
Merhaba arkadaşlar:)
‘’Birlikte Miyiz?’’ okunma sayısı sürekli artıyor. Artık kocaman bir aile olduk :) Hepinize çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız :)
Galiba okurlarım gerçekten BİRLİKTEYİZ :)
Yeni bölümse sürpriz sonlu :) Beğeni ve yorum yapmayı unutmayın :)
Keyifli Okumalar
Baran’ın beni öpmesine şaşırmış mıydım? Kesinlikle evet! Asla ondan beklemediğim bir hareketti. En son ‘’Seni öpmeyeceğim’’ dememiş miydi bu adam? Şimdi ise tam tersini yapıyor, hasretle beni öpüyordu.
Kolunu belime dolamış, bedenimi kendine doğru çekmişti. Bir eliyle saçlarımı kavramıştı. Dokunduğu her yerin alev aldığını hissediyordum. Diğer yarımı bulmuş, adeta tamamlanmış gibiydim. Sanki yıllardır bana dokunmayan o değil de bir başkasıydı.
Dudaklarımı esir alan öpücüğün ardından yavaşça birbirimizden ayrıldık. Kapattığım gözlerimi istemsizce araladım. Baran’la alınlarımız birbirine değiyor, nefes nefese kalmış bir şekilde bakışıyorduk. ‘’Neva’m…’’ dedi mırıldanarak. Öyle derin ve anlamlı bakıyordu ki… Nasıl tepki vereceğimi bilemiyordum. Yaşadığım anın etkisinden uzun süre çıkamayacağıma emindim. Acaba kalbimin atışını duyuyor muydu? Eğer bu ritimle atmaya devam ederse kalp krizi geçirmeme ramak kalmıştı.
Baran’ın yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Onu ne zamandır böylesine mutlu görmemiştim. ‘’Biliyor musun senin her zerrene tek tek aşığım… Gülünce kısılan gözlerin, heyecanlanınca kızaran yanakların… Mahcup gülümsemen…’’ konuşurken bir yandan da elinin tersiyle yanağımı okşuyordu. Baran’ın bakışları yüzümde gezindikten sonra dudaklarımda takılı kaldı. Bedenimi kavrayan kolunun daha da sıkılaştığını hissediyordum. Dışarıdan bakıldığında bir bütün gibi göründüğümüze emindim. Aramızdaki çekim yüzünden artık birbirimizden kopamaz olmuştuk.
Baran, tekrar hareketlenip beni öpmek için dudaklarıma doğru yeltendi.
Telefonumun çalmasıyla irkilerek hızla Baran’dan uzaklaştım. Aklım allak bullak olmuş, şaşkınlığımı üzerimden hala atamamıştım. Aslında çalan telefon işime bile yaramıştı. Yoksa Baran tek bir öpücükle yetinmeyebilirdi.
Ekrana dahi bakmadan aceleyle telefonu açtım. Arayan Ali’ydi. Telaşla konuşuyor, pişmanlık dolu sesiyle cümleleri ardı ardına sıralıyordu.
‘’Neva lütfen teslim olma! O görüntüleri Baran sana verdi mi bilmiyorum ama sakın kendine bunu yapma! Çok pişmanım!... Yaşattığım her şey için! Ama bırak da hatamı telafi edeyim. Neva beni duyuyor musun? Orada mısın!?...’’
Konuşmaya fırsat bulduğumda ‘’Ali, teslim falan olmadım. Zaten ortada kayıt da yok. İstesem de polise gidemem.’’ dedim. Bakışlarım şöminede yanan ateşe doğru kaydı. Artık olmayan kayda hayıflanmanın manası yoktu. Bir yandan Ali’yi sakinleştirmeye çalışıyor, Baran’a kaçamak bakışlar atıyordum.
Baran’sa, arayanın Ali olduğunu duyar duymaz geriye doğru adım atarak yanımdan uzaklaştı. Çenesi sinirle gerilmiş, kollarını göğsünde sıkıca birleştirmişti. Telefonun ucundaki Ali’yi dinlediğim sırada Baran, pencereden dışarıyı izlemeye başladı. Avını kollayan avcı gibi tehlikeyi sezmiş ve çoktan gardını almıştı.
Ali söylediklerimle ikna olmuşa benzemiyordu. ‘’Evinin önündeyim. Seni görmeden gitmeyeceğim Neva.’’ dedi telaşla. Ne yani! Evime mi gelmişti? Gerçekten bir bu eksikti! Baran’la evlerimizin karşılıklı olmasını istememekte sonuna kadar haklıydım işte. Bu ikili ne zaman bir ayara gelse aralarında kavga çıkması kaçınılmaz oluyordu.
‘’Tamam, bekle geliyorum birazdan.’’ diyerek telefonu hızla Ali’nin suratına kapattım.
Baran, bakışlarını pencereden çekerek bana doğru yöneltti. Gözlerindeki öfkeye bakılırsa evimin önünde bekleyen Ali’yi çoktan görmüştü. Karşımda dikilmiş, sessizce konuşmamı bekliyordu. Boğazımı temizlemeye çalışarak sertçe yutkundum. Gideceğimi söylemek neden bu kadar zordu? Hem de böylesine yakınlaşmışken…
Gözlerimi yere dikerek ‘’Benim…’’ dedim. Cümlenin devamını getirememiştim.
Baran, yarım kalan konuşmamı tamamlamıştı. ‘’Gitmen gerekiyor…’’ dedi soğukça. Yüzündeki ifadeden kendine hâkim olmakta zorlandığını görebiliyordum. ‘’Ali’nin yaptıklarından sonra hala onun yanına mı gideceksin.? Aklım almıyor Neva!... Bu adam bizi ayırmak için elinden geleni yaptı ve sen hala Ali diyorsun… Neden?... Neva bana akıllıca bir sebep söyle! Neden hala-‘’ konuşurken sesi titremiş, cümlesinin devamını getirememişti. Belli ki Baran duyacaklarından korkuyordu.
Cesaretimi toplayarak başımı yerden kaldırdım. ‘’Onu silip atamam Baran. Şu an karşındaysam bil ki Ali sayesinde.’’ dedim üzüntüyle. Yaşadığım acılar bir türlü peşimi bırakmıyor, sürekli kendini hatırlatıyordu. Baran’a yokken Ali yanımdaydı. Beni toparlamış, hayata tekrardan döndürmüştü. Nasıl ilk hatasında onu yok sayardım? Yaşadığım acıların sebebi Ali bile olsa… Yine de bunu yapabilir miydim?...
Baran, söylediklerimi asla dinlemek istemiyordu. Sakinleşmek bir yana Ali’nin adını duyunca yeniden öfkeleniyordu. Önündeki masaya tekme atmış, üzerindeki biblolar darbeden dolayı yere düşmüştü. Zemin kırılan parçalarla doluydu ama Baran’ın umurunda bile değildi. Kollarını iki yana açarak bağırmaya başlamıştı.
‘’Onun yaptığını ben yapsaydım Neva?! Hala yanımda olur muydun? ‘’ dedi acı dolu bir sesle. Yargısız infaz etmek bu olsa gerekti. Baran’ın beni asla anlamayacağını o anda anlamıştım.
‘’Baran yapma. Lütfen…’’ dedim güçsüzce. Bana söyleyecek söz bırakmıyordu. İki adamın arasında kalmak beni yıpratıyor, kalbimi acıtıyordu.
‘’Cevap vermekten korkuyorsun değil mi?! Ben sana söyleyeyim Neva. Ali’ye verdiğin şansı bana asla vermezdin.’’ Kendini söylediklerine öylesine inandırmıştı ki aksini duymaya tahammül edemiyordu.
Baran, yüzüme bakmadan konuştu. ‘’Git Neva. Ali’yi daha fazla bekletme. Eminim senin adına endişelenmiştir.’’ dedi ifadesizce. Arkasını dönerek salonun bir ucuna gitmiş, adeta beni yok saymıştı. Bu mesafeli tavrı canımı yakıyordu. Oysa birkaç dakika önce kollarının arasında ne kadar da mutluydum. Şimdi ise dünyam başıma yıkılmıştı.
Baran, Ali’ye karşı mağlup olmuş olmanın ağırlığı içerisindeydi. Peki ya ben?
Savaşın ortasında kalmış gibi sürekli savrulmaktan yorulan ben… Şimdi ne yapacaktım?
***
Baran’ın evinden çıkarken gözlerimin dolmuş, ağlamamak için kendimi zor tutmuştum. Neden aynı anda mutlu olmayı başaramıyordum?
Yolun karşısına geçerken Baran’ın pencereden beni izlediğini hissediyordum. Arkam dönük olsa da bir çift mavi gözün tesiri altındaydım. Ali ise beni görür görmez arabasından inip yanıma doğru koşmuştu. Fazlasıyla korkmuş, polise teslim olduğumu düşünmüş olmalıydı. Bana sımsıkı sarılıyor, nefes almama fırsat dahi vermiyordu.
‘’Çok korktum Neva! Bir daha seni göremeyeceğim sandım!... Lanet olası kayıtları hiç saklamamalıydım…’’ dedi endişeyle. Pişman olduğu görmek bana iyi hissettirmişti. Onu Baran’a karşı savunuyorsam Ali’nin kalbini bildiğim içindi.
Biraz daha böyle sarılmaya devam ederse kaburgalarımın incinmesine ramak kalacaktı. ‘’Tamam Ali… Baran, kaydı gözlerimin önünde yok etti. Korkacağın bir şey yok artık. Lütfen bana sarılmayı bırak! Biraz daha nefes alamazsam bayılacağım!’’ dedim zorlukla. Onu ikna etmiş olmalıydım ki Ali, bedenimi serbest bırakmıştı. Yüzüme bakıp, rahatlamanın verdiği huzurla gamzelerini gösterircesine gülümsedi.
Derin bir nefes alarak ‘’Yine Baran’a borçlandım desene.’’ dedi. Ali’nin yüzü gölgelenmiş, gülümsemesi buruklaşmıştı.
‘’Artık mutsuz olmak istemiyorum Ali. Aranızda kalmaktan yoruldum. Lütfen bana yardımcı ol. Baran’la kavga etmeni istemiyorum. Hayatıma kaldığım yerden devam edeceğim. Anlatabildim mi?’’ dedim kararlılıkla. Gözlerinin içine bakıyor, bir nevi ondan onay bekliyordum.
Aslında biraz önce Baran’la kavga ederken ne istediğimi idrak etmiştim. Bu iki adama çok şey borçluydum. Kimseyi hayatımdan çıkarmayacak, kendi istediğim şekilde yaşayacaktım.
Ali, ‘’Beni affettin ya sen nasıl istersen öyle olsun Neva.’’ meraklı bakışlarla ‘’Affettin değil mi?’’ diye sordu. Vereceğim cevabı sabırsızlıkla bekliyordu.
‘’Affettim Ali… İnsan hayatını kurtaran birini kolayca silemiyor…’’ dedim gülümsemeye çalışarak. Aklıma üşüşen geçmişten mi, yoksa soğuk hava yüzünden mi, bir anda bedenim ürperivermişti.
‘’Hadi Ali, üşüdüm ben. Eve girelim artık.’’ dedim Ali’nin omzuna hafifçe vurarak. Onu arkamda bırakıp kaçar gibi evin bahçesine girmiştim. Yüzüne daha fazla bakarsam yaşadıklarımın gözümde canlanmasından korkuyordum. Ali ise yavaş adımlarla beni takip ediyordu. Kapının önüne geldiğimde, anahtarıma doğru uzandım. Ellerim titriyor, Ali görmesin diye yumruklarımı sıkıyordum. Derin bir nefes alıp ‘’ Şimdi hiç sırası değil Neva. Bırakma kendini.’’ diye mırıldandım. Ağlamamak için büyük bir çaba sarf ediyordum. Tam kilidi açarken bakışlarım istemsizce bileklerime doğru kaydı. Yaşadığım acı hala ilk gün ki gibi tazeydi.
3 Yıl Önce
Ali, sertçe kapıya yumruklarını indiriyor, ‘’Neva! Neva ses ver artık. Duyuyor musun beni?!’’ diye telaşla bağırıyordu. Kilitle ne kadar uğraşsa da bir türlü kapıyı açmayı başaramıyordu.
Ali’nin uzaktan gelen sesini duymuş ama ona cevap verememiştim. Neden gelmişti ki? Ölmeyi bile tek başıma becermeyecek miydim ben!? Ali’nin kesinlikle burada olmaması gerekirdi.
Banyoda yere oturmuş, arkamı küvete doğru yaslamıştım. Bedenim çoktan uyuşmaya başlamıştı. Gücümse gittikçe tükeniyordu. Son defa toparlanıp ‘’Git Ali…’’ dedim cılız bir sesle. Kendimi ben bile zor duymuştum. Ali’nin beni duyması imkânsızdı.
‘’Neva içeri giriyorum artık! Kapının önündeysen çekil!’’ dedi bağırarak. Bir anda banyomun kapısı tekmelenerek kırılmış, Ali ile göz göze gelmiştim.
‘’Neva…’’ dedi fısıldayarak. Ali, korkuyla olduğu yerde kalakalmıştı. Nasıl kötü görünüyorsam şoka girmiş bir vaziyette bana bakıyordu. Banyonun zemininde biriken kan gölüne bakılırsa durumum pek parlak sayılmazdı.
Ali telaşla ‘’Ne yaptın sen!’’ diyerek beni hızla kucakladı. Canım yanıyor ama Ali’ye belli etmemeye çalışıyordum. Beni böyle görmesini isteyeceğim son kişiydi.
‘’Bırak Ali!...’’ dedim mırıldanarak. Bilincim kapanmak üzereydi. Ali’nin kollarında ölmek istemiyordum. Ali, mutlu olmayı hak ediyordu. Kendi karanlığıma onu da çekemezdim.
Ali ağlayarak başımı tutuyor, bir yandan kesilen bileğimden akan kanı durdurmaya çalışıyordu. ‘’Neden Neva’m… Neden yaptın!?’’ dedi acıyla. Hıçkırıklarının arasından konuşmakta zorlanıyordu.
‘’Beni… Terk etti… Baran… Beni…’’ kesik kesik nefes alıyordum. Artık kan kaybından gözüm kararmış, bilincim tamamen gitmişti.
Ali, gözlerimi kapandığını görünce bedenime daha da sıkı sarıldı. Böylece ağlamasının şiddetini daha da hisseder olmuştum. Göğsüne doğru yasladığı başıma öpücükler konduruyor, gözyaşları yanaklarıma düşüyordu. Gücüm olsaydı benim için ağlamamasını isterdim.
‘’Ben buradayım Neva’m… Yanındayım... Ölmene asla izin vermem. Asla…’’
BÖLÜM SONU
Evet arkadaşlar bölüm nasıl olmuş :) Artık Neva’nın neden Ali’ye karşı bu kadar affedici olduğu meselesi biraz olsun aydınlandı sanki :)
Beğeni ve yorum yapmayı unutmayın. Yazarınızı mutlu edin :)
Seviliyorsunuz
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 9.2k Okunma |
572 Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |