
Merhaba arkadaşlar:)
Bomba gibi bir bölümle geldim. Yıldızlara dokunmayı ve yorum yapmayı unutmayın.
Bölüm Şarkısı: Afedersin – Fatih Erkoç-
Keyifli okumalar
Kelimeler boğazımda düğümleniyordu. İnsan intihar ettiğini nasıl açıklardı ki!? Yaptığım hatayla yüzleşmek böylesine canımı yakacağını bilmiyordum. Eğer zamanı geri alabilseydim... Asla yaşamaktan vazgeçmezdim.
Baran kolumu incitmekten korkarcasına tutuyordu. Bakışlarını yavaşça yüzümde gezdirdi ve kaşlarını çatarak acıyla bana baktı. Gözleri dolmuş, konuşmaya nereden başlayacağını kestirememişti.
''Ne zaman oldu bu?'' dedi kısık bir sesle. Bakışlarını teker teker kollarımdaki izlerde gezdirdi. Cevabını duymaktan korkuyor, yine de sormadan edemiyordu.
''Ayrıldığımızda boşluğa düşmüş gibi hissettim. Hayatımdaki herkesin beni terk ettiğini düşündüm. Ailemden sonra sen de gitmiştin. Bak Baran... Yaptığım yanlıştı... Psikolojik yardım da aldım. Tedavimi oldum-''
Baran sözümü kesercesine beni kendine doğru çekti ve sıkıca bedenime sarıldı. Kaybetme korkusunu delice yaşıyordu. ''Özür dilerim Neva! Özür dilerim aşkım. Daha önce gelmediğim için... Çok özür dilerim!...'' Hıçkırarak ağlıyor, göğsü her konuştuğunda sarsılıyordu. Baran'ı daha önce böylesine acı çekerken görmemiştim. Ona daha da sokulup kokusunu hasretle içime çektim.
''Senin suçun değildi Baran...'' dedim kulağına doğru fısıldayarak. Gözyaşlarım yanaklarımdan hızla akarken, buruk gülümsememle geniş omuzlarını sıvazladım. Sanki ruhum rahatlamış, kuş gibi hafiflemiştim. Artık saklayacak sırrım kalmamıştı. Gerekten özgür hissetmek güzeldi.
Baran yavaşça benden ayrıldı ve yüzümü nazikçe elleriyle kavradı. Başını alnıma dayamış, titreyen göz kapaklarını kapatmıştı. ''Eğer seni kaybetseydim... Kendimi asla affetmezdim... Yaşayamazdım Neva...''
''Bak karşındayım. Yaşıyorum ve seninleyim.'' dedim yumuşak bir sesle. Onu ikna etmek ve sakinleştirmek istiyordum. Kimse vicdan azabı çekmemeliydi. Hele de Baran asla. Doktorumun dediği gibi çocukluk travmam tetiklenmiş, büyük bir hata yapmıştım.
''Benimlesin.'' diyerek kendi kendine telkinde bulundu. Gözlerini hafifçe aralayıp şefkatle bana baktı. Yanağımı incitmekten korkarak, parmaklarının ucuyla sevmeye başladı. Deniz mavisi gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuş, kaybetme korkusu bütün benliğini sarmıştı.
''Neden?... Neden bana anlatmadın Neva?''
''Sen bana her şeyi anlatıyor musun?'' sitemli bir şekilde kendimi geriye doğru çektim. Hala sorularıma cevap vermekten kaçıyor olması canımı sıkıyordu. Baran, uzaklaşmama fırsat vermeden başımı göğsüne dayadı ve sırtımı sıvazlamaya başladı.
''Bütün sorularına cevap vereceğim ama tek şartla.'' dedi kararlılıkla. Derin bir nefes vererek, ''Artık benden hiçbir şey saklamayacaksın güzelim!''
Başımı olumlu anlamda sallamakla yetindim. Bu sözü tutmak sandığımdan zor olacaktı. Leyla'nın söyledikleri hala kulaklarımdan gitmiyordu. ''Abim gerçekleri asla bilmemeli Neva!'' Baran, üvey annesinin onu öldürmek için yaptıklarını öğrenseydi, işte o zaman katil olabilirdi! Kardeşine sonuna kadar hak veriyordum.
Sadece susmakla yetindim ve Baran'a daha sıkı sarıldım. Burnuma dolan kokusunu gülümseyerek içime çekmiş, gözlerimi huzurla kapatmıştım.
Anlatmalıydım... Baran'a üvey annesinin yaptıklarını kesinlikle anlatmalıydım!... Yaptığım hatanın bedelinin böylesine ağır olabileceğini tahmin edememiştim... Keşke zamanı geri alabilme gücüm olsaydı. İşte o zaman bugüne geri döner, bütün gerçekleri Baran'ın yüzüne haykırır, belki de kaderimizi değiştirebilirdim.
***
Gün yavaşça ağarmaya başladı. Dışarıda lapa lapa kar yağıyor, bütün doğa manzarasını beyaz örtüyle kaplıyordu. Başka bir gün olsa mutlulukla izleyeceğim tablo, şimdiyse sadece hüznümü pekiştiriyordu. Bütün gece ikimizde uyumamış, odadaki koltuklarda karşılıklı oturuyorduk. Baran'ın büyük uğraşla yakmayı başardığı şömineye yakın olan kanepeye kıvrılmış, hazırladığım acı kahveye surat asarak bakıyordum. Asla Baran'ın yaptıkları gibi olmamıştı. Acaba bir yudum bile almamasının sebebi bu muydu? Ölümcül sessizliğimizi bozmaya çekiniyordum. Keşke tek derdim yaptığım kötü kahve olsaydı...
Baran, İki eliyle kavradığı bardağı sıkıca tutmuş, donuk bakışlarla yanan ateşi izliyordu. Saatlerdir konuşmaktan imtina ettiğinden, yanan odunların çıtırtısı haricinde odada ses çıkmamıştı. Yüzü öylesine ifadesizdi ki, ne düşündüğünü anlayamıyordum. Sonunda konuşmaya karar verdiğinde bütün dikkatimle onu dinlemeye başladım.
''Serkan'la cezaevinden tanışıyorum. Pek hoş hatıralarımız yok birlikte.'' dedi tek düze sesiyle. ''Serkan karanlık bir adam Neva.'' Bakışlarını yanan ateşten çekip, maviliklerini kısa bir an yüzümde gezdirdi. Sertçe yutkunup konuşmaya devam ederken, gözlerini benden kaçırdı. Çoktan uzaklara dalmıştı. ''Yeraltı dünyasında doğmuş, büyümüş. Babası tanınan mafya liderinden. Oysa yaramaz ve söz dinlemeyen bir çocuk gibi.''
Sesimi çıkarmadan onu dinlemeye devam ettim. Her an anlatmaktan vazgeçecek bir ifadesi vardı. Baran'ın geçmişinden bahsetmesini öyle çok istemiştim ki, şu anda nefes almaya dahi çekiniyordum.
''Babasıyla ters düşünce kendini cezaevinde buldu, aralarında bir güç savaşı vardı. Serkan'ı akıllansın diye gönderdikleri yer onu karanlığa daha da yakınlaştırdı.'' diyerek umursamazca omuz silkti.
Kaşlarımı çattım ve merakıma yenik düşerek ''Sanki arkadaşıymışsın gibi konuşuyorsun?''
''Öyleydik. Bir zamanlar birbirimizin arkasını kollardık. İçerideyken her şey farklı Neva. Yan yana olmayacağın insanlar bir bakmışsın koğuş arkadaşın olmuş.'' Omuz silkerek konuşmaya devam etti. ''Başta her şey normaldi. Cezaevinde ne kadar normal olabilirse tabi.'' dedi bitkin gülümsemesiyle. ''Serkan, babasından ve yaptıklarından nefretle bahsederdi. Yeni bir yol çizeceğim derdi. Bende değişmek istediğini düşündüm.'' Derin bir iç geçirdi ve kaşlarını çattı.
''Aranız neden bozuldu peki?'' yerimden rahatsızca kıpırdanarak duyacaklarıma kendimi hazırlamaya çalıştım.
Gerilen omuzlarıyla oturduğu koltukta sırtını dikleştirdi. Sıkıntıyla nefes verip buz gibi bir sesle, ''Serkan benim yüzümden adam öldürdü.'' dedi aniden. Ne! Yanlış duymamıştım değil mi! Serkan adam mı öldürmüştü yani!? Tekinsiz bakışlarla, etrafa tehlike saçan Serkan'ın görüntüsünü hatırladım. Artık tekrar emin oldum. O adamdan her şey beklenirdi!
Baran'a telaşla baktığımda, onu dalgın bir şekilde yerdeki halının desenini izlerken yakaladım. Yaşadığı her neyse gözlerinin önünde tekrar canlanıyordu. Acı çekerek yutkundu ve konuşmaya devam edebilmek için doğru cümleleri seçmeye çalıştı. ''İlk günümden itibaren benimle uğraşan birisi vardı. Sürekli kavga çıkarıp üzerime geliyordu. Sanki benle özel derdi vardı ama nedenini bilmiyordum. Sonra bir gece ben uyurken...'' Baran cümlesinin devamını getirmekte zorlanıyordu. Elindeki bardağı aceleyle masaya koydu. Üzüntüyle parmaklarıyla oynamaya başlamış, en sonunda cesaretini toplayarak bakışlarını bana çevirmişti. ''Ölsün istemedim Neva... İstemedim...'' diyerek yüzünü buruşturdu. Başını iki yana sallıyor, gerçeği kabul etmek istemiyordu. Baran'ın mavilikleri taşmaya hazır nehir gibiydi. Sanki ona dokunsam, ağlamaya başlayacak ve asla durmayacaktı.
Bedenim ürpermiş, avuç içlerim terlemeye başlamıştı. Kollarımı göğsümde sıkıca birleştirdim. Ben bile ölümün soğukluğunu hisseder olmuştum. Korku dolu gözlerle ''Nasıl öldü peki?'' diye sordum.
''Gece ben koğuşumda uyurken yanıma sessizce yaklaşmış. O adamın hayal mayal boğazıma bir ip dayadığını hatırlıyorum. Etraf karanlıktı, uyku sersemiydim ve beni boğmaya çalışanın yüzünü net göremiyordum. Aklımda kalan nefes alamadıkça daha fazla çırpındığım... Bir türlü sesimi çıkarmıyordum. Kimse o gece olan biteni fark etmedi. Tabi Serkan'dan başka.'' dedi bir anda suskunlaşarak. Baran istemsizce elini ensesine getirerek kavradı. Gözlerini pencereden dışarı dikmiş, derin bir nefes almıştı. Neden konuşmak istemediğini şimdi daha iyi anlıyordum. Geçmişini her anlattığında tekrardan aynı şeyleri yaşıyordu. Baran'ın tarif ettiği adam... Üvey annesinin tuttuğu kiralık katilden başkası olamazdı.
O sessiz kaldıkça kalbim korkuyla sıkıştı. Yaşadıklarının tarifi yoktu. Daha fazla konuşmamasının tek nedeni vardı. Beni üzmemek... Bir an Baran'ı kaybetmiş olabileceğim ihtimalini düşündüm. Kötüyü çağırma kızım... Kanlı canlı karşındaydı işte! Yanaklarımdan yuvarlanan gözyaşlarımı hızla elimin tersiyle sildim. Sesim titreyerek ''Seni Serkan mı kurtardı?'' diye sordum tek nefesle.
Baran başını evet anlamında iki yana salladı. Tiksinti dolu bakışlarla ''Keşke hiç kurtarmasaydı!'' dedi.
''Baran yapma lütfen böyle söyleme!'' Ellerini sıkıca tutmuş, yere çömelerek gözlerinin içine yalvarırcasına baktım. Serkan'a şu anda teşekkür etsem yeriydi. O olmasaydı belki de Baran çoktan ölmüş olurdu!
Baran, ''Sen yapma Neva!'' diyerek hışımla oturduğu koltuktan kalktı ve benden olabildiğince uzaklaşarak odanın bir ucuna gitti. Hızla volta atarken bir yandan küfürler ediyor, bir yandan da saçlarını sinirle çekiştiriyordu. Aniden yarı yolda durdu. Bana doğru dönmüş, buz gibi maviliklerini üzerime dikmişti. Bakışları nefret doluydu. ''Gözlerimin önünde adamın boğazı kesti o Serkan! Sonra ne oldu tahmin et! Suçu Serkan'ın adamlarından biri üstlendi! Peki ben ne yaptım biliyor musun Neva!? Sustum! Lanet olsun! Kimseye hiçbir şey söyleyemedim! Olan bitene göz yumdum!'' dedi acıyla haykırarak. Her konuştuğunda üstünü örttüğü anılar gün yüzüne çıkıyordu. Sonunda avazı çıktığı kadar bağırmaktan bitap düşmüş, dizlerinin üzerine çökerek duvara doğru yaslanmıştı. Yüzünü elleriyle kapatarak hıçkırıklarla ağlamaya başladı. Baran, yıllarca kendini yiyip bitirmiş olmalıydı. Artık dayanamıyordu ve sonunda yıkılıp kalmıştı.
Koşar adım yanına giderek ona sıkıca sarıldım. Acısı iliklerime kadar hissediyor, kalbim onunla birlikte parçalara ayrılıyordu. Baran, yüzünü saçlarıma gömerek kollarını boynuma doladı. İkimizde dakikalar boyunca karşılıklı ağlamış, sadece birbirimizde teselliyi bulmuştuk. Keşke bütün yaşadıklarını hafızasından silebilme şansım olsaydı.
Baran fısıldar gibi kesik kesik konuşmaya devam etti. ''Serkan, adamı yanı başımda öldürdüğünde... Üzerime bulaşan kanı unutamıyorum... Kokusu hala burnumdan gitmiyor.''
Yanağına yavaşça bir öpücük kondurup, şefkatle yüzünü kavradım. Kararlılıkla gözlerinin içine bakarak, ağlamaktan çatallaşan sesimle ''Senin bir suçun yokmuş Baran! Yapma bunu kendine.'' dedim. Artık neden tetikte uyuduğunu anlıyordum. Kim bilir rahat bir uyku çekmeyeli kaç yıl olmuştu?
Baran küçük bir çocuk gibi burnunu çekerek gözyaşlarını koluna sertçe sildi. ''Onun adamlarından biri olmam için yaptı bunu Neva. Beni işlerinde kullanmak içindi. Ama ben Serkan'ın istediğini yapmadım.'' dedi başını dikleştirerek. ''Hiçbir zaman sahibim olamadı.''
Kollarını, üzerimden çekip yerde bağdaş kurduğu bacaklarına sıkıca doladı. Artık ağlaması durmuş, sakinleşmişe benziyordu. Baran'ın yanına oturdum ve sırtımı onun gibi duvara yasladım. Öğrendiklerimin şokunu henüz üzerimden atamamışken, ağlamaktan kızarmış mavi gözlerini bana doğru çevirdi. ''Tek başıma Serkan'la uğraşmak başta zordu. Öldürdüğü adamı mumla arıyordum resmen.'' diyerek acıyla gülümsedi ve suskunlaştı.
Korkuyla ağzından çıkacak kelimeleri bekliyordum. ''Sonra?''
Baran bakışlarını pencereden dışarı sabitledi. Boş bakışlarla bakıyor, yerinde hafifçe sallanıyordu. Zamanla içinde biriken hüzün yerini öfkeye bırakmış, yavaşça bütün bedeni ele geçirmişti. Dakikalar geçtikçe Baran'ın hareketleri beni korkutmaya başladı. Yumruklarını sıkmış, mırıldanarak konuşmuştu. ''Serkan beni nasıl alt edeceğini buldu. Tek zaafımı... Yani seni...''
Nasıl? Serkan içerideyken beni kullanıp, Baran'ı tehdit mi etmişti!? Bu adamın sürekli üzerimden planlar yapması fazlasıyla canımı sıkıyordu. İyi de o zamanlar sevgili olduğumuzu nereden öğrenmişti?
Tam konuşacakken Baran benden önce davrandı. ''Görüşe geldiğinde gardiyanlardan bazıları Serkan'a haber uçurmuş. Seni sevdiğim görevlilerin gözünden kaçmamış belli ki.''
İnanamıyorum! Serkan denilen herifin uzantılarını öğrendikçe her defasında şaşkına dönüyordum. Adam gardiyanları bile kendi adamı yapmayı başarmış, belli ki bir Baran'a söz geçirememişti!
''Demek son zamanlarında bu yüzden benimle görüşmedin! Sadece Ali'yi avukat olarak istemiştin.'' dedim kendi kendime konuşarak. Yıllar önce anlam veremediğim sorular, şimdi yanıtlarını buluyordu.
Baran, Ali'nin adını duyunca yüzü kederli bir hal aldı. ''Belki de bu yüzden Ali'nin söylediklerine inanmayı seçtim. Düşününce... Ali, seni ihbar eder miydi gerçekten? Bilmiyorum Neva! Kafam öylesine karışıktı ki! Bir yanda Ali, bir yanda Serkan...'' Baran konuşurken duraksamış, soru dolu gözlerle bana bakmıştı. ''Ali'nin söyledikleri aklımdan çıkmıyor Neva... Gerçekten... Ali benim kaçış biletim miydi?''
Baran artık doğru düşünemiyor, kendini suçlamaya yer arıyordu. Onu ikna etmeli ve kendine getirmeliydim. Yaşadığı ikilemlerle her defasında daha da çıkmaza sürükleniyor, doğru yolu bulamıyordu.
Yüzüme en içten gülümsememi yerleştirmiştim. ''Baran, Ali'nin seni tehdit etmesi onun hatasıydı. Beni ihbar edeceğini söylemiş. Kim olsa ona inanırdı. Lütfen kendine daha fazla yüklenme artık.'' dedim yumuşak bir sesle.
Baran, başını duvara sertçe dayadı. ''Senin geldiğini bilip de görüşe çıkmamak hayatımda verdiğim en zor kararlardan biriydi.'' dedi tavanı izleyerek. Sıkıntıyla nefes verip, soğukkanlılıkla bakışlarını bana doğru çevirdi. Yüzünde, üzüntünün yerini tekinsiz bir tebessüm aldı. Bu halinin tek açıklaması olabilirdi. Duyacaklarım henüz bitmemişti.
''İntikamımı aldım tabi ki... Serkan'a küçük bir veda hazırladım...'' diyerek heyecanla yerinde kıpırdandı. ''Artık her aynaya baktığında beni hatırlayacak.''
Kesinlikle Baran'ın sinirlerinin alt üst olduğunu düşünüyordum. Dakikalar önce karşımda ağlarken şimdi delirmiş gibi gülümsemesinin başka açıklaması olamazdı!
''Baran! Serkan'ın yüzünü o hale getirdikten sonra nasıl böyle rahat olabilirsin! Sana inanamıyorum gerçekten! Adam mafya demedin mi?'' Sesimi yükseltmiş, korkuyla karışık telaşla ona bakıyordum.
Baran'ın gülümsemesi yüzünde iyice yayıldı. Yerden çevik bir hareketle kalktı ve elini bana doğru uzattı. ''Beni seninle tehdit etmesinin bir bedeli olmalıydı Neva.'' dedi sert bir sesle.
Uzattığı eli tutarak, oturduğum yerden ayaklandım. Baran, hala elini üzerimden çekmemiş, burnumun dibine kadar girmişti. Sırtımda duvarın soğukluğu, önümdeyse Baran'ın nefesinin sıcaklığını hissediyordum. Artık köşeye sıkışmış, kaçacak yerim kalmamıştı. Hoş kaçmak istiyor muydum? Hiç sanmam! Baran'ın kokusunu içime çektiğimde bütün öfkem geçmiş, çoktan sakinleşmiştim. Bana böyle yakın durdukça kalp atışlarım delice hızlanıyordu. Heyecanla nefesimi tuttum ve maviliklerine özlemle baktım.
Baran, bileğimi dudaklarına götürdü ve yara izlerimi iyileştirmek istercesine öptü. Bense gözlerimi kapamış, büyülü anın tadını çıkarır olmuştum. ''Artık sana kimse zarar veremez Neva'm... Ben bile...'' dedi boğuk bir sesle. Ellerini hala üzerimden çekmemişti. Aklına kazımak istercesine yaralarımı izlemeye devam ediyordu.
Gözleri dolu bir şekilde bakışlarını yüzümde gezdirmeye başladı. Tam konuşacakken ona doğru eğildim. Düşünmeye fırsat kalmadan dudaklarına kapandım. Evet, yaptım bunu... Baran'ı öperken aklımdan ne geçiyordu acaba? Acısını hafifletmek mi istemiştim? Ya da intihar girişimimi unutturmak? Bilmiyorum! O da benim beklenmedik hareketime fazlasıyla şaşırmış ve susmak zorunda kalmıştı! Birkaç saniye süren öpücük serüvenim, karşılık bulamayınca haliyle yarıda kaldı. Kendimi utançla geri çektiğimde, Baran'ın şaşkın mavilikleriyle karşılaştım. Öylece taş gibi durmuş, onu öptüğümde bile asla yerinden oynamamıştı.
Hayal kırıklığıyla bakışlarımı hızla ondan kaçırdım. Hayır, kendine hâkim olamamak nedir be kızım... Şu an yerin dibine girmek, bir süre orada kalmak vazgeçtim ya... Hiç çıkmamak istiyordum!
''Şey özür dilerim-'' diyerek utana sıkıla konuşmaya başladığımda, aniden belimi kavrayan güçlü elin esiri oldum. Baran'ın diğer eliyse boş durmamış, ensemdeki saçlardan tutarak, beni kendi bedenine adeta hapsetmişti.
Dudaklarımı sertçe öperken, ayaklarımı yerden hızla havalandırmış, anında boylarımızı eşitlemişti. Bütün ağırlığımı tek koluyla rahatça taşırken asla rahat durmuyor, boşta kalan elini bacaklarımda gezdiriyordu. Bedenime her dokunduğunda alev alıyordum sanki. Baran'sa yıllardır bu anı beklemiş gibi ustalıkla hareket ediyordu. Bana da sadece onu takip etmek kalıyordu.
Bugün... Kesinlikle farklıydı! Birbirimizin bütün yaralarını, zayıflıklarını görmüş, aramızdaki aşılmaz duvarları kaldırmıştık. Baran'ın bana her dokunuşu, bütün duygularının tercümanıydı. Yaşadıklarına olan öfkesini, kaybetme korkusunu, bana özlemini ve bitmek bilmeyen tutkusunu iliklerime kadar hissedebiliyordum. Baran, beni daha önce hiç böyle öpmemişti.
Nefes nefese birbirimizden ayrıldığımızda alnını alnıma dayadı. Kollarını asla gevşetmemiş, aramızda hiç boşluk bırakmamıştı. İkimizin de göğsü hızla inip kalkıyor, kalp atışlarımızın sesi odayı dolduruyordu.
''Bir daha beni öpecek olursan... Asla özür dileme güzelim...''
BÖLÜM SONU
Evet arkadaşlar bölüm nasıldııı?
Biliyorum Ali'nin olmaması bazı okurlarımızı üzüyor. Ama söz Ali'nin geri dönüşü muhteşem olacak. Çok az kaldı :)
Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum :)
Seviliyorsunuz.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 9.2k Okunma |
572 Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |