15. Bölüm

14. BÖLÜM: TÖKEZLEME

Özlem K.
by_ozi

14. BÖLÜM: TÖKEZLEME

 

Seyhan o akşam eve dönerken hiç bu kadar yorgun hissetmemişti. Bedeni değil, kalbi yorulmuştu. Kalabalık bir caddede yürürken bile, içindeki yalnızlık her adıma ağır bir gölge gibi düşüyordu. Bir rüzgar esti; peçesinin ucunu hafifçe savurdu ama bu defa onu durduran şey rüzgar değil, bir düşünceydi:

 

~“Ya ben yanlış anlatıyorsam?”

 

İçini bu cümle deldi. Nazlı’yla olan konuşmadan sonra ilk defa kendine bu kadar ağır sorular soruyordu. Acaba fazla mı ileri gitmişti? Daha mı yumuşak konuşmalıydı? Ya kalbini kırdıysa? Ya bir daha hiç görüşmezlerse?

 

Merdivenleri ağır adımlarla çıktı. Kapının önünde durduğunda, bir an anahtarını elinde tutup kaldı. Sanki evin kapısını değil, içindeki şüphelerin kapısını açmaktan korkuyordu. Derin bir nefes aldı ve içeri girdi. Etraf sessizdi. Her zamanki gibi düzenliydi ama bu defa o düzen bile teskin etmiyordu. Üzerini çıkardı, abdest aldı, iki rekat namaz kıldı. Sükût içindeydi. Kelimeler boğazına düğümlenmişti. Sadece kalbi konuşuyordu. Secdede kaldı uzun süre… Ve orada, yere en yakın olduğu yerde hatırladı:

 

~ “Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a (dine) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.” (Muhammed 7)

 

İçinden bir ses konuştu:

~“Sen Allah için konuştun Seyhan. O hâlde Allah’ın razı olduğu tarzdan başka bir yolu arama.”

 

Namazdan sonra Esma’yı aradı. Gecenin sessizliğinde telefonu açan dost sesi, ona yorgan gibi serildi.

 

“Anlattım… Ama ret geldi,” dedi Seyhan, sesi ince bir fısıltı gibi.

 

Esma duraksamadan cevap verdi:

“İlk ret, ilk sabırdır. Unutma, sen de ilk duyduğunda hemen teslim olmadın. Kalpler Allah’a aittir. Sen sadece duyurdun. Hidayet O’ndan.”

 

Seyhan gözlerini kapattı. Evet, kalpler Allah’a aitti. Ve o, sadece anlatmakla mükellefti. Onay beklemekle değil.

 

O gece yatağa uzandığında içi hâlâ buruktu ama bir şey daha güçlüydü: Rabbinin rızasına duyduğu hasret. Uykuya dalmadan önce son düşündüğü şey şu oldu:

 

~“Rabbim... Kalbimi bu yolda sabit kıl. İnsanların bakışı değil, Senin rızan için yaşamayı nasip et.”

 

Ertesi sabah güneş perdelerden sızarken, Seyhan mutfağa geçti. Kahvesini hazırladı. Kur’an’ını açtı. Rastgele açılmış gibi duran sayfada şu ayetle karşılaştı:

 

~ “O hâlde sen, emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Seninle birlikte tevbe edenler de (dosdoğru olsunlar). Azmayın! Çünkü O, yaptıklarınızı görmektedir.” (Hûd 112)

 

 

İçinde bir sarsıntı daha hissetti. “Emrolunduğun gibi…”

 

Yani yumuşatmadan. Kıvırmadan. Eğip bükmeden.

 

Nazlı’yı düşündü. Belki günlerce ondan ses gelmeyecekti. Belki bir daha hiç görüşmeyeceklerdi. Ama o artık biliyordu ki tevhid yolunda susmak, daha büyük bir ihanetti. Kalbini acıtsa da doğruyu söylemekti aslolan. Çünkü tevhid, kalp kırıklıklarını değil, Rabbin rızasını öncelerdi.

 

Bir karar verdi o sabah:

Artık anlatmaya devam edecekti. Ama bu kez sadece karşısındakine değil…

 

Yazacak, paylaşacak, susanların sesi olacaktı. Bir defter, bir kalem, bir dua… Elinde bunlarla yola çıkacaktı.

 

 

Belki kimse okumayacaktı. Belki yine reddedilecekti. Ama o anlatacaktı.

 

Çünkü hakikat susarsa, yalan konuşurdu.

 

~~~

Bölüm : 04.07.2025 09:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...