
23. BÖLÜM: KIRIK AYNALAR
Kasabanın sabahları sessizdi. Evin içi ise daha da sessiz. Seyhan erkenden uyanmıştı. Ev halkı hâlâ uykudayken mutfağa geçti. Ilık bir tarçın kokusu kalmıştı dünden. Su ısıtıcısının sesiyle birlikte gözü, mutfağın kapısının hemen üzerindeki duvarda asılı duran mavi cam boncuğa takıldı.
Yuvarlak, parlak ve öylece oradaydı. Sessiz ama çok şey söylüyor gibiydi.
~ “Göz değmesin diye astık.”
Annesi hep böyle derdi. Hatta bir keresinde,
~ “Yüzüne bakıp kıskanıyorlar kızım, ne olur ne olmaz,” diye yenisini bile almıştı.
Ama şimdi Seyhan’ın gözünde o boncuk, put gibi duruyordu.
Allah’tan korumayan ama evin ortasında onun yerine geçirilmiş bir simgeydi.
Sessizce sandalyesini çekti, ayağa kalktı. Uzandı, tırnakları duvardaki çiviyi yokladı. Boncuğu indirdi, eline aldı. Bir an avucunda tuttu.
~ “Koruduğu şey neydi? Gerçekten bir zararı engellemiş miydi?”
Sonra fısıldar gibi söyledi:
“Ey Rabbim, senden başkasına güç atfetmekten sana sığınırım.”
Cam boncuğu mutfağın çöp kovasına bırakmadı. Saygılıymış gibi davranmak istemedi. Bu bir şirk eşyasıydı ve onun yeri ne çekmeceydi, ne dolap.
Bahçeye çıktı.
Kuruyan bir taşın altına kazdığı çukura boncuğu koydu. Üzerini toprakla kapattı.
~ “Çünkü bazen şirk, sadece kalpte değil; duvarda, bilekte, boyunda asılı durur.”
İçeri döndüğünde güneş henüz tam doğmamıştı. Ama içinde garip bir hafiflik vardı. İlk kez, gerçekten bir temizlik yapmış gibiydi.
~~~
O gün nişan hazırlıkları vardı. Kuzeni Nermin’in evi kalabalıktı. Kadınlar ellerinde tepsilerle girip çıkıyor, mutfaktan salonun ortasına doğru sesler yükseliyordu.
Seyhan çarşafını giydi, peçesini taktı. Mantosunu üzerine alırken, uzun süredir bakmadığı aynaya göz attı. Aynadaki kadın tanıdık ama herkese yabancıydı.
Evden çıkarken annesi hafif sert ama içten bir tonla sordu:
“Böyle mi gideceksin? Herkes orada...”
Seyhan başını eğmedi.
“Evet anne, Rabbim bana böyle razı. Başkaları ne derse desin, ben onlardan değil, O’ndan utanmak istiyorum.”
Annesi sessiz kaldı. Ama o sessizlikte bir kırgınlık saklıydı.
~~~
Nişan evine vardıklarında herkes içerideydi. Kadınlar salonun ortasında toplanmış, kuzenin bileğine ince bir muska bağlanıyordu. Üzerinde parlak bir ipek kumaş ve içinden Arap harfleri taşan bir kâğıt vardı.
Seyhan sessizce içeri girdi. Bazı kadınlar peçeye göz ucuyla baktı. Kimisi fısıldadı. Kuzeni Nermin göz göze gelince gülümsedi ama mahcuptu.
Seyhan, muskaya dikkatlice baktı. İçinden bir dua geldi ama diliyle dua değil, kelime döküldü:
“Bu nedir Nermin?”
Kuzen cevap vermekte tereddüt etti.
“Hocaya yazdırdık abla. Evliliğe nazar değmesin diye... içinde 777 geçiyor, aşkı ve sadakati artırıyormuş.”
Seyhan’ın kalbi daraldı ama sesi sakindi:
“Nermin... aşk da sadakat de Allah’tan gelir. Sayılardan, muskadan, kağıttan değil. Tevhid, sadece Allah’a güvenmektir. Diğer her şey şirk kokar. Bu da öyle.”
Bir anda salonda sessizlik oldu. Kadınlar kaşlarını çattı. Birisi fısıldadı:
“Her şeyin tadını kaçırıyor.”
Annesi mutfaktan başını uzattı, gergin bir ifadeyle:
“Kızım, adet bu. Herkes böyle yapıyor. Gören de seni âlim sanacak.”
Seyhan içinden;
~ “Âlim değilim ama susarsam zalim olurum” dedi.
Dışarı çıktı. Havanın serinliği yüzüne vurdu. Oturduğu basamakta gözlerini kapattı. O gün yalnızdı.
Ama yalnızlığı Allah içindi. Ve bu, kalabalığın içinde şirkle susmaktan bin kat iyiydi.
~~~
Gece, odasına döndüğünde defterini açtı. Sayfaya yazdı:
~ “Bugün evin ortasından boncuğu indirdim. Sonra bir evin ortasında bir başka putla yüzleştim. Şirk sadece sistemle değil, sevgiyle de işleniyor. Birbirini sevenler bazen o sevgiyi putlaştırıyor. Ve bazen insanlar, duygularla Allah’ın yerine koyduklarının farkına bile varmıyor.”
Altına küçük harflerle yazdı:
~ “Ey Rabbim… beni sevilme arzusuna kulluk ettirme. Beni adetlere değil, vahye göre yaşat. Susmam gereken yerde değil, konuşmam gereken yerde susturma.”
Sonra kalemini bıraktı.
Ve gökyüzüne baktı.
Yıldızlar sanki ona gülümsüyordu.
Çünkü o gece, bir şirk daha yıkılmıştı.
~~~
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.84k Okunma |
721 Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |