21. Bölüm

BÖLÜM 21: CEZAEVİ EĞLENCELİ BİR YER.

büşra uzun
busrauzun




Merhaba arkadaşlar :)

Sürprizlerle dolu bir bölümle karşınızdayım :)

Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum :)

Bölüm Şarkısı: Soner Avcu-Yalnızlıklar-

Keyifli okumalar

Baran bir hışımla, ''Bırak lan kardeşimi!'' diyerek evden içeri daldı.

Leyla, abisinin sesini duymasıyla ayılması bir olmuştu. Yaşadığı anlık şoka rağmen Ali'nin kucağından hızla indi ve üzerlerine doğru gelen Baran'ı kolundan yakaladı.

''Abi ne yapıyorsun saçmalama istersen!'' korku dolu gözlerle bakıyor, Ali'nin önünde durarak Baran'ın öfkesinden onu korumaya çalışıyordu.

Baran, ''Çekil kenara sen karışma!'' diyerek sertçe kolunu savuşturdu. Leyla'dan ayrılmakla kalmayıp, kızı bir kenara da itmişti.

''Ne oldu Baran! Kardeşinle kaynaşıyorduk işte! Neden ortamı bozuyorsun?'' dedi Ali sırıtarak. Kollarını göğsünde birleştirmiş, vücudundaki bütün kaslar ortaya çıkmıştı. Ali, yarı çıplak karşımızda dikilmekten adeta zevk alıyordu. Baran'ı sinirlendirmek içten içe hoşuna bile gidiyordu. Ali'yi tanıyorsam eline geçen kozu sonuna kadar kullanacaktı.

Baran, daha fazla dayanamadı. Ali'nin alayla gülümseyen suratına sert bir yumruk indirdi. Ali, gelen darbeyle yere doğru sendeleyip, düşmekten son anda kurtuldu. Baran, hızla üzerine doğru yürümüş toparlanmasına fırsat vermemişti. ''Ne diyorsun lan sen! Neva bitti, sıra kardeşime mi geldi şerefsiz herif!'' diyerek öfkeyle bağırdı. Belli ki attığı yumruk, rahatlamasında yeterli olmamıştı.

Ali, yavaşça doğruldu ve kanayan dudağını elinin tersiyle sildi. Bakışları Leyla'ya kaymış, ''Kardeşin güzel kızmış ama!'' dedi kahkaha atarak. Baran, duyduklarıyla resmen gözü dönmüş, elleri titremeye başlamıştı. Bir hışımla Ali'nin boğazını kavradı. Tehdit dolu sesiyle ''Seni öldürürüm! Elimde kalırsın oğlum!''

Öne doğru atılıp Baran'ın elini var gücümle tuttum. Onu Ali'den ayırmaya, bir yandan da ikna etmeye çalışıyordum. ''Baran ne yapıyorsun bırak çocuğu! Öldürecek misin?!'' dedim telaşla. Ali'nin yüzü, dakikalar geçtikçe daha da kızarıyordu. Resmen boğulmasına ramak kalmıştı! Baran, son anda sertçe Ali'yi yere fırlattı. Ona tepeden bakarak, parmağını salladı ve ''Neva'ya dua et sen!'' dedi.

Ali acıyla boğazını kavradı. Duvara arkasını yaslamış, öksürüklerinin arasından nefes almaya çalışıyordu. Leyla çoktan korkuyla yüzünü elleriyle kapatarak ağlamaya başlamıştı. Zavallı kız, yaşadığı şoku atlatmakta zorlanıyordu.

Ali'nin yanına çömeldim. Bir yandan sırtına vuruyor, nefes alabilmesi için dua ediyordum. Öksürükleri kesilmeye başladığında ancak rahatlayabildim. Kulağına doğru eğilerek, ''Ali git üstünü giy böyle durma.'' dedim. Ali ile göz göze gelmiş, konuşmadan aramızda anlaşmıştık. Hızla yerden kalkıp, misafir odasına doğru yürüdü. Baran, sinirle dişlerinin arasından tıslar gibi konuşmaya başladı. ''Bu adamın senin evinde kıyafeti mi var Neva!'' dedi.

Kollarımı iki yana açarak Baran'a bağırmaya başladım. ''Evet var! Takıldığın nokta bu mu Baran? Leyla'nın halini görmüyor musun!?''

Baran, öfkeyle saçlarını çekiştirdi. Sakinleşmek için gözlerini kapatmış, derin bir nefes almıştı. ''Neva! Ali'nin kıyafetleri senin evinden çıkıyor, hadi onu da geçtim... Bir bakıyorum yarı çıplak adamın kollarında kardeşimi buluyorum ve ben takılmayayım öyle mi?!''

Leyla, cevap vermeme fırsat bırakmadan, ''Abi lütfen yanlış anlıyorsun. Açıklayabilirim.'' dedi mahcup bir sesle.

''Seninle sonra konuşacağım.'' Baran'ın ölümcül bakışıyla, Leyla anında susmak zorunda kalmıştı.

''Baran kızın suçu yok. Çok sarhoştu ve Ali'de ona yardım etti.'' Sakince olanı biteni anlatmaya çalışıyordum ama Baran asla beni dinlemiyordu. Bakışlarını, koridordan üstüne kazağını geçirerek yanımıza gelen Ali'ye dikmişti.

Ali, ''Özlemişim senin aldığın kıyafetleri giymeyi Neva.'' dedi kocaman gülümseyerek. Ah Ali! Gerçekten sırası mıydı bunu söylemenin! Bu çocuk fazlasıyla canına susamıştı!

Baran, Ali'yi sertçe yakalarından tuttu ve burnunun dibine kadar girdi. ''Sen beni gel öldür diyorsun ama!''

Ali'nin yüzündeki gülümseme bir anda dondu. Baran'ın ellerinden çevik bir hareketle kendini kurtardı. ''Yeter artık Baran! Şovunu fazlasıyla yaptın. Al kardeşini git buradan.''

''Sana mı soracağım lan ne yapacağımı?! Ben değil sen gideceksin!''

Baran'ın söyledikleri Ali'yi asla etki etmiyor, ikisi de salonumun ortasında öylece dikilmeye devam ediyordu. Derin sessizliğin içinde, birbirlerine öldürecekmiş gibi bakıyorlardı.

Ali suskunluğunu bozan taraf oldu. ''Kolay mı sanıyorsun Baran! Öyle çok gitmek istiyorum ki... Tıpkı senin yıllar önce gittiğin gibi. Ortadan yok olmak istiyorum. Duygularımdan kaçabileceğimi bilsem... Bir dakika bile durmazdım.'' dedi meydan okurcasına.

''Seni asla sevmeyecek bir kadının yanında sevgi dileniyorsun Ali. Acınacak haldesin.'' dedi Baran. Ali'yi baştan aşağı süzmüş, küçümser bakışlarını teker teker üzerinde gezdirmişti.

Ali'nin sinirlenmeye başladığını gerilen omuzlarından görebiliyordum. ''Sevdiğim kadın uğruna, kardeşim dediğim adamı arkamda bıraktım. Biliyor musun Baran, artık pişman bile değilim. Çocukluk aşkımı elimden aldın lan sen!'' Yüksek sesle bağırıyor, yıllarca içinde tuttuğu öfkeyi serbest bırakıyordu. Aniden yumruğunu sert bir şekilde Baran'ın gözüne doğru indirdi. Gelen darbeyle Baran'ın kaşı yarılmıştı. ''Kendimden daha çok sinirliyim sana! Beni dönüştürdüğün adamdan nefret ediyorum!'' dedi Ali.

''Suçlayacak birini arıyorsun. Yaptıklarının altında her gün eziliyorsun. Gözlerindeki pişmanlık öyle derin ki Ali. Sen bile saklayamıyorsun.'' Baran yüzünü buruşturmuş, şakaklarından aşağı doğru akan kanı önemsememişti. Sadece hayal kırıklıyla Ali'ye bakıyordu.

''Neva'yı üzdüğüm için ölesiye pişmanım. Ama senin için değilim Baran. Benim kadar sevmedin çünkü. Sen Neva'yı sevdiğini sanıyorsun ya... Âşıksın ya hani... Neva'da açtığın izlerden haberin bile yok senin!''

Ali'nin sözünü hızla kesip, ''İkiniz de hemen evimden çıkıyorsunuz! Hem de hemen!'' dedim otoriter bir sesle. Ali'yi bıraksam, bileklerimdeki izlerden bahsedecek kadar gözü dönmüştü. En iyisi ikisinin de evimi terk etmesiydi! Bu adamlarla ancak yokluklarında baş edebilirdim.

Bütün gözler üzerime çevrildiğinde, kollarımı göğsümde birleştirdim ve başımı dikleştirdim. Kararlı durmalı, bu kavgayı bir an önce bitirmeliydim.

Baran, kısa bir an yüzüme baktı ve hızla kapıyı arkasından sertçe vurup gitti. Onun gitmesini istememe kırılmıştı. Baran'ın iyiliği için yapmak zorundaydım. Ali'nin anlatacaklarından korkuyordum işte. Bıraksam, geçmişte intihar ettiğimi bile söyleyecekti! Risk almaya hiç gerek yoktu. Bu gece burada sonlanmalıydı.

Bakışlarım Leyla'ya kaydığında hiç iyi olmadığını fark ettim. Leyla'nın toparlayabilmesi için Baran'ın kesinlikle gitmesi gerekiyordu. Bu öfkeli haliyle kızın üzerine fazlasıyla gider, durumunu daha da kötüleştirebilirdi.

Ali, omuz silkerek ''Neva, yarın ihalede görüşürüz.'' dedi. Kavganın asıl sebebinin kendisi olmadığını ispat etmek istercesine normal davranmaya çalışıyordu. Yaşadığı duygu değişimlerine şaşırmamak elimde değildi. Sessiz kaldığımı görünce, bakışlarını Leyla'ya doğru çevirdi. Kızın halinin kötü olduğunu yeni fark etmiş gibiydi. Ali, üzüntüyle gözlerini Leyla'dan hızla kaçırdı. Baran'ı sinirlendirmek amacıyla kardeşini kullandığına pişman olmuşa benziyordu. Başını yere eğerek yavaşça evden dışarı çıktı.

Leyla öylece salonun ortasında dikiliyor, üzerinden tır geçmişe benziyordu. ''Leyla iyi misin canım? Gel üstünü değiştirelim üşüteceksin.'' diyerek koluna girdim. Kız hala üzerinde bornozumla, titreyerek duruyordu.

Sessizce yatak odama geçmiş, verdiğim pijamaları giymesine yardım etmiştim. Sadece Baran ve Ali'nin kavga etmesiyle bu hale gelmiş olamazdı. Kesinlikle bu gece Baran'dan bile sakladığı şeyler yaşadığını düşünüyordum. Leyla'yı yatağa oturttuğumda, karşısındaki koltuğa geçip, gözlerine bakmaya başladım.

''Neler olduğunu bana anlatmak ister misin?'' dedim yumuşak bir sesle.

Leyla yavaşça yutkundu. Ağlamaktan kızarmış gözleri, tekrardan buğulanmıştı. ''Neva öyle canım yanıyor ki...'' derin bir nefesle akmaya hazırlanan gözyaşını sertçe sildi. ''Ailemi meğerse hiç tanımıyormuşum.''

''Nasıl yani?'' dedim merakla.

''Annem ve babam boşanıyorlar. Bu duruma şaşırmıyorum elbette. Hiçbir zaman iyi anlaşamıyorlardı. Beni yıkan annemin yaptıkları oldu.''

Sessiz kalıp, konuşmaya devam etmesi için oturduğum koltuğun arkasına yaslandım. Leyla, durgun bakışlarla gözünü kırpmadan karşı duvara bakıyordu. Belli ki öğrendiği gerçek her neyse onu derinden sarsmıştı.

Bir anda yüzünü acıyla buruşturdu. Elini karnına doğru getirip sancısını bastırmaya çalıştı. İki büklüm olsa da konuşmaya devam etti. ''Bugün eve gittiğimde ortalık yangın yeri gibiydi. Eşyalar yerlerde, etraf cam kırıklarıyla doluydu. Hep kavga ederlerdi ama bu başkaydı Neva... Annem... Babamın onu öldürmemesi için yalvarıyordu...''

Duyduklarım beni de sarsmış, Leyla'nın elini tutmuştum. Gözlerinin önündeki görüntünün vahameti, sesinin titremesinden anlaşılıyordu. ''Leyla...'' dedim mırıldanarak. Kelimeleri seçmekte zorlanıyordum.

''Biliyor musun bir an babam, annemi öldürürse üzülür müyüm diye düşündüm...'' dedi acı dolu bir sesle. Leyla'nın gözleri, annesinden bahsederken nefretle parladı. Bakışlarındaki öfke öylesine gerçekti ki... Anne kızı bu hale getiren sebebi merak etmemek elimde değildi.

''Leyla o senin annen. Böyle söyleme-''

''O benim hiçbir şeyim değil.'' diyerek kestirip attı. ''Tek varis olabilmem için... Her şeyi yapar o kadın. Kimseyi sevemez. Varsa yoksa kendi çıkarları...'' konuşmaya devam edebilmek için kendini zorluyordu. ''Bu kadar ileri gidebileceğini ben bile düşünemezdim Neva... Annem, ona anne bile demek içimden gelmiyor ya... Abimi öldürtmeye çalışmış...''

Kaşlarımı çatarak korkuyla oturduğum koltuktan hızla kalktım. Leyla'nın yanı başında dikiliyordum. Leyla ile Baran üvey kardeşti. Yine de bir insan... Hele de Leyla gibi bir kızın annesi, bunu nasıl yapabilirdi?! ''Baran'ı öldürtmek mi?! Nasıl olabilir bu?!'' dedim korkuyla.

Leyla anlattıkça elleri titriyor, gözyaşlarını artık tutamıyordu. ''Abim ceza evindeyken bir adam ayarlamış. İçerdeyken işini bitirmesi için bildiğin tetikçi tutmuş. Benim annem dediğim kadın işte böyle biri Neva. Bugün onun gerçek yüzüyle karşılaştım.''

Nasıl? Leyla ne diyordu böyle? Duyduklarım gerçek olabilir miydi? Aklım inanmakta güçlük çekiyordu. ''Baran... Biliyor mu?''

''Hayır, abimin hiçbir şeyden haberi yok. Babamın abim Türkiye'ye gelir gelmez neden barışmak istediğini şimdi anlıyorum. Meğer çektiği vicdan azabındanmış. Karısını yeni tanıyor belli ki.''

Öğrendiklerim canımı yakmakla kalmıyor, artık nefes almakta dahi zorlanıyordum. Leyla gibi gerçeklerin altında ezilip kalmıştım. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başladı. Yerimde duramayıp, odanın içinde hızla volta atmaya başladım.

''Leyla, Baran hiç mi şüphelenmemiş? Ya hapisteyken başına bir şey gelseydi?''

''Bilmiyorum. Onu görüşe gittiğimde bana yaşadıklarından bahsetmiyordu. Neva düşündükçe aklımı yitirecek gibi oluyorum. İki sene boyunca nasıl hayatta kalmayı başardı! Aklım almıyor!'' dedi korkuyla. Leyla öylesine vicdan azabı çekiyordu ki... Annesinin yaptıkları yüzünden, kendisini suçlayıp duruyordu.

Yanına oturdum ve omuzlarından onu tutarak gözlerinin içine bakmaya zorladım. ''Leyla. Senin suçun değildi. Sen de yeni öğrenmişsin. O günlerde elinden bir şey gelmezdi.''

Bakışlarındaki korkuya rağmen cesareti topladı ve duyacaklarına hazırlanmaya çalıştı. ''Abim, sana cezaevinden hiç bahsetti mi Neva?''

''Sadece içerisinin eğlenceli bir yer olduğunu söylemişti... Baran işte...'' Acıyla gülümsemeye çalışıyor, gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu. Kalbim daha fazla ne kadar yaralanabilir derken, her defasında beni şaşırtmayı başarıyordu.

Düşündükçe, kendime olan öfkem çığ gibi büyüyordu. Baran, benim yüzümden girdiği ceza evinde hayatta kalmaya çalışarak kim bilir ne zorluklar yaşamıştı?

Leyla'nın mavi gözlerinde bir an Baran'ı görür gibi oldum. Öylesine aynıydı ikisinin mavilikleri. Abisinin neden hapiste olduğunun bile farkında değildi. Leyla gerçekleri bilse bir daha yüzüme bakar mıydı acaba?

***

Sabah uyanır uyanmaz Leyla'ya kahvaltı hazırladım. Gece benimle kalmış, sabahında kontrol ettiğimde bebekler gibi uyuduğunu görmüştüm. Bütün gece hıçkırarak ağladıktan sonra geç saatte uykuya ancak dalabilmişti. Yatağının yanındaki komodinin üstüne hazırladığım kahvaltı tepsisini sessizce koyup, üzerine not kâğıdını iliştirdim. Kahvaltısını yapması için onu tatlı bir şekilde uyarmış, akşam görüşebileceğimizi, şimdiyse işe gitmek zorunda olduğumu yazmıştım. Aslında Leyla'yı yalnız bırakmak istemiyordum. Ah şu ihale işi olmasaydı! Şirket için önemli bir gündü ve Ali kesinlikle kazanmamız gerektiğini söylemişti. Bu iş yüzünden Leyla ile vakit geçiremediğime üzülüyordum. Bütün gün aklımın onda kalacağını bilmenin sıkıntısıyla iç geçirdim.

Dışarı çıkar çıkmaz Baran'ın evine merakla bakmış, arabasını park yerinde görememiştim. Aceleyle kapısının önüne gidip, ziline uzun uzun bastım. Kapıyı açan yoktu. Çoktan gitmiş olabilir miydi? Penceresinden içeri doğru göz atmaya çalıştığımda, evde kimsenin olmadığını emin oldum. Bana söylemeden işe gitmesine bozulacakken, dün Ali'yle birlikte ikisini evimden kovduğum gerçeği tokat gibi yüzüme çarptı. Bir de giderken sana selam mı verseydi Neva! Baran'a alışmasan iyi olur kızım. Bak böyle ortada kalırsın işte!

Topuklu ayakkabılarıma rağmen koşar adım arabama doğru yürüdüm. Şansım varsa ihalenin yapılacağı yere geç kalmadan yetişebilirdim. Benim şansım var mıydı? Orası meçhuldü.

***

Navigasyonla zor zor bulduğum konferans salonundan içeriye girdiğimde hızla etrafa göz gezdirdim. Sahnede uzun bir masada vardı ve ihaleyi yönetecek kişiler oturuyordu. Yoksa çoktan başlamışlar mıydı? Ah Neva ya! Bir kere de şaşırt be kızım! Telaşla etrafa bakmaya başladım. Bütün koltuklar şirketlerin isimlerine göre özel olarak ayrılmıştı. Lider Grup Aş.'nin yazısını görmemle Baran'la göz göze gelmem bir olmuştu. Kalp atışlarım hızlanmış, heyecandan nefesim kesilmişti. Baran'ı takım elbise giyeceğini asla tahmin etmemiştim! Sakin olmalı, bir an önce kendimi toparlayıp onu dikizlemekten vazgeçmeliydim. Gözlerim söz dinlemiyordu ki! Yanına gidene kadar bakışlarımı asla çekmemiş, o da aynısı benim üzerimde yapmıştı. İtiraf ediyorum takım elbiseli Baran bambaşka bir olaydı! Onu spor kıyafetleriyle görmeye öyle alışmıştım ki, başka türlü hayal etmemiştim. Kesinlikle ömür boyu takım giyebilir, bende onu hayranlıkla izleyebilirdim!

Yanına yaklaştığımda Baran'la birlikte şirketten Mehmet Bey'in de geldiğini son anda fark ettim. Adam Baran'la Ali'nin arasına oturmuş, ateş hattı gibi ortada kalmıştı. Herkese hafif bir baş selamı vererek boş olan koltuğa yerleştim. Kalan tek yerin Baran'ın yanı olması işimi hiç kolaylaştırmıyordu.

Yerleşirken bir yandan çantamdan dosyaları çıkarmaya çalışıyor, istemeden fazlasıyla ses yapıyordum. Salondaki birkaç kişinin kınayan bakışlarına rağmen pes etmedim. Resmen boyumdan büyük çantayla savaş içerisine girmiş, en sonunda bütün dosyaları çıkartmayı başarabilmiştim. Hay aksi! Şimdi de kalemim yere düşmüştü!

Eğilerek kalemimi almaya çalışıyor, kısa kolum ne yazık ki yere uzanmamda yeterli olmuyordu. Uzun bir kolun yardımıma yetişmesiyle çilem artık son bulmuştu. Baran, oturduğumuz yerin dar mesafesinden dolayı burnumun dibine kadar girip, kalemi başarıyla almıştı.

Elindeki kalemi bana vermeden önce ''Leyla nasıl?'' diye sordu üzgün bir sesle.

Bir an boğazım düğümlenmiş, Baran'ın maviliklerine bakmaya başlamıştım. ''Daha iyi.'' dedim sessizce. Leyla, uyumadan önce abisine olan biteni anlatmamam için bana söz verdirtmişti. Kız kesinlikle haklıydı. Üvey annesinin yaptıkları öğrenirse, Baran'ı artık kimse tutamazdı.

Başını sallamakla yetinip, bakışlarını kürsüye doğru çevirdi. Mesafeli davranmasını bekliyordum ama canımın böylesine yanması... Hiç adil değildi.

İhalede teklifler art arda geliyordu. En iyi teklifi bizim şirket adına Ali yapmış, üzerine yeni bir teklif de gelmemişti. Böyle giderse kazanmamız kaçınılmazdı.

Salonda bir anda hareketlendi ve iki sıra arkamızda oturan bir şirketten yeni bir teklif geldi. Herkesin bakışları, teklifi veren Ener Grup A.Ş.'ye doğru kaydı. Siyah takım elbiseli adamlardan oluşan topluluğa doğru göz attım. Başları olduğunu düşündüğüm adamın yüzündeki sırıtış, hiç hoşuma gitmemişti. Sanki buraya ait değil, başka bir dünyadandı. O ve adamlarının tekinsiz görüntüleri, etrafa tehlike saçıyordu.

Yanımda oturan Baran'ın bedeni gerilmiş, dizlerinin üzerindeki ellerini yumruk yapmıştı. Bense hala adamlara bakarken, Baran hızla önüne doğru dönmüştü. Öfkelenmesinin sebebi verilen teklifse, Ali gayet halledebilirdi. Bu ihaleye iyi çalışmıştık ve daha iyi teklif verebilecek durumda olduğumuzu biliyordum.

Ali tam elini kaldıracakken Baran onu durdurdu. ''Çekiliyoruz Ali.'' dedi sertçe.

Ali şaşkınlıkla bir bana, bir de Baran'a bakıyordu. ''Baran, daha iyi teklif verebiliriz biliyorsun.''

''Sana çekiliyoruz Ali dedim!'' Baran'ın neden böyle davrandığını kimse anlamamıştı. Ali, öfkeyle elindeki dosyayı kapatıp koltuğuna yaslandı. Baran'ın emri altında çalışmak onu fazlasıyla zorluyordu. Acaba Baran, Ali'ye dün ki kavga yüzünden mi inatlaşıyordu? Sanmıyorum. Baran özel meseleleri işine karıştırmayacak kadar disiplinli biriydi. Mehmet Bey'le göz göze geldiğimde, onun bakışlarından da ne olduğunu anlayamamış bir ifade vardı. En yüksek hisse sahibi Baran iken, itiraz etmenin anlamı olmadığını hepimiz biliyorduk. Son sözü Baran söyleyecekti.

Bu esnada Ener Grup, ihaleyi kazanan şirket olmuştu. Salonda alkışlar koparken, Baran hızla yerinden kalkarak ''Hadi Neva burada işimiz bitti. Şirkete dönüyoruz.'' dedi telaşla. Kolumdan çekiştirerek oturduğum yerden beni kaldırmış, kapıya doğru sürüklüyordu.

Ali, sinirle salonu çoktan terk etmiş, Mehmet Bey'de onun arkasından gitmişti. Baran'sa hala kolumdan tutarak beni dışarı çıkartmaya çalışıyordu. Dosyaları çantama sıkıştırmaya çalışırken, ''Senin neyin var Baran! Ne bu acele? Ayrıca ihalede neden öyle davrandın? Gayet de biz kazanabilirdik.''

Baran cevap veremeden arkadan gelen sese doğru ikimiz de başımızı çevirmiş, ''Baran Bey bir selam vermeden mi gideceksiniz?'' diyen adamı görmüştüm. İhaleyi alan şirketin patronu olduğu, yanındaki adamların tavırlarından anlaşılıyordu.

Baran sessiz kalıp, adamın yanına kadar gelmesini bekledi. Bakışlarındaki soğukluk buz gibiydi. Onu, hiç bu kadar tetikte görmemiştim. Ali'yle kavga ederken bile, böylesine gergin olmazdı.

Adam yüzündeki tehlikeli gülümsemesiyle bakışlarını üzerimde gezdirdi. Tepeden tırnağa bedenimi süzmüş, en sonunda elini tokalaşmak için uzatmıştı. ''Siz Neva olmalısınız.'' dedi.

Baran aniden kolumdan sertçe çekip beni arkasına aldı. Adamla arama girerek, kavga etmeye hazır bir şekilde, önümde adeta siper olmuştu. ''Sakın ona bulaşayım deme! Sakın!''

BÖLÜM SONU

Evet arkadaşlar nasıl bir bölümdü? Yine bolca sürpriz sonlu oldu sanki. Umarım beğenmişsinizdir :)

Beğeni ve yorum yapmayı unutmayın. Yazarınızı mutlu edin :)

Seviliyorsunuz

 

Bölüm : 03.01.2025 18:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...