12. Bölüm

11. BÖLÜM: EMANET ZAMAN

Özlem K.
by_ozi

11. BÖLÜM: EMANET ZAMAN

 

Etrafındaki kalabalıklar gittikçe büyüyor, ama Seyhan kendini her geçen gün daha yalnız hissediyordu. Kalabalıklar içinde yalnızlık... Bu tarif edilmesi zor duyguyu ilk defa yaşamıyordu ama son zamanlarda içindeki boşluk daha da derinleşmişti. Sanki bir şey eksikti, ama ne olduğunu bilmiyordu ya da biliyor da itiraf etmekten korkuyordu.

 

Metrodan inip mahallenin küçük mescidine doğru yürüdü. Gökyüzüne göz attı. Hafif bir rüzgar çarşafının eteklerini kıpırdatıyor, ama onun içindeki sükûneti hiç bozmuyordu. Güneş yaprakların arasından süzülüyordu. Saatine baktı. Derse on dakika vardı. Ama bu on dakikada bile zihni, zamanın ne kadar kıymetli olduğunu düşündü. Artık hiçbir anı israf edemezdi. Artık zaman, kendisine emanet edilen bir hakikatti.

 

Zaman... Nefes gibi fark edilmeden harcanan bir nimet. İnsan doğar, büyür, yorulur, kaybeder, sever, terk eder, unutur, hatırlar… Ama her bir yaşanmışlık aslında zamanı tüketir. Ve tüketilen her an, ya amel defterine bir nur olarak yazılır ya da bir pişmanlık olarak geri döner. Seyhan artık farkındaydı: Zaman sadece geçmiyordu, aynı zamanda tanıklık ediyordu.

 

~"İnsanoğlu aldanıyor," dedi içinden. "Bir gün, bir saat, bir dakika… Elinde tutabileceğini sanıyor ama tutamıyor. Her şey geçiyor ve her geçen şey, hesaba dönüşüyor."

 

Mescide girdi. Arka taraftaki hanımlar bölümüne geçti. Ders halkasının kurulduğu köşeye oturdu. Esma henüz gelmemişti. Defterini çıkardı ama kalemi elinde öylece kaldı. Düşünceleri, o sabah okuduğu ayete takılı kalmıştı:

 

~ "Sana vahyettiğimizi onlara okuyasın diye, seni kendilerinden önce nice ümmetin gelip geçtiği bir toplum içinde (risaletle) görevlendirdik. Onlarsa Er-Rahmân’ı inkâr ediyorlar. De ki: 'O benim Rabbimdir. O’ndan başka ilah yoktur. Yalnızca O’na tevekkül ettim ve dönüşüm O’nadır.'" (Ra’d 30)

 

Bu ayet Seyhan'ın yüreğine işledi. Zaman, sadece bir kavram değildi. Allah'ın kullarına verdiği bir emanet, bir imtihan sahasıydı. Ve bu sahada kaybedenler, onu oyun zannedenlerdi.

 

Ders halkası başladığında Esma da içeri girmişti. Göz göze geldiler. Bir tebessümle selamlaştılar. Kur’an tilaveti başladı, ardından açıklamalar... Ama Seyhan’ın zihninde tek bir kelime yankılanıyordu: “Emanet.”

 

Ders bitiminde, mescidin arka bahçesindeki sedirlere oturdular. Esma ona döndü:

"Bu aralar çok sessizsin," dedi. "Her şey yolunda mı?"

 

Seyhan başını salladı.

"Yolunda demek doğru olmaz ama bu sessizlik içime doğan bir tür uyanış. Zaman üzerine düşünüyorum. Ne kadar boşa geçirmişim meğer."

 

Esma tebessüm etti.

"Fark ettin ya, işte bu yeter. Fark etmek, ilk adım."

 

Seyhan gözlerini yere indirdi.

“Zamanı boşa harcadım Esma. Sosyal medyada, dizilerde, tartışmalarda, kendime acımakta... Ama o vakitler dönmeyecek."

 

"Dönmeyecek, evet,” dedi Esma. "Ama Allah affedendir. Eğer şimdi yönünü dönersen, geçmişin pişmanlığı yarına ibret olur."

 

O an Seyhan, zamanın değerini ilk kez yüreğinde tam anlamıyla hissetti. Zaman artık onun için akan bir nehir değil, adım adım yaklaşan bir hesap günüydü. O gün geldiğinde, ne gençliğini ne de enerjisini geri getiremeyecekti.

 

Esma bir an sustu. Sonra ciddiyetle konuşmaya devam etti:

"Bak Seyhan, gün gelir sevdiklerin göçer, sen gençliğini yitirirsin, bastığın yollardan iz kalmaz. Ama o anlar... İyi ya da kötü, hepsi yazılır. Zaman sadece geçmez. Şahit olur."

 

Güneş batmaya yaklaşırken ikisi de suskunlaştı. Artık kelimeler yetmiyordu. Çünkü kalbin içinde yankılanan hakikat, kelimelerden büyüktü.

 

Seyhan başını gökyüzüne kaldırdı. ~“Rabbim… Zamanı bana bir daha boş geçirtecek gaflet verme,” diye dua etti içinden.

 

İçindeki put, "Ben daha gencim, sonra düşünürüm, şimdi eğlenme zamanı" putu, bir darbe daha aldı. Artık zaman, gençliğin değil, tevhidin hizmetindeydi.

 

~~~

 

 

 

Bölüm : 04.07.2025 09:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...