
Merhaba arkadaşlar :)
Yepyeni bir bölümle karşınızdayım. Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum :)
Keyifli okumalar
Evin kapısını açmış, yanı başımda dikilen Ali’nin içeri girmesi için kenara çekilmiştim. Baran’la kavga etmemizin üzerine karanlık geçmişimi hatırlamak fazlasıyla yorucuydu. Artık tükenmiş hissediyordum. Salona doğru bitkin bir şekilde ilerlediğim esnada Ali, beni kolumdan yakalayıp durdurdu. Konuşmaktan çekiniyor, doğru cümleleri kurmakta zorlanıyordu.
‘’Neva bana söz vermeni istiyorum. Bir delilik yapmayacaksın. Hayatımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz.’’ dedi. Bakışları bileklerime kaydığında yüzü acıyla buruşmuştu. Ali, Kerem’in ölümüne sebep olduğumu öğrendiğim günden beri kendime bir şey yapmamdan korkuyordu.
Kıyafetimi çekiştirerek yara izlerimi kapatmaya çalıştım. Yıllar önce yaptığım hatadan ölesiye utanıyordum. Ailemin çekip gitmesinin ardından Baran’ın da beni terk etmesine dayanmakta zorlanmıştım. Sanki yaşama sevincimi kaybetmiş, hayatla bağlarım kopmuş gibiydi. O gün Ali beni bulup kurtarmasaydı belki de çoktan ölmüş olacaktım.
Ali’nin kolunu sıvazlayarak, ‘’Bir daha aynı hataları yapmayacağım Ali… Merak etme.’’ dedim sakince. Buruk gülümsememle onu ikna etmeyi umuyordum.
Gözlerindeki korkuya rağmen Ali tebessüm etmeyi başarmıştı. ‘’İzin vermem ki…’’ dedi omuz silkerek. Yanımdan bir an olsun ayrılmayacağının sözünü kendince veriyordu.
Aklıma Baran’ın yaptıklarımdan haberinin olmadığı geldi. Telaşla ‘’Baran hiç bir şey bilmiyor Ali. Bilmesini de istemiyorum. Tamam, mı?’’ aramızdaki sırrın ortaya çıkmasından korkuyordum. Baran, yaşadıklarımı öğrenirse daha da kötü hissettirecektim. Zaten benim yüzümden yıllarca hapis yatmıştı. Yeterince vicdan azabı çekiyordum. Bir de terk edildim diye intihar etmeye kalkıştığımı öğrenirse hiç iyi olmazdı.
‘’Sen nasıl istersen öyle olsun Neva.’’ Ali sandığımın aksine bana karşı çıkmamıştı.
‘’Anlaştık o zaman. Hadi gel sana yiyecek bir şeyler hazırlayayım.’’ içim rahatlamış bir şekilde mutfağa doğru yöneldim. Ali ise salonda beklemek yerine peşimden gelmişti.
‘’Sanırım yardımıma ihtiyacın olacak.’’ dedi gülümseyerek. Kendinden emin tavrıyla çoktan gömleğinin kollarını kıvırmaya başlamıştı.
Yana çekilerek ona yol verip ‘’Hiç hayır demem Ali şefim.’’ dedim. Maalesef güzel yemek çıkaracağıma dair umudum yoktu. Ali, bu konuda benden kesinlikle daha yetenekliydi.
Ali, buzdolabın kapağını açmasıyla şaşkın bakışlarını üzerime dikmişti. ‘’Bu dolap neden bu kadar boş? Neva yemek yemiyor musun sen?!’’ dedi sitemle.
Omuzlarımı silkerek ‘’Atıştırıyorum bir şeyler işte.’’ Sahi en son ne zaman yemek yemiştim? Hatırlayamıyordum. Acıkmak aklıma bile gelmiyordu. Neden günden güne zayıfladığıma şaşırmamak gerekti.
Ali sinirle ‘’Neva!’’ diyerek karşıma dikildi. ‘’Biliyorum zor günler geçiriyorsun ama böyle olmaz. Bu gidişle hastalanacaksın!’’
Gözlerimi devirip ‘’Sen bana bakarsın işte.’’ diyerek Ali’nin omzuna şakayla vurdum. ‘’Toparlayacağım Ali. Başımın etini yeme ne olursun! Bugünlük dışardan söyleyelim. İlk fırsatta dolabı da dolduracağım. Oldu mu?’’ dedim buzdolabına sırtımı yaslayarak. Gözlerinin içine bakıyor, sevimli göründüğümü ümit ederek onu ikna etmeye çalışıyordum.
‘’Öyle olsun bakalım Neva Hanım. Gelip kontrol ederim nasıl olsa.’’ kollarını göğsünde birleştirmiş, otoriter bir şekilde bakışlarını üzerime dikmişti. Ali, söylediğini kesinlikle yapardı.
Masaya oturup telefonumu elime alarak hızla yemek siparişi verdim. ‘’Bak halloldu bile.’’
Karşımdaki sandalyeye yerleşen Ali, ‘’İyi bakalım. Bu arada Neva unutmadan sana bir şey soracağım. Az önce karşıdaki evden çıktın. Boş değil miydi o ev? Birileri mi taşınmış?’’ dedi merakla.
Ali, Baran’ın tuttuğu evden bahsediyordu. Kapısından çıkarken beni görmüş olmalıydı. Neyse ki Baran peşimden gelmemişti. Bana karşı sinirli olduğunu düşünürsek gelmemesine şaşırmalıydım. Yine de ikisinin bir arada olmasını sakıncalı buluyordum. İçime ister istemez bir sıkıntı oturmuştu. Baran’la tam barışmışken kavga etmek kalbimi sızlatıyordu.
‘’Baran… Baran karşımdaki eve taşınmış…’’ dedim mırıldanarak. Baran’ın yakınımda olduğunu bilmek heyecanlanmama sebep oluyor bir yandan da hissettiğim duyguların ağırlığında eziliyordum.
Ali duyduklarıyla şaşırarak kaşlarını çatmıştı. ‘’Asla pes etmeyecek desene.’’ dedi sıkıntıyla. Düşünceli bir şekilde bakışlarını yere çevirmiş, suskunlaşmıştı.
Ölümcül sessizliği bozarak ‘’Bana verdiğin sözü tut Ali. Kavga istemiyorum. Baran’la bir arada yaşamayı öğreneceksiniz.’’ dedim kararlılıkla. Kimseden vazgeçmeye niyetim yoktu.
‘’Seni paylaşmayı uzun süre önce öğrendim Neva. Benim açımdan bir sıkıntı yok. Rahat olabilirsin.’’ yaşadığı acıyı görmemem için bakışlarını kaçırarak konuşmaya devam etti. ‘’Bu arada yarın saat 11.00’de şirkette toplantımız var. Birlikte gitmemiz gerekiyor’’ dedi aceleyle. Ali’nin konuyu değiştirmeye çalıştığını görebiliyordum.
Merakla ‘’Hangi şirket?’’ diye sordum. Ofis işlerinden uzun süredir ayrı kaldığımdan en son neler olduğunu kaçırmıştım.
‘’Hani seni üniversitedeki seminere tek göndermek zorunda kalmıştım. Birlikte gidememiştik. O gün bahsettiğim şirketin yetkilileriyle toplantım vardı. Hukuki danışmanı olmamızı istiyorlar. Aslında bütün şartlarda anlaştık sayılır. Son yaşananlar yüzünden bir türlü tekrar görüşme yapamadık. Bugün aradılar ve yarın toplantı yapmak istediklerini söylediler. Senle de tanışıp artık imza atmak istiyorlar. Eğer kabul edersen bir senelik sözleşme yapacağız.’’
İtiraz etmeden ‘’Olur yarın gelirim.’’ dedim. Ali şaşkın bir şekilde bana bakmaya başladı.
‘’Sözleşmeye bakmak istemez misin? Yani kabul edersek bir sene bu şirkette çalışacağız Neva. Ofisin işleriyle ilgilenemeyeceğiz.’’
Kapının zilinin çalmasıyla yerimden kalktım. Sipariş ettiğim yemekler gelmiş olmalıydı. Sandalyede oturan Ali’nin omzuna dokunarak kulağına doğru eğildim. ‘’Ben ortağıma güveniyorum. Sen çalışmak için uygun bulduysan benim açımdan bir problem yok. Ne de olsa birlikteyiz.’’ söylediklerimle Ali’nin yüzündeki bulutlar dağılmış, yerini kocaman bir gülümsemeye bırakmıştı. Duyduklarına bir hayli sevinmişe benziyordu. Ona eskisi gibi güvenmediğimi düşünmüş olmalıydı.
Kapıya doğru yürürken Ali’nin gülümsemesini bana da bulaştırdığının farkında bile değildim.
***
Yemekten sonra Ali evden gitmişti. Benimle kalmak için fazlasıyla ısrar etmiş, yine de onu iyi olduğuma ikna etmeyi başarmıştım. Son zamanlarda yaşadıklarım yüzünden yalnız kalamayacağımı düşünüyordu. Haklı olabilir miydi? Belki… Zor da olsa kararımı vermiştim. Kimsenin bana acımasını ihtiyacım yoktu.
Salondaki koltuğa kıvrılıp battaniyemi yüzüme kadar çektim. Dışarıda yağmur yağmaya başlamıştı. Damlalar pencerenin camına vuruyor, huzurlu bir ses çıkarıyordu. Bir süre yağan yağmuru izlemiş, gözlerim uykusuzluğa daha fazla dayanamayıp yavaşça kapanmıştı. Son birkaç gündür sürekli ağladığımdan doğru dürüst uyuyamamıştım. Zamanla acının bedenimi terk ettiğini, yerine büyük bir yorgunluk bıraktığını iliklerime kadar hisseder olmuştum.
Uykuya dalar dalmaz rüya gördüm. Kabus demek daha doğru olurdu herhalde. Kendimi Kerem’in mezarı başında buluvermiştim. Özür dilemek için ağzımı açmaya çalışıyordum ama bir türlü sesim çıkmıyordu. Acıyla boğazımı iki elimle kavradım. Sesim içimde hapsolmuştu sanki... Avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum… Neden beni kimse duymuyordu!?... Etrafıma baktığımda tek başıma, ıssız bir mezarlıkta olduğumu görmüştüm. Olduğum yerden uzaklaşmaya çalıştığımda, ayaklarımı hareket ettiremedim. Sanki Felç geçirmiştim. Toprak bataklık gibi beni içine çekmeye başlamıştı. Bedenim gömüldükçe daha çok ağladığımı hissediyordum. Gözlerimden akan damlalar öylesine gerçekti ki...
Yerimden sıçrayarak uyandığımda, nefes nefese kalmıştım. Evimin salonunda uyuya kaldığımı, gözlerim karanlığa alışana kadar anlayamadım. Gördüklerim rüya mıydı yani? Yattığım koltuktan doğrulup, titreyen elimi kalbimin üzerine yerleştirdim. Deli gibi atıyordu. Yanaklarımın ısladığını yeni fark ediyordum. Resmen uykumda ağlamıştım!
Kapıya inen seri yumruklarla telaşla yerimden kalktım. Bu saatte kim gelmiş olabilirdi? Kalp atışlarımın normale bile dönmesine fırsat veremeden kapıya doğru yöneldim.
Karşımda dikilen Baran’ı görmemle derin bir nefes aldım. Artık gözyaşlarıma hâkim olamıyordum. Gördüğüm rüyanın etkisi hala üzerimdeydi.
Baran, ‘’Neva ne oldu sana böyle? Neden ağlıyorsun?!’’ dedi telaşla. Elleriyle yüzümü kavramış korkuyla gözlerimin içine bakıyordu.
‘’Baran…’’ Hıçkırıklarımın arasından konuşmaya çalışsam da pek başarılı olduğum söylenemezdi. ‘’Beni yalnız bırakma… Lütfen…’’ dedim zorlanarak.
Baran, bana sımsıkı sarılarak bedenimi göğsüne yasladı. Bir eli başımı kavrayarak tutmuş, diğer eliyle sırtımı sıvazlıyordu. ‘’Buradayım güzelim hiçbir yere gitmiyorum.’’ dedi yumuşacık bir sesle.
Gözyaşlarım Baran’ın ceketini ıslatırken sıkıca ona sarılıyordum. Dakikalarca öylece kalmıştık. Zamanla nefes alışım düzene girmiş, ağlamam durmuştu.
Ondan istemsizce ayrılıp gözlerine baktım. Baran, ‘’İyisin değil mi canım? Bir yerin mi ağrıyor?’’ dedi telaşla. Bedenimi baştan aşağı süzüyor, yaralanmış olabileceğimi düşünüyordu.
‘’Kâbus gördüm… Günlerdir uyuyamıyorum… Korkuyorum Baran… Rüyalarımda sürekli kendimi Kerem’in mezarı başın-’’
Baran sözümü yarıda keserek ‘’Tamam güzelim. Daha fazla yorma kendini gel otur şöyle.’’ dedi. Elimden tutarak yavaşça beni koltuğa oturttu ve ardından yanıma yerleşti.
Küçük ellerim Baran’ın avuçları içinde kaybolmuştu. Gözlerimse onun mavilikleriyle buluştuğunda, rahatlamaya başladığımı hissettim. Bana öyle sıcak gülümsemişti ki… Korkudan üşüyen bedenim birden ısınıverdi. Sanırım olmak istediğim tek yer Baran’ın yanıydı.
‘’Ben uyuyana kadar yanımda kalır mısın?’’ dedim çekinerek. Çocuk gibi yalnız kalmaktan korkar olmuştum. Endişeyle onun ağzından çıkacak sözlere kulak kesildim.
Baran beni kendine doğru çekerek başımı dizlerine doğru yerleştirdi. ‘’İstesen de gidemem Neva’m.’’ dedi saçlarımı okşayarak. Bu anı uzun süredir bekler gibi ayaklarımı bağdaştırıp, hızla Baran’ın yanına uzandım. Birkaç dakika sonra göz kapaklarım uykusuzluğa yenik düşmüş, istemsizce kapanmıştı. Sonunda huzurlu bir uykunun kollarına kendimi bırakabilmiştim.
***
Mutfaktan gelen seslerle derin uykumdan uyanmıştım. Kaç saattir uyuyordum böyle?! Bütün gece deliksiz bir uyku çekmiş, kâbus görmediğim nadir günlerden birini geçirmiştim.
Yatağımdan doğrulduğum anda başım döndü. Gözlerim mi kararıyordu? Bacaklarımı yatağımdan sarkıtıp oturmaya başladım. Elimi alnıma getirmiş, dairesel hareketlerle baş ağrımı azaltmaya çalışıyordum. Bir süre sonra ağrı azalmış, daha iyi görür olmuştum. Gözlerimi kırpıştırarak odamdaki aynada kendime bakmaya başladım. Uyku sersemliği üstümden yavaşça giderken, yerini hızla meraka bırakıyordu. En son koltukta uyuya kaldığımı hatırlıyordum. Sabahsa gözümü yatağımda açmıştım. Bir dakika… Dün uyurken üstümde pijamalarım yoktu ki benim! Kıyafetlerimi ben değiştirmediğime göre…
‘’Baran!’’ dedim fısıldayarak. Telaşla yatağımdan fırlayıp, merdivenlerin basamaklarını ikişer inmeye başladım. Mutfağa doğru resmen koşmuştum. Nefes nefese kapısının önüne geldiğimde, Baran’ı tezgâhın başında yaktığı omlete saydırırken bulmuştum.
Beni görünce ‘’Günaydın Neva’m! Rahat uyuyabildin mi bakalım?’’ dedi gözünü kırparak. Yüzünde beliren çapkın bakışla, hızla bedenimi baştan aşağı süzmüştü.
Yanaklarımın çoktan kızardığını hissediyordum. ‘’Sen gitmedin mi?’’ dedim utanarak. Aklımdan Baran’ın beni uyurken giydirdiği gerçeği dönüp duruyordu.
‘’Birlikte uyuma şansı yakalamışken mi? Tabi ki gitmedim Neva!’’ dedi kahkaha atarak. ‘’Hem birlikte kahvaltı yaparız diye düşündüm. Bazı aksilikler yaşasam da bence ortalamanın üstünde bir masa oldu değil mi?’’ hazırladığı kahvaltıyı göstererek benden onay bekliyordu.
Yanan omlet ve fazla kızarmış ekmekler haricinde gayet iyi bir iş çıkarmıştı. Baran, mutfakta benim kadar kötü sayıldığından hazırladıklarına bir hayli şaşırmıştım. ‘’Buzdolabında bir şey yoktu. Sen nereden buldun bunları?’’ dedim malzemeleri işaret ederek.
‘’Sen uyurken dışarı çıkıp biraz alış veriş yapmış olabilirim. Ama asıl sürprizi sona sakladım.’’ dedi heyecanla. Baran’ı ne zamandır bu kadar mutlu gördüğümü hatırlamıyordum. O böyle gülümserken kalbim resmen tepetaklak oluyordu!
Üstündeki mutfak önlüğünü çıkarıp salona doğru hızla ilerledi. Geri geldiğinde elinde kocaman bir papatya demeti vardı. En sevdiğim çiçeği unutmamış olmasına duygulanmış, gözlerim dolmuştu.
‘’Etrafta çiçekçi bulmakta zorlandım. Yine de seni papatyasız uyandırmayı düşünemedim.’’ Elime çiçekleri tutuştururken kulağıma doğru eğildi. Sıcak nefesi enseme vuruyor, bütün bedenim ürperiyordu.
Baran fısıldayarak ‘’Tüm çiçeklerden güzel olan Neva’m.’’ dedi ve yanağıma sıcak bir öpücük kondurdu.
BÖLÜM SONU
Evet arkadaşlar bölüm nasıl buldunuz? Sevdiniz mi?
Beğeni ve yorum yapmayı unutmayın
Seviliyorsunuz
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 9.2k Okunma |
572 Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |