
11. BÖLÜM: Telefonun Sessizliği
Telefon ekranı parlıyordu. Gözleri bir ekrandan diğerine sıçrayan parmakları, hiçbir yere varmayan bir yolculuktaydı. Bildirimler... Beğeniler... Yeni takip istekleri... Eski arkadaşların storyleri... Onun da içinde olduğu bir koca boşluk dönüp duruyordu aynı yerde.
Sonra Nisa ekrana dokunduğu anda duraksadı. İstemsizce iç çekti. Sanki o küçük cihazın içine gömülmüş yılların bir yükü vardı artık.
“Yeter…”
Bu kelime döküldü dudaklarından, hafif, ama içi dolu.
Gözleri ekrana değil, pencereye kaydı. Gri bulutların ardında kendini göstermeye çalışan güneşe baktı. Kalbi ilk defa sabahın sessizliğinde bir şey duydu. Daha önce hiç fark etmediği kadar temizdi bu sessizlik.
Yavaşça doğruldu yatakta. Telefonu eline aldı. Uygulamaların simgelerine baktı. Instagram. TikTok. X. Sahte kahkahalar, filtreli yüzler, ne kadar ‘cool’ olduğunu ispatlamaya çalışan cümleler... Ve kendi profili...
Bir an duraksadı.
~“Benim yönüm ne? Bunlar mı?”
Bu soru bir süredir zihnini kurcalıyordu ama şimdi daha netti.
Profilini açtı. Gülümsediği bir selfie.
Altında:
“Bugün de ateş ettik 💥💣”
Yorumlar:
“Kraliçeee🔥”
“Kime bu güzellik??”
“Can yakıyorsun 😎”
Ama Nisa o günün akşamı ağlamıştı. Kendini çirkin, yalnız ve eksik hissettiği bir gündü. O fotoğraf neydi öyleyse? Sadece bir perde mi?
Birden parmakları hareketlendi.
İlk olarak TikTok’u sildi.
Sonra Instagram.
X uygulamasına geldiğinde durdu. Orada yazdığı cümleleri düşündü. O havalı, sinik, saldırgan cümleleri… Sildi.
Birbirine bağlı zincirler birer birer kopuyordu.
Telefonun ana ekranı bomboş kaldı. Nisa uzun süre o boş ekranı izledi.
İçinde bir karanlık çöktü önce.
~“Şimdi ne yapacağım?”
Sosyal medyasız bir hayatı hiç olmamıştı. Dış dünyaya açılan penceresi kapanmış gibiydi.
Ama sonra, kalbinin içinden bir şey parladı. O kâğıttaki ayeti hatırladı yeniden:
~ “Nereye dönerseniz dönün, Allah’ın yönü oradadır.”
Telefonu yavaşça masaya bıraktı. Bir kahve hazırladı kendine. Pencere kenarındaki sandalyeye oturdu. Koltukta sırtını yastığa yasladı.
Ve bir şey fark etti. Bu sessizlik, huzur gibi kokuyordu. Zihin yavaşladı, kalp genişledi. İlk kez kendine ait bir alan bulmuş gibiydi.
Ama kolay değildi. Saatler geçti, elleri boşluğa uzandı sık sık. Telefonu yeniden kurmak geldi aklına. Fakat içinden bir ses:
~“Gerçek seni kaybetme, Nisa…”
Annesi içeri girdi.
“Elinden telefon düşmezdi, hayırdır?”
“Bozuldu,” dedi Nisa kısaca.
Aslında doğruydu. Bozulan, sadece cihaz değildi. O hayalin dünyası da çökmüştü onun için.
İçinden “zor bir gün” diye geçirdi. Kafasında hep cümleler dolanıyordu:
~“Dostum olmadığını bildiğim ekranlara niye bu kadar bağlıydım?”
“Kendimi göstermek için neden kendimden geçtim?”
“Her şeyin herkesin gözü önünde olmam beni nasıl bu kadar yalnızlaştırdı?”
Telefon sessizdi ama kalp konuşuyordu.
O akşam odasına çekildiğinde bir defter çıkardı. Kenarları kıvrılmış, üstü tozlanmış bir defter. Boş bir sayfa açtı. Ve ilk defa kalemi eline aldı.
Yazmaya başladı:
~“Bugün bir şey oldu. Ekran karardı. Ama kalbimde bir ışık doğdu. İçim acıyor ama garip şekilde huzurluyum. Kendim için bir adım attım. Henüz ne yapacağımı bilmiyorum. Ama artık neyi yapmayacağımı biliyorum. Ben, kendimi kaybettiğim o dünyaya geri dönmeyeceğim.”
O sayfa açık kaldı. Ama Nisa’nın zihni daha sakindi artık. Telefon suskundu. Ama gönül ilk defa konuşuyordu.
Bu yolculuk, tam da buradan başlıyordu…
Yastığa başını koyduğunda zihninde yankılanan son cümle şuydu:
~“Belki de huzur, en çok vazgeçtiklerinde gizlidir.”
Dışarıda rüzgar, perdenin ucunu hafifçe sallıyordu. Sessizlik yine odayı doldurmuştu. Ama bu sessizlik artık sadece sessizlik değildi. Bir seçimin, bir başlangıcın, bir arayışın adıydı.
Ve Nisa, bu sessizliğe teşekkür etti.
~~~
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.18k Okunma |
670 Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |