
30. BÖLÜM: BU YOLCULUK BİTMEZ
Sabah güneşi, odanın perdelerinden süzülerek içeriye doluyordu. Seyhan, sedirin kenarında dizlerinin üzerinde oturmuş, yeni bir defterin ilk sayfasına bakıyordu. Umut, arka odada kitap raflarını düzenliyordu. Raflara dizilen kitapların sırtlarında aynı kelimeler defalarca geçiyordu: Tevhid, sünnet, istikamet, ihlâs…
Yeni taşındıkları bu küçük şehirde, evleri bir ilim halkasına, bir kelime atölyesine, bir dua istasyonuna dönmeye başlamıştı bile. Hicret, sadece mekân değiştirmek değildi; yüklerden, batıl alışkanlıklardan, sahte mutluluklardan arınmak demekti. Ve bu ikili, tam da bunu yapıyordu.
Seyhan yazmaya devam ediyordu. Ama artık satırlarına sadece eski yaraları değil, yeni şükürleri de işliyordu. Umut bazen onun cümlelerine bir kelime ekliyor, bazen sadece “bu güçlü olmuş” diyerek kalemini destekliyordu. Onlar artık sadece eş değil, aynı zamanda iki şahit, iki yol arkadaşı, iki dert ortağıydı.
Bir gün birlikte oturduklarında, Umut Seyhan’a döndü:
“Bu kitap bitecek. Ama bizim yolculuğumuz bitmeyecek, değil mi?”
Seyhan tebessüm etti.
“Bitmez… Çünkü bu bir yürüyüş. Her adımı Allah için atılan bir yolculuk. Bu kitaplar sadece satır değil; secdenin yankısı. Kalem, kalbin dile gelmiş hâli…”
Umut başını salladı.
“Bir gün biri kitabını okuyacak ve kendi şirklerini fark edecek. Belki bir kadın, evinde yıllardır astığı nazar boncuğuna bakacak ve kaldıracak. Belki bir adam, yıllardır peşinden koştuğu nefsin artık bir put olduğunu anlayacak. Belki bir genç, ‘herkes böyle yapıyor’ dediği hayatın aslında karanlık olduğunu görecek. İşte o gün, senin secden bir başka kalpte uyanacak.”
Seyhan gözlerini yere indirdi. Ağlamadı. Çünkü artık gözyaşlarının da secdesi vardı. Her kelimeyi yazarken bir yük değil, bir emanet taşıdığını biliyordu. Ve Umut’la birlikte, bu emaneti daha uzağa taşımak için yürümeye hazırdı.
Evlerine gelen birkaç genç, zamanla yazdıkları kitaplardan etkilendiklerini söyledi. Seyhan onların arasında, sessiz ama kararlı bir duruş sergiliyordu. Her sohbetin sonunda yine aynı cümleyi kuruyordu:
“Tevhid, cennetin anahtarıdır. Ama o anahtarı tutmak cesaret ve sabır ister.”
Seyhan artık korkmuyordu. Ne insanların sözünden, ne yalnız kalmaktan, ne de anlaşılmamaktan. Çünkü biliyordu ki, bu yolda yürüyen her kul yalnız değildir. Rabbini bulan, her şeyi bulmuş demektir.
O akşam Umut pencere kenarına oturdu. Güneşin turuncu çizgileri ufukta yavaş yavaş kaybolurken, Seyhan sessizce ona yaklaştı. Elinde bitmiş olan yeni kitabın dosyası vardı. Umut'a uzattı:
“Bitti… Ve bu ikinci kitabımın adını ‘Kırık Putlardan Kaçış’ koydum.”
Umut başlığı görünce tebessüm etti. Sonra yavaşça tekrar etti:
“Kırık Putlardan Kaçış… Ama nereye? Tevhide...”
İkisi de sustu bir süre. Sonra birlikte bir karar aldılar. Yeni bir kitap daha yazacaklardı. Bu kez birlikte. İsmi belliydi.
Seyhan deftere ilk satırı yazdı:
“Bu satır, yalnızlıkla başlayan ama Rabbine yürümekten vazgeçmeyen herkes için...”
Sonra başlık geldi:
~ BU YOLCULUK BİTMEZ
Altına birlikte şunu yazdılar:
~ “Çünkü biz secdeyle yola çıktık. Ve secdede buluşacağız. Bu çağda tevhid, hem zırhımız hem yolumuz. Ve her kim ki bu anahtarı bulduysa, sımsıkı sarılsın. Çünkü başka kurtuluş yok.”
~~~
Ve onlar hayatlarına aynı yolda el ele yürüyerek ve hidayete vesile olacak kitapları kaleme alarak yaşarlar...
Mutlu, huzurlu ve Allah'ın rızası için...
~~~
Yazardan Not:
İçimde bir hüzün...
Gözlerim dolu..
Çoğu zaman kendimi anlattığım, hakikatı bulma yolunda ki kendi adımlarımı yazdığım Seyhan'la vedalaşma vakti.
İnşaAllah bizim yolculuğumuz birilerinin hidayetine vesile olur.
Hoşçakal Seyhan...
~~~
SON
~~~
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.84k Okunma |
721 Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |