24. Bölüm

23. BÖLÜM: Yolda Karar

Özlem K.
by_ozi

23. BÖLÜM: Yolda Karar

 

Nisa’nın hayatında yeni bir sayfa açılıyordu. Kur'an'ın nurunda yürürken, kalbinin derinliklerinde bir karar gönül gibi atıyordu. Artık sadece imanıyla değil, görünüşüyle de Rabbine tam teslim olmak istiyordu. Siyah çarşaf, peçe ve eldiven… Daha önce hiç görmediği ama ilk görüşte içine işleyen bu giyimi artık kalbinin bir daveti gibi hissediyordu.

 

Bir sabah uyandığında aynaya baktı. Gözlerinde huzur, yüzünde kararlılık vardı. Dolabını açtı, askıdan siyah çarşafını aldı, giyindi ve peçesini dikkatle taktı. Eldivenleri ellerine geçirdiğinde, sanki dünyaya karşı bir kalkan edinmiş gibiydi. Bu giysi, ona sadece dış dünyadan bir örtü değil, kalbinde büyüyen imanının dışa yansımasıydı. Kumaşın soğuk dokusu tenine değdiğinde bile, içinde tarifsiz bir sıcaklık, bir huzur doğuyordu.

 

Dışarı adımını attığında ilk kez tam anlamıyla özgür hissetti kendini. Özgür olmak, zincirlerinden kurtulmaktı artık. Özgürlük, Rabbine teslimiyetin verdiği tarifsiz huzurdu. Yolda yürürken içi kıpır kıpırdı. Gözler, artık gülüyordu; kalbi tarifsiz bir huzur içindeydi. Geçen insanlar ona bakıyor, kimileri fısıldıyor, kimileri gülümseyerek selam veriyordu. Ama Nisa'nın dünyasında artık insanların bakışlarının anlamı kalmamıştı. Onun gözü Rabbinin rızasındaydı.

 

Bir süre yürüdü. Çarşafının eteğinin ayaklarına sürtünüşünü, peçesinin ardında gizlenen nefesini duydu. Bu sesler bile ona zikri hatırlatıyordu. Adımlarını sayıyor, her adımında “Allah” diyordu kalbi. Bir zamanlar sıradan yürüyüşlerin yerini şimdi bilinçli bir kulluk yürüyüşü almıştı.

 

Ama evde durum farklıydı. Annesi Nisa’nın yeni halini görünce adeta deliye dönmüştü.

“Ne bu şimdi? Böyle mi çıkacaksın evden? Hani diğer halin neyse de! Bu ne karanlık hal!”

 

Annesinin sözleri, çığlıkları evin duvarlarında yankılanıyordu. Ama Nisa sakin, kararlıydı. Yüzünde bir çocuk sükûneti, bir mü'mine vakarı vardı:

“Anne, ben artık Rabbime teslim oldum. Bu benim seçimim. İçim huzurlu.”

 

Annesi gözyaşlarına hakim olamadan yaklaştı:

“Ama biz böyle istemedik, böyle görmedik seni! Bu bir kopuş, seni kaybediyoruz!”

 

Nisa’nın kalbi burkuldu ama dimdik durdu:

“Ben kaybetmiyorum, anne. Kendimi buluyorum. Kendi yoluma gidiyorum. Bir kez olsun yadırgama, bir kez olsun Allah için beni destekle. Kızım yönünü bulmuş Allah yolunda diye sırtımı sıvazla. Senin ve elalemin ne dediği umrumda değil. Bu yolda Allah’ın rızası benim tek kaygım.”

 

Annesi bir süre sessiz kaldı. Bakışlarında hem kızgınlık hem de çaresizlik vardı. Kızının gözlerine baktığında, bir yabancı değil, yeni bir Nisa görüyordu. Evde sessizlik hakim oldu. Kimse bir kelime etmedi. Ama Nisa’nın gözlerindeki ışık, sönmedi. Artık onun sırtını yasladığı güç, sadece Rabbiydi.

 

O gece herkes odasına çekildi. Nisa lambasını kısıp seccadesine oturdu. Elleriyle kalbini kavradı, sonra alnını secdeye koydu. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu. İçindeki dua kelimelere dökülürken bir ağırlık kalktı üzerinden.

 

“Rabbim, bu yolda kararlıyım. Bana sabır, güç ve hikmet ver. Anamı, sevdiklerimi senin yoluna erdir. Kalbime kararlılık, dilime sadakat ver. Sırtımı sana dayıyorum. Yeter ki sen razı ol.”

 

Sadakat… Bu kelime onun dilinden dökülürken bile kalbine işliyordu. Dili ile söylediği neyse, gönlü de o olmalıydı. Rabbine bağlılıkta doğruluk, sözünde sebat, imanında dürüstlük demekti. İşte o sadakati istiyordu.

 

Sabahın ilk ışıklarıyla Nisa, yine aynaya baktı. Aynadaki yüz aynıydı ama bakışlar farklıydı. Gözlerinde artık bir kulun sebatı, teslimiyeti, şükrü vardı. Ve o an, kendi kendine fısıldadı:

“Ben artık sadece Senin kulunum.”

 

O gün, sadece bir giyim değişikliği değil; bir kimliğin, bir kararın, bir kulluk bilincinin hayata aktarılmasıydı. Nisa artık adımlarını daha dikkatli atıyor, her hareketinde şuuru artıyordu. Bazen yolda karşılaştığı bakışlar zorlayıcı oluyordu, ama artık bildiği bir gerçek vardı:

 

“Dünya bir imtihan yeriydi. Ben Rabbimin rızasını kazanmaya geldim.”

 

Ve bu yolda attığı her adım, kalbindeki huzuru artırıyordu. Çarşafı, peçesiyle Nisa artık sadece bir görünüş değil; bir niyet, bir duruş, bir tevhid kadınıydı.

 

Geceleri uyumadan önce tekrar tekrar düşündü:

~ “Ben kime benzemek istiyorum? Dünyanın süslü kadınlarına mı, yoksa Rabbine tam teslim olmuş kullara mı?”

Cevabı netti. Onun arzusu dünyaya aldananlara değil, Rabbine teslim olanlara benzemekti. Bu kıyafet, bu teslimiyet, onun kimliğinin alameti oldu.

 

Artık kalbindeki sükûnet, dilindeki tesbih, yüzündeki vakar, yürüyüşündeki ağırbaşlılık hepsi bir bütündü. Ve Nisa biliyordu ki, bu yol kolay olmayacaktı. Zorluklar, eleştiriler, hatta yalnızlık olacaktı. Ama o yalnızlıkta bile Rabbini bulacak, Rabbine dayanacaktı.

 

Çünkü o, kararını vermişti.

 

~~~

Bölüm : 19.08.2025 11:19 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...