
16. BÖLÜM: DÖNÜŞ YOLCULUĞU
Telefonun ekranında Esma'nın adı belirdiğinde, Seyhan bir an duraksadı. Sabah namazından sonra kahvesini içmiş, pencereden şehre bakıyordu. Gök yine griydi. Her yer karmaşık, herkes yorgundu. İç çekti, telefonu açtı:
“Esma?”
Esma'nın sesi tanıdıktı ama içindeki sıcaklık bu kez daha derindi.
“Sana bir şey soracağım, yargılamadan cevap ver. Nereye kadar dayanacaksın bu yalnızlığına?”
Seyhan gülümsedi.
“Sana da günaydın.”
“Ciddi soruyorum,” dedi Esma. “Biliyorum, yazıyorsun. Ama bazen yazmak bile yetmiyor. Ruhun sıkışıyor. Nefesin daralıyor.”
Bir sessizlik oldu. Sonra Seyhan hafifçe mırıldandı:
“Haklısın. Ben artık nefes alamıyorum burada. Kalabalığın içinde yalnızlık çok başka bir şey. İnsanlarla aynı sokakta yürüyorsun ama kimseyle aynı kalpte yürümüyorsun. Yoruldum.”
Esma'nın sesi yumuşadı.
“Kızma ama, gel evlendirelim seni.” dedi ve gülümsedi.
"Yapma Esma, biliyorsun ben daha kendi hesaplaşmamı bitirememişken keni yolculuğumu tamamlamamışken nasıl birini hayatıma dahil edeyim, buna hazır değilim."
"Peki ne yapmayı düşünüyorsun?"
“Memlekete döneceğim. Ailemin yanına. O küçük kasabaya. Çocukluğumun geçtiği o eve... Belki yavaşlarım, belki içime siner bazı şeyler. Belki o sessizlik bana yazdırır.”
“Ne zaman?”
“Bu hafta içinde toparlanırım. Evi kapatacağım. Eşyaları ayıklayacağım. Sadece ihtiyacım olanları alacağım. Diğer her şey… geçmişte kalacak.”
Esma’nın sesi titredi.
“Seyhan... Bu bir kaçış değil, değil mi?”
“Hayır. Bu bir yüzleşme. Hem kendimle, hem geçmişimle. Şehir beni tüketti. Hızlı yaşattı ama derinleştirmedi. Sanırım yoruldum. O yüzden gitmek istiyorum. Daha azla, daha çok yaşamak için.”
Konuşma bittiğinde Seyhan’ın içi garip bir şekilde hafiflemişti. Karar vermek, yükün yarısını alırdı insanın sırtından.
~~~
O gün öğleden sonra eski bir kutuyu açtı. Üniversite yıllarından kalan defterler, notlar, yedek eşyalar… Birbirine karışmış kâğıtların arasından bir küçük not çıktı:
~ “Hayat, hafifleyenlere kolaylaşır.”
El yazısı tanıdıktı. Eski bir hocasının notu. Gülümsedi. "Unutmuşum bunu" dedi. Sonra kararını yineledi: Hafifleyerek gidecekti.
Dolapları tek tek açtı. Bazı giysiler ihtiyaç sahiplerine ayrıldı. Kitaplarının çoğunu çevredeki gençlere verecekti. Kendisine sadece birkaç kitap, bir defter, seccade ve kalemi yetecekti. Onlara bakınca düşündü:
~“Bir yolcuya fazla eşya yük olur. Kaleme yer kalmaz.”
~~~
O akşam annesini aradı. Kulağında yıllardır tanıdığı o sesi duymak, çocukluğa dönüş gibiydi.
“Anne...”
“Seyhan, kızım? Hayırdır?”
“Bir şey konuşmak istiyorum seninle.”
“Ne oldu? Sesin değişik.”
Seyhan bir an yutkundu.
“Anne ben gelmek istiyorum. Kasabaya. Evinize. Belki uzun kalırım. Belki bir müddet hiç dönmem. Ne olur bilmiyorum ama… içimde bir dönüş isteği var.”
Telefonun ucundaki sessizlik derindi. Sonra annesinin sesi titreyerek geldi:
“Kızım, senin yuvana her zaman yer var. Ama bir şeye mi canın sıkıldı? Bize anlatmak istemediğin bir şey mi var?”
Seyhan gözlerini kapadı.
“Yoruldum sadece anne. Şehirden. Kalabalıktan. Kendimden. Ama daha çok, unutmak istemediğim şeyleri unutmaktan korktum. O yüzden gelmek istiyorum. Daha az ses, daha çok hakikat için.”
Annesi derin bir iç çekti.
“Sen nasıl istersen. Biz geldik geçtik evladım. Ama yine de bil ki burada her şey aynı değil. Evin duvarları yerli yerinde, ama insanlar değişti. Biz bile değiştik. Bunu bilerek gel olur mu?”
Seyhan gözlerini tavana çevirdi.
“Zaten onu arıyorum. Değişmeyen bir yer yoksa… değişenlerin içinde kendimi nasıl sabit tutarım, onu arıyorum.”
~~~
O gece, defterine bir cümle yazdı:
~ “Gittiğim yer bir kasaba değil. Gittiğim yer, kendim. Ve kendime dönüş yolculuğum başlıyor.”
Sonra küçük bir valiz çıkardı dolaptan. Birkaç eşya koydu içine. Bir seccade, bir Kur’an, bir defter, bir kalem.
Sonbahar dışarıda hafifçe esiyor, yapraklar yol oluyordu. Seyhan o gece dünü değil yarını düşünürek huzurla uyudu. Çünkü dönüş kararının ardında bir kaçış değil, bir niyet vardı: Tevhide daha yakın olmak.
Ve sabah olduğunda, yola koyulacaktı.
~~~
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.84k Okunma |
721 Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |