15. Bölüm

14. BÖLÜM: Gölgelerden Uzak

Özlem K.
by_ozi

14. BÖLÜM: Gölgelerden Uzak

 

Başlangıçta sadece uzaktan izlediği bu vakur genç kadın, Nisa’nın içinde bir merakı günden güne artırıyordu. Bu merak ne bir arkadaşlık kurma ne de bir hayranlık hissiydi. Daha çok, “Ben neden böyle değilim?” sorusunun peşine düşüren içsel bir kıpırtıydı.

Büşra’nın duruşunda, konuşmasında, bakışındaki sükûnette Nisa’nın erişmek istediği ama yolunu bilmediği bir denge vardı. Ona yaklaşmak istemesi, onun gibi olma arzusundandı; huzur bulan bir yüreğin izini sürüyordu aslında. Ve Büşra’yla aralarındaki mesafe ilk günkü gibi değildi. Uzaktan başlayan merak yerini küçük selamlaşmalara bırakmıştı.

 

Hele o gün Büşra, arkadaşlarıyla birlikte kafeye geldiğinde… Nisa'nın gözleri onların oturduğu masaya takıldı. Onlar gülerken bile derin bir ciddiyet, edepli bir ağırlık vardı üzerlerinde. Nisa o an kendini dışarıda kalmış hissetti. O masada olmak istedi, o masadaki gibi olmanın özlemini duydu. Büşra da bunu fark etmişti. Nisa’nın gözlerindeki o arayışı, o “Ben de değişmek istiyorum” sessizliğini görmüş ve bu yüzden oda Nisa'nın adımlarına karşılık vermeye başlamıştı.

 

O gün Büşra tekrar kafeye geldiğinde Nisa, içinden bir dürtüyle yanına bir fincan daha kahve götürdü. Resmî ve çekingen bir tavırla,

“Bugün kahveler bizden,” deyiverdi.

 

Büşra tebessümle teşekkür etti. Aralarındaki bu diyalog birkaç kelimeyi geçmese de Nisa’nın içinde bir samimiyet tohumu ekilmişti.

 

Takip eden günlerde Büşra'nın dışardaki masalardan birinde oturduğunu her gördüğünde Nisa'nın kalbinde tuhaf bir şey kımıldıyordu. Hem yakın olmak istiyor, hem mesafeyi koruyordu. Büşra'nın yanına gitmek için bir bahane arıyor, ama yine de bunun sebebinin içindeki boşluğu doldurmak olduğunu biliyordu.

 

Büşra ise, masada fazladan bir sandalye varsa “Otursana,” demeye başlamıştı artık. Her davet, daha rahat bir konuşmaya dönüşüyordu.

 

Sözler ilk başta havadan sudan, işten günaşırı müşterilere kadar sıradandı. Ama Büşra'nın konuşmalarında başka bir ton vardı. Ne birini küçümsüyor, ne de kendini parlatıyordu. Sade, içten, düzgün…

 

Bir gün sohbet biraz uzayınca Nisa fark etti; kendisi neredeyse her cümlenin başına ya bir küfür koyuyor ya da konuşmayı alaya alıyordu. Fark ettirmemeye çalışsa da Büşra bu tarzı yadırgamıyor, ama aynı şekilde karşılık da vermiyordu. Ne kahkahalarla gülüyor, ne de tersliyordu. Sadece sakince dinliyordu. O sakinlik, Nisa’nın içinde yavaş yavaş yankı buluyordu.

 

Bir akşam, iş çıkışında Büşra Nisa'ya eşlik etti ve birlikte yürürken Nisa, pat diye sordu:

“Sen hiç küfretmiyor musun?”

 

Büşra hafif gülümsedi.

“Dil, kalbin aynası. Ağzımdan çıkanın Allah katında bir karşılığı var, bu yüzden dikkat etmeye çalışıyorum.”

 

Nisa bunu duyduğunda cevap veremedi. Başını çevirdi, ama içi kıpır kıpır olmuştu. Birden ayaklarının altından zemin çekilmiş gibi hissetti. Ne tuhaf… yıllardır alıştığı kelimelerden biriyle bile artık rahat konuşamıyordu.

 

O gece yatağında uzanırken telefona bakmadı. Sosyal medya hesaplarını zaten silmişti. Sadece o cümle aklında dönüp duruyordu.

~ “Dil, kalbin aynası.”

 

Geçmişiyle vedalaşmak kolay olmayacaktı, bunu biliyordu. Ama artık kelimeleriyle yüzleşmek zorundaydı. Çünkü her küfür, içinden bir parçayı eksiltir gibiydi.

 

Bir sonraki gün kafede küçük bir olay yaşandı. Bir müşteri siparişi yanlış anladı ve Nisa'ya çıkıştı. Eskiden olsa o da aynı tonda, belki daha da sert bir cevapla karşılık verirdi. Ama bu kez durdu. Derin bir nefes aldı ve sadece,

“Anladım, hemen düzelteyim,” dedi.

Müşteri şaşkınlıkla arkasını dönüp gitti.

 

Nisa ise mutfağa geçip ellerini lavaboya dayadı. Aynaya baktığında gözlerinin dolduğunu fark etti.

~"Ben değişiyor muyum? Yoksa asıl halimi mi buluyorum?" diye düşündü.

 

Akşam defterine şu cümleyi yazdı:

~ “Bazen kelimeler susunca, kalp konuşmaya başlar.”

~~~

Bir başka gün Büşra'nın yanına oturdu. Sessizce kahvesini içti. Sonra mırıldanır gibi söyledi:

“Ben artık küfür etmek istemiyorum.”

 

Büşra başını salladı. Yumuşak bir ifadeyle cevap verdi:

Sözlerimiz bizim yönümüzü belirler Nisa. Her kelimemiz ya Allah’a yaklaştırır, ya uzaklaştırır.”

 

O anda Nisa'nın boğazına bir şey düğümlendi. Bu kadar sade bir cümle, bu kadar derin olabilir miydi?

 

Küçük bir defteri vardı; lise zamanından kalma. İçinde argolarla dolu şakalar, küfürlü cümleler, arkadaşlarıyla yaptıkları meydan okumalar yazılıydı. Defteri açtı, okudukça utandı. Bazen gülmüştü bunlara, bazen alkış almıştı. Şimdi ise yalnızca sessizlik… Sonra o defteri yavaşça koltuğunun altına aldı ve annesine belli etmeden evdeki sobada yaktı.

 

Bir dönemini, bir geçmişi yaktı.

 

Artık her yeni gün, kelimelerini temizlemesi gereken bir imtihan gibiydi. Sessizliği konuşmaya, temizliği güce çevirmeyi öğreniyordu.

Ve kendini biraz daha “hafiflemiş” hissediyordu.

 

~~~

 

Peki siz, dilinizi ne kadar temizliyorsunuz hiç düşündünüz mü?

 

 

Bölüm : 10.08.2025 09:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...