
Dolu gözlerimle arabanın camından dışarı bakarak onu görmeyi umuyordum. Aradan çeyrek saat geçmesine rağmen hâlâ gelmemişti. Bakışlarımı camdan çekerek ellerimi saçlarım arasına daldırdım ve gözyaşlarımın akmasına izin verdim.
Ona zarar gelmesini istemiyordum. Kısa bir sürede hayatımdaki herşey olmuşken, herşeyimin ellerim arasından kayıp gitmesini istemiyordum. Arabanın içinde hıçkırıklarım duyulmaya başladığında gözlerimi kapatmış ağlıyordum.
Saçlarımda bir el hissettiğimde onun o en sevdiğim melodi olan sesini duydum. "Ağlama Ankara kızı." Dediğinde hızla gözlerimi açarak ona baktım. Sürücü koltuğunda bana dönmüş şefkatle bana bakıyordu.
"Komutanım!" Diyerek öne eğilerek kollarımı boynuna doladığımda başım en güzel yuva, omuzlarındaydı. "Geldin." Dediğimde onayladı.
"Geldim," dedi yumuşak sesi ile. "Hep gelirim."
Ondan uzaklaşıp gözlerimle üstünü taradığımda herhangi bir yara bulamamanın rahatlığı ile şükrettim. Saçlarıma küçük bir öpücük bıraktıktan sonra önüne dönerek arabayı çalıştırdı ve sürmeye başladı.
Yol boyunca pek konuşmadık, ev yerine başka bir yere sürdüğünde sorgulamadım. Araba askeriyenin önünde durduğunda dikiz aynasından göz göze geldik.
Burada ne yapacağımızı bilmiyordum.
"Kars Kalelinin yanında çalıştığın süreçte ilgini çekenleri anlatman gerekiyor Cemre." Dediğinde sesinde ki öfke hissedilir cinstendi. Kılıç Kalelinin yanına gittiğim için bana kızgınlık duyuyordu.
"Çalıştığım süreçten çok daha fazlası var." Dediğimde bakışları sorgulayıcı bir ifadeye bulaştı. Gözlerimi kaçırarak arabadan indiğimde bir kaç saniye sonra o da arabadan indi. Birlikte askeriyenin içine girerek bir yere doğru ilerlemeye başladık.
Bir odanın kapısını açarak içeri girdiğimizde bir masa ve masanın etrafında 3 adam oturuyordu. Yanımdaki Alaz tekmil verdiğinde üniformasında ki yıldızlardan anladığım albay rahat dedi. Bakışları beni bulduğunda,
"Ben Albay Arif Öztürk." Dedi elini uzatarak.
"Cemre Bağcı." Diyerek uzattığı eli sıktım.
"Geçin şöyle." Diyerek Alaz ve bana boş sandalyeleri gösterdiğinde karşı karşıya olan iki sandalyeye oturduk. Albayda oturduğunda masadaki herkes bana bakıyordu.
"Herşeyi en başından anlat Cemre." Dedi albay ellerini masanın üstünde birleştirirken.
"Kılıç Kaleli, ya da sizin bildiğiniz ismiyle Kars Kaleli. Sadece yanında çalıştığım süreçte değil aynı zamanda geçmişte de tanıdığım biriydi." Dediğimde Albay şaşkınlıkla karşılarken, Alazın gözleri kararmıştı.
"Babam ve annem Kalelilerin aile doktoruydu. İşe ilk başladıklarında karanlık taraflarını bilmiyorlardı fakat sonrasında kendilerini tam merkezinde bulmuşlardı. Kaleliler işlerini sağlama alarak , doktorlarını müştemilatta yaşatıyorlardı. Kılıç ise ailenin tek çocuğuydu, ailesi tarafından pek sevilmezdi. Bağımlı ve ruhsal sorunları olan bir psikopattı." Dediğimde o günler birer birer gözlerimin önünde canlanıyordu.
"Gözleri kızarık, göz altları morarmış , zayıf ve soluk tenli 21 yaşında bir sosyopattı. Ben o dönemler 17 yaşımdaydım. Birgün Kılıç'ın babası ağır yaralanmıştı ve annem ile babam onun yanındaydı. O adamı hiç sevmezdim, insana buz gibi bakan gözleri vardı. Onu önemsemediğim için konağın bahçesinden çıkarak araziyi dolaşmaya çıkmıştım."
"Kabuslarımın sahibiyle o gün tanıştım."
"Korktum. Her insanın korkabileceği bir görünüşe sahipti. O gün beni takıntı haline getireceğini bilmeden onunla tanıştım. Aksi mümkün olamazmış gibi hissettirmişti."
"Herşey böyle başladı... Kıyıda köşede sıkıştırmaya başladı önce, sözleriyle taciz etti, yanımda her erkek gördüğünde çıldırdı, zarar verdi, takip etti... En son," dediğimde duraksadım. İçimde kalan ukte ile yutkunamadım bile.
"Konağa baskın yapmışlar, ben dışarıdaydım. Kılıçta beni takipteymiş. O gün bana... Saldırmaya çalıştı. O an ki içgüdümü denir, refleks mi denir , yoksa korku mu denir bilmiyorum ama belindeki silahı alıp vurdum onu. Ardıma bakmadan kaçtım. Konağa geldiğimde katliam yeriydi... Tek bir can dahi kalmamıştı, ailem artık yoktu."
Bakışlarım boşluğa daldığında odada sessizlik hakim oldu...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 21.67k Okunma |
1.35k Oy |
0 Takip |
28 Bölümlü Kitap |