
5. BÖLÜM: PARILTILAR
Seyhan, Esma’yla yaptığı derin konuşmalardan sonra şunu fark etti: Bu sadece zihinsel bir uyanış değildi. Kalbi ve ruhu da kabuk değiştiriyordu. İlk defa kendisine gösterilmek istenmeyenleri görüyordu. Ve gördüğü her şeyin merkezinde bir yalan vardı. Bu yalanlardan biri de bugünün parıltılı hayatının kutsadığı “statü putuydu.”
Bu putu kıracak ilk kıvılcım, tanıdık bir isimden geldi: Duru. Yüksek lisans yıllarından beri takip ettiği, sosyal medyada parlayan, akademik başarıları ve estetik sunumlarıyla göz kamaştıran bir kadın. Seyhan için başlangıçta bir özlem, zamanla bastırılmış bir eziklikti Duru. Onu izlemek, sanki yetersizliğini izlemekti.
Ama bir gün, Duru’nun hikâyesinde bir cümle dikkatini çekti:
~“Her şey yolunda ama içim çok dağınık.”
Seyhan o andan sonra dikkatli bakmaya başladı. Fotoğraflardaki yorgun gözler, yapay gülüşler, her karede hissedilen ispat çabası… Zihninde yavaş yavaş bir tablo oluştu. Parıltının altı belirsiz, hatta kırık dökük bir hayattı.
~ “Ben neyin peşinden koşmuşum?” dedi bir gece. “Tevhidi öğrendiğim günden beri artık bu yalanlar gözümde çok çıplak. Neden onu bu kadar yüceltmişim? O da benim gibi bir insan. Ama ben onu zihnimde bir put gibi büyütmüşüm.”
Bu dökülüşü Esma’yla paylaştığında parkta oturuyorlardı. Esma gülümsedi:
“Bu süreç kolay değil Seyhan. Ama her yıkılış, seni Rabbinle bağ kurmaya biraz daha yaklaştırıyor.”
“Ama Esma… Bu insanlar hâlâ çok güçlü. Yanlışlarını söylemek bile cesaret istiyor.”
Esma sessiz bir güvenle cevap verdi:
“Görünen güç, gerçek güç değildir. Gerçek güç, kalbini Allah’a dayayanlardadır. Ve sen o tarafa geçmeye başladın.”
O gece Seyhan uzun uzun dua etti. Ellerini kaldırdığında sadece bir cümle söyledi:
~ “Rabbim, benden çalınan hakikati bana geri ver. Gösterilmek isteneni değil, gerçeği görmek istiyorum.”
O an bir şey netleşti: Duru onun ilahı değildi. Alkışlar, unvanlar, seçilmişlik hissi – hepsi geçiciydi. Hatta sahteydi. Onu özel kılan şey, aslında toplumun kutsadığı yalandı.
Statü putu işte buydu: Bazı insanların dokunulmaz, eleştirilemez, üstün kabul edilmesi. Oysa Allah katında üstünlük sadece takvaylaydı. Ve bu, Seyhan’ın kalbini titreten en gerçek ölçüydü.
Ertesi sabah, dini paylaşımlar için açtığı sosyal medya hesabında sadece tek cümle paylaştı:
~“Parıltılar bazen gözlüğün camındaki tozlardır. Gerçek, sessiz ve derindedir.”
Takipçileri şaşkına dönmüştü. Ama Seyhan ilk kez bir şeyden emin hissediyordu. Statü putunu kırmıştı. Hem zihninden hem kalbinden.
~~~
Sabah kahvesi elinde, ofisin camından dışarıya baktığında her şey aynıydı: Aynı binalar, aynı telaş. Ama artık içine bir şey oturmuyordu. Eskiden gururla taşıdığı etiketler şimdi boğazında düğümdü. Ta ki Esma ona şunu söyleyene kadar:
~ “Parıltı, gerçeği örtüyorsa zifir karanlıktan daha tehlikelidir.”
İşte o gün, yıllarca susturduğu bir ses yeniden yankılandı: “Gerçek neydi?”
~~~
Kutlama sunumu masasının üstünde duruyordu. Üst yönetimin övgüleri
e-postaları doldurmuştu. Ama sağ üst köşede bir mesaj hâlâ okunmamıştı: Esma'nın geceden attığı mesaj.
~ “Seyhan, seni tanıdığıma memnunum. Ama sen kendini tanıyor musun?”
Bilgisayar kapağını kapattı. İlk kez bir işi yarım bıraktı. Çünkü artık biliyordu: Takdir için yaşamak, şirkten örülmüş bir zindandı.
~~~
O gece, çocukken annesine sorduğu bir soruyu hatırladı:
~“Anne, neden herkes hızlı koşuyor?”
~“Çünkü durunca düşünürsün. Düşününce de acırsın.”
Şimdi duruyordu. Düşünüyordu. Ve acıyordu.
~~~
Ertesi gün, Cuma sabahı, eski mahallesine yürüdü. Tozlu sokaklar, teneke çatılar, reklam afişleri… Yolun kenarında yaşlı bir teyze selam verdi:
“Selamun aleykum evlat. Buralarda yeni misin?”
“Eskiden buralıydım. Ama şimdi kendimi bulmaya geldim.”
Kadın güldü, sonra elini tekbir işaretiyle kaldırdı:
“Kendini arıyorsan, çok uzağa gitmene gerek yok. Allah, insana şah damarından daha yakındır. Ama dünya, kula Rabbi unutturur evlat.”
Seyhan sarsıldı. Bilmediği biri, içini nasıl böyle görebilmişti?
~~~
O gece Kur’an’ı açtı. Rastgele bir sayfa… Gözleri Ra’d Suresi 30. ayete takıldı:
~“O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. Yalnızca O’na tevekkül ettim ve dönüşüm de O’nadır.”
Dizlerinin üzerine çöktü.
“Rabbim… Statüyü Rabb edinmişim. Beni affet. Gerçekten yalnız Sana kulluk etmek istiyorum.”
~~~
Ertesi gün işten istifa etti.
“Bunca emeği çöpe mi atıyorsun?” dediler.
“Ben zaten içimde çöpe atılmıştım. Şimdi toparlıyorum.”
Evini küçülttü. Kıyafetlerini ihtiyaç sahiplerine verdi. Eski etiketlerini söktü. Artık o sadece Seyhan’dı. Rabbine dönen bir kul.
~~~
Esma’yla birlikte bir sabah fidan dikmeye gittiler. Toprağa dokunduğunda gözleri doldu.
“İçimde kökü olmayan bir ağacı yıllarca beslemişim. Şimdi gerçek köklere dokunuyorum.”
Esma, İbrahim Suresi 24. ayeti okudu:
“Güzel söz, kökü sabit, dalları ise göğe ulaşan güzel bir ağaç gibidir.”
Seyhan içinden “La ilahe illallah” dedi. Artık bu söz, hayatının merkezindeydi.
Statü putuydu. Ama o putu kırmıştı.
Ve şimdi gerçekten özgürdü.
~~~
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.84k Okunma |
721 Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |