
2. BÖLÜM: Evin Köşesinde Bir Genç
Yine amaçsız günlerden biriydi, Nisa salondaki kanepenin kenarına ilişti. Televizyon açıktı ama sesi yoktu. Annesi sessizce ütü yapıyordu. Göz ucuyla kızına bakıyor, her hareketini ölçüyordu. Yargılamanın sesi bazen sözde değil, bakışlarda gizliydi. Ve Nisa bunu çocukluğundan beri tanıyordu.
"Ne yapacaksın böyle oturup tüm günü?"
Annesinin sesi sabit bir tonda ama her zamanki gibi sitem yüklüydü.
"Daha yeni sabah oldu ya… Herzaman gittiğim Kafeye başvuru yaptım hem ordan cevap bekliyorum."
Nisa'nın cevabı bezgindi. Üstünde bol bir sweatshirt, altında eski bir tayt vardı. Saçlarını toplama gereği bile duymamıştı. Zaten dışarı çıkmayacaktı. Belki sadece akşam kafeye giderdi. Orası bile onun için bir kaçış noktası değil, sadece evden uzaklaşmak için bahaneydi.
Babasının evin köşesindeki koltukta sessizce oturuşu dikkat çekiciydi. Elinde gazete vardı ama okumuyordu. Bir baba mıydı, yoksa sadece aynı evi paylaşan bir yabancı mı? Nisa’nın zihninde bu sorunun bile artık bir önemi kalmamış gibiydi. Onu ilgilendirmeyen hiçbir şey, babasının dikkatini çekmiyordu. Annesinin sitem dolu cümlelerine bile bir “bırak kız ne yapıyorsa yapsın” demeye üşenirdi.
Nisa hafifçe iç geçirdi. Salondan usulca kalkıp odasına geçti. O odada her şey sessizdi ama duvarlar gürültüyle üzerindeydi. Pencereden içeri sızan gri gün ışığı, odanın köşesine düşmüştü. Masa üstü dağınıktı. Bir köşede aynalı makyaj çantası, diğer köşede telefonunun şarj kablosu… Oda onun küçük dünyasıydı ama bu dünya gittikçe küçülüyordu. Nefes almak zorlaşıyordu.
Yatağına uzandı, ellerini kavuşturdu. Tavanı izlerken aklı geçmişten sahneler geçirdi. Kendi kendine sorduğu soruları susturdu hemen. Onlarla yüzleşmeye hazır değildi. Onun yerine telefonunu aldı. Parmakları otomatik hareketlerle uygulamaları açtı. Bildirimleri kontrol etti. Hiçbir mesaj yoktu ama yine de her uygulamaya tek tek girdi. Belki bir şeyler olurdu. Belki biri yazar, biri beğenir, biri “sen harikasın” derdi.
Sonra aklına düştü:
~“Yapacak eğlenceli bir şeyler bulmalı…”
Bir anda içindeki şeytani ses kıpırdandı. Sanal profil… sahte hesap… eğlence. Daha önce yapmışlardı. Şu son zamanlarda iki arkadaşıyla birlikte oluşturdukları sahte bir erkek profili vardı. Yakışıklı bir yüz, etkileyici bir biyografi, bazen motor ppsi, birkaç etkileyici gönderi. İnsanları kandırmak, özellikle de duygusal mesajlar atan ve yaşı küçük kızları “fake” bir hesaba inandırmak oyundu onlar için. Basit, zararsız gibi görünen bir oyun. Ama değildi.
Telefonda sahte profile giriş yaptı. Arkadaşlarıyla kurdukları WhatsApp grubuna mesaj attı:
“Yeniden başlayalım mı kızlar, birilerini kandıralım yine?”
Birkaç dakika sonra cevaplar geldi:
“Ooo eğlence başlasın!”
“Yeni kurban buldun mu?”
Bir hesap daha oluşturdular. Bu kez karakteri biraz daha olgun, biraz daha cool gösterdiler. Profilde, kitaplarla fotoğraf, fonda bir kütüphane, altında “anlam arayışı içindeyim” gibi etkileyici bir not. Nisa yazıyı kendi parmaklarıyla yazarken gülümsedi. Ne ironiydi… Kendisi ne aradığını bilmiyordu, ama insanlara anlam arayışındaymış gibi yapıyordu.
Sahte hesapla birkaç kişiyle mesajlaşmaya başladılar. Bir kız ona hayat hikâyesini yazdı:
~“Ruhsal olarak çok yorgunum. Güvenebileceğim biri var mı bu hayatta bilmiyorum...”
Nisa, ekrandaki cümleleri okurken hafifçe durdu. Gözleri yazıda asılı kaldı. Gülmesi gerekirken bir boşluk oluştu içinde.
"Bize mi yazıyor bunu gerçekten?" dedi sessizce.
Arkadaşları gülücük emojileriyle dolu cevaplar gönderiyordu. Ama Nisa’nın eli, telefonda takılı kaldı. Cevap vermedi. Bir anda içini huzursuzluk kapladı. Gerçekten eğleniyor muydu?
Telefonu yavaşça kapattı. Başını yastığa gömdü. Gözleri tavanı değil, içindeki karanlık noktaları aradı bu kez. O kızın yazdığı cümle yankılandı içinde:
~“Güvenebileceğim biri var mı bu hayatta bilmiyorum...”
Bir zamanlar kendisi de bunu sormuştu. Ama kimseye yazamamıştı. Çünkü kimse okumaz sanmıştı. Şimdi biri aynı soruyu ona sormuştu ama o sadece eğlence aramıştı.
Kısa bir iç monolog geçti zihninden:
~“Bu kadar boşluk dolarken içimde, ben nasıl başka birinin boşluğuyla oynayabilirim ki? Yaptığım sadece şaka mıydı, yoksa kalpleriyle mi oynadım?”
Vicdanı uzun uzun konuşmadı. Birkaç kelime yeterli oldu.
Bir sessizlik çöktü odaya. Telefon hâlâ elindeydi ama ekran kararmıştı. Gözleri odanın köşesine takıldı. Sanki orada bir ağırlık vardı. Görünmeyen bir şey. İçinden
~“Dursam mı artık?” diye geçirdi.
Ama hemen arkasından başka bir ses geldi:
~“Abartıyorsun. Herkes yapıyor. O da öğrenir bir gün kandırılmamayı…”
Ve hayat, kaldığı yerden devam etti.
~~~
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.2k Okunma |
691 Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |