
Ayakkabılarımı giyip kapıyı açtım ama çıkamadım. "Nereye gidiyorsun konuşmamız daha bitmedi." abimin yüzüne baktım.
Bazı şeyler bitti ama abi. Neyi kastettiğimi çok iyi biliyorsun." yutkundum. Bunu demek çok zordu ama kabullenmeye çok yaklaşmıştım.
"Bilmiyorum, hiçbir şey anlamıyor ve bilmiyorum Sevde. Lütfen açık ol." Abimin üzgün gözlerinin içine baktım. Cidden bilmiyordu. Çok bariz değil miydi her şey? Her şey apaçık ortadaydı. Dışarıdan bakan birisi bile anlardı. Kimi kandırıyordum, babam dışarıda çok iyi rol yapan bir adamdı. Özellikle iş yemeklerinde ideal bir babaydı. Ama bu abimin anlamayacağı anlamına gelmiyordu. Benim abim sadece kendini düşünen biri değildi
"Açık olmak istemiyorum. Biraz hayatımızı düşün hadi. Sana zaman vermiyorum. Her şeyi iyice anla. Çünkü sadece sana açık olamıyorum. Beni en iyi tanıyan kişisin ve yüzüne bakarak bunu söyleyemem."
Abime nasıl bu çifte standartı ve onun yerinde olabilmek için gösterdiğim çabayı anlatabilirdim ki? Küçükken annem beni iyi hissettirmek için her şeyi ama artık onu kısıtlı zamanlarda görebiliyordum. Tabii ki her şey bununla sınırlı değildi. Kendime bile itiraf edemediğim kırgınlıklarım vardı. Kim buna katlanabilir diye ki? Gözlerimi kapattım. Geri açtığımda abim benden uzaklaşmıştı.
"Bana her şeyi anlatabilsin. Bekleyeceğim ve karşıma gelip elbet bir gün anlatacaksın." gözleri bana güven vermek için gözlerimden ayrılmıyordu. "Ben de sana süre vermiyorum." beni taklit etmişti. Ben güveni en çok abimde hissetmiştim. Onun güvenini kırmak istemiyordum.
Başımı salladım. Kapıyı açıp sonunda evden çıktım. Şimdi ne yapacaktım? Annemin yanına gidecektim elbette isteğim zaten buydu fakat içim istemiyordu. Sokağın sonunda öylece durdum. Parmaklarımı saçlarımın arasından geçirdim. Yürümeye devam ettim. Aslında kızlarla buluşmak iyi bir fikir olabilirdi.
Bunu da istemiyordum. Ne istiyordum ben? İstediğim tek şey evden çıkarken gösterdiğim isyanımın devam etmesiydi. Yerinde durdum. Annemin yanına gitmek istemiyorsam isyanımı şarkı yarışmasına kaydımla gösterebilirdim. Gülümsedim. Babamı kesinlikle çıldırtacaktım. Adımlarımı taksi durağına doğru ilerlettim.
Taksi durağından bir taksi bulup üniversitemin adresini verdim ve yolu izlemeye başladım. Üniversiteye gelince telefonla ücreti ödeyip indim. Hem ürkek hem de yalan bir güvenle yürümeye başladım. Ürküyordum çünkü babama hiç bu kadar karşı çıkmamıştım, yalan güvenim ise beni temsil ediyordu. Kendime inanıyordum ama güçlü değildim. Kalbim hızla atarken yarışma kayıtlarının yapıldığı odaya girdim.
"Hocam bu haksızlık ama sadece gitarla katılabilmeliyim." uzun boylu, geniş omuzlu ve kumral bir çocuk konuşuyordu. Ben odaya girince bana baktı o ve hoca.
"Yanlış bir zamanda geldim galiba, çok üzgünüm." geri geri giderken hoca beni durdu.
"Müzik yarışması için mi gelmiştin?" gerginlikle başımı salladım. "Şarkı mı söyleyeceksin?"
"Evet, kayıtlar bitmedi değil mi?" tedirgindim. Bitmediğine emin olsam da sorma gereği duymuştum.
"Bitmedi ama Gökalp ile bir takım olabilirsiniz." Gökalp yanımdaki çocuk muydu? "Gitar çalıyor ve katılmak için çok hevesli." şaşırmıştım. Hiç böyle bir çocuğa benzemiyordu. ayrıca hiç tanışmamış biz nasıl grup olabilirdik ki? Çocuğu süzdüm tekrar ve tekrar. Hiç görmemiştim adının Gökalp'i olduğunu öğrendiğim bu çocuğu. hoca konuşmay devam etti.
"Böyle de biraz emrivaki yapmış gibi oldum değil mi?" Gülümsedi. Dostça elini Gökalp'in omzuna koydu. "İstiyorsanız grup olabilirsiniz. Zorlama asla yok." Bilinçsizce birbirimize baktık. İster miydi ki? Peki ya ben ister miydim? Hiç böyle bir şey düşünmemiştim. Yarışmaya katılacağım böyle anlık bir gazla olmuşken, ki öncesinde elbette istiyordum, birini peşimde bu garip kafa karışıklığına sürüklemem doğru muydu?
"Ban uyar peki ya sana?" beklemediğim o hamleyi yapmıştı. ağzım şokla açık kalmıştı. Nasıl bu kadar çabuk karar verebilirdi? Çocuk daha adımı bilmİyordu! Bana hevesle bakmasına karşın benim boş bakışım vardı. Babama karşı çıkıp buraya kadar geldiysem buna da olumlu cevap verebilirdim değil mi? Battı balık yan giderdi. Başımı salladım ve konuştum.
"Bana da uyar elbette çünkü bu yarışmaya katılmayı çok istiyorum fakat bİr sorum var." merakla bna baktı. "Ya sesimi dinledikten sonra vazgeçersen?"
Tabii ki sesime güveniyordum fakat herkesin ses zevki değişirdi. Ya onun istemediği ya da beğenmediği bir ses rengine sahipsem düşüncesi sarmıştı beynimi. Böyle olmasını istemezdim ama bakışları da hiç böyle bir şey olacak der gibi bakmıyordu.
"Sesine güvenmiyor musun?"'
Bana olan bu küçümseyici tavrı beni sinirlendirmişti. Kaşlarımı çattım. ağzımdan "Hah! " diye bir nida döküldü.
"Bu evet mi demek?"
"Hayır bu çok ukalasın demek. Ayrıca sesime de güveniyorum. Sadece zevkimiz benzemeyebilir ve sen yarışmaya beraber kaydolmuşken vazgeçebilirsin öyle değil mi?" Kendimi şaşırtan derece sinirli ve hızlı konuşşmuştum.
"Kendine güveniyorsan bu hafta sonu beraber prova yapalım. Ben kendime güvendiğim için seninle beraber bu yarışmaya yazılmayı kabul ediyorum." Bana yandan bir gülüş attı ve elini uzattı. "Ben Gökalp Uzuner."
"Ben de Sevde Muslu." uzattığı eli sıktım.
"O zaman bir grup olarak ikinizi kaydediyorum. İsimleri tekrar alabilir miyim?" Elindeki kağıtlarla masasına oturuş hocaya tekrar adlarımı söyledik ve peşi sıra odadan çıktık. Asla tahmin ettiğim gibi olmamıştı. İşin sıkıntılı kısmı ben bunu babama nasıl anlatacaktım? Yutkundum ve tepkisini düşünmeyi sonraya bıraktım. Tam gidiyordum ki adımın seslendiğini duydum.
"Sevde! Nerde buluşacağımızı konuşmadık." Arkamı dönüp bana seslenen Gökalp'e baktım. telefonumu çıkarttım.
"Numaranı söyle kaydedeyim sana da mesaj atarım ve sende de olur numaram. anlaştı mı?" Başını olumlu anlamda salladı ve numarasını söyledi. Adıyla kaydettim onu, mesaj olarak da adımı yazdım. Gökalp telefonunu eline aldığına göre mesaj ona gitmişti.
"Haftasonu konuşuruz öyleyse." Onu onaylayan bir mırıltı çıkarttım ve ayrı yollara ilerledik.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |