19. Bölüm

BÖLÜM 19: MAÇ GÜNÜ.

büşra uzun
busrauzun

 

Bölüm Şarkısı: Sena Şener- Teni Tenime-

Merhaba arkadaşlar. Şarkı seçimimin bu bölümde bir hayli önemi var. Sahne geldiğinde anlayacaksınız. Bölümle birlikte dinlemeniz yazar tavsiyesidir

Bakalım bölümü beğenecek misiniz?

Keyifli okumalar

 

Ali’nin ısrarıyla kendimi basketbol müsabakasının tam ortasında bulmuştum. Yahu ben ne anlardım basketboldan? Geleceğimden öylesine emindi ki, sahaya en yakın mesafeden yer bile ayırtmıştı. Oturduğum anda locada gibi hissettim. Umarım buradan başıma top falan gelmezdi. Bendeki şansla gelirse hiç şaşırmazdım zaten. Neyse ki son anda Müge’yi peşimden sürüklemeyi başarabildim. En azından birlikte sohbet eder, maç boyunca tek başıma sıkılmazdım.

‘’Neva benim gelmem doğru oldu mu sence? Sonuçta Ali seni davet etmişti.’’ Müge sıkıntıyla oflayıp, yanıma oturdu.

Elimdeki kahveyi yudumlarken sırıtıyor, ‘’Bir şey olmaz. Hem Ali’yi izlemek istersin diye düşündüm.’’ dedim göz kırparak. Müge’nin yüzü kızarınca, bakışlarını benden hızla kaçırdı. İlk tanıştığımız gün, Ali’den hoşlandığını anlamış, yine de üstüne gitmek istememiştim. Yakında Müge’den aşk itirafı geleceğine emindim. Ali ise Müge’nin ona olan ilgisinden bihaberdi. Acaba bilerek anlamamış gibi mi yapıyordu? En yakın zamanda Ali’nin ağzını aramayı düşündüm. Bu ikiliye el atsam iyi olacaktı. Romantik bir sinema gecesi ayarlardım mı olur biterdi. Maksat gençlerin gönlü olsun.

Müge, konuyu dağıtmak istercesine ‘’Maç başlayacak galiba.’’ dedi. İki takımın oyuncuları tek tek salona girmeye başlamıştı. Bütün tribün alkışlarla tezahürat yapıyor, yüksek sesten kulaklarım uğulduyordu. Bakışlarımı Müge’nin üzerinden çekip, sahaya doğru baktım. İlk gördüğüm, takım kaptanı olarak en önde gelen Ali’ydi. Heyecanını, oturduğum yerden dahi hissedebiliyordum. Ali’nin bakışları hızla koltuklarda gezinmiş, beni bulduğunda yüzünde geniş bir gülümseme yayılmıştı. Göz göze geldiğimiz anda bende ona gülümseyerek el salladım. Kesinlikle mutluluğunu bulaştıran biriydi Ali. Önemli bir gün olduğunu söylemişti. Uzun yıllardır basketbol oynamış, ilk defe bu sene takım kaptanı seçilmişti. Adını bilmediğim meşhur kupayı almalarına, son bir adım kalmıştı. Bu maçı kazanırlarsa kupa artık onlarındı. Heyecanla ayağa kalkmış, bir yandan alkışlıyor, motive etmek uğruna tezahürat bile yapıyordum. Ali’nin takımının kazanmasını gönülden istemiştim.

Maçın birinci periyodu topun havaya atışıyla başlamıştı. Herkes o kadar hızlı hareket ediyordu ki, topu takip etmekte zorlanıyordum. Neden kimse maçı sunarak anlatmıyordu? Sanırım ekran başında olmayıp, canlı izleyince böyle oluyordu. Cahilliğini çaktırma Neva! Anlıyormuş gibi izle işte. Kahvemi dudaklarıma götürdüğüm an, ilk sayı bizim takımdan gelmişti. Hem de üçlü sayıydı! Tribünden alkışlar kopmuş, oyuncular arsında kısa bir sevinç gösterisinden sonra maç hızla devam etmişti. Kaşlarımı çatarak, sahaya daha dikkatli bakmaya başladım. Basketi atan çocuk neden bu kadar tanıdık geliyordu?

İçtiğim kahveyi bir anda püskürterek tükürdüm. Boğulmamak için öksürüyor, yine de nefesim düzene girmiyordu.

‘’Neva iyi misin!’’ dedi Müge korkuyla. Sırtıma telaşla vurarak bana yardımcı olmaya çalışıyordu.

Öksürüklerimin arasından ‘’Bu o!... Sana bahsettiğim çocuk!...’’ Yüzüm kıpkırmızı olmuş, şaşkınlıkla sahada devam eden maça bakıyordum. Yanılıyordum işte! Bu çocuk kesinlikle Baran’dı. Her gün biriyle çarpışmıyordum ki onu unutayım?

Müge meraklı gözlerle, ‘’Motorla çarptığın çocuk mu? Hani mimarlıktan olan?’’ Bir yandan oyuncular arasında Baran’ı aramaya başladı. ‘’Hangisi peki?’’

Elimdeki bardağı yere koyup, çaktırmadan Müge’ye kim olduğunu göstermeye çalıştım. Kabul ediyorum, Baran’ı karşımda görmeyi beklemiyordum. Acaba burada olduğumu fark etmiş miydi? Saçmalama Neva! Maç hızla ilerliyor, sayılar peş peşe geliyordu. Bu tempoda bir de seni mi görecekti? Belki de görse, tanımazdı. Nefesimi tutarak maçı izlemeye başladım. Kalbim neden böyle hızla atıyordu? Kesin kahveyi doğru içemediğimdendi. Başka ne olacaktı!

‘’Neva bu çocuk çok yakışıklıymış ya. Hani zengin züppenin tekiydi?’’ dedi Müge hayran bir sesle. Gülümseyerek Baran’ı izliyor, gözlerini sahadan alamıyordu.

‘’Yok canım… Bahsettiğim gibi kendini fazlasıyla beğenmiş biri…’’ dedim omuz silkerek. Baran’a kaçamak bakışlar atıyor, ustalıkla top sürmesini izliyordum.

‘’Valla karakterini bilemem ama harbiden iyi görünüyor.’’

‘’Çok beğendiysen maçtan sonra tanışırsın Müge.’’ dedim sinirle. Neden durduk yere sesimi yükseltiyorum? Kendine gel kızım! Sana ne kim kimi beğenmiş!

Müge imalı bir şekilde bana bakmaya başladı. ‘’Sen bu çocuktan hoşlanıyor musun?’’ Yüzündeki yarım gülümseme gözümden kaçmamıştı.

‘’Hayır. Ayrıca neresinden hoşlanayım daha tanımıyorum bile.’’

‘’Ha tanısan hoşlanırsın yani.’’

‘’Müge!’’ dedim sinirle. Resmen bilerek damarıma basıyordu. Diline düşmüştüm bir kere, kurtuluşum yoktu.

‘’Tamam tamam bir şey demedim.’’ dedi kahkaha atarak. ‘’Ama şuraya yazıyorum havada aşk kokusu var.’’

Göz devirerek maçı izlemeye devam ettim. Daha fazla Baran hakkında konuşmasam iyi olacaktı. Onunla tanıştığımı Müge’ye anlatmakla iyi mi yapmıştım acaba? Müge ile yurtta birlikte kalıyorduk. Bir gece konu konuyu açmış, kendimi yaptığım kazayı anlatırken bulmuştum. Kız sohbetinden öteye geçmemesi gerekiyordu! Nereden bilebilirdim Baran’ın tekrar karşıma çıkacağını? Neyse… Sakin olmalıydım. Maç biter, bu mesele de kapanır giderdi.

Gergin bakışlarla oyunu izlemeye çalışıyordum. Bütün odağım gitmiş, dikkatim çoktan dağılmıştı. Müge koluma heyecanla vurduğunda, Ali’nin sayı attığını fark ettim. Yüzüme yerleştirdiğim gülümsemeyle, telaşla alkışlamaya başladım. Maçın son dakikalarına girilmişti. Berabere gittiğimizden her sayı artık daha da önemliydi. Bir anda Ali’nin attığı sayıyla öne geçmiş ve maçı kazanmıştık! Bitiş düdüğü çaldığında, oyuncular kaptan olan Ali’nin üzerine doğru koşarak atladı. Salonda resmen kargaşa çıkmış, tribünler ayağa kalkarak sevinçle bağırmaya başlamıştı.

Orta yaşlı bir adam, elinde tuttuğu bronz kupayı sahanın ortasına doğru getirdi ve oyuncuların eline tutuşturdu. Takım coşkuyla kupayı havaya kaldırmış, birbirlerinin üstüne çıkarak sevinç naraları atıyorlardı. Sanırım erkeklerin kazanma sevinci böyle oluyordu.

Seyircilerden bazıları, maçın bitmesiyle oyuncuların yanına gitmiş, birebir kutlama yapıyordu. Birkaç takım oyuncusu ise salondan dışarı çıkıyordu. Müge yerinden kalktı ‘’Hadi Neva Ali’nin yanına tebrik etmeye gidelim.’’ diyerek sahaya doğru yeltendi. Müge’yi, arkasından yavaş adımlarla takip ediyordum. Hızla sahaya göz gezdirmiş, Baran ortalarda olmadığına kanaat getirdiğimde içim rahatlamıştı. Belki de çoktan salondan gitmişti.

Müge, Ali’nin yanına vardığında elini uzatıp çekingen bir sesle ‘’Tebrik ederim.’’ dedi. Ali, ilk defa kıza bakarak gülümsedi ve kazanmanın vermiş olduğu mutlulukla Müge’ye sıkıca sarıldı.

Ali coşkuyla tebrikleri kabul ediyordu. Sevinçten resmen ağzı kulaklarındaydı. Müge’yse sarılmanın şokuyla, fazlasıyla heyecanlandırmışa benziyordu. Ali’den böyle bir tepki beklemediği aşikârdı.

İnsanların arkasında sıramı beklerken Ali ile göz göze gelmiş, Müge’nin yanından ayrılıp bana doğru yürüdü. Aramızdaki mesafeyi geniş adımlarıyla kapadı. Bir anda hızla belimden kucaklamış, ayaklarımı yerden kesmişti. ‘’Kazandık Neva’m. Kupa bizim artık!’’

Havalandırmakla kalmayıp, etrafında döndürmeye başlayınca ‘’Ali yavaş düşeceğim!’’ dedim kahkaha atarak. Beni yere sağ salim indirdiğinde kollarımdan tutarak ‘’İzledin mi maçı? Nasıldı?’’ dedi heyecanla. Resmen çocuk gibi seviniyor, gözlerinden ışık saçılıyordu. Birazdan ağlarsa hiç şaşırmazdım. En son ne zaman Ali’yi bu kadar mutlu gördüğümü hatırlamıyordum.

‘’Mükemmeldi tabi ki kaptanım!’’ dedim kocaman gülümseyerek. Ona gururla bakarken, sırtıma gelen topun acısıyla gülümsemem yüzümde donup kaldı. Sinirle arkamı dönmüş, bir çift mavi gözle karşı karşıya kalmıştım.

’Bak sen kimler varmış burada. Maketime çarpan kız ha?’’ dedi Baran soğuk bir sesle. Bakışlarını Ali’ye benim üstümde hızla gezdirdi. Yavaşça yere düşen topu alıp, yanımıza doğru geldi. Bu adam her yerden çıkmak zorunda mıydı?

Ali, yüzümün düştüğünü görünce kaşlarını çatarak Baran’a baktı. ‘’Siz nereden tanışıyorsunuz?’’

‘’Kendisi maketimi mahvetti de.’’ dedi omuzlarını silkerek. Baran, resmen gözlerimin önünde beni Ali’ye gammazlıyordu.

Ali’nin kollarının arasında çıkarak, sinirle bakışlarımı Baran’a çevirdim. ‘’Çöpe attığın maketi!’’ dedim kendimi savunarak. Gözlerimin önünde o çok önem verdiği maketi çöpe attığını hatırladım.

‘’Sen çarpmana kadar gayet iyi durumdaydı. Jüriden geçer not alamadığım için maket çöpe gitti. Belki de sen olmasaydın geçecektim-‘’

‘’Bir dakika! Burada tam olarak ne oluyor anlatır mısınız?’’ dedi Ali ellerini havaya kaldırarak. Baran’ın sözünü yarıda kesmiş ve aramıza girmişti.

‘’Ben arkadaşa maketini taşırken motorla hafifçe çarptım. Böyle söyleyince kötü gibi duruyor ama en son bıraktığımda makette de kendisi de gayet iyi durumdaydı!’’ kollarımı göğsümde birleştirmiş, Baran’a beni ispiyonladığı için ölümcül bakışlar atıyordum.

‘’Hafif mi!’’ dedi Baran sinirle gülerek. ‘’ O zaman kolumda neden iz kaldı güzelim? Maketimin akıbetine hiç girmiyorum zaten.’’

Suçluluk duygusuyla gözlerimi kaçırarak yere doğru diktim. İlk defa suskunlaşmak zorunda kalmıştım. Baran, bana söyleyecek söz bırakmamıştı ki! Oysa kazayı yaptığım gün ondan özür dilemiştim. Daha ne istiyordu bu çocuk benden?!

Ali kafası karışmış bir şekilde ikimize birden bakmaya başladı. Neyse ki Müge araya girerek gergin ortamı yumuşatmış, konuyu değiştirmişti.

‘’Olan olmuş artık. Önümüze bakalım değil mi? Bu arada ben Müge? Sen?’’ Elini Baran’a uzatmış, tanışmak için hevesle ilk adımı atmıştı.

Müge’nin elini gülümseyerek sıkıp ‘’Baran. Memnun oldum.’’ dedi. Baran’a bak sen! İstediği zaman gayet de kibar olabiliyordu. Bir bana mı aksi davranıyordu yani? Neyse… En iyisi hiç muhatap olmamaktı. Belli ki yıldızımız ilk günden itibaren barışmamıştı!

Baran, bakışlarını Ali’ye çevirerek, ‘’Çocuklar kutlama yapalım diyor. Bizim mekâna gidelim mi?’’ diye sordu. Ali, başını olur anlamında sallayınca yanı başındaki Müge’ye döndü. ‘’İstersen sen de gelebilirsin.’’ Sırıtarak kıza bakıyor, aklınca beni yok sayıyordu! Sinirden gözüm seğirmeye başlamış, sakinleşmek için derin nefesler alıyordum.

Ali yanıma yaklaştı ve kolunu boynuma doladı. ‘’Hadi o zaman gidelim.’’ dedi rahatça.

Baran, bakışlarını bize çevirdiği anda yüzü düştü. Müge’ye gülücükler atan halinden eser kalmamıştı. Onu böyle görünce Ali’ye daha fazla sokuldum. Zafer kazanmış olmanın mutluluğuyla başımı dikleştirdim. Adama cevabını işte böyle verirler Baran Aktürk.

 

***

 

Basket takımıyla birlikte Karaköy’de bir mekâna gelmiştik. Restoran-bar karışımı, güzel bir yere benziyordu. Geniş ve ferahtı. Etraftaki insan profili düzgün görünüyor, herkes kendi âleminde takılıyordu. Sanırım akşam saatlerinde canlı müzik dahi yapılıyordu.

Takımdaki çocuklar gelir gelmez farklı masalara dağılmış, mekânda buldukları kızlarla kaynaşıyordu. Müge bile bir anda arkadaş canlısı oluvermişti! Baran, kızın koluna girmiş, bütün masalarda dolaştırıyor, tek tek arkadaşlarıyla tanıştırıyordu. En sonunda karşı masamızda soluğu almışlardı.

Masada yalnız başıma ayakta dikilirken, Ali içeceklere yanıma geldi. Müzik başladığından bağırarak konuşmuş, ‘’Sıkılmıyorsun değil mi?’’ diyerek elindeki bardağı bana doğru uzatmıştı.

Sesimi duyabilmesi için kulağına doğru eğilerek konuştum. ‘’Hayır, gayet iyiyim. Bu arada beni çağırdığın için teşekkür ederim.’’

‘’Sensiz hiçbir yere gitmem Neva.’’ dedi göz kırparak. Bende ona gülümseyerek bardağı dudaklarıma getirdim. Etrafı incelemeye başladığımda bakışlarım Baran’a takıldı. Tam karşımdaki masada oturmuş, resmen gözlerini üzerime dikmişti. Neden sinirle bana bakıyordu?! Yanı başında Müge, heyecanla bir şeyler anlatıyor, Baran’sa asla onu dinlemiyordu. Sürekli elindeki içki bardağını kafasına dikmekle meşguldü. İçkisini her bitirdiğinde, garsondan bir yenisini istiyordu.

Bir süre gözlerimizi kaçırmadan birbirimize baktık. Yanaklarımın ısındığını, kalbimin atışlarının düzensizleşmeye başladığını hissettim. Birimiz pes edecek, başını çevirmek zorunda kalacaktı. Nedense asla bu Baran olmuyordu.

Baran’a bakmaya son verip, merakla Ali’ye döndüm. ‘’Siz Baran’la uzun süredir mi tanışıyorsunuz?’’

Ali bana doğru yaklaşarak sesini duyurmak için yüksek sesle konuşmaya başladı. ‘’Basket takımında tanıştık. Maçlara gelseydin sende görürdün Neva. Uzun süredir birlikte oynuyoruz. İyi çocuktur Baran.’’ dedi başıyla oturduğu masasını göstererek.

‘’Sorma çok iyi çocuk.’’ dedim göz devirerek. ‘’Benden uzak olsun da.’’

Ali gülerek içkisindeki son yudumu içti. ‘’Yıldızınız barışmadı galiba.’’

Sadece omuz silkmekle yetindim. Bakışlarım istemsizce Baran’a doğru kaymış, masasının boş olduğunu görmüştüm. Müge’de ortalıklarda yoktu. Etrafa hızla göz gezdirdiğimde, dans pistinde onları dans ederken buldum. Gayet iyi anlaşıyorlardı. Müziğin ritmine ayak uydurmuşlar, fazlasıyla eğleniyorlardı. Baran’ın ustalıkla yönlendirmeleriyle Müge’nin ayakları yerden kesilmiş gibi görünüyordu.

‘’Bak sen Müge’ye… Bugünü bekliyormuş resmen...’’ dedim sinirle mırıldanarak. Hareketli parçanın yerini, daha yavaş ritimli bir müzik alınca birbirlerine daha da sokuldular. Dans pistinin kalabalıklaşmasıyla görüş açım kısıtlanmış, onları zar zor seçer olmuştum.

‘’Dans edelim mi Ali?’’ dedim bir hışımla. Ali teklifime şaşırmış, öylece bana bakıyordu. ‘’Sen dans etmeyi sevmezsin ki Neva.’’

‘’Bugün edesim geldi işte. Beni mi kıracaksın.’’ dudaklarımı büzerek çoktan Ali’yi kolundan çekiştirmeye başlamıştım.

Peşimden beni usulca takip etmiş, pistin tam ortasına kadar yürümüştük. Baran’ları görebileceğim bir yerde durduğumuzdan emin olunca, Ali’yle dans etmeye başladım.

Dans konusundaki beceriksizliğim kendini hızla belli etmişti. Tabi ki Ali’nin ayağına basmıştım. ‘’Çok özür dilerim Ali.’’ dedim mahcup bir ifadeyle.

Ali gülerek ‘’Bunu göze aldım. Anın tadını çıkarıyorum. Rahat ol sen.’’ dedi. ‘’En son ilkokulda seni dans ederken görmüştüm. O günden beri gelişme var aslında.’’

‘’Dalga geçme.’’ diyerek Ali’nin omzuna vurdum. Ne hallere düştün Neva ya… Dans etmek benim için kırbaçlanmak gibi bir şeydi. Ah… Her şey şu merakım yüzünden başıma geliyordu! Arkamdan birinin bana çarpmasıyla, kendime saydırmaya son vermek zorunda kaldım.

‘’Eş değişikliğine ne dersiniz?’’ dedi Baran. Ali ve bana onay bekleyen gözlerle bakıyordu. Hangi ara arkamda belirmişti anlamamıştım. Ali, olur anlamında başını sallamasıyla kendimi Baran’ın kollarında buluverdim.

Mekândaki şarkı değişmiş, Sena Şener’in Teni Tenime çalmaya başlamıştı. Bu şarkı fazlasıyla erotik değil miydi?! Hay benim şansıma…

Baran’dan gözlerimi kaçırarak, heyecanımı fark etmemesini umuyordum. Beni her defasında kendine doğru çekiyor, adeta kaçacak yer bırakmıyordu. En sonunda yanağı yanağıma değmiş, istemsizce gözlerim kapanmıştı. Kim bilir dışardan nasıl görünüyorduk. Dans etmekten çok sarılıyor gibiydik. Kalp atışlarım iyice hızlanmış, nefes alış verişim düzensizleşmişti. Neden hiç konuşmuyordu?

Cesaretimi toplayıp ‘’Özür dilerim. Yara izi kalmasını istemezdim.’’ dedim kulağına doğru fısıldayarak. Kaza yüzünden içten içe suçluluk duyuyordum. Acaba nasıl bir iz kalmıştı?

Gözlerimiz buluştuğu anda nefesim kesildi. Sıcak nefesini yüzümde hissediyor, tüylerim diken diken oluyordu. ‘’Senden bir izim olduğu için mutluyum Neva.’’ dedi boğuk bir sesle.

Gülümseyerek ona bakıyordum. Söyledikleri hoşuma gitmişti. ‘’Ayrıca tebrik ederim. Güzel bir maçtı.’’

Sıkıntıyla nefes vermiş, ‘’Sevgilini tebrik et. Kaptan olarak iyi iş çıkardı.’’ Baran, gözlerini benden kaçırıp, etrafı izlemeye başladı.

Düşünmeye fırsat bırakmadan ‘’Ali benim sevgilim değil.’’ dedim hızlıca. Hevesimi böylesine belli ettiğim için yüzüm utançla kızarmıştı. Bana olan öfkesinin sebebi Ali miydi gerçekten? Kesinlikle bu yanlış anlaşılmayı düzeltmeliydim.

Bir kaşını yukarı kaldırmış, yüzünde şaşkın bir ifade belirmişti. Sessizce dans ediyor, Baran’ın dalgınlığını anlamlandırmaya çalışıyordum. En sonunda yüzüne kocaman bir gülümseme yayılmıştı.

Bana iyice sokularak kulağıma doğru eğildi. ‘’Seni bir şekilde affederim güzelim.’’ dedi. Sesi öylesine derindi ki bedenim ürperivermişti. Başımı yukarı kaldırıp maviliklerine merakla bakmaya başladım. Gözleri dudaklarımda takılı kalmış, yine de konuşmaya devam etmişti.

‘’Resmini çizmeme izin verirsen.’’

 

Bölüm Sonu

Evet arkadaşlar bölüm nasıldı? Umarım beğenmişsinizdir.

Uzun bir bölüm oldu. Yine kendi rekorumu kırdım diyebiliriz.

Beğeni ve yorum yapmayı unutmayın yazarınızı mutlu edin

Seviliyorsunuz

 

 

Bölüm : 30.12.2024 16:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...