30. Bölüm

28. BÖLÜM

Buket Demir
bukettdem

Keyifli okumalar…

 

Herşeyi unutmaya hazırdım ki zaten o bana uzaktan baksa bile unutuyordum. Bütün kızgınlığımı, ondan uzak durmam gerektiğini… defalarca kendime söz versem de uzak durmalıyım diye, günün sonunda onun yanında buluyorum kendimi. Ve içimi kıpırdatan bütün uzuvlarımı alev alev yakan bu hissi seviyordum. Anılın gözlerine bakmayı, bütün yüz hatlarını ezberlemeyi, vücudunun hareket edişini saatlerce izleyebilirdim sanki.

Biliyorum aziz giray bu yakınlıktan hiç hoşlanmaz fakat benim çok hoşuma gidiyor.

Gözlerimle bütün yüzünü süzerken elimi yanağına koymamak için kendimi zor tutuyordum doğrusu. Ben ona yaklaştıkta alev alev yanıyordum ama o bana yaklaşsın da istiyordum. Yutkunup gözlerimi gömleğine dikerken onun beni izlediğini biliyordum. Hiçbir şey yapmıyorduk ama nefes nefese kalmıştık, nefesindeki viski kokusunu alabiliyordum ve lanet olsun ki bu benim başımı fena döndürüyordu. Sağ elimi yavaşça kaldırıp işaret parmağımı gömleğinin en baştaki düğmesine takıp yavaşça kendime çektim. Bu haraketim onu cesaretlendirmiş olucak ki elini belime koyup kendine biraz daha yakınlaştırdıktan sonra saçımın yüzüme gelen kısmını arkaya ittirdi.

Ellerimin ve hatta bacaklarımın titrediğini çok sonradan fark edince anılın görmemesi için dua ettim. Yavaşça dudaklarıma yaklaşırken nefesindeki viskiyi adeta içmiştim. Bir elini belime koyarken diğer elini de baldırıma koyunca büyük bir oksijen isteğiyle dudaklarımı aralayıp gözlerimi kapattım. Bu öpücüğe ihtiyacım vardı, anılın öpüşlerine her hücremin ihtiyacı vardı. Kalın sıcak dudaklarını dudaklarıma bastırması için beklerken nefesi yavaşça boynumdan kulağıma çıktı “seni öpersem yine kaçar mısın” kısık sesi ve nefesi tüylerimi ürpertirken gözlerimi bir saniye olsun açmadım “denemeden bilemeyiz” bu sözüm onu kışkırtmış olucakki baldırımdaki elini yavaşça sıkmasıyla elimi elinin üzerine koydum. Beni biraz daha kendine yaklaştırınca bedenlerimiz birbirine yapıştı ve dudaklarıma iyice yaklaştı. Ben kendimi istemsizce geri iterken o ise daha çok üzerime eğildi. Aslında geri çekilmek istemiyordum ve bu nasıl oluyordu aklım almıyordu doğrusu.

Dudaklarını dudaklarıma sürtüp nazikçe üst dudağımı öptükten sonra alt dudağımı da öpüpünce daha fazla dayanamayıp ona doğru yaklaşarak karşılık verdim. Kısa bir an afallasa da hemen toparlayıp dudaklarımın üzerine hakimiyet kurmuştu. Bedenim büyük bir arzuyla dolarken en sevdiğim şeyi yapıp yumuşak saçlarının arasına parmaklarımı yerleştirdim. Nefes almama izin vermeden beni öpse de oksijen şu an umrumda değildi, zaten ilacım olan bu adam dudaklarımdaydı.

Aklım başımdan çoktan gitmiş ve üstüne üstlük deli gibi dönüyordu. Anılın öpüşlerinden sarhoş olmuş gibiydim bu his çok hoşuma gidiyordu. Baldırımdaki elini saçlarımın arasına karıştınca zar zor kesik bir nefes aldıktan sonra bu sefer dudaklarımı daha sert öpmeye başladı.

Özlem duygum o kadar ağır basıyordu ki nerede olduğum, uzak durma çabalarım bulunduğumuz ortam umrumda bile değildi. Odanın sıcaklığı ve vücudumda gezinen adrenalinle aşırı sıcaklamıştım. Fakat bozamazdım, bu anı bozamazdım.

Anılın dudakları, elleri üzerimde çoktan hakimiyet kurmuştu bile. Bana her dokunuşundan aşırı zevk alıyor ve nefes nefese kalmama neden oluyordu. Bir elim ensesinde diğer elim geniş ve kaslı omuzundaydı. Olumlu düşünemediğimi bu an gelmeden önce anlamıştım aslında ama o anıldı. Olumsuzu bile olumluya çevirebilecek biriydi. Tanrım ondan çok etkileniyordum.

O kadar nefessiz kalmıştım ki büyük bir nefes ihtiyacıyla elimi göğsüne koyup yavaşça ittirdikten sonra alnını alnıma yasladı “bir an nefes alamayacağım sandım” gülümseyince bembeyaz dişleri yavaşça ortaya çıktı ardından boynuma doğru ilerleyip sulu uzun bir öpücük bıraktıktan sonra kulağıma fısıldadı “kaçmadın” dudaklarımda muzipçe bir gülümseme peyda olurken tekrar öpmeye devam etmesi için dudaklarına eğildim. Sanki bu hareketimi bekliyormuşçasına dudaklarımı öpüp büyük bir ses çıkarınca gülümsemesen edemedim. Başım ölesiye dönerken omuzuna tutunup hafifçe sıktım. Tekrar öpmesi için tam yakınlaşmıştım ki kapının tıklatılmasıyla ikimiz de donakaldık.

Evet biri bizi duymuştu “derhal kapının önüne gelin” aziz girayın sesiydi bu, anlamıştı, yakalanmıştım. Gözlerim büyürken anıla baktığımda gayet rahat olduğunu gördüm. Beni tek koluyla belimden tutup yere indirdikten sonra saçlarımın arasına uzun bir öpücük bıraktı “endişemenme” onun için söylemesi kolaydı. Aziz giraya ondan uzak duracağıma dair sözü veren bendim ama şimdi…

Yüzüme yakın yüzüne baktığımda saçımın bir tutamını kulağımın arkasına koydu. Odadan kaçıp gitmemi söyleyen sağ duyuma kulak verip anılı arkamda bırakıp odadan çıktım. Koridorda yürürken onun da akamdan geldiğini adım seslerinden anlayabiliyordum.

Aziz girayın sinirli yüzünü görebiliyordum, iyice yaklaşıp karşısında durduktan sonra anıl da yanımda durdu. Adam ikimizin yüzüne uzunca baktı “şu halinize bak, rezil görüniyorsunuz” halimizde ne olduğunu bilmiyordum ama belki de aşk sarhoşu olduğumuzu düşünüp umursamadım “bu yaşta kimi sevip kimi sevmeyeceğimi de sana sormayacağım herhalde baba” en son kelimeyi tuhaf vurgulasa da takılmadım “tabiki sorucaksın, yaptığımız anlaşmayı unuttun mu. İstediğimi yapmazsan anneni göremezsin” anıl durgunlaşıp sağ yumruğunu sıkarken çenesi de onunla eş zamanlı seğiriyordu “ya sana ne demeli, seninle de anlaşma yaptık, oğlumdan uzak duracaktın unuttun herhalde” anıl hayretle ikimize bakınca kaçacak başka yer kalmadığını o an anladım. Anıl öğrenmişti…

 

“Neyden bahsediyorsun sen” aziz giray gözlerini zar zor benden ayırıp oğluna çevirdi “ne anlaşması” bastonunu yere vurup “duydun işte senden uzak kalacaktı” gözleri yüzümü süzerken ben ona bakamıyordum “o yüzden mi günlerce konuşmadın benimle” cevap veremedim.

Kısa bir sessizliğin ardından anıl söze girdi “beni iyi dinle baba. Karşında artık kandırabileceğin bir çocuk yok. İstediğin kadına aşık olur, sevebilirim ne bana ne de sevdiğim kadını tehdid etmeye hakkın var anladın mı?” Aziz giray yüzündeki ciddiyetle “öyle mi” anıl başını sallayınca eş zamanlı olarak yanımıza böcekler ve selimler yaklaşmıştı pek tabi arkasında da birçok gençle.

Leyan beni görür görmez “bu yaşlı kabilesi bizi bozar bu gençlik partiye akar hadi eylem” yanımıza yaklaşan leyan abisinin yüzündeki kızgınlığı görüp bana dönünce başımı olumsuz anlamda salladım. Çiler çoktan yanıma gelirken sırtımdaki eli bir tık güven veriyordu.

Leyan yanıma yaklaşıp kısık sesle “gidelim hadi” diyince büyük bir kalabalık evden çıkarktık. Ben ve leyan en öndeydik ve arkamdan gelen anılın ismimi çağırışını duyabiliyordum. Leyan yürürken sordu “abimin sana kızabileceği birşey mi oldu” başımı hafifçe sallayınca çilere komut verdi “selimleri al mekana gelirsiniz eylem benimle” çiler hızla ilerlerken bizde camaroya yerleşip konvoyun en önünde yer aldık.

Sarı arabanın içindeki mor ledler yüzümüze vururken dikiz aynasından anılın arabasını kontrol ediyorduk “ne olduğunu anlat” derin bir nefes verip arkama yaslandım “anılla kaçırılmadan önce aziz giraya anıldan uzak duracağıma söz verdim” dudaklarının arasından küçük bir “ne” çığılığı çıksa da yola konsantre oldu “ve” devam etmemi bekledi “ve baban bizi çamaşır odasında buldu” ufak bir sessizliğin ardından “öpüşürken” diye ekleyince ani frene basınca arkamızdaki araçlardan uzun bir korna yememiz bir oldu “NE!” Gözlerine suçlulukla bakarken üzerimiz süzdü “üstünün başının hali şimdi anlaşılıyor” ne dediğini anlamayıp üzerime baktığımda aziz girayın ve leyanın ne demek istediğini anladım.

Eteğim kırış kırış üstelik anılın bacaklarımı talan etmesiyle yukarı sıyrılmış üzerimin de kaydığını görüp düzelttim. Araba tekrar çalışınca aynadan kendime baktığımda saçlarımın dağıldığını rujumun bozulduğunu görüp hoşuma gitse de belli etmeden düzeltip aynayı tekrar kapattım. Arabada derin bir sessizlik olunca konuşmaya karar verdim “ben-“ leyan lafımı böldü “kızım şu an abim haklı ve seni onun kucağına atsam iyilik etmiş olurum” haklıydı, haklılardı ne diyebilirdim ki “leyan-“

“Mutlu musun?” Beklenmedik gelen sorusuyla ona bakınca gülümsememe hakim olamadım “mutluyum”

“Eylem, şu an abimin elinde olsan seni çiğ çiğ yerdi ama umrumda değil çünkü öpüştünüz” gülümsemem büyüdü “evet öyle oldu” büyük bir heyecanla kolumu dürttü “öptüğün kişi abim ama umrumda değil” yüzüne bakamayıp kıkır kıkır gülerken leyan da gülüşlerime eşlik etti “aman allahım sonunda birşeyler oldu” başımı salladım “evet oldu”

“Oldu evet”

İçimdeki büyük bir enerji patlaması aynı zamanda rahatlamayla haykırdım “Anıl Girayla öpüştüm evet” leyan çığlıklarıyla arabanın içini doldururken gülüşmelerimiz kesilmiyordu “ve itiraf ediyorum çok güzel öpüşüyor” ikimizde kahkahalar içinde kalmıştık.

Kendimi daha cesur hissediyordum, omuzlarımdan büyük bir yük kalkmış gibiydi.

Camaro bara yanaşınca anahtarı valeye teslim edip içeri girdik “bunu birer kadeh şampanyayla kutlamamız gerek” her ne kadar dün gece alkol sınırımı aşsam da şu an tek ihtiyacım olan şey de oydu bu yüzden içicektim. Barmene siparişlerimizi söyledikten sonra kadehleri alıp tokuşturduktan sonra leyan büyük bir yudum alırken ben bardağı kafama dikip barmene tekrar doldurması için uzattım. Yanımdaki sarışın kızın beni destekleyen çığlıkları anılla yaşadıklarımızı tekrar tekrar gözümün önüne getiriyordu. Ve ben haykırmamak için kendimi zor tutuyordum.

Çok geçmeden diğerleri de yanımıza gelince müziğin de sesiyle büyük bir gürültünün içinde sesimiz kayboluyordu. Alp ve sarpın diğer arkadaşları ortamı coşturuyordu. Bir gurup az ileride şampanya patlayıp köpürüp dışarı akan sıvıyla eğlenirken bir diğerleri ortaya toplanıp dans ediyordu. Ve benim gözlerim tek bir kişiyi arıyordu, anılı.

Kıpkırmızı olan bu mekanda birilerini ayırt etmek çok zordu ama yine de bakıyordum. Elimdeki boş kokteyl bardağını herhangi bir masaya bırakıp diğer yanımdan geçip gitmekte olan garsonun tepsisinden bir diğer kokteyli aldım. Mavi sıvı bardağın kenarındaki tuzla buluşup genzimi yakınca yüzümü ekşittim. Bardağı bırakmak için arkamı dönmüşken çarptığım bendenle gözlerimi yukarı çıkardım.

Ve işte, buradaydı. Söyleyeceği her şeye her azara hazır ve nazır bekliyordum. Ben gülümseyince elimdeki bardağı alıp masalardan birine bıraktı “benden yine kaçtın” kaşlarımı çattım “hayır senden kaçmadım ben partiye yetiştim” bana yaklaşıp kolunu belime doladıktan sonra yüzüme yaklaştı “ne kadar içtin sen” kollarımı boynuna uzattım “şu kapıdan girmeni bekleyene kadar içtim ama sarhoş değilim, daha fenaları olmuştu” başını hafifçe salladıktan sonra kulağıma eğildi “madem sarhoş değilsin o zaman şu hesabı bir keselim” hafifçe yutkundum “emrinizdeyim lordum” belimdeki eliyle beni yönlendirerek dışarı çıkardıktan sonra arabaya bindik.

Mercedesin içi çok sıcak geldiği için camı azıcık aralayınca derin bir nefes çektim. Hiçbir şey demeden beni izleyen yanımdaki lordun gözleri her yerimde dolanıyordu. Gaza biraz daha abanınca yarım bir nefes alıp ona baktım “çok hızlı gidiyorsun” gözlerime bakıp biraz daha hızlandı. Saptığı yoldan nereye gittiğimizi çok iyi anlıyordum, göl evine gidiyorduk.

Arabada geçen uzun, sessiz bol bakışmalı yolculuğun ardından eve gelince kapıyı korumalar açıp bizde içeri girdik. Arabadan hızla inip benim tarafıma geldikten sonra büyük eli hızla elimi kavrayıp içeri çekiştirdi. Eve girince büyük, soğuk ve karanlık oturma odasına ilerleyip kendimi bir koltuğa attım “sanırım çok sarhoşum biraz uyumalıyım” anıl yanıma avına yaklaşan kurt edasıyla yaklaştı. Şömineye yaklaşıp zaten hazır olan odunların arasına cebinden çıkardığı çakmakla çırayı yakıp koydu.

Yerimde huzursuzca kıpırdanıp eğer aramızdaki mesafeyi koruyabilirsem çok sinirlenmeyeceğini düşünerek yerimden kalkıp en sondaki teras camına yaklaştım “bu evde benden kaçamazsın” nasıl anlamıştı “senden kaçmıyorum” yalandı. Şömineyi bırakıp bana dönünce yüzüme uzunca baktı “merak ediyorum”

“Neyi?” Anında cevapladı “o sözü verirken aklından ne geçtiğini” başımı salladım “oğlumdan uzak dur dedi bende aramızda bir şey olmayacağını umarak kabul ettim” kaşları yukarı kalktı, yavaş ve büyük adımlarla bana yaklaşıp önümde durdu “olmadı mı?” Bir iki saat önceyi hatırlayınca istemsizce dudaklarına kısa bir bakış attıktan sonra “ben-şey- oldu” biraz daha yaklaşınca tam önümdeydi “ne oldu?”

Cümlemi nasıl tamamlayacağımı bilemeyerek “şey oldu” elleri ceplerindeydi “ne oldu?” Neden bunu yapıyordu öpüştük işte üstelik çok güzeldi” alt dudağını dişledi “ne?” Bu kovalamacadan bıkmışça bağırdım “biz o lanet olası çamaşır odasında deli gibi öpüştük üstelik sadece o da değil mercedes bile buna şahit, oldu mu?” Yanından geçip tam gidicekken kolumdan tutup kendine çekti. Kolları abında belime dolandı “eylem” ismim dudaklarından bedenimi okşarcasın çıktı “bunu bir daha sakın yapma, sana söyledim. Senden uzak duramam, seni uzaktan sevemem benden bunu bekleme. Ben sen yanı başımdayken bile kendime zor hakim olurken babama verdiğin o söz” gözlerini kısa bir an kapatınca haklı olduğunu bir kere daha anımdasın “özür dilerim haklısın”

“Haklı olmak istemiyorum sadece benim olmanı istiyorum” alnını alnıma yaslayıp iyice yaklaştı “senden uzak durmayacağım, hiçbir zaman. Bunu aklından çıkarma” kollarımı boynuna uzatınca bana daha da sokulmasına izin verdim. Ayaklarımı bir anda yerden kesince sırtımı birden terasın camında buldum.

Yavaşça boynuma sokulup uzun bir soluk aldıktan sonra öptü “bu kokuyu her gece yanımda istiyorum” elleri saçlarımın tutamlarını bulup dudaklarına götürüp öptü “bu kızıllığı görmeden tek bir gün bile geçirmek beni delirtiyor” ellerim bedeninde gezerken ondan daha fazla uzak durmaya isyan ediyordu. Sıcak nefesini sanki nereden başlayacağını bilemezmişçesine etrafımda dolandırdı. İstiyordum ve bekliyordum, daha fazla ona bulaşmak için can atıyordum. Kollarımı boynuna dolarken bu sefer ben kulağına eğildim “anıl” ismi dudaklarımdan fısıltı gibi çıkınca birden beni kalçalarımdan tutup kucağına kaldırdı. Bu sefer çığılık atmamıştım çünkü zaten bunu istiyordum. Beni efradında döndürüp merdivenlere yönelince aklıma gelen soruyla “ya sizinkiler gelirse” çoktan merdivenleri bitirip beni odasına çekmişti “gelemezler” ne demek istediğini anlamasam da kurcalamadım. Yatağın ortasına beni bırakıp üzerime eğildi “bu gece bu evde sadece ikimiz varız” ellerim ceketini sıyırırken o da gömleğinin düğmelerini çözdü. Bende üzerimdeki ceketten.

Beyaz crop vari tişörtümden anılın bir çırpıda üzerimden çıkarmasıyla kurtulduktan sonra siyah dantelli sütyenim gözler önüne serildi. Anıl üzerime doğru gelince sırtımı yatakla buluşturdum. Elleri belimi sarıp yukarı doğru çıkarken kalbim ağzımda atıyordu. Dudakları boynumdan öpmeye başlayarak aşağı doğru inerken sütyenimin açıkta kalan kısımlarını da unutmamıştı. Göbeğime indiğinde iki eliyle belimi tutup dudaklarına götürünce belim yay gibi kıvrıldı. Nefes nefese kalmış ve aklım başımdan çok uçmuştu. Siyah eteğimi bir çırpıda bacaklarımdan indirip çoraplarımı çıkarırken bacaklarımda bu öpücükten nasibimi almıştı.

İçimde gezinen bu his beni hem ürkütüyor hemde hoşuma gidiyordu. Bir yanım yanıp kül olurken diğer bir yanım buna muhtaçtı. Anılı çok özlemiştim.

Tekrar üzerime eğilip bir eli ellerimi yukarıda kenetlerken bir eli bedenimde geziyordu. Ellerinde olan parmaklarımı sıkı sıkı kapatıp anılın mükemmel yüz hatlarında gözlerimi sabitledim. Kulağıma eğilip fısıldadı “bu anı o kadar çok istedim ki” kalbim daha da hızlandı. Bu his anılı daha fazla istememe neden oluyordu. Boşta kalan eli bacaklarımı açıp arasına yerleşince diğer elimi de yakalayıp parmaklarına kenetledikten sonra yukarıda sabitledi. Büyülenmişçe onu izlerken ne diyeceğimi bilemiyordum, sanki konuşmak mantıksızdı. Dudaklarında gözlerimi sabitlerken tekrar öpmenin hayaliyle yanıp tutuştum. Ve çok geçmeden anıl da aralık olan dudaklarıma dudaklarını dokundurdu.

Sıcak, yumuşak dudakları dudaklarımda dans eder gibi beni öpüyordu. Ellerimi bedeninde gezdirmek istiyordum ama zorlasam da elleri ellerimi bırakmıyordu. Ben ellerimi zorlarken o da dudaklarımı uzun uzun emiyordu.

Fakat o kadar istiyordum ki karın kaslarında ellerimi gezindirmek. Başım deli gibi dönerken alt dudağını yavaşça ısırdım. Bu hareketimle onu kışkırtmış olucam ki öpüşleri daha sert halini aldı. Bende ona o şekilde cevap vermeye çalışıyordum elbette, ama şu ellerimi bir bıraksa.

Bana nefes aldırmayan bu adam, en sonunda küçük iniltimi duyunca. Sonunda bir elimi bırakmasıyla hemen kurtulup elimi sırtına koydum. Dudakları bu sefer yumuşak ve uzun öperken diğer elimi de bırakmasıyla diğer elimi de karın kaslarına götürdüm. Bir eli kalçamı kavrayıp bacağımı beline dolayınca diğer elini de çeneme koydu.

Nefes nefese bir yandan her yerinde ellerimi gezdirirken o da kalçamı sıkıyordu. Kalçamdaki eli belime yükselip beni bir çırpıda yastığın üzerine bıraktı.

Dudaklarımdan ayrıldığı o kısa anda çıplak üstüne bakıp yavaşça yutkundum. Elleri dizlerimi bulup hafifçe sıkarak bacaklarımı aralayarak üzerime eğildi. Yüzümü iyice süzüp dudaklarıma kısa bir bakış attı “devam edip etmeyeceğime sen karar vericeksin. Devam edersem duramam bu yüzden sen söyle” bu düşünceli davranışı kalbimi okşarken ondan bir kere daha etkilendiğimi anladım. Fakat şu an bulunduğumuz konumu düşünce içimi bir ürperti sarmıştı.

Anılı görmek bile aklımı başımdan alıyordu doğru ama bunun için daha zamanı değildi.

Gözlerimi ondan kaçırdım “şey ben” kalın parmakları çenemi bulup gözlerimi göz hizasına kaldırdı “anladım güzelim, sorun değil” dudakları alnıma yumuşak bir öpücük bıraktıktan sonra üzerimden kalkınca büyük bir boşluk hissiyle kendimi kötü hissettim.

Oda karanlık olmasına rağmen onu ve bana dönük olan sırt kaslarını görebiliyordum. Bacaklarımdaki titreyeyle yataktan sessizce kalkıp büyük bir adım atarak o banyoya girmeden ona arkadan sarıldım. Anıl durup karın kaslarının üzerindeki elime baktıktan sonra bana yüzünü döndü. Kolları belime dolanırken yüzüme yaklaşıp dudaklarımı derin, uzun ve anlamlı öpüp gözlerime baktı. Adımlarım geri geri giderken o da eş zamanla bana doğru geldi. Bacağım yatağa değince oturup aşağıdan yukarı onu izledim.

Simsiyah gözleri parıl parıl parlıyordu. Elini çeneme koyup hafif eğilerek dudaklarımı içine çekerek bir kere daha öptü “anıl ben-“

“Kendini suçlu hissetme, daha zamanı gelmedi” yanımdan ayrılıp çekmeceden beyaz bir tişört çıkarıp bana giydirdi “ama sen böyle yanımda biraz daha gezersen şeytanla işbirliği yapıcam” gülümsememi tutmaya çalışarak saçlarımı tişörtten kurtarıp ayağa kalktım. Kollarımı boynuna dolayınca o da eş zamanlı ellerini kaçma götürüp hafifçe sıktı. Sıcak teni buz gibi tenimi ısıtırken bu sefer ben uzanıp onu öptüm bir kere daha ve bir kere daha. Anıl derin bir nefes alıp tam öpücekken durdu “eylem duramıycam emin misin?” Ellerimi her yerinde gezdirerek ondan ayrılıp kendimi yatağa attıktan sonra anıl bir süre beni süzüp ellerini saçlarından geçirerek banyoya girdi.

Mutluluktan dört köşe onun yatağında deli gibi gülümsüyordum. Yataktan tekrar kalkıp çalışma masasına yürüyüp sandalyesine oturdum. Bir sürü anlamadığım üzerinde pırlanta markasının olduğu kağıtlar vardı. Bir sürü not tutulmuş bir sürü araştırma ve bir kağıdın altında çizilmiş karakalem.

Kağıdı parmak uçlarımda yavaşça çekip aldığımda bu resmi daha önce gördüğümü anımsadım. Yatak odama biri girdiğinde anıl beni alıp göl evine getirdiği gün çizmişti. O kadar güzel çizmişti ki etkilenmemek elde değildi. Markasının kağıtlarını bir tarafa yarış pistinden ve galeriden gelen kağıtları ayrı bir istif yaptıktan sonra bir kağıt daha dikkatimi çekmişti. Dosyanın altından çıkardığım bir başka karakalem çalışmasını elime alıp ne olduğunu anlamaya çalıştım.

Kağıt sadece siyahlıklarla doluyken çizdiği şeyin benim odam olduğunu çok sonradan fark ettim. Evet bu benim odamdı ve yatakta köpeğim tarçınla yatan da bendim. Bu resim benim koltuğumdan çizilmiş bir kağıttı ve anlamadığım şey anılın nasıl bu kadar gerçekten böyle uyuduğumuzu bilmesiydi.

Bunu ona sormayı kafamda not edip odada biraz daha gezindikten sonra altımın hala çıplak olduğunu fark edip tam leyanın odasından bir parça eşya almak için çıkıcaktım ki durdum. Neden leyanın eşyasını giyiyordum ki, üstelik şimdi anılla mükemmel şeyler yaşamışken. Dolabına ilerleyip bakındıktan sonra siyah uzun paça pijama altını giydim. Evet paçaları elbette uzun olmuştu ama umrumda değildi. Dolabı kapatıp çekmecenin üzerindeki parfümü gözüme takılınca elime alıp kapağını açıp deli gibi etkilendiğim kokuyu içime çektim. Koku o kadar etkilemişti bileklerime sıkıp ovaladıktan sonra tekrar içime çektim.

“Hoşuna mı gitti” anılın içimi okşayan sesiyle ona döndüm “kokunu seviyorum” üzeri çıplak altında da uzun paça lacivert bir pijama altı vardı. Yanıma gelip bir elini belime sardı. Şişeyi yerine bıraktıktan sonra kollarımı boynuna dolayıp parmaklarımı nemli saçlarına yerleştirdim “bu gece seni hiçbir yere bırakmam” gülümsedim “sence gitmek ister gibi bir halim var mı?” Pijama altıma bakıp gülümsedi “pijamam gözüme hiç bu kadar çekici gelmemişti” gülümserken yanağıma içimi ısıtan bir öpücük bıraktı “uyuyalım mı? Seninle uyumaya ihtiyacım var” kollarımı ondan çekip kapıya doğru bir adım attım “aslında leyanın odasında uyumam daha doğru olu-“ anıl koluma yapışıp kendine çekince göğsüne yapıştım “başlatma şimdi, gidemezsin bir yere” beni yatağa çekip kolunun altına alınca be de bir kolumu ona doladım.

Anıl saçlarımı öpüp koklarken aklıma not ettiğim soruyu anıla yönelttim “masanın üzerini toplarken bir şey fark ettim” mırıltılı sesiyle devam etmemi söyledi “benim odama benziyoru, hatta direkt ben ve tarçındı” kafamı kaldırıp ona baktım “beni mi çizdin” eli çeneme gidip nazikçe tuttu “seninle tanıştığımdan beri kalem kağıda senden başka hiçbir şey dökemiyorum ki, tabiki sensin” dudaklarım aralanınca tekrar sordum “ama sanki çok gerçekçi” başını hafifçe sallayıp beni onayladı “gerçek çünkü”

“Anlamadım”

“Gerçek güzelim, senden uzak duramayacağımı sana söyledim ama sen ısrarla görüşmek istemedin” anlamayarak ve şaşkınlıkla “ve” rahat bir tavırla “hastaneden çıktıktan sonra her gece seninle o odadaydım” duyduklarımla birkez daha çok olurken gözlerim büyüdü “ne?”

“Her gece odana girip sabaha kadar gözlerimi üzerinden ayırmadım” eli elimi kavrayıp parmaklarımı kenetledi “beni kendinden uzak tutmandan nefret ediyordum” elimi dudaklarına götürüp öptü “bunu bir daha yapma olur mu?” Büyük bir şokla ona bakıyordum sadece.

Bu itiraf odamın neden anıl gibi koktuğunu açıklıyordu

Başımı tekrar göğsüne koydum “ben, senden uzak durmak istemezdim ama sanki bunun en doğrusu o gibi hissediyordum o an” eli tenimi okşadı “en doğru olan şey bizim yan yana olmamız” dudaklarımı yalayıp bir soru daha yönelttim “peki baban sana anlaşma derken neyi kast ediyordu” bir süre sessiz kalınca yine ona baktım “annemle ilgili”

“Annen mi?” Doğrulup ona döndüm “nasıl yani?” O da benim gibi diklenip sırtını yatağın başlığına yasladı “babam senelerce bana annemin yaşadığını eğer dediklerini yapmazsam annemi göstermeyeceğini söyleyip durdu” anılın annesinin öldüğünü sanıyordum “ben şey diye-“

“Leyana ve böceklere annemin öldüğünü söylemişti babam” kafam karışmıştı “ama şimdi diyorsun ki”

Başını salladı “doğru evet yaşıyor, en azından ben senelerce öyle sanıp babamın bütün kirli işlerini yaptım. Her seferinde annemi göstericeğini söyleyip sonradan caydı” biraz daha ona yaklaştım “peki annen nerede?” Ellerini iki yana açtı “hiçbir zaman öğrenemedim” kaşlarımı çatıp aziz giraya içimden sövdüm “babama güvenmiyorum. Annemin yaşadığını söylüyor ama artık inanmıyorum”

“Araştırdın mı peki hiç” beni onayladı “istanbuldaki her hastane, her bakım evi, her sığınma evine tek tek baktırdım”

“Ve bulamadın öyle değil mi” beni onayladı “babam kapalı kutu gibidir, içini asla göremez ne düşündüğünü bilemezsin ve buna rağmen annemi çok aradım” elini tuttum “ne kadar üzüldüğümü tahmin bile edemezsin” içimden aziz giraya hala küfürler yağdırıyordum.

Aklıma gelen fikirle “peki birde beraber aramaya ne dersin?” Şaşkınlıkla “nasıl”

“Basbaya, her yeri arayalım gerekirse babanı yıllarca takip edelim” gözleri parlarken gülümsedim “annenin yaşadığına inanıyorum ve bulmakta da oldukça kararlıyım” elimi tutup avucumu öptü “seninle herşeye varım” onun davranmasını beklemeden ilk ben kendimi ileri atıp onu öptüm.

Kapalı gözlerimle dudaklarının tadına tekrar bakarken kalçalarımdan tutup beni kucağına bir çırpıda oturttu. Ellerim tekrar ensesini bulunca büyük bir istekle dudaklarını öpmeye devam ettim.


🔥🌧️

 

 

Bölüm : 26.07.2025 22:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...