26. Bölüm

25. BÖLÜM: Derin Sohbet

Özlem K.
by_ozi

25. BÖLÜM: Derin Sohbet

 

Geceydi, şehir uykuya dalmış, evler ışıklarını yavaş yavaş söndürürken, Nisa ve Büşra bir araya gelmişti. Uzun zamandır bekledikleri, kalplerini, dertlerini, inançlarını, niyetlerini konuşacakları o buluşma vakti gelmişti.

 

Ev sakin, samimi ve huzurlu bir ortamdaydı. İki genç kız, dizlerinin üzerinde eski ama tertemiz bir halının üzerinde oturmuş, aralarında yanan küçük bir mumun ışığında sessizliği paylaşıyorlardı. Mumun titrek alevi, odanın duvarlarına ince gölgeler düşürüyor, sanki bu samimi sohbetin sırlarını duvarlara nakşediyordu. Sessizliği bozan tek şey, onların derin nefes alışları ve kalplerinden taşan samimi sözleriydi.

 

Nisa, içten içe bu anı çok özlemişti. Yıllardır yaşadığı fırtınaların, karanlıkların, içini kemiren soruların ardından gelen bu huzur, kelimelere sığmayacak kadar büyüktü. Bu gece, sadece bir sohbet değil, ruhun dinlenmesi, kalbin yeniden doğuşu gibiydi. Büşra ise, yılların birikimiyle, sabırla ve anlayışla Nisa’yı dinlemeye hazırdı. Onun yanında bulunmak, kendisi için de büyük bir nimet gibiydi.

 

“Büşra,” dedi Nisa, sesi titreyerek, “Bazen öyle anlar oluyor ki, tevhidin anlamı yüreğimde daha da ağırlaşıyor. ‘Sadece Allah’a kulluk etmek’ demek, aslında ne kadar derin bir sorumlulukmuş. Amelimiz, niyetimiz, dilimizden çıkan her kelime… Hepsi bir zincirin halkaları gibi. Sen nasıl bu kadar sabırlısın, nasıl bu kadar huzurlu görünüyor, nasıl bu kadar kararlı olabiliyorsun?”

 

Büşra gözlerini kapattı, derin bir nefes aldı. Sözleri önce kalbinde tarttı, sonra dudaklarından usulca döküldü.

“Aslında bu sabır, kendimden değil; Rabbime olan güvenimden geliyor. Tevhid sadece bir kelime değil, benim yüreğimdeki sarsılmaz bağdır. O bağ bana yol gösterir, beni ayakta tutar. Amel ise o bağın dışa vurumudur. Niyet ise zincirin başlangıç halkasıdır. Eğer niyetimiz sadece Allah rızası ise, yaptığımız her şey, ne kadar küçük, ne kadar zor olursa olsun, kıymetli olur. Çünkü Rabbimiz niyeti bilir.”

 

Nisa başını salladı, gözlerinde hem hayranlık hem de hüzün vardı.

“Bazen niyetimi sorguluyorum. Acaba yaptığım şeyler sadece göz boyamak mı? İnsanların gözüne girmek mi? Yoksa kendi huzurum için mi? İçimde böyle bir şüphe beliriyor, sanki niyetim bulanıklaşıyor.”

 

Büşra tebessüm etti. O tebessüm, karanlığı yaran bir ışık gibiydi.

“Bu sorgulama bile büyük bir nimettir, Nisa. Çünkü kalbinin temiz kalması için çaba gösteriyorsun. Peygamber Efendimiz (sav) buyuruyor ki: ‘Ameller niyetlere göredir.’ Yani niyet her şeyi belirler. Eğer niyetin samimiyse, Allah seni asla yalnız bırakmaz. Senin kalbinde o dürüst arayış olduğu sürece, kaybolmazsın.”

 

O an Nisa’nın gözleri doldu. İçindeki yük sanki hafifliyordu. Omuzlarından taşlar kalkıyor, kalbine bir huzur yerleşiyordu.

“Ama ya niyetimiz bozulursa? Ya şeytan bizi aldatırsa? Bazen aklıma geliyor, ya farkında olmadan yanlış yapıyorsam diye korkuyorum.”

 

“O zaman tevbe vardır,” dedi Büşra, sesi güven doluydu. “Tevbe kapısı her daim açıktır. Biz insanız, hata yaparız, unuturuz, yanılırız. Önemli olan yanlışımızı fark etmek ve geri dönmektir. Rabbimiz çok merhametlidir. Yeter ki pişmanlıkla dönelim. Şeytanın hilesi insana karışabilir ama Rabbimizin rahmeti her şeyden geniştir.”

 

İki dost, gece boyunca bu konulara daldılar. Tevhidin hayatlarındaki anlamını, amel ile niyetin iç içe geçtiği hassas dengeyi konuştular. Bazen Nisa soru sordu, bazen Büşra cevap verdi, bazen de ikisi birlikte sessizliğe gömülüp sadece düşündüler. Bu sessizlik bile onlar için ibadet gibiydi.

 

Bir ara Büşra dedi ki:

“Nisa, senin yolculuğunu görmek bana da güç veriyor. Çünkü iman bazen dalgalı deniz gibi. Rüzgarlarla savrulabiliyor. Ama birlikte yürürsek, o deniz bile durulur. Rabbimize sığınalım, birbirimize destek olalım. Çünkü kardeşlik, iman kardeşliği, kalplerimizi güçlendiren en büyük nimettir.”

 

Nisa’nın yüzünde tatlı bir tebessüm belirdi.

“Senin gibi bir dost olduğu için ne kadar şükretsem az. Bazen yalnızlık hissettiğimde, senin varlığın içimde ışık oluyor. Rabbim seni bana vesile kıldığı için kalbim dolup taşıyor.”

 

Büşra elini uzattı, Nisa’nın elini tuttu. İkisinin elleri birbirine kenetlendi, sanki bu dostluk ellerden kalplere akan bir bağla mühürlenmişti.

“Unutma,” dedi Büşra, “iman bir nehir gibidir. Bazen durgun akar, bazen coşkulu. Ama kaynağı hep Rabbimizdir. Biz onun kollarında, onun rahmetinde güvendeyiz. Yeter ki suyun kaynağını unutma. İnsan bazen akıntıya kapılır ama kaynak hep aynı kalır.”

 

Gece ilerledi. Mumun alevi titreyerek küçülüyor, eriyen mumun damlaları sessizce içinde bulunduğu mumluğa düşüyordu. İki dost, kalplerini hafifletmiş, ruhlarını tazelemiş olarak birbirlerine sarıldılar. O an bütün dünya dursa bile, onların sohbeti, dostluğu, duası devam ederdi.

 

Nisa, o gece secdeye kapandığında içinden şunlar geçti:

~ “Allah’ım, senin yolunda yürürken kalbimi daim taze tut. Amelimi ve niyetimi temiz kıl. Bu dostlukları koru, bizi birbirimize güç verici kıl. Kalbimizi senin zikrinle mutmain eyle. Bizi karanlıklardan çıkarıp nura eriştir. Ayaklarımızı sabit kıl, kalplerimizi saptırma. Sen razı ol yeter.”

 

Ve gecenin o derin sessizliğinde, yalnızca secdenin ağırlığı, gözyaşlarının sıcaklığı ve Allah’a yönelen kalplerin duası vardı.

 

~~~

 

Bölüm : 21.08.2025 11:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...