
Bölüm Şarkısı: Dolu Kadehi Ters Tut- Dilerim ki
Merhaba arkadaşlar :)
Çok güzel bir bölümle karşınızdayım. Yazarken bir hayli eğlendim. Bakalım beğenecek misiniz?
Keyifli okumalar
Leyla’yı evde bırakıp, şirkete geçmeye karar verdiğimizde Baran, birlikte gitmeyi teklif etmişti. İtiraz edecek olduğumda otoriter bir sesle, ‘’Aynı yere gidiyoruz Neva. Biner misin arabaya…Lütfen…’’ demişti. Bakışları öylesine ikna ediciydi ki, aksini söylemeye cesaret edemedim.
İşe, motor yerine arabayla gittiğimiz için mutluydum. Giydiğim topuklu ayakkabılarla motor asla tercihlerim arasında olmazdı.
Yola çıkalı yaklaşık yirmi dakika olmuştu. Baran’ın düşünceli tavrı karşısında istemsizce geriliyordum. Arabanın içindeki derin sessizlik sinir bozucuydu. Ne bekliyordun Neva? Sabahın köründe adamın evini bas, yetinmeyip kardeşine yakalan, üstüne eski defterlerin açılmasına sebep ol! Bence hala laf sokmadığı için şanslı bile sayılırdım.
Kardeşiyle konuşmama takılmış olabilir miydi? Sanmıyorum. Leyla öylesine meraklıydı ki… Ardı ardına sorularına maruz kalmış, kaçmama asla fırsat vermemişti. Leyla’ya, olan biteni baştan sona anlatmaktan başka çarem kalmamıştı. Ne yani, kızcağıza yalan mı söyleseydim? Baran’ın ilk tanıştığımız zamanlarda bana karşı sıcak davranmadığı gerçeğini göz ardı edemezdim.
‘’Saklıyor musun? Yani seni çizdiğim resim… Hala duruyor mu?’’ Baran, dikkatle yüzüme bakıyor, bir yandan da arabayı kullanmaya çalışıyordu. Yol boyunca konuşmayıp, neden bir anda yıllar önce çizdiği resmi sormuştu? Sanki aklı başka yerde gibiydi. Gerçek düşüncelerini saklamakta üstüne yoktu.
Gözlerimi kaçırarak pencereden dışarı bakmaya başladım. ‘’Yaktım. Beni terk ettiğinde… Çizimi yaktım…’’ dedim mırıldanarak.
Başını salladı ve bakışlarını hızla üzerimden çekti. ‘’Yaktın.’’ dedi imalı bir sesle. Baran’ın soğuk tavrı sinir bozucuydu. Hesap sorar gibi davranması hiç hoş değildi. Arabanın hızı giderek artarken, sırtım oturduğum koltuğa daha çok yapışıyordu.
‘’Ne bekliyordun Baran? Anılarımıza her baktığımda daha da üzülmemi mi?!’’
Bana cevap vermeden öylece yolu seyretmeye başladı. Direksiyonu fazlasıyla sıktığını, eklemlerinin beyaza dönmesinden görebiliyordum.
‘’Baran! Kendi kendime daha ne kadar konuşacağım!?’’
Gerilen omuzları ve sinirle sıktığı çenesiyle, yüzüme bakmadan arabayı sertçe kullanmaya devam etti. Sanki beni yok sayarsa, öfkesinin azalacağına inanıyordu.
‘’Baran!’’ dedim bağırarak.
Ani bir frenle öne doğru atıldım. Tekerleklerin acı sesi kulaklarımda çınlamış, sonunda arabayı durdurmayı başarmıştı.
‘’Seni terk ettiğimi… Sürekli… Yüzüme mi vuracaksın Neva?’’ kendine hâkim olabilmek için kelimelerin üstüne basa basa konuşuyordu. Gözlerimiz buluştuğunda içinde biriken acıyı dindirmek istedim. Onu yakan acı, benim de kalbimi parçalıyordu.
‘’Öyle bir niyetim yok.’’ dedim sakince. Yavaşça Baran’ın kavradığı direksiyona doğru uzandım. Elini tuttuğumda, ona daha yakından bakmaya başladım. ‘’Kötü anılarımın yerine yenisini koymak istiyorum Baran.’’
Baran’ın gözleri dolmasına rağmen gülümsemeye çalışıyordu. ‘’Bu yeniden resmini çizebilirim demek mi oluyor?’’
Yüzümde kocaman bir tebessüm yerleştirdim. Başımı olur anlamında sallayarak ‘’Neden olmasın.’’
‘’Neva…’’ adımı fısıldayarak söyledi ve bir süre suskunlaştı. Bakışlarını yere dikerek ‘’Bana yeniden şans verdiğin için… Asla pişman olmayacaksın...’’
***
Şirkete vardığımızda ikimizde odalarımıza çekilmiş, sessizce yanımdan ayrılmıştı. Baran, çaktırmamaya çalışsa da resmi yaktığım için bir hayli üzüldüğünü görebiliyordum. Çizimi yaptığı günü hatırladığımda yüzümde kocaman bir gülümseme yayıldı. Baran, en mükemmeli olması için öylesine uğraşmıştı ki, saatlerce put gibi dikilmek zorunda kalmıştım. Okul bahçesinde ışığın iyi olduğunu söylediğinde itiraz etmeden peşine takılmıştım.
Baran bir ağacın altında, beni de tam karşısına oturtmuştu. Saatler geçmesine rağmen tepki vermeden elindeki kâğıtları karalayarak çizgiler çiziyor, asla konuşmuyordu. Öylesine ciddi dururken gerilmemek elimde değildi. Hareket etmeye başladığımda Baran’ın bir bakışıyla tekrar eski konumuma geri dönüyordum. Bu çocuk kesinlikle bakışlarıyla beni etkisi altına alıyor, kendimi onun isteklerini yerine getirirken buluyordum.
‘’Ne kadar kaldı Baran?’’ diyerek sıkıntıyla iç çektim. Çilem ne zaman son bulacaktı?
Sorumu cevaplamak yerine ‘’Başını yamuk tutuyorsun güzelim.’’ dedi. Yerinden kalkmış, eliyle çenemi kavrayarak yukarı doğru kaldırmıştı. Aniden bana dokunmasının şaşkınlığıyla heyecanla mavi gözlerine bakmakla yetinmiştim. Sessizce onun hareketlerini izliyordum. Bir yandan saçlarımı düzeltiyor, yüzümün her detayını aklına kazımaya çalışıyordu.
Baran elini üzerimden çekerken bilmiş bir tavırla başını salladı. ‘’Sanat bu canım. Zamanla ölçmen çok yanlış.’’
Yeniden ağacın altına giderek hızla yere çömeldi ve çizim defterini eline aldı. Aceleyle son dokunuşları yapmaya çalışıyordu. Uzun süre hareketsiz kalacağıma dair güveni yoktu. İşini en iyi şekilde bitirme gayretindeydi.
Merakla Baran’ı çalışırken inceliyordum. ‘’Sen iç mimar mısın dış mı? Peki, her mimar el çizimi yapabiliyor mu?’’ sorularımı nefes dahi almadan ardı ardına sıraladım.
Baran resme devam ediyor, bir yandan da bana cevap veriyordu. ‘’Dış mimar diye bir şey yok Neva. Ben mimarlık okuyorum. Çizim yeteneğime gelirsek… Ne yaparsın fazla yetenekliyim...’’ diyerek sırıtmaya başladı. Anlaşılan Bay Ego yine iş başındaydı. Gözlerimi devirerek duruşumu dikleştirdim.
‘’Fazla güveniyorsun kendine. Ya yaptığın çizimi beğenmezsem?’’ dedim kaşlarımı havaya kaldırarak. Gülümsemem yüzüme yayılmıştı. Ona meydan okurken fazlasıyla eğleniyordum.
Başını çiziminden kısa bir an kaldırıp, ‘’Beğeneceksin.’’ dedi kendinden emin sesiyle. Baran’ın tek kelimesi karşısında gülümsemem donmuş, sadece yutkunmakla yetinmiştim. Açık havaya rağmen bedenimi ateş basıyor, yanaklarım kızarıyordu. Öyle bir tonlamayla konuşmuştu ki, kalbimin atışlarını kulaklarımda duyuyordum. Bakışlarım istemsizce ne yaptığını fazlasıyla bilen ellerine doğru kaydı. Her hareket ettiğinde gömleğinin kolları yukarı doğru kayıyor, kusursuz teni ortaya çıkıyordu. Arada kâğıtların arkasına sakladığı mavi gözlerini üzerime dikip, hemen geri çekiyordu. Saatlerdir konuşmadan elindeki işe odaklanmıştı. Baran’la tanıştığım günden bu yana ilk defa ciddi olduğunu görüyordum. Oldukça şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Acaba başka kimlerin resmini çiziyordu? Belli ki ilk seferi değildi. Ne yaptığını bilen tavırlarıyla fazlasıyla çekici göründüğünün farkında olduğuna emindim. Kim bilir başka ne numaraları vardı? Gözlerimi kırpıştırarak aklıma gelen düşüncelerden sıyrılmaya çalıştım. Baran’ın başkalarıyla yaptıkları beni ilgilendirmezdi.
Baran’ın gülümsemesi yüzüne yayılmış, bir anda büründüğü ciddi havadan eser kalmamıştı. ‘’İşte bitti.’’ dedi. Hevesle oturduğu ağacın altından kalkıp, koşar adım yanıma geldi.
‘’Beğenmezsen söyle ama tamam mı?’’ korku dolu gözlerle bana bakıyor, çizimini göstermeye çekiniyordu.
‘’Baran artık verir misin elindekini?’’ Hala ikilemde kaldığını görünce inatla tuttuğu defteri çekerek hızla aldım.
Karşımda, hayatımda gördüğüm en güzel portre vardı.
‘’İnanmıyorum. Bu çok… Çok… Güzel Baran…’’ resmen nefesim kesilmiş bir şekilde tuttuğum resme bakıyordum. Ben bu kadar güzel miydim yani? Sanki kara kalemle daha farklı bir Neva olmuştum. Kesinlikle sanatçının katkısı büyüktü. Bunu fark etmemek aptallık olurdu.
‘’Model güzel olunca resim de iyi oluyor.’’ Baran mutlulukla bana bakıyordu. Çizimini beğenmeme çocuk gibi sevinmiş, onay almak hoşuna gitmişti.
‘’Şimdi bu resim benim mi oldu?’’ heyecanla gözlerine bakmaya başladım. Kesinlikle hayatımda aldığım en güzel hediyeydi.
‘’Evet senin güzelim. Nasıl olsa bende çok var.’’ dedi omuz silkerek. Kalan çizim malzemelerini yerden topluyor, bir yandan da çantasına sıkıştırmaya çalışıyordu.
Yüzümü buruşturarak Baran’ın söylediklerini anlamaya çalıştım. ‘’Sende çok mu var?’’
‘’Evet. Seni ilk gördüğüm andan itibaren çizmeye başladım. Sadece seni çiziyorum.’’ nefesimi kesercesine gülümseyerek bana baktı.
‘’Görmeden de çizebiliyorsan neden saatlerce modellik yapmamı istedin?’’ Kendimi kandırılmış hissettiğimden, sesim fazlasıyla yüksek çıkmıştı. Ne yani, bütün gün güneşin altında durmam boşuna mıydı?!
Baran, çantasını sırtlanarak yerden usulca kalkmış, burnumun dibine kadar gelmişti. Hiç olmadığı kadar yakınımdaydı. Sıcak nefesinin yüzüme vurduğunu hissettim. Yakın mesafede durdukça aklım karışıyordu. ‘’Tabi ki seninle vakit geçirmek içindi Neva. Hem kendini şanslı saymalısın. Model olmak için bana yalvaran kızların sayısını bir bilsen.’’ dedi göz kırparak. Dudaklarına yerleştirdiği yarım gülümsemesiyle beni etkisi altına almaya çalışırken son derece başarılıydı.
Bakışlarını gözlerimden çekip yüzümde yavaşça gezdirdi. ‘’Hoşça kal Neva. Seninle çalışmak bir zevkti.’’
Baran yanımdan ayrılırken, aklım da kalbim de karmakarışıktı. Öylece ardından bakıyor, nefesimin düzene girmesini bekliyordum. Ne yapacağımı bilemeden, okulun bahçesinde dikilip kalmıştım.
Kimdi bu çocuk? Nereden çıkmıştı karşıma? Neden onunlayken kalbim böylesine atıyordu? Baran’ın yanlış adam olduğuna dair bir sürü sebep sıralayabilirdim. Başarılı, yakışıklı, zengin, belli ki fazlasıyla yetenekli, kızların üstüne düştüğü bir adamdı. Yıllarca böyle erkekleri eleştirmemiş miydim? Şimdi ne oluyordu da kalbime söz geçiremiyordum?
Bakışlarım yavaşça elimdeki çizime doğru kaydı. Kendimin birebir kopyası haricinde kâğıtta başka bir not daha vardı.
‘’Beni arayacaksın güzelim.’’ yazıyordu. Altında da bir cep telefonu numarası vardı.
Baran haklı olabilir miydi? Gerçekten onu arayacak mıydım? Aklım asla yapma Neva diyordu. Baran gibi bir adamın etrafında kızlar eksik olmazdı. Bu tip erkekler ilgi manyağı, egolu, şımarığın teki olurlardı. İstediğini elde edince de vay âşıklarının haline. Artık onun için herkes gibi oluverirdin. Oyuncağından sıkılıp bir köşeye atana kadardı sevgileri. Bunca gerçekler varken Baran’dan hızla kaçmam gerekiyordu. Hatta onu görünce yolumu bile değiştirmeliydim.
Peki ya kalbim? Söz dinler miydi? İlk defa böylesine attıktan sonra, eskisi gibi olması hiç kolay değildi.
Baran beni bilinmezliğe doğru sürüklüyordu. Benimse elimden hiçbir şey gelmiyordu.
***
‘’Neva daldın gittin iyi misin?’’ dedi Ali. Sesiyle geçmişten beni çekip çıkarmış, gerçek hayata döndürmüştü. Karşımdaki masada oturuyor, dikkatle beni süzüyordu.
Sabah şirkete geldiğimde ilk iş yeni odama yerleşmeye başlamıştım. Bu esnada Ali isyan ederek odamdan içeri girmiş, elinde tuttuğu kutuyu masaya fırlatır gibi koymuştu. ‘’Mehmet Bey’le aynı yerde falan kalamam ben! Adam o kadar yaşlı ki sürekli bağırarak konuşmam gerekiyor. Sesim kısılacak neredeyse! Neva lütfen kurtar beni!’’ diyerek tam karşıma kurulmuştu. Ali öyle acıklı bakıyordu ki onu kıramamış, odamı paylaşmayı kabul etmiştim.
Aynı odada çalışmanın kötü yanları vardı elbette. Artık yalnız değildim ve asla ne düşündüğümü belli etmemem gerekiyordu. Hele de Baran’la olan anılarımı düşündüğümü asla! Aklımı kurcalayan resim meselesini düşünürken geçmiş anılarım gözümde canlanmış, istemsizce dalıp gitmiştim. Ali bendeki değişimi hemen anlamış, sorular sormaya başlamıştı. Tabi ki ona aklımdan geçenleri söylemeyecektim.
‘’İyiyim Ali. Yarın ki ihale dosyası sende miydi? Sözleşme maddeleri incelemek istiyordum.’’ Konuyu değiştirerek dikkatimi işe vermek istemiştim. Oturup Baran’la olan meselelerimizi Ali'yle konuşmayacaktım.
‘’Evet bende. Gece çalışmak için yanıma aldım. Birazdan çıkacağım. Kopyası var mı bilmiyorum. Henüz bu şirketin düzenine alışamadım.’’ dedi bıkkın bir şekilde. Daha ilk günden eski ofisimizi özlemiş gibiydi.
‘’Birlikte bakalım o zaman. Bana gidelim mi?’’ dedim yerimden kalkarak. Ceketimi giymiş, çoktan çantamı elime almıştım. Ali ise hala boş gözlerle oturduğu yerden beni izliyordu.
Omuz silkerek ‘’Baran’la gidersin diye düşünmüştüm.’’
‘’Sen çalışmak istiyor musun istemiyor musun?’’ dedim sinirle. Her hareketimi Baran’la mı yapacaktım ben?
Ali gülümseyerek yanıma geldi. ‘’Tabi ki istiyorum Neva.’’
***
Salonumdaki sehpanın üzeri dosyalarla doluydu. Hazırladığım acı kahveyi Ali’ye uzatırken ‘’Uzun bir gece olacak gibi.’’ dedim somurtarak. Ali’nin yanına bağdaş kurarak oturmuştum. Şirket avukatlığının ağır iş yükü, ilk günden kendini hissettiriyordu.
Ali, benim aksime enerji doluydu. Yere oturarak uzun bacaklarını halıya doğru uzatmıştı. Beyaz gömleğini kollarını kıvırmış, kravatını çıkartmıştı. Üstündeki takım elbisesine rağmen gayet rahat görünüyordu. Elimdeki kahve bardağına uzanıp aldı ve hızla başına dikerken ‘’Az mı uykusuz gecelerimiz oldu Neva Hanım? Çabuk unuttun galiba.’’
‘’Sanırım yaşlanıyorum Ali. Bünyem kaldırmıyor.’’ dedim göz devirerek. En kalın dosyayı kucağıma almış, şirketin bilançolarına göz atmaya başlamıştım.
Ali dikkatle elindeki kâğıtları karıştırmaya başladı. ‘’Yarın ki ihale oldukça önemli. En yüksek teklifi vermeyi düşünebiliriz. Yoksa şirketin durumu sıkıntıya girebilir. Uzun süredir inşaat piyasası durgun. Bu işin taşeronluğunu alırsak şirket için güzel bir fırsat olur.’’
Başımı sallayarak Ali’ye hak verdim. Onunla aynı fikirde olmayı seviyordum.
‘’Bana öyle bakarsan çalışamam ama Neva.’’ Dosyadan başını kaldırmış, gülümseyerek bana bakıyordu.
Hızla gözlerimi Ali’den kaçırdım. Çalan zil imdadıma yetişmiş, koşar adım kapıyı açmaya gitmiştim.
Karşımda dikilen Leyla’yı görünce bir hayli şaşırdım. Berbat görünüyordu. Saçı başı dağılmış, ağlamaktan makyajı akmıştı.
‘’Leyla ne oldu sana böyle! İyi misin?!’’ Telaşla koluna girerek düşmemesi için onu tutuyordum.
‘’Abim evde yoktu. Aklıma sen geldin Neva. İçeri girebilir miyim?’’ dedi yalpalayarak. Fazlasıyla içtiğinden ayakta durmakta zorlanıyordu.
‘’Gel tabi ki. Neler olduğunu anlatacak mısın Leyla!?’’
Omuzlarını silkerek salona doğru yürümeye başladı. Bir anda kendini Ali’nin karşısındaki koltuğa külçe gibi bırakmıştı. Ali ise yüzünü buruşturarak Leyla’ya bakıyordu. ‘’Kim bu kız Neva ve neden burada?’’
Leyla, Ali’nin sesini duyunca bakışlarını ona doğru çevirdi. Evde olduğunu yeni anlamışa benziyordu. ‘’Sen Ali olmalısın.’’ dedi kaşlarını çatarak. Dikkatle Ali'yi baştan aşağı süzüp ‘’Abim senden daha yakışıklı.’’
Ali sinirle oturduğu yerden kalkıp, ‘’Yoksa Baran’ın kardeşi mi bu?’’ dedi dişlerini sıkarak. Leyla’yı kale almıyor, gözlerini üzerime dikmiş cevap vermemi bekliyordu. Tam anlatacakken Leyla benden önce davrandı.
‘’Evet benim abim Baran. Neva’nın erkek arkadaşı… Sevgilisi…’’ konuşurken kelimeler ağzından yuvarlanıyor, sırıtarak Ali’ye bakıyordu.
Ali kollarını göğsünde birleştirmiş, kızın başında dikilivermişti. ‘’Nasıl da belli kardeşi olduğun. Aynı küstah tavır sende de var.’’
Leyla sinirle yerinden kalkmaya çalıştı. İlk denemesi yeterli olamayıp tekrar koltuğa çökmüş, ikinci denemesinde ayağa kalkmayı başarmıştı. ‘’Sensin küstah!’’ der demez Ali’nin üzerine doğru eğildi ve bir anda gömleğine kustu!
Olaylar öyle hızlı gerçekleşiyordu ki olduğum yerde kalakalmış, Leyla ve Ali’yi izliyordum. Ali’nin pahalı beyaz gömleğinin son hali berbat görünüyordu. Şok içinde ikimiz de Leyla’ya bakıyorduk.
Ali öfkeyle kızı kolundan tutmuş, tiksinerek yüzüne bakıyordu. Leyla’nın durumuysa hiç iyi görünmüyordu. Resmen rengi beyaza dönmüştü. Tam yere düşecekken son anda Ali yakalamış, kafasını yere vurmaktan kurtarmıştı.
‘’Hemen banyoya götür. Çok kötü görünüyor!’’ dedim telaşla. Ali, Leyla’yı kucakladığı gibi aceleyle merdivenlerden çıkmaya başladı. Arkalarından korkuyla onları takip ediyordum.
Ali ilk iş Leyla’yı soğuk suyun altına sokmuştu. İkisi de ıslanıyor ama Leyla hala uyanmıyordu.
‘’Ali ambulans falan mı çağırsam neden ayılmıyor!?’’
‘’Sakin ol Neva. Birazdan kendine gelir.’’ dedi Ali. Bir yandan da Leyla’nın suratına hafifçe vuruyordu. Yavaşça gözleri aralayan Leyla, Ali’nin ellerini iterek ‘’Ne vuruyorsun be!’’ dedi bağırarak.
Uyandığını görünce içim rahatlamış, derin bir nefes vermiştim. Ali’nin omzuna dokunarak ‘’Teşekkür ederim. Sen olmasaydın daha kötüsü olabilirdi.’’
‘’Olan benim gömleğime oldu.’’ dedi sıkıntıyla. Bir yandan üstünü çıkarmaya başladı. Artık yarı çıplak kalmıştı.
Leyla’yı bu hale getiren sebep neydi bilmiyordum. İlk halinden daha iyi göründüğü kesindi. Alttan gelen zil sesiyle banyodan çıkmak zorunda kalmış, ikisini yalnız bırakmıştım. Merdivenleri aceleyle inip, kapıya inen seri yumruklara yetişmeyi son anda başardım.
Kapıyı açtığımda Baran korku dolu gözlerle bana bakıyordu. ‘’Neva! Leyla’ya ulaşamıyorum! Gidebileceği her yere baktım! Senin haberin var mı-‘’ Bir anda konuşması yarıda kaldı ve donuk gözlerle arkama bakmaya başladı. Baran’ın baktığı yere doğru başımı çevirdiğimde Leyla’yı üzerinde bornozumla Ali’nin kucağında gördüm. Üstelik Ali’nin gömleği de yoktu!
Baran bir hışımla, ‘’Bırak lan kardeşimi!’’ diyerek evden içeri daldı.
BÖLÜM SONU
Uzun bir bölüm oldu umarım beğenmişsinizdir :)
Yorum ve beğenilerinizi esirgemeyin. Yazarınızı mutlu edin :)
Seviliyorsunuz
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 9.2k Okunma |
572 Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |