16. Bölüm

15. BÖLÜM: Tesettüre Giden Yol

Özlem K.
by_ozi

15. BÖLÜM: Tesettüre Giden Yol

 

O sabah Nisa uyanırken içinde garip bir sıkışma vardı. Sanki yatağın altına biri görünmez bir ip bağlamış da her hareketinde çekiyormuş gibi. Gözlerini açar açmaz tavana baktı. Sokağın sesi bir uğultu şeklinde kulağına doluşuyordu. Rüzgar hafifçe perdenin altından odasına süzülüyor, sanki rüzgarla perdenin her buluşmasında çıkan seste biri birşey fısıldıyor gibiydi. Bugün herşey onunla konuşuyor gibi hissetti. Odasının tavanı bile bir şey söylüyordu sanki:

~ “Daha nereye kadar?”

 

Yavaşça yatağının kenarına oturdu. Ayaklarına doğru baktı. Bu atacağı adımın onun için bir başlangıç olacağını ümit ederek yataktan kalktı. Kıyafetlerini almak için dolabını açtı. Üst raflarda, yazın aldığı kısa tişörtler, taytlar, şortlar… Alt raflarda renk renk makyaj malzemeleri, takılar, tokalar... Elini uzattı, sonra durdu. Ne giyeceğini düşündü. Az önce attığı adımın niyetinde bu olmadığını hatırladı.

~"Artık öyle değilim ama hâlâ tam da böyle değilim," diye fısıldadı içinden.

 

Bir köşede annesinin dolabından yıllar önce boynuna fular niyetine aldığı, sonra da kenara attığı siyah bir şal vardı. Hiç takmamıştı. Ütüsüz, buruşmuştu. Ama o sabah o şalı çıkardı. Sağına soluna baktı sağlam mı bir yerinde bir yırtık var mı diye. Sağlamdı. Aynanın karşısına geçti. Denedi. Önce beceremedi. Sonra tekrar sardı başına, ama kulaklar açık kaldı. Saçlarından kayıp duruyordu. Sonra tekrar denedi.

“Böyle mi oluyordu?” diye söylendi kendi kendine. En sonunda bir şekilde şalı boynuna dolayarak sarmayı başardı. Aslında sarmaya çalıştığı şey sadece şal değil, aslında ruhuydu. Ve bu ilk sarma denemesi, içine attığı onca şeyin dışa ilk yansımasıydı.

 

Kıyafeti aynıydı hâlâ. Bol kesim bir pantalon, üzerine uzun bir gömlek geçirmişti. Ama başında o buruşuk, beceriksizce bağlanmış siyah şal vardı.

 

Aynaya bir kez daha baktı.

~ "Çirkin mi oldum şimdi?" diye düşündü.

Artık insanlar için nasıl göründüğü önemli değildi, kimin için böyle göründüğü önemliydi. Sonra aklına Büşra geldi. Onun sadeliği, ama aynı zamanda vakarı… Gözlerinde makyaj yoktu ama bakışı daha netti. Ne ironikti. Nisa'nın makyajla çizdiği gözleri bile onun kadar net konuşamıyordu.

 

Kafeye gitmek için kapıyı açtığında annesi mutfakta bir şeylerle meşguldü. Göz ucuyla Nisa’ya baktı, sonra şalı fark etti. Bir yerden hatırladı sanki şalı. Yüzü buruştu. Ama hiçbir şey demedi. Sadece:

"Gitmeden çöpü çıkar!" dedi.

 

Nisa, yine de bir şey söylemesini beklemişti ama sessizlik daha ağırdı.

 

Yolda yürürken insanların bakışlarını hissetti. Kimi aşağılayıcı, kimi alay edercesine, kimi umursamaz yanından geçerken anlık bakışlar. Sanki başındaki şal haykırıyordu:

~ “Bakın, ben değişiyorum!”

 

Ama o böyle bağırmak istememişti. Daha sessiz olmak, sadece içindeki bir kararı yansıtmak istemişti. Fakat ilk adımlar, her zaman en çok sesi çıkarandı. Bu da öyleydi.

 

Kafeye girdiğinde arkadaşlarından biri olan Derya hemen dikkat etti. Nisa'nın yanına yaklaştı:

 

“Aaa Nisa, hayırdır bu yeni tarzın mı? Yakışmış gibi gibi. Ama sanki biraz dağılmış!”

 

“Yok ya, saçım dağınıktı. Şal sardım. Biraz rüzgarda dağıldı buraya gelirken.”

 

“Hadi ordan! Şal ha! Rüzgardan! Şaka gibi…”

 

Derya gülüp geçerken Nisa sessiz kaldı. Gücenmedi. Kızmadı da. Arkadaşını seviyordu ve onun şu an kendisini anlayabileceğini düşünmüyordu. Sadece bir iç çekişle tezgâha geçti. Büşra'nın bugün gelip gelmeyeceğini düşündü. Dışarıdaki masalara gözünün ucuyla baktı, yoktu. Sanki ona göstermek istiyordu:

~ "Bak, bir adım attım."

 

Ama aynı zamanda da saklanmak istiyordu:

~ "Görme beni, daha hazır değilim. Ve nasıl hazır olacağımı henüz bilmiyorum."

 

Saatler geçerken Nisa’nın içinde bir şey ağırlaşıyor, bir şey hafifliyordu. Sanki her müşteriyle göz göze geldiğinde, başörtüsünü ilk fark eden bakışla karşılaşıyordu.

Ama her seferinde içinden:

~ “Ben böyleyim artık, en azından denemeye başladım” diyerek kendini teskin ediyordu.

 

Akşam kafe dağıldığında aynaya tekrar baktı. Şal kaymıştı, saçlarının bir kısmı görünüyordu. Kulakları ortaya çıkmıştı. Ama o buna takılmadı. Çünkü bu günkü mesele estetik değil, niyet meselesiydi.

 

Eve geldiğinde annesi önce sessizdi, oda sadece bir kaç dakika. Ama o birkaç dakikalık sessizlik bile yargı doluydu.

 

"Şal mı sardın sen?" dedi bir süre sonra.

 

“Sadece denedim.”

 

"Yine hangi antin kuntin işlerinden bu.”

 

“Antin kuntinlik birşey yok. Sadece… içimden geldi.”

 

Annesi dudak büktü. Bu konuşma bitmişti.

 

Nisa odasına geçip, aynanın karşısına bir daha geçti. Şalı çıkardı. Saçları dağılmıştı. Aynadaki yansımaya baktı ve kendi kendine mırıldandı:

“Tesettür bir bez parçası değilmiş. Başımı örterken kalbimi de örtüyormuşum fark etmeden... Ve kalbim, yıllardır açıkta kalmış. Her göz bakmış, her söz delmiş, her gülüş çizmiş.”

 

Ve o gece, o siyah şalı ütüledi. Her buruşukluk açılırken kalbindeki kötü niyetlerde ondan uzaklaşıyor gibiydi. Sonra düzgünce katlayıp dolabın baş köşesine koydu. Artık bir nişan gibiydi. Bir niyet, bir yolculuk, bir söz...

 

Henüz tam değildi. Bazı şeyler eksikti. Öğrenmesi, yapması gereken çok şey vardı.

Ama bir adım atılmıştı.

 

Ve bazen en büyük değişimler, en küçük adımlarla başlardı.

 

~~~

 

 

Bölüm : 11.08.2025 12:06 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...