
"Affet kuzum affet çiçek kızım" ayrıldığımızda gözyaşlarımı silerken mırıldanıyordu transa geçmişti kadın sanki.Hare mutfaktan geldiğinde o da hüzünlenmişti aklıma gelen detayla toparlandım yüzümü silip saçlarımı taradım elimle
"Yalnız sizi buraya almazlar o Mirza nerede?Sizi hala evden kovmadım diye kimseye haber falan vermesin" Hare elindeki kupayı havaya kaldırarak yanıma geldi
"Gökçe gerçekten bizimle konuşacak mısın?" kupayı uzattığında tekrar konuştu
"Valla içine sana zarar verecek bir şey koymadım bakma öyle" beni güldürmüştü
"Anlaşma yapalım sizinle şöyle ki ikinizde Diyar için kıymetliydiniz bu yaşananlarda sizi suçlu görmüyorum.Biriniz her ne kadar kocası tarafından değer gösterilen,sözü geçen kadın olsa da kocanı da tanıyorum bu konuda konuşturmamıştır ki ilk karşılaştığımız zaman da gördüm bunu" bitki çayından biraz içtim ikisi de dikkatle dinliyordu devam ettim
"Hare sende zaten benim gibiydin sana ne diyeyim.Yalnız bu üçümüzün arasında kalacak ben gerçekten diğerlerini istemiyorum ne görmek ne muhattap olmak" ikisi de hızlı hızlı kafalarını sallayınca güldüm onlar da gülünce üçümüz kahkaha attık belki de sinirlerimizi boşaltıyoruz.O sırada kapı zili çalınca baygınca Hare'ye baktım
"Dakika bir gol bir geldi senin ayı"
"Nereden biliyorsun ya Mirza değildir gelmeyecekti o" ah bu aptal kadınlar kocalarının her dediğine nasıl da inanıyordu.Kapıyı açtığımda karşımda gördüğüm yüzle kapıya yaslanıp Hare'ye döndüm.Mirza sırıtıyordu
"Hanımlar sohbeti koyulaştırdınız herhalde" Hare telaşla geldi
"Mirza gelmek yoktu hani" karısının dediğini umursamayan Mirza ayakkabılarını çıkarıp içeri girdiğinde Hare'de peşinden gitti
"Kime diyorum ben" kocası evde gezdirdiği gözlerini sonunda Hare'ye çevirince
"Daha önce şu camdan Mahir,'i nasıl sallandırdığını düşünürsek yirmi dakikadır hiçbir hareket olmadığını görünce yelkenlerini indirdiğini anladım" ikilinin yanından geçip koltuğa oturdum
"Çok akıllısın sen ya" dediğime karşılık gözlerini bayarak Hare'yi kolundan çekip karşıma oturdular.Annem yerinden kalkıp yanıma geldi elleri usul usul saçlarıma değdi
"Canın ne kadar yandıysa o sırma gibi saçlarını o kadar kesmişsin" boşluğa düşen bakışlarımla sadece iç çektim
"Teyze sende bizi kovsun istiyorsuun" Mirza annem gibi şiveyle konuştuğunda güldüm burada Kürtçeden sonra Türkçe öğrenince tam doğru konuşulmuyordu.
"Bakın başkasını istemiyorum duydunuz mu sadece sizinle muhattabım size okeyim diğerleri yok benim için" annem iç çekip başını sallarken karşımdakilerde sessizce onayladı
"Yalnız Mahir biraz peşinde gezer benden söylemesi" Mirza'ya ofladım
"Bulaşmasın bana piç"
"Viiiiy" yanımdan gelen sesle anneme döndüm gerçekten şaşkınlıkla bakıyordu bana
"Valide hanım pardon ağız alışkanlığı" Mirza ve Hare gülerken Mirza kadına ikinci şoku yaşattı
"Teyze daha bu nedir ki o...ç... demişliği bile var bu kızının ağzına biber sür sen çok bozuk ağzı "
"Vallah mı deyisen viii" hepimiz kahkahalarla gülerken kapının açılmasıyla oraya döndük Mert ve Aleyna gelmişti beni onlarla gülerken görünce dönüp birbirlerine baktılar onlar da şaşırmıştı.Bende şaşkınım kendime ama bu üçünün ne suçu vardı ki geçmişimdeki en sevdiğim insanlardı bunlar kıyamadım işte.
"Bizde şaşkınız bilader buyrun gelin bundan sonra daha sık görüşeceğiz inşaAllah" Mirza konuşurken Aley ile Mert de koltuklara yerleşti.
"Sevindim ben aslında" Aleyna tüm pozitifliğiyle geldi saçlarımı karıştırırken devam etti
"İçim rahat gideceğim anneciğinin kanatları arasındasın artık"
"Öyle,sen ne zaman gideceksin ki?" Mertle aynı anda yüzüklü parmaklarını kaldırdılar yüzük takmışlar
"Ankara'ya gidip bir şeyleri yoluna koyduktan sonra Siirt'e döneceğim.Tabi sende bu süreçte benimle geleceksin ama Mert görevinden dolayı izne çıkamadığını söyledi onu ayarlamamız lazım" Aleyna'ya gözlerimi bayarak bakarken Mirza öne atıldı birden heyecanla konuştu
"Bu görev dediğiniz hakim ile alakalı mı?Ben tam anlamadım o sevgililikte bir şey var sanki.Seni gördüm hareketlerini gördüm ayrıca dinleme cihazıyla gezdiğini de anladım" bize şüpheli şüpheli bakarken diğerlerine müsade etmeden konuştum
"Bunu sonra konuşalım" itiraz edeceğini anlayınca Aleyna'ya döndüm
"Sizin mıçmıç nişan düğün işlerinizle uğraşamam işlerim var benim" gözlerini kaydırarak benim gibi dudağını büzerken tısladı
"Haspam" Mert araya girerek omzunu sevgilisine dayadı
"Şş kızlar beni paylaşamamanızı görmek çok hoşuma gidiyor" dediğine ikimizde 'hıı' diye tepki verdiğimizde diğerlerinin gülmesine neden olduk
"Biz şimdi gidelim artık, sen numaranı Hare'ye ver yarın akşam da yemeğe gel oldu mu kuzum" annem eşarbını düzelterek ayaklandı diğerleri de beraberinde kalkarken usulca konuştum
"Ben oraya gelmem onlarla aynı sofraya oturmam ne alaka siz çok yemek yiyelim istiyorsanız burada yeriz"dediğimde üçü birbirine bakındı annem de sessizce mırıldandı
"Yarın Zümrütgilin yeni hısımları geliyor onlar orada olacak" Zümrüt dediği Baran'ın annesi oluyor yani Ayşe'nin ailesi geliyormuş
"Peki siz niye gitmiyorsunuz?" annem çantasını takarken cevap verdi
"Kızın anası yokmuş Zümrüt de gelme yorulma dedi kızım da sen şimdi bunları boşver.Gel işte hem yeğenlerinle tanıştırsın seni sorup duruyorlar" bende yavaşça ayaklanırken sevindiğimi belli etmeden sordum
"Beni mi soruyorlar gerçekten?Yeni mi anlattınız beni onlara o gün tanımamışlardı" Hare gelip sarılınca bende yarım yamalak karşılık verdim
"Anlattılar tabi çok değişmişsin nasıl tanısın çocuklar" dediği mantıklı geldiği için sessiz kaldım üçü de kapıya vardıklarında bana döndüler sarılmak istediklerini biliyorum ama ben şuan dokunulmak istemediğim için bir adım geri gidip elimi kaldırdım
"Allah'a emanet olun Hare'nin numarası var bende işten çıkınca ararım" yaptığım hareket gözlerinden kaçmamıştı ama anlayış gösterdiler onlar çıkınca salona doğru seslendim
"Abi, Aley ben yatıyorum iyi geceler" ikisi de resmen koşarak geldiler birden beni çekiştirerek salona getirip koltuğa oturturken Aleyna çemkiriyordu bir yandan
"Kız ne yatması anlatsana gerçekten gidecek misin o eve" biri sağımda biri karşımdaydı ikisi de iyiliğimi istiyordu.Omuzlarımı kaldırıp indirirken başımı yana yatırdım Aleyna da beni taklit edince Mert de onu taklit etti üçümüz de kahkaha atmaya başladık ben iyi değildim de bunlarda iyi değil hepimiz deliyiz.Onlar devam ederken elimi çektim
"Abi size gerçekten iyi geceler dinlenmem lazım yarın işe dönüyorum" onları öyle bırakıp odama geçtim sesleri kesildiğinde normale döndüklerini düşünüp yatağıma yattım.Bu kolla nasıl uyuyacağım bilmiyorum ama uyumak iyi gelecekti.
°°°°°
Şubenin kapısına geldiğimde derinden bir oh çektim özlemiştim kapıdaki görevli arkadaşıma kimliğimi gösterip otoparka çektim arabamı içeri geçtiğimde resmen koşar adımlarla giyinme odasına girip üniformamı geçirdim üstüme.Aynada kendime baktığımda gözlerimden kalp çıkıyordu şu üniformamın gururunu yaşamak var ya bunca çektiğim dertlere bedel.Burnuma gelen kahve kokusuyla istemsiz başım kapıya döndü o sırada elindeki kahveyle bana gelen Zümra'yı gördüm
"Amirim günaydın hoş geldiniz, buyrun" uzattığı kupayı aldım
"Valla helal görev aşkın beni etkiledi bundan sonra kendi kahvemi kendim alırım barajı geçtin" utançla başını eğdi
"Amirim estağfurullah ben gocunmuyorum bunu yaparken" sabah gelirken aldığım simitlerin poşetini uzatırken konuştum
"Yalnız kolum iyileşene kadar senin elinden kahve içerim baksana zor oluyor biraz" simiti bölüp tekrar bana uzattığında cam kenarına yürüdüm
"Bugün hazır kuvvetiz bakalım bir şeyler çıkacak mı?"
"Çıksın amirim ya böyle oturmak sarmıyor gidelim şöyle yıkalım kıralım ortalığı" dediğine seslice güldüm
"Gördüm geçen operasyonda seni baya iyi iş çıkardın" tebriğimle göğsü kabardı kapı tıklatılınca arkamıza döndük
"Girebilirsin" Alparslan abi hışımla yanımıza geldi
"Gökçe sen ne yaptığını sanıyorsun bu kolla araba mı kullanılır gördüm seni" gereksiz hiddetine anlam veremeyip baktım öyle
"Kullanılır işte kullandım geldim" cidden niye kullanılmasın iyiyim bende kolumda zorlanmadım bile
"Anlamıyorum seni arasaydın ben alırdım seni" noktayı koymam gerektiğini düşündüm
"Alparslan beni düşündüğün için teşekkürler ama endişeni anlamıyorum ve gereksiz buluyorum.Konu tartışmaya kapalı" sert tepkime bozulunca nazikçe konuştum bu kez
"Simit var yemez misin?" Zümra'ya bakıp kaşlarını kaldırırken başını salladı
"İnanılmaz bir amirimiz var" Zümrayla ikisi gülerken bende yandan bir gülüş bıraktım.Telefonumun hakime ait mesaj sesini duyunca hızlıca çıkardım cebimden
'Günaydın sevgilim' bende aynı şekilde karşılık verirken diğerlerine döndüm
"Bu hakim ya bir işler çevirdi şu hastane sürecinde ya da benden şüphelendi yoksa hastaneye gelirdi ne bileyim eve gelirdi sen dinlen ben seni görmesem de olur falan dedi.Kafama yatmayan şeyler var." Alparslan da şaşırmıştı
"Yani beklemiyordum böyle yapmasını müdür bey ne diyor bu duruma"
"Beklemede kal üzerine gitme demişti" telefonum çalınca ikisi de bana döndü ekranda çıkan 'sevgilim' o görünce hemen açıp hoparlöre verdim
"Alo günaydın hayatım bugün akşam yemek yiyelim mi?" Hakim'in sesi gayet iyi geliyordu Alparslan abi de onaylamam için başını sallarken
"Günaydın canım olur tabi özledim hem seni görüşelim" dediğimde onaylar anlamda mırıltılar çıkarırken akşamı garantiledi
"Alırım seni iş çıkışında görüşürüz" bende görüşürüz derken kapatmıştım
"Yavşağın sesi gayet iyi keyfi yerinde" Alparslan abi yorumunu yaparken çıktı odadan Zümra'ya döndüm ben biraz spora ineyim bir koşmaya çalışıyım
"Tamamdır dikkat edin kendinize" onu başımla onayladım.Hazır bulunan spor çantamı aldım bende odadan çıktığımda Mirza'yı gördüm o da beni gördüğünde gülerek başımla selam verdim hemen bana doğru gelmeye başladı
"Kız sen ilk defa beni görünce selam verdin hem de gülerek hani burada ya dayak yedim ya da görmezden gelindim ya şimdi ne yapacağımı bilemedim" ona gözlerimi devirip yanından geçtim
"Mirza ya sende bir bozma işte beni düzeltmeyi deniyorum" kolumdan tutup kendine çevirdi beni şimdi yüz yüze bakıyorduk üzüntüyle baktı gibi geldi yarım bir gülümsemeyle koluma dikkat ederek sarıldı bana.Başımı omzuna yaslayıp sağlam kolumla sarıldım bende
"Sana sahip çıkmadığım,bulamadığım için içim öyle eziliyor ki anlatamam" yavaşça ayrıldım omzundan
"Geldin işte dostum sen varsın yanımda yalnız değilim" yaptığım alıntıyı alıp devam ettirdi
"Önümüzde dağlar düşmanlar eğilsin ben varım yanında yalnız değilsin" elimdeki çantayı görünce göz kırptı
"Spora gidiyorum deme"
"İyi demem direkt giderim de sen yine neden buradasın" kafasını kaşırken sağına soluna bakındı
"Ya bende bunu demesem" gerçekten zorlandığını görünce Baran ile ilgili olduğunu düşünüp tamam anlamında başımı salladım
"Bu arada akşam gecikeceğim biraz"
"Niye ne oldu?" Saklamanın bir anlamı yok diye düşündüm en azından Mirza'dan
"Hakim ile buluşacağım" memnuniyetsizce kafasını sallarken anladığını belli eden mırıltılar çıkardı
"Emir demiri keser söylerim işi çıkmış diye başka güne konuşuruz" ertelemeyi de istemiyorum ama hakimin yanına gitmem gerek
"Dur ertelemek de değil o zaten erken gelip alır beni akşam sekiz gibi gelirim ya" arkamızdan gelen sesler çoğaldığında ikimizde geriye döndük.Müdür Bey'in odasından çıkanları görünce Mirza'ya bir bakış attım söyleyemediği buydu demek.Baran ve babası yanlarında da benim Diyar'ın babası Müdür Bey ile beraber bizden tarafa geliyorlardı.Onlar da beni gördüğünde kaçamak bakışlar atmıştı yanlarında müdür olduğu için kaçamazdım da sırtımı dikleştirdim başımı kaldırdım yüz ifademin zaten sertleştiğini biliyorum
"Hayırdır Gökçe Amir bu halde de mi spora?Sen hiç canının kıymetini bilmez misin?" Müdür Bey'i gülümseyerek karşıladım
"Sağlam kafa sağlam vücutta olur müdürüm kendimden başka sırtımı yaslayacak kimsem yok sağlam durmam lazım" ağzımdan neden böyle bir şey çıktığını anlamadım bilinçaltı mı oluyordu bu? Müdür 'hadi canım' dercesine elini sallarken konuştu
"Kızım senin arkanda uğruna kurşun yediğin koskoca baban, Kürşat Devrim var" o bu cümleyi büyük bir gururla söylerken hiçbir acı hissetmedi ama yanındakilerin adımlarını sekteye uğrattı benim dolan gözlerime neden oldu.Karşı karşıya geldiğimizde Diyar'ın babasının gözlerinin ta içine baktım o ise gözlerime değil de yeşil beremin altında kısacık kalan saçlarıma bakıyordu.Evet 8 yaşından 18 yaşına kadar babasının hiç kestirmediği, kıyamadığı, hindistan cevizi yağıyla özenle taradığı o saçları da bir gecede kestim ben.Müdür hiçbir şeyin farkında olmadan tekrar konuştu
"Evet sen belki tanışmadın ama Savcımız Baran Bey çok iyidir işinde, önümüzdeki hafta sonu adliyenin avukatlarından Ayşe Hanımla evleniyor babası ve amcası da ileri gelen aile büyükleri olarak davetiye getirmişler" beni niye bulamadığı olayı çözemediği ortaya çıkmış mı oldu yani işinde bu kadar övülen biriyse beni hiç aramamış demek ki.Aşkı bırak işi olarak bile görmemiş.Mirza'nın koluma dokunmasıyla boşluğa bakarak konuştum
"Hayırlı uğurlu olsun Allah mesut etsin"
"Sağ olun" cevap babası Agit Amca'dan gelince onlara doğru baktım Baran yine şimşek gibi bakıyordu.
"Gökçe düğüne beraber gideriz gibi duruyor" hızlıca müdüre döndüm
"Ne alaka müdürüm işim var benim o gün gidemem ben" ne ara yere koyduğumu hatırlamadığım çantamı aldım yerden gideceğimi anlayan müdür yine konuştu
"Gideriz dedimse gideceğiz Gökçe Devrim dellenme yine hemen hayırdır" bu adam beni aşırı gıcık ediyor bazen bende kendime engel olamıyorum
"Sen hayırdır asıl müdürüm benle niye gidiyorsun düğüne kendin git ben niye geliyorum?" Müdür kafasını iki yana sallarken diğerlerine göz gezdirdi
"Sıyrık Gökçe git odama geliyorum bende" cıkcıklayarak yeri döve döve geldim odaya kapısını açıp içeri girdikten sonra bütün şubeyi sallandıracak şiddette kapattım kapıyı geçip oturdum koltuğa.Kendimi sakinleştirmeye çalışırken kapı açılınca kalktım ayağa
"Müdürüm siz iyi misin ben sizinle gelmeyeceğim tabiki" içeri girenin Destan olduğunu görünce o kapıyı kapatırken hemen role girerek sözümü devam ettirdim
"Ben sevgilimle gideceğim o da davetli bu" kapıya yeni bakıyor gibi yaptığımda şaşırmış ifadeyle sözümü kestim Destan ise anlamsızca bakıyordu
" Aa sevgilim sen niye buradasın üstelik müdürün odasına niye böyle giriyorsun?" Kendini toparlayıp
"Sen ne yaşıyorsun ya?" Bu dediği gerçekten de öyle ben ne yaşıyorum hissiyle ellerimi başıma koydum.Ben ne yaşıyordum bunu bu tipten duymak duraksattı.Birbirimize anlamayan gözlerle bakarken müdür girdi içeri Destan'ı görünce bana baktı
"Hakim Bey buyrun hoşgeldiniz Gökçe Amirim teşekkür ederim misafirime eşlik ettiğiniz için" başımı sallayıp çıkacakken Destan tuttu kolumdan
"Sevgilim müdür beyin ilişkimizi bilmesinde bir mahsur yok sevinecektir bizim adımıza" elini kolumdan kaydırıp elimi tuttu sakince karşıladım onu
"Tabi hayatım" müdüre döndüğümde memnun görünüyordu
" Sizi çok tebrik ederim çok yakışıyorsunuz tez zamanda sizinde savcı bey ve avukat hanım gibi evlilik haberinizi almak isterim" tepkisini ölçmek ister gibi Destan'dan hiç ayırmadı gözlerini
"Bende öyle temenni ediyorum" bana baktığını hissedince ona dönüp gülümsedim
"Bu biraz senin elinde sanki" derken elimi kaldırıp yüzük işareti yaptım.Üçümüzde iğrenç kahkahamızı saldık inşaAllah yakın zamanda bitecek bu işte.
"Müdür Bey şimdi izin verirseniz müstakbel eşimi almak için geldim ben" müdür hiç düşünmeden onayladı
"Yani zaten Gökçe Hanım tam iyileşmiş değil siz ona iyi geleceksinizdir, iyi günler" odadan çıktığımızda elimi elinden ayırdım
"Sen arabaya geç hayatım ben üzerimi değiştirip geleyim"
"Bekletme çok özledim" şeytansi bir gülüş atıp arkasını dönüp ilerlerken sinirle dişlerimi sıktım az kaldı ulan bitireceğiz seni hain şerefsiz.Sinirimi yatıştırmak ister gibi botlarımla yeri döve döve giyinme odasına yürürken kenarda bekleyen Mirza ve onları görünce hırsımı çıkarmak için yanlarına gittim. "Mirza!" Keskin bir seslenme yapınca dördü de dönmüştü
"Bu saz arkadaşların neden hala burada" dediğimi anlayamazca bakınca göz kırparken başımı salladım
"Seni ne ilgilendirir sen yokken de vardık biz burada" gelen karşılığa şaşırmıştım kaşlarım istemsiz yukarı kalktığında konuşan Agit amcaya baktım
"Ha yani siz hep buralardaydınız böyle" hiç beklemeden cevapladı beni
"Tabi sen bizi hafife alıyorsun ama biz bu şehrin ileri gelenleriyiz kanaat önderiyiz" 'kanaat önderi' demek diye mırıldanırken tutamadım kendimi Diyar'ın babasına baktım
"Yani siz burada böyle bu kadar yer edindiniz de küçücük bir şehirde zavallı bir kız çocuğuna ne olduğunu mu bulamadınız?" bunu beklemedikleri için dördü de yavaşça yutkunurken dudaklarım düz bir çizgi halini alırken dolan gözlerimi görmemeleri için başımı eğdim derin bir nefes çektim.Başımı kaldırıp tekrar gözlerine baktım her biri farklı yerlere bakıyordu
"Anladım, aslında siz o küçük kızı hiç aramamışsınız, sevmemişsiniz hiç, sevseniz bulmadan duramazdınız" Mirza ağzını açtığında elimi kaldırdım
"Seni ayrı tutuyorum Mirza" burada şuan aptalca krize girme ihtimalim geldi birden aklıma derin nefesler alıp verdim
"Sakin ol" Baran bana doğru atılınca ben bir adım geri gittim şimdi değildi çok geç kalmıştı bana o eli uzatmak için buradan da tek başıma kalkmalıydım.Ona da diğerlerine tiksinirce yüzümü buruşturarak baktım
"Yazıklar olsun be size! İstediğiniz kadar bu şehrin hatta bu bölgenin kanaat önderi olun kendi evinizdeki kendi kızınıza sahip çıkmadıktan sonra dünyayı da kurtarsanız benim için adam olamazsınız"
"Yeter" Diyar'ın babası sonunda konuştuğunda sinirle gittim üzerine ayaklarının ucuna vurarak değdirdim botlarımın ucunu sinirden alev alan gözlerimi gözlerinin tam içine sabitledim
"Yettmez,yetmeyecek benim içimdeki bu yangın geçene kadar sizi her gördüğümde kan kusacağım.Beni gördüğünüz her yerden kaçmak zorunda kalacaksın seni öyle yok saydım ki, tırnağının ucu kırılsa benden bil dediğin o biricik kızının tek tek tırnakları çekilirken babam beni böyle görünce çok üzülecek diye düşünüp kendi acısını bastıran o küçük kızın her damla gözyaşında aktın gittin benden" iki kolumdan tutup salladı beni
"Sen benden gitmediğini mi düşünüyorsun nasıl böyle üste çıkabiliyorsun utancından kaçması gereken sensin bir de gelip bize ahkam satıyorsun" kollarımı savurup kurtuldum elinden
"Sakın,sakın bir daha bana dokunma, ben utanacak hiçbir şey yapmadım" sinirden dudakları titrerken Baran'ı çekip ortamıza attı
"Sen bu çocuğu ortada bıraktın beni bizi yıllarca bu utançla yaşattın şimdi bu çocuk hayatını yoluna koymuşken ben bu utancı yenmişken koca bir günah, bela gibi nereden çıktın geldin?İnsan biraz olsun utanır lan nasıl o burnunu öyle dikip gururla geziyorsun" Mirza'nın araya girip 'enişte dur' dediğini duyuyordum
"Ben sizin günahınızın bedelini ödedim be sen ne anlatıyorsun ya utançla yaşamış vah ki ne vah bana sordun mu sen yaşadın mı diye"
"Allah seni kahretsin Diyar oldu mu asıl sen bizi hiç sevmemişsin ki sen kendin gittin bak baba da bulmuşsun kendine aile de hatta koca da.Öldü bildik seni niye geldin? Ulan madem hadi geldin söyledim sana öldün diye ne diye karşımıza dikilip neyin hesabını soruyorsun?" Baran 'tamam sakin ol amca şekerin çıkacak' diyerek adamı geri çekince adam gözlerime nefretle bakıp söylendi
"Bak senin terk ettiğin çocuk hastalıklarımı bilir tedavimi bilir sen benim neyimi bilirsin?" Saçma sapan bir şey demişti yine bende ona aynı şekilde baktım
"Sen benim neyimi bilirsin mesela?" Sinirle başını sağa çevirdiğinde diğerlerine bakmadan ayrıldım yanlarından.Artık üzülmüyorum dediklerine de sinirden kuduruyorum.Yavaşça giyindikten sonra dikkatle kulaklıklarımı taktım kolyeyi boynumdan geçirdim.Aynadaki görüntümü onaylayıp
Destan'ın yanına gitmek için ağır adımlarla çıktım odadan.Dışarıya çıktığım an derin bir nefes alıp gökyüzüne baktım.Bazı yüzleşmeler yaşanmıştı hepsi bu yalnız nasıl böyle kendilerini haklı çıkarıyorlar aklım almadı.Düşüncelerimle ilerlerken Destan'ı gördüm arabasına yaslanmış halde bekliyordu beni görünce gülümsedi ve kapımı açtı
"Teşekkür ederim beyefendi" gülümseyerek başını eğdi ve şoför koltuğuna geçti.Mutlu görünüyordu
"Biraz heyecanlıyım fark ettiysen de kusurum olursa affet" diyerek elimi savurdum ileri doğru
"Aman kasma bu kadar rahat ol" göz kırpıp radyoyu açtı slow bir parça çalarken bizde şarkıyla uyum sağlayıp sessizleştik.Her zamanki yere geldiğimizde hızlıca arabadan inip kapımı açmaya geldi.Elini nazikçe tutup çıktım arabadan
"Teşekkürler bayım"
"Rica ederim güzel bayan" koluna girdiğim de ağır adımlarla girdik içeri.Cam kenarında sakin bir masaya yönlendirdi bizi yine masaya geldiğimizde sandalyemi çekip oturmamı bekledi.Karşıma geçtiğinde yüzündeki heyecan ve telaş beni şaşırttı
"Gökçe ben sana bir şey söyleyeceğim yani aslında soracağım" haline anlam veremezce bakarken elini ceketinin iç cebine attı ve siyah bir kutu çıkardı.Evlilik mi teklif edecekti o sırada kulaklıktan gelen şaşkınlık nidasıyla düşüncelerimin arasından çıktım.Kutuyu açtığında pırlantanın parlaklığı gözümü aldı.Bir elinde yüzük diğer eli elimi tuttuğunda o sihirli cümleleri kurdu
"Benimle evlenir misin Gökçe"
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |