
Bölüm 1 ''Kalbin İçin Teşekkürler''
Kitap Şarkısı: Imagine Dragons 'Monster'
Bölüm Şarkısı: Imagine Dragons 'Battle Cry'
----------------------------------------------
Gece tüm ihtişamıyla şehrin üstüne çökerken New York'un kalabalık sokakları ışıklar içindeydi. İnsanlar bu ışıkların içinde kendileriyle baş başa kalırken kimi neşeli kimi kaygılı kimi ise kederliydi. Ancak tüm bu insanlara yukarıdan bakıldığında hiçbir şey ifade etmiyordu. Hepsi aynı görünüyor, şehrin parlak ışıklarında dışlarındaki kabuklarıyla öylece salınıyorlardı.
Şehre bakan uçuruma konumlandırılan iki katlı evde yaşayan adam, elinde tuttuğu kristal bardağın içindeki kehribar sıvıyı yudumlarken bal rengi gözlerini ışıklarla dolu şehre dikmişti. Ağır ağır aldığı yudumlar boğazını tanıdık yanma hissiyle baş başa bırakırken zihninde büyük bir heyecan ile bir oraya bir buraya koşuşan örümceklerine sırıttı. Son yudumunu da alıp bardağı pencerenin önündeki ahşap çıkıntıya bıraktıktan sonra kollarını göğsünde birleştirdi.
Son birkaç aydır fazlasıyla sessiz kalmıştı. Şimdi ise içinde giderek artan bir arzu vardı. Vücudundaki hücrelerin hepsi gergindi, telaşlıydı ve her şeyden çok istekliydi. Önüne düşen siyah, kıvırcık saç tutamını geriye iterken elinin titrediğini fark etti. İçindeki heyecana genişçe gülümsediğinde özenle dizili, beyaz dişleri karanlıkta parladı. Cama vuran yansımasından bunu görebiliyordu.
Başını arkaya çevirip şöminenin üstündeki saate bakarken gece yarısına yaklaştığını gördü. Günün en sevdiği zaman dilimiydi çünkü şehir tüm çıplaklığı ile geceye kendini açıyordu. Hem her şey saklanıyor hem de her şey gözler önüne seriliyordu. Hangisini görmek istersen onu görüyordun ama genç adam için durum daha karmaşıktı. O iki seçenekten de faydalanıyordu.
Sırtını cama dönüp evinin içine üstünkörü bakarken aklı odasındaki masanın üstünde duran fotoğraflardaydı. Fotoğrafların ana teması olan genç kadını düşündüğünde tüm vücudu elektrik çarpmışa döndü. Teni gerilirken birkaç adım atıp şöminenin ardında saklanan merdivenlere ulaştı. Ayağının altında gıcırdayan ahşap basamakların sesi, elinin altında ise mat siyah demir korkuluğu hissederek çatı katına çıktı. Sağda ve solda iki kapı vardı. Sağ taraftakine belli belirsiz bir tiksintiyle baktıktan sonra soldaki kapıyı açtı.
Karanlık odaya girip birkaç adımda üçgen şeklindeki camın önüne konulmuş çalışma masasının başına gittiğinde, dağınık şekilde duran fotoğraflar onu karşıladı. Ayakta dikilirken başını aşağı eğdi. Sağ elini uzatıp bir fotoğrafı eline aldığında camdan vuran ay ışığı ile aydınlanan fotoğraftaki yüze baktı. Genç kadının hayat dolu gülüşü, yüzünün etrafını çeviren bakır rengi saçlarının parlaklığı ve tatlı bir pembeliğe bulanan yanakları gözünün önündeydi. Bu fotoğrafı çektiğinden beri sabırsızlığı öylesine artmıştı ki dizginlemek canını yakıyordu. Fotoğrafı elinde tutmaya devam ederken gözlerini camın ardında saklanan sık ormana çevirdi. Artık şehre inme vakti gelmişti.
Başını eğip kendini incelerken üstündeki salaş kıyafetlere burun kıvırdı. Bu geceye özenle hazırlanma isteği tüm zihnini kapladığında, sol tarafındaki iki kapıdan cama yakın olana ilerleyip açtı. Giyinme odası onu sessizlikle karşıladı. Askılarda duran kıyafetlerine bakmaya başlarken bunca kıyafeti ne ara aldığını düşünmeden edemedi. Kendi aç gözlülüğüne sırıtırken gözüne kestirdiği birkaç kıyafeti diğerlerinin arasından çıkardı. Koyu renk kotunu düzgün bacaklarından geçirip düğmesini ilikledikten sonra gömleğe uzandı. Koyu yeşil, parlak kumaşlı gömlek bronz teninde zümrüt misali parlarken enfes bir uyum yaratıyordu. Düğmelerden üç tanesini açık bırakıp pürüzsüz göğsünün bir kısmını ortada bıraktıktan sonra farklı boylarda iki gümüş kolyeyi boynuna taktı. Siyah ayakkabılarını da giydikten sonra koyu kahve deri ceketi eline alıp odadan çıktı.
Merdivenlerden indiği sırada dağınık kıvırcık saçları gözlerinin önüne düşmüştü. Siyah saçlarının arasında saklanan bal rengi gözleri bir altın gibi parlarken eliyle saçları geriye itti. Sağ elinin hala hafifçe titrediğini fark ederken gecenin heyecanı şimdiden tüm bedenini harekete geçiriyordu. Merdivenler bitince sağa doğru geçip kapının olduğu koridora girdi. Salonla kapıyı ayıran duvarla birlikte ilerledikten sonra evden çıktı. Güvenlik sistemi ve şifre devreye girerken arkasına bile bakmadı.
Ceketini giyerken evin sağında kalan tek kat garaja doğru yürüdü. Cebindeki anahtar ile açtığı garaj kapısı yukarı kayarken garajda onu bekleyen parlak, beyaz arabaya gülümsedi. Bu hayatta beğendiği birkaç şeyden biri de bu arabaydı. Yukarı doğru açılan aracın kapısıyla kendini koltuğa bıraktıktan sonra kapıyı kapattı. Arabanın siyah deri koltuklarından gelen rahatsız edici ses, motorun çalışma sesiyle bastırıldığında beklemeden garajdan çıktı.
Tekerleklerin altında ezilen irili ufaklı taşlar ve arkasında kalan toz bulutu ile ormanın içindeki yola girdiğinde, karanlığın verdiği eşsiz his onu karşıladı. Fazla geniş olmayan yolda yalnız olduğunu bilirken fazlasıyla huzurlu hissediyordu. İnsanlarla iç içe olmaktan hiçbir zaman zevk aldığını hatırlamıyordu. Hepsi sahte duygularla beslenen iğrenç varlıklardı ona göre ve onda iğrenme hissi oluşturuyorlardı. Tabi seçtiği özel kadınları diğerlerinin arasına dahil edemezdi.
Bu zamana kadar seçtiği her kadının yüzü gözlerinin önüne gelirken genişçe gülümsedi. Bal rengi gözleri hafifçe kısılırken harelerinden karanlık bir gölge geçti. O kadınlarla yaşadıkları aklının bir köşesinde tıpkı bir film sahnesi gibi canlandığında kasları gerildi ve direksiyonu iyice sıktı. Hissettiği her hissi hatırlıyordu ve hatırladıkça da aynı hazzı alıyordu. Direksiyonu kıvrımlı yolda bir sağa bir sola döndürmeye devam ettiği sırada hislerine gem vurdu. Yenileri onu beklerken eskilerle oyalanmasına gerek yoktu. Gaz pedalına daha da yüklenirken amacı yolculuğu olabildiğince kısa tutmaktı. Araba öne atılıp hızlandığında karanlık yolda tıpkı bir panter gibi hızlı ve sinsice ilerlemeye başladı.
Devasa gökdelenlere yaklaştığında artan araba miktarıyla radyonun sesini açtı. Melodi kulaklarına dolarken sesi artırdı. Zihni fotoğraftaki kadına giderken gideceği yeri aklında belirledi. Hangi saatlerde dışarıda olduğunu, geceleri nerede eğlendiğini biliyordu. En azından yaptığı araştırmalar sayesinde bu bilinmezleri tahmin ediyordu ve tahminleri her zaman doğru çıkardı. Yönünü 700 5th Ave'e çevirirken hızlanabildiği kadar hızlandı. Şehre gelirken kaybettiği vakit sinirini bozmaya başlamıştı. Evinin uzaklığı bazen can sıkıcı oluyordu ama uzak olmasının fazlasıyla önemli bir nedeni vardı. Bu nedeni aklından geçirip sinsice sırıttığı sırada yanan kırmızı ışıkla durdu.
Şehrin kalabalık sokakları ve her yanda parlayan ışıklar gözlerini alırken çalan şarkıyı mırıldanmaya başladı. Işık fazla sürmeden yeşile döndüğünde tekrar gaza yüklendi. Aradan geçen zaman içinde 'Salon de Ning'in önüne gelmişti. Kapısını açan vale ile arabadan indikten sonra ceketini ve gömleğini düzeltti. Giriş kapısına ilerlerken eliyle dağılan saçını geriye itti. Bir eli pantolonunun cebindeyken adımları, bir aslanın avına yaklaşmasıyla aynı asalete sahipti. Lüks mekânın kapısından içeri girip lobiyi geçtikten sonra asansörün önünde durup beklemeye başladı. Sırasıyla yanan rakamlar sıfıra yaklaştığı sırada bir grup insan olduğu tarafa geliyordu. Başını onlara çevirmeyi reddedip düz bir şekilde önüne bakmaya devam ederken kulaklarında kadın ve erkek sesleri geliyordu. Sarhoş oldukları belli olan grup şarkı söyleyip oldukları yerde dans ederken asansör geldi. Grupla birlikte asansöre bindiklerinde en arkaya geçti. Önündeki grupta gezen bakışları tam önünde duran bakır rengi saçlara değdiğinde kaşları çatıldı. Yüzünü görmediği kadın sadece saçlarının rengi yüzünden odağı haline gelirken, ne ara geldiklerini fark etmediği katta asansör durdu. Asansör boşalırken bakır rengi saçlara sahip kadının peşinden ilerlemeye başladı. Aradığı kadın olup olmadığını bilmezken dürtülerinin hareketlerini yönlendirmesine izin verdi.
Uzun, altın rengindeki bar tablasına kadar genç kadının peşinden ilerledikten sonra kadının oturduğu bar sandalyesinin hemen yanındakine oturdu. Bakışları ara ara kadının sırtına ve bakır rengi saçlarına kaysa da bir nebze dürtülerinin kontrolünü eline almayı başarmıştı. Siyah gömlekli esmer barmen önünden geçerken elini kaldırıp işaret etti. Jack Daniels marka viski sipariş ettiği sırada çalan müzik yerini daha sakin bir parçaya bırakmıştı. Kulakları melodiyi duymazdan gelip yanında oturan kadının sesine ve şen kahkahalarına odaklandığında içkisi önüne kondu.
İnce, şekilli parmakları viski bardağını kavrayıp dolgun dudaklarına kaldırdığı sırada önünde oturan kadının arkadaşı onu fark etti. Göz göze geldiği esmer kadın çekici bir gülümsemeyle ona baktığında dudağının ucu hafifçe kıvrıldı. Kadınların dış görünüşe olan tahmin edilebilir tavırları her seferinde onu güldürüyordu. İçki bardağını hafifçe kaldırıp selam verdiği sırada bakır saçların sahibi olan genç kadın yerinde kıpırdandı. Sebebinin kendisi olduğundan fazlasıyla emindi çünkü esmer arkadaşı öne doğru eğilmiş bir şeyler fısıldıyordu.
Bakır saçların sahibi kadın arkadaşının bahsettiği adamı giderek merak ederken, başını arkaya çevirip çevirmemek arasında kararsız kaldı. Ancak içtiği onlarca martininin verdiği rahatlık merakın üstün gelmesine neden oldu. Oturduğu yerde yan dönerken omzundan aşağı sarkan saçlarını sağ eli ile arkaya attı ve başını genç adamın yüzüne doğru çevirdi. Kahverengi gözleri, karşısında bu zamana kadar gördüğü en yakışıklı adamı görmenin etkisiyle kocaman olurken birkaç kez kırpıştırdığı gözlerini adamdan hızlıca sakındı. Arkadaşına dönerken yüzünde bir sıcaklık hissetmeye başlamıştı ve neyden olduğundan tam olarak emin değildi. Adamın ona hissettirdiği şehvetten miydi yoksa içtiği onlarca içkiden miydi?
Başını birkaç saniyeliğine ondan tarafa çeviren kadın ile genç adam içki bardağını sıkıca tuttu. Aradığı kadını yarım bir tesadüf ile karşısında bulmak onu fazlasıyla etkilemişti. Parmaklarının arasındaki viskinin kalanını tek seferde içerken gözlerini açıp kapattı. Bedeni yine gerilmeye başlıyordu ve bu onun için harekete geçme zamanıydı. Oturduğu yerde doğrulup bir ayağını yere koyduğunda öne doğru eğildi. Kadının teninin has kokusunu alabileceği bir mesafeye gelirken boğuk sesiyle fısıldadı.
''Saçlarınız... İçimde yaktığınız ateşe boyanmış sanki''
Kulağında yankılanan kelimeler ile neye uğradığını şaşıran kadın yerinde hafifçe zıpladığında arkadaşının büyük bir sırıtışla arkasındaki bir noktaya baktığını gördü. Yavaşça yüzünü arkaya döndüğünde az önce birkaç saniyeliğine baktığı ve o birkaç saniyede onu allak bullak eden adamı tam olarak burnunun dibinde buldu. Rahatsız olarak geriye çekildiğinde ona bal rengi gözleri ile bakan adam olduğu yerde kaldı. Az önce kulağına fısıldanan sözlerin farkına varırken sesine yansıyan bir utangaçlıkla konuştu.
''Affedersiniz, bana mı dediniz?''
Kadının üstünde bıraktığı etkiyle dişlerini göstermeden gülümseyen adam doğruldu. Oturduğu sandalyede dimdik dururken gömleğinin açık düğmelerinden görünen teni ışıklar altında parlıyordu. Genç kadın onu baştan ayağa süzdüğünde kendiyle gurur duymadan edemedi. Yakışıklılığı her zaman işine yarayan bir şey olduğundan bununla gurur duymaması imkansızdı.
''Evet saçlarına alevleri sığdıran kadın, adınızı lütfeder miydiniz?''
Dedikleri karşısındaki kadını daha da utandırırken kızaran yanakları yüzünden bunu anlayabiliyordu. Gözleri tam olarak kadının kahverengi harelerinde dolanırken gecenin sonu o harelerin nasıl bakacağını düşünmeden edemedi.
''Sanırım kadınlar konusunda uzmansınız ama ben, önce sizin adınızı öğrenmek isterim.'' diye onu yanıtlayan kadınla daldığı düşünceden çıktı. Verilen cevabın içinde yatan imalar karşısındaki kadının sadece güzellikten ibaret olmadığını gösteriyordu ancak o da sadece yakışıklılığından ibaret değildi.
''Axel Moore, sizinle yanmaya hazır bir adam.'' deyip kendini tanıttığında kadın çekingen bir şekilde gülümseyerek elini uzattı. Beyaz teninin yumuşaklığını tokalaştıklarında hisseden Axel, o tene neler yapacağı hakkında belli belirsiz hayaller kurduğu sırada genç kadının tatlı sesi kulaklarına ulaştı.
''Memnun oldum Bay Moore, ben Alicia Cooper. Birlikte yanmak istediğiniz kadın.'' deyip kıkırdadığında Axel büyülenmişçesine çıkardığı hoş tınıyı dinledi. Karşısındaki kadın gerçekten de Tanrı'nın yarattığı en güzel şeylerden biri olabilirdi ona göre ama Tanrı bu güzel şeyleri çok çabuk kendi haline bırakıyordu. Bu düşüncesine kafasını iki yana sallayarak yanıt verdiğinde Alicia onu merakla izliyordu.
''Bir şey mi oldu?'' diye soran kadının dikkatli gözlerini üstünde hissedince öne doğru eğildi. Kadın karşısında titrek bir nefes alırken bunu görmezden gelmeyi seçti.
''Sizi yeterince tanıyamayacak olduğumu fark ettim Alicia ve bu hiç de iyi hissettirmedi.'' Ses tonundaki belli belirsiz tını bu gecenin ardında başka bir şeylerin olacağı hissiyatını verirken Alicia adamın gözlerinin içine dikkatle baktı. Bir yabancının onunla bu kadar ilgilenmesine şaşırıyordu. Özellikle de bu kadar yakışıklı bir yabancının. Tamam kendisi de güzel bir kadındı, en azından çevresindeki herkes ona bunu söylüyordu ama yine de karşısındaki adamın onunla neden bu kadar ilgilendiğini aklı almıyordu.
''Neden bu kadar ilgilisiniz benimle?'' diye bir anda dudakları arasından kaçan soru ile elini ağzına götürüp kapattı. İçtiği onlarca martiniye içinden kızarken onu izleyen adamın yüzü geniş bir gülümseme ile aydınlandı. Bu görüntüye odaklanıp elini ağzından çekerken Axel ona cevap verdi.
''Sanırım ne kadar güzel bir kadın olduğunuzu bilmiyorsunuz ama ben size bunu defalarca kez hatırlatmaktan zevk duyarım.''
''Gerçekten de kelimelerle aranız iyi.'' deyip yandaki su bardağından koca bir yudum aldığında, Axel kadını göz hapsine almıştı. Zarif parmaklarının bardağı tutuşu, yarı aralık dudakları arasından akıp giden suyun parlaklığı ve hala kıpkırmızı olan yanakları ile bir tablo gibiydi. İzlemeye doyulamayacak bir tablo gibi hem de.
Su bardağını yerine bırakıp onu izleyen adamın gözlerinden gözlerini kaçırdığında arkadaşı kolunu tuttu. Başını ona çevirirken gergin havanın dağılmasına sevinmişti. Adamın bakışları kendini rahatsız hissetmesine neden oluyordu. Sanki ruhunun derinliklerini görüyor gibi bakıyordu ve bu sanılanın aksine güzel bir his değildi. Her insana bir parça gizem kalmalıydı ona göre. Her şeyi kimse tarafından bilinmemeliydi.
''Yarın erken kalkmalıyız Alicia, gidelim mi artık?'' Esmer kadının bakışları cümlenin sonuna doğru Axel'e kayarken Alicia oturduğu bar sandalyesinden kalktı. Topuklu ayakkabıları bir anlığına dengesini kaybedip yalpalamasına neden olduğunda Axel elini uzatıp onu kolundan yakaladı. Kolunda hissettiği sıcak parmaklar ile yüzünü genç adama dönen kadın hafifçe gülümsedi.
''Düşmeme izin vermediğiniz için teşekkürler.'' dediğinde Axel teşekkürünü başıyla kabul etti. ''Ne yazık ki gece burada bitiyor Bay Moore. Tanıştığıma memnun oldum.''
Kolunu elleri arasından zarifçe kurtaran kadının sarf ettiği kelimeler Axel'in zihninde acil durum zilinin çalmasına neden olurken oturduğu yerden sakince kalktı. Genç kadın çantasını omzuna takarken arkadaşı ile oradan ayrılmak üzereydiler ama Axel buna izin veremezdi. Bu gece için planladığı onca şey varken burada bitmesine izin vermeyecek kadar hevesliydi.
''Alicia,'' Genç kadının ismi büyülü bir melodi gibi dudakları arasından çıkarken birkaç adım ötesindeki kadın saçlarını savurarak ona döndü. Yanındaki arkadaşı onları konuşmaları için yalnız bıraktığında Axel, kadının yanına yaklaştı.
''Belki de hayatını değiştirecek insana bir geceni dahi veremez misin?'' diye fısıldadığında genç kadının açık kahve kaşları çatıldı. Adamın ondan tam olarak ne istediğini anlayamıyordu. Daha yeni tanışmışlardı ama fazlasıyla cüretkardı.
''Sizi tanımıyorum.'' diye açıkça kendini ifade ettiğinde Axel dişlerini göstererek güldü. Kıvırcık, siyah saçları gözlerinin önüne düşerken asi bir çocuk gibi görünüyordu.
''Sana kendimi anlatmak mükemmel bir hayalin gerçekleşmesi olur Alicia. Gerçekleşmesi için tek bir kelimeye ihtiyacımız var.'' Kurduğu cümleler Alicia'nın kulağına fazlasıyla romantik gelirken aslında her kelimenin arkasında kocaman sırların saklandığını çok kısa bir zamanda öğrenecekti. Şimdi ise sadece hızlanan kalbine söz geçirmeye çalışıyordu.
''Bunlar çok iddialı sözler Bay Moore ve size nasıl güvenebileceğimi hala bilmiyorum.''
İtinayla onu reddeden kadını incelerken aslında kızaran yanakları, parlayan gözleri ve hafifçe titreyen bedeni söylediklerinin onu etkilediğini gösteriyordu. Bakışlarını ara ara kaçırıp pembe dudaklarını ısırması ise heyecanını belli etme şekliydi. Tabi bu küçük ayrıntıları herkes fark edemezdi. Sadece Axel gibi beden dili konusunda bilgili birinin anlayabileceği ve yorumlarda bulunabileceği şeylerdi. İşte tüm bunları bildiğinden genç kadını ikna etmek üzere olduğunu söyleyebilirdi. Sadece küçük bir cümle ve hareket... Sonrasında Alicia kendi elleriyle kendisini ona teslim edecekti.
Bir adım atıp genç kadınla arasındaki mesafeyi milimetrelere indirdiğinde nefesleri birbirine karışıyordu. Başını aşağıya eğip Alicia'nın kahverengi gözlerine baktığında kadının hafif çekik gözleri titrekçe onun gözlerine değdi. Birkaç saniye süren gerilimli sessizlik sonunda Axel uzun bedenini eğdi. Dudakları ve yüzü genç kadının yüzüne yaklaşırken Alicia gözlerini yumdu. Ne yapacağını veya Axel'in ne yapacağını, bilmiyordu. Sadece tüm bedeninde bir gerilim vardı. Kulağında hissettiği sıcak dudaklar ile bu gerilim tüm bedenini elektrik çarpmışa döndürdüğünde gözlerini araladı. Bu sırada Axel'in boğuk sesini duydu.
''Seni güzel olduğun için değil sen de beni bulduğum için bu kadar istiyorum. Buna inanamaz mısın?''
Dediklerinden sonra birkaç saniye geçti ki Axel geri çekildi. Genç kadında bıraktığı etkinin sonucunu sabırla bekliyordu. Dediklerinin ne kadar romantik olduğunu düşündüğü sırada Alicia kaşlarını kaldırarak şaşkınca ona baktı. Kulağına fısıldanan cümle aklını başından almıştı. Tabi adamın yakışıklılığı da kelimelerin değerini artırmış olabilirdi. Bilmiyordu. Sadece hayatında ilk defa kendini dünyadaki en özel insan gibi hissediyordu ve bu hisler hoşuna gitmişti. Pembe dudaklarını hafifçe aralarken vereceği cevap konusunda belli belirsiz bir tereddüdü vardı.
''Sana inanıyorum ve bir geceliğine istediğim şeyin peşinden gitmek istiyorum.'' Konuştukları süre boyunca ilk kez adamın adı dudaklarından çıktığında kendi sesinden duyduğu ismin ne kadar güzel olduğunu düşündü. Karşısındaki adama da ancak böylesine farklı güzel bir isim yakışırdı.
''O zaman bana sunduğun zamanı burada harcamayalım. Sana benim için en değerli şeyi göstermek istiyorum.'' diye gülümseyerek kadının eline uzandı. İtirazla karşılaşmadığını görünce kendisininkine göre küçük ve narin eli avucunun arasına hapsetti ve ikisi birlikte bardan ayrıldılar. Merdivenlerin yanındaki asansörün önünde beklerken ikisi de sessizdi. Alicia adamın onu nereye götüreceğini merak ederken aklı elini tutan elin verdiği histeydi. Axel ise kadını ikna etmiş olmanın zevkini yaşıyordu. Diz kapakları duyduğu heyecan ile titriyor kalbi hızlanmaya başlıyordu ama hepsi yine de onun kontrolündeydi. Vücudu o ne derse onu yapmak zorundaydı.
Asansör geldiğinde ikisi de beklemeden bindi. Başka birisi gelmeden kapanan asansörün kapıları ile Axel sırtını soğuk metal duvara yasladı. Alicia ona ara ara göz ucuyla bakıyordu ama ikisi de sessiz kalmaya devam ediyordu. Sanki aralarında bir anlaşma yapmış gibiydiler. Asansör zemin katta durduğunda karşı duvarda Alicia'nın arkadaşını gören Axel bundan rahatsız oldu. Alicia'nın elinden kaçmasını hiç mi hiç istemiyordu ama fevri bir harekette bulunamayacağı için esmer kadının yanına gitmelerine itiraz etmedi.
İkisini el ele gören esmer kadın kaşlarını çatarken Alicia adamın elini bırakıp arkadaşına yaklaştı. Birkaç adım atıp Axel'den uzaklaştıklarında esmer kadın hafif kızmış bir ses tonu ile konuşmaya başladı.
''Tanrı aşkına Alicia tanımadığın adamla ne yapıyorsun sen?''
''Sakin ol Abby, hem bana kendi hakkında her şeyi anlatacak. Yani onu tanıyacağım.'' diye aptalca bir cevap verdiğinde Abby ona inanamaz gözlerle baktı.
''Sadece sana söyledikleriyle onu tanıyamasın Alicia. Tamam yakışıklı olabilir ama sen de aklı başında birisin. Gecenin bir vakti ilk defa gördüğün bir yabancı ile gidemezsin.'' Bir adama bir arkadaşına bakan Abby Alicia'nın nasıl olup da bu adamla gitmeye karar verdiğini anlayamıyordu. Alicia ona göre hep daha aklı başında olmuştu ama şimdi rolleri değiştirmiş gibiydiler.
''Sen demedin mi yukarıda ne kadar yakışıklı adam ve seninle ilgileniyor gibi görünüyor, diye. Ben de bu yakışıklı adamla gitmek istiyorum işte.'' dediğinde Abby ona gözleri kocaman olmuş şekilde baktı.
''Saçmalıyorsun. Ne kadar içtin böyle?'' deyip omzuna elini koyduğunda Axel'e kaydı gözleri. Bu sırada genç adam uzun süren konuşmadan sıkılmış ve aynı zamanda da rahatsız olmuştu. Abby denen kadının Alicia'yı kararından vaz geçirmesinden korkuyordu. Buna izin veremezdi. Bu yüzden birkaç uzun adımda iki kadının yanına ilerledi. Elini Alicia'nın bel boşluğuna koyarken konuşmakta oldukları konuyu bölmüştü.
''Bir sorun mu var hanımlar?'' diye durum kontrolü yaptığında Abby ona kaşlarını çatıp öfkeyle baktı.
''Alicia çok sarhoş görünüyor bayım ve bizim gitmemiz gerekiyor. Lütfen onu buna ikna eder misiniz?''
Kadının dediklerine şaşırmış gibi yaptığında bakışları Alicia'ya döndü. Kadının onunla gelmek istediği açıktı ama arkadaşı yüzünden ufak bir tereddüdü olduğunu kaçırdığı gözlerinden anlamayı başardı. Yine de bu onu ikna edemeyeceğini göstermezdi. Kadının belindeki eliyle hafifçe hareket ettirdiğinde Alicia'nın kulağına eğildi ikinci kez.
''Gerçekten gitmek istiyor musun?'' diye sorduğunda başını ona döndüren kadın kafasını iki yana salladı. Bunun üzerine Axel tekrar eğildi. ''O zaman ona ne kadar kararlı olduğunu göster bebeğim. Bu geceyi mahvetmesine izin verme.''
Dediklerinin fazlasıyla saçma bir yanı olduğunu biliyordu ama Alicia sarhoştu ve içtiği içkiler ne yazık ki mantıklı düşünmesini engelliyordu. Bu da genç adamın işine gelen bir durumdu. Bedenini doğrultup kalanı Alicia'ya bıraktığında kadının belinde duran elini ağır ağır hareket ettirmeye devam etti. Belindeki dokunuş ve az önce kulağına fısıldana sözler Alicia'nın arkadaşına karşı bi' anlık bir öfkeye kapılmasına neden oldu.
''Yaptığımız konuşmadan sıkıldım Abby, beni kontrol etmeye çalışmandan da yoruldum.'' Kontrol kelimesini duyduğunda kendini gülmemek için tutan Axel yanağının içini ısırdığında esmer kadın konuşmaya başladı. Neyse ki iki kadının da odağında değildi.
''Alicia saçmalamaktan vazgeç. Ne kadar sarhoşsun bilmiyorum ama yanındaki adamla gidecek kadar aptal olamazsın.''
''Daha fazla seninle konuşmak istemiyorum Abby. Gitmek istiyorum ve gideceğim ayrıca bu kıskançlık da sana hiç yakışmıyor.'' Ağzından çıkanlar bittiğinde ona şaşkınlıkla bakan arkadaşı artık vazgeçmişti bu konuşmada galip çıkmaktan. Alicia'nın normalde asla böyle bir şey yapmayacağını biliyordu ama gözleri kör olmuş kulakları ise onu duymuyor gibiydi. Bu yüzden onu bırakmaya karar verdi. Omuzları düşerken arkadaşına hayal kırıklığı ile baktı.
''Ne istiyorsan yap Alicia, ben gidiyorum.''
Topuklu ayakkabısını yere vura vura binadan ayrıldığında arkasından bakan Alicia bir nebze üzgün hissetmeye başlamıştı. Kendi kendine ''Ne dedim ki ben şimdi?'' diye sorduğunda mırıltıları Axel'in kulağından kaçmamıştı ama bu konuyu kapatmaya karar vererek Alicia'yı kendine döndürdü.
''Gidelim mi artık? Bana verdiğin bu değerli zamanı boşa harcamak istemiyorum.'' Keyifli bir şekilde konuştuğunda genç kadının düşen yüzü kısa sürede toparlandı. Tekrar genç kadının elini tuttuğunda birlikte lobinin önünden geçip iki yana açılan otomatik kapıdan dışarı çıktılar. Kapının kenarında bekleyen valeye el işareti yapan Axel ile kısa sürede beyaz, lüks araba önlerinde durdu. Alicia gördüğü araba ile şoka girerken gözlerinin iri iri açılmasına engel olamadı.
''Bu gerçekten de senin mi?'' diye fısıldadığında Axel onaylayan bir mırıltı çıkardı. Arabanın yolcu kapısını Alicia için açtığında genç kadın ağır adımlarla arabaya yaklaştı. Son kez beyaz arabanın dışını baştan sona inceledikten sonra zarifçe koltuğa oturdu. Axel'in yavaşça itmesi ile otomatik olarak aşağıya inen kapıdan gözlerini zor da olsa alırken Axel yanındaki koltuğa oturmuştu bile. Arabanın güçlü motoru güçlü bir ses çıkararak çalıştığında Alicia başını Axel'e çevirdi.
''Gerçekten de sürprizlerle dolu bir adamsın.'' Bakışları genç adamda dolanırken mutlulukla parlıyordular. Hayatının şansına böyle basit bir gecede denk gelmesi inanılmaz bir şeydi onun için ve iyi ki de bu fırsatı görmezden gelmemişti. İyi ki de Axel ile birlikte bu arabadaydı.
''Daha hiçbir şey görmedin güzelim.'' diye kısık sesiyle mırıldandığında gaza bastı ve insanlarla dolu yerden çıktı. Araba yolda kayarmışçasına ilerlerken radyoyu açan Axel çalan şarkının sözlerine genişçe sırıttı. Onun bu gülümsemesi Alicia'yı da gülümsetirken aslında Axel'in neden güldüğünü sonra anlayacaktı. 'Maroon 5 – Animals' şarkısı kulaklarını doldurmaya devam ederken Alicia, Axel'in evine gittiğini bilmeden mutlulukla başını koltuğa yasladı ve yolu izlemeye başladı.
Çakıl taşları ile dolu yola girdiklerinde sarsılan araba ile gözlerini açan genç kadın bir an nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Gece içinde yaşanan şeyler aklına gelirken başını yan tarafında oturan ve dikkatli bir şekilde arabayı süren adama çevirdi. Adamın yüzü ifadesiz bir şekilde dururken bakışları bu sefer ön cama döndü. Karanlık olan yerde sadece araba farıyla aydınlanan yolu ve ilerideki uzun yapıyı seçebiliyordu. Gözlerini kırpıştırıp uykulu halini üstünden atmaya çalıştığında araba yavaşlayarak durdu ve bir garajın içine girdiler.
''Nereye geldik?'' diye tatlı bir ses ile sorduğunda Axel kontağı kapattı. Yüzünü Alicia'ya döndükten sonra onu cevapladı.
''Seni en özel yere getirdim; mabedime...'' dedikten sonra kapıyı açtı ve indi. Ardından kapattığı kapıya bakıp anlamsızca bakan Alicia kendi kapısının açılmasıyla boş boş bakmayı bırakıp arabadan indi. Axel'in onu evine getireceğini hiç tahmin etmemişti. Evin bu kadar uzak olacağını da tahmin etmemişti ama gelmişlerdi işte. Bu yüzden arabadan indikten sonra birlikte içeri girdiler. Evin girişindeki koridoru geçtikten sonra sağa açılan alanla adım attığı sırada Axel ışıkları açtı ve fazlasıyla güzel bir salon onları karşıladı. Gördüğü zenginlikle başı dönen genç kadını izleyen Axel kendi kendine sırıtırken ilerleyip şöminenin başına gitti. Kor olmuş alevi yeniden harlarken şöminenin karşısındaki siyah renkli koltuğa oturan Alicia onu izliyordu.
''Nerelisin Alicia?'' diye bir soru yönelttiğinde genç kadın birkaç saniye düşündü.
''Vermont,''
Cevap verirken gözleri genç adamın siyah saçlarına kaydı. Elini uzatırken daha dokunamadan ne yaptığının farkına varıp geri çekmek istedi ama Axel onu durdurdu. Nazikçe tuttuğu elini dudaklarına götürüp öptü ve fısıldadı.
''Sakın bana dokunmaktan çekinme çünkü ben asla, sana dokunmaktan çekinmeyeceğim.'' Parmak uçlarını tek tek öptüğü sırada Alicia büyülenmiş gözlerle onu izliyordu. Adamın her zerresinden özgüven ve çekicilik fışkırıyordu ve onun küçük kalbi bunu kaldıracak kadar güçlü değildi. Titrek bir soluk aldığında Axel gözlerini ona çevirdi. Bakışları kesiştiğinde ikisi de içlerinde yanan iki farklı ateşin esiriydi artık.
Axel'in dolgun dudakları Alicia'nın yakın olan dudaklarına daha da yaklaştığında genç kadın derin bir nefesi ciğerlerine doldurdu. Gözleri isteği dışında kapanırken teni alev alacak gibi ısınmıştı. Heyecandan titreyen ellerini elbisesinin eteklerini sıkarak sakladığında, Axel'in dudakları dudaklarına değdi ve belki de hayatında ilk defa o anda arzu, vücudunda elektrik çarpması gibi bir hisse neden oldu. Daha önce hissetmediği yoğunluktaki hisler onu çepeçevre sararken genç adamın dudakları kendininkilerin üstünde gezinip, dudaklarını ezmeye başladı. Hisleri artık kontrolden çıktığındaysa o da aynı hızla adamı öpmeye başladı.
Kadının bu hareketi ile dudaklarının kenarı kıvrılan Axel, açtığı gözlerini kadının kapalı gözlerinde ve saçlarında gezdirdi. Ellerini o saçların içine daldırmak ve sıkı sıkı tutmak istiyordu. Kadının çenesini tutan elini yavaşça ve geçtiği yerleri okşayarak saçlarına çıkardığında, aldığı tepki bir mırıltıdan başka bir şey değildi. Dudaklarını Alicia'nın ince dudaklarından ayırırken bu sefer de kadının süt beyazı boynuna odaklandı. O, ıslak bir şekilde öptüğü boyun hattında oyalanırken genç kadının narin elleri omuzlarında ve pazılarında gezinmeye başladı. Bu temaslar içindeki canavarın zincirlerini kırıp ortalıkta koşturmasına neden olduğunda oturdukları koltuğa kadını yatırdı ve üstüne eğildi. Sıyrılan elbisenin açık bıraktığı uzun ve ince bacaklarda büyük, kemikli ellerini gezdirmeye başladığında dudakları Alicia'nın göğüs oluğundaydı.
Kadının teninin mis kokusu burnuna dolarken sıcak teni dilinin altındaydı. Öpmeye ve daha da aşağılara inmeye devam ettiğinde elbisenin kumaşı aralarına girdi. Bu basit engel ile aklı başına gelip de bu gecenin amacını hatırladığında, hafifçe geri çekildi. Onun neden durduğunu anlayamayan kadın başını kaldırıp kızaran yanaklar ve parlayan gözlerle ona baktığında, ifadesizliğini korudu. Bu haliyle az önceki sıcak anlar bir anda buz tutarken Alicia yattığı yerde doğruldu. Bacaklarını kendine çekerken ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
''Bir sorun mu var? Yanlış bir şey mi yaptım?'' diye yumuşacık sesiyle sorduğunda Axel başını iki yana sallayıp toparlandı. Az önceki vahşi bakışları daha da keskinleşirken genç kadın Axel'inkilere göre masum olan düşünceleriyle heyecanlandı.
''Seninle en büyük sırrımı paylaşmama izin verir misin Alicia Cooper?''
Ses tonu bir gizemi saklar gibi boğukken Alicia'nın bedeni ateşler içinde kaldı. Yerinde doğrulup Axel'e yaklaştığında genç adamın hemen dibinde olan bal rengi gözlerine baktı. Hayatında gördüğü en güzel gözlere sahip olan bu adamı daha yakından tanıma fikri o kadar güzeldi ki. Kafasını sallayıp onayladığında ona gülümseyen dudaklara kaydı bakışları. Dikkati Axel ayağa kalktığında dağılırken ona uzatılan eli her zamanki zarafetiyle tuttu. Topuklu ayakkabıları ve adamın etkileyici görüntüsünün başını döndürmesi birleşip dengesini bozarken, çaktırmadan kendini toparlamaya çalıştı. Adamın her şeyin farkında olduğunu bilmeden.
Kadının sıcak elini tutmaya devam ederek merdivenlerin arkasında kalan gizli kapıya yürüdüler. Alicia'nın topuk sesi duyulan tek şeyken kapının önünde duran Axel ile genç kadın merakla etrafını inceledi. Adamın sessiz ve ciddi tavrı merak duygusunu perçinlerken sessizliğini korudu. Bu sırada Axel duvar gibi siyah renkte olan kapının karanlıkta kalan parmak izi düğmesine baş parmağını uzattı. Ufak bir titreşimle parmak izini kabul ettiğini belli eden alet ile yana doğru açılan kapıyla genç kadının gözleri iri iri açıldı.
''Vay canına orada bir kapı olduğunu düşünmemiştim.''
''Biliyorum...'' diye onu yanıtladıktan sonra ileri adım atan Axel ile Alicia onunla birlikte hareket etti. Aşağı inen merdivenlerin pürüzsüz yüzeylerinde ayakkabılarının çıkardığı ses ve iki yandaki loş ışıklar eşliğinde indiklerinde kısa bir koridora vardılar. Koridorda sağda solda ve karşıda olmak üzere üç kapı vardı. Hepsi de beyazdı ve parlıyordu. İçlerinde ne olduğunu merak ederken genç adam onu sağdaki kapıya yöneltti. Açılan kapı ile karanlığa adım atarken ışıkların yanmasını olduğu yerde bekleyen genç kadın, açılan ışıklar ile asla tahmin edemeyeceği bir görüntüye merhaba dedi.
Bembeyaz duvarları kaplayan onlarca kadının fotoğrafı, her kadının kendisi ile olan benzerliği ve ortada duran beyaz devasa masanın korkutucu görüntüsü birleşmiş ona büyülü gecenin son bulduğunu haykırıyordu. Buna inanmak istemezken kafasını fark etmeden iki yana salladı. Adımları duvarlara yaklaşırken Axel sadece onu kapının pervazına yaslanmış şekilde izliyordu. Verdiği tepkiler ve verecekleri ile fazlasıyla ilgiliydi. Mimiklerindeki her değişme ve gözlerine yerleşen korku dolu bakışı görmek, hissetmek istiyordu.
Titremeye başlayan elini resimlerin üstüne belli belirsiz dokunduran genç kadın gördüğü her farklı kadında aynı bakır rengi saçları fark ettiğinde kendi saçlarına gitti eli. Tüm odaya baştan sona bakarken en sonunda gözleri onu izleyen adamı buldu. Korkuyordu. İliklerine kadar korkuyordu ama biliyordu da. Buradan çıkamayacaktı. Onu izleyen adamın kim olduğunu biliyordu. Başına gelecekleri bile biliyordu ve bu kalbinin durmakla çarpmak arasında kalmasına neden oluyordu. Sol elini göğsünün üstüne götürdüğünde adamın bakışları elini takip etti. Durduğu yeri gördüğünde yüzü bu zamana kadar görmediği ve kimsede göremeyeceği şeytani bir gülümsemeyle boyandı. Bu görüntü bir adım geriye gitmesine neden olurken iki gözünden de akmaya başlayan yaşlar ile görüşü bulanıklaştı.
''Sen,'' Duraksadı. Kelimeler boğazında düğüm düğüm oldu. ''Kalp Hırsızı'sın.''
Fısıltısı havayı aşıp genç adama ulaştığında gururlu ifadesiyle kadına baktı. Az önceki geniş gülümseme yerini kibirli bir sırıtışa bıraktığında bir adım atıp odanın kapısını kapattı. Kapının kapanırken çıkardığı ses genç kadının kulaklarını acıtırken göz yaşları hızlandı. Sicim gibi yanaklarını yıkayan yaşları gören Axel ona hızla yaklaştığında tiz bir çığlık dudaklarından firar etti. Uzaklaşmaya çalıştı ama kolundan tutan adam ile kaçamadı. Olduğu yerde sinerek bakışlarını kaçırdığında genç adamın sıcak eli yanağında dolaştı. Daha birkaç dakika öncesine kadar değdiği yeri arzudan yakan parmaklar şimdi korkuyla birlikte geçtiği yeri buza çeviriyordu.
''Lütfen...'' diye yalvardığında sesi duyulamayacak kadar kısıktı. Bacakları bükülmüş elleri arkasındaki duvara dayalıydı. Uzaklaşmak istiyordu, bu odadan çıkmak istiyordu ama nasıl yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu. Adama yalvarmasının anlamsızlığının da farkındaydı çünkü ne kadar acımasız olduğunu biliyordu.
''Ah tatlı Alicia,'' Kadının yanağında dolanan parmakları dudaklarına doğru ilerledi. ''Yalvarman anlamsız. Özellikle de kim olduğumu biliyorken.''
Kadının buz gibi olan dudaklarına dokunup oradan çenesini takip etti. Yana dönük başı boynunu açıkta bırakırken parmakları oraya yöneldi. Bakışlarının odağı olan bakır rengi saçlara burnunu yaklaştırdığında genç kadının nefesini tuttuğunu fark etti ve kıkırdadı. Kurbanının diğerlerine benzer tavırları alışmış olsa bile onu eğlendiriyordu.
''Şimdi seninle biraz sohbet etmek istiyorum.'' dedikten sonra kadının ince, güçsüz kollarını tuttu. Direnişini kolaylıkla yenip masanın yanına getirdiğinde çırpınışları artan genç kadın ile bir nebze sinirlendi. Sıkıca boynunu tutup sıkarken az önce o boyunu nasıl öptüğünü düşündü. Az önce nasıl ona karşılık verdiğini de.
''Bence sabrımı zorlaman seni daha çok üzer.'' diye kadının kulağına fısıldadığında çırpınışları kesilen Alicia'yı masaya yatırdı. Masanın altında gizli duran halatlar ile ayak ve el bileklerini sabitledi. Sonra masanın karşısına, Alicia'nın bakış açısına geçti. Kadının tüm bedeninde dolanan gözleri genç kadının daha önce görmediği bir parıltıyla parladığında boğazını temizleyip konuşmaya başladı.
''Ben Axel Moore Alicia, senin bildiğin isimle 'Kalp Hırsızı'.'' Genişçe sırıttı. ''Lakabıma inan ki bayılıyorum bu yüzden bana onunla da seslenebilirsin.'' Kollarını göğsünde birleştirdi ve duvara yaslandıktan sonra devam etti.
''Sen on birincisin biliyor musun? Tabi ki biliyorsun, gazete ve televizyonlar benden bahsetmeye bayılıyor. Peki seni neden seçtiğimi biliyor musun?''
Kafasını kaldırıp ona bakan kadınla cevabını aldığını düşünüp devam etti. Konuşması ona büyük bir keyif veriyordu. Sadece kendi konuşuyor olsa bile birine her şeyi rahatça anlatabilmek güzel bir histi. Belki de sırf bu his için kurbanlarıyla uzunca sohbet ediyordu.
''Saçların gerçekten muazzam ve pek sık da rastlanan bir renk değil. Elbette bunu sen de biliyorsun ama benim bu renge olan takıntımı sana anlatmak istiyorum şu an.'' Aklı geçmişe giderken yüzü ciddiyetle gerildi. Genç kadın ise onun bu duygu değişimlerini bağlı olduğu masada korkuyla izliyordu. Başına gelecekleri bilmek onu yeterince korkuturken bir de bu katilin onunla sanki her şey normalmiş gibi sohbet etmesi aklını kaybedecek gibi hissetmesine neden oluyordu.
''İlk kurbanım da tıpkı bu saç rengine sahipti Alicia. Saçları ile oynamaya, onlara dokunmaya bayılırdım. Aslında bunları ben yapmadım ama neyse orası karışık mevzular.'' Aklının gittiği yer yüzünde korkunç bir öfkenin oluşmasıyla son bulurken hızla kendini toparladı. ''Adı Claire'di. Ne kadar tatlı bir isim değil mi? Ama isminin tatlı olması o insanı iyi yapmıyor maalesef. Claire hayatımda gördüğüm en kötü insandı. Acımasız, merhametsiz ve çok da iyi bir oyuncuydu.''
Bir nefes alıp ara verdiğinde masada yatan genç kadına yaklaştı. Sessiz sessiz akıttığı göz yaşları yanaklarından düşüp masada küçük bir göl oluşturmuştu. Masanın yanında ağır ağır ilerlerken parmaklarını Alicia'nın sağ koluna uzattı. Teması kesmeden yüzüne kadar geldiğinde gözlerini sımsıkı yuman kadının gözleri iki iri damlayı daha özgürlüğüne kavuşturdu. Bir damlayı düşmeden işaret parmağı ile yakaladığında parmağını ağzına götürdü ve diliyle damlayı aldı. Tuzlu tat ile yamuk bir şekilde gülümsedikten sonra genç kadının başının yanına iki elini koydu ve kafasını aşağı eğdi. Gözleri kadının yüzünde dolanırken anlatmaya devam etti.
''Claire ile uzun bir sevgililik yaşadılar ama sonra bir şeyler değişti. Hep bizim üstümüzde olan ilgisi bir başkasına kaydı. Sanki bir çöp parçası gibi kenara atıldığımızda her şey değişti benim için. Onunla konuşmaya gittim. Bilmiyorum belki o gün bana geri dönseydi şimdiki ben olamazdım ama geri dönmediği için elimizde ben varım.''
Dişlerini göstererek güldüğünde yattığı yerde daha çok ağlamaya başladı genç kadın. Çekiştirdiği elleri yüzünden bilekleri kesilirken Axel bu görüntüye kaşlarını çattı. Alicia'nın hareket ettirdiği ellerini uzanıp sıkıca tuttuğunda tehditkarca uyardı.
''Kendine zarar vermeyeceksin Alicia.'' Her kelime kulaklarına çarpıp dağıldığında hareket etmeyi kesen kadın ile memnunca geri çekildi Axel. Sonra kaldığı yerden uzun monoloğuna devam etti. Sonlara gelmeye başlamıştı.
''O gece evlerine gittiğimde Claire onu öyle aşağıladı ki sanki beni aşağılamış gibi içimde bir öfke hissettim. Bize ait olmadığını haykırıyordu. Bizimle oynadığını, kullandığını söylüyordu. Kalbi de başkasına aitmiş, öyle dedi.'' Gözleri karşı duvarda bir noktaya daldığında fotoğraftakinin Claire olduğunu sadece kendi biliyordu.
''Sonra öfkem her şeyi yaktı Alicia. O gece ilk defa bir kalbi elimde tuttum. Bana aitti, benim ellerim arasındaydı. Dediği gibi başkasının değil, benimdi!'' Sesi yükseldiğinde Alicia yumruklarını sıktı. Kalbi duracak kadar hızlanmıştı. Göz yaşları akmayı bırakmış sadece başına gelecek felaketi bekliyordu. Başında dikilen adamın içinde yatan şeytan resmen ortaya çıkmıştı. Sinirden etrafı kızaran gözleri ona döndüğünde nefesini tuttu. Görmek istemiyordu.
''Lütfen ama Alicia, kapatma o güzel gözlerini. Son kez onları kullanmalısın bence.''
Onunla ciddi konuşan ama kelimeleri alay yüklü olan adama ne diyeceğini bilemiyordu. Karşılık vermek buradan kurtulamasa bile nefretini göstermek, haykırmak istiyordu. Gözleri başında duran adama ürkekçe döndüğünde uzun zamandır kapalı tuttuğu dudaklarını araladı.
''İğrenç bir şeytansın sen! Senden nefret ediyorum, nefret ediyorum!'' Avazı çıktığı kadar bağırıp odayı inlettiğinde tek aldığı tepkisizlik oldu ve bu içindeki korkuyu harladı. Korkusunu kapatmak için ise daha çok bağırmaya başladı.
''Bunlar yanına kalmayacak duydun mu beni? Ben ölsem bile seni yakalayacaklar. Hak ettiğini bulacaksın. Kendi pisliğinde boğulacaksın, acılar içinde öleceksin. Duydun mu beni? Acılar içinde öleceksin Axel Moore!'' Çığlıkları boğazının yırtılırcasına acımasına neden olduğu sırada durmayı hiç istemiyordu. Kalbinin korkuyla atışını duymaktansa boğazının yırtılmasını tercih ediyordu ama beklediği gibi bağırmaya devam edemedi. Başında dikilen ve ona bir şeytanı andıran adam dudaklarına kapandı.
Hissettiği dudaklar ile çırpınıp kaçmaya çalışırken başını çevirmeye çalışıyordu. Ancak genç adamın iri elleri başını tutmuş kurtulmasına izin vermiyordu. Az öncekinden daha beter bir şekilde ağlamaya başladığında Axel onu bıraktı. Geri çekilirken az önce yaptığından memnun bir gülümseme vardı dudaklarında.
''Son bir öpücük vermek istedim sana, bir nevi vedalaşma öpücüğü.'' diye az önce yaptığını açıkladığında ağzı açık kalan genç kadının gözündeki yaş kurudu. Gözlerini etrafı kıpkırmızı ve ıslaktı. Yanaklarında hafifçe pembeleşen parmak izleri vardı. El ve ayak bilekleri ipler sayesinde yer yer kanamış ve morarmaya başlamıştı. Güzeller güzeli bedeni bir adamın ellerinde ölümün renklerine boyanıyordu ve o sadece bunu izliyordu.
''Lanet olsun! Bitsin artık bu çile, yeter!'' diye bir kez daha bağırdığında Axel üzülmüş bir yüz ifadesiyle baktı ona. Gerçekten incinmiş görünüyordu.
''Benden kurtulmayı bu kadar çok istediğini bilmiyordum. Oysa gecenin başında benden çok etkilenmiştin.'' Sanki normal bir an yaşıyorlarmış gibi davranması genç kadını daha da deli ederken artık aklını kaybedecek gibi hissetmeye başlamıştı. Onunla kedinin fare ile oynadığı gibi oynayan bu adam öylesine hastalıklıydı ki asla düzelemezdi. Onun için tek çözüm ölümdü ama Alicia bunun bile ona fazla olduğunu düşünüyordu son dakikalarında. Bu adam yaptığı her şey için pişman olmalıydı. Öylece ölmek ona sadece hediye olurdu.
''Kalbimi kırdın ama bunu affedeceğim. Ne de olsa yakında elimde senin kalbin olacak ve benim kırık kalbimi bu şekilde onaracaksın.''
Masanın yanına geçip kulpu olmayan kapakları hafifçe bastırıp açtı. Açılan kapaktan yukarı yükselen küçük masa ameliyat aletleri ile doluydu. Başını o tarafa çeviren genç kadın bunları görüp yerinde çırpınmaya başladığında Axel onu, saçlarını okşayarak sakinleştirmeye çalıştı. Başını ondan uzak tutan kadına bir bakış attıktan sonra elini çekip genç kadını son uykusuna daldıracak olan iğneyi aldı.
Genç kadının hırpalanmış ama yine de yumuşacık kolunu elleri arasına alırken Alicia son kez ona baktı. Bakışları acı doluydu. Resmen haykırıyordu yapmaması için ama kararını hiçbir şey değiştiremezdi. Bu yüzden şefkatle ona gülümsedi ve iğneyi yaptı. Cam şırınganın içindeki ilaç genç kadının damarlarını arşınlayıp tüm vücuduna yayıldığında artık neredeyse cansız bir şekilde beyaz masada yatıyordu.
İğneyi bırakıp masanın etrafında dolaştıktan sonra kadının yüzüyle karşı karşıya duran genç adam hafifçe eğildi. Kadının alnına dudaklarını değdirip naif bir öpücük bıraktı.
''Kalbini bir kez daha bana verdiğin için teşekkür ederim Claire.''
----------------------------------------------
Bölüm hakkında düşüncelerinizi belirtmekten çekinmeyin hanımlar ve beyler. Yorumlarınız bana çok şey katıyor.
-Büşra Kardelen Çelik
Kişisel İnstagram: @busrakardelencelik
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
