⚓⚓⚓⚓⚓⚓⚓
30. BÖLÜM
Eve geldiğimizde salonun ışıkları yanıyordu. Bir de Nilay ve Murat Abi'nin odası yanıyordu. Sabah Melike ile konuştuklarımız geldi aklıma. Murat Abi ile tartışmışlardı ama Yaprak da genel de tartışmalarının çok uzamadığını ve yine uzamayacağını düşündüğünü söylemişti.
Derya'ya "Haberin var mı, Nilay ve Murat Abi sabah biraz bozukmuş?" diye sordum yine el ele eve doğru yürürken. Yüzüme baktığını hissedince Nilay'ların penceresinden bakışlarımı çekip ona döndüm.
Gözleri yumuşak bakıyordu, ifadesi yumuşaktı ama ifadesi ne anlama geliyordu bilmiyorum. Belki beni küçük bir çocuk olarak görüp şefkat besliyordu.
Belki de gerçekten bizden hoşlanmaya başlamıştır Asu-de? Niye bunu kabul etmemekte direniyorsun?
Sonunda hayal kırıklığına uğrayıp üzülmemek için mesela? Ayrıca seni tanımıyor niye senden hoşlansın? Hoşlansa benden hoşlanıyordur yani!
"Evet..." İç sesime cevap veremeden Derya bana cevap verdi.
"Sebebini biliyor musun? Konuştun mu abinle?"
Başıyla onayladı. Merak ettim ama 'neden?' diye soramadım çünkü ben dış kapının dış mandalıydım. O an bu farkındalığın ağırlığı çöreklendi yüreğime.
"Mina'nın annesi dönmüş. Murat Abimi aramış ve Mina'yı görmek istediğini söylemiş."
Şaşkınlıkla kaşlarım havalandı. Mina'nın annesinin Mina'yı istemediğini duymuştum. Şimdi geri dönmesi çok garipti. Belki pişman olup özlemişti ama bilmiyorum garipti sadece...
"Nilay bunu istememiş mi?" Sanmıyordum açıkçası. Mesela ben olsam ya da Melike olsa istemeyebilirdik. Bizim yüzümüz Nilay'a göre kat kat daha az yumuşak ama Nilay vicdanın beden bulmuş hali gibi. İstemediğini, engel olduğunu sanmıyorum.
Kaşlarım havalandı. "Nilay Mina ile konuşmaya ve ikna etmeye çalışmış ama Mina katiyen annesiyle görüşmeyi kabul etmemiş. Onu kaçıracağından, babasından ve bizden ayıracağından korkuyormuş."
"Neden ki? Daha önce böyle bir şey mi yaşandı?"
Derya başını iki yana salladı. "Yok, yaşanmadı ama Mina böyle bir rüya görmüş. Annesinin ona zarar vereceğine inanıyormuş sanırım. İşte Damla yani Mina'nın annesi de illaki göreceğim diye tutturmuş. Murat Abime sen de bizimle kal, üçümüz beraber takılalım eski günlerdeki gibi demiş."
Derya başıyla onayladı. Evin birkaç metre uzağında durmuş bunları konuşuyorduk ve bu halimiz sebepsizce çok özel hissettiriyordu.
"Abim de bakarız demiş. Sonra gelip tüm bunları 'bakarız dediği kısmı dahil' Nilay Yengeme anlatmış. İşte kızılca kıyamet kopmuş akşam bu yüzden. Sabah da Nilay yengem abimin yüzüne bile bakmadı."
Sonra yine elime uzanıp tuttu ve eve yürümeye devam ettik. Saçım rüzgârla yüzüme gelince başımı sallayarak yüzümden çekmek istedim ve tam o anda bizi izleyen köstebekle göz göze geldim. Başak yılanı!
Tamam, sen de mağdursun. Tamam, hislerin incindi ama bir bas git be! Bir uzaklaş be! Sanki sözü ben verdim sana? Düşmanca bakışlarını çek üstümden artık!
Derya'nın sesiyle sendelediğimi fark edince endişem biraz daha arttı. Ağzım gözüm kırılacak ama ben kıskançlığımdan bunun dahi farkında değilim. İnsan gerçekten ne ediyorsa kendine ediyordu. Benim neyime boyumu geçen sularda yüzmek? Ben daha doğru dürüst sevgilicilik oynayamamış elime yüzüme bulaştırmışım bir de kalkmışım evcilik oynuyorum. Böyle alırlar adamın façasını aşağı işte.
"Bir şey yok. Ayağım takıldı." dedim. Derya henüz Başak'ı görmemişti, görmemesi daha iyiydi. Şimdi neden ona takılıp sendelediğimi de açıklayamazdım. Zaten gecesinde öp beni diye yalvardığımdan bir de Başak'ı kafaya taktığımı anlaması ilanı aşktan farksız olurdu.
Zili çaldığımızda çok geçmeden kapı açıldı. Çiçek Hanım'ın yüzü sirke satıyordu.
"Hoş celduniz çociklar. Geçun içeri. Yemek yedük biz ama-"
Yüzünün asıklığına rağmen bize karşı iyiydi. Demek ki bizimle alakalı değildi bu hali.
"Yedik biz anne sağ ol. Ne oldu? Niye yüzün asık?"
Çiçek Hanım bu sorunun sorulmasını bekliyormuşçasına dudağını büküp ağlamaya başladı. Bir an kal geldi haliyle bana. O eli maşalı kadın küçük bir çocuk gibiydi şu an.
"Ha sorma başumuza ne celdi? Murat'la Nilay ha birbirine cirdi. A o şırfinti Damla ettükleri yetmemiş çimi yine evimize fitnesini saldi. Karbakor çiyan!"
Ev çok sessiz duruyordu. Endişeyle merdivenlere doğru baktım sanki bir şey görebilecekmişim gibi.
"Ne bileyum uşağum? Mina çok korkti ağladi." O anları düşünmüş olacak ki Çiçek Hanım'ın da ağlaması şiddetlendi. Bir yandan da başını tutuyordu. Başını da sıkıca bağlamıştı.
"Melike ile Duha da onu aldı cötürdü. Onların arkasindan Murat Nilay'ın elini tutti fırtına çimi gittilar."
"Ayaz?" diye sorduğumda Çiçek Hanım onunla kendi rızamla iletişim kurmama anlık olarak şaşırdı ama hemen düzeltti ifadesini. Nilay ve Murat Abinin odasının ışığı yanıyordu. Muhtemelen oradaydı.
"Yukarida yatayi yavrum dünyadan haberi yok"
"Ben bir bakayım abimlere. Hay Allah ya! Ne oluyor bize son günlerde."
Derya çaresizce olanları anlamaya çalışırken ellerimiz hâlâ bir birine kenetliydi. O bana çaresizce bakarken ben ona güç olsun diye gülümsedim ama içimde sanki bir şeyler koptu. Tüm bu yaşananların sorumlusu benmişim gibi hissediyordum. Uğursuzluğumu onlara da bulaştırmıştım işte.
"Asude sen odaya geç istersen. Ben gelirim birazdan."
Onu başımla onayladım. Derya içeri bile doğru dürüst girmemişken yeniden çıkınca ben de Çiçek Hanım'la ikinci kez iletişim kurdum.
"Arkadaşi aradi, oni havaalanina cötürmeye citti."
Başımla onayladım ve tam yönümü, odama gitmek üzere değiştirmiştim ki vicdanım el vermedi.
"Siz iyi misiniz?" diye sordum. Kadının beti benzi atmıştı. Daha yeni hastaneden çıktığını göz önüne alırsak kötü bir şey olabilirdi.
"Üzüntüden tansiyonim fırladi çizum. İyiyim, bir şeyum yok."
"O da üzüntüden hastalandi tabi. İlacını içurdum şimdi yatayi."
Başını salladı. "Biraz uzansam geçer sen benu meraç etme!"
Yine başımla onaylayıp merdivenlere tırmanmaya başladığımda Ayaz'ın ağlama sesi geldi. Çiçek Hanım da merdivenlere yönelince vicdanım bu halde çocuk bakmasına izin vermedi.
"Siz gidip uzanın, ben Ayaz'la ilgilenirim."
Biraz tereddüt etti ama ağrıları onu zorluyor olacak ki itiraz etmeden kabul edip odasına yöneldi.
Ben de Nilay ve Murat abinin odasına girip Ayaz'ı beşiğinden aldım. Ayaz bazen burada bazen de Mina ile kendi odasında kalıyordu. Ayaz korkmasın diye ışığı açık bırakmışlardı muhtemelen.
"Gel bakalım tospik. Yine kilo mu aldın sen? Belim kırıldı valla!" deyip yanağından öptüm. Ayaz benimle çok muhatap olmadığından sakinleşmez sanmıştım ama kucağıma alır almaz susunca beni biraz olsun benimsediğini anladım. Onu da yanıma alıp kendi odama geçtiğimde Ayaz artık tamamen susmuş, yeni bir mekân görmenin merakıyla etrafını keşfetmeye başlamıştı.
"Sevdin mi odamı Ayaz Efendi? Annenle yengen döşemişler. Sizin odadan daha güzel değil mi? Bence de. Tamam senin gemili beşiğin falan da havalı ama bir Kırlangıç değil nihayetinde"
Ben konuştukça o söylediklerimi anlıyormuş gibi kıkırdıyor, bana cevap vermeye çalışıyordu. Yatağın örtüsünü çekip yere serdim ve Ayaz'ı onun üstüne bıraktım. Dışarıdan gelmiştim, biraz geç kalmış olsam da sterilize olsam iyi olurdu. Onunla konuşa konuşa banyona girip elimi yüzümü yıkadım. Üstümü değiştirip rahat bir şeyler giydim.
Sonra yanına oturup onunla oynamaya çalıştım ama tabi bir yerden sonra doğal olarak benden sıkıldı. Doğrusu ondan değil ama oyun oynamaya çalışmaktan ben de sıkılmıştım. Aradan bir saat, belki daha fazla geçmişti ne Kaptan'dan ne diğerlerinden bir haber yoktu. Melike telefonunu evde unutmuştu, Duha abinin telefonu kapalıydı. Derya da cevap vermiyordu. Murat Abi ve Nilay'ı aramayı da zaten denememiştim bile.
Ayaz huysuzlanmaya başlayınca onun odağını kazanmaya çalıştım ama başaramadım. Başaramadıkça panikledim. En son çare onu yeniden kucaklayıp havada hoplatmaya başladım. Bu halimiz bana babamın ben küçükken söylediği bir ninniyi hatırlattı. Ninni miydi bilmiyorum ama beni uyutmaya çalışırken söylediklerinden biriydi. Belki Ayaz'da da işe yarardı.
"Atem tutem men seni şekere katem men seni, akşam amcan gelende oy önüne atem men seni!"
Tam tahmin ettiğim gibi Ayaz'ı sakinleştirmiş ve hatta keyiflendirmişti.
"Hop hopun olsun oğlum, gül topun olsun oğlum." Bir bebekle konuşuyormuşum gibi-Zaten bir bebekle konuşuyordum- bebekçe konuşarak söylediğim için Ayaz daha çok gülüyordu.
"Sıralı kavak dibinde oy toyluğun olsun oğlum."
Elini yanağıma koyunca güldüm. Gülerken söylemeye devam ettim.
"Atem tutem men seni şekere katem men seni akşam amcan gelende oy önüne atem men seni"
"Şarkının orijinalinde sanki amcanın olayla pek alakası yoktu ama burada da iş başa düştü sanırım."
Duyduğum sesle irkilirken refleksle Ayaz'a daha sıkı sarıldım düşürmemek için.
"Hii Ay Kaptan! Geldin mi? Duymamışım."
Gülümseyip yanıma geldi ve Ayaz onca muhabbetimizi yok sayıp onu gırtlaklıyormuşum gibi can havliyle amcasına uzandı. Derya onu kucaklayıp öperken gülümsedi.
"Af edersin. Korkuttum. Aslında o kadar sessiz de gelmedim ama sen kendini çok kaptırmıştın sanırım. Duyamadın."
Yüzüne dalıp gitmek üzereyken bakışlarımı kaçırdım.
"Ee ne yaptın? Buldun mu onları?"
"Teknelerden birini almış, açılmışlar. Ya birbirlerini denize atıp boğacaklar."
"Hii Allah korusun! Deme öyle şeyler!"
"Ya da barışıp dönerler. Bilmiyorum artık. Onları görmedim, limandakiler söyledi bana."
İç çektim üzgün bir tavırla ve "Kesin ben nazar ettim onları." dedim yüzümü düşürerek. Derya'nın da kaşları çatıldı.
Omuz silktim. "O kadar güzellerdi ki, aralarında hep bir çekimserlik, bir mahcubiyet var, görüyorum ama çekimleri o kadar güzeldi ki benim nazarım değdi de böyle oldular bence."
Kaşları düzeldi ve büyük bir kahkaha attı.
"Ya saçmalama olur mu öyle şey, ne alaka yani?"
Yine omuz silktim. "Ben gelene kadar bir kere kavga etmemiş çift birden bire kavga ediyor. Öyle bir alaka!"
"Asude, onlar edilebilecek en büyük kavgalarını ettiler, çok büyük acılar çektiler, sınavları çok çetindi. Kavga etmiyor olmalarının sebebi yaşadıkları hiçbir fikir ayrılığının o kadar önemli olmadığını düşünmeleri. Birbirlerinin kıymetini anladı onlar çünkü ama öbür yandan Damla her zaman patlamaya hazır bir bombaydı. Günün birinde Damla'nın döneceği barizdi yani. Onların bir kızı var sonuçta. Sen bir şey yapmadın, merak etme."
"Ama kızı istememiş ki!" diye çıkıştığımda sesim beni bile şaşırtacak kadar sert çıkmıştı. Mina ile aynı yerden yaramız vardı, sanırım bu yüzden bu kadar hassastım.
Derya başıyla onayladı. "Yine de kızı."
"Derdinin kızı olduğunu mu düşünüyorsun gerçekten?"
Gülümsedi. "Kızını bahane ettiğinin ve asıl amacının abim olduğunun farkındayım ama yine de kızını görmek istediğini söyleyen bir anneden bunu esirgeyemeyiz."
"Esirgeriz!" diye çıkıştım! "Allah Allah! Keyfine göre girip çıkamaz o çocuğun hayatına! Ne yaşadılar, arada ne geçti bilmiyorum ama hiçbir anne çocuğundan vazgeçmemeli! Vazgeçmişse ve yeri doldurulup, o kız yine mutlu edilmişse gelip kimsenin düzenini bozmamalı!"
Derya şaşkınlıkla beni dinliyordu. Sanırım meseleyi bu kadar içselleştirmemi benim gibi o da beklemiyordu.
"Mina bizim yanımızda babasına sordu siz annemle niye arkadaş kalamadınız diye! Gerçek annesini özlediğinin farkındayım ama şimdi annesiyle görüşmek istememesini de çok iyi anlıyorum. Onun için bir taraf varsa öbür taraf yok demek. Öyle algılıyor çocuk. Annesi geldiğine göre artık babası olmayacak. O çocuk bunun korkusunu yaşıyor ve eminim diğer yandan annesiyle görüşünce Nilay'ın kırılacağını düşünüyordur. O yaşta bir çocuk bunları düşünmemeli ama annesi yüzünden düşünmek zorunda kalıyor."
Derya birden elini omzuma koyup sıktı. Yüzündeki güven veren gülümsemesiyle "İşte tam da bu yüzden en iyi çözüm onlar görüşürken abimin de onların yanında olması. Damla bunu her ne kadar art niyetli istiyorsa da doğrusu bu. Mina seçim yapmak zorunda olmadığını anlayacak. Teşekkür ederim Asude. Senin sayende bunu fark edebildim ben de. Abimler dönsün onlarla da konuşalım."
Gözlerimi kırpıştırdım. Ben bir çözüm bulmak için konuşmamıştım ki Mina yerine içimi boşaltmıştım sadece.
"Be-ben bilmiyorum. Yani Nilay açısından bakarsak iyi bir fikir değil."
"Nilay bizim sunduğumuz açıdan bakınca bize hak verir."
İç çektim ve yatağın kenarına oturdum. Derya da Ayaz'ı yere, kendi haline bırakıp yanıma oturdu. Bir süre emekleyen Ayaz'ı izledik. İlk adımlarını atmış olsa da emeklemekten henüz vazgeçmemişti.
Gülümseyerek onu izlerken Derya birden "Abimle Nilay'ın tanışmasına ben sebep oldum." dedi.
Bunu zaten biliyordum. Gülümsedim.
"Sonra onlar birbirine sevdalandı. Çok güzel, çok büyük bir aşktı onlarınki. O zamanlar çocuk da olsam onlara bakınca çok özenirdim. Tabi her hafta başka birine gönlüm düşüyordu sözde ama motivasyonum onlar gibi bir sevda yaşamak işte."
Gözlerimi devirsem de gülümsemem hâlâ genişçe yüzümdeki varlığını koruyordu.
"Nilay güzel bir kızdı. Hâlâ çok güzel tabi ama o zamanlar henüz ergenlikten yeni çıkmış, daha üstünde o çocukluk masumiyeti duruyordu. İsteyeni bitmiyordu tabi. Aralarındaki ilişkiyi Nilay açıklamalarına izin vermiyordu, korkuyordu haliyle ailesinden ama kimse bir şey bilmeyince de gelen gidenin hesabı tutulmuyordu. Bu durum zamanla aralarını çok gerdi. Sürekli kavga eder oldular. Annem Nilay'ı biliyordu ama gençliklerinde annesiyle pek anlaşamıyorlar mıymış neymiş istemiyordu onu. E annemi biliyorsun istemediği bir şey olunca hemen karşı saldırıya geçiyor. Abime kız bakmaya başladı. Abim olmaz dedikçe annem durmak bir yana hız arttırıyordu."
İnsan bari ders alırdı ama Çiçek Hanım geçmişinden bir gram ders almamıştı. Hâlâ aynı şeyi yapıyordu.
"Bir gün Nilay'a yine görücü gelmiş ama bu defa başka, babası çok sıcak bakıyormuş. Nilay'ı darlamaya falan da başlamışlar kabul etsin diye. Abim bunu duyunca çıldırdı tabi."
Yani, çıldırılacak bir şey hak veriyorum. Kaynanam da hâlâ Başak'ı gözüme sokmaya çalışıyordu mesela...
"Nilay yine açıklamaya korkmuş. Ben Nilay'ı da anlıyorum. Rahmetli babası hakikaten sert bir adamdı. Mesela Nilay'ı zorla evlendirmezdi ama duysa ki sevgilisi var öyle bir adam olurdu. Ters, inat biriydi. Neyse işte Nilay yine açıklamayalım deyince abim çok büyük bir hata yapıyor ve Nilay'dan ayrılıyor." dedi. Sinirlenmiş olması o anları yeniden yaşadığını gösteriyordu.
"Sonra yetmiyor başka bir hata daha yapıp annemin o gün 'Sana çok güzel bir kız buldum' diye kendisine gelmesine karşın 'Tamam, hemen söz yapalım' diyor. İşte o kız Damla. Onların lanetleri tam olarak o andan sonra başlıyor"
Gözlerim irice açıldı ve merakla Kaptan'ı dinlemeye başladım.
⚓⚓⚓⚓⚓⚓⚓
Bölümü nasıl buldunuz? Biliyorum normale göre kısa ama gelen beğeni sayısına göre burada kesmem gerekti. Umarım daha uzun bölümler de paylaşabilirim :)
İnstagram: Busbckr/ Busras.typwriter
Editler ve alıntılar için: Tiktok: Busras.typwriter
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
8.11k Okunma |
1.07k Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |