8. Bölüm

7. BÖLÜM: SUSKUN KALABALIKLAR 

Özlem K.
by_ozi

7. BÖLÜM: SUSKUN KALABALIKLAR

 

Günlerden Cuma. Gök, bulutlu ve derin bir ruh gibi kapalı. Seyhan pencereyi araladığında sadece taze hava değil, zihninde birikmiş sorular da içeri doldu. “Neden bazı kelimeler boğazımızda düğümlenirken, bazıları bu kadar kolay dökülür dudaklarımızdan?” diye geçirdi içinden. Bugün, içinden çok şey sormak geçiyordu. Kendine, insanlara, dünyaya dair…

 

Camdan bakarken apartman bahçesindeki çocuklar dikkatini çekti. Küçük bir kız sessizce bir kenarda oturuyor, yanında bir erkek çocuk çığlıklarla oynuyordu. Aralarındaki zıtlık Seyhan'a tanıdıktı: suskunluk ve gürültü, göz ardı edilen ile alkışlanan arasındaki keskin çizgi.

 

Geçmişte, Seyhan da bu kalabalıkların içinde suskun kalandı. Gösteri yapmadan, dikkat çekmeden, kimsenin yüzüne doğrudan bakmadan yürüyen biriydi. Ama zamanla fark etti: Susmak, sadece bir tercih değil, bir kabule dönüşebiliyordu. Yanlışı sessizlikle onaylamak gibi...

 

O akşam, Esma’yla yaptığı bir yürüyüşte bu konu yeniden gündeme geldi. Esma'nın sözleri, Seyhan’ın içinde yankı buldu:

 

~ “Suskun kalabalıklar, aslında en gür sesle putların önünde diz çökenlerdir. Çünkü putun karşısında susarsan, onu doğrulayanlardan olursun.”

 

Seyhan, yıllardır sessizliğini “saygı”, “edep”, “karışmamak” gibi gerekçelerle açıklamaya çalışmıştı. Ama aslında bu, toplumun, ailesinin, çevresinin öğrettiği putlara sessizce boyun eğmenin başka bir biçimiydi. Korkunun sessizliğiydi bu.

 

Artık bu sessizliği sürdüremeyeceğini hissetti. İçinden bir çağrı yükseliyordu, susturulamayacak kadar derindi. Kendine sorular sormaya başladı:

 

~“Neden haksızlığa susuyorum?”

 

“Neden birilerinin gözüne batmamak için gerçekten inandıklarımı gizliyorum?”

 

“Neden ‘el âlem’ denilen hayaletin beni yönetmesine izin veriyorum?”

 

Cuma namazına giden kalabalıkları izlerken aklına Hz. İbrahim geldi. Putları kıran o genç... Kalabalıkların ortasında yalnız kalan ama tevhidi ayakta tutan o adam...

 

Ve Seyhan’ın zihninde o ayet yankılandı:

~ “Ben yüzümü, gökleri ve yeri yoktan var edene döndürdüm.” (En'am, 6/79)

 

Seyhan için bu bir başlangıçtı. Putları kırmanın, susturulmuş hakikati dillendirmenin başlangıcı. Artık ışıltılı tabelalara, sahte kabullere sessiz kalamazdı. Kendini ifade etmenin, ama feryatla değil; hikmetle yapmanın vaktindeydi. Sessizliği hikmete dönüştürmenin...

 

Esma'nın ona hediye ettiği bir kitapta altını çizdiği bir cümle geldi aklına:

~ “Hakikati konuşamayanlar, batılın hizmetkârı olurlar.”

 

Bu cümleyle birden irkildi. Hayatına döndü, gözden geçirdi:

 

Toplumun beklentileri putu,

 

Akrabalık ilişkileri putu,

 

Susarak koruduğu statü putu...

 

Hepsi yıllardır hizmet ettiği, farkına varmadan el üstünde tuttuğu kalıplardı.

 

O akşam, sosyal medya hesabından uzun süredir ilk kez bir şey paylaştı. Sessizliğini bir ayetle bozdu:

~ “Allah’ın (tevhidi) nasıl örneklendirdiğini görmedin mi? Güzel söz (La ilahe illallah), kökü sabit, dalları ise gökyüzüne ulaşmış güzel bir ağaç gibidir.”

 

(İbrahim, 14/24)

 

Paylaşımın altında yorumlar sessiz kaldı. Ne bir beğeni, ne bir yorum... Ama Seyhan artık şunu biliyordu:

 

Hakikati dillendirmek alkış getirmeyebilir ama aynaya bakarken yüzünü gizlemeden yaşamayı sağlar.

 

İşte o gün, Seyhan için özgürleşmenin adı değişti:

 

Sessizliği şuurlu bir söze dönüştürmek.

 

Ve yol artık daha netti. Seyhan sadece yürümüyor, artık yönünü biliyordu:

 

Tevhid yönüne yürüyordu.

 

~~~

 

 

Bölüm : 01.07.2025 09:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...