
Açıkçası böyle zamanlarda insan ne düşünür ne hisseder bilemiyorum hayatım boyunca ara ara depresyon batağına battığım dönemlerim olmuştur fakat böylesi hiç bu kadar yoğun geçirdiğim bir depresyon anımsamıyorum . Annemle yıllar sonra yaşadığım o rezil karşılaşma ormanda acımasızca yüzüme çarptığı gerçekler , irem ve tunç un rezil entrikalararı armağanın kalp yetmezliği mertin ölümden dönüşü adeta herşey bir olmuş üzerime geliyordu tüm bunları oldu bitti diyip ötelediğimden ruhumda mentalimde yorgun düşmüş bitap bir haldeydi . Üstüne üstlük Armağan restoranlarını bizim evimizden yönetmenin zor olduğunu bahane edip merti kendi evine almak istediğini sağlığını yakından takip etmek istediğini söyleyeli yaklaşık 4 gün oluyordu her allahın günü arayıp sinirlerimi zıplatmasıda cabasıydı . Nihayetinde ona olumlu yada olumsuz bir geri dönüş yapmak zorunda olduğum gerçeği gerilmeme sebep oluyor zaten hali hazırda köşeye sıkıştığını hisseden ruhuma bin tonluk bir ağırlık yüklüyordu. Tabi benim ne düşündüğüm pek önemli değildi mert gitmek istiyordu bu yüzden bu gün işten çıktıktan sonra merti alıp armağanın evine götürecektim bu gün pek yoğun bir iş günü olmadığından tam saatinde de çıkabilmiştim eve gidip mertin eşyalarını mavi orta boy valizine büyük bir iç sıkıntısıyla yerleştirirken mertsiz tek bir gün geçirmediğimden evde yalnız kaldığımda ne yapacağımı düşünüp durdum , aslında belkide bu manik depresif dönemi atlatmak için bir süre yalnız kalmak bana en iyi gelecek şeydi buna rağmen içimi huzursuz eden bir ama zihnimin ortasında belirip duruyordu
“ ablamgül pişşt kime konuşuyorum “
Mertin sesiyle hafiften irkilip katladığım pantolondaki bakışlarımı ona çevirdim hastaneden çıktığından beri aynı koltuğu yatak olarak kullanıyordu kesin çökmesine sebep olmuştu ve ben o koltuğun bir daha eski şeklini alacağına dair inancımı kaybedeli biraz oluyordu .
“ dalmışım , tekrar söyle “
Elini havada ohoo dercesine sallayıp alçılı ayağını yere bıraktı diğer ayağındaki kırık çok ciddi olmadığından genelde ona yükleniyordu
“ diyorum ki çıkmadan beni bir helaya götürde küçük su dökeyim “
Kaşlarımı anlam veremeyerek çattım nereye su dökecekmiş ?
“ türkçe tekrar dene, ne yazıkki konuştuğun dili bilmiyorum “
Göz devirip kendi başına sağlam ayağına yaslanıp doğruldu
“ hele sanki bana saraylarda büyümüş, nereden geldiğini unutma prenses adamı manyak ederler ayıkıyünmü”
Bu kez kaşlarım şaşkınlıkla yukarı doğru hareket etti
“ mert ablacığım salakça rollenmen bittiyse artık ne istediğini söyle de valizini aşağıya indirebileyim “
Ona doğru yürüyüp kolunun altına girdikten sonra elimi beline yerleştirip bana yaslanmasını sağladım
“ abla biz senle yetimhanede büyümedikmi seni zenginler koğuşunda mı tuttular , benim yatakhanede abiler tespih çekip mal cigara kimi yan kessek onu konuşuyorlardı sokak ağzı bu racon yani icabında “
Derin bir nefes alıp sertçe verdim bu sırada çoktan tuvaletin önüne gelmiştik omzumdaki elini çekip kapının pervazına tutunduktan sonra omzunun üzerinden bana baktı
“ senin canın birşeye sıkkın ne oldu ?”
Beklemediğim sorusu karşısında yüz ifademi sabit tutmak için küçük bir çaba harcamam gerekti
“ hiç bir şey yok bu gün yoruldum herhade iş yerinde “
Gülümseyip her şey yolunda tavrımı taçlandırırken kollarımı göğsümde bağlayıp bakışlarımı ayaklarıma çevirdim
“ ay sen ne salak kızsın yalan böyle mi söylenir çok utanıyorum bazen senden”
Bakışlarım şaşkınlıkla ona yöneldi beni takmadan tuvalete girip kapıyı yüzüme çarptığında başımı iki yana sallayıp sırtımı duvara yasladım.
Bir kaç dakika sonra mert tuvaletten çıktı önce valizi arabaya indirip tekrar eve çıkıp merti aldıktan sonra aşağıya indim şimdiyse yaklaşık 25 dakikadır yoldaydık bir kaç dakikaya varmış olacaktık ve bu hiç iyi hissettirmiyordu.
Arabayı armağanın evinin otopark kısmına park ettikten sonra arabadan indim kafamın doluluğundan olmalı armağanı farketmemiş ve duvar gibi önümde durmuş bedenine çarpmıştım kafamı kaldırıp çarpmanın etkisiyle önüme düşen saçlarımı geriye attıktan sonra hala bir milim yerinden kıpırdamamış olan armağana ters ters baktım
“ ne dikiliyorsun kazık gibi delimisin sen ?”
Yüzünde o sinir bozucu gülüşü belirdiğinde kaşlarım çatıldı
“Evet deliyim, bazen kafan çalışıyor “
Baştan aşağı siyah eşofman takımına bürünmüş bedenini süzüp bakışlarımı yüzüne çevirdim
“ şükür ki bazen çalışıyor ya seninki gibi hiç çalışmasaydı kahrolurdum “
Gülüşü genişlerken kaslı kollarını göğsünde birleştirip bana üstten sinir bozucu derecede mutlu bakışlarla baktı
“ kafan çalışmıyor diyosun yani bana “
Bir adım ona doğru yaklaşıp meydan okurcasına kollarımı göğsümde bağladım
“Diyorum nolacak kafasızsın yalanmı arkadaşım ?”
Kaşları çatılırken bakışlarından bir şeyler geçti fakat yakalayamadım
“ ben senin arkadaşın falan değilim sarı kafa “
Omuzlarımı indirip kaldırdıktan sonra bakışlarımı kaçırdım
“ çokta umrumdaydı “
“ abi şimdi sende ayna ayna diyip kafanı öbür tarafa çevirirsen diyalog tamamlanmış olacak .. bittimi ilk okul 1. Sınıf tartışmanız ! Biri beni arabadan indirecekmi gün içinde ? “
Mertin sesiyle bakışlarım arabaya doğru yöneldi sürücü koltuğunun açık kapısından kafasını eğmiş bize bakıyordu.
Armağana hayli uyuz olmuş tavrımı geçirdiğimden emin olacağım hareketi saçımı suratına doğru savurmayı ihmal etmeyip merte doğru ilerledim sanırım suratına değil göğsüne biryerlere savurmuş oldum uzun boyundan dolayı ama olsundu .
Armağanda bir kaç saniye sonra arkamda belirip merti arabadan çıkarmaya çalışan beni kenara itekleyip kolayca merti arabadan çıkarıp eve doğru ilerledi arkalarından söylene söylene valizi taşırken armağana bir kaç küçük hakaret etmeyi ihmal etmedim sanırım duymadı ama hiç sorun değildi .
Eve girip merti salondaki koltuğa yerleştirdikten sonra amerikan mutfağın ada tezgahına yaslanıp az önce su doldurduğum bardağı dudaklarıma götürüp bir kaç küçük yudum aldım .
Arman mertin valizini yukarıya çıkarmak için yanımızdan ayrılmıştı kalçamı yaslandığım tezgahtan ayırıp koltukta uzanan mertin yanına oturduktan sonra başımı omzuna yerleştirip koluna sıkıca sarıldım
“ seni özleyeceğim eşek “
Saçlarımın tepesine kondurduğu öpücüğü hissettiğimde gülümsedim
“ bende seni çok özleyeceğim eğer burada kalırsan ikimizide bu zahmetten kurtarmış olursun “
Başımı omzundan kaldırıp bakışlarımı yüzüne çevirdim
“ almayayım canım sağ ol armağanla aynı evde yaşamak bana yaramıyor tecrübeyle sabit”
Bakışları kısılırken saçımı hafifçe çekip konuşmaya başladı
“ kız çok ayıp adam duyacak şimdi , hem belli ki o senin gibi düşünmüyor “
Kaşlarım merakla kalkarken oturuşumu düzeltip iyice merte doğru döndüm
“ nasıl yani o ne demek “
Mert haylazca sırıtıp merdivenleri kontrol etti armağanın gelmediğinden emin olduktan sonra başını bana yaklaştırıp dedikoducu orta yaşlı kadın edasıyla fısıldayarak konuştu
“ ben seslendim ya dışarda size sen abime saçını savurup tavır yaptın “
Başımı sallayıp hatırladığımı belirttim
“ işte saçların uzun ya omuzlarına yüzüne falan dağıldı sen savurunca “
Gözlerimi devirip kafasına yavaşça vurdum
“ saç savurmanın amacı bu zaten salak”
Bu kez o benim kafama çokta yavaş denmeyecek bir şiddette vurdu
“ hadi ya öylemi çok biliyosun sen ! yüzünü buruşturmadı , başka yöne çevirmedi saçlarını kokladı! gördüm anlık gözlerini kapattı burnundan derin bi nefes aldı . bayılıcam bir gün sizin bu ‘senden nefret ediyorum öp beni’ elektiriğiniz yüzünden “
Gözlerimi kaçırıp kucağımda birleştirdiğim ellerime baktım
“ ciddimisin saçlarımı mı kokladı hem kokladıysa ne olmuş yanlış yorumlamışsındır o öyle romantik bi burundan nefes alma değildir la havle nefes almasıdır kızmıştır salaksın sen kesin yanlış anladın “
Başlarda saçma heyecanlı çıkan sesim sonradan sinire bulanırken önüme dönüp sertçe arkama yaslandım. Armağanın merdivenlerden inan ayak sesi kulağıma gelirken bakışlarımı çalışmayan televizyonda tutmaya devam ettim mert kolumu tutup beni hafifçe kendine çektiğinde bakışlarım tekrar ona döndü
“ saçma sapan inkar edip benim muhteşem zekama bok atacağına gözlerini aç biraz … canım ablam bende seni biraz özlerim işte çokta özlemem niye özleyeyim dimi “
Kaşlarım birden değişen cümlesiyle çatılırken Armağanın yanıbaşımızda durduğunu görünce dudaklarıma samimiyetsiz bir gülüş kondurup mertin saçma sapan beni bir o yana bir bu yana sallayıp durduğu sarılmasından kurtuldum
“ ne kaçırdım ? “
Armağanın sesiyle bakışlarımı tekrar çalışmayan televizyona çevirdim
“ ablam bensiz ne yapacağını düşünüyorda onu konuşuyorduk “
Bir süre ikiside konuşmadı
“ Eleni .. eğer istersen burada kalabilirsin hem mert gözünün önünde olur hemde iş yerine daha yakın diye biliyorum burası “
Başımı iki yana sallayıp red ettiğimi belirttikten sonra konuştum
“ hayır bir süre abi kardeş baş başa vakit geçirin bende biraz kendimle baş başa kalıp detoks yapacağım “
“ ne detoksu yapacaksın spor sağlıklı yaşam falan konularında bilgim var belki yardımcı olabilirim “
Armağanın umursamaz bir tonda çıkan sesine yüzümü buruşturup bal rengi gözlerine diktim bakışlarımı
“ maymun detoksu etrafımdaki maymunlardan izole bir kaç hafta geçireceğim ki akıl sağlığımı toparlayayım “
Armağanın umursamaz ifadesi kırılıp yerini sinir bozucu derecede sevimli gözüken sırıtmasına bıraktı
“ şimdi sen benim , bizim maymun olduğumuzu mu ima ediyorsun “
Dilimi damağıma vurup hayır manasına gelen o sesi çıkarttıktan sonra gözlerimi kısıp baştan aşağı onu süzdükten sonra yüzüne baktım
“ hayır sen gorilsin maymun olan mertle tunç oluyor hele tunç sıkıntılı lanet bir tür olduğundan neredeyse eminim “
Dudaklarından küçük bir kahkaha firar ederken başını koltuğun yaslanma kısmına dayayıp bana çevirdi sinirlenmesi gerekirdi keyiflenmesi değil
“ tunç kesin hint languru o zaman “
Armağanın neşeli sesi kulaklarıma ulaştığında gülümsemeye engel olamadım
“ işte hayvan hayvanı tanıyor aferin sana”
Bakışlarını benden çekip tavana sabitledi
“ hıhım öyle ne detoksu demiştin “
“Maymun”
Dedim ifadesiz bir sesle
“ az önce goril olduğumu itham ettiğini var sayarsak ben detoksunun dışında kalıyorum yani anlaşılan bana sırılsıklam aşıksın.. “
bende arkama yaslanıp bakışalarımı onun gibi tavana sabitledikten sonra güldüm
“ gorilde maymun türünden üstün zeka , hıhım ölüyorum aşkından “
Ellerini kafasının altında birleştirirken konuştu
“ goril deseydin o zaman , biliyorum kendini bu kadar yıpratma benim için”
Mert bir kolunu benim diğer kolunu armağanın omzuna attıktan sonra önce armağana sonra bana baktı
“ çok salaksınız bazen sizinle kardeş olduğuma inanmak için kendimi zorluyorum ama tunçun langur olduğuna katılıyorum nerde o dingil çağırında biraz hakaret edip aşağılayayım , küfür etmek sağlığı iyi yönde etkiliyormuş bir makalede okudum “
Başımı iki yana sallayıp güldüm
“ bir makalede okudum , tik tokta gördüm demektirrr dedikten sonra mertin kolunun altına sıkışan saçlarımı kurtardım “
Armağanda gülerken mert kollarını omuzlarımızdan çekip doğruldu
“ iftira atıyorsun hadsiz kadın instagramda gördüm “
Dedikten sonra kollarını göğsünde bağlayıp huysuz bakışlarını bir bana bir armağana çevirdi . Armağan o sırada telefonu kulağına yaslamış bekliyordu muhtemelen tunçu arıyordu
“ nerdesin … tamam bana gelin o zaman eleni, mert oturuyoruz birlikte .. tamam evde var atıştırmalık alın isterseniz “
Meraklı ifademle armağana bakıp konuştum
“ çoğul konuştun kimle gelecek tunç “
Armağan ifadesiz bakışlarını yüzüme sabitleyip konuştu
“ iremle karşılaşmışlarda berabermişler birlikte gelecekler”
Kaşlarım hayretle kalkarken sinirle güldüm ahlaksızca gizli gizli buluşup armağanı ayakta uyutuyorlardı
“ öylemi olmuş ne tesadüf koca istanbulda birbirlerini hemen buluvermişler”
Önüne eğdiği başını kaldırıp gözlerimin içine manalı bir bakış atıp dudaklarına buruk bir gülümseme kondurdu
“ öyle olmuş “
Dedikten sonra oturduğu yerden kalkıp ada tezgahın raflarından bir tane birayı alıp şişenin ağzını sert bir hareketle mermer tezgaha vurup açtı eylemleri dahi öfke içinde gibiydi.
Koltuktan kalkıp bir kaç adımla yanına ilerledim bende onun gibi mermer ada tezgaha yaslanıp umursamaz bir tavır takınmaya çalıştım.
“ heyecanlı olmalısın hazırlıklara başladınız mı“
Armağan daldığı yerden gözlerini ayırmazken başını iki yana salladı
“ henüz değil “
Kaşlarımı kaldırıp bakışlarımı elinde oyun koluyla fifa oynayan mertin üzerinde gezdirdim derlesini hayli boşlamıştı .
“ neden peki sonuçta iremin hamileliği sonsuza dek sürmeyecek . Bir yerden başlamalısınız beşik ne biliyim puset çok anlamam bu tarz işlerden ama “
Bakışlarını sabit tuttuğu yerden ayırıp gözlerimin içine baktı
“ konuyu kapat konuşmak istemiyorum “
Duygusuz sesi beni içten içe ürkütmeye yetti heyecanlı olması gerekirdi sonuçta iremi hamileydi sonunda aşık olduğu kız tamamen onun olacaktı üstüne çocuğu olacaktı yani onun olmasada bir çocuk olacaktı
“ sakin.. birşey demedim . Merak ettim sadece”
Elindeki birayı sertçe mermer tezgaha vurduğunda irkilip bir iki adım geriye çekildim yüzümün her santimine dikkatle baktı dişlerini sıktığı gerilen çene hattından anlaşılıyordu
“ bilmiyorum ! bende senin gibi bir halt bilmiyorum . Tereddütlerim , amalarım hatta keşkelerim var . Belki daha önce tanışsaydık .. neyse siktir et “
Kaşlarım çatılırken zorlukla yutkundum bir yanım deli gibi cümlesine devam etmesini isterken diğer yanım beni aptallıkla kendimi fazla önemsemekle suçlayıp durdu .
“ belki daha önce tanışsaydık , ne “
Cebinde titreyen telefonum bakışlarımı armağandan çekmeme sebep olurken telefonu çıkartıp tekrar ona baktığımda çoktan birasını alıp yanımdan büyük adımlarla uzaklaşmaya başlamıştı . Burnumdan derin bir nefes bırakıp telefonu yanıtladıktan sonra kulağıma yasladım
“ efendim ?”
“ eleni ! Benim nadide güzel çiçeğim . Görüşmeyeli nasılsın “
Annemin abartılı sevgiyle perçinlenmiş sesi kafamın içinde yankılandığında sinirle gözlerimi kapatıp tutunmak için bir elimi tezgaha attım
“ ne istiyorsun ?”
Şuh kahkahası yüzümü buruşturmama sebep olurken sinirle dişlerimi sıktım
“ olmadı mı ? haklısın tatlım sevecen anne rolünü eskiden çok daha iyi oynuyordum yıllar beni eskitti diyelim “
Derin nefesler alıyor yaşadığım anın kırıcılığını ve saçmalığını hafifletmeye çalışıyordum
“ sana ne istiyorsun dedim !”
Aynı anda elimi mermer tezgaha orantısız bir kuvvetle vurdum . Gözlerim öfkeyle doluyor ağlamama izin yokmuşçasına birikip akmayı reddediyordu
“ bana sesini yükseltme ! hatırla sen hiç doğmaması gereken bi çöpsün ne olduğunu hatırla ve haddini aşma “
biriken onlarca yaş şimdi tam zamanı der gibi yanaklarımdan hızla süzüldü . Gözlerimi sıkı sıkı kapatım biriken tüm yaşları infaz ettim . Ettim ki daha fazlası akmasın ne varsa şimdi akıp gitsin .
“ diyecektim ki seni armağanın evinin önünde bekliyorum . Hemen gel bekletilmekten keyif almam “
Çağrıyı sonlandırdığında kulağımdaki telefonu sertçe çekip trençkotumun cebine sıkıştırdım çantamı bulmak için etrafta gezdirdiğim bakışlar şaşkınlıkla donakalmış merte denk geldiğinde boğazımı temizleyip yıkılmış yüz ifademi toparlamaya çakıştım ellerim saçlarımı düzeltmek için hareket ederken hızla konuştum
“ çıkmam gerekiyor , ufak bir işim var ordan da eve gideceğim . Kendine dikkat et ve beni aramayı ihmal etme ablacım “
Mertin kaşları derince çatılırken yerinden kalkmaya çalıştı
“ o kadın aradı değilmi ? Abla ben salak değilim hiçbiryere gitmiyorsun sana ne dedi neye sinirlendin?”
Bakışlarımı kaçırıp koltuğun kenarına bıraktığım çantamı aldıktan sonra arkamdan seslenen merti duymamazlıktan gelip hızlı adımlarla kendimi evin dışına attım .
Sitenin hemen önüne park edilmiş siyah gösterişli arabanın camı yarıya dek indirildiğinde katarinanın şarap kızılı saçları rüzgarla dans etti dişlerimi sıkıp gözlerimi kaçırdım arabanın yanına ulaştığımda şöför kapımı açıp bindikten hemen sonra şöför koltuğuna geri dönüp arabayı çalıştırdı katarina elindeki saçlarıyla neredeyse aynı renk kırmızı şarabının kadehte bir daire çizmesine neden olacak şekilde çevirip bakışlarını bana çevirdi inanın bir yılanın göz bebeklerine sahipti .
“ hala anne sözü dinliyor olman gözümde ivme kazanmana neden oldu küçük kız mert nerde?”
Bakışlarımı akan yolda sabit tutup kollarımı göğsümde bağladım ona bakmak midemi bulandırıyor birazda gözlerimin dolmasına sebep oluyordu
“ seni ilgilendirmez “
Dedim sabit tuttuğum ses tonumla
Dilini üç kez yavaşça damağına vurdu göz ucuyla bacak bacak üstüne attığını görsemde ona doğru dönmedim saçlarımda hissettiğim hafif acıyla inlerken bakışlarım telaşla ona döndü elini saçlarıma geçirmiş başımı yüzünün hizasına dek eymişti gözlerim saç diplerimde hissettim acıyla dolarken zorlukla yutkundum
“ bir , karşında Katarina Laskaris var tavrına konuşmana , duruşuna dahi dikkat edeceksin . İki Eleni haddini bileceksin bunu sana ikinci söyleyişim değil mi ilki bir kaç dakika önceydi, Emin ol benim tatlı küçük kızım .. üçüncüsünde bu kadar kibar olmayacağım . Beni anladınmı ? Anladınmı dedim sana ! “
Sert sesi dik tuttuğum omuzlarımın düşmesine sebep olurken gözümden bir damla yaş yanağıma doğru yuvarlandı başımı hızla onaylar anlamda sallayıp elimi saçlarıma dolanmış parmaklarına attım elim eline temas ettiği anda tiksinircesine yüzünü buruşturup ellerini saçlarımdan kurtarıp başımı cama doğru itti ne yapacağımı bilemeyerek ellerim saçlarımı düzeltmek için hareket ederken saçlarımın düzgün durduğundan emin olduktan sonra ellerimi birleştirip titreyen bacaklarımın arasına sıkıştırdım.
8 Haziran 2007
“ konuş! konuş dedim sana piç kurusu ! Nereye sakladın?”
Saçlarımı kavrayan elleri yüzünden başımı zorlukla iki yana sallayıp şiddetli ağlamamı durduramayarak bir kez daha hıçkırdım
“ an.. ne bilmi.. yorum ye-yemin ede..rim “
Hıçkıra hıçkıra ağladığımdan doğru düzgün konuşamıyor sık sık durmak zorunda kalıyordum. Öfkeyle parlayan gözleri korkumu arttırıyordu sinirle yüzüme tükürüp saçlarımdan sürükleyerek iki eski çekyatın bulunduğu odaya getirdi.
“ beş dakikan var pis fare , ya nereye sakladıysan bulursun yada ikinizede gebertirim”
Yere çöküp hala bırakmadığı saçlarımdan çekiştirerek beni yüzünün hizasına getirdi deli gibi titriyor ağlamaktan nefes alamıyordum.
“ anladınmı ? Anladınmı dedim sana!!”
Bağırışı tekrar irkilmeme sebep olurken başımı acıyan saç diplerime rağmen onaylar manada sallayıp daha sesli ağlamaya başladım . Beni yere atıp doğruldu başımı düştüğüm yerde kollarıma yaslayıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ettim çürümeye başlamış eski halının küf kokusu sanki hala hatırımda . Uzaklaşan adım seslerinden odadan çıktığını anladığımda göz yaşları içinde sırılsıklam olmuş yüzümü kaldırıp odanın köşesine sinmiş yüzünü duvara gömmüş henüz bebek denecek kadar küçük mert görüş alanıma girdi sarsılan omuzlarından ağladığını anlamak bir çocuk için bile zor değildi zorlukla ayağa kalkıp mertin yanına koştum onu sıkı sıkı sararken çocuk aklımla yine annemi değil kendimi suçluyordum . Eğer ben annemin burnuna çektiği o tozu saklamasaydım annem bu kadar sinirlenmezdi mert bu kadar korkmazdı annem beni dövmezdi .
Ruhuma dahi nüfuz eden geçmiş tüylerimi diken diken etti bu son dediğim hiç bir gözyaşı son olmadığından kendime tekrar bu son diye söz verdiğim bir göz yaşı daha aktı sağ gözümden titreyen elimi hızla yanağıma götürüp yaşı silerken göz ucuyla katarinaya baktım bana bakıyordu gözlerinde nefret değil endişe vardı bana endişeylemi bakıyordu?
Ona baktığımı fark ettiğinde çelikten derisini geri kuşanıp bakışlarını duygu barındırmayacak kadar ifadesizleştirdi yüzünü buruşturup başını camdan dışarıya çevirip kadehini dudaklarına götürdü . karışan aklımı zapt etmeye çalışırken bende başımı diğer yöne çevirdim fazla ağlamaktan kafam karışmış olmalıydı yoksa katarina neden hem beni hırpalayıp ardından benim için endişeleniyor gibi baksındı ki . Yavaşlayıp hızını düşüren araba yüzünden bakışlarımı ön cama çevirdim armağanın evinden çok uzaklaşmamıştık .
“ merti görmem gerekiyor . Çok vaktin yok bir kaç gün içinde oğlumu göreceğim “
Zorlukla yutkunup başımı onaylar anlamda salladım nasıl yapacağımı bilmiyordum armağan öğrenirse bana kızardı ama yapmak zorundaydım.
“ latifin piçiyle aranda ne var?”
Yolun beyaz şeritlerine dalıp gitmişken sert sesi irkilip cama doğru sinmeme sebep oldu başımı hızla reddeder gibi iki yana salladım
“ hiç ! Hiç bir şey yok Armağanla aramda”
Dudaklarında keskin imalı bir gülüş belirdi elini şöföre doğru kaldırdığında şöför koyu sarı renk zarfı katarinanaya doğru uzattı katarina elindeki zarftan bir kaç fotoğraf çıkartıp yüzüme attığında refleksle gözlerimi kapattım.
Tekrar açtığımda bakışlarım yere koltuğa saçılmış fotoğraflarda gezindi kucağıma düşmüş bir tanesini kaldırıp baktığımda armağanla balkonumda sigara içerken birbirimize gülümseyerek baktığımız fotoğraf karesine korkuyla baktım yanlış anlıyordu
“ hayır bu ..biz sadece sigara içiyorduk anne yemin ederim yanlış anlıyorsun”
Ona anne dediğim için sinirle yanağımın içini ısırdım korkuyordum ondan hala deli gibi korkuyordum daima kalkık tuttuğu kaşları demir soğukluğunda kibirli ifadesi omuzlarımın düşmesine sebep oldu. Koyu mor uzun sivri tırnaklı parmağı fotoğrafta gezinip benim olduğum kısımda durdu
“ seni ben doğrudum . Sence aptal bir kadın mıyım ona nasıl baktığını anlamayacak kadar aptal? “
Zorlukla yutkunup fotoğrafı koltuğa bıraktım
“ değilsin öyle demek istemedim özür dilerim anne, sadece öyle değil yemin ederim “
Başını iki yana yaslayıp koltuğa bıraktığım fotoğrafı eline alıp bakmaya başladı
“ hayatında zaten biri olan bir adama aşık olup ikinci kadın olacaksın öylemi ? Ne acınası.. “
Kaşları sahte bir acıma ifadesiyle bükülürken dudağını büzüp elini bana doğru uzattı sayesinde kazandığım refleksle kendimi geri çekmeme aldırmadan işaret parmağını çenemin altına koyup başımı kaldırmama sebep oldu ardından baş parmağı yanağımı okşadığında şaşkınlıkla gözlerim açıldı
“ yazık sana hep ikinci plandasın , hep sevilmeyen , hep tercih edilmeyecek kadar değersiz . Birde yakında bebeği olacakmış diye duydum acaba kız mı erkek mi ? Sen ne oluyorsun bu durumda cici anne! çok şekermiş”
Gözlerim sinirle dolarken çenemdeki elini itip öfkeyle konuştum
“ bebek ondan falan değil ! “
Sinirle dudaklarımdan dökülenler dank ettiğinde pişmanlıkla elimi ağzıma kapattım .
Bilerek yapmıştı .. bilerek beni sinirlendirmişti.
amacı Armağanla ilgili bir şeyler öğrenmekti değil mi . Keyifli bir kahkaha attı şarabından küçük bir yudum alıp ipek mendiliyle dudaklarını kurulayıp bakışlarını bana çevirdi.
“ şaka yapıyorsun ! Şaşırdım desem yalan olur ama doğruladığın için teşekkürler .. zaten kalbi o tarz ateşli bir birlikteliğe nasıl dayandı da çocuk yaptı akıl erdirememiştim..“
Yüzüm sinirle kızarırken ne yapacağımı bilemeyerek yerimde kıpırdandım
“ yaniii o şırfıntının taşıdığı bebek kimden… dur bir dakika ! şu yılışık çocuk hani armağanın can dostu olan … inanamıyorum ! ne verimli bir gün, yazık Armağancığın kalbi çok kırılacak..”
Kahkahası bir kez daha arabanın içinde yankılandığında burnumdan derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Armağanın zaten düzgün çalışmayan kalbi kırılmakla kalmayıp duracaktı . Panikle eline uzanıp iki elimle sıkıca sardım
“ anne nolur .. armağan öğrenmemeli ! Eğer öğrenirse kalbi dayanmaz yalvarırım bunu kullanma ne istersen yaparım “
Tuttuğum eline bakıp yüzünü buruşturduktan sonra elini çekmeye çalıştı
“ o hastalıklı çocuğa bu kadar aşık olduğuna inanamıyorum benim kızım olduğun için utanmaktan başka bir şey gelmiyor elimden”
Sertçe çektiği elini ellerimden kurtarırken başıyla şöföre işaret verip arabanın hızlanmasını sağladı . Bir kaç kez daha yalvarıp yakarmama rağmen ne beni dinledi nede kaale aldı . Sonunda araba durduğunda stresten yol boyunca yediğim için tırnağım falan kalmamıştı . Şöför gelip arabanın kapısını inmem için açtığında arabadan inip son kez ona yalvaran bakışlarla baktım.
“ lütfen anne , ne olur yapma…”
Başını diğer yöne çevirdiğinde derin bir nefes alıp apartmana doğru yürüdüm merdivenlerde attığım her adım bin ton ağırlığında gibiydi . Boş eve girip kendimi yatağıma bıraktığımda ise stresten ve çaresizlikten ölmek üzereydim.
şey merhaba .. uzun zamandır kendimde yazacak takati bulamadığımdan çok geç kalınmış bir bölüm olduğunun çok farkındayım. çok fazla okuyucum olmadığından çok okuyuculu yazarlar gibi yuhalanacağımı zannetmediğimden biraz rahat davranmış olabilirim... özür dilerim
geçerli olduğunu düşündüğüm sebeplere sahibim🙂↔️
bir bebem var mesela (nasıl inanarak boş konuşuyor dediğini duydum)
herneyse önemli kısma geliyorum yazım hataları noktalama işaretlerinin yokluğu eminim aşırı can sıkmıştır fakat inan bu sıralar sıfır tane vaktim var bebisim beni hayli yoruyor .. birde çoook öpüyorum
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |