
8. BÖLÜM: Sözler Ağır Gelir
Kafenin arka köşesindeki masa, öğle saatlerinde bile tenha kalırdı. Kalabalığın gürültüsünden kaçanlar için sessiz bir liman gibiydi. Büşra yağmurlu havalarda içerideki o masada yine o köşedeki yerindeydi. Önünde sade bir kahve, dizinde kapalı bir kitap. İçerideki fon müziğini duymamak için yine kulaklıkları takılıydı ama bu kez Nisa’ya fark edilir şekilde baktı, başıyla selam verdi.
Nisa, tezgâhın arkasından birkaç kere gizlice göz ucuyla süzdü onu. Hani kim olduğunu öğrenmek istemişti ya, bu sefer gerçek bir fırsat ayağına gelmişti. Yan masadaki şarj istasyonu boştu. Nisa telefonunun ekranına baktı.
Şarj: %4. Gülümsedi kendi kendine.
“Ne kadar da güzel bir zamanlama…” diye mırıldandı.
Ve Büşra’ya yaklaştı.
“Selam... Telefonumun şarjı bitti, malum yetmiyor bana şarj. Yan masadaki priz çalışmıyor. Kafede de bu çalışmayan priz sorunumuz var. Çok gelip giden kullanan olduğu için sürekli bozuluyor. Buradaki prizi kullanabilir miyim?”
Büşra kulaklıklarını yavaşça çıkardı. Yüzü, çarşafın ardında sakinse de bakışları dikkatliydi.
“Ve Aleykum.Tabii, buyur.”
Nisa telefonu bağlarken istemsizce masaya oturdu.
~ “Bir iki dakika oturayım da hemen kalkarım,” dedi içinden ama içi kıpır kıpır olmuştu. Merakına yenilmişti.
Büşra sessizdi ama bu sessizlik Nisa’yı rahatsız etmiyordu. Aksine huzurluydu.
“Buraya hep geliyorsun. Dikkatimi çekti. Ama… hep tek başınasın.”
“Kahve içmeyi çok seviyorum. Hayatın içinde olmayı da. Ve kalabalığın içindeki sessizlik daha çok konuşuyor benimle. Daha çok düşündürüyor.”
Nisa anlamamış gibi baktı. Sonra gülümsedi.
“Felsefi konuşuyorsun gibi…”
“Hayır. Felsefe değil. Gerçek.”
Aralarına kısa bir sessizlik girdi. Nisa elindeki telefonla oynamaya başladı ama Büşra ona değil, masadaki fincana bakıyordu. Sonra yavaşça sordu:
“Senin yönün ne?”
Nisa başını kaldırdı.
“Yön mü?”
“Evet. Herkesin bir yönü vardır. Kimisi para için yaşar, kimisi göz önünde olmak ister. Kimisi görünmez olmak ister ama Allah tarafından görünmek ister. Senin yönün hangisi?”
Bu beklenmedik soru, Nisa’nın boğazında bir şey bırakmış gibi oldu. Yutkundu. “Bilmem. Belki de dikkat çekmek istiyorumdur. Belki de sadece görünür olmak. Herkes gibi.”
Büşra başını eğdi ama yargılamadı.
“Bazen herkes gibi olmak, kendin olmaktan vazgeçmektir.”
Bu cümle tokat gibi değildi ama içeriye işleyen bir fısıltı gibiydi. Nisa’nın gözleri bir an Büşra’nın peçesine takıldı. Kendi kendine düşündü:
~“Kendin olmak mı? Ben kimim ki?”
Büşra, fincanını yudumladı.
“Bir gün herkes senin gibi görünmeye çalışırken, sen kendine ne kadar benziyorsun?”
Nisa, bu kez gülmedi. Telefon ekranına baktı ama orada aradığı kaçış yoktu. Sessizce sordu:
“Senin yönün ne?”
“Benim yönüm, razı olunmak. Yani Rabbimin razı olması.”
Nisa içinden “Yine mi dindarlık?” demek istedi ama diyemedi. Çünkü Büşra bu sözleri söylerken ne övünüyordu ne ukala bir tavırla konuşuyordu. İçinden gelerek, sanki büyük bir sır veriyormuş gibi konuşuyordu.
“Sence... çok mu farklısın?” dedi Nisa.
Büşra başını yana eğdi.
“Herkesin farkı, onun imtihanıdır. Ben de farkımla, kıyafetimle sınanıyorum; insanların bakışları, iğneleyici sözleri ve birçok şey ile. Ama sen de sınanıyorsun... belki benzemeye çalıştıklarınla.”
Bu sözler Nisa’nın zihnine oturaklı bir düşünce gibi indi. Karşısında duran bu sade, sessiz kızın sözleri sosyal medyadaki o süslü laflardan, caps’lerden daha çok etkilemişti onu.
Tam kalkacakken elini uzattı:
“Adım Nisa. Senin?”
Büşra hafifçe gülümsedi. Gülümserken göz kenarları kısılıyordu. Nisa onun peçenin altından gülümsediğini oradan anlamıştı.
“Benimki Büşra.”
Nisa, el sıkışmayı bekledi ama Büşra sadece adını söyledi. Bu davranış bile bir başkaydı. Nisa saygısızlık sayamadı. Tam tersi, içine garip bir şey düştü:
~“Acaba ben bugüne kadar hep çok mu fazlaydım? Oysa o, fazlalıklardan kurtulmuştu. Ve bu sadeleşme onu güçlendirmişti.”
Telefonunu alıp kalktı.
“Teşekkür ederim… Büşra.”
Büşra sadece başını eğdi. Nisa yürürken peçenin ardındaki yüzü merak etti ama asıl merakı bu kadar sessiz ama etkileyici bir duruşun kaynağıydı.
O gün ilk defa konuşmalar, akşam uykusuna kadar zihninde dönüp durdu.
~“Bir gün herkes senin gibi görünmeye çalışırken, sen kendine ne kadar benziyorsun?”
Yüzüne sürdüğü fondöten, giydiği crop, attığı story, yazdığı alt yazı, hepsi bir anda cümlelerin içinde sönükleşti. Ama henüz bu yolun başındaydı. Henüz sadece hafifçe sarsılmıştı.
Yatmadan önce aynaya baktı. Ve mırıldandı:
“Bilmiyorum. Ama bir yönüm olmalı…”
~~~
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.18k Okunma |
670 Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |