
Merhaba arkadaşlar yeni bölümü bırakıp kaçıyorum
Beğeni ve yorumlarınızı merakla bekliyorum
Keyifli okumalar
Bölüm şarkısı: Aşkın Nur Yengi - Yazık
Kötü bildiklerimizde dahi iyilik kıvılcımı, doğru dediğimizde bile bir gölge yok mu?
Elif Şafak
‘’Başrol olarak iyi iş çıkarmışsın Neva.’’
Serkan’ın sesi kulaklarımda yankılandı. Dudaklarım titriyor, nefes alış verişim her geçen saniye daha da hızlanıyordu. Aniden donup kalmıştım sanki. Kaçırdığım bakışlarımı onun yeşilliklerine merakla diktim.
‘’Neyden bahsediyorsun sen?’’ diye sordum. Bu defa sesimin titremesine mani olamamıştım.
Kollarımı tutuşunu gevşetti. Duvara yasladığı bedenimden yavaşça ayrıldı. Serkan, artık kaçmayacağıma emin olmuştu. Bulduğum kısacık boşlukla sızlayan kolumu ovuşturmaya başladım. Dokunduğu her yerimin moraracağını şimdiden hissediyordum.
‘’Hadi ama Neva! Kerem’in ölümüne sebep olduğun videodan bahsediyorum. Anlamamış olamazsın!’’ dedi alayla. Serkan’ın gözleri parladı ve dudakları zevkle yukarı doğru kıvrıldı. Başını hafifçe yana eğip, birkaç saniye boyunca bakışlarını yüzümde gezdirdi.
‘’Aslında video demek haksızlık olur. İzlediklerim resmen film tadında!’’
Gözlerim şaşkınlıkla büyüdü. Soluğum kesilmişti. Baran’ın evine kadar gidip, elinden alamadığım kayıttan bahsediyordu.
Gözlerimin önünde Baran’ın ateşe attığı o kayıt!
Katil olduğuma dair var olan tek delil.
Birkaç dakika duyduklarımı idrak etmeye çalıştım. Ne yani… İstediğim tek şey bunca zaman Serkan’da mıydı? Aklımdan geçen ihtimallerle gözlerim kısıldı. Uğuldayan kulaklarıma rağmen sırtımı dikleştirdim. Titreyen ellerimi yumruk yapmış, tırnaklarımla avuçlarımı kanatıyordum.
Sahiden beni tehdit edebileceğini mi sanıyordu!? Ne boş bir çabaydı ama! İstediğim bu değil miydi benim?
Ölümcül sessizlikte dakikalar geçti. En sonunda bütün cesaretimi toplayıp, aramızdaki tek adımı da sonlandırdım. Serkan’ın dibine kadar sokuldum.
Öfkeyle parlayan gözlerim, onun gözlerine dikiliydi. ‘’Ne sanıyorsun!? Korkup ayaklarına kapanacağımı mı?!’’ diye bağırdım. Sesim, evin salonunda yankılandı. Göğüs kafesim şiddetle inip kalkıyor, aldığım her nefes ciğerimi yakıyordu.
Serkan benim aksime fazlasıyla sakindi. Başını usulca yana eğmiş, bir elini cebine yerleştirmişti. Düşünceli bir halde diğer eliyle çenesini kaşımaya başladı. ‘’Ah Neva çok büyük konuşuyorsun. Dur tahmin edeyim o geceyi hatırlamıyorsun değil mi?’’ Yüzündeki gülüşü saklamaya gerek duymadan konuşmaya devam etti. ‘’Ne Ali ne de Baran sana o kaydı izletmedi?’’
Dudaklarım hafifçe aralandı. ‘’Ben… İstedim ama…’’ diye şaşkınlıkla kekeledim.
‘’Neyse ki seni düşünen bir ben varım!’’ Aniden bileğimi kavradı ve bedenimi hızla çekiştirmeye başladı. ‘’Hadi ama ne duruyorsun?!’’
Ruhum çekilmişti sanki. O kadar şaşkındım ki Serkan’a karşı bile koyamıyordum. Omuzlarımdan tutup zorla sandalyeye oturttu. Her şey bir anda, kontrolüm dışında gelişiyordu.
Masanın üzerinde açık duran bilgisayara boş bakışlarla baktım. Ben yokken bilgisayarımı mı kurcalamıştı? Şifresini nereden biliyordu?
Rutin bir durumdan bahseder gibi ‘’Seni sandığından da uzun zamandır tanıyorum. Bu evine ilk gelişim değil.’’ diyerek rahatça omuz silkti. ‘’Neyse bunları sonra konuşuruz. Daha çok vakit geçireceğiz. Ne dersin artık filmimizi izleyelim mi?’’ dedi heyecanla. Başımdan aşağı dikilmiş, bir elini masaya dayamıştı. Diğer eliyle de sandalyemin ucunu tutmayı ihmal etmemişti.
Serkan dikkatle yüzümü izlemeye başladı. Tepki vermemi bekliyordu. Bense gözlerim dolmuş, karşımdaki ekrana öylece bakıyorum. Bütün bedenim gergin, tüylerim diken dikendi.
O geceyi hatırlamaya hazır mıydım?
Bilmiyorum.
Gözlerimden yaşlar süzüldü. Sesimi çıkaramaz olmuştum. Tek kelime edemeden başımı sallıyorum umutsuzca.
Aldığı onayla Serkan’ın parmağı kısa bir süre bilgisayarın tuşuna değiyor.
Ve ben yıllar sonra o geceye tekrar gidiyorum.
***
Baran arkamdan sarılıp yanağıma derin bir öpücük kondurdu.
‘’Aşkım iyi misin sen?’’
Bilmem kaçıncı içki bardağımı masaya koyarken gözlerimi kapatıp başımı sallamakla yetiniyorum. Başım dönüyor, ellerim uyuşuyordu.
Boğuk bir sesle ‘’İyiyim.’’ dedim.
Baran bedenimi saran kollarını gevşetti ve yanı başımdaki sandalyeye otururdu. Gözlerini üzerime dikmiş, bir yandan da sırtımı sıvazlıyordu.
‘’Çok içiyorsun. Geldiğinden beri kaçıncı bardak bu?!’’ dedi sitem eder gibi. ‘’Hem sen neden geç kaldın bakayım?’’
‘’Partiler bana göre değil biliyorsun.’’ dedim sıkıntıyla. Yüksek müzik sesi kulağımı tırmalıyordu. Oturduğum yerden dans eden kişilere göz ucuyla baktım. Bu gece, benim dışında herkesin keyfi yerindeydi.
Baran, ‘’Sen parti sahibinin sevilisisin ama. Biraz eğlensen mi acaba?’’ diyerek güldü ve burnumu iki parmağının arasına alarak hafifçe sıktı.
Yüzümü buruşturarak geri çekildim. ‘’Yapma şunu Baran çocuk muyum ben!’’ diye çemkirdim.
Baran’ın gülüşü, yüzünde asılı kaldı. Sırtını dikleştirip oturuşunu düzeltti. Endişeli gözlerle bana bakmaya başladı.
‘’Neva sabahtan beri neyin var senin? Yanıma gelmiyorsun, insanlarla konuşmuyorsun. Sürekli tek başına içip durdun zaten. Canın mı sıkkın yoksa? Bana anlatabilirsin-‘’
‘’Sen misafirlerinle ilgilensene Baran!? Malum kızlar ağzının içine düşüyor. Söylesene nasıl başarıyorsun bütün kadınların ilgisini üzerine çekmeyi!?’’ diye kestim sözünü. Alkolün de verdiği etkiyle kelimeler bir anda ağzımdan çıkıvermişti.
Baran’ın gözleri şaşkınlıkla büyüdü.
‘’Kıskançlık mı yapıyorsun şu anda? Gerçekten mi Neva?!’’ dedi. Sesi sonlara doğru istemsizce yükselmişti.
Ortama anlık bir sessizlik çöktü. Bakışlarımı ondan kaçırdım. Elimdeki içki bardağını masanın üzerinde döndürerek aldırmıyormuş gibi omuz silktim.
‘’Ben gördüklerimi söylüyorum.’’
Uzun süredir farkında olduğum bir gerçekle yüzleşiyordum. Kadınlar Baran’ı seviyordu! Bu duruma takılmamaya çalışsam da bir hayli çoktu hayranları. Girdiği ortamlarda her kesimden insanın ilgisini çekiyordu. Bugün evinde verdiği partiyle bu teorim tam anlamıyla tescillenmişti. Parti başladığı anda, ortalıkta ne kadar kadın varsa Baran’la konuşmak için sıraya girmişti. Kampüsteki bütün güzel kızlar, fırsattan istifade eve damlamıştı! Baran’ı boş buldukları her anda, yeni biri bitiveriyordu yanında. Bazıları ileri gidiyor, elini kolunu tutup, temas etmeyi es geçmiyordu. Aralarında uzun uzun sarılanlar bile vardı! Tıpkı içli içli göz süzenler ve kıkırdayıp iç geçirenlerin olduğu gibi…
Baran sinirle dişlerini sıktı. Karizmatik duruşundan ödün vermeyerek kollarını masaya dayadı ve sakinleşmek için derin bir nefes verdi.
‘’Bu saçmalamalarını sarhoşluğuna veriyorum.’’
Duyduklarımla başımı hafifçe yukarı kaldırıyor, kuru bir kahkaha atıyorum. Oysa içim kan ağlıyordu.
‘’Herkes senin için burada. Okulumuzun gözdesi Baran Aktürk! Yakışıklı, zengin, zeki üstüne üstelik cevval de! Kadınlar sever böylelerini demedi deme!’’
‘’Neva!’’ diye sinirle kolumu tuttu. Gergin yüzünü yüzüme yaklaştırıp parlayan maviliklerini üzerime dikti. ‘’Seni aldatıyormuşum gibi konuşup durma!’’
Belli belirsiz kafamı salladım. Gözlerimi ondan ayırmadan ‘’Sende beni gör o zaman Baran.’’ dedim fısıltıyla.
Kollarımı bırakıp, ellerimi avuçlarının arasına aldı. Ateş gibi yakıcı bakışlarını yüzüme dikti. ‘’Keşke sende benim gözümden kendini görebilsen. Ne kadar özel olduğunun farkına varsan. Ama kör olmuşsun Neva. Yüreğinle bakmıyorsun bana. ’’ dedi kırgın bir sesle.
Boğazım düğümlendi. Gözlerimi kaçırdım ve ‘’Haklısın.’’ diyerek ellerimi hızla geri çektim. Baran’la yüzleşmeye gücüm yoktu. Bardağımda kalan son yudumu keyifsizce kafama diktim.
‘’Senin kadar sevmiyorum kendimi.’’
Baran, dudaklarını aralayıp birkaç kelime mırıldandı. Söylediklerini duymayacağımı düşünmüş olmalıydı ama duymuştum. ‘’Sana rağmen seviyorum seni.’’ demişti. O an yüreğim taş kesildi. Baran’a bakmama bile gerek yoktu. Sesinden kalbini nasıl kırdığım anlaşılıyordu.
Aileme çok kızgındım! Beni bu gece yine ve yeniden terk etmişlerdi. Oysa yalvarmamış mıydım onlara? Size ihtiyacım var dememiş miydim? Gördüğüm muamele ise çocuk gibi davranma Neva’ydı! Yanımda olmalarını istemek suç muydu yani? Öfkem büyüktü. Benden hastalıklıymışım gibi kaçmalarına, tek başıma kalacak olmama, fazlalık gibi hissettirmelerine, sürekli hayal kırıklığına uğramaya, gördüğüm tüm sevgisizliğe kızgındım işte!
Peki ya Baran’ın beni sevmesine neden kızgındım?
Neden ve nasıl olduğunu bilmeden yaşadıklarımın ağırlığı altında ezildiğimi hissediyordum. Birkaç saat önce beni terk eden anne babama olan öfkemi, Baran’dan çıkarmaya hakkım yoktu. Ailem gibi onun da beni bırakacağından ölesiye korkmuştum ki… Canını yakmaktan çekinmemiştim. Yaptığım bencillikti. Belki de bağlanmaktan korkuyordum. Sevilmeye layık bulmuyordum kendimi. Terk edilmek kaçınılmaz sonumdu. Baran beni bırakmadan, ayrılmak istemem bu yüzdendi. Böylece daha az canım yanar diye umut ediyordum.
Düşüncelerimi susturmak pahasına gözlerimi sımsıkı kapattım. Her defasında mutluluk ellerimin arasından kayıp gitmek zorunda mıydı?
Elimde sıkıca tuttuğum içkimi tazeledim. Bir yandan ‘’Ben böyleyim işte.’’ dedim soğuk sesimle. ‘’Ben garip biriyim. Uzak dursan iyi olur.’’
Kolumu sıkıca kavradı. Çenemi tutup gözlerine bakmaya zorladı beni. Mavilikleri öfkeyle parlamış, sıcak nefesi yüzüme vurmuştu. Sıkıntıyla içimi çektim. Baran’a baktıkça bütün dirayetim kırılıyor, yüreğim çılgınlar gibi atıyordu. Böylesine severken ona nasıl karşı koyacaktım!?
Bana cevap veremeye fırsat bulamadan Müge telaşla yanımıza geldi.
‘’Baran acil gelmen gerekiyor!’’
Baran bir anda başını çevirdi. Kaşlarını çattı. Sert bir sesle ‘’Ne oldu Müge?!’’ dedi. Bir yandan çenemi ve kolumu tutmaya devam ediyordu. Konuşmamızın bölünmesine sinirlenmiş, kızı paylamaya hazırlanmıştı.
Müge, soluk soluğaydı. Koşarak yanımıza gelmiş olmalıydı. Elini göğsüne koyup, nefesini düzenlemeye çalıştı. Bulduğu ilk fırsatta kendini konuşmaya zorladı.
‘’Ali, Emre’yle kavga ediyor!’’
Baran gözlerini hafifçe kıstı. ‘’Sebep?!’’ diye çıkıştı.
‘’Anlamadım ki! Basket maçında faul mü ne yapmışlar birbirlerine onun hesabını görüyorlar. Yani sanırım… Ne duruyorsun gel işte!...’’
Baran, ‘’Hay ben sizin maçınıza!’’ diye ağzında kelimeleri geveledi. İçinden küfürler saydırıyor gibiydi. Ellerini istemsizce üzerimden çekti. Dönüp gitmeye hazırlanırken bana son defa baktı.
‘’Buradan ayrılma konuşacağız senle.’’
İçkimden büyük bir yudum alırken başımı sallamakla yetindim. Hızla bahçeye çıkan Müge ve Baran’ın arkasından ifadesizce baktım. Sonunda istediğim olmuştu.
Yalnız kalmaktan deli gibi korkan ben, sonunda tek başımaydım.
Boşalan bardağımı sertçe masaya bıraktım. Başım dönüyor, midem bulanıyordu. Yine de zihnim her şeyi hatırlıyordu. Çoktan sarhoş olmam gerekmiyor muydu benim?!
‘’Lanet olsun! Ne işe yararsın ki!’’ diye masada duran bardağı sinirle yere fırlattım. Kırılan cam parçaları etrafa saçılmış, bardak tuzla buz olmuştu.
‘’Hey dikkat etsene!’’ diye söylenen adama doğru başımı çevirdim. Kadehim, adamın ayağının dibinde patlayıp yere saçılmıştı.
Daha önce görmediğim biriydi. Zayıf bedeni, kirli sakalları, salaş giyim tarzı ve kısa kesilmiş saçları vardı. Kemikli yüzünde ilk dikkatimi çeken kızarmış gözleriydi.
Başımı çevirip umursamaz tavrımla yeni bir şişe açtım. Elime gelen ilk bardağı taşana kadar doldurmaya başladım.
‘’Sinirliyiz galiba.’’
Kimseyle arkadaşlık kuracak havamda değildim. ‘’Çekil başımdan.’’ diyerek terslendim.
‘’Hızlı gidiyorsun.’’ dedi yanıma oturarak. Kadehimi dudağıma götürürken duraksayıp ters bir bakış attım. Oysa gözlerini üzerimde ağır ağır gezdirmiş, en sonunda elini tanışmak için uzatmıştı.
‘’Bu arada ben Oktay.’’
Eli havada asılı kalmıştı. Sessiz kaldığımı görünce konuşmaya devam etti.
‘’Şimdi senin adını söylemen gerekiyor.’’
Sinirle bardağımı masaya geri bıraktım. Derin bir nefes alıp, iğneleyici sesimle ‘’Sence tanışmak ister gibi bir halim mi var!?’’ dedim. Sahiden nereden çıkmıştı bu adam? Planım terk edilişimi unutana kadar sarhoş olmaktı. Şu anda zihnim yerli yerinde olduğuna göre daha çok içmem gerekiyordu.
‘’Buradan bakınca daha çok yardıma ihtiyacın var gibi.’’
Alayla gülümsedim. ‘’Sen misin bana yardım edecek kişi?’’
‘’Neden olmasın? Belki de ihtiyacın olan şey bendedir?’’ dedi yarım bir gülüşle.
Tek kaşımı havaya kaldırdım. ‘’Aklımdaki sesleri susturmak istiyorum. Düşünmek istemiyorum. Unutmak istiyorum.’’ diyerek bitkin bir nefes verdim ve kuruyan dudaklarımı ıslattım. Boş bakışlarımı gözlerine kenetledim. ‘’Bunu yapabilir misin Oktay?’’
Tekinsiz gülüşü yüzünde yayıldı. Cebinden çıkardığı küçük torbayı masanın üzerinden gizlice bana doğru uzattı.
‘’Bir dene bakalım şunu. İnsana adını bile unutturur. Seversen devamı için görüşebiliriz.’’ dedi göz kırparak.
Elimdeki beyaz toza baktım. Uyuşturucu madde olduğu belliydi. Titreyen ellerimle torbayı avucumda sıktım.
Oktay oturduğu yerinde kıpırdandı. ‘’Nasıl kullanacağını biliyor musun?’’
Başını hafifçe sallamakla yetindim. Zor olmasa gerekti. Etrafıma hızla göz gezdirdim. Oktay’ın bana verdiği şeyi gören olmamıştı. Herkes kendi halinde takılıyor, parti kaldığı yerden devam ediyordu.
‘’Beni görmedin. Başıma iş almak istemiyorum. Tamam mı?’’
‘’Tamam.’’ dedim telaşla. Korku ve heyecanla kalp atışlarım hızlanmıştı. Yanımdan sessizce ayrılan Oktay’ın arkasından baktım. O an neden para istemediğini sormak aklımdan bile geçmemiş, sadece zihnimi susturmak istemiştim.
Durup düşünmek istemedim. Oktay denen adamın kim olduğuna dair fikrim yoktu. Uyuşturucuyu neden kabul ettiğimi sorgulamadım bile. Sarhoşken gelen cesaretime güvenmiştim. Elimdekini aceleyle kadehime boşalttım. Burnumdan çekmek de bir tercihti. İnsanların fark etmesini göze alamayıp, içkime dökmüştüm.
Hızla bardağı kafama diktim. Defalarca tekrarladım aynı hareketi. En sonunda üç bardağı yan yana dizmiş, kalan son uyuşturucuyu aralarında paylaştırıyordum.
Dakikalar geçtikçe kollarımda ve bacaklarımda titreme başlamıştı. Alnım terliyordu. Sık sık nefes alıyor, başım dönüyordu.
Aklım karışıktı. Neden buradaydım? Baran neredeydi? Yoksa ailem gibi o da mı gitmişti?
Uykum geliyordu. Gözlerimi açık tutmak her saniye daha da zorlaşıyordu. Dayanamayıp başımı masaya dayadım. Uzaktan gelen sesler kulaklarımı tırmalıyordu. Biri kolumdan çekiştiriyor, adımı söyleyip duruyordu.
‘’Neva sen iyi misin?’’
Ağırlaşan göz kapaklarımı araladığımda kıvırcık saçlı iki adam gördüm. Yoksa tek miydi? Sanırım çift görüyordum.
‘’Ooo Kerem Hoş geldin… Senin ikizin mi vardı ya?...’’ dedim gülerek. Kelimeler ağzımda yuvarlanıyor, ağır ağır konuşuyordum.
‘’Çok mu içtin sen? Baran nerede?’’
‘’Baran!’’ dedim bağırarak. ‘’Baran benim sevgilim!’’
Kerem gülerek söylediklerimi yineledi. ‘’Evet senin sevgilin olan Baran nerede?’’ dedi.
Cevap veremeden gözlerim tekrar kapandı. Kerem’in kolumdan sarsmasıyla irkilmiş, yerimden sıçramıştım.
‘’Ne vuruyorsun be!’’ diye kaşlarımı çattım. ‘’Önüne gelen çekiştirip duruyor beni!’’
Kerem, dudaklarını gülmemek için ısırdı. Sesinde eğlenen bir tınıyla ‘’Ne içtin kızım sen?’’ dedi. Önümdeki bardağa uzandı. Burnuna kadar getirip kokladı, ardından yüzünü buruşturdu.
‘’Bıraksana ya! Benim o!’’ diyerek eline doğru yeltendim. Hareketlerimin ağırlığı yüzünden Kerem çoktan geri çekilmişti. Bardağı hızla kafasına dikip masaya geri koydu.
Kısa bir an yüzünü ekşitti. ‘’Artık içeceğin bir şey kalmadı. Hadi bakalım kalk elini yüzünü yıkayalım senin.’’ diyerek dirseğiyle kolumu itekledi.
‘’İstemiyorum!’’ diye ağlamaklı bir sesle çıkıştım. ‘’Ben Baran’ı istiyorum.’’
‘’Tamam götüreceğim seni Baran’a.’’
‘’Kandırıyorsun beni değil mi?’’ diyerek gözlerimi kocaman açmış, kollarımı göğsümde birleştirmiştim. ‘’Gitmeyeceğim burada kalacağım!’’
‘’İnat etme hadi Neva!’’
‘’Ya bıraksana beni!... Herkes gitti sende git Kerem!’’
Gözlerini sıkıntıyla devirip yanıma oturdu. ‘’Tamam öyleyse gitmiyorum, seninle kalacağım. Oldu mu?’’
Kendime hazırladığım içki bardaklarından birini Kerem’e uzattım. ‘’Yanımda kalacaksan bana eşlik edeceksin.’’
Elimdekini ikiletmeden aldı. ‘’Bunu sen daha fazla içme diye alıyorum.’’
Titreyen ellerime rağmen gülüşüm yüzümde yayıldı. ‘’O zaman yalnızlığa içelim.’’ diyerek bardaklarımızı tokuşturdum. Gittikçe daha çok terliyor, baş dönmem artıyordu. İçtiğim uyuşturucu madde hızla zihnimi bulanıklaştırmıştı. Çoktan kadehlere döktüğümü unutmuş, Kerem’e bile ikram etmiştim.
Benim gibi Kerem’in de nefes alış verişi hızlanmaya başlamıştı.
‘’Neva…’’ dedi yorgun bir sesle. Elindeki boş bardağı masaya koyarken gözlerini kırpıştırdı, bir eliyle de alnını ovuşturuyordu.
‘’Ben… Baran’ı çağıracağım… Buradan ayrılma tamam mı?’’ dedi bitkince. Bir yandan göğsünü tutuyor, derin derin nefes almaya çalışıyordu. Benim aksime daha kötü görünüyordu.
Başımı sallamakla yetindim. Konuşmaya gücüm kalmamıştı. Bulanıklaşan görüşümle en son hatırladığım Kerem’in ağır adımlarla yanımdan ayrılışıydı. Sonrasıysa karanlık.
***
Titreyen elimle bilgisayarın kapağını hızla kapattım. Daha fazlasını izlemeye kalbim dayanmıyordu. Bakışlarımı boşluğa dikiliydi. Adeta ruhum çekilmiş, nefesim kesilmişti. Geçmişin yükü omuzlarıma çökmüştü ve ben altında kalmıştım. Kerem’e yaptıklarımı gördükçe kendime olan nefretim daha da artıyordu. Belki de ailem haklıydı. Büyüyememiş bir kız çocuğuydum ben!… Yaptıklarının sorumluluğunu dahi alamamış, bencilin tekiydim!…. Sırf şımarıklığım yüzünden masum birini ölümüne sebep olmuştum! Kerem’i öldürmüştüm, Baran’ın hayatını mahvetmiştim. Sıradaki kimdi? Daha kaç kişinin canını yakacaktım!?
Dudaklarımı birbirine bastırdım. Haykırmak, avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum. Ağlamamın şiddeti her geçen dakika daha da artıyordu. Hıçkırıklarımın arasında omuzlarım şiddetle inip kalkarken, ellerimle yüzümü kapadım. Çaresizlik kalbimi sıkıştırıyordu. Haksızlık değil miydi bu?! Kerem’in yerinde olması gereken bendim! İmkânım olsaydı o geceye tekrar dönmek için her şeyi yapardım. Görüp görebileceğim en iyi insandı Kerem… Yaşamayı hak ediyordu.
Bir el omzuma nazikçe dokundu. Kulaklarım Serkan’ın sesiyle doldu.
‘’Neva, seni üzmek istemezdim.’’
‘’Çek elini’’ diyerek hızla oturduğum sandalyeden ayaklandım. Birkaç adım gerileyerek nefret dolu gözlerimi gözlerine diktim. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyor, konuşurken bütün bedenim sarsılıyordu.
‘’Ne istiyorsun Serkan! Amacın ne senin?! Al işte Kerem’i nasıl öldürdüğümü izledim! Mutlu musun şimdi?! Her şeyi hatırlıyorum artık!’’ diye haykırdım. ‘’Aylardır aradığım görüntüleri ellerinle getirdin bana. Sayende cezamı çekebilirim artık! Polise gideceğim. Teslim olaca-‘’
‘’Yapma Neva. Kör müsün sen!?’’ dedi sinirle. ‘’Kendini suçlamayı bırak ve sana oynana oyunun farkına var artık!’’
Titreyen ellerimi saçlarıma geçirdim. Göğsüm alev alev yansa da derin bir nefes alıp sertçe yanaklarımı sildim. İlk şoku atlatmaya çalışıyor, duyacaklarıma kendimi hazırlıyordum.
Ağlamaktan kızaran gözlerimi Serkan’a diktim. Kollarımı göğsümde birleştirip, titreyen bedenimi sarıp sarmaladım. Bayılmamak için kendimi zor tutuyordum. Güçlü olmam gerekiyordu.
Keskin bir sesle ‘’Seni dinliyorum. Ne biliyorsun konuş!’’ diye bağırdım. Artık sabrım kalmamıştı.
Serkan kaşlarını kaldırdı. Yarım bir gülüşle ellerini ceplerine yerleştirdi. ‘’Şu Oktay denilen herif… Tipik bir torbacı olduğunu söyleyemem.’’ dedi. ‘’Emin ol hayatımda senin sayamayacağın kadar uyuşturucu satıcısı gördüm.’’
Sesimi çıkarmadan Serkan’ı dinlemeye devam ettim.
‘’Yalnızken yanına geliyor ve ne hikmetse yüklü bir miktar uyuşturucuyu karşılık almadan sana veriyor. Bu adamlar ücretini almadan günahını vermez kimseye.’’
Kaşlarımı çattım ve ‘’Ne yani bilerek mi beni seçti?’’ diye merakla sordum.
Umursamazca omuz silkerek, ‘’Hedefi seni öldürmekti bence. Bu hikâyede yanansa Kerem oldu.’’ dedi.
Odanın içinde hızla volta atmaya başladım. Ellerimi belime yerleştirmiş, telaşla dudaklarımı kemiriyor, kendi kendime sayıklıyordum. ‘’Kerem kalp hastasıydı. Ona verdiğim içkideki uyuşturucu kalp atışlarını hızlandırmış olmalı.’’ diye mırıldandım. Hedefteki kişi ben miydim yani? Kerem yerine ölmesi istenilen? Yarı yolda durup başımı Serkan’a çevirdim. ‘’İyi de kim benim ölmemi ister ki?’’
‘’Oktay’ı kimin adamı bilmiyorum. Ama sana verdiği uyuşturucuyu çok iyi bilirim Neva. Metamfetamin. Üstelik kullanım sınırlarının çok üstünde. Eğer tamamını içmiş olsaydın şimdi aramızda olmayacağına bahse girebilirim.’’
Oktay’ı sadece o gece görmüştüm. Sarhoşluğun da etkisiyle fazla sorgulamamıştım.
‘’Kim olabilir peki?’’ diye korkuyla fısıldadım.
‘’Adamın başına gelenlerden sonra artık bu sorunun cevabını hiç kimse bilemeyecek.’’
Tedirginlikle Serkan’ın yüzüne baktım. Bilmece gibi konuşuyordu. Benim bilmediğim ne biliyordu?
Cebinden usulca çıkardığı haber kupürünü masaya bıraktı. Sıkıntıyla ensesini ovuşturdu. Birkaç saniyenin sonunda yakınır gibi mırıldandı.
‘’Maalesef… Oktay artık bir ölü...’’
Yavaş adımlarla ilerleyip Serkan’ın yanında durdum. Titreyen ellerimle kâğıdı kavradım. Sararmış bir gazeteden özenle kesilmiş, eski bir haberdi. Yazının manşeti yabancı dille atılmıştı. Okuyamayınca kaşlarımı çattım. Başımı kaldırıp Serkan’a boş bakışlarla baktım.
Benimle oynamaktan zevk aldığı gözlerinden okunuyordu. ‘’Ah pardon senin için çevirisini yapayım.’’ dedi. Elimdeki haberi hızla çekip alırken gülüşü yüzünde yayıldı. ‘’Oturup Türkçesini ezberledim biliyor musun?’’
Okuduklarını telaffuz etmekten bir an olsun tereddüt etmedi.
‘’Almanya’da bir Türk’ün esrarengiz ölümü! İntihar mı yoksa cinayet mi?’’ dedi yüksek sesle. ‘’Bak burası en çok sevdiğim kısmı!’’ diyerek heyecanla okumaya devam etti.
‘’Türk asıllı Oktay Güngör, Münih’in en gözde otellerinden birinde ölü bulundu. Yapılan soruşturmada henüz ölüm nedeni belirlenemedi. Otopsi raporunun olayı aydınlatması bekleniyor.’’
Haberin tarihi üç yıl öncesiydi. Oktay Almanya’da ölmüştü veya öldürülmüştü. Başım dönüyor, sanki yer ayaklarımın altında çekiliyordu. Düşündüğüm şey gerçek olabilir miydi? Sendeler gibi olduğum anda Serkan kolumdan yakalayıp düşmemi engelledi.
‘’Yüzün bembeyaz oldu. Bayılmazsın değil mi!? Lütfen Neva seni ayıltmak zorunda bırakma beni.’’
Kolumu elinden kurtarıp bakışlarımı gözlerine diktim. Ruhum çekilmiş, sesim cılızlaşmıştı.
‘’Baran mı yaptı?... Oktay’ı…’’ cümlenin devamını getiremiyordum. Boğazım düğümlenmiş, sesim çıkmaz olmuştu. Kalbim korkuyla tekliyordu. Ya doğruysa? Ne yapacaktım ben?! Dudaklarımı aralayıp derin bir soluk aldım. İçimi saran korku dayanılmazdı. Bir ümit haksız çıkmayı dileyerek sorumu yineledim.
‘’Baran öldürmüş olabilir mi?’’
Bölüm Sonu
Evet arkadaşlar uzun bir aradan sonra sonunda birlikteyiz. Yazmayı özlemişim valla. Daha sık bölüm paylaşmaya çalışacağım sözüm olsun.
Bölümü nasıl buldunuz? Geçmiş aydınlatmanın zamanı gelmişti artık. Daha anlatacak çok şey var diyebilirim.
Yıldızlara basmayı unutmayalım yazarımızı mutlu edelim.
Yeni bölümde görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın.
Seviliyorsunuz
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 9.2k Okunma |
572 Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |