26. Bölüm

25. BÖLÜM: BEN BUYUM

Özlem K.
by_ozi

25. BÖLÜM: BEN BUYUM

 

Seyhan, kasabanın eski çay bahçesine davet edildiğinde önce gitmek istemedi. Sessizlik alışkanlık olmuştu, dar sokaklarda görünmemek, çarşıdan gece dönmek, göz göze gelmemek… Ama bu sefer farklıydı. Annesi ısrarla;

“Hadi bir kere git, herkes seninle ilgili konuşuyor, en azından bir görün” demişti.

 

Ve işte şimdi oradaydı. Siyah çarşafı, sade peçesiyle tek başına oturuyordu o kalabalığın ortasında. Masada beş-altı kadın vardı. Kimi başı açık, kimi başörtüsünü fular gibi bağlamıştı. Göz ucuyla ona bakıyorlar ama doğrudan kimse konuşmaya cesaret edemiyordu. Sanki o orada değilmiş gibi.

 

İlk sözü komşularından biri, Şükran Hanım aldı.

“Seyhancığım, bak güzel kızım, seni de özledik… Ama bu hâlinle gelince tanıyamadık bile. Nedir bu kadar keskin değişim? Gençsin daha... Bu ne böyle, hapsolmuş gibisin.”

 

Bir kahkaha patladı masada. Biri daha atıldı.

“Herkes özgür yaşarken, bu kadar kapalı olmak neyin nesi? Biraz da kendini yaşa canım. Her şeyi dine bağlamayın artık.”

 

Bir diğeri söz aldı, sesi yumuşaktı ama küçümseme gizlenmemişti:

“Yani saygı duyuyoruz tabii, isteyen istediği gibi giyinir ama bu kadar da olmaz. Kasabada senden başka çarşaflı kimse yok. Bizim çocuklar seni görünce korkuyor, hayalet gibi diyorlar. Ne gerek var bu kadar uçlara?”

 

Seyhan başını hafifçe kaldırdı. Gözlerinde korku yoktu. Öfke de yoktu. Ama bir kararlılık vardı. Yavaşça konuşmaya başladı:

 

“Ben buraya kendimi savunmaya gelmedim. Sadece Rabbimin sınırlarını, dinin hakikatini savunmaya geldim. Siz beni size göre bir bez parçasıyla tanımlamaya çalışıyorsunuz ama ben bu çarşafı kimliğim değil, kulluğumun bir parçası olarak giydim. Bu bir tercih değil, bir teslimiyettir.”

 

Sözünü kesmek isteyen oldu ama o elini kaldırarak devam etti:

 

“Siz özgürlükten bahsediyorsunuz ya… Ben de özgürüm. Ama sizin özgürlük tanımınıza göre değil. Ben Allah’tan başkasına kulluk etmeyerek özgürüm. Reklamlara, modaya, mahalle baskısına değil… Rabbime boyun eğerek özgürüm. Ve beni bu hâlimle kabullenmeniz gerekmiyor. Ama anlayın ki ben, bu hâlimle sizi rahatsız edecek bir düşman değilim. Sadece Rabbime yakın olmaya çalışan bir kulum.”

 

Masadaki sesler azalmaya başladı. Gülüşmeler sustu. Seyhan, sesini hafifçe yükseltti:

 

“Beni görüp de 'çok olmuş' diyorsunuz. Ama kimse sormuyor: 'Seyhan neden böyle oldu?' Sorun, çünkü cevap burada. Ben şirki tanıdım. Putları yıktım. Nefse tapmaktan vazgeçtim. Rabbim bana hidayet verdi. Bu hâl, modaya uymak değil; tevhide sarılmak. Benim görünüşüm değil, sizin kalbinizi rahatsız eden şey, Allah’ın hükümleridir.”

 

Kadınlardan biri homurdandı.

“Biz kimseye karışmıyoruz ama sen bizi yargılıyorsun.”

 

Seyhan iç çekti. Sonra gülümsedi.

 

“Ben yargılamıyorum. Sadece hatırlatıyorum. Herkes istediğini yaşamakta özgürse, ben de Rabbimin istediğini yaşamakta özgürüm. Siz nasıl 'hayat sana bir kere veriliyor, tadını çıkar' diyorsanız, ben de 'hayat bir kere veriliyor, hesabını ver' diyorum.”

 

Sessizlik oldu. Masadaki kadınlar bakıştı. Bazılarının yüzünde şaşkınlık, bazılarında sessiz bir kabullenme.

 

“Ben sizinle bu masaya oturmak istemedim çünkü konuşmalarınızda Allah yok. Çünkü din sizin için bir gelenek, benim için hayatın ta kendisi. Ben kalbimi sustura sustura buraya gelmedim. Tam aksine, kalbimi konuşturarak buradayım.”

 

Bir kadın hafifçe başını salladı.

“Aslında doğru söylüyor” dedi. “Herkes istediği gibi yaşıyor. O da kendi istediği gibi yaşıyor işte.”

 

Şükran Hanım öne eğildi, sesi bu defa daha yumuşaktı:

“Senin gibi kararlı konuşanı az gördüm. Ne diyeyim… Belki de saygı duymayı biz öğrenmeliyiz.”

 

Seyhan ayağa kalktı. Cümlesi sondu ama etkisi masada kalacaktı:

 

“Ben buyum. Sadece çarşafla değil, kelimelerimle de örtündüm artık. Gördüğünüz gibi ben bir başörtüsü değilim. Ben bir davetim. Allah’a kulluğun daveti.”

 

Sessizce ayrıldı çay bahçesinden. Ayaklarının altındaki yapraklar, onun geçişiyle hışırdadı. Sonbahar rüzgârı yüzüne vuruyordu ama kalbi ilk defa bu kadar sükûnet doluydu. Ardı sıra kimse gelmedi. Ama ardında yankılanan bir şey vardı.

 

Seyhan bir ağacın dibine oturdu. Gözlerini semaya kaldırdı.

 

~ “Rabbim… Ben artık korkmuyorum. Çünkü hakkı söyledim. Kimse dinlemese de, ben Senin huzuruna suskun gitmeyeceğim.”

 

Ve o an bir şey değişti. Belki kadınlar onu hâlâ anlamamıştı. Belki mahalledekiler hâlâ “o kız ne tuhaf oldu” diyecekti. Ama bir gerçek vardı:

 

Seyhan artık kendini değil, hakikati temsil ediyordu.

Ve hakikat sustuğunda değil, konuşulduğunda yaşar.

 

~~~

 

Bölüm : 26.07.2025 11:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...