
22. BÖLÜM: KALEM VE TESLİMİYET
Seyhan, sabahın erken saatlerinde uyandığında pencerenin kenarındaki loş ışıktan başka hiçbir şey konuşmuyordu evde. Ezan henüz okunmamıştı ama kalbi çoktan uyanmıştı. Abdest aldı, seccadesini serdi, dizlerinin üzerine çöktü. Namazdan sonra bir müddet elleri açık kaldı. Gözleri kapalı, dudakları kıpırtısızdı ama kalbiyle konuşuyordu:
~ “Rabbim... Kalemi de secdelerim gibi Senin yoluna hizmetkâr eyle.”
Bu dua son günlerde diline en çok dolanan cümle olmuştu. Çünkü fark etmişti: Yazmak, sadece kelimeleri yan yana getirmek değildi. Yazmak, bir tevekkül, bir şahitlikti artık.
Kalktı, üzerine kalın bir panço geçirdi. Elini yıkadıktan sonra kahve suyunu ocağa koydu. Cam kenarındaki küçük masa hâlâ yazı masasının izlerini taşıyordu. Açık defter, yan yatırılmış kalem, kenarında unutulmuş bir notu:
~ “Kalem, yüreğe teslim edilen bir emanettir.”
Kahve pişti. İlk yudumla birlikte kâğıda eğildi. Önündeki sayfanın başına başlık atmak istiyordu ama kelime bulamıyordu. Birkaç dakika bekledi, sonra kendiliğinden döküldü satır:
~ “KIRIK PUTLAR”
Kalemi durdu. Derin bir nefes aldı.O an anladı ki, artık yazdığı şey bir hatıra defteri değil, bir kitaba dönüşüyordu. Adı konmuştu. Ve isim, her zaman yük getirirdi.
~ “Bundan sonra her satır, bir emanet olacak.” dedi içinden.
Defterin yeni sayfasına geçti. Bugün yazmak istediği konu “teslimiyet”ti. Çünkü burada, bu kasabada yaşadığı her gün, ona bir şeyi öğretiyordu: Hakikat, bazen susmakla, bazen konuşmakla; ama her zaman Allah’a tam teslimiyetle yaşanırdı.
Yazmaya başladı:
~ “Teslimiyet, boyun eğmek değil; Allah’tan geleni kabul etmektir. Bir kadının çarşafa bürünmesi de, bir adamın malını terk etmesi de teslimiyettir. Ve kalemi eline alıp hakikati yazmak, korkmadan yazmak, rızayı önceleyerek yazmak... bu da bir secdedir. Secde sadece alnın yere değmesi değil, kalbin Rabbine yaslanmasıdır.”
Seyhan bu satırları yazarken parmaklarının ucunda bir titreme hissetti. Sanki kalem artık sadece mürekkep akıtmıyor, yüreğindeki sızıları da taşıyordu.
Birkaç dakika durdu. Gözlerini kapattı. Kendini yıllar önceki ilk yazısının başında hayal etti. O zamanlar elinde kalem, içinde bin şüphe vardı. Şimdi ise şüphelerin yerine dua, arayışın yerine teslimiyet geçmişti.
Defteri kapattı. Dışarı çıktı. Sonbahar iyiden iyiye evi sarmıştı. Avludaki incir ağacı neredeyse yapraksızdı. Rüzgâr, yere düşen birkaç sarı yaprağı çevire çevire dolaştırıyordu. Uzun bir müddet oturdu.
~ “Ne çok şey gitti içimden.” dedi sessizce.
İçeri döndü, kitaplıkta tek başına duran Mushaf’ı eline aldı. Rastgele bir sayfa açtı. Gözleri şu ayete denk geldi:
~ “Hayır! Eğer samimi olarak O’na teslim olurlarsa daha hayırlı olurdu.” (Nisâ, 66)
Kitabın kenarına küçük bir not yazdı:
~ “Teslim olmadığım her şey, üzerime yük.”
Kalktı. Kendine bir sopa aldı, avlunun köşesindeki eski tahta sandığın kapağını açtı. Çocukluğundan kalma birkaç defter, annesinin yazdığı eski yemek tarifleri, solmuş bir mendil ve tozlanmış bir ajanda… İçinden bir şey çıkardı: O eski, deri kaplı kalemlik. Üniversite yıllarında aldığı ama sonra unuttuğu… İçinde hâlâ mürekkebi bitmemiş bir dolma kalem vardı. Gülümsedi.
~ “Demek bu da saklanmış, şimdiye.” dedi. “Kalem de sahibini beklemiş.”
O kalemle devam etmeye karar verdi. Masasına döndü. Mürekkebi tazeledi. İlk defa ciddi bir bölüm başlığı attı:
~ 1. Bölüm: Kendini Put Edinmek
Bu, kitabın ilk bölümüydü. Seyhan’ın kırdığı ilk putun, yani benliğinin hikâyesi… Oradan başlayacaktı. Yazmaya değil, anlatmaya... Savunmaya değil, şahitliğe…
Daha önce "Kırık Putlar" diye başladığı hatıra defterini artık "Kırık Putların Gölgesinde" tam bir kitap olarak yazacaktı.
Yazdıkça sayfalar dolacak, doldukça Seyhan hafifleyecekti. Çünkü hakikat, anlatıldıkça ağırlaşmazdı. Aksine paylaşıldıkça kalbi yumuşatırdı.
O gün masadan kalkarken elleri mürekkep içinde kalmıştı. Ama o lekeyi silmek istemedi. Avucuna bakarak gülümsedi:
~ “Bu iz, secdeden kalma bir iz gibi... Kalemim de secdede artık.”
Ve o gece, yıllardır ilk kez rüyasında bir dağ gördü. Tepesinde yalnız bir ağaç. Ağacın altında biri secdede. Kim olduğunu göremedi ama bir şeyden emindi: O secde, hakikatin ta kendisiydi.
~~~
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.84k Okunma |
721 Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |