ona yaklaştırıp başımı göğsüne koydum akşam kendimi kaynar suyla haşlamam lazım
"Ne gibi yoğunluğun var mesela burada en çok hangi dava türü görülüyor"Hiç düşünmeden cevapladı beni
"Terör dosyası çok pkk pyd burada hain çok fazla" gözlerimin içine baka baka başkalarına hain diyor pes vallahi
"Hadi ya peki böyle yok artık dediğin bir hain oldu mu?" gözlerini kısarak gülümsedi
"Olmaz mı zincir marketlerden birinin müdürü beni çok şaşırtmıştı" bende öyle gülümsedim rolüme hazırlandım ona daha çok yaklaşıp fısıldadım
"Bir gün duruşma salonunda karşına hain olarak çıksam beni kurtarır mısın?" gözleri şaşkınlıkla açıldı saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp şüpheyle baktı bana
"Güzelim bu hiç komik bir şaka değil" bir anda kulağımdaki kulaklık aklıma gelince aniden geri çekildim bozulmuş gibi yaparak gülmeye çalıştım
"Eee biraz gülelim dedim canım" hala bana şüpheyle bakıyordu söylediklerim aklını karıştırmıştı iyi gidiyordum
"Bana söylemek paylaşmak istediğin bir şey olursa aramızda kalacağını bilmelisin" ona yalandan kaçamak bir bakış atıp telaşlanmış gibi yaparak kalktım ayağa
"Benim bir işim vardı gitsem iyi olacak" halime anlam veremediği belliydi sormuyordu ama çözmeye çalışıyordu.Birden beni kolumdan çekip dizine oturttu az öncekinden daha yakındık ve kontrolüm dışında olduğundan nefesim daraldı kalbim hızlandı hayır şimdi panik atak geçiremem.
"Sakin ol güzelim sadece sana yakın olmak istedim.Bir daha alayım o kokunu" Destan bu hallerimi heyecana bağlamıştı o iğrenç biçimsiz burnunu saçlarımın arasına koyup nefes aldı.Kalbim ağzımda atarken kulağımda Mert'in sesini duydum
"Gökçem iyi misin bebeğim" yalnız olmadığımı hissettim boğazımda yumru gibi kalan nefesi saldım dışarı
"İnsanlar var ayıp oluyor Destan" kucağından kalktığımda masanın üstündeki telefonuma uzanıp aldım
"Haberleşiriz olur mu haydi görüşürüz" ona cevap hakkı vermeden kafenin çıkışına yürüdüm.Dışarı çıktığımda derin derin nefesler aldım
"Her şey yolunda mı Gökçe" kulağımdan müdürün sesi gelince duraksayıp ona cevap verdim
"Yolunda müdürüm içine şüpheyi ektik şimdi onun beni yanına çekmeye çalışmasını bekleyeceğiz"
"Tamam iyi istirahatlar" daha fazla dikkat çekmemek adına cevap vermeden kulağımdakileri çıkarıp cebime attım.Şimdi şöyle sakince yürüyerek kalekola geçeyim hemen bir spor bi duş sonrası mis gibi bir uyku çekeyim.Ellerimi cebime koydum yavaş yavaş yürürken biri bana omuz atarak duvara itti.Sertçe döndüm bunu yapana ve Mahir'i gördüm az gerisinde de Mirhan vardı
"Ne oluyor lan" sinirle bağırdım
"Asıl sana ne oluyor gururlu kadın ayaklarını bırak gördük seni kafe köşelerinde adamla fingirdiyordun" Mahir de sinirle suratıma çemkirdiğinde geri giderek aramızdaki mesafeyi açtım az önce yeterince atak krizinin eşiğine gelmiştim
"Düzgün konuş benimle" o an Mirhan hızla gelip kolumdan tutarak duvara savurdu beni
"Sen de düzgün dur o zaman doğru söylüyor gördük seni" kolum çok acıyordu abim kolumu çok acıtmıştı hem de bilerek
"Kahpesin kızım sen kahpe" Mahir tekrar üstüme gelip acıyan kolumdan tutup beni sürüklerken bağırıyordu sürekli.Yürürken ayaklarım birbirine dolanıyordu ve ben onu durduramıyorum kalbim ağzımda atıyor.Bir merdiven altı gibi yere geldiğimizde beni resmen yere fırlattı bende çuval gibi yığıldım yere.
"Siktir olup gideceksin buradan duydun mu hayatımızdan nasıl defolup gittiysen yine gideceksin gerekirse bu sefer gerçekten ben öldüreceğim seni" Mahir'in bana olan öfkesini anlamazken abimin nasıl oluyor da bu ergenle bir olup bana bunu yaşattığına inanamıyorum.
"Ben hiçbir yere gitmiyorum" yerden tutunup kalkmaya çalışırken konuştum ama Mahir gelip abisinin acıtttığı koluma tekme attığında tekrar düştüm yere.Kafam taşa gelirken arkamda bir hareketlilik oldu
"Lan" Mirhan Mahir'i itip yanıma geldi
"Bırak abi şunu ya gebersin,duydun mu geber inşallah" Mirhan kolunu belime sarıp popomun üstüne oturttu beni elini kaldırıp başıma uzandığında yine istemsiz aynı şey çıktı ağzımdan
"Dokunma nolur" geri geri sürünerek kaçtım göğsüm hızlı hızlı inip kalkarken gözlerime baktı sadece gözlerimi kaçırdığımda hala bana baktığını hissediyordum.Mahir'in sesini duydum ama bakmadım onlara
"Abi noldu" onlardan beş altı adım uzakta sakinleşip kendime gelmeye çalıştım.Kendime gelip gücümü bulmam lazım,lazım ki bu ergene hak ettiği yumruğu gözünün üstüne koyayım.
"Abi dedim ne oldu acıdın mı bu kahpeye.Rol yapar az önce adamın kucağında oturuyordu masum kıza ne ara dönüştü"Mert geldi aklıma o gece böyle tenha bir yerden o adamların elinden beni kurtarışı geldi gözümün önüne bir de şu kardeşim olanların bana yaşattığı şeye bak gözlerimden akan yaşla başımı arkaya atıp derince bir nefes çektim içime.Sen Gökçesin Gök Kızsın kalk ve canını yakanın canını daha fazla yak.Kapalı gözümden bir damla daha akarken ayak sesleri duydum
"Naptınız lan siz" kaşlarım çatılırken araladım gözlerimi bermudanın ikilisi gelmişti
"Ne yapacağız abi kahpenin hesabını kesiyoruz" gökyüzüne bakarken dördünün gözlerinin de bende olduğunu hissediyorum kolumun acısı devam ederken doğruldum ve birden kalktım ayağa.Ben yere düşerim ama kalkarken de desteksiz kalkarım.Şimdi izbe bir yerde çaprazımda kardeşlerim karşımda ise kuzenim ve ölümüne sevdiğim adam duruyor.
"Canlandın mı sürtük" Mahir'in dediğiyle ona döndüm yakışıklı bir ergendi uğruna kaç kız feda ediyordu acaba kendini
"Mahir" bu gergin ortamda hiç beklemediğim birinden geldi uyarı Baran'dan.
"Yalansa yalan deyin attım size de fotoğrafını o adama kur yapıyordu hem de dizine oturdu ağzının içine düşüyordu nedir bunun tanımı sür-" o kelimeyi bir daha bana söyleyememesi için ilk yumruğumu dudağına attım.İkincisini yere vurduğu başım için burnuna üçüncüsünü de kaşına.Darbelerime dayanamadığı için düşmek üzereyken onu tutup kendime siper ederek arkasına geçtim.Üçlünün şaşkınlıkla bakakaldığını gördüm
"Ne bekliyordunuz ağlaya ağlaya bavulumu toplamaya gideceğimi mi?" başımı vurmanın etkisiyle dönüyordu biraz daha sıkı sarıldım aptal Mahir'e kimseden ses çıkmayınca tekrar konuştum
"Benden uzak duracaksınız duydunuz mu benim sizinle hiçbir bağım yok bunu etrafta dillendirmeyeceksiniz" Mahir bir şeyler gevelerken bayılmasıyla üçü de panikle onu tutmaya koşunca Mahirle beraber uzaklaştım onlardan.Sadece bayılan kardeşleri için endişe etmeleri ağır gelmişti yine kalbime,tutamadım kendimi isyan ettim
"Sadece üç yumruk yedi ya sadece üç yumruk" avazım çıktığı kadar bağırıyordum
"Ya sen az önce beni ittin ya bu kardeşin kafamı yerlere vurdu lan" hırsla tuttuğum bedenini bıraktım yere
"Niye lan beni niye korumadınız bana niye sahip çıkmadınız lan.Bana niye yaşattınız onları hiç mi sevmediniz beni" gözlerimi kapattığımdan tutamadım akan damlaları ayaklarımın dibindeki beden çekildiğinde üzerime gelen gölgeyle aceleyle açtım gözlerimi Mirza elini kaldırdığında yine istemsiz çıktı ağzımdan
"Dokunma nolur" kalbim ağzımda atarken üçü de bana merakla bakıyordu bense başımı gökyüzüne çevirdim içimden ona kadar saydım.Dışardaydım gökyüzünü görebiliyorum hava güzeldi bende sakinleşmeliydim hızlı bir nefes aldım hiçbir şey olmamış gibi yüzümü kuruladım,eğildim tozlanan üstümü başımı çırptım,dimdik durdum o arada ayılan Mahir'e baktım.Şimdi dördü de karşımdaydı ve hayretle bana bakıyorlardı parmağımı kaldırıp onlara doğru salladım
"Benden uzak durun ben sizin hiçbir şeyiniz değilim.Sakın gidip de bi yerlerde saçma sapan konuşmayın benim bir ailem var çocuklarım var.Ve en önemlisi beni takip etmeyin sakın diyorum bak gerizekalı sana diyorum bunu beni gördüğün yerden uzaklaş sakın benimle muhatap olma" Mahir'e bakarak konuşurken Mirhan sözümü kesti
"Çocuklarım mı kızım sen ne yaşıyorsun" bizim çocukları kendi çocuğummuş gibi konuştum ki Baran'ın da canı yansın istedim.
"Sanane" Mirhan başını sinirle Mirza'ya çevirdiğinde gözlerim Baran'a kaydı nefretle bakıyordu bana sinir bozucu bir gülüş attım ona da
"Ne çocuğu kızım" Mirza'ya cevap vermeden onların yanımıza geldiği tarafa doğru yürüdüm
"Dur bakalım öyle sen bize posta koyup gidemezsin" Mirhan kolumdan tutup beni göğsüne çektiğinde bir kolunu da belime dolayıp sarıldı bana başım omzuna düştüğünde burnum sızladı.Ben bu desteği çok beklemiştim be abi ama şimdi çok geç.Onu itmeye çalıştım izin vermedi saçlarımı kokluyordu
"Hala mı dalinle yıkanıyorsun" evet hala çünkü Baran çok severdi dalinin kokusunu evimize de paket paket almıştı onunla göz göze geldiğimizde yine nefretle bakıyordu bu sefer bende ona öyle karşılık verdim.
"Bırak beni gideceğim""Sana karşı olan öfkem tüm şehri yakar ama kıyamıyorum da" onu daha sert şekilde ittirdim
"Bana kıydın abi sen hepiniz kıydınız bana o öldü dediniz bende öldüm"
"Gitmene izin vermiyorum benimle geleceksin" Mirhan'ın dediğiyle kahkaha attım.Yerde yeni yeni ayrılan Mahir konuşmak için ağzını açtığında konuşmasını istemedim çünkü sadece saçmalıyor.Kendime geldiğimi düşünerek Mirhan'ın karnına dirsek atıp çaprazımdaki Mirza'ya salladım yumruğumu
"Lan ben ne yaptım şimdi daha yeni iyileşti açtığın yara" o söylenirken Mirhan'ı Baran'a ittim ona temas edemezdim.İkisi birlikte geriye sendelenderken gidip Mahir'in karnına bir tekme attım ona olan sinirim geçmedi.Mirza'ya döndüğümde ellerini kaldırıp sırıtırken elini cebine atıp araba anahtarını avucuma bıraktı gözlerim dolarken kaptım anahtarı.Diğerleri toparlanırken koşarak çıktım yola.Düğmeye bastığımda öndeki arabalardan biri açılınca hemen binip kapıları kilitledim.Nefesimi düzene sokmaya çalışırken kafamı direksiyona koydum.Ben ne yaşadım az önce nasıl kontrolümü kaybettim o aptal çocuğun bana zarar vermesine izin verdim.Arkadan gelen karmaşık seslerle aynaya baktım onlar da çıkmıştı oradan arabayı çalıştırdığım gibi gazı kökledim.Kalekolun önüne geldiğimde arabayı dışarı park edip anahtarını tekerleğin üstüne koydum bir de anahtar vermek için muhatap olamam onunla.Odama geldiğimde hızla üstümdekilerden kurtulup sıcak suya attım kendimi.Derim eriyecek derecede sıcak suda yıkanırım ki anca öyle temizlendiğimi düşünüyorum o bir ayda şerefsiz asla duş almama izin vermemişti.Bir gün yine duş almak istediğimi söylediğimde beni banyoya fırlatıp buz gibi suyu araba yıkar gibi çevire çevire üstüme tutmuştu ertesi günde hasta oldum diye sinirlenip avucumda sigara söndürmüştü.Beni kimse kurtarmadı ama bugün o ergene yumruk attım diye nasıl da kurtarmaya çalıştılar.İçime attığım hıçkırıkları banyo duvarlarına saldım.Başımdan akan sıcak su gözyaşlarımı da temizleyip giderken bacaklarım taşıyamadı beni ve yere çöktüm.Suyun altında o halde ne kadar kaldım bilmiyorum içim hafifleyince doğruldum,kalk kızım Gökçe senin senden başka elinden tutanın olmaz kalk ve kendine gel.Kendi motivasyonumla ayağa kalktım suyu kapatıp havluma uzandığım sırada dalin şampuanımı görünce tekrar dolan gözlerimle sinirlendim.Bugünden sonra saçlarıma bir daha dalin sürmeye tövbe olsun.Şampuana tekme atıp çıktım banyodan.Hemen pijamalarımı üstüme geçirip aynadaki görüntüme baktım
Alnımda bir kızarıklık vardı kolumun da ufak bir yerinde derim soyulmuştu ama gözlerim tıpkı içim gibi ruhsuzdu.Aynaya bakmayı bırakıp dolaptan spor taytımı ve tişörtümü giydim kafamı boşaltmam lazımdı saçlarımı gelişi güzel karıştırıp masanın üzerindeki kulaklıklarımı kulağıma takıp müzik listemden rastgele bir şarkı açtım.Hali hazırda duran spor çantamı da aldığım gibi salona gitmek için çıktım odamdan.Salona indiğimde pek kimse yoktu hemen kum torbasına geçip o ergen Mahir'e atamadığım yumruklarımı sıraladı. Vurdukça rahatlıyorum torba daha hızlı gelip giderken tekmelerimi de atmaya başladım.Sağ kroşe sol kroşe sağdan bir tekme arkamda bir hareketlilik fark ettiğimde önümde de ışığım engellenmişti ileriye baktığımda karşımda yine aynı dörtlü vardı nasıl baktığımı bilmiyorum ama Mirhan panikle konuştu
"Sakin ol sadece konuşacağız" ona gözlerimi devirip Mirza'ya döndüm şefkatle bakıyordu elinde tuttuğu bir kremle yanıma yaklaşırken hızlı bir hareketle yerdeki çantamı suyumu aldım
"Uzak durun benden" papağan gibi tekrarlıyordum onlara ama yine anlamıyorlar beynimden alev çıkıyormuş gibi hissediyorum
"Dur" Baran'ın sert sesini duyunca adımlarım sekteye uğradı.Kalbimde hissettiğim ağrıyla elim göğsüme gitti.O sırada dışardan bağırış sesleri geldi
"Gökçe,Gökçe,Gökçe" Mert'in gittikçe yaklaşan sesiyle rahatladım onu karşımda göründüğünde vücuduma bir rahatlama geldi elimdeki çanta yere düşerken bacaklarımda titremeye başladı.Mert hızlı adımlarla yanıma geldi ne olduğunu anlamaya çalışıyordu ellerini yanaklarıma koyup yüzümü inceledi kaşları çatılırken gözlerinde yanan ateşi gördüm dolan gözlerimden akan yaşlar eline düştüğünde sakin bir tonda konuştu
"Özür dilerim bebeğim yetişemedim bu sefer.Dokunmuşlar sana tamam sileriz izlerini güzelim" daha çok kendini sakinleştirmeye çalışıyor gibiydi onu başımla onaylayıp yüzümü temizledim
"Gidelim" yere eğilip çantamı aldıktan sonra beni de kolunun altına alıp yürümeye başladığında arkamızda bir hareketlilik olunca adımlarımı hızlandırdım Mertte bana ayak uydurdu
"Dinleyin bilmeniz gereken şeyler var" Mirhan'"Dinleyin bilmeniz gereken şeyler var" Mirhan'ın söylediği şeyle Mert duraksadı
"Güzelim seni şu ilerideki pufa bırakayım çok az bi dinlen hemen geleceğim" istemeyerek de olsa dediğini yapıp oturdum saçlarıma bir öpücük kondurup onlara doğru gitti.Dörtlüye baktığım zaman Mirza ve Baran bana bakarken Mirhan ve Mahir'in gözleri onlara sert adımlarla giden Mert'e odaklanmışlardı.
"Gökçe" üzerime düşen gölgeyle birlikte Alparslan'ın sesini duydum spora gelmişti
"İyi misin sen?" uzun gölgesiyle birlikte elini yanağıma uzatınca yana doğru kaçtım ondan.Gözlerini mahçupca kısıldı
"Af edersin birden seni böyle görünce düşünemedim" ona gülümsemeye çalıştım
"Estağfurullah abi sen kusura bakma ufak bir dövüş kazası diyelim" o da gülerken yanıma oturdu
"Sen bir de karşı tarafı gör diyorsun yani" ikimizde sesli bir kahkaha atınca salondaki gözler bize dönmüştü.Lan az önce götürüyorlardı beni kimsenin dönüp baktığı yoktu.
"Spordan çıkmışsın üşütme terin soğumadan duş al" Alparslan abinin dediğiyle kendime baktım çoktan soğumuştum da
"Kokuyor muyum" bana şaşırarak baktı
"Hayır öyle bir şey ima etmedim hasta olma diye dedim" birilerinin beni sadece iyi niyetle düşünmesine o kadar yabancıydım ki ona ne diyeceğimi bilemedim
"Öz abi ve kardeşim tarafından darp edildiğim için senin benim iyiliğim için konuşacağını düşünemedim abi kusura bakma" elini dizimdeki elimin üstüne koyup sıktı
"Ne zaman nerede başın sıkışsa ara beni ben sana her zaman koşarım.Acılarının üstüne acı konulsun istemem gencecik kızsın hayat dolu olman gereken yaşta şuYaşta şu hikayenin baş rolü olman beni üzüyor." ona sadece omuz silktim ne diyecektim ki o da bir şey demeden salonun arka tarafına doğru yürürken Mert de sinirle geldi yanıma
"Hadi güzelim gidelim buradan" onu başımla onaylayıp kalkıp yürümeye başladım
"Ne diyor o aptallar" sinirli bir nefes verdi
"Gerçekten de aptallar saçmalıyorlar" ikimiz kalekoldan yavaş adımlarla çıkarken karşıdan hızlı adımlarla sinirle gelen Destan'ın görünce birbirimize döndük
"Deşifre mi oldum" aklıma gelen ilk şeyi sordum sanırım o da aynı şeyi düşünüyordu ki eli silahına gitti benim silahım yanımda değildi kahretsin!
"GÖKÇE" Destan haykırarak gelirken Mert beni arkasına aldı.Etrafıma bakarken salondan çıkan dörtlüyü görünce Mirza'ya koştum
"Silahını ver" anlamadan bana bakınca elimi beline atıp aldım silahı itiraz etmeye kalkınca
"Sus ve onlarla beraber salona gir"
"Neler oluyor" Mirza'nın omzuna koydum elini
"Lütfen güven bana size zarar gelmesin al onları da gir içeri" Mert beni kolumdan çekip tekrar arkasına aldı.Destan bizi henüz görmemişti ama şu önümüzdeki L koridordan geçtiğinde karşı karşıya kalacaktık.
"GÖKÇE" tekrar sesi yankılandığında sakin kalmam gerektiğini biliyorum boğazımı temizleyip sesimi düzenledim
"Destan hayatım neredesin" ona seslenirken arkamı döndüm aptal dörtlü olduğu gibi duruyordu onlara elimle salonu işaret ettim dördü de kaşlarını çatıp omuzlarını kaldırdı
"Gök Kız neredesin" bu sefer gözlerim telaşla Mert'i buldu bana Gök Kız demesi bir tesadüf müydü eğer deşifre olduysam sadece bana zarar gelmeliydi.Arkamızdakiler salona girmeyince Mert'i de tutup onlara doğru ittim silahı belime koyup hızlıca Destan'ın önüne doğru yürüdüm.Göz göze geldiğimizde panikli ve sinirli gördüm onu bir elim belimde onun bana gelmesini bekledim.Tamam mı devam mı göreceğiz.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |