
Biraz kısa bir bölüm oldu ara bölüm olarak düşünün. Anahtar mevzusunun aradan çıkması gerekiyordu:) Diğer bölümü kısa sürede yazarak yayınlamaya çalışacağım. İyi okumalar.
29. BÖLÜM
Bazı insanlar “ Tarih tekerrürden ibarettir ” cümlesinin doğruluğuna inanır. Ne kadar doğrudur bilinmez ama bazı olaylar gerçekten de tekrar eder. Biz ise bu tekrar eden olayları tekrar yaşamak zorunda kalırız. Ama kim bilir belki de sadece olay tekrar ederken sonuç farklıdır.
Yağmur zor bir sürecin içine girmek üzereyken, Devran ise uzun uğraşlar ve düşünmeler sonucunda anahtarın nereyi açtığını buldu. Anahtar özel yapım bir kasayı açıyordu.
Kasa ise şuan yaşadığı ama bir zamanlar ailesine ait olan sonrasında çevresindeki belli arsaları alarak genişlettiği evinin bodrumundaydı. Anne ve babasının yaşadığı evi yıkmamış sadece sağlamlaştırarak eklemeler yapmış yeni odalar eklemesini sağlamıştı. Daha korunaklı bir ev inşa etmeye çalışmıştı. İleri ne olacağı belli olmazdı.
Bodrum katta ise anne ve babasının çalışma odası vardı. Oraya hiç dokunmamış sadece arada temizlik yaparak temiz tuttu.
Günler sonra aklına gelen bodrum ise onu hem hüzünlendirdi, hem heyecanlandırdı. Hemen Yağmur’a müsait olunca yanına gelmesiyle ilgili mesaj atarken kendisi de kasanın açılıp açılmadığını kontrol etti.
Yağmur sabahın ilk ışıklarında kendisini eve zor atmıştı. Gece boyu Erdem ile ilgili bir iz arayarak ve şüphelendikleri diğer iki kişiyle ilgili bilgilere ulaşmaya çalışmışlardı. Ancak ellerinde sadece genel bilgiler vardı. Daha derin araştırmayı ise savcılıktan izin geldikten sonra yapacaklardı.
Erdem Mercan’ın kaçırılmasında diğerlerinin bir ilgisi olduğu kanıtlanana kadar hiçbir işlem yapamıyorlardı. Kamera kayıtlarındaki adamın yani Hüseyin Aktaş’ın telefon görüşmesi sonrası Erdem kaçırılmış olsa da kesin kanıt yoktu.
Yağmur eve gelir gelmez kendisini yatağa bırakarak uykuya daldı. Uyumasının üzerinden yaklaşık dört saat geçmişti ki gelen mesaj sesi ile irkilerek gözlerini açtığında telefonu sessize almadığı için pişmandı. Birde sesini son seste bırakmış korkmasına sebep olmuştu.
Komedinin üstündeki telefonu güç bela aldıktan sonra gelen mesaja baktı.
“ Yağmur anahtarın nereyi açtığını buldum. Müsait olduğunda benim eve gel ”
Yağmur uyku sersemi okuduğu yazıyı başta anlamasa da ikinci defa okuması ile gözleri şaşkınlıkla açıldı. Anahtarın nereyi açtığını bulmuşlardı. Kalbi heyecan ve merakla çarparken hızla yataktan kalkarak hazırlandı. Ne kadar hızlı olmaya çalışsa da yarım saatten önce evden çıkamadı.
Devran’ın evine vardığında arabasını bahçe kapısına park ederek indi. Kalbi heyecan ile çarparken içinde birazcıkta korku vardı. Devran’ın ailesinden bir bilgi daha öğreneceklerdi. Bu bilgi günlüklerde yazanlarda daha farklı mı olacak bilmemek onu korkutuyordu.
Seri adımlarla evin kapısına vardığında zile bastı. Kısa süre de açılan kapı ile sadece birkaç gündür göremediği Devran’a sıkıca sarıldı. Kokusunu içene çekerken tüm sıkıntılarından arındığını hissetti. Bu duygular güçlerini mi? Yoksa kalplerini mi? Paylaştıkları içindi. Devran’ın gecikmeyen sarılışı ile kollarını biraz daha sıkılaştırdı.
“ seni çok özledim ”
“ bende çok özledim ”
Devran bir yandan konuşurken daha fazla kapıda sarılmamak için Yağmur’u çok az kendinden uzaklaştırarak kapıyı kapattı. Ardından sevdiği kadının omzuna kolunu atarak onu kendine yaslarken içeriye yönlendirdi.
“ işlerin yoğundur diye aramadım da bugün ”
Yağmur ona ayak uydurarak salona doğru yürürken kolunu beline doladı.
“ evet yoğun bir gündü. Ama sesini duymak iyi gelirdi.”
Devran duydukları ile gözlerinin içi gülerken Yağmur’u biraz daha kendine çekti. Saçlarının arasına dudaklarını bastırırken kokusu ile mest olarak gözlerini kapattı. Seviyordu Yağmur’u daha ötesi yoktu. Gün içinde başına bir şey geldi mi? Gelecek mi? Diye kalbi ağzında atıyordu. İçindeki korku sevdiği kadına güvenmemekten değil yaptığı tehlikeli ama gurur verici olan mesleğindendi.
Aklındaki kötü düşünceleri içene çektiği koku ile uzaklaştırarak Yağmur’un saçlarını bir kez daha öperek girdikleri salonda ki en yakın koltuğu oturttu. Hemen yanına oturarak onu tekrar kendine yasladı.
“ demek sesimi duymak iyi gelirdi. Peki bundan son seni her gün rahatsız edeceğim ”
Yağmur, Devran’ın göğsündeki başını kaldırarak onun gözlerine baktı. Kendisinin gözlerinin ona bakarken parladığını gibi, sevdiği adamın da gözlerinin içi parlıyordu.
“ seni çok seviyorum sesini her saniye duysam bıkmam ”
Devran daha fazla dayanamayarak dudaklarını Yağmur’un sağ yanağına bastırdı. Ardından diğer yanağına durmak itemiyordu. İçinden sevgi öyle bir taşıyordu ki yüzünün her santimini sevgisini gösterircesine öpmek istiyordu. Bu isteğini dudaklarını alnına bastırarak devam ettirdi. Duyduğu hoş kıkırtı ile onunda yüzünde kocaman bir gülümseme oldu.
“ çok seviyorum ben seni o kadar çok seviyorum ki sana doyamadan öleceğim diye çok korkuyorum. Ama sana hiçbir zaman doyamayacağımı da biliyorum. İnsan sevdiğine doyar mı? ”
Yağmur hissettiği duyguları anlatabilecek kelime bulamıyordu. Kalbi sevdiği adamın öpücükleri ile hızlanırken sözleri ile mest oldu. Kalbinin atış hızından konuşamazken ona cevap olarak başını sağa sola salladı. Ardından kısa süre önce ayrıldığı sevdiğinin göğsüne başını yasladı.
Bugün çok yorulmuştu. Buraya gelmeden önce uykudan uyanmış olsa da Devran’ın kokusu onu mayıştırdı. Devran onun yorgun olduğunu görüyordu. Göğsüne kedi gibi sırnaşan kadını kendine biraz daha bastırarak kollarını etrafına sıkıca sardı. Biraz uyumasından zarar gelmezdi. Kasa yıllardır açılmayı bekliyordu. Biraz daha beklese bir şey olmazdı.
Koltukta geriye doğru uzanırken mayışmış olan Yağmur’u üzerine doğru çekti. Yağmur her ne kadar öğreneceklerini merak etse de Devran’ın yanında tüm korkuları stresi toz bulutu gibi dağılmıştı. Bir süredir diken üstünde yaşadığı hayat Devran’ın yanında durgun bir denizdi.
Kendisini çeken uykuya teslim olurken aklındaki bugün öğrendikleri silinip gitti. Uzun zaman sonra huzurlu bir uykuya daldı.
Yağmur gözlerini açtığında bir öngörünün içinde olduğunu anladı.
Etrafa dikkatli bakarken her şeyin diğer öngörülerden daha net olduğunu fark etti. Bunun sebebinin Devran’ın yakınında hatta göğsünde uyuması olduğunu biliyordu. Ona yakın olmak güçlerini her zaman dinginleştiriyor kolay kullanmasını sağlıyordu.
Bu düşüncelere son vererek odaklandı. Şuan bulunduğu yer bir şirket binasıydı. Bunu giriş kısmındaki kapıda ve danışma kısmının hemen arkasındaki duvarda yazılı olan BOZ HOLDİNG yazısından anladı. Elbette şirketin sahibini de anlamış ama diğer zamanlardaki gibi tedirgin olmamıştı. Sevdiği adamın ön görüde bile ona olan etkisini uyandığında düşünecekti. Yüzünde oluşan belli belirsiz gülümseme ile adımlarını ilerletti.
Bu ön görüde görmesi geren ne varsa oraya doğru adımlarının gitmesine izin verdi. Kat merdivenlerinden iki kat aşağı indiğinde içinde küçücük endişe belirmeye başlasa da yok saydı. Öne çıkan bodrum kat ile ilerledi. Bir üst kat arşiv odaları ile doluydu. Tüm departmanlar içim ayrı odalar olduğunu birkaç oda görmesinden yola çıkarak anlamıştı.
Şuan bulunduğu kat ise hem bodrum hem de kazan dairesiydi. Biraz daha ilerlediğinde gelen seslere dikkat kesildi. Birisin inleme sesi geliyordu canı yanar gibi inliyor ama her defasında sesi daha kısılıyordu.
Adımlarını elinden geldiğince hızlandırırken ilerde birinin yerde uzandığını gördü. Uzanan kişiyi görmek için önüne doğru adım attı. Ön görüsü onu başka bir yere götürmeden önce gördüğü yüz gözlerinin şokla açılmasına sebep oldu.
Kendisini bir anda başka bir yerde bulduğunda gördüğü kişiden dolayı hala şoktaydı. Kendisini toparlamaya çalışarak odaklandığında karşısında Osman KOZ ve karşısında ise bugün mesai bitmeden önce kimliğini doğruladıkları adam yani Hakan SELVİ vardı. Bu adam Erdem’in işe gitmek yerine bir anda karar değiştirerek peşine takıldığı adamdı.
Bu da az önce kazan dairesinde eli ayağı ve ağzı bağlanarak tutulan. Aynı zamanda ciddi bir şekilde dövülmüş olan Erdem’in varlığını açıklıyordu.
Aralarındaki konuşmaya odaklanmaya çalıştı.
“ istediğiniz ayarlamaları yapmaya başladım. Bu iş biraz riskli ancak dikkatli olursak uzun yıllar devam edeceğimizde inanıyorum”
“ biraz hızlı olmaya çalış hazırda bekleyen çok kişi var. Bir an önce işlemlere başla. Sana gönderdiğim kişileri yerleştirdin mi? ”
“ evet efendim yerleştirdim. Şuan günlük işlerine devam ediyorlar. Tüm ayarlamalardan sonra planladığımız gibi başlayacağız. ”
“ iyi böyle devam et kimsenin canı sıkılmasın ”
Hakan alnındaki teri silerek aklındaki soruyu sorarken biraz da kokuyor gibiydi.
“ aşağıdaki adama ne olacak ”
“ onunla ben ilgileneceğim ne kadarını duydu söylemiyor. Biraz daha dikkatli olsan bunlarla uğraşmak zorunda kalmayacaktım. Neyse senin sorunsuzluğun yüzünden şuan sinirlenmek istemiyorum ”
Hakan sessizce başını sallarken korkusunu belli etmemeye çalıştığını Yağmur’da Osman Koz kadar görmüştü. Her yer bir kez daha değişirken bu sefer gözlerini sevdiği adamın göğsünde açtı.
Gözlerini kısıkça açarken görüş açısına Devranın boynu girdi. Yerinde biraz doğrularak genç adamın boynuna başını yerleştirirken gülümsedi. Uzun zamandır bu kadar huzur içinde uyumamıştı. Aynı zamanda öngörüsünden rahatça çıkması Devran sayesinde olduğunu biliyordu. Gördükleri aklına düşünce yüzündeki gülümseme solarken kısa sürede olsa düşünmemeye çalıştı.
Devran boynunda hissettiği nefes ile uykusu açılırken derin bir nefes aldı. Kendini dinlenmiş hissediyordu. Başını biraz çevirdiğinde Yağmur’un ona bakan gözleri ile karşılaştı. Yüzünde oluşan gülümseme ile ona baktı.
“ iyi uyuyabildin mi? ”
“ uzun zamandır bu kadar huzurlu uyumamıştım ”
Devran onu kendine çekerek sarıldı. Biraz daha öyle uzandıktan sonra asıl konuyu konuşmak için uzandıkları yerden kalktılar. İkisi de günün yorgunluğu ile uyumuş olmayı dert etmiyorlardı. Bulacakları bilgi ve her ne ise yıllardır bekliyordu. Birkaç saat daha beklemiş olması onlara göre herhangi bir şeyi değiştirecek değildi.
Devran ve Yağmur koltuktan kalkarak bodrum kata indiler ardından not defterinin içinden çıkan anahtarı çıkararak kasaya yerleştirdiler. Dikkatle çevirdiklerinde bir sesi ardından kasa açılmıştı. Açılan kapağı çekerek kasanın içini görünür hale getirdiklerinde içinde birkaç tane işlenmemiş taş, yıpranmış ve yılların geçmesiyle sararmış olan bir kâğıt vardı.
Devran taşlara dokunmadan direk kâğıdı alarak kasayı kapattı. Orada bulunan çalışma masasına gererek önündeki koltuğa oturduğunda Yağmur’da hemen yanına geçti.
Merak ile yanındaki Devran’a bakarken okumasını bekliyordu. Sonuçta ailesinden kalan bir mektupta olabilirdi. Devran ise ondan gizli saklısı olmadığı için elindeki kâğıdı sesli okumaya başladı.
“ Devran, oğlum bu mektubu bulduğunda ben çoktan ölmüş olacağım. Sana kasanın anahtarını kendi ellerimle vermek isterdim ancak güvende olması için sadece senin bulacağın şekilde sakladım. Babamda bana bu şekilde bırakmıştı. Bu bir aile geleneği, eğer kasanın anahtarını ve yerini bulacak kadar zeki isen kehaneti de öğrenmek için de doğru zaman gelmiş demektir.
Her şey den önce seni çok sevdiğimi, sevdiğimizi söylemek istiyorum. Yıllarca iyi bir insan olman güçlerini doğruluk için kullanmanı sağlamak için çok çabaladık. Sana bu mektubu yazarken seni sevdiğimi hiç söylemediği mi fark ettim. Oysa seni çok seviyorum oğlum, aynı şekilde şuan yanımda olan ve yazdıklarımı buruk bir gülümseme ile izleyen annen de seni çok seviyor.
Evet o da küçük sırrımızdan annende haberdar. Anneni ilk gördüğümde çok sevdim ilerleyen zamanda ise en çok ona güvendiğimi fark ettiğimde her şeyi anlattım. Beni hiç hayal kırıklığına uğratmadı. Umarım sen de seni çok seven en çokta güveneceğin birini seversin. Annen ve benim bu en büyük duamız. Asıl konuya gelirsek kehanet ne zaman gerçekleşir kesin bilinmiyorum ancak yaklaştığını hissediyorum. Kehanet şu şekilde;
Ay kızıla boyandığında,
Karanlık dünyanın üzerine çökecek,
Özel olanlar ise acı ile kıvranacak,
Sadece gücü paylaşanlar yaşayacak,
“ Seni çok seven annen ve baban ”
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |