13. Bölüm

Bölüm-12

Bukalemun
bukalemun_misali

Destan karşımda göründüğünde gülümsemeye çalıştım kollarını açarak geldi ve bana sarıldı.O kadar sıkı sarılmıştı ki vücutlarımız bir bütün gibi olmuştu bir şeyler mırıldanarak saçlarıma öpücükler konduruyordu.Ben şimdi o babasından şefkat görmeyip dışarda kendilerine böyle davranan erkeğe aşık olan kızları çok iyi anladım.Bu sevgi,şefkat insana o kadar iyi geliyordu ki ona sığınmak çok kolaydı ve bir o kadar da huzur verici ama biliyorum ki bu insan bir vatan haini,şerefsizin teki.Bunu biliyor olmama rağmen bana karşı olan ilgisi,şefkati gözlerimi doldurdu.Benim neredeyse bu merhamete kanacak kadar sevgiye aç olduğumu fark etmemle hıçkırmam bir oldu.Destan hala içine sokmak ister gibi sarılıyordu saçlarımı seviyordu.Biraz ayrılıp alnını alnıma yaslayarak ellerini saçlarımı koydu

"Bulacağım o şerefsizleri seni üzenleri mahvedeceğim" nasıl haberi olmuştu neyi ne kadar biliyordu hiçbir şey anlamıyorum konuşmak için ağzımı araladığımda parmağını dudağıma koydu

"Şşt acele etme çok kötü görünüyorsun önce seni bir temizleyelim" cebinden çıkardığı mendille yüzümü temizledi hareketlerini takip ederken gözleri gözlerime denk geldi

"Güzel kızım benim canını yakanları tek tek bulacağım" ona yarım ağız güldüm arkamızda bir hareketlilik olunca gözleri o tarafa kaydı

"Destan ne oluyor neden bağırıyordun?" Mert olayı anlamak için gelirken sormuştu ama Destan ona sinirle bakıyordu

"Sen neredesin?" neyin peşindeydi bu adam anlamıyordum

"Şubedeyim" Mert omuzlarını kaldırıp indirerek umursamazca konuşmuştu demekki her şey yolundaydı.O sırada dörtlü de görüş alanımıza girdiğinde Destan beni yanına çekip kolunu belime attı.Mahir'in suratı bembeyaz olmuştu gözleri ise sadece yerdeydi Mert'e baktığımda sakin kalmaya çalışır gibi bir hali vardı diğer üçüne de bakmadım

"Bebeğim sen sakın korkma ben o serserileri bulacağım cezasını çekecekler" kaşlarım çatılırken merakla sordum

"Ne serserisi ne cezası" dediğimde elini çeneme koyup alnımı inceledi başımı sağa sola çevirdikten sonra

"Sana saldıranlardan bahsediyorum" sözü bittiğinde o hala alnıma bakarken ben ne diyeceğimi bilemeden gözlerimden akan iki damla onun eline düştü.Bu nasıl bir acıydı böyle öz kardeşlerim canımı yakarken vatan haini şerefsizin teki bana merhamet ediyordu.Gözlerimden akan damlalar durmak bilmiyordu doluyor sürekli taşıyordu Destan yüzümün acısından ağladığımı düşünüyor olsa gerek ki beni göğsüne yaslayıp 'geçti geçti' diyerek sakinleştirmeye çalışıyordu.Derin nefesler alıp kendime geldiğimde ensemdeki elinden kurtulup onunla arama mesafe koydum

"Tamam sakinim spordaydım ben aslında iyiyim sende kimseyi bulmak için uğraşma.Gasp etmeye çalıştılar ben hallettim onları da sen nereden ne öğrendin de geldin buraya böyle onu söyle" şüpheli halimi gülerek dinliyor olması beni daha tedirgin ediyordu

"Var bizim de bağlantılarımız geçen Baran'ın evlilik teklifi davetinde tanıştırdığım Müdür Baba görmüş seni o söyledi hali hal değil dedi" o davet gecesini hatırlamak iyi gelmemişti anladığımı belirtircesine sadece başımı salladım Benim musluklar bir açıldı mı durdurmak zordu bir de ona ağlamamak için aceleyle konuştum

"Dinlenmem lazım yarın iş var" arkama doğru bakıp düşündü biraz

"Sen Mertle onun evine git güzelce dinlen yarın da onunla geçersin şubeye" kaşlarım benden bağımsız çatıldı hemen

"Sen karışma Destan herhangi bir tehlike yok Mert benim bakıcım değil kendi hayatı var ben kalekola geçeceğim sen de kendi işlerin ile ilgilen" sinirlenmişti ona muhalefet olmamdan hoşlanmıyordu

"Güzelim sen ağabeyinle git bende tehlikenin olup olmadığına karar vereyim" derken sinirleniyordu aynı anda omzumdan tutup kendine çekti beni parmaklarını saçlarımın arasına koyup karıştırırken boynumdan öptü

"Hadi Mert hadi abi al kardeşini eve geçin hem belki akşam bi kahveye uğrarım size" nasıl bizi emrine alıyordu hiç çekinmesi,utanması yoktu.Görev olmasa ikimizde katlanmazdık bu tipe Mert de zoraki bir gülümsemeyle yanıma gelip elini omzuma attı

"Eyvallah gençler herkes kendine dikkat etsin" Mert dörtlüye gözünün ucuyla baktığında bile dönüp bakmadım onlara Destan a el sallayıp kolumu Mert'in beline atıp sarılıp destek alarak yürüdüm.

"Ben her zaman seninleyim" ona bir şey demeden başımı omzuna koydum zaten iliklerime kadar hissettiriyordu.Ağır ağır ilerlerken yanımızdan bir araba yavaşlayınca Mirza'yı gördüm

"Bırakayım sizi kimse yok yalnızım" ikimizde onu takmayıp yolumuza devam edince birden gaza basıp gitti onu da anlayamıyorum bazen.İkimiz sessizlik içinde evine geldiğimizde kapıyı açtığında içeri girip doğrudan odama geçip temiz kıyafetlerimi alıp banyoya geçtim.Duşumu alıp çıktığımda Mert'in hazırladığı sofrayı görünce masaya yürüdüm kuru fasulye pilav yapmıştı

"Güzelim inşallah o yerlere dökülen mis kokulu saçlarını toplamışsındır" ona gülerken sandalyeye yerleştim

"Topladım topladım korkma aynı bulduğum gibi bıraktım banyonu,ellerine sağlık abim benim" saçlarıma bir öpücük kondurup kendisi de oturdu konuşmak istemediğimi bildiği için televizyonu açıp rastgele bir kanalda durdu ikimizde televizyon izliyormuş gibi yapıp yemeğimizi yedik tabakaları toplamaya başladığında elimle durdurdum onu

"Bana bırak" yorulmuştu yine benim yüzümden şimdi bari dinlensin istedim.O koltuğa geçerken bende masayı ve mutfağı toparladım saat zaten akşam sekiz olmuştu kaç günlük yorgunluğum var gidip uyusam sabaha anca dinlenmiş olurum.

"Abi çok yorgunum ben uyuyacağım sabah beraber gideriz şubeye olur mu?" şefkatle gülümsedi

"Gel buraya ben seni seveyim saçlarınla da oynarım hemen uyursun" sözü biter bitmez koltuğun kenarındaki battaniyeyi alıp yanına uzandım üstümüzü örttüm onun elleri de saçlarıma gidip oynamaya başladığında işte huzur buydu.Hiçbir şey düşünmeden gözümü kapattım.

°°°

Uzaktan gelen alarmın sesiyle gözlerim birden açıldı abimin yanına yattığım gibi uyumuşum o da biraz benim üstümde uyumuş belimin ağrısıyla yüzümü buruşturdum abim de benim kıpırdanmalarıma dayanamadı ki uyanmaya başladı gözlerini açtığında beni görünce tebessüm etti

"Güzellik günaydın bakalım" bende ona gülümsedim

"İlk kalkan kapar tuvaleti" derken kalkmıştım bile hemen elimi yüzümü yıkayıp üstümü giydim salona geri döndüğümde onun da beni beklediğini gördüm.

"Haydi" ikimiz dün sessizlikle geldiğimiz yolu bugün neşeyle geri yürüyorduk

"Hafta sonu Ankara'ya gidicem istersen sende gel" teklifim hoşuna gitmişti

"Olur aslında baya zaman oldu bizimkileri görmeyeli"

"Uçak biletleri senden o zaman abi olmak ne büyük nimet hep beni sevindirerek sevap kazanıyorsun" attığı kahkahaya bende ortak oldum sonunda gülmesi bittiğinde

"Öyle olsun bakalım cimcime" beni sinir etmeye çalıştığını biliyordum ama yine de konuşmadan duramadım

"Cimcime değilim ben abi" burnumu iki parmağıyla sıktırıp dalga geçmesine devam etti.Sonunda şubeye geldiğimizde ben üniformamı giymeye geçerken Mert de odasına doğru döndü.Soyunma odasına geldiğimde kızların da yeni geldiğini gördüm

"Günaydın kızlar"

"Günaydın amirim" selamlaşmamız bittiğinde Zümra'ya döndüğümde hemen harekete geçti

"Amirim çayı koyuyorum o demlenene kadar kahvenizi de hazırlıyorum hemen" alt devre olmak zor işti valla ama kız zehir gibiydi hoş bize de böylesi yakışır.Ona göz kırpıp başımı salladım.Üniformamı giydiğimde her zamanki çardağa baktım kimse görünmüyordu ağır adımlarla gidip oturduğumda Zümra da elinde kahveyle hızlı adımlarla bana doğru geliyordu

"Tamam acele etme" elinden aldığım kahveyle gülümsedim ona

"Eyvallah ellerine sağlık" ilkokul da öğretmenden emoji almış çocuk masumluğuyla güldü

"Afiyet olsun amirim"Geri yerime oturduğumda o da gelmişti bir yudum aldığım kahvem iyi hissettirmişti timin geri kalanları da geldiğinde

"Ooo amirim kahvelenmişsiniz yine afiyetler olsun" bu çocuğun zevzekliği ne olacaktı hiç bilmiyorum

"Sende iç oğlum elinden alan mı var" Murat dudaklarını büküp Zümra'ya döndü

"Bana yapmıyor kaç kere istedim kendin yap ben sadece amirime yaparım dedi" Zümra ona böcekmiş gibi bakıp eliyle üstünü silkeledi.

"Amirim sizin lavuk geldi yine" Mehmet'in bakarak konuştuğu yere döndüğümde Destan'ın arabasını park ettiğini gördüm bütün neşem gitmişti

"Şerefsizin defterini bir kapatamadık" Alparslan da memnuniyetsizliğini dile getirdiğinde güzel bir tim olduğumuzu düşündüm birbirimizi sahipleniyorduk

"Arkadaşlar var olun" kalkıp Destan'ın yanına yürümeye başladım boş boğaz dünkü mevzuyu burada açabilirdi arabadan inip beni gördüğünde kollarını açtı kahvemi göstererek yarım yamalak sarıldım ona

"Hoşgeldin" gözü alnıma kaydığında konuştum hemen

"Geçti ya dün taze olduğu için belli oluyordu" yine de ikna olmamış gibi bakıyordu

"Sen niye geldin bakalım" gözlerini gözlerime kilitledi

"Seni merak ettim akşam telefonlarıma cevap vermedin de" kaşlarım çatılırken düşündüm Mert görüp bir şey dememiş olmalıydı

"Erkenden uyudum ben sabahta aceleyle geldim kusura bakma lütfen" sakinlikle baktı bana

"Sorun yok alışıyorum sana" dediğine bir cevap vermeden konuyu değiştirdim

"Senin davaların olmuyor mu çok rahat geziyor gibisin" saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırırken yanağımı okşadı

"Geçen de sormuştun bunu çok merak ediyor gibisin bir gün gel benimle adliyeye" gözlerimi devirdiğimde daha çok güldü

"Koltuğuna da oturt istersen"

"Şşt tamam prenses müdür beyle bir görüşmem var o yüzden geldim bir davamla ilgili çalışıyorum yani merak etme" biten kahvemi çöpe attığımda çardaktaki timimi gösterdim

"Tamam bende bizimkilerleyim birazdan spora ineriz çıkışta yemek yiyelim" ona teklifte bulunmama sevinmişti

"Aslında..Acaba diyorum beni artık ağabeyinle de mi resmi olarak tanıştırsan" artık bir an önce beni kendi tarafına çekmeye çalışıyordu hızlanması benim içinde iyiydi sabredemiyordum

"Süper fikir o zaman akşam yemeğine haberleşelim" beni öpeceğini anladığımda istemsiz geriye doğru kaçtım

"Şubenin ortasında timimin karşısında hoş değil sonra ödeşiriz" kafasını sallayarak çardağa doğru bakıp selam verdikten sonra tekrar bana döndü

"Haklısın sevgilim görüşürüz" sonunda rahatça nefesimi dışarı bıraktığımda benimkilere seslendim

"Haydi millet spor testinden önce bir idman yapalım" onlar ayaklanırken bende soyunma odasına doğru yürüdüm çantam hazırdı zaten hemen alıp aşağı indim Mehmet gelmişti bile

"Hızlısın" sesimi duyunca elindeki telefonu bırakıp yanıma geldi

"Sizde öyle amirim" o sırada geri kalanlarda geldiğinde tamamlanmıştık

"Herkes kendi sporuna göre çalışsın arkadaşlar iki saatimiz var ona göre planlayın diğer görev de koşu yaparız" kulaklıklarımı kulağıma takarken herkes dağılmıştı bile.Dün yarım kalan hareketlerimi tamamlarken aklımdaki düşüncelerden de uzaklaşıyorum.Spor yapmayı bu yüzden seviyorum uçuyormuş hissi veriyor.

°°°

Sporumuz bittiğinde yemekhaneye geldiğimizde Mert'i görünce aklıma Destan'a verdiğim söz geldi ona söylemeyi unutmuştum yemeğimi alıp masasına giderken göz göze geldik

"Spordaymışsın rahatsız etmek istemedim de o haini gördüm akşam yemeğe gideceğimizi söyledi" sinirle kapandı gözlerim aptalın tekiydi

"Ondan hemen sonra indik salona vakit olmadı şimdi söyleyecektim ama onun sana söylemesi ne kadar kişiliksiz olduğunu gösteriyor zaten" keyifsiz görünüyordu

"Şu görev bir bitseydi" mırıltısını onayladım

"Aynen de sen iyi misin?" sorumla gülümsedi

"İyiyim güzelim sorun yok yoruldum sadece" çok inanmasam da uzatmak istemedim yemeğini bitirince arkasına yaslandı

"Kaçta ve nereye gideceğiz?" omuzlarımı kaldırıp indirirken konuştum

"Bilmiyorum sorarız paşaya" keyifsiz hali devam ederken tekrar konuştum

"İstersen başka bir gün gidelim bugün olmak zorunda değil" başını iki yana salladı

"İyiyim güzelim sadece onunla ilişki halinde olman ve yaşadıkların sinirimi bozuyor hiçbir şey yapamıyor olmak beni kötü hissettiriyor" uzanıp elini tuttum

"Abim lütfen ben iyiyim hem hafta sonu da daha mutlu olacağım" tuttuğum elimi sıktı

"Gökçe üzgünüm ama hafta sonu izin çıkmadı sana bu şerefsizin görevi yüzünden görev bitene kadar izin yok sana her ihtimale karşı hem de senin güvenliğin için" sinirlenmemek için sıktığım dişlerimin arasından fısıldadım

"Çocuklara söz verdim"

"Güzelim gerçekten uğraştım ama olmadı" biliyordum belki de aslında bu yüzden bu kadar keyifsizdi

"Ama sen yinede çocuklara bir şey deme ben halletmeye çalışacağım"

"Abi yarın cuma"

"Şşt sen bana güven sadece" kendinden emin böyle konuşuyorsa vardır bir bildiği deyip ona başımı sallayıp gülerek yemeğine devam ederken ayaklandı

"Sana afiyet olsun biliyorsun küçük bir hanımı mutlu etmek için çalışmam gerekiyor" bana laf çarptırarak işgüzar konuşmasına aynı şekilde karşılık verdim

"Aah bayım öyleyse size kolay gelsin" o giderken bende yemeğimi bitirip bir çay aldım.Nasıl çözerdi bilmiyorum ama Mert verdiğim sözü tutmamın bir yolunu bulur hafta sonu çocuklarla olmamı sağlardı telefonuma gelen mesajla timimin nerede olduğuna bakındım hepsi aynı masadaydı hemen yanlarına geçtim

"Arkadaşlar bir kuyumcu da hırsız çetesi varmış müdahale etmemiz gerekebilir.Ekipler yakın temasa geçerlerse hemen gideceğiz hazır olalım" herkes yemeklerini olduğu gibi bırakıp toparlanırken Murat hala yiyordu ona baktığımı fark edince elindeki ekmeğini de ağzına attı

"Amirim aç ayı oynamaz ne yapayım operasyonun ortasında bayılayım mı Allah aşkına bakmayın artık öyle" hep beraber soyunma odalarına geçerken beklenen telefon gelmişti çete teslim olmamakta ısrarcıydı üstelik silahları vardı ve içeridekileri rehine almışlardı.Beş dakikanın sonunda operasyon kıyafetlerimizle araca yerleştik boyunluğumu burnuma çekmeden konuştum

"Herkes dikkatli olsun biliyorsunuz ki ikna etmeye gitmiyoruz arka taraftan Murat,Zümra,Zehra kapı güvenliği sizde ön tarafta da Alpaslan,Mehmet benimle geri kalanımız ortada kalsın" kuyumcu dükkanının yakınına geldiğimizde kalabalığı görmüştük araçtan inip hızlıca dükkanın etrafını sardık Alparslan uyarısını yapmak için bana dönüp işaret beklediğinde gözlerimi kapatıp onayı verdim

"Teslim olun sıkıştınız burada kimsenin canı yanmasın"

"Çekilin önümüzden yoksa rehineleri vurmaya başlarız" Alparslan abinin yanına doğru yürüyünce hırsız silahını bana doğrulttu

"Duymadın herhalde beni"

"Uğraştırmayın şimdi teslim olun yoksa on dakikaya paket olacaksınız" diğerlerine bakıp sırıtırak konuştu 'karıymış lan bu' tekrar bana bir şey diyecek olduğunda kolunu nişan alıp ateş ettim silahı yere düşerken kendisi de yere yatıp acıyla bağırdı diğerleri şaşkınlıktan hareket edemeden hemen Mehmet ve Alparslan onları da kelepçeledi vurduğum adama yanaşıp koluna tekme attım aptal sıyırmıştı sadece

"Karı değil kadın diyeceksin benimle konuşurken de ağzını yaymayacaksın" Bana cevap vermeden başını salladığında Alparslan'ın yanına geçtim tutanak işlerini bitimişlerdi imzamı atıp arabaya geçmeleri için işaret verdim.Yine zırhlı araçla şubeye dönerken Murat'ın gevzeliklerini dinlemekten başım ağrımıştı sonunda geldiğimizde mesaimiz de bitmişti

"İyi istirahatlar arkadaşlar" hemen soyunma odasına geçip operasyon kıyafetlerimi çıkardım sivillerimi giydim o sırada gelen mesaj sesiyle Destan geldi aklıma

"Konum atıyorum canım oraya gelirsiniz" bu nasıl bir kibir böyle kılıksız herif ona kalp emojisi atıp okeyledim.Modumu düşürmüştü muhabbet ederek hazırlanan kızlara iyi akşamlar diyerek Mert'in odasına yürüdüm.Kapısını tıklattığım da hemen açılmıştı

"Canım bende şimdi çıkıyordum" o da benim gibi düşüktü ama çaktırmamaya çalışıyordu gülümsedim haline

"Müdür Bey'e söyleyelim de çıkalım" beraber sessizlikle odaya geldiğimizde kapıyı tıklayıp içeri girdik

"Müdürüm çıkıyoruz biz" Müdür bey düşünceli görünüyordu

"Çocuklar cihazları da takmıyoruz dikkat çekmesin diye ama sizin güvenliğiniz sağlanıyor merak etmeyin daima yanınızdayız dikkatli olun"

"Anlaşıldı Müdürüm" ikimizde selamımızı verip çıktık odadan zaman geçtikçe seviyordum bu adamı babacan bir tipti

"Konum atmış beyefendi" Mert'in memnuniyetsiz sesiyle adımlarımız hızlandı arabaya geçtik hemen ikimizde aynı sessizlikle giderken bu şehrin dağlarına kaydım gözüm o Gelhat iti hangi indeydi kim bilir de çıkmıyordu bir türlü konumdan gelen 'hedefe ulaştınız' sesiyle geldiğimiz yere baktım iyi kalabalık bir yere benzemiyordu.

"Haydi bakalım" arabanın önünde yan yana gelince uzattığı koluna girdim hemen başımı da omzuna koydum yapışık gibi ilerlerken masalardan birinde kalkan Destan görünce o tarafa yürürken ağabeyimden ayrıldım.

"Hoşgeldiniz"

"Hoşbulduk,hoşbulduk" ikimizde karşılık verdiğimizde Destan beni yanına abimi de karşısına oturtmuştu

"Acıkmışsınızdır hemen sipariş verelim anca gelir zaten" onu başımla onaylarken Mert konuştu

"Aynen" ikimizde ne yapacağımızı bilmiyorduk gerginliğimiz hadsafaydı

"Ee anlatsanıza insanın bir kardeşinin olması nasıl bir şey yüzünden belli oluyor ama kardeşinin sevgilisiyle tanışmak da kudurtuyordur insanı" Mert sinirle gülünce Destan bana döndü yanlış konuştuğunu düşündü

"Yok kardeşim senin gibi birini getirdiği için şanslıyım bence" Destan rahatlarken Mert'e güldüm yemeklerimiz geldiğinde ne kadar zaman onlardan koptum farkında değilim yemeğimi bitirip arkama yaslandığım da garsondan bir de çay istedim fazla yemiştim dönüşte spor salonuna inmem lazım.İkisi futboldan konuşurken ben çayımı içerken kendi kendim ile dertleşiyordum.Bu hakim davasını kapatmadan Gelhat ile ilgili bir şeyler öğrenebilmenin bir yolunu bulmam lazım.

"Bu da maşallah nasıl bir rahatlık" başım sarsılırken ne zaman kapattığımı bilmediğim gözümü sinirle açtım

"Ne" Mert göz devirirken Destan yüksek sesiyle güldü

"Uyudun" ikisine de cevap vermeden çayımdan bir yudum aldığımda gerçekten soğumuştu biraz.Uzaklara bakarken omuzlarımı kaldırıp indirdim Mert fırsattan istifade kaçmayı planlanmıştı ama Destan izin verecek gibi değil

"Geldiğimde bizimkilerle karşılaştım şu arka taraftalardı bir merhaba diyelim mi bir çay da orada içeriz belki" bizimkiler dediği kimdi bilmiyorum ama yine de kalkmıştık dediği gibi arkaya giderken başımı Mert'in omzuna koydum yine uykuya dayanamazdım ki

"Afiyet olsun" Destan'ın sesiyle yüzümü buruşturarak gözlerimi açtım karşımdakilerle kocaman oldu gözlerim Mert'e döndüm hemen o da şaşkındı ikimizde bozuntuya vermeden Destanın çektiği sandalyelere oturduk.Hayatımın aşkı ve onun nişanlısı,Baran ve Ayşe'nin masasına görev de olsa sevgilimle gelmiş olmak içimi acıttı eski sevgililerin hatta evlenecekken ayrılanların yeni partnerleriyle bir masada buluşması.içimden attığım kahkahayı durduramadan dudaklarımın arasından kaçınca bakışlar bana döndü.Elimi kaldırıp baş selamı verdim

"Pardon" Ayşe kınayan bakışlarını çekmeden gözlerini bayarak sordu

"Çok mu içtin?" onun gibi gözlerimi bayarak konuştum bende

"Niye sen içince böyle mi oluyorsun?" önündeki kadehinden bir yudum aldı

"Tatlım benim bünyem alışık" aşık olduğun insan bu mu gerçekten diye Baran'a baktığımda o da avucumdaki ize bakıyordu reflekse elimi masanın altına indirdiğimde göz göze gelince kafamı Destan'a çevirdim

"Kalkalım mı?Yorgunum" Mert de beni onayladığında üçünün konuştuklarını dinlemedim Mert dinliyordur zaten.

"Ne dersin hayatım sana da uygun mu?" Destan'ın elimi tutarken sorduğu soruyu anlamamıştım Mert kolunu omzuma atarken aydınlattı beni ikisi de yapışıyordu sürekli

"Onun uykusu geldi ya algıları kapalı bir an önce gidip yatağına kavuşmak istiyor.Ben gidince ona güzel bir ballı süt yaparım o ara hatırlatırım ama bildiğim kadarıyla yarın akşam için Ankara'ya gitme planı var" heyecanla döndüm uykum falan kalmamıştı

"Abilerin kralı be ayarladın mı izni helal lan sana dile benden ne dilersen" bahaneyle Destan'dan elimi kurtarıp Mert'e sarılırken Ayşe'nin sesini duydum

"Ayy kıro resmen" ona dönüp şirince sırıttım

"Mersi sosyetenin gülü" Mertle sessizce kıkırdarken O'na bir daha bakmadan masadan ayrıldım.Kalbimde o malum ağla kalbim ağla şarkısı çalarken yüzümde çelik gibi sertlikle valenin arabalarımızı getirmesini bekliyorduk.

"Beni kırmayıp geldiğiniz için teşekkür ederim" Destan arabasının geldiğini görünce vedalaşma aşamasına geçmişti şükür Mert de ona memnun kaldığını söylerken bizim arabada gelmişti Destanla sarıldığımızda gelen ağlama hissiyle hızla ayrıldım ondan

"Yarın evdeyim hafta sonu izinliyim Ankara'da olacağım haberleşiriz"

"Dikkat et kendine güzelim" yanağımı öptüğünde surat ifademi değiştirmemek için dişlerimi sıkarken el sallayarak bindim arabaya.O bizim gitmemizi beklerken hala el sallıyordum arkamızda kaldığında torpidoyu açıp ıslak mendille yüzümü ellerimi kollarımı değdiği her yeri duşa girene kadar idare edecek kadar sildim.Mert beni gülerek izlerken sinirlerimi daha çok bozuyordu

"Sus artık"

"Tamam tamam mmm yalnız şöyle bir sorunumuz var izinli değilsin henüz yarın benden haber bekle mutlaka ayarlayacağım senin için bir şeyler"

Suratımı asarken üzgünce mırıldandım 'tamam abi' o yola odaklanıp konuşmadan eve geldiğinde bende uyumamak için direniyorum aceleyle arabadan inip eve doğru yürüdüm

"Dur dur deli uyku mu kovalıyor" ona ters ters bakıp hırsla bağırdım

"He abi" sonunda o da hızla gelip kapıyı açtığında asansöre girmeden merdivenleri döve döve çıktım yukarı.Ankara'ya gidemeyecek olma ihtimalim bile çıldırtıyordu beni son basamağa da çıktığımda Mert kapıyı açıyordu anlamıştı sinirlendiğimi sesini çıkarmıyordu içeri girdiğimde direkt odama geçip kendimi öylece attım yatağıma.

°°°

Yüzüme gelen güneş ışığıyla gözlerimi araladım üstümü değiştirmeden uyuduğum halde ne güzel uyumuşum içimde güzel bir enerjiyle kalktım.Kenarda titreyen telefonumun ekranı aydınlandığında Destan'ın mesajını gördüm

'Günaydın sevgilim' bu iş beni çok sıkıyordu bıkkınca oflayıp cevap yazdım

'Günaydın aşk' mesajı gönderdiğimde bütün enerjimin çekildiğini hissettim gözlerim doldu çünkü ben bu mesajı yıllarca Baran'a atmıştım.Oysa şimdi şerefsiz de olsa başka bir erkeğe üstelik hiç de düşünmeden yazdım bunu.Ağlamamak için sıktığım gözlerimden iki damla düşünce derin bir nefes aldım üstümdeki yorganı tepikleyip kalktım muhtemelen evde tektim Mert çoktan gitmiştir ki odadan çıktığımda yoktu.Bu kimsesizliğinde verdiği hisle gözlerime dolan yaşların akmasına izin verirken koltuğa oturdum.Dokunmaya kıyamadığım sevgilim başkasına dokunuyordu ölmüş olsaydım da böyle olacaktı demek.Uğruna ölürüm diyen adam ben ölünce zaten yok deyip başkasının uğruna ölmeye karar vermiş.Şeytan diyo çek vur gebert aklıma gelen Baran'ın önümde diz çökmüş başında silahla beklediğim görüntüsüyle sinirle güldüm.Evin içinde yankılanan zil sesiyle kaşlarım çatıldı kim gelir ki yüzümü silip kapı deliğinden baktığımda kimse yoktu yanlış basmışlardı herhalde geri yerime giderken yine çalan zille parmak ucunda gidip delikten baktığımda yine kimse görünmüyordu.Kapıya kulağımı koydum bir hışırtı sesi gelmişti ve zil tekrar çaldı zile basan her kimse delikten görmeyeyim diye kenarda duruyordu.Sessizce cama yaklaştım bir hareketlilik var mı diye hiçbir şey yoktu.Zil tekrar çaldığında perdenin önünden çekilirken gördüğüm arabayla anlamıştım kimin geldiğini.Gerizekalı Mirza ne bok yemeye gelmişti acaba.Hışımla gidip kapıyı açtığımda onu merdivenlerin başında buldum arkasını döndüğünde ne halde olduğumu görünce kaşlarını kaldırarak bana doğru geldi kollarımı göğsümde bağladım

"Ne var sabahın köründe geldin basıyorsun zır zır" apartmanın içinde yankılanan sesimle yüzü buruşurken

"Bağırma" diye konuştu karşı kapıdan gelen tıkırtılarla dikkatim oraya gidince beni kolumdan tutup içeri soktu tam kapıyı kapatırken biri daha girince bunun Mahir olduğunu gördüm

"Hayırdır beni öldürmeye mi geldiniz?Allah aşkına namusunuzu falan mı temizlemek istiyorsunuz doğru söyleyin" üçümüz de ayakta sinirle bekliyorduk

"Şu haline bak diyorum abi size fahişe olmuş bu kızıyorsunuz bana" Mahir bana tiksinerek bakarken Mirza'ya konuşuyordu ona cevap bile vermeden arkamı döndüm evet şuan tam da öyle görünüyordum.Üstümde mini elbise makyajım dağılmış gözlerim kızarık resmen akşamdan kalmaydım zaten zihniyeti de pis olduğu için direk etiketledi beni beyefendi.Sesleri çıkmayınca arkamı döndüm evi inceliyorlardı

"Sevişirken düzenliyimdir kırıp dökmem" ağzımdan çıkanla bende kendime şaşırmıştım hatta utanmıştım ama onlarda beni çok yormuştu.Mahir sinirle üstüme gelirken Mirza tuttu onu

"Görmüyor musun bilerek konuşuyor öyle" Mirza'nın beni aramayı bırakmaması ne olursa olsun yanımda olması bazen de böyle bir hareketi yelkenlerimi suya indirivermeme sebep oluyordu.Bugün zaten ağlak olan gözlerim tekrar dolduğunda onlara yine arkamı döndüm

"Abi inanma buna masum falan değil duymadın mı Baran abimi akşam sevgilisiyle gelmiş adamın masasına.Şimdi de şu haline bir baksana kiminle yatıp kalktığı belli değil" gözümden akan yaşın hırsıyla döndüm iki adımda yapıştım Mahir'in yakasına

"Baran abinde ben neyim lan ben sevgilimle gittiysem o masada Baran abin bir aya evleneceğim dediği kadınla oturuyordu lan şerefsiz.Beni gördün de bir kere abla demedin ne oldu böyle demedin hiç sorgulamadan bana fahişe diyorsun.Bu başımdaki işler bir bitsin kendi derdimi bi sonuçlandırayım yemin ederim seni hayatım boyunca affetmeyeceğim" boyu bana yakın olan kardeşimi ittirdiğim de aynı hızla gelip kollarımdan tuttu

"Sen benim ablam falan değilsin sen bir fahişesin ailenin yüz karasısın keşke ölseydin duydun mu keşke geberip gitseydin" dilimi ne kadar ısırsam da gözlerime dolan yaşların akmasına engel olamadım beni ittirerek bıraktığında krize girmemek için derin derin nefesler aldım al ver al ver birinin beni tuttuğunu hissettim yumruk yaptığım elimi açmaya çalışıyordu

"Açmıyor krize girecek bir kere daha olmuştu böyle" Mirza'nın sesini duyduğumda daha çok kendimden geçtim o zaman beni lavanta kokusu kurtarmıştı şimdi kim kurtaracaktı bu girdaptan.Benim benden başka kimsem yoktu burada kendime gelmem lazımdı

"Sakin ol bebeğim buradayım kendine gel lütfen Diyar,Diyar,Diyar" bu sesi tanıyordum ama bana o isimle seslenince görüntüsü karışıyordu.Başımı iki yana salladığımı hissediyorum 'hayır,hayır,deme' sayıklarken seslerin uzaklaşmaya başlarken tekrar yankılandı

"Diyar,Diyar buradayım kendine gel lütfen çok korkuyorum"

"Evde bir şeyler olmalı daha önce de böyle olmuştu" konuşan Mirzaydı 'yaralarım sızlıyor' sırtımdaki yaralar kendini belli ederken avucumda ağrıyordu

"Buldum abla buna bir baksana" bu Mahir'in sesiydi abla demişti kime demişti ben onun ablası değildim ki keşke ölseydim ben öyle demişti bana 'keşke ölseydim keşke ölseydim' şimdi de bunu mırıldandığımı duyuyordum ama kendime engel olamıyorum

"Şş öyle deme bakıyım sen benim canımsın" yavaşça o karanlığa çekilirken en son duyduğum buydu.

°°°

Gözlerimin üstünde bir at oturuyordu sanki zorlukla araladığımda Mert'in evindeki odamdaydım ne olmuştu bana böyle ya Mert neredeydi başım ağrıyordu hafiften ayağa kalktığımda elbiseyle uyuduğumu görünce hemen onu çıkarıp tweetyli pijamalarımı giymeye başlarken seslendim
"Meert,ağabey,ağabeylerin kralı,abiciiim" bağıra bağıra giyinirken bir tıkırtı oldu salonda
"Allah aşkına akşam üstümü değiştirmeden uyumuşum başım da çatlıyor niye bu kadar yorgunum ben?Ya kime konuşuyorum abi bana izin ayarladın mı?Çocukların yanına gitmem lazım söz verdim hem o Destan şerefsizine gideceğimi söylemiştin çok uykum vardı akşam ya konuşamadım seninle heeyy bak sinirleniyorum bak abi demem sana Mert derim.. " bir hışımla açtığım odanın kapısını çarparak salona geçtim fakat gördüğüm kişilerle kaşlarım çatıldı Mirza,Mahir,Mirhan ve Hare birbirlerine anlamsız bakışlar atarak oturuyorlardı.
" İyi misin?" Mirza'nın sorusuyla düşündüm iyi miyim
" Diyar gel otur istersen" Diyar,Diyar Hare'nin gösterdiği yere bakarken beynimden kesik kesik görüntüler gözümün önüne geliyordu.Bazen krizlerden sonra bu hal oluyordu yani olmuştu doktor bunun normal olduğunu söylemişti nasıl ki bazen öğleden sonra uyuruz da öyle iyi alırız ki uykumuzu uyandığımızda sabah oldu zannederiz öyle aynı durum demişti.
"Ne istiyorsunuz?" şimdi dördü de bana bakarken ben hala Hare'nin gösterdiği yere bakıyordum
"Bırak bu numaraları asıl sen ne istiyorsun onu söyle" konuşan Mirhan'a kaşımı kaldırarak baktım bunlar beni öldürene kadar durmayacaklardı anlaşılan Duvardaki saate baktım 14.37 idi epey bir vakit olmuştu bu kadar zaman ne yapmıştı bunlar burada Hare tekrar eliyle yanını göstererek vururken konuştu

"Gel otur ayakta bekleme yoruldun" onu gerçekten özlemiştim ama bugüne kadar yanıma gelmediği için ona nasıl davranmam gerektiğini de bilmiyorum.Yine de gösterdiği yere yanına oturdum yanlış hatırlamıyorsam Mirza iki çocuklarının olduğunu söylemişti ama Hare vucüdunu korumuş görünüyordu.Şimdi karşımdaki iki öz kardeş ve bir kuzene baktım

"Harbi ne istiyorsunuz siz benden?Anlaşmamış mıydık beni siktir etmiştiniz zaten sizin soyunuzda da değilim niye buradasınız?" onlar birbirlerine bakarken Hare'ye döndüm

"Görmek istemiyorum bana iyi gelmiyorlar götür onları bir daha da karşıma çıkmasınlar lütfen" Hare elini kaldırıp saçlarıma götürdüğünde refleksle geri çekildim

"Dokunma" gözlerinin dolmasıyla havada kalan elini tutup dudaklarımı bastırdım

"İşi gücü şov boşuna geldik buraya da" konuşan Mahir'e döndüm bacak bacak üstüne atmış memnuniyetsizce oturuyordu Hare'nin elini sükunetle yanına bıraktım ve tüm sakinliğimle kalktım Mahir bitinin yakalarından tuttuğum gibi pencereye götürüp açık olan camdan kafasını çıkardım bir elim ağzında bir elim kolundayken evdekilere döndüm

"Bunu da alıp def olup gidiyor musunuz yoksa bunu aşağıdan mı almak istiyorsunuz iki saniye içinde yapın tercihinizi" çok sakindim sanki sinemaya mı gidelim tiyatroya mı diye soruyormuşum gibi bir entelektüellik vardı üzerimde.

"Tamam biz evden çıkalım tamam sen sakin ol lütfen" Hare tüm heyecanıyla araya girdiğinde diğerlerine baktım onunla aynı fikirde görünüyorlardı hızlıca toparlanıpçıktılar.

"Delisin sen deli alacağım bunun intikamını" Mahir'in dediğine kahkaha atınca gözlerindeki korkuyu gördüm

"Boşuna Sıyrık Gökçe demediler bana.Senin gibi kaç tane şerefsizin boynunu kırdım sayayım mı?" arada aşağıya kayan gözleri yüz ifademi görünce bana bakakaldı

"Abla dur yalvarırım sana dur" bedenini biraz daha camdan sarkıtırken düşmesin diye de daha sıkı tuttum

"Yok canım abla değil ben senin ablan falan değilim fahişe diyeceksin dilin sürttü herhalde de bakıyım fa-hi-şe" korkuyla bağırıyordu sadece

"Tamam özür dilerim bir daha demeyeceğim affet tamam" evdekiler aşağıda göründüğünde oradan bağırmasınlar olay büyümesin diye Mahir'i geri içeri çektim

"Def ol git" derin derin nefesler alırken mutfak tarafına geçip bir bardak su aldım.Gözleri beni takip ederken hala nefesini düzene sokmaya çalışıyordu suyumla yanından geçip koltuğa oturduğumda kaşlarını yukarı kaldırdığını gördüm

"Aslan parçası bana merhamet etmeyene ben de etmem saygısı olmayana saygı göstermem işte böyle ölecek gidecek olsan sana o son su yudumunu vermem.Şimdi o çok sevgili aileni de alıyorsun bir daha da karşıma çıkmıyorsunuz yoksa bu yarım kalan işimi tamamlarım" hiç yüzüme bakmadan hışımla çıktı gitti elimdeki bardağı geri mutfağa götürüp döktüm aslında o kadar acımasız değilim o öyle bilsin istedim.Yavaşça cama yaklaşıp perdeyi oynatmamaya çalışarak aşağıya baktım Mahir hızlı adımlarla diğerlerinin yanına geldi bir şeyler anlatıyordu arkası dönük olduğu için dudaklarını okuyamıyorum ama bana dönük olan Hare'nin 'ona söylemen lazımdı' dediğini anladım.Yukarı doğru bakınca yavaşça çekildim camdan hiç üstüne düşünmeden kendime kahve yapmak için mutfağa geçtim.Acıkmıştım da hızlı bir yulaf ezmeli muzlu bowl hazırladım o sırada makineden fincana akan kahvemi de alıp masaya oturdum.Abim gelmeden evi de bir toparlasam iyi olacak anlamasın bir şey.Tabağımı fincanımı makineye atıp bozulan koltukları yastıkları düzelttim banyoyu da kullandılarsa düzeltmek için içeri geçerken kapıya anahtar sokulduğunu duyunca koşarak banyoya girdim aynadaki su damlalarını görünce iyiki gelmişim dedim.Eğer çok dikkatli titiz bir ağabeyiniz varsa hayat bazen gerçekten zor olabiliyor.

"Gökçem" içeriden seslenince gülümsedim olsun varlığı yetiyor

"Geliyorum banyodayım" banyodan çıkıp içeri geçtiğimde boş boş yere bakarak koltukta oturduğunu gördüm

"Abi" bana kaşlarının altından baktığında derdini anlamıştım izin çıkmamıştı bana

"Tamam aslan parçası ya napalım görev bitince giderim bende.Biliyorsun emir demiri keser" yandan bir gülüş attı

"Eyvallah" ona başımı sallayıp sessizce oturdum yanına

"Çok mu üzüldün?" elimi sırtına koyup sıvazladım

"Beni rahat bırak olur mu uyusam iyi olacak" odama geldiğimde yine attım kendimi yatağa ilginç bir gün geçirmiştim acıyan gözlerimi kapattığımda gelen karanlıkla kendimi oraya bıraktım.

°°°

"Gökçem hadi uyan" kulağımın yakınından gelen Mert'in sesiyle gözlerimi araladım saçlarımı okşarken nazikçe uyandırmaya çalışıyordu

"Beni rahat bırakmanı istemiştim"

"Dışarı çıkalım biraz kafan dağılsın" elini itekleyip diğer tarafa kaçtım giderdi belki

"Kalk dışarı çıkacağız Gökçe" cıklayıp yorganı kafama çektim

"Def ol Mert" cevap vermemişti ama hala yatağımdaydı sonra yorganı açtı beni sırt üstü çevirip bileğime kelepçe taktı.Ne olduğunu anlamadan birden kendimi omzunda buldum.

"Lan ne yapıyorsun indir beni aç şu kelepçeyi" kelepçeyi açmam imkansızdı çünkü plastik kelepçe takmıştı ayaklarımı oynayamadığımı fark edince onları da kelepçelediğini gördüm.

"Sus kız" deyip bacaklarıma vurdu odadan çıktıktan sonra hemen dış kapıya yöneldi o arada montunun zaten üstünde olduğunu fark ettim.Baya planlı hazırlıklıydı kapının önüne gelince araba anahtarını alırken boşluğundan fırsat bulup omzundan attım kendimi ama popomun üstüne düştüm

"Gel buraya deli kız" bir çuval gibi aldı beni yerden tekrar omzuna koydu.

"Abicim ne oluyor"

"Çok güzel şeyler olacak inan ve güven bana sana harika sürprizim var" dediğinde asansör zemin kata gelmişti.Hızlıca apartmandan çıktığında arabanın yanında bekleyen Murat'a kapıyı açmasını söyledi.Murat halime gülerken dediğini yaptı

"Sen ne alaka olum neyin peşindesiniz lan siz?" beni arka koltuğa fırlatıp ikisi de bindi arabaya

"Lan Murat yakarım olum sicilini ne iş çeviriyorsunuz söyle çabuk" Mert'e doğru bakıp geri önüne döndü

"Ben var ya bi kurtulayım sizi birbirinize çarpmazsam şerefsizim" ben yokmuşum gibi sessizce yola bakıyorlardı

"Başçavuşun eşeği mi konuşuyor burada" Murat gülerek döndü bana

"Amirim estağfurullah şimdi anlamadığınız için sinirleniyorsunuz ama gerçekten mutlu olacaksınız" Mert viraja hızlı bir giriş yapıp Murat'ın kolundan tutup önüne dönmesini sağladı bilerek kışkırtıyordu beni derin derin nefesler alarak geçtiğimiz yollara bakmaya başladım.Açtıkları radyodan gelen müzikle kayıp giden yola odaklandım bakalım ne çıkacak bu işin altından.

 

 

 

 

 

Uzuuuun bir aradan sonra merhaba😅Umarım beni unutmadınız telafi etmek için 4327 kelimelik bir bölüm bırakıyorum.Bu sefer o kadar gecikmeyeceğim buralardayım hatta bölümün birazını yazdım en kısa sürede görüşmek üzere🤍🤍

Bölüm : 16.02.2025 23:13 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...