
24. BÖLÜM: Kafeye Veda
Nisa'nın hayatında artık her şey değişiyordu. Evinde sakince oturmayı seçmişti. Ama bir tek şey vardı ki, henüz ailesine açıklamamıştı: Artık kafede çalışmayacaktı.
O sabah ailesinin gözlerinin içine bakarak söylediğinde, herkes ne diyeceğini bilemedi. Evde derin bir sessizlik çöktü. Anne, baba... Şaşkınlık ve sessiz bir endişe arasında gidip geliyorlardı.
Babasının gözlerinde ilk defa sertlik yerine, içinde bir sükûnet belirdi. O, yıllar boyunca evin sessiz direği olmuştu; ne zaman bir fırtına çıksa sessiz kalmıştı. Ama şimdi Nisa'nın kararlılığı karşısında, içten içe bir teslimiyet yaşanıyordu.
Nisa derin nefes aldı ve sessizce devam etti:
“Ben artık kafede çalışmayacağım. Bu yolda Rabbime daha çok vakit ayırmak istiyorum. Evde oturacağım, ibadet edeceğim, Kur’an’ı daha çok okuyacağım.”
Annesi şaşkınlıkla, bazen öfkeyle karışık:
“Ama nasıl geçineceğiz? Kızım, daha dün kafede çalışan neşeli biriydin! Şimdi evde oturup ne yapacaksın?”
Nisa'nın gözlerinde o zamana kadar hiç görülmemiş bir vakarlık vardı. Öyle bir vakarlık ki, ne karşısındakini kırıyor, ne de teslimiyetten ödün veriyordu.
“Bana, bize Rabbim yeter. Vakarla evinizde oturun der Rabbim. Ben de öyle yapıyorum. Başka bir geçim yolum yok ama iman yolum var. Ve imanımı güçlendirmek için bu şart.”
Babası belinde ki sakatlıktan dolayı zaten yıllardır çalışamamanın verdiği ezikliği belkide susarak ödüyordu, ama kızına karşı hafifçe başını salladı. Bu durumu kabullenmiş,
~ "Sen merak etme kızım, başka bir yol buluruz," der gibiydi.
Evdeki herkes bir sessizliğe büründü. Nisa’nın annesi gözyaşlarını tutamadı ama artık itiraz etmiyordu. Nisa onlara Allah’ın kitabında şöyle buyurduğu hatırlattı:
“Nice canlı vardır ki, rızkını kendisi taşıyamaz. Onları da sizi de Allah rızıklandırır.” (Ankebut, 60)
Ve yine Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştu dedi:
“Eğer siz Allah’a hakkıyla tevekkül etseydiniz, sabah aç çıkıp akşam tok dönen kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırırdı.” (Tirmizi, Zühd, 33)
Çok geçmeden evde yapılabilen bir iş, komşunun tavsiyesi ile karşılarına çıktı. Allah onlara başka bir rızık kapısı açmıştı. Gerçekten de “Rızık Allah’tandır” sözü, hayatlarında canlı bir tecelli bulmuştu.
O gün evde yeni bir düzen başladı. Nisa sabah namazından sonra Kur’an’a oturuyor, dualarını yapıyordu. Gün içinde de elinden düşürmediği dua defteriyle kalbine dokunan ayetleri not alıyordu. Onun için her ayet bir ışık, her dua bir nefesti.
Kafedeki arkadaşları ise Nisa’nın değişimine anlam veremiyordu. Onlar için Nisa hâlâ o eski eğlenceli, neşeli genç kızdı. Ama Nisa'nın içindeki sessiz ve derin iman sularına onlar ulaşamıyordu. Çünkü Allah buyurmuştu:
“Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır.” (Bakara, 257)
Bir akşam, kafeden en yakın arkadaşı geldi. Gözlerinde bir hüzün vardı:
“Nisa, seni çok özlüyoruz. Ama senin artık bizimle olmadığını görmek zor.”
Nisa, samimiyetle cevap verdi:
“Ben sizleri de Allah için seviyorum. Ama artık başka bir hayatım var. Rabbime yakın olmak için adımlar atıyorum. Bu yol zor ama huzur dolu.”
Arkadaşı başını salladı, gözleri dolu doluydu:
“Senin için en iyisini olsun isterim. Umarım kalbin hep böyle huzurlu kalır.”
Nisa ise kalbinden geçen bir hakikati fısıldadı:
“Bilin ki, kalpler ancak Allah’ın zikriyle huzur bulur. (Ra’d, 28) İnşaAllah” dedi.
Nisa o gün, hayatında ilk defa gerçek bir teslimiyetin ne olduğunu hissetti. Kafeye veda etmek, sadece bir mekândan vazgeçmek değildi. O, ruhunun karanlıklarından sıyrılıp, Allah’ın nuruna doğru attığı bir adım, sükûnetin, vakarın ta kendisiydi.
Ve o gece secdede, kalbinden yükselen şu dua vardı:
“Rabbim, bana verdiğin sabır için şükürler olsun. Beni bu yolda daim kıl. Senin rızan benim en büyük kazancım.”
~~~
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.18k Okunma |
670 Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |