22. Bölüm

21. BÖLÜM: DOSTA MEKTUP

Özlem K.
by_ozi

21. BÖLÜM: DOSTA MEKTUP

 

Kasabanın akşamları, şehirdekinden farklıydı. Burada gün, güneşle birlikte çekilir; sokak, hava kararınca susardı. Sessizliğin içinde fısıltılar değil, iç ses yankılanırdı. Ve o gece Seyhan, sustuklarını kâğıda dökmeye karar verdi.

 

Mutfakta demlediği kekikli çaydan bir fincan aldı. Penceredeki ince perdeyi araladı. Gökyüzü kurşuniydi, ama yıldızlar seyrek de olsa görünüyordu. Masaya oturdu, defterin arasından çıkardığı kâğıdı önüne koydu.

 

Kalem titrek ama kararlıydı. Yazmaya başladı.

 

~ “Esma’m,

 

Buraya geldiğimden beri ilk kez yazıyorum sana. Biliyorum, sana yazdığım her satır aslında kendime söylediğim şeyler. Ama yine de en çok seninle konuşurken suskunluğum çözülüyor.

 

Bugün odamda otururken içim sıkıştı. Her şey sadeleşti ama içimde hâlâ dağınık raflar var. Sanki eşyaları sadeleştirmek kolaydı ama kalpte birikmiş olanları ayıklamak… O başka bir çile.”

 

Bir an durdu. Kalemin ucundaki kelime, duanın önündeydi. Devam etti.

 

~ “Şehirdeyken sustuğum çok şey vardı. Bilirsin, susmak bazen zarafettir derlerdi. Ama şimdi anlıyorum ki o suskunluklar, hakikatten değil, korkudan doğmuş. Ya yalnız kalırım diye... Ya insanlar yüz çevirir diye… Ya sevdiklerim üzülür, arkadaşlarım beni anlamazsa…

 

Ne çok şeyi, ‘başkaları’ uğruna ertelemişim Esma. Kendimi değil, onların konforunu kollamışım. Sonra günler geçtikçe içimde biriken sessizlikler, taş gibi oturmuş kalbime. Konuşamamışım. Şimdi yazarken fark ediyorum: O şehir, sadece kalabalık değilmiş. Gürültülü bir inkâr imiş. İç sesimi susturan bir uğultu.”

 

Çayın buharı yüzüne çarptı. Bardaktaki sıcaklık gitmişti. Ama kelimeler hâlâ sıcaktı.

 

~ “Buraya gelirken çok şeyi geride bıraktım sanmıştım. Oysa şimdi görüyorum: En zoru valiz değil, yükü bırakmakmış.

 

Peçemle ilk sokağa çıktığım günün gecesi saatlerce ağladım. Kendimi, annemin ‘neden bu kadar örtünüyorsun’ bakışına izah etmeye çalışırken, kelimeler boğazıma düğümlendi. Şimdi burada sanki herkes bana ‘bizden misin, değil misin?’ diye bakıyor. Ama kimsenin sormadığı şu: "Allah’tan mısın, değil misin?"

 

Ne çok insanın gözüne göre şekillenmişiz. Halbuki Rabbimizin rızası dışında hiçbir görüş ölçü olamazmış.”

 

Yazarken bir an durdu. Burnunun direği sızladı. Elini alnına dayayıp gözlerini kapattı. O şehir… İçinden hâlâ çıkmamıştı. Gömleğini çıkarınca teninde kalan ter kokusu gibi. Onu da tevbe ile yıkamak gerekirdi.

 

Devam etti:

 

~ “Hatırlıyor musun Esma? O camlı kafede seninle otururken biri yanıma gelip ‘bu kadar kapalı olup da kahve içmek garip’ demişti.

 

O gün güldük geçtik. Ama ben gece boyunca düşündüm. Bir kahveyle bile inancın çarpıştığı bir hayat yaşamışız.

 

Bazen ayet okurken utandım. Çünkü yaşamadığım bir hakikati okumak içimi titretirdi. Bazen de sustum, çünkü konuşsam içimdeki çelişki ortaya çıkacaktı.

 

Şimdi burada, kasabanın bu sade evinde yazarken şunu söylüyorum:

 

Allah’ım, senin adını taşıyamadığım her gün için beni affet.”

 

Gözyaşı kağıdın köşesine damladı. Kurusun diye eliyle silmedi. Kalemle üzerine dua yazdı:

 

~ “Ya Rab, gözyaşımı da kalemim gibi Senin yolunda kıl.”

 

Esma’ya dönüp son satırları tamamladı:

 

~ “Biliyor musun, buraya geldiğimden beri en büyük fark şu oldu: Artık korkmadan susuyorum. Eskiden her suskunluğumun altında bir korku yatardı. Şimdi, bir sükûn. Eskiden konuştuğumda içim çalkalanırdı. Şimdi yazarken kalbim dinleniyor.

 

Belki hâlâ bir yolun başındayım. Belki hâlâ içimde kırılmamış putlar var. Ama artık inkâr etmiyorum.

 

Çünkü ben hakikatin kapısını çaldım. Ve cevabın ne zaman geleceğini bilmiyorum. Ama biliyorum ki O’nun kapısı boş çevirmez.”

 

Kâğıdı katladı. Göndermeyecekti. Ama bir gün belki Esma’ya verir, belki defterin arasından düşer, belki sadece kendi okur… Ama bu kelimeler bir duaydı.

 

Ve dua, yola çıkmaktır. Cevap gelmese de, kapıyı çalmaktır.

 

~~~

Bölüm : 24.07.2025 12:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...