
10. BÖLÜM: YANKISIZ DUVARLAR
Seyhan, Esma’nın gözlerinde yankılanan gerçeği ilk kez bu kadar derin hissediyordu. Bir davetin içinde değildi artık; çağrının tam ortasındaydı. Sanki yıllardır taşların arasına sıkışmış bir tohum, suya kavuşmuştu. Esma’nın sözleri, sadece cümle değil; Seyhan’ın içindeki boşluklara dolan bir ışık gibiydi. Kuru bir bilgi değil, yaşayan bir hakikatle karşı karşıyaydı.
“İnsan neden değişmekten bu kadar korkar, Esma?” diye sordu bir akşam, hafifçe titreyen sesiyle. O an mutfakta oturmuş, bitki çayı içiyorlardı. Dışarıda yağmur hafifçe cama vuruyor, zaman sanki yavaş akıyordu.
Esma, fincanını masaya koydu.
“Çünkü değişmek, konfor alanından çıkmaktır. Ve en kötüsü de insanın kendi yalanlarıyla yüzleşmesidir. Herkes doğrulara sahip olduğunu sanır ama sen bir putun önünde secde ettiğini fark edince... işte o an sarsılırsın.”
Seyhan başını eğdi. Sessizlik bir müddet sürdü. Sonra hafifçe mırıldandı:
“Ben secde etmiyorum, Esma. Yani etmiyordum... sanıyordum.”
Esma ona döndü. Gözlerinde bir kınama yoktu, aksine anlayış ve dua vardı.
“Biz secde etmediğimizi sandığımız ne çok şeye aslında boyun eğiyoruz, fark etmeden. Bu yüzden kırmamız gereken put: Onay ihtiyacı putu.”
Seyhan’ın yüzü dondu. “Yani... el âlem mi?”
Esma gülümsedi.
“Tam olarak. ‘El âlem ne der’ korkusu, nice insanın Hak’tan sapmasına neden oldu. Bu korku, belki de en köklü putlardan biridir. Sessiz, görünmez ama yönlendirici.”
~~~
O günden sonra Seyhan, adımlarını bu putun izini sürerek atmaya başladı. Annesiyle olan ilişkilerinde, sosyal medya paylaşımlarında... her yerde bu putun izini görüyordu. Bir paylaşım yapmadan önce kaç kez duraksadığını fark etti. Bir şey anlatırken insanların onayını almayı beklediğini...
“Bu kıyafet fazla mı sade oldu?”
“Ya birileri yanlış anlar mı?”
“Annem üzülür mü acaba?”
Seyhan bu düşüncelerin içinde ne kadar boğulduğunu ilk kez fark etti. Oysaki Esma ona Furkan suresinden bir ayeti okumuştu geçenlerde:
“...Onlar, Rablerinden korkarak, kalpleri titreyerek ibadet ederler...” (23/60). Seyhan, kalbinin titrediğini hissediyordu artık ama Rabbinin huzurunda, değil insanların bakışlarında.
~~~
Seyhan küçük bir kitapçıda işe başlamıştı. Hanımlarla ilgileniyor , geçimini sağlamaya çalışıyordu.
O günlerde kitapçıya gelen bir yayın evi temsilcisi, kadın çalışanlarla birlikte sosyal medya için bir tanıtım çekimi yapmayı teklif etti. Herkesin doğal ama “göz alıcı” görünmesini istiyordu. Seyhan da önerilen isimler arasındaydı. Fakat ona sunulan kıyafet ve konsepte baktığında içi daraldı. Modern, dikkat çekici, iddialı bir tarz... Seyhan için fazla gösterişliydi ve iç huzuruyla örtüşmüyordu.
İlk anda “tamam” demeye niyetlendi. Tam o sırada Esma’nın sözü aklına geldi:
“Tağutu inkâr etmeden La ilahe illallah denmez.”
Kalbi titredi. Ellerini eteğinin içine çekti, dudaklarını ısırdı. Sonra başını kaldırdı:
“Ben bu çekime katılamam.”
Yayın evi temsilcisi hafifçe kaşlarını kaldırdı. “Ama bu kitapçının görünürlüğü için çok faydalı olur. Hem ne var ki, herkes katılıyor...”
Seyhan usulca ama net bir sesle cevapladı:
“Ben herkes değilim.”
O an içinden geçen şey bir kahramanlık duygusu değildi. Aksine, bir tevbe halindeydi. O ana kadar farkında olmadan eğildiği putlardan biri daha kırılıyordu. Belki ilk kez bir "hayır" demek, bu kadar büyük bir "evet" olmuştu.
~~~
Bir cuma günü, Seyhan artık sosyal medya hesabını kapatma kararı aldı. Hikâye atmadan yaşayamam sanmıştı. Beğeni gelmeyince morali bozulan biriydi. Şimdi içten içe utanıyordu.
Ama en çok utandığı şey ne biliyor musun?
Rabbinden utanmamasıydı bugüne kadar.
O gün Esma’ya mesaj attı:
“Bugün başka bir put daha kırıldı. El âlemin beğenisiyle var olduğumu sanmışım. Ama şimdi anladım ki, ben beğenilmek için değil, Allah’ı razı etmek için yaratıldım.”
Ve Esma sadece bir kelimeyle cevap verdi:
“Elhamdulillah.”
~~~
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.84k Okunma |
721 Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |