34. Bölüm

⚓34. Bölüm⚓

Büş Bckr
busbckr

Keyifli okumalar<3 Oy ve yorumlarınızı bekliyorum :)

⚓⚓⚓⚓⚓⚓⚓

34. Bölüm

Öylece gözlerimi kırpıştırarak bakarken "İlk karşılaştığımız anı sayarsak hiç beraber denize açılmadık. Kaptan kocam var desen ve sana kaç kere denize açıldınız diye sorsalar cevabından utanırım ben şahsen."

Gülümsedim. Ancak içimden sevinç çığlıkları atmak geliyordu. Benimle denize açılmak istemesini neye yormalıydım? Bir şeyler hissetmese böyle der miydi? Hiç de anlamam ki bu işlerden! Ah anne ve baba hep sizin yüzünüzden aşka küstüm diye böyle cahil kaldım.

"Çok güzel olur. Bir de araklamadan düzgün yemek yiyebilirsem mesela... Şahane olur."

Kahkaha attı. Duruldu ve yine kahkaha atmaya başladı. Yüzüm kızarmıştı sanırım.

"Ya gülme! Ne kadar müşkül durumdaydım bilmiyorsun!"

Gülmeye devam etti.

"Asude arkadan kendini görsen" ve bir kahkaha tufanı daha... "İki elin de dolu, tamam karanlık ama siluetin belli oluyordu. Elindekileri dökmeme çaban yakalanmamak için attığın depar..."

Gözlerimi kısıp ona kınayan bir bakış attım. "Bir de gülüyor musun? O haldeki bir garibanı kovalamaktan da mı utanmadın?"

Daha sakin bir şekilde güldü. Hönkürmedi en azından. "Nereden bileyim ben sen olduğunu? Hırsız sandım."

"Hırsız sayılırdım." dediğimde ben de gülüyordum artık.

Gülüşü yavaşça yerini terk ederken ardında düşünceli bir tebessüm bıraktı. "Hırsız Asude... Ona yazılan kaderden, kendi yazmak istediği kadere kaçan Asude... İyi ki girmişsin o gün gemiye."1

Asu-de! Bu kesin bize âşık olmuş! Şey yani sana...

Abartma sen de hemen âşık olmamıştır da bence de galiba hoşlanıyor. Hoşlanıyordur değil mi?

Hoşlanmasa neden öyle desin ki?

Bilmem ki? İnsan normal biri için de der mi böyle? Mesela ben derdim ama ben odunum zaten. Ama Derya öyle değil. Kime nerede ne diyeceğini bilen biri.

Ben cevap vermeyince "O zaman bu hafta sonu Batum'a teslimat var. Sen de gel bizimle, beraber gideriz. Biraz Batum'u falan da gezeriz karı koca." dedi. Kalbim bir an atmayı bıraktı.

Bu hafta sonu mu? Öyle hemen mi uygulayacaktık yani... Birkaç gün sonra...

"Olur mu ki? İş içinse ben ayak bağı olmayayım?"

Asu-de çocuk teklif etmiş işte ne diye zorluyorsun? Sorun olsa niye teklif etsin? Tamam de geç yani!

Sen heyecandan ölmediğime dua et! Kolaydı sanki!

"Asude olur mu öyle şey? Ne ayak bağı olacaksın? Biz sanki ne yapıyoruz gemide?"

Omuz silktim. "İyi madem. Güzel olur. Bir metrekarelik malzeme odasında sıkışmadan bir yolculuk yapmış olurum."

Güldü. "Ah Asude! Çıkıp kendini gösterseydin ya orada aç susuz perişan etmişsin kendini."

Gözlerimi devirdim. "Hıı gösterseydim gemiden indirirdiniz beni. Yakaladığında az daha denize atacaktın beni! Ne çabuk unuttun?"

"Yok canım o kadar da değil. Gözünü korkutmak istedim."

O sırada kahvaltılıklarımız gelince susmak durumunda kaldım.

Çaylarımızı getiren garson masadan uzaklaşınca da "Bana hiç öyle gelmedi. Gözlerinde o kararlılığı gördüm ben." Dedim.

Bir şey diyecekken duraksadı ve yeniden kahkahalarla gülmeye başladı. "Ne oldu?" diye sordum tedirgin bir tebessümle.

"Bana" dedi nefes almaya çalışarak. "Bana ne dediğini hatırlıyor musun?"

Kaşlarım çatıldı. Pek çok şey demiştim.

"Nişanlımın gemisi sen kimsin falan demiştin."

Hatırlayınca utançla yüzümü kapattım. "Sus sus!" dedim elimi sallayarak. Hiç hatırlatma lütfen!"

O daha çok güldü. "Ben de o Şafak mıdır Başak mıdır o kızı daha önce görmemişim. Dedim bu manyak hakikaten gemiye mi bindi acaba?"

Kıkırdadım. "Aklına gelmemiştir. Gelse binerdi. O potansiyel var onda."

Derya gülüşünün ardından iç çekip başını iki yana salladı. O sırada ben açıklamaya başladım.

"Ay ne bileyim tüm gün o odada duymadığım dedikodu kalmadı. Benim kapıma vura vura kavga ettiniz o zaman babanla. Bilinçaltıma işlemiş sanırım. Öyle ağzımda çıktı öyle bir yalan."

"Ama nasıl gerçekleşti yalanının. Nişanlı ne demek, kocan oldum."

Güldüm. Hakikaten ağzımızdan çıkanlara dikkat etmeliydik.

"Sorma sorma! On dakika içinde falan evlenmeye karar veren tek çiftizdir bence."

"Yok ya dünya üzerinde bizim gibi çılgınlar çok. Olmasa zaten bu kadar film bu kadar kitap olmazdı."

Doğru...

Aklıma gelen detayla heyecanlandım. "Sahi Arsani meselesi ne oldu? Evlendi mi dedesinin bulduğu kızla?"

Derya düşündü bir an. "Yok... Arsani sanırım evlatlıktan reddedildi. Uzun zamandır memleketine gitmiyor. Hatta bu hafta sonu da gelmeyecek Batum'a."

"Peki sevdiği kız... Ayşenur'du sanırım adı. Kavuştular mı?"

"Onların işi zor ya... Ancak bizim gibi bir çılgınlık yapmaları gerekiyor."

"E yapsınlar!"

"Yapamıyorlar ama! Herkes bizim kadar manyak mı!"

Güldüm. "Değildir herhalde." Karşılıklı gülüşerek yaptığımız kahvaltı o an çok iyi geldi. Onunla vakit geçirdiğim her an öyle güzeldi ki ona yapışık gezmek istiyordum. Tabi bu isteğimi içimde gizli tutmak için çok çaba harcadım. Kahvaltımızı ettikten sonra birer bardak çay ve ardından Türk kahvesi içtik. Sonra benim molam bitti. Derya beni ofise bıraktı ve dinlenmek için eve geçti. Bu ziyaret nereden çıkmıştı hiç bilmiyordum ama sorma gereksinimi de duymadım. Bazen cidden bağını bilmediğimiz üzümler bünyeye iyi geliyordu. En azından kendimce bir neden bulabilirdim. Mesela 'Benimle vakit geçirmekten keyif alıyordu' ya da 'Uzun zamandır evdeki gerginlik yüzünden rahatlatmak istemiştir.' ya da 'Benimle baş başa vakit geçirmeyi özlemiştir.' gibi sebepler çok tatlıydı ve beni mutlu ediyordu. Sorsam ve 'Benim yüzümden burada kısılıp kaldın. Üzgün hissettiğim için yaptım' gibi bir şey söylerse sanırım kahrımdan ölürdüm. Bunu duyacağıma sormazdım daha iyi. Hem sorsam rahatsız olduğumu düşünüp tekrar böyle bir şey yapmayabilirdi.

Melike öğleden sonra iki gibi geldi. Normal günlere göre biraz daha sakin geçti bugün. Melike ile eve gittiğimizde sofra kurulmuştu. Derya'nın fark etmesini öğrendiğim günden beri Çiçek Hanımın yemeklerini yiyordum artık. Sonuçta annesiydi tavrım onu üzüyor olmalıydı ve eskisine göre üzülüp üzülmediği konular artık beni de ilgilendiriyordu.

Derya hâlâ uyuyordu. Üstümü değiştirmek ve elimi yüzümü yıkamak için odaya çıktığımda kısa bir süre onun o sakin ifadesini izledim. Yorulduğu çok hafif horlamasından belliydi. Normalde horlamazdı ama çok yorulduğu zaman böyle çok az horladığı oluyordu. Tam o an aklıma dank etti. Acaba ben de uyurken horluyor muydum? Tamamen rezillik! Kesin horluyordum ve Derya çok kibar biri olduğu için bunu yüzüme vurmuyordu.

Ona bakmayı bırakıp dolabıma gittim ve rahat bir tişört ve etek alıp banyoya geçtim önce elimi yüzümü yıkadım sonra kıyafetlerimi değiştirdim. Yeniden odaya geldiğimde Derya'yı uyandırıp uyandırmamak arasında kaldım ama uyandırsam daha iyi olurdu. Sabah işe gidecekti. Akşam uykusuna devam ederse daha faydalı olurdu onun için.

Başucuna geldiğimde "Kaptan!" diye seslendim ama sesim biraz kısık çıkmıştı. "Derya!" dedim bu kez daha yüksek bir sesle. Yine tepki vermedi. Eğilip omzuna dokunurken "Kaptan uyan." dedim daha yüksek bir sesle. Mırıldandı. Anlamadım ne dediğini ve tekrar omzunu hafifçe sarstım. "Bak çabuk kuru fasulye var yemekte." dediğimde "Sevgilim" dedi gözlerini açıp. Aniden doğruldum. Gözlerim yuvalarından fırlayacaktı. Derya da rüyada olmadığını anlayınca doğruldu. "Asude?" diye sordu anlamsızlıkla. "Yemek." dedim bir an ne diyeceğimi bilemeyerek. Derya bana anlamsızlıkla bakarken "Yemek hazır da acıkmışsındır diye ben..." diyerek kendimi açıklamaya çalıştım. Kulaklarım yanıyordu. Bana mı demişti onu?

Rüya görüyordu Asu-de belki de kıvırcığı görmüştür.

Hıh bir sen eksiktin. Sağ ol içimi rahatlattın!

Derya "Anladım." Diyerek gözlerini kırpıştırdı. "Teşekkürler kuru fasulye de baya severim."

"Biliyorum." dedim birden bire ama bu ağzımdan bir anda çıkmıştı. Söylemek istememiştim. "Yani dikkatimi çekmişti."

Gülümsedi.

Yüzüne bir süre bakındım. Nasıl anlayacaktım ki? Sorsam direkt çok mu abes olurdu? Derya yataktan çıkınca cesaretim kırıldı ve "Ben aşağıdayım." dedim kulağımın arkasını tararken. "Gelirsin."

"Gelirim." diyerek göz kırptı ve beni yeniden avladı. Aşağı indiğimde Mehpare Babaanne hariç herkes masadaydı. Bu günlerde biraz hastalandığı için odasından çıkmıyordu. Çiçek Hanım yemekten önce ona yemeğini yedirip ilacını içirip yatırıyordu. Her ne kadar didişseler ve birbirlerine laf soksalar da Çiçek Hanım onun bakımını hiç aksatmadan özenle yapıyordu şimdi hakkını yemeyeyim. Mehpare Babaanne de bu evi bir gelinin üstüne yapacaksa gerçekten yüzde yüz emindim ki bu Çiçek Hanım olurdu. Bizi yemliyordu sadece yaşlı kurt.

"Derya da gelecek birazdan." Diyerek sofraya oturduğumda Nilay gözleriyle tabağımı işaret edince tabağımı uzattım. O tabağıma kuru fasulye doldurunca "Teşekkürler." deyip tabağımı önüme aldım. Sonra Derya'nın tabağını uzattım. Onun tabağını da alıp yerine koyduktan sonra Derya et sevdiği için ve ben o kadar da tercih etmediğim için kendi tabağımdaki etleri onun tabağına koydum.

Sonra izlenilme hissine kapıldığım için başımı kaldırdığımda masadaki tüm gözlerin üstümde olduğunu gördüm ve inanılmaz utandım.

"Şey ben sevmiyorum da. Derya seviyor yani ziyan olmasın. Ziyan olmaz da tabi."

Ben saçmalamaya devam edecekken Dursun Bey güldü. "Aman kızım niye açıklıyorsun? Kocanı düşünmek suç değil ya. Aferin sana."

Eh yani bir erkek olarak, daha doğrusu Karadeniz'in bağrında yetişip büyüyen bir erkek olarak yaptığım bu hareket Dursun Bey'in omuzlarını gururla kaldırmıştı. Oğlunu karısı elleriyle besliyor. Acaba tam tersi olsa Derya'ya kılıbık der miydi? Dursun Bey yapsa şaşırmazdım ama üzülürdüm. Tamam belki azıcık da şaşırırdım.

"Haçen tüm hepsuni o dağ ayisına verme da sen de ye biraz guvvetlen da.Onunla uğraşırken sana kuvvet lazım."

Murat Abinin sözlerinden sonra Duha Abi "Yok be abi." Dedi sırıtarak. "Derya o konuda bana çekmiş. Şimdi Asude dese 'yat yere seni falakaya yatıracağım.' kurbanlık koyun gibi uzanır."

Daha da utandım mümkünmüş gibi.

"Ha doğri. O da gari kılikli."

"Sen değil misin abi?" Melike'nin sorusu üzerine Murat Abi ondan tarafa bile bakmayan Nilay'a yandan bir bakış attı. Nilay bir haftadır kavgayı uzatmamış olmasına rağmen tavırlıydı. Konuşuyordu ama sanki Dursun Bey ve Çiçek Hanım'a ayıp olmasın diye konuşuyordu.

Murat abinin yutkunma sesini duyduk. "Ha bu herifler bunu kimden oğrendi sanaysun sen Melike?"

Kıkırdadım.

Derya'nın adım seslerini duyunca dönüp bakmamak için direndim. Şimdi görmemişin bir kocası olmuş demesinler diye ağırdan alıyordum kendimi ama içimi kurt yiyordu.

"Afiyet olsun herkese" diyerek yanımdaki sandalyeyi çekti. Tam dönüp ona bakacakken kalbimi durduracak bir halüsinasyon gördüm sanırım. Derya yanağımı öptü. O an benim tüm sinirlerim birbirinden ayrılıp çılgınca dans ettikleri için herhangi bir reaksiyon veremedim.

"Bu ne içindi şimdi?"

Yaprak'ın sorusuyla kendime gelebildim. Evet Kaptan açıkla hadi. Bu ne içindi? Herkese söyle bana âşık olduğunu!

"İyi ve kocasını tanıyan bir eş olduğu için." Dedi Derya keyifle.

"Ne- neden?" diye sordum son anda sesimi toparlayarak. Bir de gülümsemeye çalıştım ama kabız olmuşum gibi bir ifade de takınmış olabilirdim.

"Uyumak yerine kuru fasulye yemeyi tercih edeceğimi bilip beni uyandırdın ya ondan."

Gözleri kısık gülüşü çok genişti. Gülümsedim. Sonra bakışları tabağıma takılınca "E Asude'ye hiç et koymamışsınız." dedi. Ben tam olayı ona da izah edecektim ki Nilay gayet ciddi ve olağan bir tonlamayla "Et kalmadı." dedi. Kaşlarım çatıldı. Et vardı.

Derya'nın kaşları çatıldı. Kendi tabağına baktı. "E hepsini buraya koyarsanız kalmaz. Al Asude" diyerek benim ona koyduğum eti benim tabağıma koyacaktı ki "Dur." Dedim gülerek. Herkes kahkaha atmaya başlamıştı. Çiçek Hanım bile.

Derya anlamaya çalışarak masadaki yüzleri tararken Nilay gülüşlerinin arasından "Bu ikisi çok tatlı!" diye söylendi. Derya olayı açıklamam için bana bakarken Duha Abi benden atik davrandı. "Karın da sen gelmeden önce tabağındaki tüm eti sen seviyorsun diye senin tabağına boşaltmıştı. Sen gelmeden önce de bir tur onunla alay ettik." Dedi.

İşaret ve başparmağımla burun kemerimi sıkıp güldüm.

Derya da gülüyordu artık.

"Bir öpücüğü daha hak etti ama bizim aile için sanırım bu kadarı biraz fazla olur." Diyen Derya ile Dursun Bey masaya bir bomba attı.

"Diyene bak toplum içinde kaç defa karisini yedu bitirdu. Hovarda serseri!"

Gözlerim far görmüş tavşan gibi açılırken bakışlarımı tabağıma çevirdim. Yakan yaz sıcağı değil aşkın ve utancın ateşiydi beni.

Masadaki kahkahalar ses yalıtımını geçip sitedeki diğer evlere ulaşacak kadar büyümüşken Derya "Karımı öpüyorum diye niye hovarda oluyorum şimdi? Nikahlı karım değil mi? Öperim kime ne?"

Alayla söyledikleri yüzünden ayağına tekme attım masanın altından ama çok takmadı. Allah'ım noluyordu? Aramızda bir şeyler mi başlıyordu gerçekten?

"Ha boyle soyle sanki çok efenduymuş gibi bizum aile şoyledur boyledur deme!"

Dur bir Dursun Baba yani Bey of amca! Ateş aldık burada. Her an üçüncü toplum içince öpüşmemizi başlatabilirdim. Masadaki suyu kafama diktim de boğazıma tırmanan kalbim suyla birlikte yerine geri döndü.

Diğerlerinin alaylı kahkahaları beni daha fazla panikletti. Bu yüzden birden konu değişsin diye "Çiçek Hanım ellerinize sağlık yemek çok güzel olmuş." dedim. Bunu beklemeyen sadece Çiçek Hanım değildi. Masadaki herkes-ben dahil- çok şaşkındı.

"A-afiyet olsun çizum" dedi şaşkınlıkla. Ben de gülümsedim ama o gülümseme eminim ki çok garip duruyordu.

Ortamda bu kez tuhaf ve rahatsız edici bir hava oluştu. Herkes biri bir şey desin diye bekliyordu adeta. Tam bu noktada Dursun Bey bu görevi üstlendi.

"Teslimatın başında sen mi olacaksın Derya?"

Derya "Evet baba." Diye onaylarken bana kısa bir bakış attı. "Asude ile beraber gideceğiz. O yüzden bir gece fazla kalmayı düşünüyoruz."

İçimden çılgınlar gibi sevinmek geçse de ben dudaklarımı birbirine bastırıp gülümseyişimin abartı duruşunun önüne geçmeye çalıştım. Bu gemi yolculuğu bence kırılma noktamız olacaktı. İlişkimiz yeni bir boyuta geçebilirdi. Yeni boyut derken... İlişkimiz gerçek olabilirdi!!!

⚓⚓⚓⚓⚓⚓⚓

 

Bölüm : 20.01.2025 20:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...