
Biraz kısa olsa da sizleri daha fazla bekletmek istemedim. Geçiş bölümü olarak düşünün artık olayları toparlamanın zamanı geldi. Final için geri sayım başlıyor diyebilirim. Kaç bölüm kaldığını gelecek olan bölümler belirleyecek şu anlık finale yaklaştığımızı söyleyebilirim. İyi okumalar yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın...
28. BÖLÜM
Hayat sen başka planlar yaparken başına gelenlerdir.
John Lennon
Doruk ve Yağmur içerideki kamera kayıtlarına bakmayı Erdem mekândan ayrıldığını gördüklerinde bırakmışlardı. Kapıdan çıkışını gördükleri saati ise dışarıda ki kamera görüntülerine bakmak için diğerine geçiş yaptılar.
Erdem kapıdan çıktıktan sonra sokakta ilerliyor gözden kayboluyordu. Ama henüz bir dakika bile geçmeden tekrar kamera açısına girmesi ile ekrana tekrar odaklandılar. Erdem hızlı adımlarla lokantaya geri döndüğünde ikisinin de kaşları çatılmıştı.
Hemen yanlarında duran ve kayıtları onlar ile beraber izleyen Mehmet Bey’de onlar kadar merak içindeydi. Erdem’in geri geldiğini bilmiyordu.
Doruk tekrar diğer kameraya geçtiğinde Erdem’in kalktığı masaya geri döndüğünü ve masanın üzerindeki telefonunu aldığını gördüğünde neler olduğunu anlamışlardı. Erdem tekrar dışarı çıktığında az önce geldiği yoldan giderek gözden tekrar kayboldu.
Muhtemelen iş yerine geri dönüyordu. Köşedeki marketin kamera kayıtlarına da bakmaları gerekiyordu. Mehmet Beye yardımları için teşekkür ettikten sonra oradan ayrıldılar. Çıkmadan kamera kayıtlarının bir kopyasını da almayı ihmal etmemişlerdi.
Erdem’in önünden geçtiği marketin sahibi ile kısa bir konuşmadan sonra kamera kayıtlarında baktılar. Erdem karşıya geçmek için marketin bira ilerisinde olan trafik ışığının yayalar için yeşil yanmasını bekliyordu. O beklerken yanına gelen bir adamda onun gibi beklemeye başlıyor bir yandan da telefon ile konuşuyordu.
Erdem ışıklarda olan dikkatini bir anda yanındaki adama çevirirken Yağmur ve Doruk’ta görüntüye dikkat kesildi. Telefonda konuşan adam Erdem’in ona baktığından habersiz yeşil yanan ışık ile karşıya geçmek için hareketlenirken Erdem’de ondaki dikkatini tekrar yola vererek karşıya geçiyordu. İkisi de karşıya geçtiğinde adam sol tarafa dönerek yoluna devam ederken, Erdem sağa dönerek iş yerine doğru yavaş yavaş yürümeye başlıyordu.
Ancak düşünceli olduğu her halinden belli olan Erdem’in adımları aniden duruyor ve geriye dönerek az önceki adamın peşinden gidiyordu.
Erdem ve adam kameranın açısından çıktıklarında Doruk ve Yağmur yine görüntünün bir kopyasını alarak oradan ayrıldı.
………..
Berke ve Demir işyerindeki işleri bittiğinde ellerinde kayda değer bilgi yoktu. Erdem her zaman vaktinde gelip giden işinde iyi bir çalışandı. Bir anda ortadan kaybolması hem patronunu hem de iş arkadaşlarını endişelendirmişti.
Berke ve Demir emniyete geri dönerken Doruk ve Yağmur’da Erdem’in gitmiş olabileceği tüm yollardaki kamera kayıtlarını toplama çalışmışlardı. Bazı ev ve dükkân sahipleri vermek istemese de çıkan savcılık izniyle vermek durumunda kaldıklarında ellerinde onlarca kamera kaydı vardı. Buna ek olarak mobese kayıtları da eklenince bugün eve gidemeyecekleri belli olmuştu.
…….
Saatler geçen kamera izlemelerinden sonra Erdem MERCAN’ın izini bulmuşlardı. Nedeni bilmeseler de trafik ışıklarında gördüğü adamın peşinden gidiyor ve uzun süre onu takip ediyordu.
Ardından adam takip edildiğini fark edince telefon görüşmesi yapıyor yaklaşık on dakika sonra Erdem iki adam tarafından bayıltılarak bir arabaya atılarak kaçırılıyordu. Kameralar ile dolu olan bir alanda böyle bir işe kalkışmaları onlarında hazırlıksız yakalandığını, bir yandan da hiçbir şeyden korkmayacak kadar arkalarının sağlam olduğunu gösterirdi.
Yağmur’un ise öğrenmek istediği başka bir konu vardı. Görüntülerdeki adam trafik ışıklarında sakince işe geri dönmek için bekleyen Erdemin dikkatini çekecek kadar önemli olan ne söylemişti.
“ bu adamın kiminle ne konuştuğunu öğrenmemiz lazım ancak o zaman buluruz Erdem’i ”
Çağan Başkomiser ona katıldığını gösterir şekilde başını sallarken sözleriyle de destekledi.
“ haklısın. Ama önce adamın kim olduğunu ve kiminle konuştuğunu bulmalıyız. Kameralar için iznimiz var alanı genişleterek adamın nereden geldiğini ve nereye gittiğini bulmaya çalışın”
“ anlaşıldı Başkomiserim ”
“ Demir ve Deniz siz Erdem’i kaçırdıkları arabanın izini sürün plakayı da kontrol edin büyük ihtimalle sahte plaka ama yine de bakın ”
“ anlaşıldı Başkomiserim ”
O dakikadan sonra Demir ve Deniz haricinde diğerleri tekrar bilgisayarlarının başına geçerek kamera kayıtlarına odaklandılar. Yağmur trafik ışığının oradaki kamera kaydını hızlı hızlı geriye sararken adamın geldiği noktaları bularak diğer kameralara geçti. Bir yandan da geriye sardığı kısımları sonra izlemek saat aralıklarını ve kamera numaralarını not alıyordu.
Geriye sardığı ve izlediği onlarca kayıtlardan ulaştığı lüks bir restoran ile durdu.
“ adamın bugün uğradığı bir yeri buldum galiba Başkomiserim ”
Çağan ekranda olan bakışları Yağmur’a çevirdiğinde gözlerinde bir gurur vardı. Yağmur ekibe geldiğinden beri yaşının küçüklüğüne rağmen büyük katkıları olmuştu. Henüz dile getirmese de onunla gurur duyuyor ileride daha iyi yerlere geleceğine ise emindi.
“ saat yirmi iki olmak üzere anladığım kadarıyla lüks bir restoran geç saate kadar açıktır. Bir an önce kamera kayıtlarını almak için çıkın kapanmadan yetişirsiniz ”
Yağmur ve Doruk aldıkları emri onaylar onaylamaz emniyetten ayrıldılar. Yağmur çıkmadan önce yazdığı bilgileri Berke’ye vererek oradan devam etmesini söyledi. Adam başka bir yere daha uğramış olabilirdi.
Doruk ve Yağmur geç saat ve emniyete yakın olmasına rağmen trafik yüzünden kırk dakikada anca varabilmişlerdi. Bir an önce arabayı park ederek indiklerinde çalışanların etrafı toparladıkları dışarıdan bile görünüyordu. Neyse ki kapanma saatine yetişebilmişlerdi.
Beraber içeri girdiklerinde restoranın müdürü ile görüşmek istedikleri söyleyerek kimliklerini göstermişlerdi. Yağmur restorana girdiği anda hissettiği kötü enerji ile içi titredi. ( diğer bölümde bu kısmı lokanta için yazdım ama o kişinin bir esnaf lokantasında olması mantıklı olmadığı için burası ile yer değiştirdim. Diğer bölümde farlılık yok ilk defa okuyormuş gibi devam edin)
Bu his ona tanıdık geliyordu. Ama hatırlamıyordu. Doruk’un peşinden ilerledi. Kötü enerjinin yoğunlaştı masanın yanından geçerken nefesinin kesildiğini hissetti. Yanındaki sandalyeden destek alırken birkaç saniye bekledikten sonra yürümeye devam etti. Oradan uzaklaştıkça düzeleceğine emindi.
Etraflarını merak içinde toplanan çalışanların bakışları arasında bir çalışanın yönlendirmesi ile müdür odasının önüne geldiler. Daha kapıyı çalmadan içeriden açılması ile karşılarındaki adama baktılar. Otuzlarında görünen adam beklediklerinden gençti. Restoran müdürü Yağmur ve Doruk’a sorgular şekilde baktıktan sonra ilk önce kendi çalışanından bilgi almayı uygun görerek hemen yanlarında duran Yakup’a baktı.
“ Ateş Bey sizi görmek istediler önemli bir konu varmış ”
“ tamam, Yakup siz toparlanıp çıkın artık geç oldu. ”
“ peki, Ateş Bey ”
Doruk ve Yağmur çalışan ve patron arasına girmemek için diyalogları boyunca araya girmediler. Yakup oradan ayrıldığında Yağmur ortamın boğucu havasından bir an önce kurtulmak için söze Doruk’tan önce girdi.
“ biz emniyetten geliyoruz. Bir kaçırılma olayı için kamera kayıtlarına bakmamız gerekiyor.”
Ateş Bey onları az önceki çıktığı odaya alırken bir yandan da aklındaki soruların cevaplarını almaya çalışıyordu.
“ savcılık izniniz var mı? Burası ben işletiyorum ancak sahibi ben değilim. İzin olmadan herhangi bir işlem yapamam ”
Çağlar Başkomiser Yağmur ve Doruk emniyetten ayrılmadan önce savcılık iznini almış olması iyi olmuştu. Bazı kişiler yardımcı olmak için izne ihtiyaç duymasa da birilerinin emrinde çalışanlar için izinsiz işlemler sıkıntı yaratabiliyordu. Genelde büyük işletmeler için geçerliydi.
Yağmur cebinden çıkardığı savcılık iznini Ateş Beye uzattı. Ateş Bey kâğıdı dikkatle okuduktan sonra kamera kayıtları için masasındaki bilgisayarı açarken Doruk’ta hemen yanında görüntülerin ekrana gelmesini bekliyordu. Yağmur ise biraz ileride kayıtları alır almaz gitmek için sabırsızlıkla bekliyordu. Az öncekine göre iyi olsa da buradan bir an önce gitmek istiyordu.
Etrafa göz atarken odanın köşesindeki açılmamış su şişelerini gördüğünde Ateş Beye hitaben sordu.
“ alabilir miyim? ”
Ateş ona kısa bir bakış atarak işine tekrar döndü.
“ alabilirsiniz”
Yağmur birkaç adım uzaklıktaki suların yanına giderken Doruk’ta açılan ekran ile saat aralığını söylüyordu.
“ öğlen on iki civarı ”
“ hayır, Doruk abi kayıtlara on birden itibaren bakmamız lazım kayıt taramalarımda buradan on iki buçukta çıkıyor birkaç yerde oyalanıyor bire on kala trafik ışıklarında oluyor. Bu gibi restoranlarda yemekler özenle yapılır ve bekleme süresi en az yirmi dakikadır. Yani buraya en azından on bir buçukta gelmiş olması lazım ”
Ateş bir yandan titreyen elleri ile su şişesini açmaya çalışan bir yandan da olay saati hakkında kesin çıkarımlar yapan genç kadına ilgi ile dinliyordu. Doruk'ta onun gibi Yağmur’a odaklandığında titreyen elleri gördü.
" İyi misin sen "
Yağmur cam şişeden bir yudum daha su içerken onu başı ile onayladı. Yanlarına giderek ekrana odaklandığın da Ateş ve Doruk'ta tekrar ekrana baktı. Yağmur iyiydi ancak belli bir sürelik aradan sonra gün boyu yoğun çalışmaktan ve az önce yaşadığı durumdan dolayı bitkin ve yorgun hissediyordu. Yarası da sızlamaya başlamış olması da onu kötü etkiliyordu.
Ateş az önceki bilgilere dayanarak iki gün önce saat on bir de ki kaydı oynatmaya başladı.
Restoran o saatlerde çok dolu olmasa da müşteriler vardı. Adam bir kaç dakika sonra kapıdan girdiğinde Yağmur ve Doruk daha dikkatli bakmaya başladı.
İçeri giren adam restoranın orta kısmındaki cam kenarında bir masaya oturduğunda tek başınaydı. Yanına gelen garson ile sipariş verdikten sonra telefonunu çıkararak ekrana baktı. Birini beklediğini de bu sayede tahmin etmişlerdi.
Yaklaşık on dakika sonra kapıdan giren bir adam onun masasına yaklaşırken kamera açısına net bir şekilde girdi. Ekrana odaklan Ateş ve Doruk gelen cam kırılma sesi ile yerinden sıçradı.
Yağmur ise elinden kayıp giden şişenin farkında bile değildi. Yüzünün rengi atmış bembeyaz bir yüz ile ekrandaki adama odaklanmıştı.
Restorana girdiğinde ki o kötü his işte şimdi netlik kazanmıştı.
Doruk hemen yanında olan Yağmur’un kolunu tutarken
" Yağmur iyi misin? Sancın mı var? "
" Hanım efendi iyi misiniz? "
Yağmur elini yarasının olduğu yere bastırırken Doruk’u kandırdığı için vicdan azabı çekiyordu.
“ bugün fazla yoğunduk. Pansuman yapıp ilaçlarımı içemedim. İyiyim dönünce hallederim.”
Doruk onun kendine dikkat etmemesi karşısında sabır çekerken bir an önce gitmek için sessiz kaldı.
“ tamam kayıtları alıp çıkalım ”
“ Kusura bakmayın Ateş Bey bir anda elimden kaydı her yerde cam oldu. ”
Ateş Bey açık olan kayıtların kopyasını verirken Yağmur’un sözleri ile ona döndü. Hala yüzü bembeyaz duran kadının mahcup ifadesine karşı içtenlikle gülümsedi.
“ sorun değil çalışanlar sabah toparlarlar ”
Doruk ve Yağmur aldıkları kayıtlar ile restorandan ayrılırken Ateş’te onlar ile kapıya kadar çıktı. Beraber arabaların olduğu yere giderlerken arabalarına binerek oradan ayrıldılar.
Doruk ve Yağmur restorana geldiklerinden daha kısa sürede geri döndüklerinde Doruk ilk önce Yağmur’u revire götürerek pansumanını yaptırmış ardından da ilaçlarını alana kadar başında beklemişti.
“ abi tamam içtim işte ters ters bakıp durma ”
“ nasıl bakmayım Yağmur daha bugün döndün kendine dikkat etmen gerek ”
Yağmur Doruk’un kendisine kızgınlığının kısa sürede geçeceğini bildiği için sessiz kaldı.
Ekip odasına girdiklerinde diğerlerini yemek yerken buldular. İkisi de masa da yerini aldığında beraber yemek yiyerek karınlarını doyurdular. Gün boyu hepsi çok yoğun çalıştığı için bir şeyler atıştırma haricinde doğru düzgün yemek yemek yiyememişlerdi. Yarım saat önce verdikleri yemek siparişi on dakika önce gelmişti. Doruk ve Yağmur ise tam zamanında gelmişti.
Yemeklerin çöpleri toparlanıp herkes işinin başına geçtiğinde Doruk kamera kaydını açtı. Yağmur bu sefer hemen yanındaki sandalye de oturuyordu. Adamı ilk gördüğü kadar etkilenmemişti. Yine de o adamda Yağmur’u huzursuz eden bir şey vardı. Kısa sürede çözmeye çalışacaktı. O durduk yere böyle hissetmezdi.
Kamere kayıtları açıldığında Doruk bilgisayarı projeksiyona bağlayarak duvara yansıttı. Kayıt oynamaya başladığında restoranda izledikleri kısma geldiğinde devam eden kaydı Yağmur uzanarak durdurdu. Adamı ekranda yakınlaştırarak konuşmaya başladı.
“ bu adamı tanıyorum ”
Deniz diğerlerine fırsat vermeden herkesin aklındaki o soruyu sordu.
“ kim bu adam ve nereden tanıyorsun ”
Yağmur kendisine sorgular şekilde bakan ekip arkadaşlarına baktıktan sonra bilgisayarı önüne çekti. Geçen haftalarda yayınlanmış olan haberi açtı. Haber az önce kayıtların izlendiği duvarda oynamaya başladığında sözlü olarak ta arkadaşlarını bilgilendirdi.
“ Antalya’dan tanıyorum bu adamı adı Osman Koz ”
Haberin sonuna kadar izlendiğinde emin olduğunda az önceki kayırlara geri döndü. Durdurduğu yerden devam etmesini sağladığında konuşmasının devamını kayıtlardan sonraya bıraktı.
Osman Koz diğer adamın karşısına oturduğunda konuşmaları duymaları mümkün olmasa da yüz mimiklerine dikkat kesildiler.
Osman Koz o masadaki asıl sözü geçen kişi olduğu belli etmek istercesine karşısındaki adamın bir saniye bile konuşmasına müsaade etmeden uzun bir süre konuştu. Adam ise onun konuşmasını dikkatle ve özenle dinliyor arada başını sallıyor bazen duyduğu sözler karşısında tedirgince terini siliyordu.
Osman Koz’un sözleri bittiğin de karşısında ki adamın söyleyecek bir sözü var mı? Diye beklediği belliydi. Ama söyleyecekleri onu pek etkilemeyeceğini gösteren bir tavır sergiliyordu. Adam birkaç saniye kendini toparladıktan sonra dinlerken ki tedirgin ifadesi kaybolarak kendine güvenen bir adama dönüştü. Yüzünde ise Yağmur’u içten içe rahatsız eden belli belirsiz bir sırıtma vardı.
O belli belirsiz saniyelik sırıtma ifadesi Yağmur’un kalbinde minik, ufacık sızı bıraktı. Yağmur bazı duyguları durduk yere yaşamadığını artık öğrenmişti.
İlerleyen dakikalarda Yağmur bildiklerini kendi açısından anlatarak diğerlerini bilgilendirdi. Yağmur bir kez daha Osman Koz karşılaşmıştı. Bu karşılaşmanın sonu onun açısından iyi olmasını umuyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |